• Sonuç bulunamadı

Marmara Üniversitesi Tıp Fak. Halk Sağlığı AD

Bu saatte bu oturuma katıldığınız için teşekkür borcu duyuyorum sizlere. Gerçekten çok sabırla sabahtan beri dinliyoruz ve katılıyoruz. Sağlık çalışanlarının sağlığının değerini hepimiz biliyoruz ama bunu bu oturumda ve bir çalışma yaparak sizlerle paylaşacağım. Bazı sonuçlarımız ve bulgularımız çok acı da olabilir. Sağlık çalışan- ları; Çalışma Koşulları Ve Mesleki Risk Değerlendirmesiyle ilgili bulgular. Bunları ilk bulgular olarak ben söyledim. Neden ilk bulgular? Daha sonraki zamanlarda bu bulgular çoğalabilir ve bu anketler daha çok sayı olarak artabilir diye düşündüğüm için ilk bulguları sizlerle paylaştım. Marmara Üniversitesi Halk Sağlığı AD’deyim. Bu çalışmayı bizim araştırma görevlimiz Dr. Abdullah’la birlikte organize ettik. Sunu- mumda sadece bulgular kısmına önem göstereceğim ama niteliksel kısmına biraz daha fazla özen göstermek istiyorum. Bulgular kısmında en çok üzerinde durulması gereken, biraz önceki oturumlarda çok üzerinde duruldu, ek mesai, çalışma koşulları, fiziki şartlar, şiddet hep konuşulan şeyler. Bu bizim çalışmada araştırmamızda bulgu- lardan bunlarla ilgili sizlere kısa kısa bahsedeceğim.

Peki, risk grubunda kimler var, bunlar kim? Hepimiz risk grubundayız çalışanlar ola- rak, hemşireler, hekimler, temizlik görevlileri, teknik personel ve diğer çalışanlar ola-

24-25 EKİM 2015, ANKARA

89

rak. Çalışan sağlığı nedir? Tanımlarında durmak istemiyorum her yerde her zaman çok rahat bunları bulabiliriz. Ben daha çok başlıklarıma yönelmek istiyorum. Fakat bu çalışan sağlığıyla ilgili iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili sağlık ve gü- venlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanlarının görev, yetki ve sorumlu- luklar düzenlenmektedir ve iş sağlığı güvenliğin bir amacı var. Bu amaç doğrultusun- da bizim çalışmamızın amacı, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının uygunluğu, çalışma ortamının güvenliği ve çalışma yaşamına bağları hakkında bilgi toplayarak çalışma koşullarının iyileştirilmesi için yapılması gerekenleri ortaya koyabilmek. Ama yapılması gerekenleri nasıl ortaya koyacağız? Bununla ilgili anketimizin son kısmında önerileriniz var mı ya da nasıl yapabiliriz diye anketimizin 3 sorusu vardı. Klasik şuydu. Sağlık çalışanlarımız bize çok güzel öneriler sunmuşlar ve çok güzel yazmışlar elleriyle yazmışlar. Ben de o yazıları hiç değiştirmeden, harflerine bile do- kunmadan, büyük küçük yazmalarını bile değiştirmeden burada sizlere sunmak iste- dim sonuç kısmı olarak.

Çalışmamız tanımlayıcı tipte bir çalışma. Anketlerimiz internet ortamında sunuldu. Farklı internet sitelerinden gelen veriler tek bir veri tabanında toplandı. 427 kişi katıldı. Sizce az mıdır, çok mudur diye sorduğumda aslında azımsanmayacak kadar umdu- ğumdan daha fazla anket geri döndü. Beni sevindirdi ama daha fazla olmasını isterdim. 427 de bizim için önemli bir anket sonucuydu. Fakat bunlardan çalışmanın 409 kişiyle sonuçlandırdık. Çünkü bazı anketlerimizi çıkarmak zorunda kaldık. Anketimizin içe- riği çok fazla aslında ben burada hepsini söyleyemeyeceğim. Fiziki koşullarla ilgili an- ketin içeriği. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili, iş mağduriyetiyle, çalışma şartlarıyla, sosyal faaliyetlerle ilgili ve biraz önceki oturumda aslında tükenmişlikle ilgili iş kazası, şiddet, bunlarla ilgili çok sunumlar yapıldı fakat ruh sağlığı sorunlarıyla ilgili de aslında çok büyük rakamlar verildi. Bizim çalışmamızı da bunlarla ilgili sorular vardı ve sonuçları merakla bekliyorsunuz.

