• Sonuç bulunamadı

A. ARAŞTIRMANIN AMACI

Bilindiği gibi Serahsî, Hanefî mezhebinin hem metodolojisini hem de hukuk doktrinini delillerle temellendiren büyük bir hukukçudur. Onun büyük bir hacme sahip olan ‘‘el-Mebsût’’ ve ‘‘Temhîdu’l-Fusûl fi’l-Usûl’’ adlı eserleri bunun en önemli göstergesidir. Serahsî’nin ‘‘el-Mebsût’’ adlı eserinde Hanefî mezhebinin otoritelerinin ortaya koyduklarrı doktrinlerini tarafsız ve mevcut meseleleri felsefî bir boyutta ele alıp tahlil edenlerin ilk mümessili durumunda olduğunu söyleyenler bulunmaktadır.1 Biz, Serahsî’nin bu iki eserinin, araştırma konumuzun incelenmesinde temel kaynak teşkil ettiğini ifade etmek isteriz. Serahsî’nin bu iki eserini tümevarım metoduyla inceleyip onun genel olarak maslahat düşüncesini ve özel olarak maslahat-ı mürsele düşüncesinin bulunup bulunmadığını incelemek ilk hedefimiz olacaktır. Bu bağlamda Serahsî’nin maslahat anlayışını araştırma konusunda aşağıda sıralayacağımız soruların cevaplarını tespit etmeye çalışacağız:

- Serahsî’nin hukuk anlayışında maslahat prensibi var mıdır?

- Serahsî maslahat ve maslahat ile ilgili kavramları kullanmış mıdır?

- Serahsî maslahatı nasıl anlamıştır?

- Serahsî maslahatı çeşitlendirmiş midir?

- Serahsî kendi hukuk anlayışında maslahata ne ölçüde yer vermiştir?

- Serahsî maslahatı nasıl belirlemiştir?

1 Bkz. Joseph Schacht, ‘‘Sarahsi’nin Hayatı ve Eserleri Hakkında Bazı Notlar’’ (çev. M. Esad Kılıçer), 900. Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle Büyük İslam Hukukçusu Şemsu’l-E’imme es-Serahsî Armağanı, AÜİFY, Ankara Üniverstesi Basımevi, Ankara 1965, LXIII/8-9.

- Serahsî, ortaya konulan yeni bir hükmün yorumlanmasında mutlak maslahata dayanmış mıdır?

B. KONUNUN ÖNEMİ

Serahsî’nin, klasik dönem Hanefî mezhebinin önemli simalarından olduğu bilinmektedir. O kendisinden sonra değerli hukuk eserleri bırakmıştır. Büyük bir hacme sahip olan ‘‘el-Mebsût’’ adlı eseri, klasik dönem Hanefî hukuk anlayışını ortaya koyan değerli görüş ve ictihadları barındırmaktadır. Bu nedenle böyle bir araştırmanın yapılması, Serahsî’nin maslahat karşısındaki tutumunun tespit edilmesi ve İslam dünyasına tanıtılması açısından önemlidir. Serahsî’nin, İslam dünyasında yapılan bilimsel araştırmaların önemli bir konusu olduğu görülmektedir. Ancak onun maslahat anlayışını ele alan müstakil bir araştırmanın yapıldığına rastlayamadık. Dolayısıyla yapmayı hedeflediğimiz bu araştırma, Serahsî’nin maslahat anlayışını tespit etme bakımından oldukça önemlidir.

C. KONUNUN SINIRLANDIRILMASI

İslam Fıkhı’na, kul ile Allah, kul ile Allah’ın diğer mahlûkâtı arasında, İslamî kanunlarının yürürlükte olan bir devlet vatandaşlarının kendi aralarında ve bu devletin diğer devletler ile ilişkilerini düzenleyen bir ilim olması açısından baktığımızda Fıkh’ın ilgi alanının oldukça geniş olduğunu anlamaktayız. İslam hukuku ise Fıkıh’tan farklı olarak ibâdet konularını kendi ilgi alanının dışında tutmaktadır. Bu bağlamda doktora tezi olarak seçtiğimiz Serahsî’nin maslahat anlayışını konu edinen bu araştırma ibâdet dışı konularla (mu‘âmelât) sınırlıdır. Bununla birlikte ibadetle ilgili olan, fakat ibadetin özüne değinmeyen konuları maslahat düşüncesi açısından değerlendiren Serahsî’nin

bazı görüşlerini ele aldık. Dolayısıyla biz, tezimizde Serahsî’nin maslahat anlayışını mu‘âmelât, ceza ve devletler hukuku konuları bağlamında ele aldık.

