• Sonuç bulunamadı

Kuzu ile Đlgili Tasavvurlar 1. Biryân

ATIN YÜRÜYÜŞLERĐ

4.2.17.1. Kuzu ile Đlgili Tasavvurlar 1. Biryân

Biryan, bir kebap çeşididir ve Dîvân şiirinde daima tennur/fırın, kebap, ateş ve pişmek gibi kelimelerle tenasüp içerisinde ele alınır. Biryan kebabını yapan kişiye de biryancı denir (Özkan, 2007: 121).

Gök cisimleri mitologyasında en önemli yeri burçlar ve gezegenler almıştır. On iki burcu ve yedi gezegeni adlarıyla şiirinde belirten ilk Türk mesnevisi olarak kabul

edilen ve Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olan Yusuf Has Hâcib’in 11. yüzyıldan kalma ünlü yapıtı Kutadgu Bilig’in ilgili yerinin çevirisi: “Tanrı ile söze başladım; o yaratan, yetiştiren ve göçüren rabbimdir. Bütün âlemi dilediği gibi yarattı; dünya için güneş ve ayı aydınlattı. Bak, feleği yarattı durmadan döner; onunla birlikte hayat da durmadan devreder. Mavi göğü ve üzerinde yıldızları yarattı; karanlık geceyi ve aydınlık gündüzü var etti. Bu yıldızların bir kısmı süs, bir kısmı kılavuz, bir kısmı öncüdür. Bir kısmını halk için aydınlatmıştır; bir kısmı kılavuzdur, insan yolunu kaybederse, bunlarla bulur. Bazıları daha yüksek, bazısı daha alçaktır; bazıları daha çok, bazısı daha az parlaktır. Bunlardan en üstte Zuhal dolaşır; bir burcda iki yıl sekiz ay kalır. Ondan sonra ikinci olarak Müşterî gelir; bir burcda oniki ay kalır. Üçüncü olarak Merih gelir, gazapla dolaşır; nereye bakarsa, yeşermiş olan kurur. Dördüncüsü Güneş’tir, dünyayı aydınlatır; yaklaşanları, karşısına gelenleri ışığı ile aydınlatır. Beşincisi Zühre’dir, sevimli yüzünü gösterir, sana severek bakarsa, müsterih ol. Bundan sonra Utarît gelir; ona kim yaklaşırsa, dilek ve arzularına kavuşur. Bunlardan en altta bu Ay dolaşır; Güneş ile karşı karşıya gelirse, dolunay haline gelir. Bunlardan başka bir de on iki burc vardır; bunlardan bazıları iki evli, bazısı ise tek evlidir. Hamel bahar yıldızıdır, sonra Sevr gelir; Cevzâ ile Seretân dürtüşerek yürür. Bak, Esed’in komşusu Sünbüle’dir; sonra Akreb ve Kavs’ın arkadaşı Mizân gelir. Bundan sonra Cedî, Delv ve Hût gelir; bunlar doğunca gökyüzü aydınlanır. Bil ki, bunlardan üçü bahar yıldızı, üçü yaz, üçü sonbahar ve üçü de kış yıldızıdır. Bunların üçü ateş, üçü su, üçü yel ve üçü topraktır, bunlardan dünya ve memleketler meydana gelir. Bunlar birbirine düşmandır; Tanrı düşmana karşı düşman gönderdi ve savaşı kesti. Uyuşmaz olan düşmanlar kendi aralarında barıştılar; görüşmez olan düşmanlar öçlerini ortadan kaldırdılar.”

Baharın başlangıcı güneşin Hamel burcuna girdiği zamandır. Edebiyat eserlerinde bahar anılırken Güneş-Hamel-Nevruz üçlüsüne gönderme yapılır. Ayın Hamel burcuna girmesi olumlu yorumlanır. Bu durumda işe başlamak, önemli kişileri görmek, ava, sefere gitmek iyidir. Sevr, Kamer’in burcu olduğundan sabah görülmez, burada Ay’ın kurban edildiğine inanılır. Güneş doğarken gökyüzünün kızıl olması ayın kanı olarak yorumlanır. Kamer, Sevr buruna geldiğinde evlenmek, mal ve davar almak, ekin ekmek, konuk çağırmak, yeni giyinmek olumlu yorumlanır. Minyatürlerde çoğunlukla

sığır olarak gösterilir (And, 1998: 212). Güneş olan sevgili, Zâtî’yi dert ile âh ettirdikçe feleğin fırınında boğa (boğa burcu) ve kuzu (oğlak burcu) kebap olur:

Zâtî’ye derd ile ah itdürme yohsa ey güneş

Çarh tennûrınde sevr ile hamel biryân olur (C.1, G.161/7) Bu beyitte de aynı durum söz konusudur:

Ey melek sanma ki âh-ı sûz-nâkümden benüm

Çarh tennûrında sevr ile hamel biryân degül (C.2, G.825/3)

