• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir kalkınmayla ilgili küresel ölçekli toplantılar; 5 Haziran 1972'de Stockholm'de kabul edilen Birleşmiş Milletler İnsan Çevre Konferansı'nın Stockholm Deklarasyonundan başlamak üzere226 birbirini yeniden teyit ederek nitelikte genişletilmiş ve geliştirilmiştir. Önceki toplantılarda alınan kararları yok saymak yerine onlarla ilgili taahhüt ve eylemlere bağlı kalarak yeni hedef ve eylemlerin oluşturulmasıyla toplantılara devam edilmiştir.

Çevrenin önemsenmesi hem ulusal hem de uluslararası alanda güncelliğini korumayı sürdürmektedir. Bunun nedeni devletlerin ekonomi ve büyüme adına yaptıkları faaliyetlerin küresel boyutta ortak ekolojik sorunları ortaya çıkarmasıdır.

Bu sorunlar ülkeler arasında güçlü küresel iş birliklerine ve ortaklaşa gerçekleştirilen büyük organizasyonlara neden olmuş, çevreyi koruma adına birçok anlaşma ve ortaklığın önemini kabullenen küresel iş birliğine yol açmıştır.227

Sürdürülebilir kalkınmayla ilgili küresel ölçekli toplantılar yine doğrudan sürdürülebilir konut ve barınmayla ilgili Habitat adlı küresel ölçekli 3 toplantının alt yapısını oluşturmuştur. Habitat toplantıları; BM’nin konut ve sürdürülebilir insan yerleşimlerine yönelik geniş katılımlara olanak sağlayan ve küresel ölçekte ulusları ve uluslararası örgütlenmeleri bir araya getiren yapılardır. Toplantıların temel amacı sürdürülebilir eksende insan yerleşimlerinin ve konutların izini aramak, gelecek nesillere yeterli ve sağlıklı konut sağlamanın koşullarını ortaya çıkarmaktır.

226 The Future We Want, madde 14.

227 Sevim Budak, a.g.k., s. 386.

Toplantılar ilerleyen süreç içerisinde konut açısından birbirini güçlendirerek tekrarlayan zincire dönüşmüş, konut üretimi ve yapı malzemelerinin sürdürülebilirliği daha geniş kapsamda ele alınarak çevresel etki ve sonuçlarına dikkat çekilmiştir. Konut kendi başına sürdürülebilirlik koşullarını kendi bütünlüğü içinde taşımakla birlikte sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kentleşmeye de katkıda bulunan önemli bir öznedir. Bu bağlamda konut atılması gereken adımların başlangıç noktasını oluşturmaktadır.

Küresel ölçekli toplantıların bütününe göz atıldığında gelinen en son noktada küresel ölçekte üretim ve tüketim kalıplarının gündeme getirildiği ve gözden geçirildiği görülmektedir. Mevcut üretim ve tüketim kalıplarının ve sınırsız bir ticari anlayışın ortaya koyduğu ekonomik planlamanın sürdürülebilir olmadığından hareketle, bu sürece bir disiplin getirilmesi zorunluluğu gündeme gelmiştir. Ancak Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu ve küresel ölçekli sermayeler tercihlerini doğrudan piyasa ekonomisinden yana koydukları için, doğanın korunmasına ve doğal kaynakların sınırsız kullanımını dikkate alan disiplinli bir programın uygulanması zor görünmektedir. Bu uygulamanın önündeki diğer engel ise kuzey güney ülkeleri arasındaki gelir uçurumunun ortak bir karar alınmasını engelleyecek bir boyutta olmasıdır. Şimdiye kadar kaynakları sınırsızca kullanan kuzey ülkelerinin güney ülkelerinden böyle bir talepte bulunması güneyin mevcut yoksulluğunun sürmesi anlamını taşımaktadır. Küresel ölçekteki genel kabul uluslararası toplantılara rağmen, halen sınırsız kaynak tüketimi üzerine kurulu serbest piyasa sisteminin her koşulda devam etmesi ve kaynakları sınırsızca tüketmesi yönündedir. Sınırsız üretim ve tüketime dayalı mevcut klasik kalkınma sisteminin ekolojik sorunlarla yüzleşmesi ise kaçınılmazdır. Yine de sürdürülebilir kalkınmayla ilgili toplantılar ve yapılan uygulamalar çevre açısından umut olmaya devam etmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma ile konut ilişkisi; sürdürülebilir kalkınmayla ilgili yapılan küresel ölçekli toplantılardan hareketle Habitat gibi sadece mekânsal yerleşim ve konut gibi konulara özel önem veren küresel ölçekli toplantılara evrilmiş, tamamen mekânsal planlama ve konuta yönelik Habitat toplantılarında evrensel nitelikte birçok tavsiye ve taahhütlerde bulunulduğu görülmüştür. Türkiye’nin bu toplantılara ve alınan kararlara katılımı, konutla ilgili kamusal ve akademik çevrelere belli bir bilgi birikimi ve katkı sağlaması kaçınılmazdır. Bu kararların ve taahhütlerin uygulanması da ülkelerin bakış açısına göre farklılıklar göstermiştir.

