• Sonuç bulunamadı

Ümit Şen

İstanbul Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Meclisi

3 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul Tabip Odası Sevinç Özgüner Salonu’nda iş kazala- rı meslek hastalıklarına yaklaşım çalıştayı yapıldı. Bunun özetini sizlere aktarmaya çalışacağım.

İlk konuşmacı Gürkan Sert, Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği başkanı aynı zamanda İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Başkan Yardımcısı. Konuşmasında sağ- lık çalışanlarının güvenliğinin olmadığı, sağlığının korunmadığı bir ortamda insan hakkından ve sağlık hakkından söz edilemeceğinden bahsetti. ‘Hasta ve sağlık çalı- şanları cepheleşmesi doğru bir yaklaşım değildir, bu cepheleşmenin önüne geçilme- si gerekmektedir. Aynı zamanda sağlık çalışanlarının güvenli çalışma ortamlarının sağlanmaması hasta haklarına ve insan haklarına zarar vermektedir’ şeklinde konuş- ması özetlenebilir.

Sonraki konuşma İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden Doç. Dr. Emre Gürcan tarafından gerçekleştirildi. 100-150 yıl önce kapitalist üretim biçiminde ça- lışanların yaşadıkları bu günde gerek ülkemizde gerek diğer ülkelerde yaşanmak- tadır. Yaşamda ve üretimde teknoloji hızla gelişmekteyken bu çalışanların çalışma koşullarına yansımamakta ve sanki 150-200 sene önceki olumsuz çalışma koşulla- rında çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Kapitalizm nasıl 150 yıl önce insanları do- ğadan uzaklaştırarak, bahçelerinden, tarlalarından, güneşli ortamlarından yoksun bırakarak maden ocaklarına, dar kapalı havasız ortamlara soktuysa, aynı şekilde de bugün dünyanın değişik ülkelerinde işçiler aynı olumsuz koşullarda çalışmaktadır- lar. Hatta konuşmasında Çin’den bir örnek verdi. Çin’de bir sanayi şehrinde oranın belediyesi tarafından güneşin doğuşunun LED ekranlarda insanlara gösterildiği, çünkü hava kirliliğinden dolayı insanların güneşin doğuşunu göremediğinden ör- nek verdi. Çalışma hayatında hepinizin bildiği gibi ergonomi önemli ancak bu uzun yıllar verilen mücadeleler sonucu gerçekleşmiştir. Bu mücadeleler sonucunda bugün artık herhangi bir tasarımı işçi sağlığı ve iş güvenliği endişesini taşımadan yapmak mümkün olmamaktadır. Ancak işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu toplumsal müca- dele boyutunda işçi sınıfı tarafından çok geç getirildiği için bu konuda oldukça geç

kaldık. Şu anda da bu konu çarptırılmakta. Örneğin mimar mühendisler odalarının işçi sağlığı ve güvenliği konusunda yaptıkları çalışmalardaki afişlerde genelde baret kullandığından bahsetti. Yani kişisel koruyucu donanımlarının alınması sanki bir işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemi gibi sermaye tarafından gösterilmekte. Hâlbuki bu esas olan önlem değildir. Bu en son önlemdir. Esas önlem çalışma ortamının bu tür koruyucu önlemlere gerek olmadan düzenlenmesidir. İşçi sağlığı ve güvenliğine ka- der fıtrat diye yaklaşan yaklaşımı eleştirdi ve bu konuda toplumsal bir bakış gelişti- rilmesinden bahsetti. Üzerinde durduğu nokta yeni teknolojinin insanla etkileşimi ve insan sağlığını, çalışan sağlığını, işçi sağlığını koruması, üretimin insan ile etki- leşimi konusunda yoğunlaşmamız gerektiği oldu. Üretim biçimi değişimi ve tekno- loji gelişiminin işçi sınıfına yansıtılmadığı ve giderek daha kötü çalışmak zorunda kaldığımızdan bahsetti. Amerika’da bir fabrikanın çökmesi, daha sonra Rana Pla- za’da kaybedilen işçilerle kıyasladı. Yine bir diğer şey kapitalizmin gelişimi sırasında İngiltere’deki çocuk işçilerin çalışmasının şu an ülkemizde 4+4+4 sistemiyle çocuk işçilikteki artışı kıyaslayarak örnek verdi ve yaşanan sorunun bedelinin yalnızca işçilerin ödemekte olduğunu belirtti. İşçi sağlığı ve güvenliği hakkında kazanılan hakların önemli bir kısmının Sovyetler Birliği zamanında kazanıldığından bahsedil- di. Bir örnek vermek gerekirse, 48 saatlik hafta çalışma süresinin 1917’de Sovyetler Birliğinde yasalaştığını Amerika’da ise 8 saatlik iş gününün 1938’de yasalaştığı be- lirtti ve tüm bu mücadelelerinin aynı zamanda işçi sınıfının mücadelesi ile sağlandı- ğını belirtti. Yine Domino Teorisi 1930’larda, Herbert W. Heinrich söylediği teoride yüzde 80 oranda işçilerin kazalardan sorumluğu olduğunu belirten teoriyi eleştirdi. Aslında çalışma koşullarının tümüyle bu kazaların sorumlusu olduğunu ve bunun önlenebilir bir cinayet olduğundan bahsetti. Örnek olarak da sağlık alanında yalnız hastanelerde üniversitelerde çalışan kamu emekçilerinin değil, kendileri de birer emekçi olan öğretim üyelerinin doktorların ve bu konuda tüm çalışan sağlık profes- yonellerinin ve uzmanlarının bu mücadeleye katılımının öneminin altını çizdi.