4.2.17.1.2. Burç

Gökler dönerken, yıldızlar ve burçlar da döner. Bunların her birinin hâkim oldukları iklimler ve saatler vardır ve astrolojiye göre tüm bunlar insan hayatı üzerinde rol oynar. Bu yüzden şairler gökyüzünü hadiselerden dolayı sorumlu tutmuş; içinde hile, sihir, büyü var diye şikâyet etmişlerdir (http://www.turkiyat.selcuk.edu.tr, 20.03.2009). Hamel, on iki burç içinden bir tanesi olup koyun takımyıldızının dünyaya etkisinden dolayı bu adla anılır. Koç burcu olarak bildiğimiz bu burca güneş Mart’ta girer. Bu gün, Đlkbahar başlangıcı olup gece ile gündüz bu günde eşit olur (Pala, 2003:199). Hamel, Koç burcunun eski adıdır. Đçinde on üç, dışında beş yıldız bulunur. Bu burca Bere-i Felek ya da Burc-ı Bere de denir. Aşağıdaki beyitlerde olduğu gibi bu burç güneş ile birlikte anılır (Serdaroğlu, 2006: 284). Eski astronomi inancında; ayın akrep menziline girmesi nasıl uğursuzluk sayılıyorsa günesin koç burcuna girmesi de tam tersine uğurlu sayılırdı (Şentürk, 1994:174). Aşağıdaki beyitler bize Koç burcunun uğurlu olduğuna dair var olan inanışı yansıtmaktadır. “Âlemi ışıtan güneş Hamel burcuna geldi. Koyununu kuzularla koyup bin eğlenin (sevinin)”:

Bin eyle koyunun koyun ala gözlü kuzılarla

Hamel bürcine horşîd-i cihân-efrûz irişmişdür (C.1, G.214/4)

Güneş bu burca Mart’ın 21. gecesi yahut günü girer ve geceyle gündüzün bir olduğu ilkbaharın bu ilk gününe “nevruz” denir. Koç (Hamel) burcu bu bakımdan baharın gelişini simgelediği için çoğunlukla güneş ve baharla birlikte anılır. Aşağıdaki beyitlerde de yine güneşin Hamel burcuna girmesi yer almaktadır:

Geldi bürc-i Hamele şems deyu itdi sefer

Bana ol koyun ala gözlü kuzı urdı bere (C.3, G.1372/2)

Gam urmasun bere şîr-i mey ile koyunun bin it

Hamel yine müşerref itdi mihr-i ‘âlem-efrûzı (C.3, G.1701/4)

4.2.17.1.3. Gönül

Âşığın gönlü sevgilinin kirpik kılıçları ile parçalandığı kuzudur. “Ey Zâtî! O sevgili gönül kuzusunu kılıçla parçalayıp, kirpikleri de oklar saplayarak paylaşmaz zannetme.”:

Gönlüm kuzısın pâreleyüb tîg ile Zâtî

Kirpükleri oklar bıragub sanma üleşmez (C.2, G.517/7) Âşığın kuzu gönlü sevgilinin aşk fırının ateşinin içinde kebap olur: Anun içinde bu dil beresi biryân oldı

Sînemi âteş-i ‘ışk eyledi cânâ tennûr (C.1, G.360/3)

Bu beyitte ise gönül kuzusu gam tavasında kebap olmaktadır. Ateş ise sevgilinin yüzüdür. Âşık, bu durumu kimseye anlatamamakta, kendi derdine kendi yanmaktadır. Yanmak ve ateş kelimeleri ile tenasüp yapılmıştır:

Tâbe-i gamda gönüller kuzusın biryân ider

Ben ol âteş-çihreden billâhi kime yanayın (C.3, G.1129/2)

4.2.17.1.4. Göz

Beyitlerde kuzu ala gözlü, nazik ve körpe, koyun sürmeli gözlü olarak vasıflandırılmıştır. Sürmesi de sevgilinin ayağına yüz sürmesiyle olmuştur:

Ol sürmeli koyun ala gözlü kuzularun

4.2.17.1.5. Hatt

Sevgili kuzu olunca ayva tüyleri de ot olarak tasavvur edilmiştir:

Hattun gelince kuzucagum güdeyin seni

Ola ki koyuna koyam âhır zemân ile (C.3, G.1421/2)

