• Sonuç bulunamadı

Coşkun Canıvar

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası İstanbul Aksaray Şubesi

Merhaba herkese. Sunumuma başlamadan önce bir kaç şey söylemek istiyorum. As- lında bu bir önceki oturumda konuştuğumuz işçi sağlık mücadelesini nasıl bir pers- pektiften tartışmak, yani yaptıklarımız ne kadar yeterli ne kadar yetersiz tartışması aslında kavramsal olarak bir işçi demokrasisi tartışmasının tam da merkezinde yer alıyor. İşçi demokrasisi dediğimiz zaman da iki temel kavramımız var aslında. İşçi özyönetimi bunlardan birisi, diğeri ise işçi denetimi. Şimdi işçi özyönetimi dedi- ğimiz şey şu an için bir çoğumuzun ütopik bulacağı bir yerde duruyor. Yani hangi kurumdan bahsedersek bahsedelim -isterseniz bir hastane, fabrika- tüm mülkiyeti- nin işçilere ait olduğu, oradaki bütün mekanizmaların işçiler tarafında karar verildiği üretim sürecinden bahsediyoruz aslında. Bu şu an için bizim mücadele perspektifi- mizi belirlemekte. Evet ütopyamız bu, unutmadan bunu muhakkak bir yerde tutarak davranmamız gerekiyor. Ama mücadeleyi belki doğrudan bunun üzerinde kurgula- yabileceğimiz bir ortam yok diyebiliriz. Ama ikinci kavram işçi denetimi kavramı. İşçi denetimi kavramına aslında biz bir ütopya muamelesi yaptığımız zaman, işte o zaman bu mücadelede belki konuştuğumuz noktada eksiklere düştüğümüz noktada bu oluyor. Bunu mücadelenin bir parçası hatta temeli haline getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Şimdi ben bir Çapa deneyiminden bahsedeceğim bu manada ama tabii ki Çapa’da işte çok iyi işler yaptık orada hayatı değiştirdik falan gibi bir şey değil kuşkusuz. En mütevazi haliyle yani en eksik yetersiz kısımlarından da bahsederek bu

süreçte Çapa’daki bu 2,5-3 senedir yürüyen işçi sağlığı mücadelesinden kısaca bahse- deceğim. Bir ikinci noktada şu sunuma başlarken söylemek istediğim. Genel olarak yürüttüğümüz işçi sağlığı mücadelesini, ülkede yürütülen işçi sağlığı mücadelesinin aslında çok temel bir özelliği var. Aslında yaptığımız işlerin çok büyük bir kısmı me- seleyi görünür kılmaktan ibaret. Yani biz emeğe doğrudan müdahale edebildiğimiz alanda müdahale edebildiğimiz işler çok sınırlı. Korumaktan önlemekten falan bah- sediyoruz ya aslında bunun özünü işçi denetiminden geçtiği, işçi denetiminin zorlan- dığı ve işçiyi tehlikeyi merkeze alan, tehlikeyi gördüğü yerde buna maruz kalmamaya çalışan bir mücadele sürecine aslında ihtiyacımız var. Çapa kısmen bunun mütevazı örneklerini veriyor. Hızlıca bunları size paylaşmaya çalışacağım. Aslında Eriş ho- cam bahsetti. Zafer Açıkgözoğlu iş cinayeti Çapa’daki işçi sağlığı mücadelesi de bu iş cinayetinden sonra özellikle hız kazandı. Bu noktada Zafer Açıkgözoğlu bizim için önemli. Hem de Eriş hocamın da bıraktığı yerden bilgisini de paylaşmış olalım ve biz mücadele sürecini nasıl ördük bu olay üzerinden kısaca anlatacağım.