İkinci konuşma yine İstanbul Barosu’ndan Avukat Funda Işık Özcan -sağlık huku- ku genel sekreteri- onun konuşmasında da mevzuat olarak geri olmadığımız dünya standartlarında kanunlarımızın olduğu ancak bunların alt düzenlemelerinin eksik olduğundan bahsetti. Bir de mevzuatlarda eksik olanların ILOsözleşmelerince ta- mamladığından bahsetti. Yine sağlıklı ve güvenli çalışmanın bir anayasal hak oldu- ğu anayasamızın aynı zamanda çalışma hayatında biraz daha korunmaya muhtaç kesimleri de koruduğu, kadınları koruduğundan bahsetti.

Ve üçüncü konuşma Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Baş Müfettişi Şeref Özcan’ındı. Denetimde çalışma müddetleri, ücretler, iş emniyeti, işçilerin sağlık ve refahı, çocuk ve gençlerin çalıştırılması iş müfettişleri tarafından denetlendirilmesi gerekirken bu konularda denetlenme yapılamadığından bahsetti. ‘Asıl sorun iş mü- fettişlerinin iyi denetim yapmaması değildir. Bu yine bilinçli olarak siyasi olarak bu şekilde yansıtılmaktadır’ ifadesini kullandı. Yine denetimde karşılaştığı bazı sorun- lardan bahsetti. Bazı denetimlerin işçinin aleyhine olduğu, saptanan sorunlar sonu- cu işçilerin işlerini kaybettiği yine yeterli bir iş müfettişi sayısını ve zamana ihtiyaç

24-25 EKİM 2015, ANKARA

193

olduğunu, bunun yetersiz olduğundan bahsedildi. Yine mecburen patronların dene- timden haberdar olduğu ve bazı sorunlarında örtbas edildiğinden bahsetti. Sorunun çözümü olarak da Sendikaların ve işçilerin Murat Özverinin bahsettiği gibi işçile- rin denetim sürecine katılımının öneminin altını çizdi. Özetle onun konuşmasında da var olan hukuki kuralların uygulanmasının beklememiz gerektiği sokakta bizim kendi hukukumuzu oluşturmamız gerektiğini ve var olan hukuk kurallarını uygulat- mamız gerektiğinden bahsetti.

Bir diğer konuşmacı Leyla Köksal, kendisi Ankara 8. İş mahkemesi yargıcı aynı za- manda YARSAVGenel sekreteri. O da iş yoğunluğunun çok fazla olduğundan yine davaların her ne kadar iş yargıçları işçi lehine karar verseler de üst mahkemeden dönmesinden şikâyet etti. Yine işçilerin mahkemelerde de davalarının uzun sürmesi sonucu mağdur olduğundan bahsetti ve dikkat çekici bir şekilde sağlık çalışanları- nın iş mahkemelerine başvurularının olmadığından bahsetti. Sağlık alanında huku- ki mücadeleye başvurulmadığından bahsetti.