D. KONUNUN SUNULMASI

Tezimiz Giriş, İki Bölüm, Sonuç ve Bibliyografya’dan oluşmaktadır.

Tezimizin ‘‘Giriş’’ kısmı İçerik ve Yöntem ve Serahsî’nin hayatını anlatan alt başlıklardan oluşmaktadır. Daha önce de zikrettiğimiz gibi Serahsî birçok çalışmada konu edildiği için onun hayatının ayrıntılı olarak incelenmiş olduğu görülmektedir. Bu bağlamda biz, yapılan çalışmaları tekrarlamamak amacıyla klasik tabakat ve mevcût çalışmalardan yararlanmak suretiyle müellifimizin hayatı ile ilgili oldukça sınırlı bilgilere yer vermeye çalıştık. Serahsî’nin hayatına dair vereceğimiz bilgiler dışında onun ilmî kişiliği ile ilgili olan hocaları, öğrencileri ve eserleri gibi hususları da tezimizin ‘‘Giriş’’ kısmında ele aldık.

Tezimizin Birinci Bölümü’nde Serahsî’ye göre maslahat kavramı, çeşitleri, maslahatların çatışması ve maslahatı belirleme yöntemleri gibi konuları ele aldık.

Maslahat daha çok Hanefîler dışındaki İslam hukuk mezhepleri tarafından konu edildiği için Mâlikî, Şâfi‘î ve Hanbelî mezhebi İslam hukukçularının maslahata dair olan görüşlerine de yer vererek araştırmamıza mukâyese boyutunu kazandırmaya çalıştık.

Tezimizin İkinci Bölümü’nde Serahsî’nin anlayışında maslahat ile İslam hukukunun diğer delilleri arasındaki ilişkiyi ele almaya çalıştık. Bu bağlamda maslahatın genel olarak din ile ilişkisini ele aldıktan sonra Fıkıh Usûlünün tâlî kaynaklarından hareketle maslahat düşüncesini araştırdık. Fakat araştırmamız Serahsî’nin maslahat anlayışı üzerinde odaklandığından zikri geçen İslam hukukunun delilleri ile ilgili hucciyet, lehinde ve aleyhindeki görüşler ve etrafında cereyan eden tartışmalar gibi hususları konu dışında bıraktık. Serahsî’nin genel maslahat düşüncesi

ile ilgili araştırmanın yanında Hanefîler’in dışındaki İslam hukuk mezhepleri doktrininde maslahat-ı mursele düşüncesinin Serahsî’nin anlayışında yer alıp almadığını ele aldık.

Tezimizin Sonuç kısmında araştırma esnasında vardığımız kanaatimizi kaydettik.

E. ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM

Tezimizin sunulmasında izlediğimiz yöntemle ilgili bazı teknik hususlardan bahsetmenin yerinde olacağı kanaatindeyiz. Bilindiği gibi İslam hukuku diğer bilimler gibi kendine has terminolojiye sahip olan bir bilimdir. Bu bağlamda İslam hukukunun maslahat konusunu araştırdığımız bu tezimizin metninde geçen ilk yerde ilgili terimleri Arapça orijinali ile birlikte italik olarak yazdık. Ancak metnin devamında transkripsiyon alfabesini kullanmadığımız ilgili terimleri Arapça aslını zikretmeden italik olarak yazdık.

Tezimizde, yeri geldikçe atıfta bulunduğumuz âyet ve hadislerin Arapça aslını zikretmeden sadece mealini vermekle yetindik. Tezimizde tüm âyetlerin mealini Elmalılı Hamdi Yazır (1878-1942)’ın ‘‘Hak Dini Kur’ân Dili’’ adlı Kur’ân mealinden aktarık. Hadislerin tercümelerini ise Ankara Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan hadis mecmualarının tercümelerinden aktardık. Bununla birlikte tercümelerini aktardığımız âyet ve hadislerin metinlerinin Arapça aslını bulmak suretiyle kaynakçaya dipnotta yer verdik. Kullandığımız hadislerin kaynakçasını cilt ile sayfa numarasını dipnotta zikrettikten sonra parantez içerisinde hadisin bulunduğu kitap ve bab adlarını ve hadis numarasını gösterdik. Serahsî’nin görüşlerinin tercümelerini tırnak içerisinde aktarırken yukarıda zikri geçen ‘‘el-Mebsût’’un tercümesindendoğrudan aktarma yaptık.

