• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE TEORİK YAKLAŞIM

1.1. Kavramsal Çerçeve

1.1.1. Milliyetçilik Kavramı

Milliyetçilik kavramıyla ilgili olarak literatürde çok fazla sayıda bilimsel çalışma mevcuttur. Ancak bu kadar kapsamlı çalışmalara rağmen, kavramın ortaya çıkışı, geçirdiği tarihsel dönüşümler, kökeni, çeşitleri ve en önemlisi tanımı hususunda sosyal bilimlerde bir mutabakat sağlanmış değildir. Milliyetçilik kavramı, ortaya çıktığından beri birçok siyasal hareketin temel dinamiği haline gelmiştir. Muhtevasındaki özellikler nedeniyle her ideolojik eğilime, her türlü sosyal\ekonomik duruma ve her siyasal modele uygulanabilir olması, ona hem evrensel, hem de yerel bir kavram olma özelliği kazandırmıştır.41 Bu nitelikleri itibariyle milliyetçilik çok fazla sayıda bilimsel araştırmanın konusu olmuştur. Tanımı konusunda ise yaşanan sorunun nirengi noktasını, milliyetçiliğin, içine doğduğu toplumların özellikleri tarafından şekillendirilmesi durumu oluşturmaktadır. Dolayısıyla insan topluluklarının çeşitliliği, bir o kadar milliyetçiliklerin, hatta aynı toplum içinde farklı milliyetçilik anlayışlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Ayrıca Baskın Oran’a göre milliyetçilik kavramı üzerinde mutabakat oluşmamasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Oran, milliyetçiliğin karmaşık bir doğaya sahip olduğunu ve bu karmaşıklığın asıl sebebinin, dünya üzerinde milliyetçiliğin farklı noktalarda farklı biçimlerde doğuşunda aranması gerektiğine vurgu yapar. Bu nedenden dolayı milliyetçilik üzerine araştırma yapan akademisyenler, birbirlerinden farklı tanımlamalar yapmaktadırlar. Farklı çalışmalarda, milliyetçiliğin belirli öğeleri (örneğin milli dil, din) ön plana alınarak, belirli bir simgeye (örneğin milli devlet) ve belirli işlevlere (örneğin milli birliği kurmak) göre tanımlama uğraşlarında, birinin milliyetçiliğe dâhil ettiği özellik, diğerleri tarafından dışarıda bırakılabilmektedir.42

Milliyetçilik, milli hislere dayalı duygu, tutum ve davranış biçimleri bakımından çok eski dönemlere kadar geri götürülebilse de, bir ideoloji ya da siyasi hareket olarak modern dönemlere ait bir olgudur.43 Kavram, Batı Avrupa’da Endüstri Devrimi ve onun neticesinde yaşanan gelişmelerin (aşırı nüfus, zaman ve uzaklık mefhumlarının sorun olmaktan çıkması, bilgiye ve habere rahat ulaşma gibi) sonucunda, modern siyasal

41

Büşra Ersanlı, “Milliyetçilik Teorileri: Avrasya’da Siyaset ve İlişkiler”, Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı 75, 2003, s. 123.

42

Baskın Oran, Atatürk Milliyetçiliği: Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme, Ankara: Dost Kitapevi, 1998, s. 1-2.

43

Köksal Şahin, “Bir İdeoloji Olarak Milliyetçilik”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı 12, (Mayıs 2007), s. 2,

23

kurumların doğuşuna müteakip ortaya çıkmıştır.44 Bir başka ifadeyle, milliyetçilik Avrupa kıtasında, tarihsel gelişim süreci içinde, geleneksel toplum biçiminden modern toplum biçimine geçiş sürecinde ortaya çıkan siyasi bir harekettir.45 Özellikle 1789 Fransız Devrimi sonrası dönemde milliyetçilik, devrimci bir ideoloji olarak bütün yönetimleri doğrudan etkilemiştir.46

