• Sonuç bulunamadı

1.2. Konut

1.2.1. Konutun Sürdürülebilir Kalkınmadaki Yeri

Konut bir ülkede tek başına ortaya çıkan bir olgu değildir. Konutun ülkedeki ekonomik, sosyal, toplumsal gelişmelerle ve coğrafik koşullarla doğrudan bağı vardır.

Bu bağların özellikleri ve gelişimi bilimsel bir gözlemle ele alınıp konut yapımının çevresel etkileriyle birlikte bütünsel bir yaklaşımla değerlendirildiğinde sürdürülebilir bir konutun niteliklerine ulaşılır. Bu unsurlar aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla örtüşmektedir.

29 Elverişli Konut Hakkı Bir İnsan Hakkıdır, TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Kent İzleme Merkezi (KİM), Ankara, 2013, s.5.

30 A.k., s.5.

31 Bkz. BM, 4 No’lu Genel Yorum: Yeterli Konut Hakkı, (Sözleşme 8. Madde), Altıncı Oturum, 1991

32 09.11.1982 tarihli ve 17863 Sayılı RG

Konut gerek yapımı aşamasında gerekse de konutun kullanıldığı süre içerisinde alım ve satımından kaynaklanan potansiyel değeri ile ekonomide önemli bir yere sahiptir. Konut üretimi sırasında ve insanlara hizmet ettiği süreç içerisinde kullanılan enerji ve kaynak tüketimi, ekonomik büyüklüğün ve etkinliğin önemli bir bölümünü oluşturur. İnşaat sanayinin önemli bir kolu olan konut sektörü; Türkiye’de ve birçok ülkede ekonominin lokomotifi olarak nitelendirilmektedir. Konut yapımıyla, alım satımıyla ilgili birçok veri ulusal ekonomilerdeki ticari görünümle ilgili kestirimleri ortaya koyar. Konutla ilgili veriler ekonomik durumun ve görünümün yönünü belirlemede en önemli araçlardan biridir. Konutun çevresel etkileri ele alındığında ise son yıllarda kaçınılmaz olarak betonun yarattığı çevresel kirlilik kamuoyu tarafından sorgulanır hale gelmiştir. Ancak halen çevre kirliliği denilince akla petrol, kimya, rafineri veya tarımsal iş kolları gelirken inşaat sektörü doğrudan çevreyi etkileyen etkinlikleri konusunda kendisini saklamayı başarmıştır. Oysa konut; üretim planlaması yapılmasından itibaren çevreyle doğrudan etkileşime giren ve doğal kaynakları yoğun biçimde kullanan, kayda değer bir ekonomik boyutu olan iş koludur. Bu bağlamda konut sektörü; ekonomi ve çevreyle doğrudan bağlantılı olduğundan, sürdürülebilirlik ekseninde irdelenmesi gerekir.

Konut veya bina yapımı ile sermaye birikimi arasında doğrudan bir ilişki vardır.

İnsanlar geçmişte refah seviyelerinin en yüksek olduğu ve sermaye birikiminin yoğun olduğu dönemlerde en göz alıcı ve kalıcı eserlerini yapmışlardır. Konut yapımının kültürel ve toplumsal boyutlarının yanı sıra sermaye birikimi ve kalkınmayla doğrudan bağı olduğu bir gerçektir. Kalkınmaya ilişkin göstergelerin konut yapımını ve koşullarını doğrudan etkilediği söylenebilir. Konut yapımının ekonominin birçok dalına etki ettiği gerçeği de göz önüne alındığında ekonomi ile inşaat sektörü ve konut yapımı arasında güçlü bir bağ vardır.

Konut gereksinimini karşılamak üzere devletçe gerçekleştirilen yasal ve yönetsel düzenlemeler, konutla ilgili kamu kurumlarının uygulamaları, ulusal bilincin yarattığı kültürel ve toplumsal bakış açısı, konutta kullanılan malzemelerin ve enerjinin niteliği bütün olarak bir ülkenin konut politikasını oluşturur.