Tezimizde atıfta bulunduğumuz kaynaklara yer verirken dipnotta ilk geçtiği yerde yazarın tam adını, ölüm tarihini, eserin tam adını, basıldığı yayınevi, basım yeri ve tarihini yazdık. Atıfta bulunduğumuz eser bir ciltten fazla ise cilt numaralarını Romen rakamlarıyla, sayfa numaralarını ise normal rakamla yazdık. Bir sonraki dipnotlarda sadece tek eserini kullandığımız yazara atıfta bulunduğumuzda yazarın meşhur adı ile eserin cilt ve sayfa numarasını, birden fazla eserini kullandığımız yazara atıfta bulunduğumuzda ise yazarın meşhur adını, eserin cilt ve sayfa numarasını ve eserinin adını kısaltmak suretiyle italik olarak verdik. Atıfta bulunduğumuz tüm eserleri italik olarak yazdık.

Tezimizde yararlandığımız kaynaklar arasında yer alan ve dijital ortamdan elde ettiğimiz elyazmalarını dipnotta zikrederken parantez içerisinde (dijital ortamda elyazma: [elyazmayı indirdiğimiz] web site) kaydını belirttikten sonra elyazmadaki her varak numaralanmış ise bunu vr. 1 şeklinde verdik. Ancak elyazmadaki varakların her biri numaralanmamış ise sağ taraftaki varakı ‘‘b’’ harfiyle (örnek: vr. 1b), sol taraftaki varakı ‘‘a’’ harfiyle (örnek: vr. 1a) gösterdik.

Tezimizde esas olarak aldığımız Serahsî’nin yazdırdığı ‘‘el-Mebsût’’ adlı eserinin basılmış nüshalarında yer alan İmam Şeybânî (ö. 189/805) ile Serahsî’nin görüşlerinin2 birbirinden ayırt edilmesi için yeri geldikçe Şeybânî’nin ‘‘el-Asl’’ adlı eserinin Katar’da basılan nüshasına başvurduk. Böylece tez metninde yer verdiğimiz Şeybânî’nin görüşlerini belirtirken dipnotta Şeybânî’nin adı geçen eserini ayrıca zikrettik.

2 Şeybânî’nin eserlerindeki uslüp ve mühteva ile Serahsî’nin eserlerindeki üslüpve muhteva arasındaki farklılıkla ilgili değerlendirmeler için bkz. Osman Taştan, ‘‘İctihad Sorunu Üzerine Bir Literatür İncelemesi’’, İslâmiyât, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, Ankara 1998, Sayı 3, s. 83.

F. KONU İLE İLGİLİ KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Tez konusunun araştırılmasında İmam Serahsî’nin ‘‘el-Mebsût’’ ve ‘‘Temhîdu’l-Fusûl fi’l-Usûl’’ adlı eserleri esas kaynaklarımızı oluşturmaktadır. Bununla birlikte maslahat ilkesinin uygunlanmasına en elverişli olduğunu düşündüğümüz alan Devletler Hukuku olduğundan Serahsî’nin, Şeybânî’nin ‘‘es-Siyeru’l-Kebîr’’ adlı eserine yazdırdığı şerhte yer alan görüşlerinden yararlanabilmemiz için müellifimizin ‘‘Şerhu’s-Siyeri’l-Kebîr’’ adlı eserine de başvurduk. Bunun dışında Serahsî’nin yine Şeybânî’nin

‘‘Ziyâdâtu’z-Ziyâdât’’ adlı eserinin şerhi olan ‘‘en-Nuket’’ adlı eseri de başvurduğumuz kaynaklar arasındadır. Serahsî’nin bir Hanefî İslam hukukçusu olduğunu dikkate alarak kendisinden önceki Hanefî usûlcülerinin görüşlerinden etkilenip etkilenmediğini merak ettiğimizden Cessâs’ın (ö. 370/981) ‘‘el-Fusûl fi’l-Usûl’’ ve Debûsî’nin (ö. 430/1039)

‘‘Takvîmu’l-Edille’’ adlı eserlerine başvurduk.

