• Sonuç bulunamadı

AK Parti’nin Kimlik Algısı: Hayali “İslami” Cemaatler

BÖLÜM 3: TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ TİPOLOJİLERİNİ TEMSİL EDEN AKTÖRLER VE DIŞ POLİTİKA ALGILARI EDEN AKTÖRLER VE DIŞ POLİTİKA ALGILARI

3.2. Muhafazakar Milliyetçiliğin Aktörü ve Dış Politika Algısı

3.2.1. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)

3.2.1.2. AK Parti’nin Kimlik Algısı: Hayali “İslami” Cemaatler

AK Parti’ye hakim olan ideolojik yönelimin, parti karar vericilerinin kimlik tasarımlarına ne şekilde yansıdığı üzerinde durulması gerekmektedir. Büke Koyuncu’ya göre AK Partili karar vericiler, Partiyi, muhafazakar demokrat kimliği nedeniyle “anaakım” (mainstream) olarak kabul etmekteler ve “Türkiye’nin kendi değerlerini sahiplendiklerini” belirtmektedirler. Böylece “AK Parti’nin farklı görüşleri birleştiren bir üst çatı olmak yerine, Türkiye’nin anaakımını temsil eden ve kendi değerlerini taşıma bahsinden hareketle kendisini hükümetten devlete doğru angaje etmeye yarayan bu söylem, aynı zamanda bir kimlik inşasını da mümkün kılmaktadır.”487 Yine AK Partili karar vericilerin tahayyüllerindeki kimlik tasarımı, partinin milliyetçilik algısını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

Kimlik tasarımı, şüphesiz millet inşasını gerektirir. Millet inşası ise, öncelikle tarih yazımıyla başlar. Her millet, kurgulanan eski üzerinden tarihini oluşturur ve bugün ne yapması gerektiğini öğrenir. Nasıl hareket edilmesi gerektiği, iyi ve kötü algıları, bu tarih etrafında şekillendirilir. Tarih kurgusu, hangi günlerin millet tarafından kutlanacağını ve hangi günlerin yas günü ilan edileceğini belirterek, millet inşasını gerçekleştirir. Tarih kurgulamasının yanı sıra, “geleneğin icadı” da millet inşası için gereklidir. Gelenek kavramı her ne kadar milletler tarafından yüzyıllara aşkın tecrübelerin somut bir çıktısı olarak algılansa da, birçok gelenek, millet inşası döneminde icat edilmiş, sürekli bir şekilde tekrarlanarak “gelenek” ismini almıştır. Tarih kurgusu ve geleneğin icadının yanında, mit oluşturulması, millet inşası için olmazsa

486

H. Bahadır Türk, Muktedir: Türk Sağ Geleneği ve Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2014, s. 227-230.

487

Büke Koyuncu, “Benim Milletim…” AK Parti İktidarı, Din ve Ulusal Kimlik, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2014, s. 76.

164

olmaz koşuldur. Burada kimi olay ve kişilerin mitleştirilmesi, bu mitler üzerinden yapılan bir sembolleştirmeyle millet için tarihsel anlamdaki önemlerine vurgu yapılarak adeta ilahlaştırılması, yeni bir millet inşası için mecburiyet olarak görülmektedir.488 Yaşlı’ya göre AK Parti, “Sünni bir ulus” inşa etmektedir. Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu için Erdoğan’ın “biliyorsunuz kendisi Alevi” sözü, yapılacak olan üçüncü köprü için Alevilerin istemediği “Yavuz Sultan Selim” isminin seçilmesi, Reyhanlı’da yaşanan patlamanın ardından Erdoğan’ın “orada elliden fazla Sünni vatandaşımız öldü.” söylemi, Suriye ve İran’la kötüleşen ilişkiler, bu şekilde bir varsayımın ortaya çıkmasına neden olmuştur.489