Sürdürülebilir kalkınma ekseninde konutun çevreye etkisi önemlidir. Konut gerek yapımı gerekse de barınma alanı olarak insanlara hizmet verdiği sürece çevreyle etkileşim içindedir. Kalkınmanın çevreci koşulları ve çevre değerlerini gözeten sürdürülebilir kalkınma ele alındığında buna koşut konut üretiminin niteliği de sorgulanabilir.

Konutların yapımında kullanılan malzemelerde afetler ve deprem gibi güvenlik kaygılarının yanı sıra çevre kaygılarının ne ölçüde dikkate alındığı bilimsel verilerle desteklenerek tartışılmalı, gelecek nesillere bırakılacak mirasların en önemlilerinden biri olan konutu geleceğe taşımanın yolları araştırılmalıdır. Gelecek nesillerin gerek çarpık kentleşme nedenleriyle gerekse de tekdüzelikten kurtulmak gibi nedenlerle yıkmak zorunda kalacakları her konut geleceğe aktarılan çevresel bir yüktür.

Sürdürülebilir kalkınma açısından son derece önemli olan konutun tüm ögeleriyle birlikte ekolojik döngüye katılabilmesi, çevreye gerektiğinde geri dönebilmesi ve çevreci konutların yapımına olanak sağlanması çevre açısından son derece önemlidir.

Konutlar; yapımından insanlara barınak olarak hizmet ürettiği süreç içerisinde çevreyle belki de en çok etkileşim içerisinde olan ögelerden biridir. Konut yapıldıktan sonra da içinde barındırdığı insanların faaliyetleri nedeniyle (konutta enerji kullanımı, konutun onarımı için kullanılan malzeme) neredeyse canlı bir organizma gibi doğa ile ilişki halindedir. Konut yapımı doğal kaynak kullanımını gerekli kılan bir eylemdir. Bu durumda tekrar kullanım, geri dönüşüm gibi çevresel unsurların konutta dikkate alınması gerekir. Konut yapımı kaynak kullanımını gerekli kılar. Konut yapımında

kullanılan yapı malzemelerinin imalatı sırasında ve konut yapıldıktan sonra ısınma ve soğutma esnasında meydana gelen sera gazı emisyonları ekolojik dengeleri doğrudan ilgilendirir. Bu durumda çevreyle uyumlu, çevreye duyarlı konutları aramak, kaynak tüketimini bilinçli olarak yönetmek, sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla çelişmez. Bu konuda yapılan yasal ve yönetsel düzenlemeler, toplumsal bakış açısı da konut açısından önemlidir. Konutla ilgili emisyonların azaltılması ve doğal kaynakların sınırlı kullanılmasının sağlanması gereği tekrar kullanım, geri dönüşüm gibi ekolojik değerler, sürdürülebilir konut politikalarının yapı taşları gibidir.

Çoğulcu demokratik rejime sahip olan bir ülkenin ekonomisi de çoğulculuğu ve alternatif üretim biçimlerini içinde barındırmalıdır. Bu ise konut bunalımını gidermek için kullanılabilecek her yöntemden yararlanmayı zorunlu kılar. Kaçınılması gereken konutun salt kazanç haline dönüştürülmesi ve toplumsal hizmet yönünün ve sosyal çözüm araçlarından birisi olduğunun göz ardı edilmesi, ekolojik değerinin hesaba katılmamasıdır.33

Konutlar içinde oturanlara fiziksel ve sosyal bir içsel çevre sunarken, dış çevreyi de etkilerler. Dış çevreyle olan bu etkileşim konut hizmet verdiği süre içinde devam eder. Konutların bölgesel ve küresel olmak üzere 2 ana eksende çevresel etkileri vardır.

Bölgesel olarak yapımı sırasında kaynak kullanımından dolayı doğal çevrenin bozulmasına neden olur. Küresel olarak ise konutlar yapı malzemelerinin üretimi ve enerji kullanımından dolayı karbondioksit emisyonuna neden olur.

