• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE TEORİK YAKLAŞIM

1.2. Teorik Çerçeve: Dış Politikada Milliyetçiliğin Etkisi

1.2.1. İdeolojik Rol

1.2.1.1. Meşrulaştırma Araçsalı

Milliyetçiliğin ikinci bir kullanım alanı olarak karşımıza çıkan meşrulaştırma araçsalı, bu kavramın, din, kültür ve modernleşme gibi, dış politikanın yapımında ve karar vericilerin davranışlarında belirmesine imkan tanımaktadır. Somut olarak bu etkinin düzeyi, bilimsel açıdan tespit edilememiştir. Ancak, sosyalleşme süreciyle birlikte karar vericinin, bilişsel kapasitesine yerleştirilen sosyolojik unsurlar, karar vericiye yol göstermekte ve karar sürecinde düşüncelerini dolaylı şekilde etkileyebilmektedir. Fakat bu ilkelerin, karar vericiler tarafından kendi politikalarını meşrulaştırmak için kullanıldıkları da bilinmektedir.148

Benzer bir düşünceyi Umut Uzer de dile getirmektedir. Uzer’e göre eğer maddi şartlar (güç, kapasite ve çıkarlar) dış politikanın oluşması için öncelikli bir taahhüt olarak nihai bir amaçsa, liderler politikalarını meşrulaştırmak için milliyetçiliğe başvururlar. Dış politika analizinde spesifik bir olay ya da davranış değerlendirilirken, karar verme sürecinin; bürokrasi, duygular ve ideolojilerle yönlendirilen karar vericiler tarafından alındığı bilinmektedir. Karar vericinin motivasyonuna/dürtüsüne, bürokratik kurumlar, ideolojiler ve hisler yön verirler.149

Fikirler, ideolojiler ve kimliklerle birlikte, stratejik çıkar ve güç ilişkileri, karar vericilerin kararlarını etkilemektedir.150 Burada, stratejik çıkar ve güç ilişkilerinin genellikle fikirler, ideolojiler ve kimliklerle desteklenmeye çalışıldığı bilinmektedir.

147

Ertan Efegil (b), “Ortadoğu Ülkelerinin Dış Politikalarını Belirleyen Unsurlar”, Ortadoğu Analiz, Cilt 4, Sayı 47, (Kasım 2012), s. 58-61.

148

Efegil, Dış Politika Analizi Ders Notları, s. 7.

149

Uzer, s. 32.

150

57

Dolayısıyla sosyolojik faktörler milliyetçilik zemininde pragmatik bir şekilde meşrulaştırma işlevi görürler. Aynı düşünceyi Sergei Tsygankov da dile getirmektedir. Tsygankov’un, Rus dış politikasını incelediği, Russia’s Foreign Policy: Change and Continutiy In National Identity (Rus Dış Politikası: Milli Kimlikte Değişim ve Süreklilik) adlı eserinde, Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından ilk etapta Rusya’da liberal bir sistem inşa etmeye çalışan ve dış politikada Batı yönelimine sahip olan karar vericilerin (eserde Batıcılar olarak geçiyor) başarısızlığının temel nedenini, ideolojik hareket biçimini, çıkarlar ve pragmatik nedenlerle destekleyememelerine bağlamaktadır.151 Şöyle belirtmek gerekirse, ideolojik hareket biçimi (yani milliyetçilik) pragmatik nedenlerle ve çıkarlarla desteklenmediği müddetçe (dış politikada) başarısız olma ihtimali yüksektir. Dolayısıyla burada ideolojinin-milliyetçiliğin üstlendiği işlev, çıkarlara ulaşmada kullanılan bir vasıta olma nedeniyle meşrulaştırıcıdır.

Dış politika yapım sürecinde milliyetçiliğin meşrulaştırıcı işlevi, daha çok reelpolitik çıkarları maksimize etmeye dayanan pragmatik davranış biçimlerinde görülmektedir. Bu konuya ilişkin birçok örnek bulunmaktadır. Mesela, Arap Baharından önceki süreçte, AK Parti, izlemiş olduğu startejik derinlik politikasıyla, İran gibi İslamcı ülkelerle kurduğu ilişkilerin yanı sıra, Müslüman olan ve olmayan başka ülkelerle de ilişkilerini geliştirmiş, özellikle NATO ve ABD gibi uluslararası aktörlerle, izlenilen İslamcı politikaları dengelemek ve statejik çıkarları hayata geçirmek için, ilişkiler aratarak devam ettirilmiştir.152 Benzer şekilde Gürsel’e göre, Suriye krizinin son bir yılında, AK Partili karar vericiler tarafından, Suriye ve Irak Türkmenlerine ilişkin söylemlerin artması, Suriye Türkmenlerine yapılan yardımlar ve gerekirse askeri tedbirlerin de alınacağının belirtilmesinin altında yatan asıl neden, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tabanından oy devşirmek için yapılmaktadır. Yani Gürsel, hükümetin Türkmenlere ilişkin bir politikasının olmadığı ancak MHP’li seçmenlerden oy almak maksadıyla milliyetçi söylemin kullanıldığını ifade etmektedir.153 Yine son dönemlerin öne çıkan konularından biri olan Suudi Arabistan ve İran arasında yaşanan mezhepsel rekabette de, milliyetçiliğin meşrulaştırma işlevi görülmektedir. Emre’ye göre, iki üke arasındaki rekabetin asıl kaynağının mezhep değil jeopolitik çıkarlardır. Bu jeopolitik çıkarları

151

Tsygankov, s. 101.