1.1.1.1. İdeoloji Olarak Milliyetçilik

Bir ideoloji olarak milliyetçilik düşüncesi, çeşitleri açılardan birbirlerine alternatif olacak düzeyde öylesine mühim farklılıklar göstermektedir ki, çoğu zaman onu tek bir yaklaşımla açıklamak imkânsızdır. Bunun en önemli sebebi ise milliyetçiliğin rengini bağlamından alan bir değişkenliğe sahip olmasıdır. Bu istenildiği kadar yönlendirilebilen ve şekil verilmeye gayet müsait olan inanç, hissiyat ve sembollerden oluşan dokuyu anlamak, sadece her bir özgül durum içinde mümkündür. Bunun yanında milliyetçiliğin diğer ideolojilerle olan ilişkilerinin de irdelenmesi gerekir. Erken dönem Batı milliyetçilikleri incelendiğinde, bu tür milliyetçiliklerin, Fransız Devrimi’nin etkisiyle daha liberal tonlar taşıdığı görülmektedir. Buna karşın 20. yüzyılın ilk yarısındaki milliyetçiliklerin büyük çoğunluğu, otoriter, anti-demokratik ve faşist eğilimler taşıyan aşırı tutucu ideolojilerle eklemlenerek şekillenmiştir. Bunun en güzel örnekleri; Almanya’daki Nasyonal Sosyalizm, İtalya’daki Faşizm ve İspanya’daki Frankoculuk olarak karşımıza çıkmaktadır.47 Bu örneklerin yanında, Asya ya da Afrika’da –Çin Hindi, Mısır, Cezayir, Suriye ya da Irak’ta – sol hareketlerle eklemlenen ve başarıya ulaşan milliyetçilikler sayılabilir.48

Farklı ideolojilere eklemlenen milliyetçilik, eklemlendiği ideolojiden ilham alarak kendisini, eklemlendiği ideolojinin karşısındaki düşüncelere göre konumlandırmaktadır. Delannoi’ye göre milliyetçi olarak nitelendirebileceğimiz birçok politika, temel olarak bir şeye karşı yürütülmüştür. Örneğin Avrupa’da kilisenin üstünlüğüne, eski rejime, enternasyonalist Komünizme, modernleşmeci Batı’ya ve küresel emperyalizme karşı gibi. Milliyetçilik, bu açıdan bakıldığında, sadece bir tepki hareketi olarak

44

Hagen Schulze, Avrupa’da Ulus ve Devlet, Çev. Timuçin Binder, İstanbul: Literatür Yayınları, 2005, s. 145-146.

45

Ozan Erözden, Ulus-Devlet, İstanbul: Levha Yayınları, 2013, s. 128.

46

James G. Kellas, The Politics of Nationalism and Ethnicity, London: Macmillan Press, 1998, s. 35.

47

Mehmet Karakaş, “Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği”, Doğu Batı Dergisi Milliyetçilik Cilt I, Sayı 38, (Ağustos-Eylül-Ekim 2006), s. 58-59.

48

Isaiah Berlin, “Volksgeist’ın Geri Dönüşü: İyi ve Kötü Milliyetçilik”, Ed. Nathan Gardels, Yüzyılın Sonu, Çev. Belkıs Çorakçı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2003, s. 78.

24

görülmemelidir. Birbirlerinden farklı birçok duruma karşı verilen bu tepkilerin neticesinde, milliyetçilik bütüncül bir ideolojik öbek olarak tanımlanamaz. Aksine başka ideolojilerle eklemlenerek melez bir görünüm alır.49

Bu yapısından ötürü milliyetçilik, her zaman farklı terimlerle iç içe olan bir zincirin içindeki halka gibidir. Yurttaşlık, yurtseverlik, popülizm, etnisizm, etnosentrizm, yabancı düşmanlığı, şövenizm ve emperyalizm gibi terimler, bu zincirin diğer önemli halkalarını oluşturmaktadır.50

Milliyetçiliği bu kavramlar tam olarak karşılayamamasına karşın, aralarındaki farklılıklar ve benzerlikler keskin sınırlarla ayrılmamıştır. Bu açıdan muğlâklık, bütün milliyetçiliklerin ortak özelliğidir. Milliyetçiliğin muğlâklığı, belirsizliği ve programatik bir içeriğe sahip olmaması, doğduğu toplumlarda potansiyel bakımdan genel bir destek sağlamaktadır.51 Bu da milliyetçiliğin hem gücüne hem de anlaşılabilmesinin zorluğuna işaret etmektedir.