Serahsî’nin ‘‘el-Mebsût’’ adlı eserinin yararlandığımız baskısında hata ve eksikliklerin var olduğu bilinmektedir. Bu hata ve eksiklik Serahsî’nin bu eserinin Türkçe’ye çevirilmesi esnasında Mustafa Cevat Akşit tarafından tespit edilmiş ve

‘‘İmam Serahsî’nin Kitâbu’l-Mebsût Adlı Eserinin Uluslararası Kaynak Baskılarında Yer Alan Eksik Metinler ve Baskı Hataları’’3 adlı makalesinde izah edilmiştir.

Serahsî’nin ‘‘el-Mebsût’’ adlı eserinin tamamını okuma esnasında zikri geçen makaleyi de okuduk.

Daha önce de zikrettiğimiz gibi maslahat ve mekâsıd konuları genellikle Hanefîler’in dışındaki mezhep usûlcüleri tarafından ele alındığı için bu mezheplere ait kaynaklar araştırmamızın ilgi alanına girmektedir. Bu bağlamda Mâlikîler’den Bâcî’nin (ö. 474/1081) ‘‘İhkâmu’l-Fusûl fî Ahkâmi’l-Usûl’’, Karâfî’nin (ö. 684/1285) Şerhu Tenkîhi’l-Fusûl fi’htisâri’l-Mahsûl fi’l-Usûl’’ ve ‘‘Nefâisu’l-Usûl fî Şerhi’l-Mahsûl’’,

3 Bkz. Mustafa Cevat Akşit, ‘‘İmam Serahsî’nin Kitâbu’l-Mebsût Adlı Eserinin Uluslararası Kaynak Baskılarında Yer Alan Eksik Metinler ve Baskı Hataları’’, Şemsü’l-Eimme Serahsi, (tsh. Ömer Çetinkaya), DİBY, Ankara 2013, ss. 185-240.

Şâtıbî’nin (ö. 790/1388) ‘‘Muvâfekât’’ ve ‘‘İ‘tisâm’’ eserleri; Şâfi‘îler’den Şâşî el-Kaffâl’ın (ö. 365/975) ‘‘Mehâsinu’ş-Şerî‘a fi Furû‘i’ş-Şâfi‘iyye: Kitâb fi Mekâsıdi’ş-Şerî‘a,’’, Cuveynî’nin (ö. 478/1085) ‘‘el-Burhân fî Usûli’l-Fıkh’’, Gazâlî’nin (ö.

505/1111) ‘‘el-Mustesfâ min ‘İlmi’l-Usûl’’ ve ‘‘Şifâu’l-Galîl’’, Râzî’nin (ö. 606/1209)

‘‘el-Mahsûl fî ‘Ilmi Usûli’l-Fıkh’’, el-‘İzz b. ‘Abdisselâm’ın (ö. 660/1262) ‘‘Kavâ‘ıdu’l-Ahkâm fi Mesâlihi’l-Enâm’’, Zencânî’nin (ö. 656/1258) ‘‘Tahrîcu’l-Furû‘ ‘ala’l-Usûl’’

eserleri ve Hanbelîler’den Tûfî’nin (ö. 716/1316) ‘‘Risâle fî Ri‘âyeti’l-Maslaha’’, İbn Teymiyye’nin (ö. 768/1366) ‘‘el-Fetâvâ el-Kubrâ’’, İbnu’l-Kayyim’in (ö. 751/1350)

‘‘İ‘lâmu’l-Muvakkı‘în ‘an Rabbi’l-‘Âlamîn’’ ve Murdâvî’nin (ö. 885/1480) ‘‘et-Tahbîr Şerhu’t-Tahrîr fî Usûli’l-Fıkh’’ eserlerine başvurduk. Kaynakça bakımından araştırmamızı bu dört Sunnî mezhebin görüşleriyle sınırladığımızı belirtmek isteriz.

Bununla birlikte araştırmamızda yeri geldikçe Zâhirîler’den İbn Hazm (ö. 456/1064) ile Mu‘tezileler’den Ebu’l-Huseyn el-Basrî’nin (ö. 436/1044) görüşlerine yer verdik.