Olayın gelişimi bir cerrahi monoblok binasının zemin katında bir kanalizasyon taş- kını var akşam saatlerinde. Hastane müdürünün emriyle bir idari amir görevlendiri- liyor ve deniyor ki 8-9 işçiye hızla buraya müdahale edeceksiniz ve bu kanalizasyon taşkınını bir an önce temizleyeceksiniz. Aşağıda bir depo var evrakların bir kısmı lağım suyu altında kalmış vs. Ve 8-9 işçi arkadaş buraya hızla müdahale ettiriyorlar. Zafer o arkadaşlarımızın içerisinde. Onu ayıran nokta şu: Kanalizasyon rögar kapa- ğını açmak durumunda bırakılıyor, buna zorlanıyor. Ve açar açmaz lağım suyu bütün vücuduna basınçlı bir şekilde geliyor. Ve sonrasında işte ilerleyen 7-8 gün içerisinde 3-4 kez acil servise başvuruyor Zafer. Ve en son 9. gün acil servise geldiğinde artık bilinç bulanıklığı var bir hepatik ensefalopati tablosu ortaya çıkmış durumda ve ar- kadaşımız entübe edilerek yoğun bakıma alınıyor ve 24 saat içerisinde bir karaciğer nakli gerçekleştiriliyor. O akşam konuştuğumuzda bu nakil gerçekleşmese bir gün sonra arkadaşımızı kaybetmiş olacaktık. Yoğun bakım ekibinin verdiği bilgi buydu. Sonrasında tedavi süreci devam ediyor, yaklaşık bu olaydan 15 ay sonra biz Zafer arkadaşımızı kaybettik. Ve bu arada bir karaciğer reddi gelişiyor ve o redden sonra ikinci kez nakil programı vs. İşte 15 ay sonra arkadaşımızı kaybediyoruz. Şimdi ola- yın özelliği ne?

Bir defa iş tanımı, iş tanımının dışarısında bir iş yaptırılıyor arkadaşımıza yani bir temizlik işçisinin oraya müdahale etme yetkisi yok. İSKİ’yi çağırmanız lazım. İstan- bul’un göbeğinde İSKİ’yi çağıracaksınız, temizleteceksiniz. Aslında mevzuda bu ka- dar basit. Ama elinizin altında her an işten atabileceğiniz işçiler varsa çağırıp her işe müdahale ettirebiliyorsunuz. Biraz da iş tanımı başlığında bunu açacağız. Diğer kıs- mı güvencesizlik. Bahsetmeme gerek kalmadı, fazlasıyla değinildi. İşçi sağlığı hizmet- leri bağlamında bu olayın ne önemi var? Zafer bu olaydan 1.5-2 ay önce işe girmişti. İşe girerken herhangi bir işe giriş muayenesi yapılmamıştı arkadaşımızın çünkü daha sonra hepatit B saptandı. Ve bu hepatit B’nin kanalizasyondan bulaşma ihtimali yok. Kanalizasyondan anca Hepatit-A bulaşabilir. Leptospiroz bulaşabilir veya başka bir gastroenterit etkeni almış olabilir. Hepatit –B’nin daha önceden var olduğunu o çı-

24-25 EKİM 2015, ANKARA

185

kartılan karaciğer biyopsisinin patologlar tarafından incelenmiş halini de biliyoruz zaten. En az iki üç ay öncesinden bir bulaşıcı olduğundan bahsediyordu tahminen arkadaşlarımız.