Konutların çevresel etkisi, yapının tüm yararlanma süresi göz önüne alınarak;

yapı malzemeleri ve bileşenleri, plan, yapım, kullanım ve bakım, yıkım ve atık bertarafı ve yeniden kullanım gibi bütünsel bakış açısını yansıtan kararlara bağlıdır.

33 http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/42/1/rusenkeles.pdf, s.7. (E.T.: 05.11.2017)

Şekil 1-Konutun Çevresel Etkisi34

Yukarıdaki şekilde konutun her aşamasında çevreyle etkisi ortaya konulmuştur.

Şantiye başlangıcından yıkılana kadar olan süreçte ortaya çıkan etkiler görülmekle birlikte yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan malzemenin de geri dönüşümünün mümkün olması çevresel koşullara katkı sağlayacaktır.

Türkiye’de de gelinen süreçte yoğun bir konut yapımı devam etmektedir. 2002 yılından bu yana Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca derlenen veriler bu durumu ortaya koymaktadır.35 İnşaat Sektörü 2011 yılı itibariyle Türkiye’deki toplam istihdamın

%6,9’unu (1.676.000 kişi) tek başına oluşturmuştur.36 Bu rakamlara inşaat yan sanayinde (boya ve çimento sanayi) çalışan işkolları dahil edildiğinde oranın çok daha yüksek olduğu sonucuna varılabilir.

34 D.J. Harris, “A Quantative Approach to The Assesment Of The Environmental Impact of Building Materials, Building and Environment”, 34(6); 752, (aktaran) Nalanie Mithraratne, Brenda Vale, Robert Vale, Sustainable Living, The Role Of whole Life Cost and Values, Elsevier, 2007, s.97.

35 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü 06.01.2016 tarihli ve 05618723 sayılı yazı ekindeki Yapı Denetim Dairesi Başkanlığı 2015 yılı Birim Faaliyet Raporunda 2015 yılı sonu itibariyle 356 bin adet işin denetlendiği, 635 milyon m2 inşaat alanının denetlendiği belirtilmiştir.

36 İstihdam Edilenlerin Yıllar ve Cinsiyete Göre İktisadi Faaliyet Kolları (tüik.gov.tr)

2014 yılında büyüme yavaşlamasına rağmen inşaat sektöründeki ekonomik göstergelerin önemli bir parçası olan istihdam artmaya devam etmiş, 2014 yılı itibariyle toplam sektördeki %7,5 paya karşılık gelen 1.975.000 kişi ile bugüne kadarki en yüksek istihdam seviyesine ulaşmıştır.

Şekil 2-İstihdamın Sektörlere Göre Dağılımı37 (Eylül 2013-Eylül 2014) pay %

Çizelge 1- İnşaat Sektörü ve GSYH Karşılaştırması (2002-2016)38 Yıllar GSYH

(Cari Milyon

TL)

Gelişme Hızı

(Sabit-%)

İnşaat Sektörü (Cari-Milyon TL)

Gelişme Hızı (sabit

-%)

2002 359.359 6,4 16.286 17.7

2003 468.015 5,6 21.654 13,8

2004 577.023 9,6 30.820 21,3

2005 673.703 9,0 37.583 15,0

37 Türkiye İstatistik Kurumu, (aktaran) Türk Yapı Sektörü Raporu 2014, Yapı Endüstri Merkezi A.Ş, İnşaat Malzemeleri Sanayisi, s.30. http://www.yapi.com.tr/turkyapisektoruraporu2014/files/assets/basic-html/page30.html (E.T.:31.10.2019)

38 Türkiye İstatistik Kurumu, (aktaran) Türk Yapı Sektörü Raporu 2016, Yapı Endüstri Merkezi A.Ş, İnşaat Malzemeleri Sanayisi, s.30.

http://www.yapi.com.tr/TurkYapiSektoruRaporu2016/files/assets/basic-html/index.html#32 (E.T.:31.10.2019)