Hanefîler’in dışındaki İslam hukukçularının görüşleri üzerinde odaklanan maslahat ve mekâsıd konusunda yapılan çağdaş araştırmalarda, Hanefî olmakla birlikte karma/memzûc yöntemle kaleme alan Hanefî İslam hukukçularının görüşlerine yer verildiği görülmektedir. Nitekim maslahat ve mekâsıd konusuna dair yapılan ve bizim de yararlandığımız çağdaş araştırmalar arasında İbn ‘Âşûr’un (ö. 1393/1973)

‘‘Mekâsıdu’ş-Şerî‘ati’l-İslâmiyye’’; Muhammed Şenkîtî’nin (ö. 1393/1973) ‘‘el-Maslahatu’l-Mürsele’’; ‘Allâl el-Fâsî’nin (ö. 1394/1974) ‘‘Mekâsıdu’ş-Şerî‘ati’l-İslâmiyye ve Mekârimuhâ’’; Yûsuf ‘Âlim’in (ö. 1397/1977) ‘‘el-Mekâsıdu’l-‘Âmme li’ş-Şerî‘ati’l-İslâmiyye’’; Mustafâ Zeyd’in (ö. 1398/1977) ‘‘el-Maslaha fi’t-Teşrî‘i’l-İslâmî ve Necmuddîn et-Tûfî’’; Mustafâ Şelebî’nin (ö. 1418/1997) ‘‘Ta‘lîlu’l-Ahkâm’’;

Ramazan el-Bûtî’nin (ö. 1433/2013) ‘‘Davâbitu’l-Maslaha fi’ş-Şerî‘ati’l-İslâmiyye’’;

Huseyn Hâmid’in ‘‘Nazariyyetu’l-Maslaha fi’l-Fıkhi’l-İslâmî’’; ‘Anbekî’nin ‘‘Eseru’l-Maslaha fî Teşrî‘i’l-Ahkâm beyne’n-Nizâmeyni’l-İslâmî ve’l-İngilîzî’’; Bâ Bekr

Halîfe’nin ‘‘Felsefetu Mekâsıdi’t-Teşrî‘ fi’l-Fıkhi’l-İslâmî’’; Raysûnî’nin

‘‘Nazariyyetu’l-Mekâsıd ‘ınde’l-İmâmi’ş-Şâtıbî’’; Muhammed Yûbî’nin ‘‘Mekâsıdu’ş-Şerî‘ati’l-İslâmiyye ve ‘Alâkatuhâ bi’l-Edilleti’ş-Şer‘iyye’’ ve Muhammed Nûr’un

‘‘Re’yu’l-Usûliyyîn fi’l-Mesâlihi’l-Mürsele ve’l-İstihsân min haysu’l-Hucciyye’’ adlı eserlerini zikretmemiz mümkündür. Türkiye’de ise bu konuda yapılan başlıca araştırmalar şunlardır: Abdulkadir Şener ‘‘İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyâs, İstihsân ve İstıslâh’’; Talip Türcan ‘‘İslam Hukuk Biliminde Norm-Amaç İlişkisi’’;

Ahmet Ünsal ‘‘İslam Hukukunda Fayda İlkesi’’; Ali Pekcan ‘‘İslam Hukukunda Gaye Problemi (Zarûriyyât-Hâciyyât-Tahsîniyyât)’’;Abdurrahman Haçkalı ‘‘İslam Hukuk Tarihinde Gayeci İçtihat Metodunun Gelişimi’’; Ertuğrul Boynukalın ‘‘İslam Hukukunda Gaye Problemi’’; Sâmire Hasanova ‘‘Modernleşme Sürecinde İslam Hukukunda Maslahat Tartışmaları’’. Ayrıca bu konu ile ilgili makale düzeyinde yapılan araştırmalardan da gerek ön okuma esnasında gerek tezimizin yazılım aşamasında yararlandık.

