• Sonuç bulunamadı

Hamidreza SOHRABIABAD1

1Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü, Türkiye,

hsohrabiabad@nevsehir.edu.tr

Özet

1501 senesinde Şah İsmail tarafından Tebriz’de Kızılbaşiyye Devleti (Safevî Devleti) kuruldu. Bu devletin itikadî esasları Türkmen Kızılbaş/Alevî inanç sistemi üzerine tesis edildi. Lakin siyasi yapılanmanın inançsal özelliklerinin tarihsel seyri mercek altına alındığında devletin kuruluşundan birkaç kuşak sonra sufî içerikli Türkmen İslam’ının, yerini fıkhî-şeriatçı-

kelamî İsnaaşeriyye merkezli bir mezhebe bıraktığı görülmektedir. Bu değişimin sonucunda

sufî bir tarikatın mensupları tarafından Kızılbaşlık/Alevilik üzerine kurulan bir devletin dini işleri zamanla; ancak tamamen fukaha tekeline geçmiştir. Dolayısıyla Şeriatçı Şia merkezli bir dini örgütlenme hayat bulmuştur. Bunun sonucunda da rakip mahiyette olan sufî Kızılbaşlar yerine fakih minberiler, işlerin idaresini ele geçirmiş, tasavvuf tamamen takbih edilmiş ve sufîlik aşağılanmıştır. Başka bir ifade ile mütalaa konusu olan devletin temelleri Türkmen sufî Kızılbaşlar tarafından inşa edilmişken git gide önce Arap ve sonra ise Arap fukahanın öğrencilerinden oluşan Tacik din adamları öne çıkmıştır. Böylelikle Safevî Devletinin Türkmen Kızılbaş/Alevî inanç sistemi, yerini şeriatçı İsnaaşeriyye mezhebine terk etmiştir.

Bu doğrultuda Kızılbaş Devleti’nde bahis konusu şeriatçı İsnaaşeriyye mezhebinin ilk temsilcisinin nereden ve hangi tarihlerde Safevî sarayına geldiği meselesinin ve bu süreç içerisinde gerçekleşen hadiselerin aydınlığa kavuşması bir taraftan fakihlerin girişimi öncesi, Şia etkisine maruz kalmadan önceki Safevî ve dolayısıyla Kızılbaş zümrenin inanç ve sosyokültürel özelliklerinin ortaya çıkmasına yardım edecek, diğer taraftan ise günümüze dek devam eden Şiileştirme esaslarının başlangıç noktasının tespitine yardımcı olacaktır.

Belirtilen hedef doğrultusunda dönemin kronikleri ele alındığında Kızılbaşiyye sarayına gelen ilk fakihin Cebel-i ‘Âmil bölgesinden Şeyh Ali Arap Kerekî Cebel’ül-‘Âmilî’nin (ö. 940/1534) olduğu görülmektedir. Arap dünyasından Safevî sarayına gelen Ali Kerekî veya şeriatçı Şia literatüründe geçtiği üzere Muhakkik-i Kerekî, aslında Tebriz, Konya ve Bağdat ekseninde resmi bir devlet çerçevesinde şeriatçı İsnaaşeriyye mezhebinin temellerini atan ilk

* Bu bildiri “Safevî İdaresinde Toplumsal Dönüşüm” başlıklı ve 2018 yılında savunulan doktora tezinden çıkarılarak hazırlanmıştır.

1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY

kişi olmuştur. Kerekî’nin Safevî sarayı ile irtibatı 1504-1505 yıllarından başlamıştır. 1510-1515 yılları arasında Şah İsmail’in davetiyle Safevî sarayında bulunmuştur. Kaynaklarda geçtiği üzere Kerekî bu zaman içinde Şah İsmail için İmam-ı Kamil sıfatını kullanarak ve onun On

İkinci Zahir İmam olduğunu teyit ederek yazdığı Nefehât’ül-Lahüt isimli eseriyle Safevî

Devleti’nin varlığını ve özellikle Şah İsmail’in seyitlik meselesini kabullenmiştir. Nitekim Şah İsmail, Kerekî’nin saraya davetiyle kendi meşruiyeti ve konumundan taviz vermezken, iddiasında bulunduğu zahir imam hususunda daha da istikrarlı bir şekilde hareket etmiştir.