Erdoğan’ın geleceğe dönük hedeflerini yeni tarih kurgusu çerçevesinde 2023, 2053 ve 2071 olarak Cumhuriyetin, İstanbul’un fethinin ve Malazgirt zaferinin 100. yılları ekseninde belirlemesi, eskiden kutlanan Cumhuriyet’in milli bayramlarının yerine yeni tarih kurgusu etrafında icat edilen, Malazgirt zaferi, İstanbul’un fethi ve Kutlu doğum gibi seküler Türklüğün karşısında, İslami Türklüğü temsil eden gün ve haftaların kutlanması, İslami bir kimlik tasarımının olduğunu göstermektedir. Bunun yanında Yaşlı’ya göre, Cumhuriyetin ‘kızlı-erkekli’ gerçekleştirilen, modernist bir militarizmi simgeleyen ve seküler ulus anlayışını kutsallaştıran geleneklerine karşılık, AK Parti, İslamiyet’le bütünleşmiş bir milliyetçilik anlayışına dayalı yeni bir kimlik inşa etmeye çalışmaktadır. Bu yeni kimlik, icat edilen gelenekler ve tarih kurgusuyla birlikte Sünni İslam temelinde inşa edilen bir ulusa tekabül etmektedir. Ayrıca kimlik inşası bir “öteki” olmadan gerçekleşemez. Yaşlı, “öteki” kurgusunun, Gezi Parkı eylemleri sırasında Erdoğan’ın vermiş olduğu tepkiye bakılarak anlaşılabileceğini iddia etmektedir. Erdoğan’ın “camiye ayakkabılarıyla kızlı erkekli girdiler, içki içtiler, seviştiler” ithamları, aslında ötekinin seküler ulusa karşılık geldiği görülmektedir. Kızlı-Erkekli ortamlar, içki içmek ve cinsel münasebetler, bu bağlamda Yaşlı’ya göre “şeytanlaştırılmak”tadır. Buna ek olarak, Aleviler, siyasal Kürt hareketine mensup olanlar -ki onlar seküler görülmektedir- ve Ulusalcılar, bu bağlamda inşa edilmeye çalışılan kimliğin ötekileri olarak konumlandırılmaktadırlar.490

488 Yaşlı, s. 132. 489 Yaşlı, s. 165. 490 Yaşlı, s. 135-145.

165

Yaşlı’nın yeni kimliğin Sünni ulus olduğuna ilişkin tespitinde birtakım ideolojik önermelerin varlığının yanı sıra, konjonktürel gelişmelerin de etkilerinin görüldüğü ortadadır. Öncelikle AK Parti’nin İslami bir kimlik tasarımı gerçekleştirmeye çalıştığı gözlemlenmektedir. Türkiye’de, hem erken Cumhuriyet dönemi, hem de daha sonraki dönemlerde İslamiyetle alakalı bütün gelişmeler ve politikalar Sünnilik ekseninde gerçekleşmektedir. Bu, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne tevarüs eden bir niteliktir. Dolayısıyla “Sünni” takısının çok gerekli olmadığı anlaşılabilir. Bunun yanında Erdoğan’ın çeşitli söylemlerinden seçici bir şekilde alınan ve Alevilerin ötekileştirilmesi iddiası da, abartılı bir şekilde ifade edilmiştir. Nitekim Alevi açılımı, yine AK Parti döneminde gerçekleşen bir hamledir. Ayrıca dış politikada ve Ortadoğu alt sisteminde değişen ilişkiler ve dengeler, İran’ın bölgede güçlenmesi, Esed rejiminin mezhepsel nitelikli politikaları ve Türkiye’nin güney sınırında oluşmaya başlayan Şii hilali, doğal olarak mezhepçi söylemin bütün bölgede önplana çıkmasına neden olmuştur. Nitekim AK Parti hükümetinin Arap Baharı’ndan önceki süreçte bölgede en sıcak ilişkileri kurduğu devlet Suriye, sonra da İran idi. Eğer mezhepçi bir yaklaşım olsaydı, Arap Baharı öncesindeki dönemde bu ülkelerle ilişkilerin kötü olması gerekirdi.