2006 789.228 7,1,9 49.816 25,6

2007 880.461 5,0 59.797 10,6

2008 994.783 0,8 67.981 -4,7

2009 999.192 -4,7 56.157 -15,9

2010 1.160.013 8,5 70.701 17,1

2011 1.394.477 11,1 100,016 24,7

2012 1.569.672 4,8 117.433 8,3

2013 1.809.713 8,5 145.908 14,0

2014 2.044.466 5,2 165,654 5,0

2015 2.333.529 6,1 190,614 4,9

2016/9 1.842.170 2.4 160.543 7.4

Yukarıdaki çizelgede GSYH ile İnşaat sektöründen kaynaklı cari tutar aynı yerde ele alınmıştır. GSYH deki genel durumla onun bir bileşeni olan inşaat sektöründeki ilişki ortaya konulmaktadır. Bu ilişki incelendiğinde inşaat sektörünün sabit gelişme hızının son 11 yıl içerisinde 2008, 2009 ve 2012 yılları dışında ekonominin genel görünümünün üzerinde (GSYH) gelişme gösterdiği, 2008 ve 2009 yılları ele alındığında ise ekonomideki genel yavaşlamanın inşaat sektörü üzerindeki yansımalarının daha şiddetli olduğu görülmektedir. Bu durum her ne kadar Türkiye’de inşaat sektörü lokomotif sektör olarak nitelense de ekonomideki genel gidişten kendisini soyutlayamadığı, aslında sektörün daha çok yatırıma dayalı bir iş kolu olduğundan diğer sektördeki gelişmelere ve sermaye hareketlerine doğrudan bağlı olduğu, ekonomik yavaşlama veya küçülmelerin yapı sektörünü olumsuz yönde fazlasıyla etkilediği görülmektedir.

Konutun ekonomik etkileri üzerinde ekonomistlerin kendi aralarında görüş ayrılıkları vardır. Bu konudaki görüşler iki ayrı grupta kümelenir. Birinci gruptakiler;

genel olarak konut yatırımlarının dış ticarete dönük katma değer sağlamaması, özellikle betonarme çelik örneğinde olduğu gibi başka alanlarda daha yüksek katma değer yaratabilecek kaynakların verimsiz kullanılması gibi nedenlerle ekonomik kalkınmaya az etki yaptığını savunurlar. Diğer gruptakiler ise inşaat sektörünün yapı gereçleri, binada kullanılan ahşap ikincil ürünler, boya endüstrisi, mobilya sektörü gibi sektörleri de destekleyerek ekonomiyi canlandırdığı, ekonomik kalkınmaya olumlu etki yaptığını öne sürerler. Ancak unutulmaması gereken önemli bir hususta inşaat sektörünün kendisini destekleyen tüm endüstriyel kollarla birlikte istihdamda önemli bir paya sahip olmasıdır. Özellikle sosyal ve toplumsal politikalarla yakın ilgisi olan ulusal istihdamın artması, ileriki yıllarda konut ve konutla ilgili alt yapı yatırımlarına duyulan iş gücü gereksinimiyle yakından ilgilidir.39

Konutlar aynı zamanda kredi kullanmaya olanak sağladığından dolayı bankacılık sisteminde önemli bir yere sahiptir. Konut satın almak isteyen kişiler yapacakları alım karşılığında bankalardan kredi talebinde bulunurlar. Kişi veya tüketici borcu yurttaşların kişisel olarak sahip oldukları borca karşılık gelen para tutarıdır. Borçlar; ev kredisi, taşıt kredisi, kredi kartı borcu ve tüketicilerin aldığı başka türde ödünç alınan paralar olabilir.

