• Sonuç bulunamadı

B. Paylaşma Davası

2. Konusu

Paylaşma davasının konusunu, üzerinde paylı mülkiyet birlikteliği tesis edilmiş mal oluşturmaktadır. Bu dava ile paylı mülkiyete konu malın, paydaşların sahip oldukları pay oranları dâhilinde parçalara ayrılması amaçlanmaktadır. O halde, üzerinde paylı mülkiyet birlikteliği bulunan her eşya, paylaşma davasının konusunu oluşturabilmektedir369.

Bir eşyanın kısmen paylaşılması, kural olarak talep konusu olamamaktadır370. Zira eşya bütünü itibariyle mülkiyet hakkının konusunu teşkil eder. Örneğin iki kişinin paylı mülkiyetinde bulunan taşınmazın paydaşlarından birinin vefat etmesi halinde, vefat eden paydaşın mirasçıları, sadece murislerinin payının paylaşılmasını talep edemez371. Ancak bazı durumlarda, paydaşlardan bazılarının paylı mülkiyet birlikteliğine son vermeyi, kalan paydaşların da paylı mülkiyet birlikteliğini sürdürmeyi istemeleri söz konusu olabilir. Bu durumda, eşyanın paylaşılmasını isteyen paydaş veya paydaşlar bakımından kendi paylarına düşen kısımların ayrılması şeklinde eşyanın paylaşılması mümkün olabilir. Hatta paylı malın bir kısmının ayrılması hali dışında, bu kısımların açık arttırmayla satılarak elde edilen bedelin istemde bulunan arasında paylaştırılması da söz konusu olabilir372. Paylaşmayı isteyen paydaşlar arasında bir anlaşmanın

368 Ertaş, s. 250; Özcan, s. 161; Yılmaz, Ünal, “Ortaklığın Giderilmesi Davaları”, AD, S. 4, 1972, s. 370-385, s. 373-374; Karahasan, s. 234.

369 Kürşat, s. 284.

370 YHGK, 05.06.1996, E:1996/6-350, K: 1996/450 (Şimşek, s. 59); Özgür, s. 195;

Kürşat, s. 285; Özcan, s. 161.

371 Şimşek, s. 59.

372 Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 30; Kürşat, s. 286.

117 olmaması halinde, paylaşma tarzını hâkim somut olayı nitelendirmek suretiyle tayin edecektir Hiç şüphesiz böyle bir durumun gerçekleşmesi bütün paydaşların rızasına bağlıdır.

Son olarak belirtmek gerekir ki, paylı mülkiyet birlikteliğinin konusunu mülkiyet hakkı oluşturduğu için, paylaşma davasının konusunu da paylı mal üzerindeki mülkiyet hakkı oluşturmaktadır. Eşya üzerinde var olan kişisel haklar, sınırlı ayni haklar ve dolayısıyla rehinler paylaşma davasına engel olmaz373. Bununla beraber, paylaşılacak taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hakkın, tapuya şerh edilmiş kişisel hakkın veya rehinin olması durumunda, bu haklar, 27.01.1954 tarihli, 1/22 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi, paylaşmayla ortadan kalkmaz, ayrılan parçalara nakledilir374. Ancak bu haklar, yalnızca belirli bir pay üzerinde kurulmuş ise, bu durumda, sadece o paydaşa tescil edilen parçanın tapu kütüğü sayfasına kaydedilmesi gerekmektedir375. Yine, paylı mülkiyet konusu mal üzerinde intifa hakkı bulunması da

373 Kürşat, s. 287; Özcan, s. 169; Özgür, s. 90.

374 Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 81; Karahasan, s. 234; Ertaş, s. 243.

375 Ne var ki, Tapu Sicil Tüzüğü’nün 61. maddesinin birinci fıkrasında; “Paylı mülkiyete konu bir taşınmazın paydaşlarından biri veya birkaçının payı üzerinde rehin hakkı olup da, bu taşınmazın bölünerek taksimi istenilirse, rehin alacaklısının onayı alınır. Rehin alacaklısı onay vermezse, istemde bulunan tarafın mahkemeden alacağı karara göre işlem yapılır ve işlem sonucu alacaklılara hemen bildirilir.” hükmü, ikinci fıkrasında;

“Paydaşlar, rehin haklarının hukukî sonuçlarını kabul ederek rehnin bölünme sonucunda oluşacak taşınmazlarına müşterek rehin olarak aynen taşınmasına onay verirlerse, bu duruma göre işlem yapılır.” hükmü yer almaktadır. Her şeyden önce, paylı mülkiyette paylaşmayı isteme hakkına kanunda öngörülmeyen bir sınırlama getirildiğinden bu hüküm kanuna aykırıdır. Bu düzenlemeyle, paylı mülkiyet konusu