Koyuncu’ya göre AK Parti’ye hakim olan kimlik tasarımı algısı, İslami referansa sahiptir. Ancak kimlik tasarımında kullanılan İslami öğelerin, içeriklerinin sekülerleştirilip merkeze yerleştirilmesi yoluyla kimlik inşasının gerçekleştirilmeye çalışılması, bu minvalde AK Parti’nin klasik İslamcılıktan farklılaşan bir kimlik tahayyülünü benimsediğini göstermektedir. Koyuncu, inşa edilen İslami kimliğin önemli sembolleri olarak İstanbul’un fethi kutlamalarını, Mehmet Akif Ersoy figürünü, Asım’ın nesli kavramsallaştırmasıyla gençlik tasarımını, Kürt sorununa yaklaşım meselesini ve Kutlu Doğum haftasının devlet eliyle kutlanmasını göstermektedir.491 Bu çerçevede, erken Cumhuriyet döneminin militarist ve seküler bir şekilde icat edilen gelenekleri ve tarih algısı, AK Parti tarafından yapı sökümüne uğratılmakta ve yerini İslami temelde icat edilen yeni bir tarih kurgusuna ve geleneklere bırakmaktadır.

İlk defa Demokrat Parti (DP) iktidarı döneminde kutlanılmaya başlayan, ancak küçük bir milliyetçi-muhafazakar entelijansiya tarafından önemsenen İstanbul’un fethi kutlamalarının, büyük bir kutlama biçimine dönüşmesi, Recep Tayyip Erdoğan’ın

491

166

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde gerçekleşmiştir. Bu kutlamalarda İstanbul’un fethinin Türk tarihi ve İslamiyet açısından önemi önplana çıkartılmış, Hazreti Peygamberin İstanbul’un fethinin ve onu fetheden ordu ve kumandana yönelik övgüsü üzerinden kutlamalar şekillendirilmiştir. AK Parti’nin iktidar olmasıyla birlikte, İstanbul’un fethinin kutlanma şekli, RP dönemindeki kutlamalara göre önemli ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bu süreçte İstanbul’un fethinin kutlanması sivilleşme ve festivalleşme eğilimi göstermiştir. Öncelikle popüler kültürün simgesi olan pop müzik sanatçıları (Ferhat Göçer, Kenan Doğulu) tarafından verilen konserlerle festivalleşen kutlamalar, Panaroma 1453 müzesinin kurulmasıyla sivilleşme yönelimine girmiştir. Panaroma 1453 müzesinde İstanbul’un fethinin dinsel açıdan öneminden daha çok, Fatih Sultan Mehmet’in komutanlık dehasının, ordunun ve dönemin Osmanlısı’nın modern yönünün ve İstanbul’un fethiyle değişen dengelere daha çok yer verilerek, bir nevi sekülerleştirilerek merkeze alınması sağlanmıştır. İslami açıdan, İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in diğer dinlere mensup kişilere yönelik hoşgörülü tutumuna yer verilerek, İslamiyet’in hoşgörü dini olduğu vurgulanmak istenmiştir.492

Burada eskiden çevre tarafından kullanılan bir bayramın merkeze alınması için sekülerleştirildiği, aynı zamanda İslam-Osmanlı tarih ve değerlerin Kemalist algıda olduğu gibi modernleşme ve ilerleme karşısında konumlandırmak yerine, onlarla uyumlu olabileceğinin kanıtlanması, yeni kimlik tasarımının önemli göstergelerindendir. Bunun yanında geçmişte milliyetçi-muhafazakar-İslamcı grupların kutladığı ve üç ideolojinin bileşiminde yer alan İstanbul’un fethi kutlaması, hem AK Parti’nin kimlik tahayyülünü, hem de ideolojisini göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

