• Sonuç bulunamadı

B. Serahsî’ye Göre Maslahatın Kaynakları ve Maslahatı Belirleme Yöntemleri

3. Serahsî’ye Göre Maslahatın Sahâbe Uygulamasının İncelenmesiyle

Serahsî’nin anlayışında maslahatın kaynağını sahabe uygulamalarının teşkil ettiği ve dolayısıyla sahabe uygulamasının incelenmesinin bu konuda yöntem konumunda olduğu görülmektedir. Genel olarak şunun belirtilmesi gerekir ki Serahsî, İslam hukuku ilmindeki sahâbî kavline önemli yer vermekle birlikte onun ictihâddan önce geldiğini savunmaktadır. Zira ona göre bir sahâbînin fetvası, Hz. Peygamber’den aldığı bilginin neticesi olabilmektedir.530 Bu bağlamda sahâbenin görüşünün Hz.

Peygamber’in Sünnetiyle sıkı bağlantıda bulunduğu görülmektedir. Bu açıdan Serahsî

526 Ebû Bekr ‘Abdurrezzâk b. Hemmâm es-San‘ânî (ö. 211/826), Musannef, (thk. Habîburrahmân el-A‘zamî), el-Meclisu’l-‘İlmî, Johannesburg 1392/1972, VIII/326-327 (No: 15392); İbn Ebî Şeybe, V/526, (No: 28643); Beyhakî, X/239, (K. Âdâbi’l-Kâdî, No: 20493-20494); Zeyla‘î, IV/88, (K. Şehâdât, No:

6614).

527 Serahsî, el-Mebsût, XVI/145.

528 Serahsî, el-Mebsût, XXIII/191-192.

529 Serahsî, Şerh, V/47.

530 Serahsî, Temhîd, II/108.

sahâbe görüşünün ictihâda tercih edilmesini haber-i vâhidin kıyâsa tercih edilmesine benzetmektedir.531

Serahsî’nin İslam hukuku anlayışında sahâbe görüşünün maslahata referans olup olmadığını, onun getirdiği somut örneklerden öğrenebilmekteyiz. Nitekim Serahsî, sahâbenin – özellikle Ömer b. el-Hattâb ve Ebû Bekir es-Sıddîk’ın - birtakım uygulamaları maslahatla ilişkilendirmektedir:

- Bir kölenin özgürlüğe kavuşması için Ömer b. el-Hattâb’ın devlet hazinesinden para ayırması. Ömer b. el-Hattâb döneminde bir kölenin altın çömlek bulduğu ve Ömer b. el-Hattâb’ın bu köleyi bulduğu çömlek parası karşılığında özgürlüğe kavuşturup çömlek parasından kalan miktarını devlet hazinesine aktardığı rivayet edilmektedir.532 Serahsî bu olayı açıklarken Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamasını maslahatla ilişkilendirmektedir. Yani Serahsî’ye göre Ömer b. el-Hattâb bunda maslahat gördüğü için böyle uygulamayı uygun görmüştür.533 Fakat Serahsî bu maslahatın neden ibaret olduğunu açıklamamaktadır. Biz ise burada Serahsî’nin maslahatla ne kastettiğini sadece tahmin edebilmekteyiz. Esasında bizi ilgilendiren husus Serahsî’ye göre devlet başkanının maslahata göre hareket edebilirliğidir. Bu örnek bağlamında Ömer b. el-Hattâb’ın uygulamasının bu düşünceye kaynak teşkil ettiği görülmektedir.

- Ömer b. Hattâb’ın, Nasr b. Haccâc’ı sürgüne göndermesi. Ömer b. el-Hattâb, bir kadın tarafından söylenen ‘‘Şarap bulup da içmenin bir yolu yok mudur?