Çalışmamıza sosyo-demografik olarak bakarsak; çalışmamıza yüzde 36’sı erkekti fakat yüzde 64 yaklaşık çalışmalarımıza katılanlar kadındı. Salona da baktığımda çoğunluk kadın olarak tam saymadım ama çoğunluk kadın olarak düşündüm. Meslek olarak bak- tığımızda akademisyenler çok az katılmış. Neden, onu tartışmayacağım. Anketimize katılanların yüzde 41’ini doktorlar, yüzde 40’ına yakın hemşire oluşturuyor. Bu da bizim için önemli bir sayı. Teknikerler, tıp teknisyenleri de yüzde 14’ünü oluşturmaktadır. Ben kamu ve özel olarak ayırdım. En çok gördüğünüz gibi kamu çalışanı. 84’e yakını kamu çalışanı. Bu da bizim için önemli bir sonuç. Şimdi şöyle bir sorumuz vardı: Nöbetler dahil ne kadar fazla çalışma, ek mesai yapıyorsunuz? Burada da ek mesai yapanlar çalışmaya katılanların yüzde 26’sı her hafta, diğer yüzde 26’sı da ayda bir- kaç kez ek mesai yapıyor. Yani şöyle baktığımız zaman, araştırmamıza katılan sağlık çalışanlarının yüzde 51’e yakını ek mesai yapıyor. Peki, meslekler arasında bu ek me- sai yapanlarda en çok kimler ek mesai yapıyor? Teknikerler mi, hemşireler mi, dok- torlar mı, özek sektör mü ya da kamu mu yapıyor? Bunlara bakıp bir karşılaştırma yaptığımızda evet özel sektörde çalışanlar kamuda çalışanlardan daha fazla ek mesai

yapıyor. Gerçi literatüre baktığımızda da önemli bir şekilde özel sektörde fazla me- sai yapanlar yüksek çıkıyor. Fakat ilginçtir mesela teknikerlerle teknisyenlerdeki ek mesai oranları diğer mesleklerden daha fazla çıktı. O da beni şaşırttı. Çünkü de- mek ki onlar hiç izin kullanmadan çalışıyorlar. O önemli. Bir de günlük çalışmanın içinde düzenli öğle tatili veya ara var mı diye bir sorumuz vardı. Bunda da dinlenme aralarının varlığını incelediğimiz zaman katılımcıların yüzde 19’u hem öğle tatili- miz hem de dinlenme molamız var dedi. Bu bizim için çok düşük. Fakat yüzde 43’ü sadece öğle tatili olduğunu söyledi. Yani tatil demek sadece ‘yemeğe git gel’ şeklinde ifade ediyorlar. Yüzde 38’i de her ikisinin olmadığını söyledi. Aslında sağlık çalışan- ları için çok acı, vahim bir durum olarak düşünüyorum. Yüzde 40’ı hiç dinlenme yapmadan tam zamanlı çalışıyorlar şeklinde ifade edebiliriz. Cinsiyete, mesleklere göre baktığımızda yine teknisyen grubundan her iki oran diğer meslek branşlarına göre daha düşük. Yani, tekniker konumunda çalışan kişilerde bunlar daha az kulla- nıyorlar diye çalışmamıza katılan katılımcılar ifade etmişlerdir.

Bir de çalışmamızda çalışma koşulları ve şartlarıyla ilgili sorularımız var. Katılımcı- lara çalışma koşullarıyla ilgili sorular sorduğumuz zaman yüzde 48’i çalışma alan- larının ergonomik olmadığını belirtmişler. Yüzde 44’ü yeterince ışık olmadığını belirtmişler. Yüzde 45’i ise kısmen ya da genellikle gürültülü olduğunu ifade etmiş- ler. Aslında bunlar sizce kimlerdir gürültülü ve ışık kaynağının az olduğunu ifade edenler? Yine tekniker grubunda olan kişiler. Çarpıcı bir şey. Evet, zaten biliniyor literatürde kapalı yerlerde çalıştıkları zaten var. Fakat gürültünün ve özellikle de ışı- ğın olmadığını ifade etmişler. Ergonomik olmadığını çok büyük bir kısmı söylemiş. Fakat bu ergonomik demek masa sandalye şeklinde değil aslında. Dosyanın korun- ması, alınması, enjektörün atılması, hiçbir koşulun ergonomik olmadığını ifade et- mişler. Peki, bunları meslek gruplarına göre herhangi bir fark yok bu güzel bir şey. Her meslek grubu da aynı şekilde ifade etmiş. Fakat kamuda çalışanlarda çalışma koşulları ve ortam ergonomisi açısından uygun olmayan koşullarda çalıştıklarını düşünme oranı daha fazla. Yani, kamuda çalışanlar daha kötü durumdalar özel sek- töre oranla.