118 malın aynen bölünmesine engel değildir. İntifa hakkı, aynen bölünme sonucu ortaya çıkan parçalar üzerinde devam eder. Aynen bölünmede bazı kısımların denkleştirilmesi durumunda ise intifa hakkı hem aynen ayrılan parça üzerinde hem de denkleştirme için paydaşa verilen bedel üzerinde devam eder376. İntifa hakkı sahibi, intifa hakkından feragat ederse, intifa hakkı bedele dönüşür377.

Yine aynı şekilde, paylı mülkiyet konusu eşya açık arttırmayla satıldığında, bu eşya üzerinde kurulan sınırlı ayni haklar ve tapuya şerh edilmiş olan şahsi haklar son bulmamakta, 14.03.1960 tarihli, 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, eşya bunlarla yüklü olarak yeni malike devredilmektedir378. Türk Medeni Kanunu’nun 700. maddesinde bu duruma intifa hakkı yönünden bir istisna getirilmiştir.

Anılan hükme göre, bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması hâlinde, diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek bedel üzerinde devam eder. O halde, pay üzerinde intifa hakkı tesis edildiği kendisine tebliğ edilen paydaşların üç ay içerisinde taksim isteminde bulunmaları halinde, paylaşma satış suretiyle yapılırsa, intifa hakkı eşya üzerinde kalmayacak, yüklü paya düşecek bedel üzerinden devam edecektir379.

malın paylaşılması, rehinli alacaklının onayına tabi kılınmakta, diğer taraftan da borçlu olmayan kimseler mallarını rehnetmeye zorlanmaktadır (Sirmen, s. 301).

376 Kürşat, s. 396; Arpacı, “Eşya Hukukumuzda Yeni Medeni Kanunla Yapılan Değişikliklerden Bazılarına Kısa Bir Bakış”, s. 98.

377 Özgür, s. 90; Özcan, s. 170.

378 Ertaş, s. 252.

379 Sirmen, s. 298-299.

119 3. Hukuki Niteliği

Paylaşma davasının hukuki niteliğine değinirken hem davanın hem de dava neticesinde verilen kararın hukuki niteliği ayrı ayrı incelenmiştir. Zira gerek davanın gerekse dava neticesinde verilen kararın hukuki niteliğinin değerlendirilmesinde öğretide görüş birliği bulunmamaktadır.

Mahkeme kararının yenilik doğurucu bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda, öğretide ileri sürülen görüşler şöyle ifade edilebilir:

Yargıtay’ın da benimsediği öğretide savunulan bir görüşe göre, mahkeme kararı, yenilik doğurucu bir nitelik taşımaktadır. Bu durumda, mülkiyet TMK m. 716 uyarınca, mahkeme kararı ile geçeceğinden paylı mülkiyet birlikteliği mahkeme kararı ile son bulmaktadır380.

Aybay / Hatemi’ye göre ise, mahkeme kararı ile paylar üzerinde kurucu karar etkisiyle bağımsız mülkiyet doğmakta, ancak henüz parçaların ayrı sayfalara tescili de yapılmadığı için bu mülkiyet hakkını konu alan tasarruf işlemleri yapılmasına ve sonuç doğurmasına imkân bulunmamaktadır381.

380 Gürsoy/Eren/Cansel, s. 428, Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 126; Özgür, s. 194;

YHGK, 10.01.1962 tarihli, 71/1 sayılı karar(Kazancı İçtihat ve Mevzuat Bankası);

Y6HD, 13.02.1984 tarihli, E: 1984/103, K:1442 sayılı karara göre de; taşınmaz malın aynen bölünerek paylaşılmasına ilişkin ilamların kesinleşmesi halinde taşınmazın o zamanki paydaşlarından her biri müstakil ve belli bir parçanın maliki olur ve hisseli olmaktan çıkar. Mahkemenin kesinleşmiş ilamına rağmen tapu kütüğünde kayıt tesis edilmemiş olması, tescilden önce taşınmazının mülkiyetinin alıcıya intikaline engel değildir. Bu durumda ayni hak doğmuş olacağından aynen bölünerek paylaşmaya ilişkin kararlarda zamanaşımı olmaz (Karahacıoğlu, s. 24).

