• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. HABER ÜRETİM PRATİKLERİ BAĞLAMINDA VERİ GAZETECİLİĞİ

3.1. Haber Üretiminde Farklı Yaklaşımlar

3.1.3. Haber Üretiminde Teknolojik Yaklaşımlar

Yeni iletişim teknolojilerinin birbiri ardına ortaya çıkışıyla birlikte teknolojik yaklaşımlar ayrı bir başlık olacak büyüklükte bir ilgi merkezi haline gelmiştir. Teknolojiyi merkeze alan bu çalışmalar uzun bir geçmişe sahip olsa da iletişim alanıyla bağlantılı olarak tartışmalı kavram olarak teknolojik determinizm ve simgesel isim olarak Marshall McLuhan öne çıkmaktadır.

McLuhan teknolojiyi tüm gelişmelerin merkezine koyan teknolojik determinizm ile ilgili tezini geliştirirken Harold Innis’in düşüncelerinden yararlanmıştır. Harold İnnis’e (2006) göre; Batı’nın tarihi geçmişten bugüne iletişim ve basın üzerine kurulmuş olan bilgi tekelinden oluşmaktadır. Bunun en önemli nedeni toplumsal dönüşümün temelindeki belirleyici etmenin iletişim araçları olmasıdır.

Teknolojik belirleyicilik/belirlenimcilik (determinizm), teknolojiyi insanlığın ve toplumun merkezinde konumlandırmakta, içerik yerine aracın daha önemli olduğuna vurgu yapmaktadır. Mcluhan’ın teknolojinin her şeyi değiştirdiği ve dönüştürdüğü savı günümüzde yeni iletişim teknolojileri sayesinde bilginin eşit dağıtıldığına ilişkin düşünceyi de desteklemektedir. Fakat McLuhan’ın eleştirilen yanı teknolojik araca önem verip insanları ve toplumdaki güç ilişkilerini bunun dışında

76

tutmasıdır. Bu nedenle McLuhan’a ek olarak Alvin Toffler’in görüşünden de yararlanılmalıdır. Toffler’e göre teknolojinin kökeninde bilgi yer almaktadır. Değişen sadece teknolojik boyut değil, değişimi başlatan ve hızlandıran bilgidir. Bu nedenle önemli unsurlardan birisi teknolojik kültür diğeri de bireylerin teknolojiye olan yatkınlıklarıdır (Aktaran, Kılıçer, 2008, s.218-219).

Özetle, Toffler ve McLuhan’ın görüşleri ele alındığında McLuhan’ın teknolojik determinizm kavramında önem verdiği teknolojik vurgusuna, Toffler bireysel kullanım boyutunu da eklemiştir. McLuhan’ın teknolojik determinizm kavramına bakarken bu düşüncenin alt yapısını oluşturan “küresel köy” ve “araç mesajdır” kavramlarını ele almakta faydalı olacaktır. McLuhan küresel köy kavramıyla iletişim araçlarının sınırları ortadan kaldırdığını belirterek yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı küreselleşmeyle insanların enformasyonu dünyanın neresinde olursa olsun her an alabildikleri yaklaşımını savunmaktadır (Aktaran Altay, 2003, s.11). McLuhan “araç mesajdır” sözüyle de, iletişimin içeriğinden çok aracın önemli olduğuna vurgu yapmaktadır.

McLuhan, teknolojiye daha iyimser yaklaşırken; teknolojiyle bir gözetim toplumu oluşturulduğunu ve teknolojinin insana ait ne varsa alıp götürdüğüne dair karamsar yaklaşımlar da bulunmaktadır. Teknolojinin olası olumsuz etkileri nedeniyle eleştirel yaklaşanlara göre, teknolojinin egemen güçlerin elinde olması bu güçlerin, insanı ve doğayı denetleme gücüne sahip olmalarına yol açmaktadır. Bu egemen güçlerin bu teknolojileri dolayısıyla da toplumu giderek daha fazla sömüreceği, denetlemeye alacağı ve ele geçireceği kaçınılmaz bir gerçek olduğu görüşü hâkimdir. Bu görüşe göre teknoloji, insanları sürekli tüketime, sığ bilgilere, yaşam kolaylığıyla uyuşukluğa ve bağımlılığa sürüklemektedir (McLuhan’dan aktaran Kabakçı ve Odabaşı 2004, s. 21). Spresser ise teknolojik kötümserliğin uç noktasını “teknoloji korkusu (technophobia)” olarak ifade etmektedir. Teknoloji korkusu, her tür teknolojiyi reddederek, teknolojiye uyum sağlayamama, teknoloji ürünlerine yönelik, korku, rahatsızlık ve kaygı duymak olarak tanımlanmaktadır (Spresser’dan aktaran Kabakçı ve Odabaşı 2004, s.21). Teknoloji korkusuna sahip bireyler, mümkün olduğunda tüm teknolojilerden uzak durmayı ve kaçmayı tercih etmektedirler.