Burada zaten aslında 3 aşağı 5 yukarı hastanelerimizden aile sağlığı merkezlerimizden ya da diğer durumdaki şeylerden malzemelerimizden bunları çok rahat bilebiliriz. Bunu biraz önce ifade ettim. Işığı olmayanlar en fazla teknisyenler diye. Gürültüyü yine. ‘Sizce çalışma ortamında gürültü var mı’ sorusunda kadınlar çalışma ortamının erkeklerden daha gürültülü olduğunu düşünüyorlar. Erkekler daha az gürültülü oldu- ğunu düşünüyor.

Çalışma ortamınızda havalandırma, soğuk ve fiziki şartlarla ilgili soru sorduğumuzda ‘her ikisi de uygun değil’ diyenler yüzde 50’yi oluşturuyor. Yani hem fiziki şartlar, hem havalandırma hem de iklimlendirme şartlarının uygun olmadığını belirtmişler. Yüzde 12’si de sadece havalandırmanın uygun olduğunu, yüzde 10’u sadece iklimlendirmenin yani sıcak ve soğuğun uygun olduğunu söylemiş. Yani yüzde 50’si havalandırmanın ol-

24-25 EKİM 2015, ANKARA

91

madığını ifade etmiş. Meslekler açısından baktığımızda burada aralarında herhangi bir fark yok aralarında.

Radyasyonla ilgili sorumuz vardı. Bu sorumuza da niteliksel olarak yanıtlarda olduk- ça fazla yazı yazılmıştı. Radyasyon ve yasal önlemlerle ilgili sorumuz vardı. Katılımcı- ların yüzde 55’i ki bu da çok büyük bir rakam, kısmen de olsa radyasyon etkisi altında kaldığını ifade etmişler. Yüzde 50’si çalıştığı kurumun yasal önlemlerin alınmadığı ya da kısmen alındığını ifade etmiş. Yani radyasyona zaten maruz kalıyoruz, evet, bundan rahatsızız, yüzde 50, fakat yine yüzde 50’ye yakın kişi de hiçbir kurumun buna karşı tedbir almadığını ifade etmişlerdir.

Yine meslek gruplarına ve cinsiyete baktığımızda cinsiyetler arasında çok büyük bir fark yok aslında bu yaptığımız tüm çalışmalarda en önemlisi meslekler arasında fark çıkıyor. Yine radyasyona literatüre bağlantılı olarak daha çok teknikerlerin maruz kal- dığını söyleyebiliriz. Yine yasal önlemler alınmadığını, burada herhangi bir fark olma- dığını söyledik.

Sağlık çalışanı olarak hasta ya da hasta yakınlarından şiddet gördüğünüz gibi şidde- te maruz kaldınız mı sorumuz vardı. Burada çok önemli bir şey, aslında şiddeti tarif etmek çok zor sağlık çalışanları açısından ama sözel şiddet çok güzel tarif edilebiliyor da. Diğer şiddetler çok tarif edilemiyor. Sözel şiddet çok 54-55 yüzde 55’i sözel şid- dete mutlaka maruz kalmış. Çok yüksek bir oran. Ben tam emin değilim bu kadar az olarak da düşünüyorum son durumlardan. Hem sözel hem de fiziksel şiddet gördüm diyenlerin oranı yüzde 12. Yani bu da aslında bizim için önemli bir sayı.