Ancak esas mesele Kerekî’nin Tahmasb dönemindeki sarayla olan ilişkilerinden itibaren başlamaktadır. 1515 yılında sarayı terk eden Kerekî, Tahmasb döneminde tekrar saraya davet edilmiş ve 1528-1529 tarihinde Safevî coğrafyasına geri dönmüştür. Ancak bu sefer Kerekî daha önce Şah İsmail’e ait olan on iki imamların temsilciliği makamını fakih oluşu gerekçesiyle elde ederek ciddi bir güç sahibi olmuştur. Bu suretle dönemin kalemi Hasan Bey Rûmlu’nun (Ahsenü’t-Tevarih) zikrettiği üzere Şia ezanının yaygınlaşması, Cuma namazının kılınması, Şia’ya göre doğru olmayan işlerin yasaklanması ve sonuçta kronikte geçtiği üzere Şia’nın yükselmesine yol açmıştır. Bütün bunların neticesinde, Şah İsmail döneminde devletin kurucusu tarafından meşruiyetin esas kaynağı olan ve Türkmenler tarafından önemsenen Mehdinin niyabeti ve gaip imamın temsilciliği Tahmasb’dan sonra genellikle fukaha tekeline girmiştir. Bu değişimin Tahmasb hâkimiyetinin ikinci döneminde yani yaklaşık 1533 yılında, sâbık makamların ve temsil ayrıcalıklarının bizzat şah Tahmasb tarafından Kerekî’ye verilmesiyle gerçekleştiği görülmektedir. Öyleyse Tahmasb’ın bu teşebbüsünü asıl önemli kılan söz konusu makamın Şah’ın tekelinden çıkması ve bir fakihe verilmesidir. Dolayısıyla Safevî döneminde, Tahmasb’ın saltanatı devrinde ve Kerekî’nin tekrar saraya gelişi ile birlikte Sûfî düşüncelerin zayıflaması başlamıştır. Bu durum Şeriatçı Şia’nın Kızılbaşlık karşısında yükselişinin başlangıcı olarak gösterilebilir. Böylelikle Kerekî’nin Kızılbaşlar tarafından zehirlenerek öldürülmesi sonucu bu uygulamaların devamı, onun ailesi ve öğrencileri tarafından devam ettirilmiştir. Sonraki dönemlerde Kızılbaş/Alevi inanç sistemi yerini fıkhî-

şeriatçı-kelamî İsnaaşeriyye mezhebine bırakmıştır.

1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY

First Faqih in Qizilbash Palace

Hamidreza SOHRABIABAD*2

Department of Persian Language and Literature, Faculty of Science and Letters, Nevşehir Hacı Bektaş Veli University, Turkey,

hsohrabiabad@nevsehir.edu.tr

Abstract

Qizilbashiyye State (Safavid State/Empire) was founded by Shah Ismail I in Tabriz in

1501. Principles of faith of this state were built on Turcoman Qizilbash/Alawite system of belief. But, when historical process (course) of belief-related features of political structure has been held under a microscope, it is seen that Sufi-Content (Sufistic) Turcoman Islam left its place to a sect of fiqhi-sharian/qalāmi ithnā'ashariyyah (twelve imam shi’ism)-centered, after several generations from establishment of the state. As a result of this change, religious affairs of a state, founded by members of a tariqat (path), upon Qizilbashness/Alawism, passed only completely to the monopoly of Fuqaha (plural of faqih) over time. Therefore, a religious organization-centered Sharian Shia came to life. As a consequence of this, faqih (an İslamic jurist and expert in fiqh) mimbarians took control of affairs, instead of the sufistic Qizilbash in opponent, and sufism was condemned completely and was denigrated. In other words, while establishments of the state in question were built by sufistic Turcoman Qizilbash, firstly Arabian and Tajik religious functionaries later consisting of students from Arabian fuqaha come increasingly into prominence. Thus, Turcoman Qizilbash/Alawite system of belief of the Safavid State left its place to the sect of Sharian ithnā'ashariyyah.