Bu şu anlama geliyor. Eğer işe giriş muayenesi yapılsaydı ve gerekli tetkikler isten- seydi… Biz zaten işe girerken Zafer Açıkgözoğlu’na tanı koymuş olacaktık ve belki de akut hepatit tanısıyla tedavisine başlayacaktık. İkincisi, almamış olduğu iş sağ- lığı güvenliği eğitimleri. Almadığı eğitim için eline batmış bir iğneden sonra Zafer bunu önemsemiyor gerçekten. Bunun önemli bir sonuç olabileceğini düşünmüyor. Ve ikinci bir ihmale de burada karşılaşmış oluyoruz. Ve iş sağlığı güvenliği eğitimi- nin verilmemiş olması. Ve daha sonra tabi başvurulmadığı için belirtilmediği için iş kazası bildirimi zaten yapılmıyor. Zafer arkadaşımızı kaybettiğimiz süreçten sonra ceza davası ve tazminat davası açtık. Ve bu olay aslında bize hastanedeki taşeron işçi çalıştıran arkadaşlarla bir araya getirdi ve bu konunun son derece önemli olduğu- nu bu olayda net bir şekilde görmüş olduk. Arkadaşımız gözümüzün önünde 15 ay hastanede her gün evine gidip gelerek yaşadı. Ve ben son hafta gördüğümde ‘hocam ölmek istemiyorum’ demişti. Gözümüzün önünde kaybettik Zafer’i ve bu süreç tabii ki bizim mücadele sürecimizi tetikleyen en önemli unsurlardan birisi oldu. Dediğim gibi, ceza davası ve tazminat davaları açıldı. İş müfettişleri hastaneye geldi bu süreç- ten sonra. İş müfettişlerinin bürolarına giderek olayı ısrarla kendilerine olayı anlat- tık. Ki bu sürecin lehimize sonuçlanması için. Tabii ki kamuoyu oluşturmaya çalış- tık biliyorsunuz. Hastane içerisinde defalarca basın açıklamaları, röportajlar, basına yazılar vs… TBMM Başkanlığı’na İstanbul Tabip Odası aracılığı ile bir dilekçe verdik Zafer’in olayını içeren. Ve bunun soruşturma konusu yapılmasını sağladık bir şekilde hastanede. Hastane bu olay ve diğer olayla beraber 2-3 teftiş geçirdi bu anlamda. Ana akım medyadan, CNN’den yandaş İhlas Haber Ajansı’na kadar birçok yerde yer aldı, sol medyada yine ayrıntılı şekilde olay yer aldı. Yine milletvekilleri tarafından soru önergeleri verildi. Levent Tüzel ve yine o zamanki BDP Nursel Aydoğan milletveki- li tarafından 3-4 soru önergesi Meclis’e verildi. Defalarca basın açıklamaları yaptık vs… Ve bizi bir araya getiren bu süreçten sonra ne yapabiliriz konusunu konuştuk. Aslında bu yazdığım maddeler 6331 sayılı yasanın bize doğrudan sunduğu maddeler aslında hepsi birer mücadele başlığı mücadele alanı ancak bizi iki temel şey konuş- tuk. ‘Çalışırken sağlığımızı korumak için ne yapabiliriz’ ve ikincisi ‘bunu yaparken de bunu bir örgütlenme gündemine nasıl çevirebiliriz’. Bu iki temel başlık üzerinde as- lında tartışmıştık. Biraz sonra paylaşacağım, aslında taşeron işçi arkadaşlarla beraber yürütülen bir işçi sağlığı mücadelesinin paylaşımları olacak maalesef bu süreç aynı zamanda da bir öz eleştiridir. Ekip arkadaşlarımızın kendi sorunlarıyla beraber ya da işte hemşire arkadaşlarımızın diğer çalışan sağlık emekçisi arkadaşlarımın, sendika- lar ve meslek odasıyla beraber aktif katıldığı bir sürece dönüşmedi. Mesela biz Acil- lerdeki şiddet olaylarını bu işin içerisine çok katamadık. İş kazaların bizim için bu anlamda çok önemliydi.

Birkaç iş kazası örneği hızlıca vereceğim. Zafer’i anlatmış olduk. Serkan Borucu 2012’de İstanbul Tıp Fakültesinin monoblok binasının 6. katından klima bakımı ya-

parken düşerek ölmüş arkadaşımız. İş kazası olarak girilmemiş tabi bu. Bizim sonra- dan öğrendiğimiz bir olaydı. Serkan taşeron bile değildi, dışarıdan özel olarak ça- ğırılmış ve bir odada bu klima bakımı yaptırıldıktan sonra hayatını kaybetmişti. Ve ailesine de ulaştığımızda herhangi bir hukuksal süreç başlatmak için bizimle temasa geçmek istemediler. Bir diğer olay işte Çiçek Demir ablamız bahçede çevre temizli- ğine zorla verilen bir kişi. Birazdan bahsedeceğim. Bir işçi arkadaşımız yüzde 45 bir ortopedik olarak maluliyet raporu var elinde bahçede çalıştırılması uygun değil ancak buna rağmen zorla çalıştırıldı ve bunun ikinci haftası düşerek burnunu kırdı. Buna karşı bir mücadele sürecimiz olmuştu yine yemek dağıtımı esnasında Ayşe Dinç arka- daşımızın üstüne dolap devrildi. Dolabın devrildiği kalp damar cerrahi servisine yatı- rıldı, yatırılmış yani, sonradan öğrendik. Sırf olay duyulmasın diye 20 gün boyunca o serviste yatırılmış ortopedik konsültasyonu oradan istenmiş. Ve bir iş kazası girişi de yapılmamış, bunu öğrendikten sonra 20 gün sonra ortopedi kliniğinden girişini yap- tırdık. Ki maaşı da yatmamaya başlamıştı. Ama maalesef kendisi işten atılma korku- suyla bizimle hukuki olarak arkasını getirmek istemediler açıkçası. Bir diğer güvenlik görevlisi arkadaşımız bahçede bıçaklandı ve yine sırf olay bu mücadeleyi yürütenler tarafından benimsenmesin diye Haseki’nin aciline götürüldü. Çapa’dan çıkartılıp, ora- da tıbbi müdahalesi yaptırıldı.