Meslek gruplarına baktığımız zaman en çok sözel şiddete uğrayanlar kadınlar çıkmış. Hemşire grubunda çıkmış. Fiziksel şiddette en çok erkekler çıkmış ama bu da zaten belki en çok erkekler maruz kaldığı için ya da erkek hastalar hasta sahipleri uyguladı- ğı için böyle olabilir ama sözel şiddete hemşire grubu daha çok maruz kalmış. Şöyle bir soru vardı. Sağlık Bakanlığı şiddet hattıyla ilgili. Kurum sorumlusuna bildi- rimde bulundunuz mu diye. Şiddet gördüğünde ihbar hattına ya da kurum sorumlu- suna bildiren katılımcıların sözel ya da fiziksel şiddet görenlerin ancak yüzde 21’i bil- diriyor. Bu çok düşük bir oran aslında. Hepsinin bildirmesi gerekiyor. Şiddete maruz kalıyor, fiziksel de olsa, sözel de olsa yüzde 21 düşük bir rakam.

Peki, sorumlunuza bildiriyor musunuz? Hastane yetkilisine bildiriyor musunuz de- diğimiz zaman cinsiyetler arasında pek bir fark yok sorumluya bildirme açısından. Fakat kamuda çalışanların bildiriminde bulunma oranları daha yüksek bulunmuş. Kamuda çalışanlar özelde çalışanlara göre biraz daha kendilerini güvende hissettiği için sorumluya daha rahat bir şekilde evet şiddete maruz kaldım, sözel ya da fiziksel olarak söyleyebiliyorlar. Doktorlar ve hemşirelerin bildirim oranı diğer meslekler- den daha yüksek bulunmuş. Yani doktor ve hemşire bildirecekse çok rahat bir şekilde bunu ifade edebiliyorlar.

Şiddet olayı sizce iş kazası mıdır diye sormuşuz. Aslında grupta bunu iş kazası mı- dır dediğimizde yüzde 65’i iş kazası olduğunu düşünen katılımcıların yüzde 65’ini oluşturuyor. Yani yaklaşık yüzde 65’i iş kazası diyorlar. Peki, biraz önceki oturumda aslında böyle mobbingle psikolojik baskı, mobbing uygulanmasıyla ilgili neler düşü- nüyorsunuz diye sorumuz vardı bizim. Yöneticiler ve çalışma arkadaşları tarafından kendisine psikolojik baskı uyguladığını düşünen katılımcıların tüm grubun yüz- de 75’ini oluşturuyor aslında. Çok büyük bir rakam aslında. Yüzde 75’i mutlaka bir mobbing ya da psikolojik şiddete maruz kalmış yöneticiler tarafından. Çok acı bir şey aslında bu kadar burada ifade etmişler. O da güzel bir şey ifade etmeleri. Meslek- ler arasında herhangi bir fark yok.

Peki, çalıştığınız kurumda şiddeti önleme birimi var mı? Katılımcıların yüzde 19’u şiddeti önleme birimi olduğunu belirtmişler aslında. Bunlara şöyle baktığımız zaman iş kazası ve sağlığa yönelik bilgilerin dağılımına baktığımızda iş kazası geçirdiğinizde meslek hastalığına yakalandığınızda haklarınızı yapmanız gerekenleri biliyor musunuz sorusu… Aslında yüzde 24’ü biliyorum diyor.

Peki, ‘mesleki riskler ve hastalıklara karşı kişisel olarak yeterince koruyucu önlem- ler aldığınızı düşünüyor musunuz’ dediğimizde burada aslında kısmen şu daha çok. Çok arada kalmış. Ne ‘evet’ demiş, ne ‘hayır’ demiş. ‘Kısmen’ demiş. Kısmen bizim için önemli bir şey. Bunu birleştirdiğimiz zaman yüzde 19’a yakını burada evet demiş. ‘Çalıştığınız kurumda iş sağlığı ve güvenliği birimi var mı’ dediğimiz zaman yüzde 48’i ‘evet’ demiş. Bilgisi olmayana baktığımız zaman yüzde 26’sının iş sağlığı güvenliği biri- minin olup olmadığından bilgisi yok aslında. Bu da çok çarpıcı bir şey. Bir kurumda iş sağlığı güvenliği birimi varsa burada sağlık çalışanlarının bunu biliyor olması gerekir. Çünkü bunlarla ilgili iş sağlığı güvenliğiyle ilgili eğitimlerin düzenli olarak verildiği ku- rumlar olduğunu biliyoruz.