Konutun sosyal, ekonomik ve fiziksel boyutu küresel ölçekli toplantılarda genel olarak ayırt edilmemiş birlikte ele alınmıştır. Sosyal boyutlarda oluşan sorunların doğru çözülmemesi ve düşük gelirli grupları güçlendirmeye çalışan yaklaşımların göz ardı edilmesinin az gelişmiş ülkelerde konuta nasıl yansıdığı bilinen bir gerçektir.

Türkiye tarafından Kalkınma Bakanlığınca 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin uygulanmasına yönelik hazırlanan raporda; Türkiye’nin Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinden olan özellikle aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması, çocuk ölümlerinin azaltılması, anne sağlığının iyileştirilmesi, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması (içme suyuna erişimin ve kanalizasyon sistemlerinin iyileştirilmesi) gibi alanlarda en iyi performans gösteren ilk 10 ülke arasında olduğu belirtilmiştir.

Raporda bu gelişmelerin sonucu olarak; “2030 kalkınma hedeflerine geçişin Türkiye'nin Binyıl Kalkınma Hedefleri sürecinde öğrenilen deneyimlere dayanacağı, Türkiye'de sürdürülebilir kalkınma politikalarının; çeşitli alanlara ve sektörlere bir çok yasa, yönetmelik, strateji ve eylem planıyla dahil edildiği, Türkiye'deki en üst düzey ulusal politika belgesi olarak tanımlanan Türkiye Ulusal Kalkınma Planı (National Development Plan), tüm makro düzeydeki ulusal politikaları ve öncelikleri ortaya koyduğu” belirtilerek, Türkiye’nin, 1992’deki Rio Konferansı’ndan sonra ilk olarak

1996’da 7. Kalkınma Planı’na sürdürülebilir kalkınma kavramını getirdiği açıklanmıştır.228

Rio + 20'nin çıktılarının ise 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı ile uyumlu hale getirildiği, 10. Kalkınma Planının ana ilkelerinden birinin sürdürülebilir kalkınma olduğu, Türkiye’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini, 11. Kalkınma Planının dayanacağı vizyonun ana girdileri olarak alma niyetinde olduğu belirtilmiştir.229

Raporda; tüm bu çabaların ülkenin küresel olarak belirlenmiş kalkınma hedeflerini karşılama kapasitesini artırmaya katkıda bulunduğu, bu kapasitenin 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin başarılması için bir varlık olduğu, Türkiye Hükümeti’nin gelecek 15 yılda; sıkıca bağlı olduğu bitirilmeyen Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin bitmemiş işlerine yönelik olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin uygulanmasını en iyi yol olarak gördüğü belirtilmiştir.230

Yine aynı raporda sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin 10. Ulusal Kalkınma Planının kamusal politikalarında nasıl yer aldığı belirtilerek şehirler ve insan yerleşimlerinin sürdürülebilirliği ile ilgili 11. Maddeyle ilgili olarak; Sürdürülebilir insan yerleşimi konusunun, planın uygulanmasında çok önemli bir yere sahip olduğu, Politikaların hem kentsel hem de kırsal yerleşimlerle ve binalarla ilgili olduğu, kentsel dönüşüm, konut standartları, afet risk yönetimi ve kentsel mimari konularının sürdürülebilir yaşam alanlarına ulaşmak için önemsendiği; insanların, özellikle düşük gelirlilerin temel konut ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli ölçümlemelerin yapılacağı, konut sorunları için plan boyunca sağlam ve alternatif çözümlerin geliştirileceği; yine 10. Kalkınma Planında; “binaların taşıyıcı sistemlerinin standartlarını ve tasarımlarını kullanıcı odaklı, güvenli, çevre dostu, mimari açıdan

228 Report on Turkey’s Initial Steps towards the Implementation of the 2030 Agenda for Sustainable Development, the Ministry of Development of the Republic of Turkey, 2016, s. 1

229 A.k., s.2.

230 A.k., s.12.

estetikli ve enerji tasarruflu olarak yükseltmenin” hedeflendiği, Uygulama mekanizmalarını güçlendirerek, afet risklerini azaltacak, esnek binalar ve altyapı inşa edilmesinin diğer önemli hedefler arasında olduğu belirtilmiştir.231

Kalkınma Bakanlığınca 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin uygulanmasına yönelik hazırlanan rapor bir bütün olarak ele alındığında Türkiye’nin 2030’da hedeflenen 17 ayrı hedefi yerine getirmede oldukça kararlı olduğu, bu durumun diğer birçok uygulamayla birlikte ulusal kalkınma planlarına da yansıtıldığı, sürdürülebilir yerleşimler ve konut açısından ele alındığında da bakış açısının değişmediği, ancak ulusal uygulamalarda bu taahhütlerin çok azının gerçekleştiği görülmektedir.