Türkiye’deki kişisel borçların büyük bölümü ev kredilerinden oluşmaktadır. 2013 yılında kullanılan tüketici kredileri oranına bakıldığında en büyük kredi oranının %22,1 ile konut kredileri olduğu, bunu %19,5 ile ihtiyaç ve diğer tüketici kredilerinin takip ettiği görülmektedir.40 Öyle ki konut kredi sistemini düzene koymak üzere diğer kredi sistemlerinden ayrışan ve kanunla düzenlenen özel bir kredi sistemi olan mortgage

39 Ruşen Keleş, 100 Soruda Türkiye’de Kentleşme, Konut ve Gecekondu, Cem Yayınevi, İstanbul, 2015 s.262.

40 Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü-Mart 2013, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Ankara, 2013, s.5.

sistemi41 de konut alım satımında kullanılmaktadır. Çeşitli ülkelerde konut satın almak için kullanılan mortgage sistemi Türk konut sistemine 2007 yılında yapılan yasal düzenlemeyle girmiştir.42 Burada finans sektörü verdiği kredi karşılığında taşınmazı ipotek ederken, uzun süreli ve diğer faiz tutarlarından daha düşük tutarda alıcıya finansal katkı sağlamaktadır. Devletin hedeflediği ise konut alımının kolaylaştırılması ve hızlandırılması amacıyla kredi piyasasını zenginleştirecek bir altyapı oluşturmaktır.43 Konut alımındaki amaç sadece barınma maksatlı olmayıp, konutun ticari bir yatırım aracı olarak değerlendirilmesi de gözetilmektedir. Konutların değeri arttığı sürece kişilerin krediyi ödeyebilme olanağı konutların fiziksel varlığının değeri ile karşılanır. Konutların değerinin düşmesiyle de problemler ortaya çıkar. Yükümlülükler borçları dengeleyemez olur. Resesyonun (durgunluğun) olduğu durumlarda gelirin düşmesiyle birlikte konut sahiplerinin veya alacakların mali hareketleri kararsızlaşır.

Konut satışları düşer. Bu durum ekonomilerde durgunluğa hatta çöküntüye yol açabilir.

Avrupa Birliğinin 4. büyük ekonomisi olan İspanya’da 2012 yılında buna benzer bir durum yaşanmış, konut fiyatlarının %40 oranında düşmesiyle 1 trilyon avro konut kredisi kullandıran İspanya bankacılık sistemi likidite sıkıntısına düşmüştür. Piyasa ekonomilerinde barınma sorununun ötesine taşınan ve konutu sadece ekonomik varlık ve değişim değeri gibi gören ticari bakış açısı, bazen de aynı sistemin getirdiği ağır finansal sonuçlara maruz kalmaktadır. 44 Mortgage sisteminin konut edinmede sağladığı avantajlı yapı, sistemden daha fazla finansal karlılık sağlamak isteyenler tarafından istismar edilebilmekte, bu da bazen küresel ölçekte ülkeleri mortgage krizi olarak adlandırılan finansal sorunla karşı karşıya getirmektedir.

41 Mortgage bir malın kendisinin güvence olarak gösterilerek, ödünç alınan parayla satın alınması anlamına gelen iktisadi terimdir.

42 06.03.2007 tarihli ve 26454 sayılı RG

43 Mustafa Topaloğlu, “Türkiye’de Mortgage Sistemi ve Ekonomik Kriz Açısından Değerlendirilmesi”, International Conference On Eurasian Economies 2011, s.457.

44http://blog.milliyet.com.tr/ispanya-ekonomisi- kurtulabilecek-mi-- drali-topcubasi /Blog/ ?BlogNo

=36116650 (E.T.: 05.11.2017)

Diğer endüstri kollarında olduğu gibi inşaat endüstrisinin de çevreyle ilgili sorumlulukları vardır. İnşaat endüstrisinin; yapım işinin etkinliğini sağlaması, kaynakları en verimli biçimde değerlendirmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanması ve sözleşme dökümanlarındaki düzenlemelerle çevrenin gözetilmesi yönünde çaba göstermesi gerekir.45 Bunun sektörel bazda gerçekleşmesi için de kültürel bakış açısının yanı sıra kamusal teşvik ve caydırıcılık önlemlerinin alınması gerekir.

Kültürel ve sosyal bilincin geliştiği ülkelerde yapılan işin çevreye bıraktığı olumlu veya olumsuz etki, işe emeği ile katkıda bulunanlar üzerinde de bir değer taşır. Çevreyi kirletme yerine çevreye katkıda bulunan işlerin yapılması inşaat emekçilerinin de üzerinde moral değerleri bakımından olumlu etkiler bırakacaktır.

