Zeynep ZAFER ESENYEL1
1Düzce Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, Türkiye.
zeynepzr@gmail.com Özet
Felsefe tarihinin en eski ancak en eskimeyecek problemi olan zihin-beden karşıtlığının epistemolojik sonuçlarının önemi ortadadır. Zira bu sonuçların yanında, insanı anlamak söz konusu olduğunda bu karşıtlığın belki de çok daha derin içerimlere sahip olduğunu kabul etmek gerekir. Tüm bir felsefe tarihi (Nietzsche’nin de belirttiği gibi) gerçekten bedenin yanlış bir
yorumundan ibaretse eğer, bu, insanın da doğru bir biçimde anlaşılamadığını itiraf etmekten
başka bir şey değildir. Zihin ve beden ilişkisi söz konusu olduğunda, gerçekten elimizde zihnin düşündüğü ve bedenin de ancak zihinle ilişkisinde anlaşılabilir olduğu varsayımından başka bir şey yok mudur? Bedeni, ona mesafe almadan kendi başına “olduğumuz”, “yaşadığımız” gibi betimlemek bize daha geniş ufuklar açmaz mı? İnsanın varoluşunu, bedensel varoluşundan ayrı düşünmek mümkün değildir. Epistemolojik, teleolojik ya da teolojik gerekçelerle, fenomenal dünyadan kurtulma çabaları, beraberinde bedenden kurtulma gerekliliğini de getirmiştir. Oysa zihnin ya da bilincin, bir şeyin bilinci olabilmek, başka bir deyişle “dünya içinde konumlanmak” için her şeyden önce bedenleşmesi gerekir. Bilinç ve bedeni birbirinden ayırmak, ya da birbirlerine indirgeyerek birleştirmek, bilincin ancak bir bedende vücut bularak var olabildiği olgusunu gözden kaçırmak anlamına gelir. Bir dünyamızın olduğunu ifade edebilmemizin tek sebebi, bedenimizle o dünyaya katılmamızdır. Beden, bireysel varoluşumuzun kaynağı olduğu kadar, sosyal bir hayata sahip olmamızın da temelindedir. Bu anlamda beden, tarihsel ve kültürel bir alandır da. Her şeyden önce bizi başkasının görebildiği bir varlık haline getiren şey, bedensel varlığımızdır. Bedensellik bizi ortak bir yaşam dünyasına bağlar ve toplumsal hayatın temelinde de bedenler arası varoluşumuz yer alır. Bu anlamda bedene ilişkin kavrayışımız, aslında dünyaya ve kendimize ilişkin kavrayışımızı da şekillendirir. Beden, salt maddi bir şeye değil, tam aksine şeylerle ilişki kurma, onlar üzerinde eyleme ve onlar tarafından da etkilenme tarzımıza gönderimde bulunur. Beden, Simone de Beauvoir için dünyayı kavrayışımız ve tasarılarımızın çerçevesidir. Bu çalışmanın amacı, Simone de Beauvoir’ın beden anlayışı ekseninde klasik zihin-beden düalizmine eleştirel bir perspektiften bakarak insanı anlayabilmektir.
1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY
Understanding the Human/Understanding the Body: A Beauvoirian View
Zeynep ZAFER ESENYEL1
1Düzce University, Faculty of Arts and Sciences, Dept. of Philosophy, Turkey
zeynepzr@gmail.com
Abstract
The epistemological consequences of the mind-body dualism, which is the oldest but the most ageless problem in the history of philosophy, is evident. In addition to these results, it is necessary to accept that this dualism has deeper implications when it comes to understanding human beings. If the history of philosophy (as Nietzsche points out) indeed consists of a misinterpretation of the body, it is nothing but to confess that man cannot be properly understood. Regarding the relation between mind and body, isn’t there really anything else we can think of, except the mind thinks and the body is just conceivable in relation to it? Does the body described as just what we “are” and we “live” without taking a distance, open us wider horizons? It is not possible to think of human existence apart from the bodily existence. The efforts to recover from the phenomenal world, with epistemological, teleological or theological reasons, brings with the necessity of recovering from the body. However, the mind or consciousness has to be incarnated in order to become conscious of something, in other words, to take a position “within the world.” Separating consciousness from the body, or uniting them by reducing one to another, means ignoring the fact that consciousness can exist only by incarnating within a body. The only reason for expressing that we have a world is that we join that world with our bodies. Body is the source of having a social life, as well as our individual existence. In this sense, the body is also a historical and cultural area. First and foremost, it is our bodily existence that makes us an entity that can be seen by others. Corporeality connects us to a common lifeworld, and the basis of social life is our intercorporeal being. In this sense, our understanding of the body, in fact, shapes our understanding of the world and ourselves. The body refers to our way of making relations with things, acting upon them and to be influenced by them, rather than something purely material. For the Simone de Beauvoir, the body is the framework of our understanding of the world and our projects. The aim of this study is to understand the human being, by looking from a critical perspective to the classical mind- body dualism focusing on the conception of the body of Simone de Beauvoir.
1st International Cappadocia Congress of Philosophy and Social Sciences (CAPASS2019), Nevşehir / TURKEY
ID: 28