Türkiye’de yapılan çalışmaların bir kısmı genel olarak İslam hukuk bilimindeki maslahat düşüncesi üzerinde odaklanmakla birlikte Hanefîler’in bu konudaki görüşlerine de yer vermektedir. Sadece Hanefîler’in maslahat anlayışını konu edinen araştırmalar arasında şu anda değerli dostum SaidAli Kudaynetov tarafından yapılmakta olan ‘‘İmam Ebû Yûsuf’un İstihsân, Maslahat ve Örf Anlayışı’’ adlı doktora tezi dışında Şükrü Şahin Dügencili’nin ‘‘Ali Haydar Efendi’nin ‘Dürerü’l-Hükkâm Şerhu Mecelleti’l-Ahkâm’ Adlı eserinde Makâsıd ve Maslahat’’ adlı Yüksek Lisans tezi ve Fatih Avcı’ın ‘‘Mevsılî’nin el-İhtiyâr’ında Maslahat Düşüncesi’’ adlı Yüksek Lisans tezleri bulunmaktadır. Şükrü Şahin Dügenceli tezinde Ali Haydar Efendi’nin Mecelle’ye yaptığı şerhinde genel hukuk kuralları bağlamında maslahat ve mekâsıd konusuna dair görüşlerini incelemektedir. Fatih Avcı ise tezinde genellikle Hanefîler dışındaki İslam hukukçuları tarafından geliştirilen maslahat-mekâsıd teorisini çerçeve

edinerek/esas alarak Mevsılî’nin el-İhtiyârı’ndaki meseleleri irdelemekte ve söz konusu teori temelinde kurduğu tezinin içeriğinde el-İhtiyâr’da bulunan ilgili örnekleri bolca vermektedir.

II. SERAHSÎ’NİN HAYATI

Tezimizin konusunu oluşturan büyük Hanefî İslam hukukçusu Serahsî’nin hayatının, ister kendi eserlerinde isterse tabakat eserlerinde kaydedilen bilgiler çerçevesinde birçok araştırmacı tarafından ayrıntılı olarak incelenmiş olduğunu ‘‘Giriş’’

kısmında belirtmiştik. Bununla birlikte biz, tezimizin Giriş kısmında Serahsî’nin hayatını anlatan bir alt başlığa yer vermeyi uygun görmekteyiz.

A. Serahsî’nin Adı ve Nisbeti

Serahsî’nin tam adı eserlerinde kaydedildiğine göre4 Ebû Bekir Muhammed b.

Ebî Sehl [b. Ebi’l-Fadl]5 Şemsüleimme es-Serahsî’dir. Bazı tabakat eserlerinde Serahsî’nin şeceresi6 ‘‘Muhammed b. Ahmed b. Ebî Sehl’’ şeklinde geçse de Muhammed Hamidullâh’ın (1908-2002) tespitlerine göre bu yanlıştır. Ayrıca Hamidullâh, İbn Fadlillâh el-‘Umarî (ö. 749/1349)’nin eserinde Serahsî’nin adının

‘‘Hasan b. Ahmed’’ şeklindeki kaydının7 yanlış ve muhtemelen müstensih hatası olduğunu belirtmektedir.8

‘Abdulhayy el-Leknevî (ö. 1303/1886), hayatı hakkında detaylı bilgi bulunmayan Serahsî’nin dünyaya geliş tarihini 400/1010 senesi olarak kaydetmektedir.9 Keykavus zamanında yaşayan ve insanları korkutma ile tanınan bir insan tarafından inşa edilen ve Horasan bölgesindeki (bugunkü Türkmenistan-İran sınırında) Nîsâbûr ile

4 Bkz. Ebû Bekr Muhammed b. Ebî Sehl es-Serahsî (ö. 490/1097), Kitâbu’l-Mebsût, Dâru’l-Ma‘rife, Beyrût 1409/1989, I/2 vd; Serahsî, Temhîdu’l-Fusûl fi’l-Usûl, (thk. Ebu’l-Vefâ el-Efgânî), Dâru’l-Kitâbi’l-‘Arabî, Haydarâbâd 1372, I/9; Serahsî, Şerhu Kitâbi’s-Siyeri’l-Kebîr, (thk. Ebû Abdillah Muhammed Hasan), Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût 1997/1417, I/3;

5 Serahsî, el-Mebsût, XI/2.

6 Bkz. 21. dipnot.

7 Bkz. Şihâbuddîn İbn Fadlillâh Ahmed b. Yahyâ el-‘Umarî (ö. 749/1349), Mesâliku’l-Ebsâr fî Memâliki’l-Emsâr, (thk. Kâmil Süleymân el-Cebûrî), Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût 2010, VI/80.

8 Muhammed Hamidullâh (1908-2002), ‘‘Serahsî, Şemsüleimme’’, TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), TDVY, İstanbul 2009, XXXVI/544.