AK Parti’nin milli kimlik tasarımında ön plana çıkarttığı sembollerden birisi de, İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy’dur. Mehmet Akif Ersoy, yerli bir İslamcı olması ve milliyetçi-muhafazakar-İslamcı gruplar tarafından benimsenmesi nedeniyle Türk sağı için önemli şahsiyetlerden birisidir. Ancak İslamcı olması, Onun Kemalist sistem tarafından –İstiklal Marşının yazarı da olsa- dışlanmasına sebep olmuştur. Mehmet Akif Ersoy, AK Parti’nin kimlik tasarımındaki yeri bakımından önemlidir. Çünkü parti karar vericilerinin sadece İslam-Osmanlı tarihi üzerinden değil, aynı zamanda Cumhuriyetin

492

167

kuruluş tarihi ve Kurtuluş Savaşı dönemini de sahiplendiklerini göstermektedir. İlk olarak Özal döneminde vatan şairi Mehmet Akif’e yönelik çeşitli atıfların yapıldığı bilinmekle birlikte, 2002’den sonra hükümetin ciddi bir şekilde Mehmet Akif figürünü kullandığı görülmektedir. Burdur’da kurulan Üniversiteye Mehmet Akif’in isminin verilmesi, 2011 yılının, Başbakanlığın önerisiyle “Mehmet Akif Ersoy Yılı” ilan edilmesinin yanı sıra, AK Partili yöneticilerin konuşmalarında sıklıkla Mehmet Akif’e ve şiirlerine atıf yapması, yeni kimlik tasarımında Mehmet Akif’in önemine işaret etmektedir. Özellikle Mehmet Akif’in, dindarlığı çerçevesinde bir rol model olarak sunulmasıyla birlikte, daha çok milli mücadele ve inanç arasında kurulan bağlantı nedeniyle bu simge, Türk sağından bir nevi koparılarak merkeze yerleştirilmeye çalışılmıştır. Bu süreçte dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, yine dönemin Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in övgüyle bahsettiği ve onlarında atıflarında yer verdikleri Mehmet Akif figürünün merkeze yerleştirilmesinde AK Parti başarılı olmuştur.493

Koyuncu’ya göre Mehmet Akif figürü, kimlik inşasında çok yönlü bir şekilde kullanılmaktadır. Milli mücadele-inanç arasındaki ilişki dolayısıyla İslami bir tarih okuması sunan Mehmet Akif, aynı zamanda yeni bir gençlik inşası için de tavsiyede bulunmaktadır. Bu gençlik, Akif’in şiirlerinde yer verdiği “Asım’ın Nesli” şeklinde tarif edilen dindar bir gençliktir.494 Nitekim Erdoğan’da birçok konuşmasında dindar bir gençlik istediğini, bu konuda kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında da “Bu gençliğin tinerci olmasını mı istiyorsunuz”495 şeklinde bir çıkış yaparak, dindar olmayan gençliğin bir öteki olarak konumlandırılması ve tinercilikle ilişkilendirilmesi, AK Part’nin İslami kimlik tasarımının önemli sacayaklarından birini oluşturması bakımından mühimdir. Aynı zamanda Sarıkamış ve Çanakkale cepheleriyle ilgili anma törenlerinde “Asım’ın Nesli şühedanın izinde”496 şeklindeki organizasyonlar yoluyla da geçmişini hatırlayan ve buna İslami bir çerçeve içerisinden bakan milliyetçi-dindar gençler, inşa edilen yeni kimliğin örnek gençliğini oluşturmaktadır. Son olarak, AK Parti, Ersoy figürüyle, hem 493 Koyuncu, s. 110-129. 494 Koyuncu, s. 130. 495

“Bu Gençliğin Tinerci Olmasını mı İstiyorsunuz?”, Hürriyet, 06.02.2012,

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19857737.asp, (14.04.2015).

496

Sarikamış ve Çanakkale şehitlerini anmak maksadıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından organize edilen programlar. Aynı zamanda Akif’i anmak maksadıyla da yapılmaktadır. Detaylı bilgi için bakınız: T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Resmi Sitesi, http://www.gsb.gov.tr/HaberDetaylari/1/3699/asimin-nesli-akifin-izinde.aspx, (14.04.2015).