Veya Nasr b. Haccâc’a varacağım bir yol yok mudur?’’ şeklindeki bir şiiri işitince Nasr

531 Serahsî, Temhîd, II/108-113. Serahsî dâhil olmak üzere Hanefîler’in haber-i vâhidi kıyâsa takdimi konusundaki Şihâbuddîn Mercânî’nin değerlendirmesi için bkz. Said-Ali Kudaynetov, Şihâbüddîn el-Mercânî’nin Usûl-i Fıkıh Anlayışı - Hizâmetu’l-Havâşi li-İzâhati’l-Ğavâşi Adlı Eseri Bağlamında -, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008, s. 112;

532 İbn Zenceviyye, II/626 (K. Humus ve Ahkâmuh ve Sunenuh, No: 1286).

533 Serahsî, el-Mebsût, II/212.

b. Haccâc’ı Medine’den Basra’ya sürmüştü.534 Aslında Nasr b. Haccâc’ın herhangi bir suçu yoktu, sadece onun yakışıklığı kadınların hoşuna gitmekteydi.535 Serahsî’nin de ifade ettiği gibi insanın güzelliği sürgünü gerektirmemektedir. Bu bağlamda Serahsî, Ömer b. el-Hattâb’ın bunu hadd yoluyla değil maslahat gereği uyguladığını ifade etmekle beraber536 söz konusu maslahatın neden ibaret olduğunu belirtmemektedir. Bu meseleyi ele alan İslam hukukçularının yaklaşımlarına baktığımızda Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamayı siyâset ve maslahata binaen tazîrî ceza olarak uyguladığını savundukları537 ve Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamasını maslahat-ı mürseleye delil olarak kabul ettikleri görülmektedir.538

Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamasına bakıldığında bu meselede kişisel hakların karşı karşıya geldiği görülmektedir. Yani Nasr b. Haccâc Medine’de yaşama hakkına sahip olmakla birlikte onun birtakım şahsî maslahatları bu şehre bağlıdır. Dolayısıyla suçu olmadığı halde onu kendi maslahatlarından uzaklaştırmak ona zarar vermek anlamına gelmektedir.539 Bu meselenin öteki tarafında ise sayısı belli olmayan kadın toplumunun Nasr’ın yakışıklılığından etkilenmesi ve dolayısıyla günaha sürüklenme ihtimali yer almaktadır. Dolayısıyla Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamasının temelinde

‘‘Genel maslahatı özel maslahata tercih etme’’ ve günaha götüren yolun kapatılması

534 İbn Şebbeh, II/762-763; Ebû Bekr Muhammed b. Ca‘fer b. Muhammed b. Sehl b. Şâkir es-Sâmirî el-Harâitî (ö. 327/939), İ‘tilâlu’l-Kulûb, (thk. Hamdî ed-Dimirdâş), Mektebetu Nizâr Mustafa’l-Bâz, Mekke 1420/2000, II/392-393; Serahsî, el-Mebsût, IX/45; Cemâluddîn Ebu’l-Ferec ‘Abdurrahmân b. el-Cevzî (ö.

597/1201), Telkîhu Fuhûmi Ehli’l-Eser fî ‘Uyûni’t-Târîh ve’s-Siyer, Dâru’l-Erkam, Beyrût 1418/1998, s.

488-489.

535 Bkz. Ebu’l-‘Abbâs Şemsüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr b. Hallikân (ö. 681/1282), Vefeyâtu’l-A‘yân ve Enbâu Ebnâiz’z-Zamân, (thk. İhsân ‘Abbâs), Dâru Sâdir, Beyrût 1414/1994, II/31-32.