Bir diğer başlık iğne batmaları, onlardan şimdi bahsedeceğim. İş kazaları bağlamında üç temel başlık vardı belirlediğimiz. Yüksekte çalışan işçiler en hayati tehlike ile karşı karşıya olanlar ve bu sorunu muhakkak çözmemiz gerekiyor. Cam silme, klima bakı- mı, çatıda çalışan işçi arkadaşlar vs. diğeri iğne batması… Zafer’le yaşamış olduk ya da diğer arkadaşlarımızla. Çapa’da işleyen bir sistem de yok. İğne battıktan sonra taşe- ron işçi nereye başvuracak. İş yeri hekimi görmüyor, bir bildirim sistemi yok… Sonra düzenli takibinin yapıldığı bir sistem yok bunu bir mücadele alanı olarak kabul ettik. Bir diğeri de tabii ki de bu iş kazalarından sonraki süreci takip etmek, tıbbi bakı- mı devam ettirmek. Aynı binada 2012’de altıncı katta iş arkadaşımızın düşüp öldüğü aynı binanın üçüncü katında bir işçi arkadaşımıza cam sildiriliyor. Camdan tamamen sarkmış durumda ve hiç bir üzerinde güvenlik önlemi yok. Bu Mayıs 2015 yılında çektirilmiş bir fotoğraf. Bu fotoğraf öncesi defalarca başhekimliğe bu konu hakkında önlemler alınması için girişimlerde bulunmuştuk. Eylemlerde bunlar aktif bir şekilde dile getirilmişti ama hala bu çalışma devam ediyor. Bunun üzerine ben bir tek yerden bunun ile ilgili olayı ayrıntılı bir şekilde yazan bir dilekçe yazarak, tutanakta yazarak bunu Dekanlığa ilettik ve Dekanlık’tan şöyle bir yanıt aldık. Okumuyorum ayrıntısı- nı: “Bu konu çok önemli işte hassasiyetinize teşekkür ediyoruz vs. idari amirlerimize ke-

sinlikle bilgi veriyoruz ve bu konuda gerekli önlemlerin alınmasını sağlayacağız”

Ama bu sağda gördüğünüz fotoğraf bir ay önce çekildi, ‘gerekli önlemleri alacağız’ de- diğiniz fakültede bu süreç iki ay sonra bu noktaya geldi.

Peki, bu aradaki iki ayda ne olmuştu? Biz bu soldaki fotoğraftan sonra iki ay boyun- ca Çapa’da camların dışarıdan silme işlemini durdurmuş olduk. Yani 2 ay boyunca 7 tane işçi arkadaşımız siliyor bütün Çapa’nın camlarını ve bu arkadaşlarımız 2 ay

24-25 EKİM 2015, ANKARA

187

boyunca camların dışarıdan silmemelerini bir şekilde sağlamış olduk ama sonra tabi bu mücadeleyi sürdürmenin zorlukları ile ilişkili bir şey bu uygulamalarla tekrardan karşılaşmaya devam ediyoruz. Ama tabii ki dilekçeler tutanaklar itirazlar eylemler devam ediyor.

Bir diğer klima bakımına örnek verdik Serkan Borucu ile ilgili. Bu benim göğüs hastalıkları binasından çekilmiş bir fotoğraf. Bu yerden 3,5-4 metre yüksekliğinde çekilmiş bir fotoğraf. Belki yine net görünmüyor. Bir işçi arkadaşın sağda ayaklarını görüyorsunuz. Aşağıya sarkmış durumda. Klimanın filtresini değiştiriyormuş. Diğer işçi arkadaş da güvenlik önlemi olarak belinden tutmuş durumda. Tabi bununla ilgili ayrıntılı tutanakları yazarak hastane yönetimine başvurduk fakat verecek bir cevapla- rı bile olmadı buna.

Yine bir hafta önce çekilmiş Çapa’dan bir fotoğraf Diş Hekimliği Fakültesinin yukarısı sol uçta görüyorsunuz bir işçi arkadaş oranın su sistemi ile ilgili bir problem varmış onun tamiratını yapıyor.

