• Sonuç bulunamadı

Koyun ile Đlgili Tasavvurlar 1. Âşık

ATIN YÜRÜYÜŞLERĐ

4.2.14.1. Koyun ile Đlgili Tasavvurlar 1. Âşık

Şair, bu beyitte koyunu kendisine, güzelleri ala gözlü nazik kuzulara benzetmektedir.

Onlarla içki içtikten sonra sonunda toprağın koynuna girmesi gerekmektedir:

Koyun ala gözlü nâzüg kuzılarla ‘işret it

‘Âkıbet girse gerekdür hâkün insan koynına (C.3, G.1423/2)

Âşıklar sevgiliye canını vermek için koyun şekline girmişlerdir. Onlar sevgilinin kurbanlarıdır; ancak halk onları koyun sanmakatadır:

Girdi koyun şekline ‘uşşâk âna cân virmege

Ey cihân halkı ganem sanman anun kurbânını (C.3, G.1597/2)

4.2.14.1.2. Can

Zâtî, koyun canını sevgiliye kavuşma bayramında, sevgilinin Kâ’be olan mahallesinde kurban etmek için adak adamıştır:

Gûsfend-i cânı nezr itdüm ziyâde isterin

Kâ’be-i kûyunda ‘îd-i vaslunı kurbân ile (C.3, G.1471/6)

4.2.14.1.3. Göz

Koyun genellikle ala gözlü olarak tasavvur edilmiştir. “Âşık, ala gözlü koyun (sevgili) ile koyunlarını gönül ferahlığı ile hesapsız, yavaşça büküp iplik haline getir”:

Bir koyun ala gözlü ile yab yab egir

4.2.14.1.4. Habâb

Beyitte denizin üzerinde oluşan hava kabarcıkları koyuna benzetilmektedir. “Mecnûn, denizin yüzünde sonsuz hava kabarcığı görse, Leylâ’nın sahrada yayılmış koyunu sanır”:

Sanurdı gûsfend-i Leylîdür sahrâda yayılmış

Habâb-ı bî-nihâyet görse Mecnûn rûy-ı deryâda (C.3, G.1433/3)

4.2.14.1.5. Kasap

Kasap sığır ve koyun gibi eti yenilen hayvanları kesen ya da dükkânında satan kişiye denir. Aynı zamanda, et alış verişinin yapıldığı dükkâna da kasap denir. Eskiden kasaplar sadece hayvanları kesip etini satabilirlerdi; hayvanların derisini debbağlara, yağını mumculara ve kafasını ise başçılara vermek zorundaydılar. Yani et satışı dışındaki, mumculuk veya deri alıp satmak gibi farklı bir alana girmeleri yasaktı (Özkan, 2007: 130).

Kasap ile kastedilen âşıkların gönül koyununun peşindeki sevgilidir. “Ben o kasabın (sevgilinin) aşk şarabının uğruna akıl kuzusunu çaldırdım, koyunum bin oldu (gönlüm görür oldu)”:

Bürre-i ‘aklı ugurlatdum bin oldı koyunum

Ben o kassâbun şarâb-ı ışkunun ugrusına (C.3, G.1435/4)

Kasaplar muhtelif eti yenen hayvanları keserek kanlarını döktüklerinden, Dîvân

şiirinde daima âşığa acı çektiren ve onu yaralayan sevgilinin gözleri, kirpikleri ve

gamzesi ile birlikte ele alınırlar. Kasap kelimesinin geçtiği birçok beyitte sevgilinin gamzesi de söz konusu edilmiştir. Bu beyitte sevgilinin hançer gözü kasap, âşığın pervasız gönlü de koyundur:

Hançeri destinde kan mest-ü-bin olmış koyunı

4.2.14.1.6. Kurbân

Edebiyatımızda kurban ve sevgiliye kurban olmak mazmûnu çok geçer. Ellerinden bir iş gelmeyen, müflis şairler “kurbanın olayım” demekle sevgililerini ikna etmeye çalışmışlardır. “Beni kurbanın edin, koyunu kesme; o senin yoluna can vemeyi ne bilsin, o bir zavallı.”:

Beni kurbânun idin urma bıçagun ganeme

Ne bilür yoluna cân virmegi ol bir meleme (C.3, G.1342/1)

Hazret-i Đbrahim, Kur’ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde isminden çokça bahsedilen ulu’l-azm bir peygamberdir. Sevgili Peygamberimizden sonra peygamberlerin ve insanların en üstünüdür. Allahü Teâlâ, ona halilim/dostum diye hitab etmiştir. Bu sebeple Halilü’r-rahman olarak zikredilir.