168

milli mücadele dönemine atıfla milli anlamda yerini sağlamlaştırmakta, hem kurucu mitin dini niteliğini vurgulayarak onu yeniden şekillendirmekte497, hem de gençlik için bir rol model oluşturarak yeni kimliği inşa etmeye çalışmaktadır.

AK Parti’nin milli kimlik tasarımında vatandaşlık etiği ve ahlaki normların inşasında kullandığı sembol, Kutlu Doğum Haftası’dır. Hazreti Peygamberin doğduğu ve Müslümanlar tarafından kutsal kabul edilen bu hafta, RP tarafından iktidar oldukları dönemde kutlanmaya başlanmıştır. AK Parti iktidar olduktan sonra, resmi genelge ve yönetmeliklerle Kutlu Doğum Haftası’nın devlet eliyle kutlanmaya başladığı görülmektedir. Bu kutlamalarda RP dönemindeki ilahi okuyan küçük türbanlı çocuklardan ziyade, Hazreti Peygamberin yaşamı, merhameti, hoşgörüsü ve sevgisi yoluyla karşılaşılan sorunlarda bir rehber olarak gösterilmesi, böylece vatandaşlık etiği ve ahlaki normların, Hazreti Peygamberin yaşamına referansla inşa edilmeye çalışılması önem arz etmektedir. Kutlu Doğum Haftasının diğer partiler tarafından da kutlanmaya başlanması, İslamcı güruhun icadı olan bu geleneğin, İslamcı kutlama usullerinden arındırılarak biraz daha sekülerleştirilip, “normalleştirilmesi” yoluyla merkeze alındığı ve karşılaşılan sorunların (kadına şiddet gibi) çözümündeki işlevselliği nedeniyle yeni kimliğin, vatandaşlık hukukunu ve ahlaki normlarını oluşturduğu görülmektedir.498 AK Parti’nin inşa etmeye çalıştığı yeni kimliğin önemli sacayaklarından biri de İslam kardeşliğine dayalı Kürt politikasıdır. Erdoğan’ın ilk defa 2005 yılında Diyarbakır’da dile getirdiği Kürt sorunuyla birlikte, var olduğu düşünülen bu sorunun çözülmesi için “Çözüm süreci”, “Kürt açılımı”, “Demokratik açılım” ve “Milli Birlik ve Kardeşlik projesi” gibi isimlerle ifade edilen çeşitli süreç ve politikalar izlenmiştir.

AK Parti’yle birlikte devlet nezdinde farklılıkları ve çeşitli sorunlara sahip oldukları kabul edilen Kürtler’in bu sorunları, “açılım”larla çözülmeye çalışılmıştır. Kürtçe yayın yapan kanalın açılması, eğitim, sağlık gibi alanlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya önemli yatırımların yapılması, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Kürtçe Enstitüsünün kurulması, kötü çağrışımlar yaptığı düşünülen Mustafa Muğlalı ve benzeri isimlerin Kışlalardan kaldırılması, OHAL uygulamasının sona erdirilmesi, çözüm süreci bağlamında içinde akademisyen, yazar ve sanatçıların yer aldığı Akil İnsanlar Heyetinin

497

Koyuncu, s. 136.

498

169

kurulması ve çeşitli temaslarda bulunması499, İmralı-Kürt siyasi hareketi-Kandil-Hükümet arasında dolaylı ve doğrudan görüşmelerin başlaması ve Nevruz kutlamalarından “teröristbaşı” Öcalan’ın sürece katkı yapacağı düşünüldüğü mektuplarının okunması gibi, güncel retorikle ifade edilecek olursa, eski Türkiye’nin yerini yeni Türkiye’nin aldığı ve bu çerçevede çoğunlukla kullanılan ismiyle Kürt sorununun çözümü için birtakım girişimlerin AK Parti tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu girişimlerle beraber, ülkenin genel ekonomik yapısında yaşanan iyileşme ve ilerleme, AK Partinin, Kürt etnisitesine mensup kişilerin yoğunlukla yaşadığı yerlerde yüksek oy almasına neden olmuştur.500 Ama bu sorun ya da bu sorunun çözülmesi için izlenilen politikalardan daha çok, AK Parti’nin kimlik tasarımında Kürtlerin nerede yer aldığını belirtmek elzemdir.

