• Sonuç bulunamadı

Her kavramın ortaya çıkışını etkileyen unsurlar sosyal veya fiziksel ortama bağlı olarak farklılıklar içerir. Sürdürülebilirlik kavramında başından beri çevresel unsurların olduğunu söylemek olanaklıdır.

Sürdürülebilir kalkınma kavramının geçmişteki izlerini kamusal alanda veya bilimsel çalışmalarda sürebiliriz. Ama kavramın etrafında dönen düşüncelerin esas itibariyle endüstri devriminin başlamasıyla ortaya çıktığı ve genel olarak kaynakların aşırı tüketimine duyulan kaygı ve bir tepki olarak çevre koruma hareketleriyle belirginleştiğini söyleyebiliriz. Endüstriyel çarkların dönmesiyle başlayan ve önceden olmadığı kadar hızlı tükenen kaynaklar bilinçli yöneticileri ve bilim insanlarını endişeye sevk etmiştir. Kavramın ortaya çıkışı ve Brundtland Raporuyla tamamen şekillenmesi aynı zamanda uzun bir süreç alan çevresel koruma hareketlerinin de tarihi süreç içindeki neden ve sonucu gibidir. Özellikle 70’li yıllardan sonra başlayan aşırı kirlenme sonucu oluşan çevresel hareketler, çevre kirliliğiyle ilgili elde edilen sağlam ve güvenilir

kanıtlar ve bu kanıtların ışığında yapılan çalışmalar10 gelecek kuşakları nasıl bir dünyanın beklediği ile ilgili bir sorunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu hızdaki bir üretim ve tüketim döngüsünün gelecek kuşaklarında gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalacağı gibi şimdiki kuşakların ihtiyacını karşılayabileceği kuşkuludur.

Kavramın ortaya çıkış sürecinde çevresel sorunların; yerkürenin yaşamsal limitlerini, insan sağlığını ve ekonomiyi, doğrudan etkilemeye başladığı ve çevre kirliliğinin birçok anlamda bedel ödettiği görülmektedir. İnsanoğlu endüstriyel devrimle birlikte artan biçimde doğayı tahrip etmeye başlamıştır. Artan konut talebinin karşılanması amacıyla yapılan çimento ve beton gibi endüstriyel ürünler ve kaynak tüketimi de bu süreçte önemli bir yer tutmaktadır. Zenginliğe ve refaha ulaşma hedefi uğruna nicel ekonomik büyüme eğilimi, doğal dengeyi bozacak duruma dönüşmüştür.

Sınırsız kaynak tüketimi sonucu ortaya çıkan kaynak kıtlığının, sürdürülebilir bir ekonomide ciddi sorunlara yol açacağı ortaya çıkmıştır. 11

Bu durumun 1970 başlarında algılanmaya başlanmasıyla birlikte, sürdürülebilirlik kalkınma kavramının temelini oluşturacak, kalkınma ve çevre ilişkisi yoğun olarak irdelenmeye başlanmıştır. Sorunun ortaya çıkmasındaki temel nokta küresel aktörlerce vazgeçilmez kılınan mevcut ekonomik sistemin doğal kaynakları yok sınırsızca kullanarak yok ettiği, doğayı kaynak deposu olarak gören mevcut klasik üretim ve tüketim alışkanlığının devam etmesi durumunda ekonomik buhranla yüzleşmenin kaçınılmaz olduğu, gerçeğidir. 12

Çevre kirliliğinin etkilerinin küresel bir sorun olarak ortaya çıkması hükümetleri, uluslararası örgütleri sorunu çözmede yeni arayışlara zorlamış ve sürüklemiştir. Bu araştırmalar ve çalışmaların sonucunda çevreyle ilgili ortaya çıkan en etkin ve etkileyici

10 Bkz. Donella H. Meadows, v.d., The Limits To Growth, A Report for The Club of Rome's Project On The Predicament of Mankind, A Potomac Associates Book, 1972

11 Nükhet Turgut, “Sürdürülebilir Kalkınmanın Sağlanmasında Katılımın Rolü”, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C.1/12, S 52(1/4), 1997, s.702.