4.2.17.1.6. Kan-Efsûn

Dîvân şairlerinin hastalanmalarına sebep olan bir başka unsur büyü, diğer bir ifadeyle sihirdir. Çok eski zamanlardan beri insanlarda büyük bir merak ve ilgi uyandırmış bir husus olan büyü, bilinen yollarla sağlanamayan şeyleri elde etmek, birine zarar vermek ya da korumak için birtakım gizli güçleri kullanarak doğayı ve doğa yasalarını zorla etkileme amacını güden işlemlerin tümü olarak tarif edilir. Herkesin büyü yapamayacağına, büyü yapacak kişinin bir takım yeteneklerinin bulunduğuna inanılmıştır. Bu konuyla ilgili bir diğer inanış ise büyüden kurtulmak için yine büyücülere müracaat edilmesidir. Ayrıca bir takım hastalıkları gidermek için büyü yapma/yaptırma (geçerliliği ve doğruluğu bir tarafa) günümüzde olduğu gibi eski dönemlerde de revaçta olan bir tedavi biçimidir. Bu geleneği 16. yüzyıl şairi Zâtî’nin aşağıdaki beytinde de görmek mümkündür. Zâtî, bu beyitte sevgilinin hasta olan gözünün sıhhat bulması için büyü/efsun yaptığını söylüyor.

Muskalar, hastalıkların tedavisinde kullanılan bir yoldur. Yabancı seyyahların naklettiğine göre bugün olduğu gibi eskiden de kâğıtlara birtakım söz ve âyetler yazılarak muskalar yapılır ve boyunlarda taşınırdı. Taşınan bu muskalar sayesinde böcek ısırması, yüksek ateş (humma) ve yılan sokmalarından korunacağına inanılırdı (And, 1993: 229- 230). Göz hastalığının tedavisi için ise kuzu kanı ile efsun yazılır. Büyü yapılırken, genellikle insan bedenine ait unsurların kullanıldığı bilinmektedir. Beyitte, âşığın gönlü bir kuzuya teşbih edilerek ondan akan kan ile sevgilinin derdine çare arandığı söylenmektedir. Büyü için hayvanlardan da yararlanıldığı ve kuzu kanı ile efsun yapıldığı anlaşılmaktadır. Şifâ âyetlerini kurban kanı ile yazmak, âyetler yoluyla kutsiyetin insana geçmesini sağlamak içindir (Serdaroğlu, 2006: 266). “Sevgilinin hasta gözü sağlığına kavuşsun diye gönül kuzusunun kanı ile ona efsun yazıyorum”:

Çeşm-i bîmârı nigârun sıhhate irsün diyu

Berre-i dil kanı ile yazaram efsûn ana (C.1, G.49/3)

4.2.17.1.7. Kassâb

Beyitte sevgilinin yan bakışları, günahsız bir kuzucuk olan âşığın kanını dökmek isteyen bir kasaptır:

Kuzucagum kimsenün dökmezdi kanın bî-günâh

Gamze-i kassâbunun bin olmayaydı koyını (C.3, G.1499/2)

4.2.17.1.8. Sevgili

Ala gözlü körpe kuzu olan sevgili âşığa bir kadeh içki sunsa, âşığın koyunu bin olur: Koyunum bin olurdı sunsa kadeh

Bir koyun ala gözli körpe kuzı (C.3, G.1769/4)

4.2.18. Öküz (Sevr)

Đnsanların tarla sürmekte kullandıkları erkek sığırdır. Ebû Hureyre şu hadisi

nakletmektedjr: “Bir gün Peygamberimiz şöyle buyurdu: Đsrâiloğulları çağında bir adam bir öküzün üstüne binmişti. Bu sırada öküz başını çevirip Allah’ın izniyle dile gelerek: Ben bu iş için yaratılmadım, tarla sürmek için yaratıldım, demiştir. Ben hayvanın böyle dediğine inandım, Ebû Bekir’le Ömer de inandılar” (Hançerlioğlu, 1984: 455).

Dünyayı boynuzları üzerinde tutan öküz’dür. Buna Farsçada tamlama bir tabirle Gâv-i Zemin derler. Bu öküz dünyayı bir boynuzu üzerinde tutar. O boynuz yorulunca öbürüne atar. Đşte bu sarsıntıdan Zelzele olur. Öküz bir taş üzerinde, taş da balığın sırtındadır. Balık denizde, deniz de havadadır. Bu öküze Sevr-i Ahmer, Behmut gibi adlar da verilmiştir (Uraz, 1967: 120).

Pervin, Türkçede Ülker denilen ve Süreyyâ diye de anılan bir yıldızdır. Kuzey Yarım kürede Sevr (öküz) burcunun en parlak yıldızı olan Eddeberân’ın ilerisinde öküz

biçiminde görünen şeklin hörgücünde bulunan güzel bir yıldız kümesidir (Tulum, 2001: 327).

Aşağıdaki beyitte de bu burçtan bahsedilmektedir. “Ey melek (sevgili), feleğin fırınında benim yakıcı âhımdan öküz (boğa burcu) ve kuzu (oğlak burcu)nun kebap olmadığını sanma”:

Ey melek sanma ki âh-ı sûz-nâkümden benüm

Çarh tennûrında sevr ile hamel biryân degül (C.2, G.825/3)

4.2.18.1. Öküz ile Đlgili Tasavvurlar