• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MİKROFİNANS

1.15. Türkiye’de Mikrofinans Uygulamaları

1.15.2. Türkiye’de Mikrofinans Talebi

Mikrofinansın talep tarafını gelir getirici bir faaliyette bulunmak için elinde gerekli sermaye bulunmayan ve bu finansman ihtiyacını herhangi bir formel finans kuruluşundan temin edemeyen düşük gelirli ya da geliri bulunmayan yoksullar oluşturmaktadır. Bu kişiler çoğunlukla informel de olsa kendi işlerini kurmak ya da mevcut durumdaki işlerini genişletmek amacıyla MFK’lara ihtiyaç duymaktadır. Çünkü finansal kuruluşlar bu gruba teminatı olmamaları, yüksek riskli görmeleri gibi önceki bölümlerde bahsedilen nedenlerden dolayı finansman sağlamamaktadır.

Mikrofinansın talep tarafındaki potansiyelinin ne olduğu konusunda dünyada genellikle bakılan göstergeler finansal katılım adı altında sınıflandırmaktadır. Dünya Bankası ülkelere yönelik finansal katılım göstergeleri yayımlamakta, buna göre nüfusun belirli segmentlerinin finansal kuruluşlardaki hesap sahipliği, finansman kullanım periyotları gibi farklı değişkenler üzerinden analizler yapmaktadır. Dünya Bankası’nın 2014 yılı verilerine göre Türkiye’de 15 yaş üstündeki tüm yetişkinlerin banka hesabı sahipliği oranı %56,7’dir ve bu rakam Avrupa ve Orta Asya ortalamasının biraz üzerindeyken, üst-orta gelirli ülkelere göre oldukça düşüktür. Diğer bir ifade ile Türkiye’deki yetişkinlerin %40,0’ından fazlasının herhangi bir finansal kuruluşta hesabı bulunmamaktadır (Tablo 7). Bu kesim finansal sistemin tamamen dışındadır. Diğer yandan aynı göstergenin alt kırılımı olarak kadınlardaki duruma bakıldığında, kadınların %44,5’inin bir bankada hesabı bulunmaktadır. Kadınlar erkeklere göre daha çok finansal sistemin dışında kalmışlardır. Mikrofinansla yakından ilişkili olarak diğer bir göstergede, Türkiye’deki en yoksul %40,0’lık kesimin %50,9’unun bankada hesabı bulunmaktadır. Bu gelir grubunun neredeyse yarısının herhangi bir bankada hesabı bile mevcut değildir. İstatistiklerde belirtilen Türkiye’deki 15 yaş ve üzeri nüfusun 55,7 milyon olduğu düşünüldüğünde, %40,0’lık en yoksul kesimin yarısı, yani 10 milyondan fazla kişinin herhangi bir bankada hesabı yoktur. Bu rakamlar mikrofinansın potansiyelini göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir.

74

Tablo 7:

Türkiye'nin Karşılaştırmalı Finansal Katılım Göstergeleri (2014)

Gösterge Türkiye Avrupa ve

Orta Asya

Üst-orta Gelir Ülkeleri

15 ve üzeri nüfus sayısı (milyon) 55,7

Banka Hesabı (+15 yaş, %)

Tüm yetişkinler 56,7 51,4 70,5

Kadınlar 44,5 47,4 67,3

En yoksul %40’lık kesimdeki

yetişkinler 50,9 44,2 62,7

Gençler (15-24 yaş, %) 41,6 35,6 58,1

Kırsal kesimde yaşayan

yetişkinler 54.1 45.7 68,8

Geçmiş Yıllardaki Tasarruflar ve Krediler (+15 yaş, %)

Bir finansal kuruluşta tasarrufu

olanlar 9,1 8,4 32,2

Bir finansal kuruluştan kredi

alanlar 20,0 12,4 10,4

Kaynak: Dünya Bankası Finansal Katılım Verileri, Global Findex

http://datatopics.worldbank.org/financialinclusion/country/turkey, Erişim Tarihi:

29.07.2018

Diğer taraftan 15-24 yaş arasındaki genç nüfusta banka hesabı olmayanlar beklendiği üzere Türkiye ortalamasına göre daha düşüktür. Genellikle gençler 18 yaşından sonra ya da üniversiteye başladıklarında hesap açmaktadırlar. Dünya Bankası finansal katılım verilerinde bankada hesap sahibi olmanın yanında tasarruf ve kredi alışkanlıklarına yönelik de bilgiler sunulmaktadır. Bunlardan en dikkat çeken ikisi geçmiş yıllarda bir finansal kuruluşta(n) “tasarrufu olanlar” ve “kredi alanlar”dır. Buna göre bir finansal kuruluşta tasarrufu olan 15 yaş üzeri yetişkinlerin oranı çok düşük bir seviye olan %9,1 iken, kredi kullananlar buna göre biraz daha yüksek (%20,0) olmakla birlikte oldukça azdır. Yetişkin nüfusun %56,7’sinin bankada hesabı varken, kredi kullanımının %20,0 olması arasındaki dikkat çekici fark, insanların kendi isteklerinden dolayı krediye ihtiyaç duymamaları ya da bankanın bu kişilere kredi vermemesiyle açıklanabilir. Bu iki sebebin oranlarını mezkûr veriler üzerinden tespit etmek mümkün değildir. Bahsedilen ikinci sebep mikrofinansla ilgilidir ve bu durum da, mikrofinansın potansiyelinin yukarıdaki rakamlardan daha da yüksek olması sonucunu doğurabilir. Diğer bir ifade ile en yoksul %40’lık kesim içerisinden banka hesabı olan fakat

75

bir finansman kuruluşundan kredi başvurusu sonucunda olumsuz cevap alanlar da bu rakam içerisinde bulunabilir.

Dünya Bankası’nın paylaştığı finansal katılım rakamları Türkiye’de mikrofinansın potansiyeline ilişkin genel bir bilgi vermekle birlikte, talep tarafının ne kadar olduğuna yönelik bazı anket çalışmaları da yapılmıştır. Burritt (2003, ss. 24–25) yaptığı çalışmada mikrofinans müşterisi potansiyelini etkin ve potansiyel talep olarak iki sınıfa ayırmıştır. Buna göre potansiyel pazar; kendine çalışanlar, tarım kesiminin de dâhil olduğu formel ve informel mikro ve küçük girişimlerden oluşmaktadır ve buradaki insan sayısı 3,2 ile 9,5 milyon olarak tahmin edilmektedir. Burritt, bu rakamların potansiyeli temsil ettiğini ancak Türkiye’de mikrofinans piyasasının ilk aşamalarında gerçek, yani etkin olarak isimlendirdiği talebin dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Buradaki etkin talebin belirlenmesinde, kişilerin kredi aldıklarındaki i) geri ödeme kapasiteleri ile ii) geri ödeme noktasındaki isteklilikleri sınırlandırma olarak konulmuştur. Buna göre Türkiye’deki mikrofinans için etkin talebi 1.084.800 - 1.627.200 arası müşteri olarak belirlemiştir. Benzer şekilde Maya Mikrofinans Girişimi de Türkiye’deki talep potansiyelini 1,7 milyon kişi olarak tahmin etmektedir (Burritt, 2003, s. 22).

Mikrofinans talebinin ölçülmesine yönelik diğer bir çalışma da Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nın sponsorluğunda Helmut Grossman tarafından yapılmıştır. Grossmann (2006) Türkiye’deki mikrofinans potansiyelini, ülkedeki nüfusun %36’sının ekonomik olarak kırılgan kesim olduğu varsayımı üzerinden 5,7 milyon kişi olarak tahmin etmiş ve politika önerilerini bu rakam üzerinden sunmuştur. Son olarak Okumuş (2010, s. 321) da muhtemel talep büyüklüklerine yönelik farklı yaklaşımların olduğunu belirtmektedir. Bunlardan biri yoksul kesimin %20-30’unun borçlarına sadık oldukları ve geri ödedikleri varsayımına dayanan hayat standardı yaklaşımıdır. Okumuş (2010, s. 321) bu yaklaşım üzerinden Türkiye’deki potansiyel hesaplandığında 2007 yılı itibariyle mikrofinans potansiyelinin, 1,5 milyon civarında olduğuna yönelik tahminler olduğunu ifade etmektedir. Sonuç olarak, yapılan araştırmalar ışığında mikrofinansa yönelik önemli bir potansiyel olduğu söylenebilir. Rakamsal olarak ise, her ne kadar yapılan araştırmalar üzerinden on yıldan fazla süre geçmiş olsa da ve bu süreçte potansiyeli artıracak örneğin nüfus artışı,

76

potansiyeli azaltabilecek ekonominin büyümesi gibi etkenler bulunsa da en az 1,5 milyon kişilik bir mikrofinans talebinin mevcut olduğu ifade edilebilir.