12 A.k., s.702.

kavram sürdürülebilir kalkınmaydı.13 Kavramın aşırı kaynak tüketimi ve çevresel kirlilikle ortaya çıkan sosyolojik gelişim süreci, konut talebinin önceden görülmemiş biçimde arttığı bir süreçle benzerlik gösterir.

Çevreyle ilgili küresel duyarlılığın artması sonucu, 1983 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile çevrenin korunması için uzun dönemli bir eylem programı hazırlanması ve bunun için de konu ile ilgili hususi, hükümetler arası ve bağımsız bir komisyonun oluşturulması kararlaştırılmıştır.14 Komisyon “Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu" olarak adlandırılmıştır. (WCED- World Commision on Environment and Development). Komisyon bir süre sonra komisyon başkanı dönemin Norveç Başbakanı Gro Harlem Brundtland’ın adıyla Brundtland Komisyonu olarak anılmaya başlanmıştır.15 Komisyon kuruluşundan dört yıl sonra 1987 yılında bu tarihten itibaren yapılan çevreyle ilgili tüm uluslararası toplantılara damgasını vuran ve çevre bilimi topluluğunun literatürüne giren “ Ortak Geleceğimiz” isimli bir rapor yayımlamıştır.16 Sürdürülebilir Kalkınma kavramının ilk kez kullanıldığı ve açıklandığı Ortak Geleceğimiz (Our Common Future) isimli rapor aynı zamanda Brundtland Raporu olarak da anılmaktadır.17 Kavrama dayanak teşkil eden ve 12 bölümden oluşan raporun 9. Bölümü Kentsel Sorun başlığı altında bir bölümden oluşturulmuştur. Kentlerin Büyümesi, Gelişmiş ve Gelişmekte olan Ülkelerde Kentsel Sorun başlıkları altında ele alınan 9. Bölümde mekânsal yerleşim ve konutla ilgili daha çok sosyal sorunlardan kaynaklı saptamaların ve çözüm önerilerinin yer aldığı bir çalışma yapıldığı görülmektedir. 18

13 Ruşen Keleş, “İnsan Çevre Toplum”, İnsan Çevre Toplum (içinde), Ruşen Keleş (ed.) İmge Kitabevi, Ankara, 1997, s.9.

14 Sevim Budak, “Uluslararası Çevre Düzenlemeleri Bağlamında Politika, Adalet, Katılım”, Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar: Ekolojik, Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler (içinde), M.

Marin ve U. Yıldırım (eds.), Beta, İstanbul, 2004, s.413.

15 A.k., s.414.

16 A.k., s.413-414.

17 Bu çalışma Türkiye Çevre Sorunları ve Türkiye Çevre Vakfı tarafından Türkçeye çevrilerek yayımlanmıştır.

18 Bkz. Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, a.g.k., s.317-346.

Bu raporda Sürdürülebilir Kalkınma tanımlanmakla birlikte soyut bir nitelik taşıyan bu tanım içinde açıklanması gereken birçok şey barındırmaktadır.19 Son çeyrek yüzyılda sürdürülebilirlik binlerce bilimsel araştırmanın yüzlerce akademik programın, hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının odaklanma noktası olmuştur. İnternet üzerinden araştırma yapıldığında bu kavramla ilgili çok sayıda bilimsel makale ve kitaba ulaşmak olanaklıdır. Kavram başta akademisyenler, politikacılar ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere her yönüyle tartışmaya açılmış, rapordaki tanımlamadan ne anlaşılması gerektiği sorgulanmıştır. Kavramın yarattığı en büyük etki ekonominin çevresel yükünün değerlendirilmesi, sınırsız koşullar taşıdığı varsayılan ekonomik etkinliklerin ve yarattığı sonuçların çevresel açıdan sorgulanır hale gelebilmesidir.