Bir ideoloji olarak milliyetçilik, kendisini politik ve apolitik davranış ve hareket tarzı olarak ifade edebilmektedir. Politik olarak, milliyetçi ideoloji çerçevesinde hareket eden siyasal parti ve kurumlara destek biçiminde karşımıza çıkmasına rağmen, çoğunlukla apolitik biçimiyle gündelik hayatta sürekli yeniden kendisini üretmektedir. Örneğin futbolda milli takımlar arasında oynanan maçlar esnasında milliyetçi duygu, söylem ve davranışlar çok yoğun bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Ancak milli maçlarda yaşanan milliyetçilik, milliyetçi siyasal partilerin desteklenmesi noktasında çoğu zaman görülmemektedir. Örneğin Britanya adasının dört milli takımı bulunmaktadır. Futbol karşılaşmalarında hem İngiliz milli marşı olan “Tanrı Kraliçeyi Korusun” marşı, hem de kendi milli marşları söylenmektedir. İskoçyalılar; İngiliz marşının yanında, “Cesur İskoçya” marşını da yüksek bir sesle söylemelerine rağmen, Milliyetçi İskoç Partisi’ne çok fazla destek vermemektedirler.52 Çünkü milliyetçi ideolojinin doğası hem politik, hem de apolitik davranışlara sahiptir.

49

Gil Delannoi, “Milliyetçilik ve İdeolojik Kataliz”, Ed. Jean Leca, Uluslar ve Milliyetçilikler, Çev. Siren İdemen,

İstanbul: Metis Yayınları, 1998, s. 33.

50

Balibar, s. 62-63.

51

Eric J. Hobsbawm, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, Çev. Osman Akınhay, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2010, s. 209.

52

25

Yine de tüm belirsizliğine rağmen, milliyetçi ideolojinin genel çerçevesini çizmemiz gerekmektedir. Şahin’e göre milliyetçi ideolojinin temel esasları, siyasal, toplumsal ve ekonomik kategorilerle ifade edilebilir. Milliyetçiliğin mihenk noktasını, millet düşüncesi oluşturmaktadır. Toplumsal anlamda milliyetçi ideolojinin tartışma odağını, milleti tanımlayan kriterler oluşturmaktadır. Buradaki amaç, homojen bir millet oluşturmak için hangi kriterlerle millet olgusunun tanımlanması gerektiğidir. Ekonomik kategori olarak milliyetçiliğin amacı, milli bir ekonomi oluşturmaktır. Siyasi anlamda milliyetçiliğin iki amacı vardır. Bunlardan ilki, siyasal egemenliğin sahibi ve kaynağı olarak milletin kabul edilmesi ve millet zemini üzerine siyasal meşruiyetin inşa edilmesidir. İkinci olarak, milli-devlet düşüncesidir. Yani sınırlarını milletin yaşadığı coğrafyanın belirlediği, milli kimliğin biçimlendirdiği ve egemenliğin millette olduğu devlet anlayışıdır.53

1.1.1.2. Söylem Olarak Milliyetçilik

Her ne kadar milliyetçiliğin tanımı konusunda ortak bir mutabakata varılamadıysa da, çalışmanın diğer bölümlerinde 2002 sonrasındaki Türk Dış Politikası, söylem analizi ve sergilenen davranışlar bakımından inceleneceği için buna paralel bir tanımın benimsenmesi zorunluluk haline gelmektedir. Calhoun’un milliyetçilik tanımı bu konuda yol gösterici olabilir:

Milliyetçiliğin üç boyutu vardır. Birincisi, bir söylem olarak milliyetçilik. Yani dünyanın her yerinde insanları, özlemlerini ulus ve ulusal kimlik bağlamında düşünmeye ve o çerçeve içine yerleştirmeye götüren kültürel anlayışın ve retoriğin üretimiyle belli ortam ve geleneklerdeki belli milliyetçi dil ve düşünce türlerinin üretimi. İkincisi bir proje olarak milliyetçilik: Yani insanların ulus olarak algıladıkları toplulukların çıkarlarını, bir birleşim ya da tarihsel gelişme içinde, ya genellikle varolan bir devlete daha fazla katılarak ya da ulusal özerklik, bağımsızlık ve kendi kaderini tayin veya belirli toprak parçalarını birleştirme yoluyla ilerletmeye çalıştıkları, toplumsal hareketler ve devlet politikaları. Üçüncüsü, bir değerlendirme biçimi olarak milliyetçilik: Yani bir ulusun üstünlüğünü savunan siyasi ve kültürel ideolojiler, bunlar genellikle akımlarla ve