Yaşlı’ya göre “Sünni-Ulus” projesiyle AK Parti, hem Kürt sorununu İslami bir perspektif içerisinde çözmeye çalışmakta, hem de her ne kadar iflas etmiş olsa da bölgesel liderliğe dayalı hegemonya mücadelesinde Kürtleri kendi safına dahil etmek istemektedir. Ona göre AK Parti, Kürtlerle Türklerin “İslam çatısı” altında bölgede biraraya gelerek yeni bir emperyal güç oluşturulabileceğini düşünmektedir. Ayrıca Yaşlı, Kürt sorununun AK Parti tarafından klasik Türk sağındaki algıyla “Müslüman kardeşliği” ile çözülmeye çalışıldığını dile getirmektedir. Bu minvalde Yaşlı, Kürt sorununun çözümünde Hizbullah ve Barzanici aktörlerin devreye sokululduğunu dile getirmektedir.501

Benzer bir şekilde Koyuncu’ya göre de AK Parti, “Müslüman” üst kimlik politikasıyla Kürt sorununu çözmeyi istemektedir. AK Parti’nin çözüm sürecinde uyguladığı politikaların temelinde, İslam’ın bütünleştirici niteliğinden hareketle bir birlik oluşturma amacı yatmaktadır. İslamiyet’in birleştiriciliği, aynı zamanda Kürtler arasında ayrım yapmak maksadıyla kullanılmaktadır. Erdoğan’ın “Kürtlerin dini İslam değil, Kürtler Zerdüşt diyorlardı. Kim? İmralı ve onun izinde olanlar” cümlesiyle başlayan

499

Nebati, s. 220-221.

500

Tözün Bahçeli ve Sid Noel, “Adalet ve Kalkınma Partisi ve Kürt Meselesi”, Ed. Marlies Casier ve Joost Jongerden, Türkiye’de Milliyetçilik ve Politika, Politik İslam, Kemalizm ve Kürt Sorunu, Çev. Pınar Uygun, Batu Boran, Muhtesim Güvenç ve Metin Çulhaoğlu, İstanbul: Vate Yayınevi, 2013, s. 184.

501

170

konuşmasından hareketle Koyuncu, dinin Kürtler arasında “iyi” ve “kötü” Kürt ayrımına imkan sağladığını da belirtmektedir.502

Bunlara ek olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarında da, İslam kardeşliği çatısı altında Kürt sorununun değerlendirildiği görülmektedir. Erdoğan’ın Bitlis’teki AK Parti Gençlik Kolları Kongresi’ndeki konuşması buna iyi bir örnek teşkil etmektedir:

Bakın Kurtuluş Savaşı hazırlıklarını yaparken benim Kürt kardeşlerim 1920’de Paris Barış Konferansı’na uzun bir telgraf gönderiyorlar: ‘Muazzam Osmanlı kitlesinin en metin ve sarsılmaz, kale gibi direnci olan Kürtler, her şeyden evvel

İslam’dır. Yani Zerdüştler değil İslam’dır.’ Muhteşem Osmanlı ailesinin ve şu İslam