İş kazası halinde haklarını ve yapması gerekenleri bilme cinsiyetler arasında fark yok yine. Fakat kamuda konu hakkında bilgisi olduğunu düşünen çalışanların oranı daha düşük. Fakat özelde bu yüksek. Neden? Özel hastane bir şekilde ne yapıp edip eğitimini veriyor ve bir şekilde söylüyor ama ‘kamuda iş sağlığı güvenliği eğitimleri yapılıyor mu’ dediğinizde cevap değişiyor. ‘Gerçekten yapılıyor diye düşünülüyor fakat kamuda kâğıt üzerinde yapılıyor. Çalışanlara sorduğumuzda bunlardan haberi olmuyor ama kâğıt üzerinde iş sağlığı iş güvenliği eğitimleri yapılıyor olarak görülüyor.

‘İş sağlığı ve güvenliği kanunu gereği yerine uygulanıyor mu çalıştığınız birimde’ diye sorduğumuzda bunlarda herhangi bir fark yok. Gereği gibi uygulandığını düşünüyor kişiler fakat anlamlı bir fark yok.

Çalışmamıza katılan kişilere sosyal etkinliklerle ilgili sorular sorduk. ‘Sosyal etkinlik- lere yeterince zaman ayırabiliyor musunuz’ sorusu vardı. Burada da bize çok çarpıcı gelen katılımcıların yüzde 35’i yaşamındaki sosyal etkinliklere yeterince zaman ayıra-

24-25 EKİM 2015, ANKARA

93

madığını belirtmişler aslında. Evet kısmı yüzde 9’a yakın. Ama çoğu sosyal etkinliklere zaman ayıramadığını ifade etmişler.

İşyerinde kendini güvende hissetme konusunda katılımcıların yüzde 33’ü kendini işye- rinde güvende hissetmemekte. Bu çok önemli. Yüzde 33’ü güvende hissetmiyor. İşe git- me ya da nadiren gitmek istiyor. İşe gitmek istemiyor. Bunlar bizim için çarpıcı. ‘Gücünüzün üstünde çalışıyor musunuz diye bir soru var. Yüzde 31’i çalışanların her gün işgücünün üstünde çalışıyoruz demiş. Yine işgücünün üstünde çalışanlar kamuda çalışanlar daha sık olarak kendisini işgücünün üstünde çalıştığını ifade etmişler. Bu da önemli. Kamuda çalışanlar daha çok işte çalıştıklarını ifade etmişlerdir.

Ruh sağlığınızın tedavi gerektirecek kadar bozuk olduğunu düşünüyor musunuz diye sormuşuz. Bu da çok çarpıcı. Katılımcıların yüzde 47’si kısmen de olsa tedavi gerek- tirecek düzeyde ruh sağlığının bozuk olduğunu düşünüyor. Yarıya yakını. Bu da çok önemli bir veri. Fakat yine meslekler ve cinsiyetler arasında herhangi bir fark yok. Bunu tüm sağlık çalışanları için söyleyebiliriz. Yüzde 47’si sağlığını bozuk olduğunu düşünüyor.