536 Serahsî, el-Mebsût, IX/45.

537 Buhârî ‘Abdulazîz, Keşfu’l-Esrâr, III/103; İbnu’l-Kayyim, İ’lâm, s. 1147; İbnu’l-Kayyim, et-Turuku’l-Hukmiyye fi’s-Siyâseti’ş-Şer‘iyye, (thk. Nâyif b. Ahmed el-Hamd), Dâru ‘Âlemi’l-Fevâid, Mekke 1428/2012 s. 686-688; Şemsüddîn Ebû ‘Abdillâh Muhammed b. Muflih Makdisî (ö. 763/1362), el-Furû‘, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût 1418/1997, VI/115-116; Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Bâbertî (ö. 786/1384), el-‘İnâye Şerhu’l-Hidâye, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût 1428/2007, III/245;

Ebu’l-Hasen Nûruddîn ‘Alî b. Sultân Muhammed el-Kârî el-Herevî (ö. 1014/1605), Mirkâtu’l-Mefâtih Şerhu Mişkâti’l-Mesâbîh, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût 1422/2001, VII/123-124; ‘Abdulkâdir

el-‘Ûdeh (ö. 1373/1954), et-Teşrî‘u’l-Cinâiyyu’l-İslâmî Mukârenen bi’l-Kânûni’l-Vad‘î,

Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî, Beyrût (t.y.), I/151.

538 İbn Muflih, el-Furû‘, X/119.

539 Örneğin Ebû Zehra’nın bu görüşte olduğu görülmektedir. bkz. Ebû Zehra, İbn Hanbel: Hayâtuh ve

‘Asruh – Ârâuh ve Fıkhuh, Dâru’l-Fikri’l-‘Arabî, Kâhira (t.y.), s. 346.

diğer bir ifadeyle sedd-i zerâi‘ ilkelerinin yattığı söylenebilir. Muhtemelen Serahsî’nin bu meselede kullandığı maslahat kavramının anlamı bundan ibarettir. Zaten Serahsî’nin hukuk anlayışında genel zararın giderilmesi için özel zarara müsaade edilir540 ilkesi geçerlidir.

- Ebû Bekir es-Sıddîk’ın, Ümmü Kırfe’yi idam etmesi ve Hz. Peygamber’in vefatı münasebetiyle def çalan kadınların ellerini kesmesi. Serahsî’nin açıklamalarına göre Ebû Bekir es-Sıddîk’ın İslam dininden çıkmış Ümmü Kırfe adlı kadını öldürmesinin541 sebebi dinden çıkmış olmasından ziyade onun bunda maslahat görmesidir. Serahsî’nin anlayışında söz konusu maslahat düşman toplumunun gücünü zayıflatmak anlamına gelmektedir.542 Ebû Bekir’in bu uygulamasını Serahsî, onun Hz.

Peygamber’in vefatı münasebetiyle def çalan kadınların ellerinin kesilmelerine dair verdiği hükme543 benzetmektedir. Yani Serahsî’ye göre Ebû Bekir bunu da siyâset ve maslahata dayanarak uygulamıştır. Fakat o ikinci meselede ifade ettiği maslahattan ne kastettiğini açıklamamaktadır.544 Muhtemelen Ebû Bekir es-Sıddîk bu uygulamasıyla genel asayişin korunması, potansiyel fitnenin ve kan dökülmesinin önüne geçilmesi, Hz.

Peygamber’e ve dolayısıyla İslam dinine yönelik çirkin söz ve davranışta bulunma isteğini taşıyan başka kimseleri caydırma ve devlet başkanı olarak bu suçu işleyen kadınlara tazîrî ceza uygulamayı istemiş olabilmesidir.

- Ömer b. Hattâb’ın buluntu malı devlet hazinesine koyması. Ömer b. el-Hattâb zamanında mukâteb statüsünde bulunan Ebû Sa‘îd’in beşyüz dirhem para

540 Serahsî, Şerh, V/47.

541 ‘Alî b. ‘Umar ed-Dârakutnî (ö. 385/995), es-Sunen, (thk. ‘Âdil Ahmed ‘Abdulmevcûd; ‘Alî Muhammed Mu‘avvad), Dâru’l-Ma‘rife, Beyrût 1422/2001, III/41 (K. Hudûd ve Diyât, No: 110/3163);

Beyhakî, VIII/354 (K. Murtedd, No: 16872); Ayrıca bkz. Zeyla‘î, III/459 (K. Siyer, No: 6089);

Muhammed b. ‘Alî b. Muhammed eş-Şevkânî (ö. 1250/1834), Neylu’l-Evtâr Şerhu Munteka’l-Ahbâr min Ehâdîsi Seyyidi’l-Ahyâr, (thk.’Isâmuddîn es-Sabâbetî), Dâru’l-Hadîs, Kâhira 1413/1993, VII/226.

