• Sonuç bulunamadı

Tezimizin Birinci Bölümünde Serahsî’nin din-maslahat ilişkisine dair yaptığı yorumlarına kısmen temas etmiştik.667 Bununla birlikte bu Bölümde Serahsî’nin anlayışında yer alan din-maslahat ilişkisine dair yaklaşımlarını biraz ayrıntılı açıklanmasını uygun gördük. Bu bağlamda din-maslahat ilişkisi hüsün-kubuh meselesiyle yakından ilgili olduğundan ilk olarak hüsün-kubuh meselesini ele almamız gerekmektedir.

Serahsî’nin ifade ettiğine göre şerî‘at, güzellikleri tamamlamak/uygulamak ve kötülükleri nefyetmek için gelmiştir. Buna göre Şâri‘in yasakladığı şey kötü/çirkin;

emrettiği şey ise güzel/hasen niteliğini taşımaktadır.668 Serahsî, emredilen şeyin kendi kendine güzel olmadığını ve ayrıca bunu kişi aklının gerektirmediğini savunmaktadır.

Çünkü ona göre aklın bir şeyin iyi veya kötü olmasını gerektirme yetkisi yoktur.

Emredilen şeyin güzel oluşu Şâri‘in onu böyle yapmasındandır. Zira Şâri‘ çirkin olanı emretmez.669

Serahsî’nin anlayışında aynı yaklaşımın şer‘î yasaklamalar için de geçerli olduğu görülmektedir. Ona göre yasaklanan şey çirkindir ve bu akıl ile değil şer‘an sabittir.670 Görüldüğü gibi Serahsî şer‘an emredilenin iyi, yasaklananın ise kötü olduğunu ifade etmektedir. Bu ise Serahsî’nin anlayışında şer‘î hüküm-amaç ilişkisi düşüncesinin var olduğunu göstermektedir. Serahsî’nin anlayışında din iyiliği gerçekleştirmek ve

667 Bkz. Tez metni, s. 40.

668 Serahsî, Temhîd, I/79. حئابقلا يفن و نساحملا ميمتتب ءاج عرشلا بحاص نلأ

669 Serahsî, Temhîd, I/60. Ayrıca bkz. Serahsî, Temhîd, I/67.

670 Serahsî, Temhîd, I/79.

kötülüğü gidermek için gelmiştir.671 Öte yandan Serahsî şerî‘at temelinin faydayı barındıran hikmet üzerine bina edildiğini savunmaktadır. Zira ona göre kesin olarak faydadan kayıtsız kalan şey, şer‘an kötülük olarak değerlendirilmektedir.672 Faydası olmayan bir şey abestir ve dine nispet edilemez.673 Ayrıca Serahsî’nin ibâdet yapmanın faydasının ibadeti yapana ait olduğu,674 nass hükmünün yerine getirilmesiyle maslahatın gerçekleştiği675 ve şer‘î tasarrufların faydaya dayandığına676 dair yaptığı yorumları ve özellikle şer‘î hükmün mutlaka maslahat içerdiğine inanmış olması677 onun anlayışında din-maslahat ilişkisininin varlığını teyid etmektedir. Serahsî’nin anlayışında din ile maslahat arasında sıkı bağlantının varlığını tespit ettikten sonra onun anlayışında söz konusu maslahatın iyiliğin temini ve kötülüğün giderilmesinden ibaret olduğunu öne sürmenin yerinde olacağını düşünmekteyiz. Serahsî bu düşüncesini ortaya koymak için farklı söz ve ifadeler kullanmış olsa da netice itibarıyla bunlar aynı anlamı taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle Serahsî’ye göre din, kulların maslahatını gerçekleştirmek için gelmiştir. Bu maslahat ise kulların iyiliğini temin ve onlardan kötülüğü def etmek anlamını taşımaktadır. Serahsî söz konusu maslahatın Allah’a değil kullara ait olduğunu vurgulamaktadır. Zira, daha önce zikredildiği gibi,678 ona göre Allah kendine yarar sağlama ve kendinden zararı giderme olgusundan uzaktır.679 İnsan ise aksine kendine yarar çekebilmekte ve kendinden zararı uzaklaştırabilmektedir.680 Zaten Serahsî’ye göre insanın kendisine yarar çekmesi (ةعفنملا بلج) ve kendinden zararı uzaklaştırması (ةدسفملا أرد) onun akıl sahibi olduğunun bir göstergesidir.681 Ayrıca