152

Nicholas Danforth, “Ideology and Pragmatism in Turkish Foreign Policy: From Atatürk to the AKP”, Turkish

Policy Quarterly, Vol 7, No 3, (Fall 2008), s. 94.

153

Kadri Gürsel, “Musul’da Siyasi Yamyamlık: Tabakta MHP Var”, Diken, 11.12.2015,

58

hayata geçirmek için mezhep faktörünün kullanılmakta, Suudi Arabistan’ın Sünni ülkelerin lideri gibi hareket etmeye çalıştığı ancak bu temsil gücüne sahip olmadığı ve İran’ın da Ortadoğu’da yayılmacı politikalar izlemek maksadıyla mezhep olgusunu önplana çıkardığı ifade edilmektedir.154

Milliyetçilik, neredeyse her toplumda az ya da çok etkili bir şekilde kendisini hissettirmektedir. Milliyetçilik ile popülizm, dış politikanın geçmişinde kendilerini temsil etmektedir. Gökalp’e göre modern demokrasilerde milliyetçilik, iktidarlar ve siyasi liderler için vatandaşların dikkatini ülke içindeki toplumsal sorunlardan ya da çekişmelerden uzaklaştırmada ve dış politikada destek kazanmada gayet ucuz bir kaynaktır155

. Aynı şekilde Erözden de milliyetçilik akımının temsilcisi olan aydınlar ve siyaset adamları için “fayda” unsurunun son derece sık başvurulan bir unsur olduğunu vurgulamaktadır.156

Milliyetçilik, heterofobi (karışma tehdidi) ile zenofobiyi (yabancı korkusu) yaygınlaştırmakta ve bu duyguyu devlet otoritesine sadakat ve iktidar karşısında disiplin sağlama hizmetinde kullanmaktadır. Milliyetçiliğe göre, günümüzde yabancılar “kamusal tehditler” ve “kirletici unsurlar” olarak, ülke sınırları içinde ve dışında olmak üzere her yerdedirler. Her zaman “bizden” nefret eden ve “bize” karşı komplo düzenleyenler olarak evrensel düzeyde tahayyül edilir.157 Bu yüzden, diğer devletlere karşı yapılmış veya uluslararası düzeyde gerçekleştirilen ve bazen de yabancı düşmanlığını körükleyen bazı kampanyalarda, milliyetçilik söylemlerini görmek mümkündür. Bu kampanyaların bir kısmı, elitler tarafından halkı harekete geçirmek ve iktidarlarını sağlamlaştırmak amacıyla teşvik edilmiştir. Özellikle saldırgan davranışlarını meşrulaştırmak ve\veya halkı başka bir yöne çekmek için elitler, milliyetçi söylemi ön plana çıkarmaktadırlar.158 Türkiye’deki siyasi elitler tarafından yıllarca kullanılan ve millete de sirayet eden bir söylem olan, “üç tarafımız denizlerle dört tarafımız düşmanlarla çevrili” sözü ya da 11 Eylül saldırıları sonrası Amerikan milliyetçisi olan Neocon iktidarının başındaki kişi olan Bush’un “With us or against us”

154

Akif Emre, “Mezhep Görünümlü Stratejik Rekabet”, Yeni Şafak, 05.01.2016,

http://www.yenisafak.com/yazarlar/akifemre/mezhep-gorunumlu-stratejik-rekabet-2025016, (23.03.2016). 155 Gökalp, s. 288. 156 Erözden, s. 121. 157 Hobsbawm, s. 207. 158

59

(ya bizimlesiniz ya da karşımızdasınız) söylemi159 de, benzer şekilde hem kimlikleri inşa eden söylemler olmakta hem de karar vericilerin politikalarını meşrulaştırmadır. Bu da, kendilerine yönelik siyasi desteği arttırmada milliyetçiliğin gücünü göstermektedir. Milliyetçiliğin, dış politika yapım sürecinde meşrulaştırıcı bir işlev üstlenmesinin diğer bir yönü de, dış politikanın muhalif seslerin susturulmasına yarayan homojenleştirici niteliğidir. Milliyetçilik, nasıl ki içeride homojen kimlik inşasını gerçekleştirmeye çalışıyorsa, dış politika alanında da, milli kimliği temsil eden, bunu destekleyen ve pekiştiren bir yapıya sahiptir. Milli kimliğin dışarıdaki yansıması olan dış politikaya yönelik muhalif görüşler, genellikle sabotaj olarak nitelendirilmekte, sadece dış politika değil, aynı zamanda içerideki kimliğin de, bu eleştirilerle yıkılmaya çalışıldığı intibahı oluşturulmaktadır. Bu haliyle dışarıda karşılaşılan sorunlar, içeriyi düzenleyen siyasal/söylemsel bir özelliğe bürünmektedir. Ayrıca dış politika, içeride yaşanan sorunlardan ya da başarısızlıklardan kaçılan alan olarak meşrulaştırıcı bir araç olma özelliğine de sahiptir. Karar vericiler, içeride yaşanan başarısızlıkları gizlemek için, milli kimliğe/varoluşa yönelik hayati dış politika sorununa ya da sorunlarına vurgu yapabilmektedirler. Böylece, içeride yaşanan sorunlar örtbas edilip, dış politika vasıtasıyla muhalif sesler susturulmaktadır.160