9 'Abdulhayy b. 'Abdilhalîm el-Leknevî (ö. 1303/1886), Şerhu’l-Hidâye, (thr. Ne’îm EşrafNûr Ahmed), İdâretu’l-Kur’ân ve’l-‘Ulûmi’l-İslâmiyye, Pakistan 1417/1996, I/37. Muhammed Hamidullâh’ın tespitine göre Serahsî’nin aynı senede doğduğuna dair Fakir Muhammed Cehlemî de bilgi vermektedir. Bkz.

Hamidullâh, ‘‘Serahsî, Şemsüleimme’’, XXXVI/544.

Merv şehirleri arasında bulunan ‘‘Serahs’’10 adındaki eski bir köyde11 doğduğu için12 ‘‘Serahsî’’ nisbesiyle meşhur olan müellifimizin, on yaşındayken(414/1014) Bagdat’a ticaret amaçlı giden babasına refakat ettiği zikredilmektedir.13

B. Serahsî’nin Etnik Kimliği

Serahsî’nin etnik/soy anlamda Türk veya Fars soyundan geldiği ile ilgili tabakât eserlerinde herhangi bir bilgiye rastlayamadık. Bununla birlikte Hamidullâh, Serahsî’nin Buhâra’da eğitim görmesi, sonra orada ders vermesi, eserlerini Özkent hapishanesinde yazdırması ve hayatının son yıllarını Mergînân’da geçirmesi gibi hususlarının müellifimizin Karahanlılar Devleti âlimleri arasında yer aldığını gösterdiğini belirtmektedir. Hamidullâh, Serahsî’nin eserlerinde yalnız Arapça kullanması dışında, bazı fıkhî meselelerini izah etmek için diğer Orta Asya fakihleri gibi arada bir Arapça terimlerinin Farsça karşılıklarını verdiğine dayanarak müellifimizin İranlı olduğunu göstermeyeceği kanaatindedir. Zira o dönemde Farsça, şehirlerde aydınların kullandığı iki dilden biriydi. Ayrıca Hamidullâh, Serahsî’nin birçok defa bulûğ çağı vb. meseleler münasebetiyle Türkler’den bahsetmesi hususuna dayanarak müellifimizin İranlı olmaktan ziyade Türk olarak kabul edilmesinin daha uygun

10 Bkz. Kuraşî’nin ifade ettiğine göre bu bölge adının ‘‘Serahs’’ olarak telaffuz edilmesi en meşhurdur.

Bkz. Muhyiddîn Ebû Muhammed ‘Abdulkâdir b. Muhammed Kuraşî Hanefî (ö. 775/1373), el-Cevâhiru’l-Mudıyye fî Tabakâti’l-Hanefiyye, Matba‘atu Meclisi Dâireti’l-Me‘ârifi’l-‘Usmâniyye, Haydarâbâd 1332/1913, II/315; ayrıca bkz. 'Abdulhayy b. 'Abdilhalîm Leknevî (ö. 1303/1886), el-Fevâidu’l-Behiyye fî Terâcimi’l-Hanefiyye, Matba‘atu’s-Sa‘âde, Mısır 1324/1905, s. 158.

11 Ebû Sa'd ‘Abdulkerîm b Muhammed b Mansûr et-Temîmî es-Sem‘ânî (ö. 562/11 66), el-Ensâb, (tsh.

‘Abdurrahmân b. Yahyâ el-Mu‘allimî el-Yemânî), Matba‘atu Dâirati’l-Me‘arifi’l-‘Usmâniyye, Haydarâbâd, VII/117; Sem‘ânî’nin ifade ettiğine göre ‘‘Serhas’’ adlandırması ‘‘Surhas’’ olarak da telaffuz edilmektedir; Şihâbuddîn Ebû ‘Abdillâh Yâkût b. ‘Abdillâh el-Hamevî er-Rumî el-Bagdâdî (ö.

626/1229), el-Mu‘cemu’l-Buldân, Dâru Sâdir, Beyrût 1397/1977, III/208. Hamevî ‘‘Serahs’’

adlandırmasının ‘‘Serhas’’ ve ‘‘Serahas’’ olarak okunduğunu fakat birinci şıkkının daha yaygın olduğunu belirtmektedir.

