• Sonuç bulunamadı

B. Serahsî’ye Göre Maslahatların Çatışması

3. Serahsî’ye Göre Maslahatların Kapsamı Açısından Çatışması

Serahsî’nin anlayışında kapsamı açısından maslahatların genel ve özel olmak üzere ikiye ayrıldığını daha önce ele almıştık.636 Genel ve özel maslahatlar bir arada bulunduğunda aralarında seçim yapmak İslam hukukçularını zorlamaktadır. Daha önce İslam hukukçularının bu durumda genel maslahatları tercih etme eğiliminde olduklarına zikretmiştik.637 Serahsî’ye gelince, onun da bu görüşte olduğu görülmektedir.

Serahsî’nin çeşitli hukukî meselelerin yorumu esnasında kullanmış olduğu terim ve ifadelerini; onun bu görüşe sahip olduğunu açıkça göstermektedir.

Tezimizin bu bağlamında ileri sürülen bu savın doğruluğunu kanıtlayan Serahsî’nin görüş ve ifadelerini birkaç örnekle ortaya koymanın uygun olacağı kanaatindeyiz.

Serahsî, Şeybânî’nin kamuya ait Fırat nehri üzerindeki insanların haklarıyla ilgili görüşlerini yorumlarken Şeybânî’nin ifade ettiği meseleye benzer bir örnek vermektedir.

Şeybânî’ye göre bir kimse Fırat nehrî kenarında mülkü olmayan bir arazide su alma yerini tutup insanlara belli ücret karşılığında su almaya izin verirse bu doğru olmaz.638 Şeybânî’nin bu görüşünü açıklayan Serahsî’nin ifade ettiğine göre bunun sebebi Fırat nehrinin özel mülk olmayıp tüm müslümanlara ait olmasıdır. Burada Serahsî, kamuya ait bir yol üzerinde şahsi dükkan inşa ederek para kazanmak amacıyla bu dükkanı insanlara kiraya vermek isteyen kimsenin kamuya zarar verdiği için ona engel olunması gerektiği olayını örnek olarak sunmaktadır.639 Serahsî’nin dile getirdiği bu örnek incelenmeye tabi tutulursa burada özel ve genel maslahatın çatıştığı görülecektir.

Bireyin dükkan inşa ederek para kazanması özel maslahatı; kamuya ait yol üzerinde toplumun hakkı yani bu yoldan geçme hakkı ise genel maslahatı temsil etmektedir. Eğer genel maslahat karşısında özel maslahat dikkate alınırsa kamuya zarar verilmiş olur. Bu

636 Bkz. Tez metni, s. 83.

637 Bkz. Tez metni, s. 115.

638 Şeybânî, el-Asl, VIII/169; Serahsî, el-Mebsût, XXIII/191.

639 Serahsî, el-Mebsût, XXIII/191.

durumda olan bireyin engellenmesi genel maslahatın tercih edilmesi gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla Şeybânî ve Serahsî’nin genel ve özel maslahatların karşı karşıya geldiği durumlarda genel maslahatı özel maslahata tercih ettikleri açıkça görülmektedir.

Serahsî, Şeybânî’nin ‘‘Eğer bir kimse sahibi olduğu arazide Fırat nehrinin kenarında su alma yerini yapsa ve insanlar bu yerden su almak isterlerse arazi sahibi de onlara engel olsa, başka bir yol bulunmadığı takdirde, arazi sahibi insanlara engel olamaz’’ şeklindeki görüşünü640 ve yine Şeybânî’nin ‘‘Eğer bir kimsenin başkasına ait bir arazide nehir varsa bu kimse kendi nehrinde onarım yapmak için bu araziden geçmek ister ve arazi sahibi de buna engel olursa nehir sahibi bu araziden geçemez.

Çünkü o nehrin içinden girip onarım yapabilir’’ şeklindeki diğer görüşünü641 yorumlarken birinci örnekte genel zararın giderilmesinin ikinci örnekte ise özel zararın giderilmesinin söz konusu olduğunu ifade etmektedir.642 Görüldüğü gibi birinci örnekte arazi sahibinin zararı ve kamunun zararından söz edilmektedir. Zarûretin varlığı sebebiyle bu meselede söz konusu zararlar karşı karşıya gelmektedir. Böyle bir meseleye çözüm üreten İslam hukukçularına göre bireyin zarar görmesine rağmen genel zararın giderilmesinin yani kamu yararının sağlanmasının tercih edilmesi gerekmektedir. Bu meselenin yorumu bağlamında Serahsî: ‘‘Bazen ihtiyâç durumunda özel zararın ortadan kaldırılması için katlanılmayan şeylere, yine ihtiyâç anında genel zararın giderilmesi için katlanılır’’643 demektedir.644 Şeybânî’nin görüşünü benimseyen Serahsî’nin genel maslahatı özel zararın giderilmesine tercih etmesi ona göre genel maslahatın özel zarardan daha önemli olduğunu göstermektedir. Öte yandan Serahsî’nin

640 Şeybânî, el-Asl, VIII/169-170; Serahsî, el-Mebsût, XXIII/191.