Bu beyitte Zâtî, Allahü Teâlâ’nın Hazret-i Đbrahim’e “halilim” diye hitap etmesine telmihte bulunmuş ve o da sevgiliye Halil diyerek ondan koyunu bırakıp kendisini kurban etmesini istemektedir. Ona göre koyun aşk ile can vermeyi bilemez:

Gûsfend ko Halîlüm beni kurbân eyle

Ne bilür ‘ışk ile cân virmegi ol bir meleme (C.3, G.1289/3)

Bu beyitte Kâbe’de kurban kesme âdetinden bahsedilmektedir. Kâbe sevgilinin mahallesi olarak düşünüldüğünden kurban koyunu da âşığın kendisi ve canıdır. “(Ey sevgili) Mahallene vardıkça canımı almak için gayret et, çünkü Kâbe’de herkes kurbanlık koyuna istekli olur”:

Cânumı almaga sa’y it vardugumca kûyuna

Kâ’bede mâyil olur her kimse kurbân koynına (C.3, G.1423/9)

4.2.14.1.7. Rakip

Bu beyitte âşık sevgilinin koynuna giremeden canını vermekten ve rakibin sevgilinin koynuna girmesinden korkmaktadır. “Benim bu cismim sevgilinin koynuna girmeden canımı verirdim. Bir koyun (rakip) ala gözlü sevgilinin koynuna girmesin”:

Cân virürdüm girmeden bu cismümün cân koynına

Girmege bir koyun ala gözlü cânân koynına (C.3, G.1423/1)

Bu beyitte ise sevgilinin yan bakışı kasap olmuştur. Koyun ise bütün âşıklardır yani âşığın rakipleridir. Şairin “kuzucuğum” diye seslendiği ise gönlüdür. Kasap gamzeli sevgili, aslında kimsenin kanını günahsız yere dökmemektedir. Ancak koyun bir değil bin tanedir. Yani bin tane de rakip vardır:

Kuzucagum kimsenün dökmezdi kanın bî-günâh

Gamze-i kassâbunun bin olmayaydı koyını (C.3, G.1499/2)

4.2.14.1.8. Sevgili

Cem, Đran’ın mitolojik tarihinde Pişdâdiyan sülalesinden dördüncü pâdişahtır. Dîvân

şiirinin kabul ettiği telakkiye göre şarabın mucididir. Dîvân şiirinde asıl kullanımı da şarap, zevk ve eğlence ile ilgilidir. Bu beyitte de tevriyeli kullanılmıştır. Zâtî, bu

beyitte sevgiliyi ala gözlü koyuna benzetir. Đstediği şey toplanıp, yemek içmek gönlünün açılmasıdır:

‘Ayş-ü-nûş eyleyelüm koyunumuz bin olsun

Cem’ idüb koyun ala gözli güzeller sürüsin (C.3, G.1139/3)