381 Aybay/Hatemi, s. 141.

120 Bizim de katıldığımız öğretide ileri sürülen bir diğer görüşe göre ise, mahkeme kararının yenilik doğurucu bir niteliği bulunmamaktadır. Paylı mülkiyete konu olan taşınmaz mal, ayrı parçalara ayrıldıktan sonra tapu kütüğünde ayrı sayfalara tescil edilmedikçe, parçaların ayrı olarak hukuki varlığını kabul etmek mümkün değildir.

Dolayısıyla tescil gerçekleşmedikçe, mahkeme kararı ile mülkiyet kazanılmayıp, paylı mülkiyet ilişkisi varlığını sürdürür. Yine paylı malın aynen bölünerek paylaşılmasının mümkün olmadığı hallerde açık arttırmayla satılmasına karar verilmesi durumunda da paylı mülkiyet sona ermeyecek, mal satılıp mülkiyet alıcıya geçirilinceye kadar paylı mülkiyet devam edecektir382.

Paylaşma davasının yenilik doğuran bir dava mı yoksa eda davası mı niteliğinde olduğu hususunda da öğretide görüş birliği bulunmamaktadır.

Öğretideki bir görüşe göre, paylaşma davası hukuki niteliği itibariyle yenilik doğuran dava niteliğinde383, diğer bir görüşe göre ise eda davası niteliğindedir384. Ne var ki, öğretide yazarlar davanın hukuki niteliğinin içeriğini pek tartışmamışlardır.

Kürşat’ın savunduğu ve bizim de katıldığımız görüşe göre ise, davanın hukuki niteliği, paydaşların kendi aralarında yapmış oldukları bir paylaşma sözleşmesinin bulunup bulunmadığına göre değişiklik göstermektedir. Eğer paydaşların kendi aralarında yapmış oldukları bir sözleşme mevcut ise, aralarında meydana gelen ihtilaf sözleşme hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda, mahkeme, paydaşların yapmış oldukları sözleşme hükümleri doğrultusunda karar vermekte, bir hukuki ilişkinin veya hakkın içeriğini belirlemesi söz konusu

382 Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 341-342; Sirmen, s. 298; Akipek /Akıntürk, s. 407.

383 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 125; Esener/ Güven, s. 196; Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 11.

384 Sirmen, s. 296, Akipek /Akıntürk, s. 406; Aybay/Hatemi, s. 135.

121 olmamaktadır. Bu durumda, dava bir eda davası niteliğinde olacaktır. Bununla beraber, paydaşların kendi aralarında paylaşmaya yönelik bir sözleşme yapmamaları halinde ise, hakkın içeriği ancak mahkeme kararıyla ortaya konulabilecektir. Böyle bir durumda, hakkın içeriğini tespit eden hâkim, paylaşmanın ne şekilde yapılacağına da karar verir.

Bu durumda ise, dava yenilik doğuran bir dava olarak nitelendirilebilir385. 4. Görevli ve Yetkili Mahkeme

HMK m. 4/1-b uyarınca, dava konusunun değer ve tutarına bakılmaksızın taşınır veya taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalar, sulh hukuk mahkemelerinin görev alanı içerisine girmektedir. Bu sebeple, paylaşma davasında görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir386.

Paylaşma davasının konusunu taşınmaz bir mal oluşturmakta ise, HMK m. 12 uyarınca özel yetki söz konusu olduğundan, yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesidir. Taşınmazın birden fazla olması ve ayrı ayrı yerlerde olması halinde dava, taşınmazlardan birisinin bulunduğu yer mahkemesinde de açılabilir387 (HMK m.12/3)

Davanın konusunu taşınır bir mal oluşturmakta ise; paylaşma davası, HMK m. 6’da düzenlenen genel yetki kuralları gereğince davanın açıldığı tarihteki davalının yerleşim yeri mahkemesinde görülür. Davalının birden fazla olması halinde ise, HMK m. 7

385 Kürşat, s. 287-289.

386 Tunaboylu, “Paylaşma Davaları”, s. 19; Karahasan, s. 200;

Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz, s. 193; .Karahacıoğlu, s. 15; Y6HD, 23.02.2004, E:

2004/894, K:2004/974 (Şimşek, s. 65).

387 Tunaboylu, “Paylaşma Davaları”, s. 21; Y6HD, 03.03.1986 tarihli, E: 13883, K:2737 sayılı karar; Y6HD, 08.07.2002 tarihli, E: 4536, K: 4635 sayılı karar; Y6HD, 10.04.2006 tarihli, E: 2006/1653, K: 3683 sayılı karar (Erdoğan, “Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davaları”, s. 217, 219,221).

122 uyarınca dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır.