Çevreyle ilgili farkındalığın ortaya çıkmasıyla birlikte sınırlı bir çevrede yer alan kaynakların sınırsız tüketilemeyeceği gerçeğiyle yüzleşilmiştir. Kaynağa dayalı büyümenin sınırlı miktarda olan kaynakların yok olmasıyla devam edemeyeceği gerçeği başta ekonomistler olmak üzere bütün kesimlerce fark edilmiştir. Kavramın ortaya atılmasının temel gerekçesi bize yaşam veren ve hayatımızı kolaylaştıran doğal kaynakların ve çevrenin bu tüketim hızına dayanamayacağı endişesidir. 20

Sürdürülebilir kalkınma, içindeki kalkınma terimi dolayısıyla ilk bakışta ekonomik bir kavram olarak algılanmaktadır. Çevreyle ilintisi ortaya konulmadan günlük ekonomik konuşmalarda da kavramın bir ekonomik kavram olarak kullanıldığı, ekonominin kesintisiz ve niceliksel büyümesi olarak ifade edildiği, bu anlamda kavramın içeriğinde bir karmaşa olduğu görülmektedir.

Kavramın tanımında ortaya çıkan temel unsurlar bugün ve yarınki nesillerin temel ihtiyaçlarının giderilmesi, yoksulların yaşam koşullarının iyileştirilmesi, ayrıca gelecek nesillere de yaşanabilir ve kaynak sorunu olmayan bir çevre bırakılmasıdır.

19 Nükhet Turgut, a.g.k., s.703.

20 A.k., s.704.

Kaynakların sınırsız kullanımı nedeniyle gelecek nesillerin üzerinde yaratabileceği olumsuz etkiler, çevresel bozulma nedeniyle onların temel ihtiyaçlarını karşılama yeteneğini kaybetme ihtimali, temel hareket noktalarından birisini oluşturmaktadır. 21

Brundtland raporunda ilk kullanımından sonra uluslararası ölçekte çevreyle ilgili yapılan tüm toplantılara esin kaynağı olmuş ve etkisini göstermiş olan kavram, çevreye ilişkin her konuda köprü görevi görmüştür. Uluslararası ölçekte Büyümenin Limitleri isimli çalışmadan sonra hükümetlerin, sivil toplum kuruşlarının ilgisini çeken çevresel anlamda en çarpıcı ve etkin kavramın bu olduğu kolaylıkla görülebilir. Küresel anlamda bugüne kadar ki en büyük etkiyi sağlayan kavramın temel alındığı birçok küresel ve ulusal stratejik plan ve pratik uygulamaların hayata geçirilmeye çalışıldığı görülmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma kavramı uluslararası ölçekte çevre ile ilgili yapılan büyük ölçekli toplantılarda kabul görmesine ve kullanılmasına karşın kavramın bugüne kadar Ortak Geleceğimiz adlı raporda açıklandığı kadar kabul gören kapsamlı bir açıklaması da yapılmamıştır. Kavramın genel kullanım yönelimi kaynak kullanımı ve çevreyle ilgili kaygıların taşındığı her alanda kendisine yer bulması olduğu için konut gibi bu nitelikleri taşıyan bir kavram içerisinde de değerlendirilmesi olanaklıdır.

Sürdürülebilir kalkınma ile ilgili yapılan uluslararası nitelikteki tüm toplantılarda, bilimsel çalışmalarda kentsel sorunlar, mekânsal yerleşim ve konut önemli bir yer tutmuş, kavramın bakış açısından konut sorunları ele alınmıştır. KENTGES ve Gündem-21 örneklerinde olduğu sürdürülebilir kalkınma kavramı dayanak alınarak kent ve konutla ilgili ulusal ve yerel yönetimler ölçeğinde birçok stratejik plan uygulamaya konulmuştur.

Kavramdan esinlenerek yapılan küresel ölçekli birçok toplantı, kentleşme, konut gibi barınma sorununu çözmeye yönelik çok yönlü sorunların ve önerilerin tartışıldığı

21 Leslie Paul Thiele, Sustainability, Polity Press, UK, 2013, s.21.

diğer toplantıların alt yapısını oluşturmuş, stratejik planların yanı sıra kavramın kendisi ve konuta etkileri yasal ve idari düzenlemelere de yansıtılmıştır.