Niteliksel verilerden biraz bahsedeceğim. Sağlık çalışanları aslında klasik sorularımıza çok güzel yanıtlar vermişler. Ergonomik masa ve sandalye temin edilmesi, etkin hava- landırma sistemi iş yükünü azaltacak tedbirlerin alınması, 24 saat nöbet süresinin asla aşılmaması, aile hekimleriyle ilgili bunları aslında çok fazla yazmışlar ama içlerinden seçtim birden fazla kişi yazmış. Bizim için önemli. Çalışma şartlarımızın ve saatlerimi- zin sabitlenmesini istiyoruz. Her gün yüklenen yeni görevler bizleri ümitsizlik ve çalış- ma isteksizliği yaratıyor demişler ve bu ülkede çözüm zor. Bu ülkede çözüm yok yaz- mak istemiyorum diyen sağlık çalışanları çoktu. Gerçekten çok üzülerek okudum. Bu ülkede çözüm zor, yazmak istemiyorum. Öneri getirmek istemiyorum diyen sağlık çalı- şanlarımız vardı. Onları özellikle söylemek istiyorum. Hemşire sayısı dünya standartla- rına çıkarmak, daha fazla çalışan sağlığına önem verilmesi, çalışan sağlığına yönelik ya- salar yapılmalı ve uygulanmalı diye… Psikolojik destek, çalışana değer verecek bir sis- tem… Bu çok önemli. Bu çok tekrarlanmış. Yüzde 50’ye yakın ‘çalışana değer verecek bir sistem olsun’ diye özellikle yazmışlar. Çalışanların alanlarının fiziki koşulların iyi- leştirilmesi… Gün içinde çok fazla radyasyona maruz kalmamıza rağmen hastane yö- netimine çok fazla baskıda bulunamıyoruz diyen kişilerimiz var. Yine ameliyathanenin yeri hastane içinde konum olarak diğer birimlere yakınlığı açısından uygun değil. Adil bir yönetim, bu da çok yazılmış. Adil bir yönetim istiyoruz diyenler. Bunlar gerçekten aslında her ankette yaklaşık vardı. ‘Hastane yöneticileri iş sağlığı ve güvenliği yönün- den tam anlamıyla bu konuda eğitim almalı’ diye belirtmişler. Bir de aslında koruma ve hastane enfeksiyonları açısından bir yanıt var. Evet, bilgiyi biliyorlar fakat malzemenin olmadığını çokça ifade etmişler. ‘Eldivenimiz maskemiz yok istiyoruz fakat yok veril- miyor’ şeklinde. Malzemelerin çok kalitesiz olduğunu, el sabunlarının ve kullandıkları malzemelerin çok kalitesiz olduklarını ifade etmişler. Her türlü uygulamanın meslek mensuplarının da görüşe alınarak düzenlenmesini istemişler. Sabahki oturumlarda da

bunlar yapılmalı diye ifade edildi. Uygulamalar hiç sorulmadan yapılıyor. Hukuk ve ya- salara kişiler ve kurumlar uymuş gibi yapmamalı, uymalı. Bunlar çok yazılmış. Yazılan ifadeleri dile getiriyorum. Sağlık çalışanlarını ifadeleri bunlar. Hepsi hemşire, hekim, tekniker hangi sağlık çalışanı olursa benim çalışmama katılan 409 kişiyi bunlarla ilgili ifadeler yazmış. İnsanların birbirine saygılı ve sevgili davranması gerekir diye yazmış. İş sağlığı ve güvenliği birimleri açılmalı. Bütçe ayrılması gerekliliği iş sağlığı ve güvenli- ği diye yazmışlar. Çalışanların sorunlarına daha çok zaman ayrılmalı kalite standartları yazılı mevcut uygulama eksik denetimler haberli oluyor. Haberli olduğu için de göster- melik yapılıyor diye özellikle yazılmış. Etkin ve amacına uygun olmuyor bunlar düzel- tilsin diye yazılmış.

Gerçekçi çözümler popüler değil lütfen gerçekçi çözümler üretilmeli demişler. Bir de poliklinik kapıları tek taraflı açılabilsin yani içeriden açılsın dışarıdan açılmasın şeklinde. Avantaj ve dezavantajlarını düşünebiliriz. İçeriden açılsa içerideki hasta ve hekim bir şey olduğunda nasıl dışarı çıkacaklar? Tartışmalı olabilir ama böyle ifade- ler de vardı. Şiddet yasası çıkarılmalı. Çalışanların sahiplenilmesi. TTB önderliğinde düzenlenecek bir kampanya ile muayene süreleri her hastalar için lütfen 20 dakika- ya çıkarılsın diye yazmışlar. Yıpranma payının ücretlilere ve emeklilere yansıtılmasını özellikle belirtmişler. Yöneticilerin çalışanlarını yanında olması onlara değer vermesi. Bunu da herkes ifade etmiş. Çalışana değer verme çok çok önemli. Demek ki çalışana değer verilmediği için bu konu çok çok ifade edilmiş. İdarecilere sorunların iletilme- sini istemişler. Herhalde çok şikâyet var. İdarecilere iletelim sözcüğü çok fazlaydı. Tam anlayamadığım için yanlış yapmayayım diye özellikle onu koydum. Lavabolar yokmuş onları da özellikle söylediler. Radyasyon güvenliğini üstüne basarak söylediler. Problem çok. Kemoterapi ilaçlarıyla ilgili robotlar hazırlasın biz hazırlamayalım çok büyük bir problem olduğunu ifade etmişlerdi. Tüccar bakış yerine devlet adamı bakışı yazmışlar.