53

26

devlet politikalarıyla özdeşleştirilir, ancak bu şart değildir. Bu üçüncü anlamıyla milliyetçiliğe ahlaki bir yaptırım statüsü de verilmiş olur.54

Calhoun’a göre milliyetçiliği; sadece varolmaya devam eden etnik kimliklerin; sanayileşmeyle gelen kültürel ve siyasal değişimlerin; bütünleşik bir ekonomi ve devletin çeperindeki ekonomik eşitsizliğe gösterilen ayrılıkçı tepkilerin; eski seçkinlerden ya da komşulardan farklı oldukları iddiasındaki yeni seçkinlerin statü kaygılarının ve hınçlarının; kapitalist ekonomik ilişkiler içindeki devletleri meşrulaştırmaya yönelik bir ideoloji icadının ya da devlet kurmaya eşlik eden merkezileşme ve birliğini sağlama çabalarını pekiştirmenin bir sonucu olarak açıklamak gerçekçi değildir. Ona göre milliyetçiliğin herhangi bir tanımına başvurduğumuzda, tanımdaki belirli özelliklere ana değişken muamelesi yapılarak, indirgemeci bir yoruma gidilecek ve milliyetçilik kendinden daha küçük bir kavram haline gelecektir. Aynı zamanda Calhoun, bağımsız değişkenlerin ya da çeşitli özgül sebeplerin üzerinde duran çalışmaların aydınlatıcılığına vurgu yaparken, milliyetçiliğin dünyayı genel olarak nasıl şekillendirdiğini anlatmakta yetersiz kaldığını düşünmekte, bu yüzden de milliyetçilik retoriğinin önemli olduğunu öne sürmektedir.55

Calhoun’un, milliyetçiliğin bir söylem olduğunu dile getirmesi, ileride detaylı bir şekilde incelenecek olan Türk dış politikasındaki milliyetçi nosyonu göstermesi bakımından yararlı olabilir.

Calhoun gibi Balibar da milliyetçiliğin bir söylem olduğunu belirtmektedir. Balibar’a göre de milliyetçilik, devletin sembolik iktidar tekeli aracılığıyla millileştirme sürecini toplumsal yaşamın mikro alanlarına kadar yaymasına olanak sağlayan kategorileri, kavramları ve sınıflandırma ölçütlerini yaratan söylem stratejileridir.56 Pickel ise milliyetçiliği, milli birlik, milli kimlik, milli refah ve milli otantiklik gibi kategorik yönelimlerle açıklanan, kapsayıcı bir söylemsel yapı olarak ifade eder.57

Ayrıca bir söylem olarak milliyetçiliğin kendisini sürekli yeniden üretebilme gücü vardır. Aynı zamanda ileride daha ayrıntılı incelenecek olan milliyetçiliğin çok sayıda tipolojisi bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, “iyi” milliyetçilik ya da vatanseverlik olarak isimlendirilmesine karşın; bazıları da, “kötü” milliyetçilik ya da şovenizm olarak 54 Calhoun, s. 7-8. 55 Calhoun, s. 9-29. 56 Balibar, s. 63-64. 57

Andreas Pickel, “Explaining (with) Economic Nationalism”, TIPEC Working Paper 02/1, s. 6-8,

27

adlandırılmaktadır. Oysa bütün milliyetçiliklerin temelinde milliyetçi retorik bulunmaktadır.

Yine milliyetçiliğin söylemsel niteliği, onu uluslararası iletişimin en mühim meselesi haline getirmektedir. Uluslararası alanda yaşanan ya da uluslararası alanı etkileyen çatışmaların temelinde siyasi, ekonomik, dinsel ya da kültürel nedenler yatmaktadır. Ancak bu nedenler, çatışmaları tek başına açıklamada ya da kitleleri harekete geçirmede, milliyetçi söylem kadar işlev sahibi değildir. Bu açıdan milliyetçi söylem, çok boyutlu bir kavramdır. Etnik, kültürel, dinsel ve ekonomik birçok sorun karşısında milliyetçi retorik harekete geçebilmektedir.58

Bununla birlikte bir söylem olan milliyetçilik, diğer ideolojilerle çok rahat ortaklıklar kurabilmekte, bu da milliyetçiliği esnek ve güçlü bir yapıya kavuşturmaktadır. Bu çalışmada da milliyetçiliğin söylem tanımı kullanılacaktır.