542 Serahsî, el-Mebsût, X/109-110.

543 Ebû Ca‘fer Muhammed b. Habîb b. Umeyye b. ‘Amr el-Hâşimî el-Bagdâdî (ö. 245/860), Kitâbu’l-Muhabber, (tsh. İlse Lichtenstädter), Haydarâbâd-Dekken 1361/1942, s. 184-189; Ebû Muhammed

‘Abdullâh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî (ö. 276/889), ‘Uyûnu’l-Ahbâr, Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye, Kâhira 1348/1930, III/116. Ayrıca bkz. Şemsüddîn Ebû ‘Abdillâh Muhammed b. Muflih el-Makdisî (ö.

763/1362), el-Âdâbu’ş-Şer‘iyye, (thk. Şu‘ayb el-Arnaût, ‘Umar el-Kayyâm), Muessesetu’r-Risâle, Beyrût 1419/1999, I/339.

544 Serahsî, el-Mebsût, X/110.

bulduğu rivayet edilmektedir. Ömer b. el-Hattâb ona bu parayı bulduğunu ilan etmesini söylemiş sonra da onu çalıştırmaya izin vermiştir. Ebû Sa‘îd’in kazanılan parayla özgürlüğe kavuşmasından sonra Ömer b. el-Hattâb onun bulduğu para miktarını devlet hazinesi görevlilerine teslim etmesini istemiştir. Serahsî’ye göre Ömer b. el-Hattâb’ın buluntuyu devlet hazinesine koyma kararını almasının temelinde onun bunda maslahat gördüğü düşüncesi yatmaktadır. Yani buluntu mal ilan edildikten sonra sahibi bulunamayınca muhtaç olanlara sadaka olarak verilmelidir. Muhtaç olanlara sadakayı iletmek devlet hazinesi görevlilerinin görevidir.545

- Ömer b. el-Hattâb’ın yalan şehâdette bulunan birisinin yüzünü karaya boyatması.546 Serahsî’nin ifade ettiğine göre Hz. Peygamber işkence yapmayı yasakladıktan547 sonra suçlunun yüzünün karalanması hükmü ortadan kaldırılmıştır.

Dolayısıyla Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamasının, maslahata dayanan siyâset düşüncesinden kaynaklandığı anlşılmaktadır. Bu maslahat ise yalan şehâdette bulunan kimseyi bu günahtan caydırma anlammını taşımaktadır.548

- Ömer b. el-Hattâb’ın Üseyfi‘ Cuheyne’nin borçlarını ödemek için malını alacaklılar arasında bölmesi.549 Serahsî’nin belirttiğine göre Ebû Yûsuf ve Muhammed eş-Şeybânî, karşı tarafın talebi olmadıkça hâkimin borçlunun malını satmasının caiz olmadığı kanaatindedirler. Ömer b. el-Hattâb’ın olayında da karşı tarafın talebi söz konusu değildir. Bununla birlikte o, borçlunun malını bölüp dağıtmıştır. Serahsî, Ömer b. el-Hattâb’ın bu uygulamasını iki gerekçeye dayandırmaktadır: Birincisi, borçlunun malı ve borcu aynı cinsten (nakit para) olduğu için Ömer b. el-Hattâb bu şekilde hükmetmiştir. İkincisi ise Ömer b. el-Hattâb bu

545 Serahsî, el-Mebsût, XI/4-5.

546 ‘Abdurrezzâk, VIII/326-327, (No: 15392); İbn Ebî Şeybe, V/526, (No: 28643); Beyhakî, X/239 (K.

Âdâbi’l-Kâdî, No: 20493-20494); Zeyla‘î, IV/88, (K. Şehâdât, No: 6614).