4.2.15. Köpek (Đt, Kelb, Seg)

Köpek, çakal ve kurt gibi canis cinsinin bir türüdür. Memeli ve etoburdur. Yaklaşık 12-14 bin sene önce evcilleştirilmiştir. Đnsanoğlunun ilk defa evcilleştirdiği hayvanlardan biridir. Boy ve şekline göre yüzden fazla çeşidi vardır. Çoban köpeği, av köpeği, kurt köpeği, süs köpeği, kızak köpeği, kuş köpeği, tazılar ve zağarlar gibi. Köpeklerin görme duyuları nispeten zayıf ve renk körü olmakla beraber işitme, özellikle koku alma duyulan çok keskindir. Köpek insanların, onlara ait evin barkın, bağın bahçenin, malın, melalin ve eşyanın tabii ve sadık bekçisidir. Görevini hiç ihmal etmeyen bir korumadır. Köpeklerde keskin işitme ve koku alma duyuları yanı sıra toplu halde yaşama ve önderi izleme içgüdüsü de son derece güçlüdür. Köpek

kendisine bakan kişiyi önderi olarak bilir, ona sadakatle bağlanır. Çok vefalı bir hayvandır. Tehlikeli ve zor zamanlarda bile vefasını gösterir. Köpek, at ve maymun gibi en zeki hayvanlardan biridir. Bu sebeple kolay eğitilir, eğitimle birçok hünerler ve marifetler kazanır, insanlar onun bu yeteneğinden çeşitli alanlarda yararlanır. Köpek, rüya tabirlerinde kul ile yorumlanır (Uludağ, 1998: 17).

Đnsanın çok eski çağlardan beri tanıdığı evcil hayvanların başında gelir. Bugün de

dünyanın her yerinde beslenen köpekler, iş, eğlence ve sporda daima insanların yanında yer almaktadır. Köpeklerin keskin duyuları ve bağlılıkları insanlar tarafından her zaman sevilmelerine ve devamlı olarak yetiştirilmelerine yol açmıştır (Hayat Ansiklopedisi, “Köpek” C.4: 2053).

Özellikle Yahudi ve Đslam kültürleri olmak üzere Klâsik kültürlerin çoğunda kötü bir yaratık olarak bilinir. Mısır mitolojisindeyse köpek, insanlar tarafından tanrıyla iletişim kurarak ölümü insanlardan uzaklaştırmak üzere görevlendirilmiş; ama tanrının huzuruna zamanında varmadığı ve geç kaldığı için iş işten geçmiş, onun yerine giden kurbağa insanların bu isteklerini taşıyan mesajlarını tanrıya ters olarak ulaştırmış ve köpeğin umursamazlığı sonuçta insanların ölümlü olmalarına neden olmuştur (Yıldırım, 2008: 610).

Đslam inancında köpeğin, tıpkı domuz gibi temiz olmayan hayvanlar kategorisinde yer

almasının ötesinde siyah köpek şeytan olarak kabul edilir ve görüldüğü yerde öldürülmelidir. Ama Ashab-ı Kehf in köpeği Kıtmir, bu kuralın dışındadır ve temizdir. Hatta “konuşan köpek, köpek görünümünde bir insan” olarak nitelenir. Onun Allah’a inananlar yanında yer alışı, Allah’ın dostlarıyla birlikte ve vefalı oluşu nedeniyle insan mertebesine çıktığı kabul edilir (Yıldırım, 2008: 611).

Yaladıkları yemek ve içtikleri su mekrûh kılınır. Köpeğin bulunduğu eve melekler girmez. Namaz kılan bir kişinin yanına köpek gelirse namaz bozulur. Halk inançlarında kara köpeğin şeytan olduğuna da inanılmıştır. Köpeklere sahip olunmaya ancak avlanmak, bekçilik yaptırmak ve sürü beslemek durumlarında izin verilmiştir. Bütün bunlardan ötürü köpek deyimi en büyük sövgü sayılır, özellikle de Müslüman olmayanlar için kullanılır. Bununla beraber Mâlikî mezhebince köpek temiz sayılmıştır. Şâfiî mezhebine göre köpek necis (pis)’tir, hiçbir yeri kullanılmaz, ıslak köpek bir adama değerse abdest bozulur ve yeniden abdest alınması gerekir. Hanefîliğe

göre köpek, domuz gibi necis değildir, kılları, kemikleri ve derisi temizlenip kullanılabilir, sadece salyası necistir. Buhârî, Ebû Hüreyre’den şu hadisi nakleder: “Evde köpek tutanın her gün sevabından bir kırat eksilir, meğerki ekin ya da sürü için beslenmiş ola”. Ebû Hüreyre, Hz. Muhammed’den şu hadisi de naklediyor: “Kabınızdan köpek içerse o kabı yedi kez yıkayın”. Bununla beraber Ebû Hüreyre şu hadisi de nakletmektedir: “Bir kuyu başında susuzluktan ölecek duruma gelmiş bir köpeğe kuyudan su veren fahişe bir kadının bütün günahları bağışlanmıştır” (Hançerlioğlu, 1984: 240).