12 Kuraşî, II/315; Ömer NasuhiBilmen (1882-1971), Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1967, I/456; Hayruddîn ez-Ziriklî (1893-1976), el-A‘lâm, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrût 1423/2002, V/315; Muhammed Hamidullâh (1908-2002), ‘‘Serahsî’nin Devletler Umumi Hukukundaki Hissesi’’ (çev. Salih Tuğ), 900. Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle Büyük İslam Hukukçusu Şemsu’l-E’imme es-Serahsî Armağanı, AÜİFY, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 1965, LXIII/16.

13 ‘Abdulhayy Leknevî, Şerhu’l-Hidâye, I/37; Muhammed Hamidullâh, ‘‘Serahsî’nin Devletler Umûmi Hukukundaki Hissesi’’, LXIII/16.

olacağını ifade etmektedir.14 Hamidullah’ın, Serahsî’nin Karahanlılar Devleti âlimlerinden olduğu15 ve onun Farsça kelimelerini kullanmasının İranlı olduğunu göstermeyeceği ile ilgili görüşü kabul edilmekle beraber müellifimizin Türkler’den bahsetmesine dayanarak onun Türk soyundan gelmesi ikna edici gelmemektedir. Zira Serahsî’nin sadece Türkler’den değil, Hind ve Sind halklarından bahsettiği inkar edilemez bir gerçektir.16 Fakat buna dayanarak Serahsî’nin Hind ve Sind soyundan geldiğini kimse söylememektedir. Serahsî’nin, hayatının önemli bir kısmını Orta Asya Türkleri arasında geçirmiş olmasından kültürel anlamda Türkler’den sayılması muhtemeldir. Fakat etnik/soy anlamda Serahsî’nin İranlı olduğu görülmektedir. Bunun en önemli kanıtlarından birini Serahsî’nin İran bölgesinde doğmuş olmasının dışında onun Farsça ile ilgili ifadeleri oluşturmaktadır. Serahsî, ‘‘el-Mebsût’’ adlı eserinin talâk bahsinde Farsça olan ‘‘هتسه/heste (ayrı, salık, bâin)’’, ‘‘هتسه ينز زا/ez zeni heste (hanımlıktan ayrılmış, salınmış)’’, ‘‘تمتسهب/behestemet (seni saldım, ayırdım)’’, ‘‘ ينز زا تمتسهب/ez zeni behestemet (ben seni hanımlıktan ayırdım)’’ şeklindeki kelimelerinin hangi anlamı ifade ettiği ile ilgili Hanefî imamlarının tartışması bağlamında Farsça’yı kendine nispet etmektedir:

‘‘...Fakat biz deriz ki: Biz kendi dilimizi onlardan daha iyi bilmekteyiz. Gerçekte bize göre/bizim dilimizde bu kelime ister talâka niyet etsin ister niyet etmesin veya ister üç

14 Hamidullâh, ‘‘Serahsî, Şemsüleimme’’, DİA, XXXVI/544. Hamidullâh’ın bu görüşünü benimseyenler arasında Adbullah Yıldız, Abdullah Karaman ve Ahmet Ünsal gibi isimleri zikretmek mümkündür. Bkz.

Abdullah Yıldız, Büyük Türk-İslam Hukuk Bilgini İmam Serahsî’nin Hayatı ve Sünnet Anlayışı, Şanlıurfa 2001, s. 10-11; Abdullah Kahraman, ‘‘İmam Serahsî’nin Hayatı ve Helal Kazanca Dair Bazı Görüşleri’’, Şemsü’l-Eimme Serahsi, (tsh. Ömer Çetinkaya), DİBY, Ankara 2013, s. 29; Ahmet Ünsal, ‘‘İmam Serahsî’nin Hayatı ve Eserleri’’, Ош Мамлекеттик Университети ТЕОЛОГИЯ ФАКУЛЬТЕТИНИН ИЛИМИЙ ЖУРАНЛЫ (Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlmi Jurnali), 12-саны, Oş 2007, s. 91.

15 Serahsî’nin Karahanlılar döneminde yaşaması bunun en açık kanıtlarındandır. Bkz. Ahmet Zeki Velidi Togan (1890-1970), Karahanlılar, Ders Notları, (b.y.) 1966-1967, s. 70-71; Yusuf Ziya Kavakçı, XI. ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Mavara’ al-Nahr İslam Hukukçuları, Sevinç Matbaası, Ankara 1976, s. 56-58.

16 Bkz. Serahsî, el-Mebsût, V/69; X/27; Serahsî, Şerh, II/119.