• Sonuç bulunamadı

C. Serahsî’nin Maslahat Anlamında Kullandığı Diğer Kavramlar

4. Siyâset/ ةسايسلا

Serahsî’nin maslahat anlayışıyla ilgili olan başka bir kavram siyâset kavramıdır.

İslam hukukçularının, sözlükte işi yarara göre yürütmek; toplumu yöneltmek, toplumun işlerini yürütmek; dünya ve âhirette kurtuluşa götüren yola yönlendirerek halkın yararını gözetmek; hayvanı evcilleştirmek ve eğitmek gibi anlamları281 ifade eden siyâset kelimesinin ıstılahî anlamı konusunda ihtilaf etttikleri görülmektedir. Bu kavramın genellikle ‘‘es-Siyâsetu’ş-şer‘iyye’’ olarak ifade edildiği görülmektedir.

Nitekim Hanbelî İslam hukukçusu İbn ‘Akîl (ö. 513/1119) siyâset kavramını: ‘‘Siyâsete göre amel etmek ileri görüşlülük/basîrettir. Devlet başkanının siyâseti bilmesi gerekmektedir. Siyâset insanlar için salâha en yakın ve fesâttan en uzak mâhiyette olan

277 Serahsî, Şerh, III/24.

278 Serahsî, el-Mebsût, XIV/141; XV/151; XXII/47, 124.

279 Serahsî, el-Mebsût, XIV/155; XX/179; XXV/23.

280 Serahsî, el-Mebsût, XIX/5.

281 İbn Manzûr, VI/108; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûs, s. 551; Feyyûmî, s. 112; Kefevî, el-Kulliyât, s. 510.

eylemler bütünüdür’’282 şeklinde tanımlamaktadır. Hanefî İslam hukukçusu İbn Nuceym (ö. 970/1563) de siyâset kavramını şu şekilde tanımlamaktadır: ‘‘Siyâset, devlet başkanının (مكاحلا), hakkında cüzî delilin bulunmadığı, ama maslahat olarak değerlendirdiği bir şeyi yapması/uygulamasıdır.’’283 XX. yüzyıl İslam hukukçusu

‘Abdulvehhâb Hallâf (1888-1956)’ın ise siyâset-i şer‘iyye kavramını inceleyip bunun maslahat-ı mürsele ile amel etmek olduğunu belirterek şu neticeye vardığı görülmektedir:

‘‘Siyâset-i şer‘iyye, hakkında özel nass bulunmasa da, İslam esaslarıyla uygunluk sağlayan İslam devletinin sistem ve kanun işlerini inceleyen ilimdir.’’284

Serahsî’ye gelince, o siyâset kavramını kendi eserlerinde kullanıp siyâsetin bir çok hükmün yorumlanmasında dayanılacak huccek teşkîl ettiğini belirtmektedir.

Bununla beraber Serahsî, siyâset kavramının tanımını yapmamaktadır. Serahsî’nin hükümlerin gerekçelendirilmesinde kullandığı siyâset kavramıyla ilgili verdiği örnekler incelendiğinde siyâset kavramının ‘‘Şer‘î hükümlerin içerdiği mânâ/amaçları’’,285

‘‘Yeni bir hükümlerin yorumlanmasında dayanılan kaynak/huccet’’286 olmak üzere iki anlamda kullanıldığı görülmektedir. Bu yönden siyâset kavramının maslahat kavramıyla aynı anlamda kullanıldığı söylenebilir.

Serahsî, siyâset kavramını ikinci anlamda kullanırken bunun hangi anlamı ifade ettiğini bazen açıklamakta, bazen ise açıklamamaktadır. Örneğin Serahsî ortaya çıkması muhtemel olan zarar verici mahiyette diyebileceğimiz durumun önüne geçilmesi

282 İbnu’l-Kayyim’nin İ‘lâm’ından naklen. Bkz: Şemsüddîn Ebû ‘Abdillâh Muhammed b. Ebî Bekr b.

Eyyûb b. Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350), İ‘lâmu’l-Muvakkı‘în ‘an Rabbi’l-‘Âlamîn,

Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî, Beyrût 1428/2012, s. 1147.

283 Zeynuddîn b. İbrâhîm b. Muhammed b. Nuceym Mısrî (ö. 970/1563), Bahru’r-Râik, el-Matba‘atu’l-‘İlmiyye, Kâhira 1310/1892, V/11.

284 ‘Abdulvehhâb Hallâf (1888-1956), es-Siyâsetu’ş-Şer‘iyye, el-Mektebetu’s-Selefiyye, Kâhira 1350/1931, s. 3-4.

285 Serahsî, el-Mebsût, X/110. ‘‘Nasslarda Bulunan Şer‘î Hükümlerin Açıklanması Olarak Maslahat’’ alt başlığı altında bu konuya temas edildiğinden burada açıklama yapmamayı uygun gördük.