547 Bkz. Buhârî, el-Câmi‘, s. 1029, (K. Megâzî, No: 4192); Ebû Dâvûd, III/53, (K. Cihâd, No: 2667).

548 Serahsî, el-Mebsût, XVI/145.

549 Mâlik, el-Muvatta, II/770, (K. Vasıyye, No: 8); İbn Ebî Şeybe, IV/536, (No: 22915); Beyhakî, VI/81, (K. Teflîs, No: 11265); Ayrıca bkz. İbn Şebbeh, II/766.

uygulamasında Üseyfi‘ Cuheyne için maslahat gördüğünden bu şekilde hükmetmiştir.550

- Ömer b. el-Hattâb’ın bir kişiyi haksız yere öldüren grubu idam etmesi.551 Serahsî’nin ifade ettiğine göre kıyâsın ortaya koyduğu hükme göre tek kişiyi öldüren grup kısas yoluyla öldürülmez. Zira bu kıyâsı ‘‘Hem ondan üzerlerine şöyle yazdık:

cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, cerhler birbirine kısastır...’’ mealindeki âyet552 desteklemektedir. Fakat istihsanın ortaya koyduğu hükme göre öldürülürler.

Ömer b. el-Hattâb’ın yaptığı da budur. Serahsî, Ömer b. el-Hattâb’ın bu yöndeki hükmünü, şer‘î hikmeti koruma anlamıyla ilişkilendirmektedir. Yani eğer bir kişiyi öldüren gruba kısâs uygulanmayacak olursa kısâs yolu tamamen kapanmış olur ve kısâs kurumuyla korunması istenen hikmet – ki bu hayatın korunması – ortadan kaldırılmış olmaktadır. Zaten Serahsî’ye göre genellikle bir kişinin canına haksız yere ancak grup halinde toplanan kişiler kıyabilmektedir.553 Öyle görülüyor ki Serahsî, ‘‘eğer haksız yere kişinin canına kıyan grup öldürülmezse insanlar bunu çıkış yolu olarak görüp grup halinde yapılan cinâyetler çoğalır ve Şâri‘ tarafından gözetilmesi istenen insan hayatının korunması maslahatı ortadan kalkmış olur. Ömer b. el-Hattâb bunu iyi kavradığı için bu uygulamayı icra etmiştir’’ demek istemektedir.

Serahsî’nin serdettiği bu örneklerinden ona göre maslahatın İslam Hukukunun bir kaynağı olabileceği konusunda sahâbenin uygulamalarının örnek oluşturduğu anlaşılmaktadır. Zira bu örneklerin her birisinde ele alınan meselelerin temelinde maslahat düşüncesinin yattığı âşikârdır. Dolayısıyla bu meselelerde zikredilen hükümlerin temelinde yatan maslahatların maslahat olup olmadığını bilmenin tek yolu sahâbe uygulamalarının incelenmesidir. Ele alınan bu örneklere dayanarak Serahsî’nin

550 Serahsî, el-Mebsût, V/189-190.

551 Buhârî, el-Câmi‘, s. 1705, (K. Diyât, No: 6896); Mâlik, el-Muvatta, II/871, (K. ‘Ukûl, No: 13);

‘Abdurrezzâk, IX/475-476, (No: 18069-18071; 18073-18075); İbn Ebî Şeybe, V/429, (No: 27693-27695);

Dârakutnî, III/126, (K. Hudûd ve Diyât, No: 360/3413).

552 5. Mâide, 45.

553 Serahsî, el-Mebsût, XXVI/126-127.

devlet başkanının çeşitli tasarruflarda bulunabileceği kanaatini benimsediği görülmektedir.554 Öte yandan Serahsî, müslümanların Ebû Bekir ve Ömer b. el-Hattâb’a tabi olmakla emredildiğini555 ve Ömer b. el-Hattâb’ın ümmetin maslahatları konusunda önderlik ettiğini savunmaktadır.556