kardeşliği toplumunun uzvu olan Kürtlerin onlardan ayrılmaması onların gayesidir. İşin gerçeği, Gazi Mustafa Kemal diyor ki 1920’de bir telgrafında söylüyor ‘Sizler gibi, din ve namus sahibi büyükler oldukça Türk ve Kürt’ün ayrılmaz iki kardeş olarak yaşamakta devam edeceği, iç ve dış düşmanlarımıza karşı demirden bir kale gibi kalacağı görevinizdir’ diyor.(…) Bu milletin üzerinde ne tezgahlar kurmuşlar görüyor musunuz! Neden? Bölmek için. Adam çıkıyor diyor ki Kürtlerin dini Zerdüştlüktür diyor nerede Öcalan’ın kitabında. Kendi mitinglerinde Öcalan’ı kalkıp da Peygamber ilan eden onlar değil mi? Mızrak çuvala sığmıyor artık. İşte Kurtuluş Savaşı’ndaki durum, Türk’ün Kürt’le koyun koyuna savaştığı bir dönemdi. Malazgirt de böyle değil miydi? İşte inanıyorum ki Selahaddin Eyyubi’nin torunları bu tuzağa düşmeyecektir. Kurtuluş tek bir kavmin, ırkın savaşı değildir, tüm milletin kurtuluş mücadelesidir. TBMM de böyle bir güzellik üzerine tesis edilmiştir.503

Erdoğan’ın bu konuşmasında Kürtler için İslam kardeşliği çerçevesinde Malazgirt’ten, Çanakkale’ye, oradan da Kurtuluş Savaşı’na kadar uzanan İslam çatısı altındaki birlikteliğe dayalı bir kimlik tahayyülü bulunmaktadır. Ayrıca Kürtler arasında da din üzerinden bir ayrım yapılmakta, “kötü Kürtler” Zerdüşt, “iyi Kürtler” Müslüman olarak kodlanmaktadır. Benzer bir konuşmayı Cumhurbaşkanı olarak toplu açılışlar için gittiği Van’da da gerçekleştirmiştir:

Onların rahatsızlığının aslında bizatihi Kur’an’ın kendisinden kaynaklandığını biliyorum. Zaten kendileri de bunu açıkça söylüyorlar. Ne diyorlar, ‘Okullardan

502

Koyuncu, s. 222-223.

503

“Başbakan’ın Bitlis konuşması”, http://www.ensonhaber.com/basbakanin-bitlis-konusmasi-2011-11-18.html, (22.03.2015).

171

zorunlu din dersleri kaldırılsın.’ Niye kaldırılsın? Niye rahatsız oluyorsun? Zorunlu din dersi Anayasa’nın amir hükmü olarak var. Nasıl var, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi olarak var… Bunların da kim olduğunu iyi biliyorsunuz. Benim Kürt Kardeşlerim dinine sadıktır, dinine sahiptir. Öyleyse Zerdüştlük dinini kendilerine din edinen yöneticilere gerekli cevabı verecektir diye düşünüyorum…. Görüyorsunuz seçimde proje diye bula bula Diyaneti kapatmayı bulmuşlar. Diyanet ile ne alıp veremediğin var? İstiyorlar ki Diyanet kapansın, camiler kapansın, cemaat sahipsiz kalsın, dertleri o. Bunu bir zamanlar CHP yaptı değil mi? CHP camileri kapattı mı? Sattı mı? Buraları ahıra çevirdi mi? Şimdi terör destekli olan partinin de derdi bu. Vanlı kardeşim buna izin verir mi?504

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 seçimlerine gidilirken Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın zorunlu din dersleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılacağına ilişkin seçim vaatlerini eleştirmekte, terör örgütüyle özdeşletirdiği HDP’yi yine din temelli kategorizasyonla zerdüşt olmakla itham edip, “iyi” olan Müslüman Kürtler’in HDP safında yer almaması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca Kürtçe Kur’an’ın, “Zerdüşt” olarak kodlanan HDP’yi rahatsız ettiği ve CHP ile birlikte –camilere karşı olumsuz düşüncelere sahip olunduğunun düşünülmesinin de etkisiyle- seküler bir kimlik tahayyülünün HDP tarafından da benimsendiğinin eleştirildiği görülmektedir.

Ancak son dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur.”505 çıkışı ve Cengiz Çandar’a “Kürt sorunu vardır diyerek yanlış yaptım.”506 demesi, ayrıca