Ve güvenlik önlemi de şu: Beline bağlanmış olan ipi tepede başka bir işçi arkadaş tu- tuyor. Herhalde yönetim şöyle düşündü ‘bir işçi düşerse ölümü kâfi olmaz arkasından birini daha sürüklemesi için bunu bağlayalım’ diye düşündü herhalde bu güvenlik önlemini alırken. Yüksekte çalışan işçilerle kısmi kazanımlarımız varken diğer taraf- tan da bunlar devam ediyor. Ama tabii ki bunları biz basınla aynı şekilde paylaşıyo- ruz, paylaşmaya da devam edeceğiz. Mücadeleyi aktif şekilde sürdürmeye çalışıyoruz. İğne batmaları meselesi dedim. Bu Çapa’dan çekilmiş bir fotoğraf. Fotoğraf çok bu- lanık ama arka tarafta bir tıbbı atık kutusu var hepsinin oraya atılması mümkün. Bu- nun ile ilgili tabii ki şöyle bir mücadele süreci oldu: 2014 yılında daha önce neredeyse hiç tutulmamış olan 55 iğne batmasını biz iş kazası olarak tespit ettik. Tamamen bu arkadaşlarımızla koordineli çalışmamızla, yani servislerden bir arkadaşımızı bunun- la ilgili görevlendirdik. Ve bütün iğne batmalarının fotoğraflarını çekerek doğrudan tutanaklarını tutarak hastane yönetimine dilekçeler ile verdik. Buralarda bu iğne bat- malarını saptadık ve SGK’ye da bildirimlerini yaptık aynı şekilde. Tıbbı bakımlarını da şu an iş yeri eğitimi üzerinden yaptırtmaya devam etmeye çalışıyoruz ama tabi 1 yıl içerisinde Çapa gibi bir yerde 8000 işçinin, 8000 sağlık çalışanının çalıştığı bir yer- de 45 iğne batması çok komik bir rakam tahmin ederseniz. Bunun çok daha üzerinde olduğunu söylemek mümkün ama biz bu mücadele sürecini işçi arkadaşlar ile bera- ber yürüttüğümüz kısmıyla bu kadar söyleyerek geçeyim.

Bu yine bir eylemde -şurada okla gösterdik- poşetin içerisinden oldukça kalın bir iğnenin nasıl çıktığını gösteriyor. Ve bu fotoğraf eylemde afiş için kullandığımız bir fotoğraftı. Yine burada aynı şekilde çıkmış bir iğne ucunu görüyorsunuz, arkadaşı- mızın ayağını nasıl yaraladığını… Bunları tabi ki bir yandan da belgeledik ve hastane yönetimine bu belgeler sunduk. En önemli noktalardan biri kuşkusuz güvencesiz çalı- şan işçilerde, taşeron işçilerde iş tanımı. Görüyorsunuz hastanenin bahçesinde akşam

saatlerinde bir yol inşaatı var. İki işçi arkadaşımız burada çalıştırılıyor. Çevre temizli- ğinde bile değiller ki bu onların işi değil. Ya da yük taşıttırıyorlar vs. İş tanımı ile ilgili ciddi problemler var.

Bu önemli bunu okuyacağım. “İstanbul Tıp Fakültesinde Acil cerrahi yoğun bakım ünitesinde hasta bakıcıları iş tanımının dışında aşağıda belirtilen tıbbı işler yaptırıl- maktadır”. Bu yazdığımız bir tutanak. “Tıbbı işlemleri yapmak üzere eğitim almamış olan ve iş tanımı içerisinde bulunmaya ilgili tıbbi işlerin hasta bakıcılara yaptırılı- yor olması hastalarının sağlığını tehdit ettiği gibi hasta bakıcılara da ayrı olarak bir iş yoğunluk ve bir iş sağlığı güvenliği problemi yaratmaktadır”. Altta da yapılan işler yazıyor bakın.

Yara pansumanı, diren pansumanı, yara yeri pansumanı, fizyoterapi işlemleri gibi taşe- ron işçi arkadaşlara hasta bakıcılara yaptırılan işlerdi bunlar. Şu sağ altta gördüğünüz- de tutanağını tutarak arkadaşlara beraber verdik. Ve ikinci gününde bu işlerin tümü bu işçi arkadaşlara yaptırılmıyor artık klinikte onu bir şekilde durdurmuş olduk.