Sürdürülebilir kalkınma kullanılarak çevreyle ilgili kâr amaçlı eylemlerin devam etmesine yönelik perdeleme yaratıldığına ilişkin kaygılar, kavramın ortaya çıktığından beri devam etmektedir. Bu kaygılar konut için de geçerlidir. Konutun geri dönüşebilir olması ve hizmette kaldığı süreç içerisinde ısıl gereksinimleri için (ısıtma ve soğutulma) en az düzeyde emisyon üretmesi koşulları sürdürülebilir bir konut için yeterli görünmekle birlikte yapılan her konutun ne kadar ekolojik özellikler taşırsa taşısın doğal çevreyi değiştirdiği, doğadan bir şeyler kopardığı göz ardı edilmemelidir.

Konutun karı gözeten değişim değeri yerine en insani gereksinim olan barınma ve kullanım değerinin gözetilmesi, konutun çevreyle olan bütünleşmesine olanak sağlayacaktır. Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde konutun ekolojik değeri yerine rant ve nicel ekonomik değerleri hala ön plandadır.

Şirketler inşaat etkinliklerinde, konut yapımında ve diğer alanlarda doğal varlıkları ve madenleri tüketmeye, su kaynaklarını maden atıkları, yapım faaliyetleri ve çeşitli kimyasallarla kirletmeye devam etmektedirler. Yerleşik kültürler ve sakinleri

45 Thomas E. Glavinich, Contractor’s Guide to Green Building Construction, John Wiley and Sons, USA, 2008 s.2.

topraklarından zorla çıkartılırken bu şirketler endüstri topluluğunun fosil yakıt bağımlılığını desteklemektedir. Şirketlerin kâr etme amacı; güç odaklarının etkisiyle adaletin, insan hakları veya çevre bütünlüğünün üstüne yerleştirilmeye çalışılmaktadır.46

Gelişmekte olan ülkelerde konut kullanım kapasitesi ve kullanılan malzeme, toplum arasında farklılaşmaya yol açmış, konutların derme çatma yapıldığı, alt yapı olanaklarının sınırlı veya olmadığı varoş semtleri bir bölgede toplanırken, zenginliği ve refahı gösteren lüks konutlar ayrı bir bölgede toplanmış, yaşanılan konutlar ve semtler sosyal statünün ve farklılaşmaların simgesi haline gelmiştir. Bu bağlamda konut yalnızca içinde yaşanılan mekânlar olmaktan çıkmış, adaletli bir gelir paylaşımının olmadığı ve gelir dağılımındaki eşitsizliği ve çarpıklığı en belirgin biçimde ortaya koyan sosyal süreçlerin varlığı ve kanıtı durumuna gelmişlerdir. Gelişmiş ülkelerde de durum çok yaygın olmasa da bundan farklı değildir. Gelir dağılımındaki eşitsizlik;

konut yapım ve görünümüne doğrudan etki etmektedir. Burada aşırı kaynak tüketimine neden olan, gereksinimlerden ziyade isteklere dayalı olarak gerçekleştirilen pahalı konutlar da çevresel açıdan sorgulanmayı en çok gerekli kılan konutlardır.

Kentlerde halen yüzbinlerce kişi gecekonduların altyapıdan yoksun sağlıksız koşullarında yaşamaya devam ederken özellikle TOKİ gibi kamusal bir örgütlenmenin rant değerleri kullanarak çevresel değerler açısından savunulamayacak büyük ve lüks konut yapımına yönelmesi, yaptıranların bunu karşılayacak olanakları olsa bile ülkenin ekonomik kaynakları ve kalkınma öncelikleri ele alındığında savurganlıktan başka bir anlam taşımaz. Bu nedenle toplum yapısını iyi bilen Türk mimar ve mühendislerine düşen görev İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya gibi kapitalist ülkelerle, Rusya, Macaristan ve Romanya gibi eski sosyalist ülkelerde görülen tiplerde bir ailenin yeterli