77

İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte sanayi sonrası toplum, bilgisayar teknolojisine dayalı olarak enformasyon toplumu ismiyle de anılmaktadır. Hamelink, geçmişten günümüze doğru bakıldığında enformasyon toplumunu tamamen bir değişim süreci olarak görmeyip, önceki dönemin devamı niteliğinde değerlendirmektedir. Ayrıca Hamelink, sanayi toplumunda yaşanan ilk gelişmeler toplumda nasıl bir etki yarattıysa, enformasyon toplumunda yaşanan gelişmelerin de aynı etkiyi yarattığını ifade etmektedir (Hamelink’ten aktaran Kaplan, 1991, s.14).

Toplumsal formasyonu tanımlamada sıklıkla kullanılan enformasyon toplumu, iletişim toplumu gibi kavramların yerine günümüzde yeni iletişim teknolojilerinin önemini vurgulamak adına ağ toplumu kavramı kullanılmaktadır. Ağ toplumu; iş, iletişim ve yönetime yönelik amaçlarla küresel ağları düzenli olarak kullanan bir toplumu ifade etmektedir. Castells’e göre ağ toplumunun en belirgin karakteristik özellikleri zaman ve mekân kavramlarında ortaya çıkmaktadır. Ağ toplumu sayesinde zaman ve mekân kavramlarının ortadan kalktığını ileri süren Castells, enformasyon teknolojileri sayesinde yeni bir zaman ve uzam algısının ortaya çıktığı görüşünü savunmaktadır (Göksel ve Doğan, 2011, s.178-179). Castells’in ağ toplumu kuramını, diğer teknolojik kuramlardan ayıran ve etkin kılan en önemli özellik iki yönlü iletişimdir ve ayrıca Castells (2006, s.505), liberal yaklaşımda bahsedildiği gibi medyayı dördüncü güç olarak değil, iktidar güçlerinin mücadele ettiği bir alan olarak tanımlamaktadır. Manuel Castells, McLuhan’ın teknolojik determinizm fikrini ekonomik determinizm tezine dönüştürerek, enformasyonun biçimlenmesinde ve dağıtılmasında teknolojinin önemli rol oynadığı bir iş alanı olarak gazeteciliğin de küresel enformasyon akışı ile şekillendiğini söylemektedir.

Post yapısalcı düşünür olarak tanımlanan ve teknoloji temelli görüşleriyle dikkat çeken Baudrillard; Marx, Hegel ve Frankfurt Okulu’ndan Thedor Adorno’dan etkilenmiştir. Baudrillard’ın öne sürdüğü en önemli tezlerden biri, medyanın; gerçeğin üstünü kapattığı ve kendi gerçeğini oluşturduğu, böylece simülasyon evrenin ortaya çıktığını iddia etmesidir. Postmodern bir sosyolog olarak nitelenen Jean Baudrillard Simülasyon kuramıyla ekonomi, sanat, bilim, siyaset, medya ve sinema üzerinden özellikle de Amerika üzerine yoğunlaşarak bu alanlarda gerçekliğin nasıl yerinden

78

edildiğini ve simülasyon aracılığıyla gerçeklikten kopuk nasıl sanal bir dünya oluşturulduğunu detaylarıyla incelemektedir.

Baudrillard, Simulakrlar ve Simülasyon kitabında bilişim teknolojileriyle birlikte gösteri çağına geçiş yapıldığını ve bu sayede haberdeki görsellik kullanımının da ön plana çıktığına vurgu yapmaktadır. Baudrillard, gösteriye yenik düşen ve anlamın ortadan kaybolduğu bir medyadan bahsetmektedir. Bunun bir gösteri çağı olduğunu vurgular. Gösteri çağında kitlelerin sessiz kalması gerektiğini yoksa tüm akışı kaçıracakları görüşünü desteklemektedir. Ayrıca politikanın medyayı elinde bulundurduğunu ve güç olarak kullandığını bu nedenle kitlelerin egemen gücün altında olduğuna dikkat çekmektedir (Baudrillard, 2014).

