• Sonuç bulunamadı

Tasavvufî Faaliyetleri ve Hapsedilmesi

F. Tasavvufî Hayatı

2. Tasavvufî Faaliyetleri ve Hapsedilmesi

İbn Acîbe’nin tarikata intisabından sonra mürşidi Muhammed el-Bûzîdî’yi sık sık ziyaret ettiğini ve çeşitli sıkıntılar çektiğini daha önce ifâde etmiştik. Bu zor imtihanları geçtikten sonra çok geçmeden mürşidi el-Bûzîdî tarafından irşad icâzeti verilmiş, böylece şeyhinin izniyle 1214/1799 yılında kendisi ve bir grup müridiyle birlikte köy, belde, şehir ayırmadan geniş bir coğrafyayı dolaşarak Derkâviyye tarikatını yaymaya çalışmıştır. Tanca şehri ile Encera arasındaki birçok köy ve kasabada artık İbn Acîbe’nin müridleri çoğalmış ve buralarda söz konusu tarikata ait çeşitli zâviyeler tesis edilmiştir.

İbn Acîbe’nin ziyaret ettiği kabileler arasında Şât, Encera ve Benî Sa’d gibi kabileler vardır. Ayrıca Tanca, Sebte, Asıle, Araiş, Sila ve Ribat’ta Derkâviyye tarikatını anlatmak için mahalle mahalle gezmiştir. Ona olan teveccüh öyle artmıştır ki, çeşitli devlet görevlileri ve askerlerden bile kendisine intisap etmek isteyenler olmuştur. Öte yandan İbn Acîbe’nin ve müridlerinin hoş görülmediği, taşlanıp kovulduğu, hatta camilerine bile girmeye müsaade edilmediği köyler de çıkmıştır. Mesela Tıtvân cıvarında Zercun vadisi bölgesinde taşlanmış, Beni Sâlim bölgesinde ise herkes onlardan kaçmış, sadece bir kişi davetine icabet etmiştir.193 Tanca Emiri’ni ziyarete gittiklerinde yöre halkı onları hoş karşılamamış, gecelemek için gittikleri mescidin bütün kilim ve hasırları toplanmış, toprak üzerinde uyumalarına neden olmuşlardı.194 Fakat bütün bu sıkıntılar ancak onun bu yolda azmini kuvvetlendirmiş, manevi mertebesini yükseltmiş, şan ve şerefini artırmış, her çileyi mârifet meyvesine çevirmiştir.195

İbn Acîbe, Derkâviyye tarikatını, yaymaya çalışmış ve bunda da büyük ölçüde muvaffak olmuştur. Tanca şehri ile Encera arasındaki birçok köy ve kasabada

193 İbn Acîbe, el-Fehrese, s. 49-52; Azzûzî, eş-Şeyh Ahmed b. Acîbe, c. I, ss. 167-169. 194 İbn Acîbe, el-Fehrese s. 51.

artık İbn Acîbe’nin müridlerinin sayısı artmıştır. Dolayısıyla şöhreti artınca, zamanın yönetimi tarafından takibe alınmıştır. Ayrıca yamalı elbise giymek, boynunda uzun tesbih taşımak ve yollarda toplu cehri zikir yapmak gibi bazı uygulamalar bir kısım âlimler ve halk tarafından hoş karşılanmamış bidatçılıkla suçlanmıştır. Hatta İbn Acîbe’nin müridlerinin çoğalması bazılarının kendisini kıskanmalarına da neden olmuştur. Özellikle de müellifimizin, ismini zikretmediği Vezanlı birisi196 İbn Acîbe aleyhinde gizli bir propaganda başlatmış, onun aleyhinde yalan-yanlış deliller toplamaya çalışmış ve onu şehrin yöneticilerine şikâyet etmiştir.197 Hatta bir şahıs, İbn Acîbe’nin kardeşi Muhammed el-Hâşimî’ye iftira atmış, onun kendisi evde yok iken evine gelip hanımına vird telkin ettiğini ve gizlice tarikata soktuğunu iddia etmiştir.198 Bundan dolayı kardeşi tutuklanıp hapse atılmıştır. Müellifimiz, kardeşinin tutuklandığını duyunca hadisenin şuyû bulduğu Encera şehrine hareket etmiş, onu tutuklanmaktan kurtaramayınca valiye kardeşini yalnız bırakmayacağını söyleyerek onunla birlikte kendisi de hapse girmiştir. Daha sonra da Tıtvân’daki bütün Derkâvî dervişleri tutuklanarak hapsedilmiştir.199 Hatta İbn Acîbe’nin anlattığına göre kendilerini hapiste iken ziyarete gelen aralarında fakîh Ahmed el-Kûhin200’in ve Mevlây el-Arabi ed-Derkâvî’nin önde gelen müridi olan el-Mekkûdî’nin de bulunduğu dervişler de hapsedilmiştir. Bu hadiseyi el-Mekkûdî, İbn Acîbe ve müridlerinin yaşadığı sıkıntıları, hapsedilmelerini ve muhâkemeye çekilmelerini bizzat olayların şâhidi olarak aktarmakta ve olup bitenler hakkında birinci elden aktararak önemli bilgiler vermektedir.201 El-Mekkûdî, hapishaneye girdiklerinde İbn Acîbe ve müridlerinin darbedilmiş olduklarından bahseder.202 Onun anlattıklarına göre bölgedeki diğer Derkâvîler gibi İbn Acîbe ve müridlerinin bidatçılıkla suçlanmalarının en önemli sebebi, yamalı elbise giymeleri ve dilencilik

196 İbn Acîbe, el-Fehrese, s. 57.