Paylaşma davasına konu edilen mallar arasında hem taşınır hem taşınmaz mal bulunması durumunda ise bir ayrım yapmak gerekir. Taşınmazın malın bulunduğu yer ile taşınır malın paylaşılmasına ilişkin davanın davalısının yerleşim yeri aynı yer ise, bir sorun olmayacak, dava o yer mahkemesinde görülecektir. Aynı yer olmaması halinde ise, davaların ayrı ayrı açılması gerekmektedir388.

Paylaşma davasının konusunu taşınmaz mal oluşturuyor ise, taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkeme kesin yetkili olup taraflar yetki sözleşmesi yaparak davanın bir başka yerdeki mahkemede görülmesini kararlaştıramaz389. Bu durumda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır. Taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir.

Paylaşma davasının konusunu taşınır bir malın oluşturması durumunda ise, mahkemenin yetkisi kesin yetki değildir. Bu durumda yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme olması halinde ise seçtiği yetkili mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz (HMK m. 19/2). Davalı, süresi içerisinde ve usulüne uygun bir biçimde yetki itirazında bulunmadığı takdirde, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir (HMK m.19/4).

388 Tunaboylu, “Paylaşma Davaları”, s. 21.

389 Karahacıoğlu, s. 19; Sarıhan, s. 63; Erdoğan, “Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davaları”, s. 211.

123 Görev hakkındaki hükümler kamu düzeni ile ilgilidir. Görev kuralları dava şartlarından olduğundan mahkemece re’sen değerlendirilir ve taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilmesi mümkündür390.

5. Hâkimin Taleple Bağlılığı ve Takdir Yetkisi

Bilindiği üzere, hukuk muhakemelerinde hâkimin taleple bağlılığı söz konusudur.

HMK m. 26/1 uyarınca, hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir391. Şüphesiz bu durum, paylaşmanın yargısal yolla yapılması amacıyla açılan davalarda da geçerlidir.

Hâkimin taleple bağlılığı ve takdir yetkisinin sınırları, yargı yoluyla paylaşmaya ne amaçla başvurulduğuna göre de değişmektedir. Paydaşlar arasında bir paylaşma sözleşmesi mevcut, fakat sözleşme hükümlerinin uygulanmasında anlaşmazlık söz konusu ise, hâkim öncelikle sözleşmenin geçerliliğini incelemelidir. Sözleşmenin geçerliliğinin tespit edildiği durumlarda, hâkim paydaşların kendi aralarında yaptığı paylaşma sözleşmesi hükümleri ile bağlıdır392.

Paydaşların yapmış oldukları paylaşma sözleşmesinin içeriği, hâkimin takdir yetkisi ve taleple bağlılığı noktasında önemli bir rol oynamaktadır. Hâkim, paydaşların yaptıkları sözleşmenin içeriğinde anlaşmadıkları hususları, yargısal yolla çözüme kavuşturmalıdır. Bu noktada, paylaşma sözleşmesinin, dava boyunca hâkimi bağlayan bir dava dilekçesi fonksiyonuna sahip olduğu söylenebilir. Bu durumda, dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar ile sözleşme hükümleri arasında uygunluk

390 Karahacıoğlu, s. 16; Erdoğan, “Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davaları”, s. 195; Tunaboylu, “Paylaşma Davaları”, s. 19.

391Arslan/Yılmaz/Taşpınar Ayvaz, s. 155.

392 Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 61-62; Özgür, s. 202.

124 bulunmalıdır. Zira sözleşme hükümlerine aykırı hususlar, dava dilekçesinde talep konusu edilmiş ise, hâkim davayı reddetmek durumundadır393.

Kural olarak hâkim, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü talep sonucuyla bağlıdır. Bütün paydaşlar, sadece malın aynen bölünerek veya sadece paraya çevrilme yoluyla paylaştırılmasını isterken, hâkimin diğer yolla paylaştırma kararı verebilmesi mümkün değildir394. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, paylaşma davasının çift karakterli bir yapıya sahip oluşu diğer davalardan bazı noktalarda farklılık arz etmektedir. Bu çerçevede, davacının aynen bölüşme talep etmesi fakat aynen bölüşmenin mümkün olmaması halinde, davalılar paylaşmanın paraya çevirmek suretiyle gerçekleşmesini talep konusu edebilir. Bu durumda hâkim, davalıların da ileri sürdüğü hususlara göre davayı neticelendirebilir395.