Ağ temelli yaklaşımlar, erişim alanı, toplum kuramları, eleştirel kitle iletişim kuramları gibi eski medya kuramlarından yararlanmaktadır. Yeni iletişim teknolojileriyle birlikte bireylerin çevrimiçi ya da çevrimdışı bilgilere erişimi olarak tanımlanan ağ temelli yaklaşımlar içerisinde yer alan erişim kavramı daha da önem kazanmıştır. Erişme kavramını liberal ve eleştirel kuram farklı biçimde ele almaktadır. Eleştirel kuram erişme kavramını iletişim araçlarına sahip olma ve bu araçların içeriğini tüketme olanağının varlığı veya yokluğu anlamında kullanılmaktayken, liberal yaklaşımda ise, halkın bilgi edinme hakkı kapsamında istediği bilginin verilmesi ve sonucunda iletişim araçlarının üretiminde kullanılması anlamında kullanılmaktadır.

Quandt (2004, s.459), erişim alanı kuramları kapsamında kaynak, araç/ içerik ve alımlayıcı alanlarının açıklanması gerektiğini söylemektedir. Kaynak alanında eşik bekçisi araştırmaları yer almaktadır. Bunun önemli nedenlerinden biri internette yer alan sınırsız içeriklerden dolayı kullanıcıların yoğun enformasyon karşısında hangisini seçeceği konusunda zorlanmasıdır. Bilgilerin konumlandırılması ve analiz edilmesi için eşik bekçisi olarak konumlandırılan gazetecilerin görev yapması gerekmektedir.

Yeni medyanın yükselişi ve yurttaş gazeteciliği kavramı sayesinde eşik bekçisi kavramı form değiştirmiştir. Bunun en önemli sebeplerinden biri haberlerin alıcısına filtrelenmeden doğrudan ulaştırılabilmesiydi. Veri gazeteciliğinde, yurttaş haberciliğinden farklı olarak, her geçen gün daha da artan büyük verilerin ortaya

79

çıkması ve bunları düzenleyecek, filtreleyecek iyi editörlere ihtiyaç duyulması veri gazetecisini bir nevi eşik bekçisi rolüne sokmuştur. Bu kapsamda veri gazetecisi eşik bekçisi olarak değerlendirilebilir. Haberlerin kategorisinin yapılması, bilgilerin filtrelenmesi gibi işlevleri olan veri gazetecileri, büyük yığınlar arasında yer alan bilgileri seçerek inandırıcılığı yüksek veriler ortaya çıkarmaktadır.

Ağ temelli iletişim yaklaşımlarında ele alınması gereken önemli bir düşünür de Manuel Castells’dir. Manuel Castells’in Bregtje Van Der Hakk ve Mıchael Parks (2012, s.2923-2938) ile ele aldığı çalışma, medya sektöründe dijital dönüşümü olumlayan yaklaşımları savunurken, enformasyon üretimi sürecinde gazeteciliğin nasıl değiştiği, araç ve pratiklerin bu değişime nasıl etki ettiği anlatılmaktadır. Çalışmada ayrıca teknolojik değişimin, bağımsız ve nitelikli gazetecilik yapılması açısından önemli olduğuna da vurgu yapılmıştır. Anadamar olarak adlandırılan ve etki araştırmaları kapsamında ele alınan bu model ve yaklaşımların her biri iletişim sürecine ilişkin farklı bir noktaya dikkat çekmiştir.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte internetin kullanımının dünya çapında yaygınlaşması iletişim ağlarının güçlenmesine katkı sağlamış, internet üzerinden teknoloji tartışmaları yeniden önem kazanmıştır. Alver’e göre (2007, s.225), teknolojik gelişmelere iyimser (optimist) ve kötümser (pesimist) olmak üzere iki farklı bakış açısı mevcuttur. İyimser düşünürler teknolojinin iletişim kurma, özgür bir toplum oluşturmada iyi bir olanak olduğunu, internet sayesinde geleneksel medyanın tekelci yapısının kırıldığını ve gazetecinin okuru yönlendirme yetisinin kırıldığını düşünmektedir. Kötümser yaklaşımcılar ise, teknolojiyle birlikte gazeteciliğin sonunun geldiğini ve gazetenin bütünleştirici işlevini yitirdiğini savunmaktadırlar.

Teknolojik gelişmelerin hızla gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte enformasyonun ve haberin yapısı, üretimi, ulaşılabilirliği, tüketimi gibi konularda köklü değişimler yaşanmıştır. Bu değişimler gazetecilik pratiklerini de etkilemiş, yeni tanımların ve kavramların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çerçevede çalışmada haber üretim süreçlerini anlamak üzere haber üzerine kuramsal çalışmalar ele alınmıştır.

80

BÖLÜM 4. VERİ GAZETECİLİĞİNDE HABER ÜRETİM SÜRECİ