Mobingden bahsettim. Biraz önce bahsetmiştim. Ayşe Dinç’in olayı ile Çiçek ablanın olayı. Çevre temizliğine verilmişti Çiçek abla. Yüzde 45 maluliyeti olmasına rağmen. Ve şu gerekçe ile verilmişti. Verildiğinde ben gidip doğrudan hastane insan kaynakla- rı yönetimi ile görüşmüştük işçi arkadaşla beraber. Ve bize şu cevabı verdiler: “Has- tanenin koridorlarında çevresinde vs. bahçesinden bahsediyor sigara izmaritleri kalı- yor. Erkek işçiler de diyor bunları görmüyor algılamıyor oraya bir kadın gözü lazım”. Yani bunu söyleyen bir Profesör, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde çalışıyor. Cin- siyetçi yaklaşımın da başka bir tezahürü. Çiçek ablanın burnu kırıldıktan sonra gittik savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Mobbing davası açmak için bir yandan uğraşı- yoruz. Ve kendisi zahmet etti gitti savcılığa, ifadesini de vermek zorunda kaldı. Çiçek ablanın da görev yerini değiştirmek zorunda kaldılar.

Bir diğer olay, bu da çok önemli yine kısaca bahsedeceğim, 1.5-2 ay önce yaşadık. Fo- toğrafta seçilmiyor belki ama bu bizim monoblok binamızın bu Çapa’nın derin deh- lizleri vardı oradan bir yer. Bir kanalizasyon borusunda çatlak oluyor ve burası 6 m uzunluğunda 1 metre derinliğinde bir alan ve hastane yönetimi taşeron işçi arkadaş- ları buraya müdahale etmek için görevlendiriyorlar. İşçi arkadaşlar kabul etmiyorlar müdahale etmeyi. Telefon ettiler, aradılar gittik. Burayı fotoğrafladık. İş sağlığı gü- venliği uzmanını çağırdık. Ve bunları mesai saatleri içinde yaptık. Ben o anda mesela poliklinikteydim. İşimi gücümü bıraktım, diğer arkadaşlar kendi servisinde çalışıyor- lardı. İşimizi gücümüzü bıraktık ve gittik ve bu olaya müdahil olduk. Ve orayı İSKİ’yi çağırıp İSKİ’ye temizletmek durumunda kaldılar. Bu anlamda önlediğimiz olaylardan birisi de buydu. Ama dediğim gibi önleyemediğimiz olaylarda çok fazla var. Yine Ça- pa’nın girişinde bu küçük kenarları keskin boruları üç metre yüksekliğinden söktürüp yine temizlikçi işçi arkadaşlara kamyona yükletmeye çalışıyorlar. Tabi ki tutanağı ile SGK’ye şikâyetini yapacağız. Yine bir yangın çıktı, yangından sonra burası yine işçi arkadaşlara temizletildi. Evet, elbette temizlik işçilerinin görevi bu iş tanımı içeri-

24-25 EKİM 2015, ANKARA

189

sinde ama havanın sıcaklığı 3 derece. Bu sağda gördüğünüz kadın arkadaşlar, beden dilinden anlarsınız ki gayet üşüyorlar. Aynı şekilde yine işçi arkadaşlar ile beraber buraya gittik. Ve temizliğin bu şartlar ile bu kıyafetler ile yapılmasının uygun olmadı- ğını söyledik. Bunların çalışan arkadaşlarımızın zaten çevre temizliğinde olmadığını belirttik. Hastane kıyafetleri ile buradalar. ‘Eğer gerekli kıyafetleri alırsanız bu te- mizliği anca yaptırabilirsiniz’ dedik. Sonuç olarak kadın arkadaşlarımıza oradan izin verdiler görev yerlerine döndü. Erkek arkadaşlarımız montlarını aldı ve bu temizliği yapmış oldu.

Bir yandan da İş Sağlığı Güvenliği eğitimleri ile karşılaşıyorsunuz. İki işçinin öldüğü bir hastanede size bir iş sağlığı ve güvenliği eğitiminden bahsedeceğim yine çok kısa. Üç kişilik bir salona doldurulmuş işçiler, hepsinin çalıştığı alanlar farklı, biri hasta bakıcı, biri radyoloji binasının temizliğini yapıyor. Öbürü çevre temizliği, öbürü tıbbi sekreter. Hepsi doldurulmuş genel geçer bir işçi sağlığı güvenliği eğitimi veriliyor. Ve ben yaklaşık 20 dakika izledikten sonra söz aldım ve bir itirazda bulundum. Dedim ki ‘iki işçinin öldüğü bir hastanede böyle bir eğitimi yapamazsınız’. Öncelikle insanların