Ulema genellikle köpeği pis sayıp bazı istisnalar dışında katlini vacip görürken, köpeği değerli olan bir varlık olarak görmediği için alımını satımını yasaklarken sûfîler bu hayvana özel bir ilgi göstermişlerdir. Bazen köpeği kötü huyların simgesi olarak, ama daha çok onun niteliklerini örnek olarak görmüşler ve sunmuşlardır. Herkesin hor ve hakir gördükleri köpeği bazen tevazu, bazen fedakârlık, bazen vefa ve sadakat, bazen kadirbilirlik örneği olarak değerlendirmişler, ona ayrı bir yer vermişlerdir. Ceylan, karınca ve arslan gibi hayvanlara da önem veren sûfiler bunlardan en çok köpek üzerinde durmuşlardır. Hatta denebilir ki bazen onun yaşama biçimini taklit etmişler, huy ve niteliklerini örnek almışlardır (Uludağ, 1998: 18).

Genel olarak hayvanların en değersizlerinden olarak kabul edilen ve günümüzde de ağır hakaret etmek amaçlı cümlelerde çokça anılan köpekler, Dîvân şiiri geleneği içinde sevgiliye ait olan her şeyin değerli olması sebebiyle âşıklar tarafından övülüp yüceltilmektedir. Bu geleneğin oluşmasında Leyla’nın mahallesinde karşılaştığı bir köpeğe sarılarak onun ayaklarını öpen ve bu davranışının sebebini de “köpeğin Leylâ’nın semtine ait olması” olarak açıklayan Mecnûn’un tavrı etkili olmuştur. Şairler sevgilinin mahallesinde gezinen başıboş köpekleri şiirlerinde değişik vesileler ile anıp yüceltmişlerdir.

Âşıkların bu köpeklere bu kadar değer vermelerinin en önemli sebebi onların sevgiliyi her gün görmeleri ve sevgilinin mübarek olarak kabul edilen mahallesinde rahatça dolaşmalarıdır. Sevgiliden bu köpeklere gösterdiği ilgiyi isteyen âşıklar beyitlerinde kendilerine gösterilecek bu kadar bir ilginin dahi büyük bir makam olacağını ifade etmektedirler (Kaçar, 2008: 42).

Âşık, sevgilinin kapısındaki köpeklerle dost olursa mutlu olacağını dile getirmektedir. “Ey yüce insan, senin kapındaki köpeklerinle (rakiplerle) dost olup mutlu, talihli, bahtiyar olmam gerek”:

Đtlerünle serverâ kapunda yâr olsam gerek

Kâm-rân-u-kâm-yâb-u-kâm-gâr olsam gerek (C.2, G.807/1)

Âşık, sevgilinin itlerinin kendisine ulumasını kendisine değer verdikleri şeklinde yorumlamaktadır. “Sevgilinin köpekleri ile arkadaşlık son derece iyidir. Şimdi (birisi) uludu ve Zâtî haysiyetli oldu”:

Yâr itleri ile hem-dem gâyetde vakti hôşdur

Şimdi uludı Zâtî ‘âlî-cenâb olubdur (C.1, G.300/5)

Âşık, sevgilinin mahallesinin köpeklerine bile öylesine değer vermektedir ki onları Cennet’in birer nimeti olarak görür:

Hôş safânuz var sizün ey kûy-i dil-dâr itleri

Ni’met-i Cennet sanur her kim görürse yalunuz (C.2, G.513/3)

4.2.15.1. Köpek ile Đlgili Tasavvurlar