671 Serahsî, Temhîd, I/79.

672 Serahsî, Temhîd, I/80; II/56.

673 Serahsî, Temhîd, I/80. Ayrıca bkz. Serahsî, Temhîd, II/335.

674 Serahsî, Temhîd, I/77. Ayrıca bkz. Serahsî, Temhîd, II/61-62, 72.

675 Serahsî, Temhîd, I/28.

676 Serahsî, el-Mebsût, XXII/127; Temhîd, I/162.

677 Serahsî, el-Mebsût, III/4.

678 Bkz. Tez metni, s. 50.

679 Serahsî, Temhîd, I/77, 123; II/335.

680 Serahsî, Temhîd, I/123.

681 Serahsî, Temhîd, II/341.

Serashî’ye göre Allah’ın kullarının maslahatlarını gözetmesi kendisi için vacip değildir.

Aksine bu Onun rahmet ve iyiliğinin gereğidir.682

Netice olarak Serahsî’nin anlayışında İslam dini boş bir şey değildir. Ona göre din mutlaka bir amacı gözetmektedir. Söz konusu amaç iyiliği temin ve kötülüğü def etmektir. Bu da Allah’a değil683 kullara yönelik olan maslahat olgusunu oluşturmaktadır. Buna göre din, kulların maslahatını garanti altına almaktadır. Bu açıdan bakıldığında Serahsî’nin anlayışında din ile maslahat düşüncesi arasında sıkı bağın varlığı zorunlu görülmektedir. Bu ise onun anlayışında maslahat olgusunun dinde ne denli önemli bir konuma sahip olduğunu göstermektedir.

II. FIKIH USÛLÜNÜN TÂLÎ KAYNAKLARINDAN HAREKETLE SERAHSÎ’NİN ANLAYIŞINDA MASLAHAT

Tezimizin bu Bölümü’nde Fıkıh Usûlünün tâlî kaynaklarına dair Serahsî’nin yaptığı yorumlarından hareketle onun maslahat anlayışını ele alacağız. Bu bağlamda Serahsî’nin anlayışında maslahatın kıyâs, istihsân,684 örf, nesih, hîle-i şer‘iyye ile arasındaki ilgiyi inceleyeceğiz. Yani hakkında nass bulunmayan olaylara çözüm bulma esnasında başvurulan kıyâs, istihsân ve örf metodları kullanımında maslahatın konumunu ele almaya çalışacağız. Fetvâ ilkeleriyle ilgili olan bu metodları ele aldıktan sonra kendisiyle maslahat düşüncesinin ilgili olduğunu gördüğümüz sedd-i zerâi‘

ilkesine de değinmeyi uygun gördük. Bunun dışında Serahsî’nin anlayışında Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde İslam hukukunun müstakil kaynağı olarak değerlendirilen

682 Serahsî, Temhîd, I/66; Ayrıca bkz. İbn ‘Abdisselâm, Kavâ‘ıdu’l-Ahkâm, I/14; Molla Fenari, II/336;

Molla Husrev, s. 331; Leknevî, II/310.

683 Şenkîtî, maslahatların Allah’a ait olamayacağına dair İslam hukuk usûlcüleri arasında görüş birliğinin var olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Ahmed Mehmûd ‘Abdulvehhâb eş-Şenkîtî, el-Vasfu’l-Munâsib li Şer‘i’l-Hukm, Merkezu’l-Bahsi’l-‘İlmî ve İhyâi’t-Turâsi’l-İslâmî, Medîne 1415/1994, s. 166.

684 Kıyâs ve İstihsânla ilgili genel bilgi için bkz. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyâs, İstihsân ve İstıslâh, DİBY, Ankara 1974.

maslahat-ı mürsele düşüncesinin var olup olmadığının tespit edilmesi tezimizin bu bölümünde yer alacaktır.