Türkiye’nin yapı malzemeleriyle ilgili yukarıdaki birçok uluslararası toplantıda sözü edilen çevresel etkisinin araştırılması, kirlilik tespitiyle ilgili veri tabanı kurulması, bunlarla ilgili kurumsal yapılanma gibi birçok öneri halen gerçekleşmemiştir.

Sürdürülebilir kalkınma kavramının doğrudan kullanıldığı ve kavramın etkilediği, başta hükümetler olmak üzere temsili olarak geniş bir yelpazede katılımın sağlandığı uluslararası nitelikte yapılan toplantılarda alınan karar ve tavsiyelerin, Türkiye’de konutla ilgili ulusal ve bölgesel yansımaları olmuştur. Sürdürülebilirlik kavramı Türkiye’de önemli toplantılara, stratejik planlara ve planlamaya da konu edilmiştir. Bu çerçevede yapılan toplantı ve çalışmalarda konut mutlaka ele alınmış, konutu doğrudan etkileyen sürdürülebilir kentleşme ve planlama da değerlendirilmiştir.

Uluslararası toplantılara geniş bir katılım gösteren, yapılan toplantılarla ilgili katılım öncesi ve sonrası raporlar hazırlanan Türkiye’de bu çalışmaların; özellikle kamusal ve bilimsel alanda bilgi birikimi ve kapasite artmasına katkı sağlaması kaçınılmazdır.

231 A.k., s.20.

Ancak; küresel ölçekli toplantılarda ülkelerin verdiği sözler, taahhütler ve onayladığı metinler olsa da, bunların uygulanması ulusal bazda oluşan kararlılıkta kendini göstermektedir. Aksi takdirde konut ve yerleşim alanları konusunda Türkiye örneğinde olduğu gibi alınan kararların tam tersi uygulamalarla da karşılaşılabilmektedir. Türkiye ilerleyen bölümlerde görüleceği üzere yapı malzemelerinin çevreselliği ve kaynak kullanımı başta olmak üzere uluslararası alanda alınan birçok kararı uygulama kararlılığı göstermemiştir. Türkiye’de yapı malzemelerinin yukarıdaki birçok uluslararası toplantıda sözü edilen çevresel etkisinin araştırılması, kirlilik tespitiyle ilgili veri tabanı kurulması, bunlarla ilgili kurumsal yapılanma gibi birçok öneriden hala uzak olduğu söylenebilir.

Uluslararası toplantılarda alınan karar ve tavsiyeler, konutla ilgili stratejik planlamalara konu edilmiş, bilimsellik ve tecrübe kazanımı olarak belli bir kapasite gelişimine neden olmuştur. Sürdürülebilirlik ve konut ekseninde yapılan uluslararası ve ulusal toplantılara katılımın sağlanması, kaçınılmaz olarak konuta bilimsel ve sosyal bakış açısını zenginleştirmiştir. Ancak bugüne kadar evrensel ve ulusal nitelikte yapılan çalışmaların, stratejik planların Türkiye’nin konut açığını kapatmada bir fırsata dönüşmesi olanaklı olmamıştır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE KONUT İLİŞKİSİ Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma ve konut arasındaki ilişkiyi ortaya koyabilmek için öncelikle mevcut durumun ne olduğunu ortaya koymak gerekir.

Konutla ilgili düzenlenen yasal mevzuat, konut yapımıyla ilgili kamusal aktörlerin konuta bakış açısı ve uygulamaları, sürdürülebilir kalkınma ekseninde yapılan ulusal toplantılar ve stratejik planların ele alınması konutun sürdürülebilirlik ekseninde irdelenmesi için gereklidir. Ayrıca konut yapım sürecinde kullanılan yapı malzemelerinin ekolojik unsurlar taşıması, gelecek nesillere hizmet edebilecek dayanım ve estetik sağlaması sürdürülebilir konut açısından önemli unsurlardır. Çalışmamızın üçüncü bölümü bu çerçevede incelenmiştir.