641 Şeybânî, el-Asl, VIII/170; Serahsî, el-Mebsût, XXIII/192.

642 Serahsî, el-Mebsût, XXIII/192.

643 Serahsî, el-Mebsût, XXIII/192. Serahsî’nin dile getirdiği bu ilke Mecelle’de ‘‘ عفدل صاخلا ررضلا لمحتي ماع ررض/Zarar-ı âmmı def‘ için zarar-ı has ihtiyar olunur’’ şeklindeki 26. genel hukuk kuralı olarak yer almaktadır.

644 Serahsî, el-Mebsût, XXIII/192.

dile getirdiği bu kuralın aslında ‘‘Büyük zarar hafif zararla ortadan kaldırılır’’645 şeklindeki kuralla sıkıya bağlantılı olduğu görülmektedir. Zira kamuya ait zarar büyük zarardır, bireyin zararı ise hafif zararı oluşturmaktadır.646 Bu açıdan bakıldığında Serahsî’nin bahsettiği iki genel hukuk kuralının aynı anlamı ifade eden kurallar olduğu söylenebilir.647

Serahsî’nin ‘‘Zarar giderilir’’ düşüncesine dayandırdığı ilkelere baktığımızda şu sonuçlara varabilmekteyiz: a. Zararın giderilmesi düşüncesine konu olan meselelerde iki zarar söz konusudur; b. Çatışan iki zarardan birisinin giderilmesi zarûret gereğidir. c.

Genel ve özel zarar çatıştığında ilkinin giderilmesi tercih edilmektedir. d. Zararların giderilmesi ancak imkan dahilinde gerçekleşebilmektedir, ki bu da gayet doğal bir yaklaşımdır. Zira Serahsî ‘‘...onları mustefid edin, eli geniş olan kaderince, eli dar olan da kaderince...’’,648 ‘‘...genişliği olan genişliğinden infak etsin, rızkı dar olan da Allah’ın ona verdiğinden infak eylesin...’’649 mealindeki âyetlere dayanarak650 teklifin güç nispetinde olduğu651 ve insanın gücü yetmediği şeyleri üstlenmesini kendi başına bir zorluk652 ve dolayısıyla geçersiz olduğu653 görüşündedir.

645 Serahsî, Şerh, V/47.

646 Genel zararın giderilmesinin özel zararın giderilmesine tercih edilmesiyle ilgili diğer örnekler için bkz.

Serahsî, el-Mebsût, XX/159; XXIII/200.

647 Serahsî’nin maslahat anlayışında önemli yer alan ilkelerden birisini oluşturan genel zararın önlenmesinin ‘‘Zarar giderilir’’ ilkesi kapsamına girdiği görülmektedir. Bu ilkeye dayanılarak çıkarılan hükümleri tez metninde ele aldığımız örnekler teşkil etmektedir. Serahsî’nin anlayışında ‘‘Zararın zararla çatışması’’ başlığı altında iki zarar çatıştığında daha büyük olan zararın giderilmesi için daha küçük olan zararın gözardı edilebileceğini ifade etmiş bulunmaktayız. Buna göre genel zarar ile özel zarar karşı karşıya geldiğinde ve ikisinin de giderilmesi mümkün olmadığında genel zararın giderilmesi için özel zarara katlanılmaktadır. Niketim ele aldığımız ilkenin temelini bu düşünce oluşturmaktadır.

648 2. Bakara, 236.

649 65. Talâk, 7.

650 Serahsî, el-Mebsût, V/182.

651 Serahsî, Temhîd, I/100, 138; II/63, 141; Serahsî, el-Mebsût, I/74; II/181; III/13, 98; IV/70; V/182, 210;

VI/204; VII/97; X/188, 198; XI/221, 223; XVI/83; XXV/27.

652 Serahsî, Temhîd, II/141.

653 Serahsî, Temhîd, I/138.

İKİNCİ BÖLÜM

FIKIH USÛLÜNÜN TÂLÎ KAYNAKLARINDAN

HAREKETLE SERAHSÎ’NİN ANLAYIŞINDA MASLAHAT

Tezimizin ‘‘Önsöz’’ kısmında Serahsî’nin Temhîdu’l-Fusûl fi’l-Usûl adlı eserinde tâlî kaynaklar arasında maslahat konusuna dair bir başlık ayırmadığını belirtmiştik. Bu bağlamda tezimizin İkinci Bölümünde, Fıkıh Usûlünün tâlî kaynaklarından hareketle Serahsî’nin maslahat anlayışını ele alacağız. Bununla birlikte biz, Serahsî’nin el-Mebsût adlı eserinde yer alan görüş ve yorumlarını tarayarak müellifimizin maslahat anlayışını destekleyen örneklere yer vereceğiz.

Tezimizin esas konusuna geçmeden önce, hukuk-maslahat ilişkisinin arka planı olarak din-maslahat ilişkisi konusuna da kısaca değinmenin yararlı olacağı kanaatindeyiz.