Accordingly, clarification of the issue that from where and which date the first representative of the said sect of Sharian ithnā'ashariyyah in Qizilbash State came to Safavid place, and of the events which occured during this period, on the one hand, will help to reveal belief and socio-cultural features of Safavid and therefore Qizilbash cotorie before exposing to Shia affect prior to faqihs (fuqaha)’ attempt, and on the other hand, it will aid determination of starting point of shialising principles which have continued today.

In accordance with the specified target, when chronicles of the state have been addressed, it is seen that Sheikh Abd al-ʿĀlī (Arab) al-Karakī al-Jabal ʿĀmilī (d. 940/1534) from region of Jabal 'Amil was the first faqih to come to Qizilbashiyye palace. Ali Karakî or

Muhaqqiq al-Karakî, as was mentioned in Sharian Shi’a literature, who came from Arabian

* This paper was prepared by excluding from doctoral dissertion, titled “Safevî İdaresinde Toplumsal Dönüşüm (Social Transformation in Savadid Administration)”, and defensed in 2018.

1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY

world to Safavid palace, was the first person to lay the foundations of the sect of sharian

Ithnā'ashariyyah in axis of Tabriz, Konya and Baghdad, within the frame of an official state.

Al-Karaki’s contact with Safavid palace started in 1504-1505. He was present at Safavid palace through the years of 1510-1515 by Shah Ismail I’s invitation. As is mentioned in resources, he acknowledged existence of Safavid State and Shah Ismail I’s issue of sayyidship, through his work named Nafahāt al-Lāhūt, by using the title of al’Imam al-Kamil for Shah Ismail I, and by confirming that Shah Ismail I was the Twelfth Apparent Imam. As a matter of fact, while Shah Ismail I did not make no compromises from his legitimacy and his position, by al-Karaki’s being invited by him to the palace, again he acted more steadily about the apparent imam that he claimed.

However, the key issue begins from al-Karaki’s relationships with the palace during Shah Tahmasb I. Al-Karaki, who left the palace in 1515, was invited again to the palace during the period Shah Tahmasb I and he returned to Safavid geography in 1528-1529. But, this time, he had significant power, by representative authority (maqam) of twelve imam which belonged to Shah Ismail I before, on the grounds that he was faqih. As Hasan Beg Rûmlu (through his book: Ahsan ut-Tawarikh), author of the period, had mentioned, this led Shi’a azan (adhan, call to prayer) to become widespread, salat al Jumah (Friday prayer/namaz) to be performed, affairs, which were not true according to Shi’a, to be forbidden, and ultimately led Shi’a to rise as it is mentioned in the chronicle. As a result of all of these, regentship of Al-Mahdi (Twelfh Imam) and representation of the hidden imam (Al-Mahdi), who was actual/original source of legitimacy by founder of the state during the period of Shah Ismail I and was considered important by Turcoman People, fallen generally under the monopoly of the Fuqah, after Shah Tahmasb I. It is seen that this change took place with the fact that the former authorities (maqams) and privileges of representation were given to al-Karaki by Shah Tahmasb I in person, during the second period of Shah Tahmasb I’s domination I, that is, in 1533 approximately. Then, what really makes this attempt by Shah Tahmasb important is that the said authority (maqam) got out of Shah’s monopoly and that it was given to a faqih. Therefore, in the Safavid state, during the period of Shah Tahmasb I’s sultanate, with al-Karaki’s coming again to the palace, Sufistic thoughts began to weak. This situation can be shown as the beginning of rise of Sharian Shi’a against Qizilbashness. Thus, continuation of these practices was maintained by his family and students after al-Karaki was killed, poisoning, by the Qizilbash. During next periods, Qizilbash/Alawite system of belief left its place to the sect of

1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY

1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY

ID: 52

Outline

Benzer Belgeler