İş sağlığı ve Halk Sağlığı bilim uzmanı Dr. Özkan Kaan Karadağ, Meslek Hastalık- ları Hastanesinde çalışıyor kendisi. Meslek hastalıkları tanısını “işin ne” sorusuyla konulması gerektiği, SGK’nin zorunlu kıldığı yükümlülük ve maruziyet sürelerinin bu meslek hastalığı tanı konmasında engel teşkil ettiği yine meslek hastalıkları tanısı koyarken mesleki, bilimsel kuşkuculuk, iş sağlığı temel bilgisinin kullanılmasının gerektiği somut örnek olarak sağlık çalışanının soğuk algınlığının bir meslek hasta- lığı olduğu, yine bant işçisinin tekrarlayıcı zorlanmasınında bir meslek olduğundan bahsetti. İşçinin kaç yıldır o işte çalıştığının hekimi ilgilendirmemesi gerektiğinden bahsetti. ‘Meslek hastalığı eksik tespit edilmektedir. Meslek hastanesine giden işçiler hastalık çok ilerledikten sonra Meslek Hastalıkları hastanesine başvurmaktadırlar. Meslek hastalığı ile meslek arasında bir illiyet bağı sonucu ortaya çıkan bir hastalık- tır’ şeklinde bir ilişki kurmanın meslek hastalığıdır tanısı koymaya engel olduğunu belirtti. Kendisinin tanımı, ‘belirli iş kollarında daha sık rastlanılan hastalıklar mes- lek hastalığıdır. Yani iş ile ilgili hastalıkları da meslek hastalıkları kapsamına dahil etmeliyiz’ ifadelerini kullandı. Yine meslek hastalıklarının yüzde 90’ı maalesef sos- yal güvenlik sisteminin ilgi alanı dışında kalmaktadır. Sağlık çalışanlarının meslek hastalığı ile ilgili henüz hiçbir davası yoktur. Meslek hastalıkları hastaneleri şu anda tıbbi gerekçeler ile meslek hastalığı tanısı koyuyor. Bu nedenle çalışanlarının meslek hastalıklarına başvurmasının önemini altını çizdi.

Diğer bir konuşmacı Sayın Prof. Dr. İbrahim Akkurt, kendisi konuşmasında “her bin çalışanın 4 ile 12 si arasında meslek hastalığı beklenir. Hekimler esas olarak has- talıkların nedenlerini yapılan işe bağlı olduklarını bilmelerine karşın meslek hasta- lıkları tanısı koymuyorlar. Hekimin tanı koyduğu hastalığın yüzde 5 ile 25’i çalışma ortamından kaynaklanan rahatsızlık ama buna karşın meslek hastalığı tanısı konul- mamaktadır. Bu nedenle iş kazası ve meslek hastalıklarında bir paradigma değişik- liğine gerek vardır” dedi. Uluslararası çalışma örgütüne göre her dakikada dörtten fazla ölüm meslek hastalıklarına bağlı ILO kıyaslamalarına göre Türkiye’de sağlık

çalışanları için meslek hastalıkları binli rakamlarım üzerinde olmalı ancak kafa ka- rışıklığı kavram kargaşası ve tanı koymadaki yetersizlikler ve engeller nedeniyle bu sayı çok aşağılarda yer almaktadır. Tıbbi tanı sisteminin oluşturulmasıyla meslek hastalıklarına tanı konulabilir. Yasal tanı sistemi tazminat ödeme zorunluluğu ne- deniyle meslek hastalıklarına tanı konmasına neden olmaktadır. Hatta bu oranın da yüzde 99 oranında kayıt edilmediği belirtildi. Meslek hastalığı saptanan hastaların yüzde 30-40’ı kronikleşiyor. Ancak bunlarda idyopatik tanımlamasıyla gizleniyor. Uluslararası çalışma örgütüne göre her yıl 160 milyon meslek hastalığı saptanmıştır. Nedensellik illiyet bağlantısı bir sigortacılık kavramıdır. Olması gereken tıbbi mes- lek hastalığı tanımlamasıdır. Yine kas iskelet sistemi hastalıkları. Stres, depresyon, anksiyeteler bunlar risk faktörü içerisindedir. Sağlık Bakanlıkları ve Dünya Sağlık Örgütü maalesef bunları gizlemektedir. Yasal meslek hastalığı tanı sistemiyle yakla- şık 100 bin vakaya bir yılda tanı konmamaktadır. Sağlığı koruma için zaten 1930 bu yana yasalarımızda bulunan tıbbi meslek hastalıkları tanı sistemini sağlık bakanlığı kanalıyla oluşturmayı talep etmeliyiz. Bu çalıştayın metnini ayrıntılı olarak saglikca- lisanlarininsagligi.org internet sitesinde bulabilirsiniz. Teşekkür ederim.

24-25 EKİM 2015, ANKARA

195