286 Serahsî, Şerh, I/197; II/109; Serahsî, el-Mebsût, IX/159; XVI/145; XXVI/124, 126.

hükmünü siyâset müessesesi ile ilişkilendirmektedir.287 Müslümanların işlerini maslahata göre idâre etmekle yükümlü288 olan devlet başkanının görüşüne karşı çıkmanın, onun görüşünü hafife almanın ve başkalarını buna kışkırtmanın289 müslümanları zarara götüreceği açıktır. Ayrıca müslümana hiç yakışmayan bir davranıştır. Şeybânî ve Serahsî’nin bu görüşlerinin, Hanefî hukukçularının mutlak maslahatı başlı başına delil olarak kabul etmediklerini öne süren İslam hukukçularının290 görüşlerine aykırı olduğu söylenebilir.291 Ayrıca bu görüşün, sedd-i zerâi‘ düşüncesi ile de uyum sağladığı görülmektedir. Zira bu görüş devlet başkanının görüşüne aykırı olan eylem nedeniyle ortaya çıkması muhtemel olan sonuçların önüne geçilmesi anlamını taşımaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm menşeli cezaî hükümlerden bahseden Serahsî, bunların

‘‘Caydırıcılık’’ vasfına sahip olduğunu eserlerinin muhtelif yerlerinde defalarca belirtmektedir.292 Yani Serahsî’ye göre ceza kanunlarının uygulamasıyla suçu işleyen ve suç işleme isteğini taşıyan kimselerin bu isteklerinden alıkonulması amaçlanmaktadır.

Dolayısıyla suç işlemekten alıkoymanın Serahsî’nin anlayışında bir amaç ve maslahat olarak algılandığı söylenebilir. Nitekim Serahsî’nin belirttiğine göre Hz. Peygamber’in Zübeyr b. el-‘Avvâm’a, Ebu’l-Hukayk yahûdî ailesine mensup Kinâne ve Rabî‘a adlı iki kişinin dövülmesi emrini vermesi293 ya Hz. Peygamber’in işkenceyi yapmanın yasaklamasından önce ya da sonra, fakat siyâset yoluyla gerçekleşmiştir. Serahsî’ye göre siyâset yoluyla ‘‘Gerçeği söylemek istemeyenin gizlediği bilgileri elde etmek’’ ve

‘‘Başkasını haber gizlemekten ve yalancılık suçundan caydırmak’’ şeklindeki amaçların

287 Serahsî, Şerh, II/109.

288 Serahsî, el-Mebsût, X/86. Serahsî, Şerh, II/238; III/21; IV/314;

289 Serahsî, Şerh, II/109.

290 Âmidî, IV/394.

291 Serahsî’ye göre mutlak maslahatın delil olup olmadığı meselesini tezimizin İkinci Bölümü’nde ele alacağımız için burada bu konuya temas etmedik. Bkz. Tez metni, s. 227 vd.

292 Serahsî, el-Mebsût, IX/54, 59, 75, 102, 111, 141; XIX/40; XIV/18-20.

293 Ebû Ahmed Humeyd b. Mehled b. Kuteybe b. ‘Abdillâh b. Zenceviyye el-Ezdî (ö. 251/865), Kitâbu’l-Emvâl, (thk. Şâkir Zeyb Feyyâd el-Hevâlide), Merkezu’l-Melik Feysal li’l-Buhûs ve’d-Dirâsâti’l-İslâmiyye, Riyâd 1428/2007, I/346, (K. İftitâhu’l-Ardîn, No: 676); Ebû Zeyd ‘Umar b. Şebbeh en-Numeyrî el-Basrî (ö. 262/876), Târîhu’l-Medîneti’l-Munevvere, (thk. Fehîm Muhammed Şeltût), Dâru’l-İsfehânî li’t-Tıbâ‘a, Cidde 1399/1979, II/463-464.

gerçekleştirilmesi istenmektedir.294 Dolayısıyla Serahsî’nin anlayışında şer‘î hükümlerle sabit olan ‘‘Caydırma’’ vasfı yeni hükmün ispatında huccet/‘illet teşkil ettiği söylenenilir. Bu işlem de Serahsî tarafından siyâset olarak ifade edilmektedir. Bu bağlamda Serahsî’nin anlayışında ‘‘Şer‘î amaçların korunması’’ düşüncesinin varlığından söz edilebilir. Yani Serahsî’ye göre ‘‘Şer‘î amaçların korunması’’ doğrudan şer‘î hükümlerin uygulanması ve bunlarla istenen amaçlara uygunluk sağlayan – siyâset gibi – yollara gidilmesi olmak üzere iki şekilde mümkün görülmektedir. Bu da siyâset kavramının, Serahsî’nin maslahat anlayışının bir yönünü oluşturan önemli bir kavram olduğunu göstermektedir.

Dikkatlice bakılırsa Serahsî’nin İslam hukuku anlayışında siyâset kavramı maslahat295 ve iktidarın yürütülmesi296 gibi kavramlarla birlikte zikredilip ele alınmaktadır. Buna dayalı olarak Serahsî’nin anlayışında yer alan siyâset kavramının hangi manayı ifade ettiğini tahmin edebilmekteyiz. Buna göre Serahsî’nin anlayışındaki siyaset kavramının: ‘‘Devlet başkanı ve devlet müesseselerinin devlet işlerini vatandaşların maslahatına uygun olacak şekilde yürütmesi’’ şeklindeki manayı ifade ettiği ve İslam hukukçularının açıkladığı siyâset kavramının tanımıyla örtüştüğü söylenebilir.