197 Ay, Kur’ân’ın Tasavvufî Yorumu, s. 106.

198 Julıan Baldıck, Mistik İslam: Sufizme Giriş, çev. Yusuf Said Müftüoğlu. Birey Yay., İstanbul 2002, s. 215.

199 İbn Acîbe, el-Fehrese, s. 57.

200 Tam adı Ahmed b. Muhammed el-Kûhin’dir. İmdâdu Zevî’l-İsti’dâd müellifi Abdulkâdir b. Ahmed el-Kûhin’in (ö. 1254/1838) babasıdır (Bkz. İbn Acîbe, el-Fehrese, s. 57, dipnot).

201 Muhammed b. Muhammed el-Mekkûdî, el-İrşâd ve’t-Tibyân, thk. Dr. Abdulmecîd el-Bûkârî, Tıtvân 2008, ss. 51-60.

yapmalarıdır.203 Ayrıca o, sûfîlerde görülen kalın, kaba ve yamalı elbise giymek, pazarlarda dilenmek, boyunlarında uzun tesbihle dolaşmak ve topluca açık zikir yapmak gibi uygulamaları Kur’an ve sünnetten delil getirerek savunur.204

İbn Acîbe ve arkadaşları, hapiste üç gün kalmışlar, o üç günü nasıl geçirdiklerini kendisi şöyle anlatır:

Allah’a and olsun ki, ömrümde bu üç günden daha güzel bir zaman yaşamadım. Zira hapishane âdeta zaviyeye dönmüştü. Herkes Allah’ı zikretmeye başladı. Hapishanenin kapısı içerdeki ve dışarıdakilere açıldı. Hapis ehlini müthiş bir bast hâli kapladı, (biz) onlarla beraber iken bütün dertlerini unuttular. Hatta dört veya beş mahkûma vird dersi verdim. Dışarıdan çeşitli yiyecekler geliyordu, mahkûmlar da bizimle beraber bayram etti.205

Hapiste geçen üç günden sonra Tıtvân valisi Sırrîdî,206 şehrin önde gelen büyüklerini ve âlimleri çağırarak onların huzurunda İbn Acîbe’den Derkâvîlerin yaptıkları uygulamalardan ve tarikat faaliyetlerinden uzak duracağına dair zorla söz almak ister. İbn Acîbe de kalben değil ama lisânen bu yoldan döneceğine dair söz verir ve sadece kardeşi ile kendisi hapisten çıkarılır.207 Ayrıca vali Sırrîdî, hapiste bulunanlardan en fakîhi olduğu için el-Kûhin’i çağırtarak Muhammed İbn Ali el- Verzîzî (ö. 1214/1800), Muhammed İbn el-Hasen el-Cenevî (ö. 1214/1800), Muhammed İbnu’s-Sâdık (ö. 1234/1724), Abdulcelil el-Bakkâl (ö. 1219/1804) ve Ahmed er-Reşâ (ö. 1210/1795) ve Ali b. Reysûn (ö. 1229/1813)208 gibi bazı âlimlerle fikirlerini tartışmasını ister. Şayet galip gelirse hapisten çıkarılacağını söyler. Tartışma uzun sürer ve neticede el-Kûhin’e karşı dürüst davranılmayarak haksız bulunur ve diğer müridlerle birlikte birkaç gün daha hapiste bekletilir.209 el-Mekkûdî, Ramazan ayında olduklarından kendilerinin oruçlu ve uzun yoldan geldikleri için de çok yorgun olmalarına rağmen hapiste kendilerine çok kötü davranıldığını, sürekli

203 el-Mekkûdî, el-İrşâd ve’t-Tibyân, s. 54. 204 el-Mekkûdî, el-İrşâd ve’t-Tibyân, s. 49. 205 İbn Acîbe, el-Fehrese, s. 57.

206 Hakkında bilgi için bkz. Muhammed Dâvûd, Târîhu Tıtvân, c. III, s. 203. 207 İbn Acîbe, el-Fehrese, s. 57.

208 Tam adı Ali b. Muhammed b. Ali b. Reysûn’dur. Tıtvân’ın önde gelen âlim ve mutasavvıflarındandır. Geniş bilgi için bkz. Dâvûd, Târîhu Tıtvân, c. III, s. 203; c. VI, s. 261. 209 el-Mekkûdî, el-İrşâd ve’t-Tibyân, ss. 55-57; Abdulmecid Suğayr, İşkâliyyatü Islâhi’l-Fikri’s-Sûfi,

aşağılayıcı sözlere maruz kaldıklarını anlatmakta ve bu durumdan haberdar olan o kadar fakîhin, kendilerine nasıl bu kadar acımasızca davrandıklarını anlayamadığını üzülerek ifâde etmektedir.210

İbn Acîbe bu hapsedilme hadisesinden sonra 1210/1795 yılında Tıtvân’dan ayrılmak zorunda kalır ve Benî Sa’d kabilesinin yaşadığı kasabaya gelir. Zira Tıtvân’daki zâviyesi kapatılır. Şayet tarikat faaliyetlerinden uzak durmazsa tekrar hapse atılacağı söylenir. Kendisi Tıtvân’ı terketmek zorunda kalır. Benî Sa’d kabilesine gider orada bir müddet kaldıktan sonra Encera kasabasına gelir. Fas ehli, İbn Acîbe ve müridlerine yapılan bu yanlışlıkları duyunca Tıtvânlılara kızarlar. Hatta tarihçi ve edebiyatçı Süleyman el-Havvât (ö. 1231/1816) İbn Acîbe’nin muhâlifi olan ve kardeşiyle birlikte hapse atılmasına sebep olan Reysûn ailesini özellikle de Ali b. Reysûn’u (ö. 1229/1813) tenkid eden uzunca bir şiir yazar.211

G. Tarikatı, Şeyhleri ve Silsilesi