46 “Statement of the International Peoples' Tribunal on Human Rights and the Environment: Sustainable Development in the Context of Globalization”, Alternatives, 23:1, 1998, s.117.

yaşam koşullarını karşılayan, 60-70 m2 ye sığdırılabilen konutları geliştirmeleri ve bunu halka tanıtıp benimsetmeleridir.47

Bir kişinin ekolojik ayak izi boyutu sadece gelirine bağlı değildir. Onun harcama boyutunu da bağlıdır. Konutun yapım tekniği ve kent içindeki yeri ana bileşenler olup;

evin büyüklüğü ve ev sakinlerinin ulaşım gereksinimleri de ekolojik değerlere etki etmektedir. Yoğunluğun ve yoğun yerleşimin olduğu şehirlerde; arazinin etkin kullanımı ve toplu düzenlenen alt yapı, düşük ulaşım ve ısınma gereksinimleri daha az ekolojik ayak izine neden olmaktadır.48

Toplumun ve konut sakinlerinin bilinçli talepleri konut piyasasını, konut büyüklüğünü ve konutun çevreci boyutunu etkileyecektir. Burada kişilerin temel taleplerindeki belirgin değişim önemlidir. Toplumun çekirdeğini oluşturan bireylerin kişisel tercihlerdeki akılcı değişim, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmak üzere atılan önemli bir adım olacaktır.

Konutta en çok tartışılan konulardan birisi de konutların yoğunluğudur.

Planlamada yoğunluğun artırılmasının doğal çevreye olumlu veya olumsuz etkileri planlamacılar arasında tartışılmaktadır. Şehrin fiziksel planlaması konut dışında arazinin diğer kullanım şartlarını da kapsar. Bu bağlamda planlamacılar; kentin kırsal alandaki etkisini azaltmak ve konut yanında endüstri ve alışveriş alanları oluşturmak için yoğunluğu artırmanın yolunu ararlar. Bina ve konut tek başına en yaygın kentsel arazi kullanımıdır. Bina yoğunluğu sürdürülebilirlik açısından son derece önemlidir.

Yoğunluk; arazi kullanımının yoğunluğu ve şehir gelişimi için gerekli olan toprak miktarını gösterir.49 Yüksek katlı ve yoğunluklu konut yapımı sürdürülebilir kalkınma açısından istenmeyen sonuçlar içerebilir. Bu tür konutlar maksimum güneş ısısını almak

47 Ruşen Keleş, 100 Soruda Türkiye’de Kentleşme, Konut ve Gecekondu, a.g.k., s.273-274.

48 Mathis Wackernagel, Williams E. Rees, Our Ecological Footprint, Reducing Human Impact On Earth, New Society Publishers, Canada, 1996, s.103.

49 Barry Goodchild, “Housing design, urban form and sustainable development: reflections on the future residential landscape”, Town Planning Review, 65:2, 1994, s.144.

olan pasif güneş tasarımında yükseklikleri nedeniyle gölgeye sebebiyet vererek güçlükler ortaya çıkarabilir. Yüksek katlı binaların yapımı esnasında yoğun enerji kullanımı da göz ardı edilmemelidir.50

Konut yapım politikalarının toplumsal ve sürdürülebilir koşulları oluşturulmadığı, konutun sadece kâr etmeyi ilke edinmiş yüklenici veya inşaat sanayindeki kâr amaçlı iş kollarına teslim edildiği takdirde sürdürülebilir konut üretmek olanaklı değildir. Konuttan kar etmeyi hedefleyen grupların konut politikaları

Konut yapım politikalarının toplumsal ve sürdürülebilir koşulları oluşturulmadığı, konutun sadece kâr etmeyi ilke edinmiş yüklenici veya inşaat sanayindeki kâr amaçlı iş kollarına teslim edildiği takdirde sürdürülebilir konut üretmek olanaklı değildir. Konuttan kar etmeyi hedefleyen grupların konut politikaları