Davacının talebinin mümkün olmaması ve davalılar tarafından da yeni bir talep ileri sürülmemesi durumunda ise, hâkim dava dilekçesinde ileri sürülen taleple bağlı olduğundan davanın reddine karar vermelidir. Örneğin; davacı tarafından, dava dilekçesinde aynen bölünerek paylaşma talep edilmişse, bunun mümkün olmaması ve

393 Kürşat, s.325.

394 Sarıhan, s. 72; Erdoğan, “Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davaları”, s. 322-323; Özgür, s. 202; YHGK, 08.02.1995, E: 1994/6-782, K:1995/48 (Şimşek, s. 59).

Davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar, sadece hâkimi değil kendisini de bağlamaktadır. Davacı, davanın değiştirilme ve genişletilme yasağı uyarınca, talep sonucunu daha sonradan değiştiremeyecektir.

395 Bu durum, davacı tarafından paylaşmanın paraya çevirme yoluyla gerçekleştirilmesinin, davalılar tarafından ise aynen bölüştürmenin talep edilmiş olması halinde de geçerlidir. Hâkim, davanın çift karakterli yapısı gereğince, davalıların talepleri doğrultusunda da karar verebilmektedir (YKD, C. 17, Kasım 1991, 1623-1624).

125 davalılar tarafından paraya çevirme yoluyla paylaşmanın talep edilmemiş olması halinde, re’sen paraya çevirme yoluyla paylaşmaya hükmedilmemesi ve davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir396.

Dava dilekçesinde dava konusu taşınmaz malın aynen bölünerek paylara ayrılması talep edilmiş ve keşiften sonra veya daha sonra taşınmaz malın aynen bölünmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış ise, bir dilekçe verilerek paylaşmanın satış yoluyla yapılması mahkemeden istenebilir. Bu istemde dilekçe verilmesi, davanın ıslahı niteliğindedir. Dilekçenin usul hükümleri gereğince, davanın ıslahı mahiyetinde olduğu kabul edilerek, davanın kabulüyle, taşınmazın satılması suretiyle paylaşmanın yapılmasına karar verilmesi gerekir397.

Uygulamada ise, genellikle paydaşlar arasında paylaşmanın yapılış tarzı konusunda bir uyuşma hali bulunmamaktadır. Bu durumda, hâkimin takdir yetkisi şüphesiz daha geniş olmaktadır398.

6. Bekletici Mesele

Paylaşma davasında hüküm verilebilmesi, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise, mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir399 (HMK m. 165/1).

Davanın incelenmesinin ve sonuçlandırılmasının başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı olduğu durumlarda, mahkeme, ilgili tarafa, görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde

396 Kürşat, s. 327.

397 Y6HD, 15.08.1969, E: 2683, K:3298 (Tunaboylu, “Paylaşma Davaları”, s. 47).

398 Kürşat, s. 327.

399 Erdoğan, “Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davaları”, s. 562;

126 görevli mahkemeye veya idari makama başvurulması gerekmektedir. Aksi taktide, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılır ve esas dava hakkında karar verilir (HMK m. 165/2).

Taraflarca ileri sürülen bir meselenin paylaşma davasında bekletici mesele yapılabilmesi için paylaşma sonucuna ve kararına etki edebilecek nitelikte olması gerekir. Bu durumda, özellikle paydaşlar arasında olan mülkiyet uyuşmazlıklarının bekletici mesele yapılması gerekir. Örneğin; payın bağışlanmış olduğu iddiası, paydaşlık sıfatının bulunmadığı yönünde yapılan itirazlar, tapu iptali veya tapu sicilinin düzeltilmesi davaları bu kapsamdadır400. Zira mülkiyete ilişkin uyuşmazlıklar çözüme kavuşturulmadıkça, paylaşmanın sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi mümkün değildir.

Yine, Yargıtay kararlarında; Danıştay kararının kesinleşmesi, önalım davasının sonucu, tapudaki pay oranlarının toplamının taşınmazın tamamın kapsamaması, paydaşlıktan çıkarma davasının bulunması gibi konuların bekletici mesele yapıldığı görülmektedir401.

Paydaşlar arasında paylı mülkiyet konusu mala ilişkin yapılan masraflar nedeniyle doğmuş alacak hakları, paydaşların kendi aralarında veya üçüncü kişiler ile olan alacak hakları, taşınmazın intifa hakkı işe yükümlü olduğu iddiası, ipotekli ve hacizli bulunması, üçüncü bir kişiye kiraya verilmesi halleri ise bekletici mesele yapılmasını gerektirmez402. Zira bu uyuşmazlıklar paylaşma davasının akıbetini ve sonucunu doğrudan etkilememektedir.

400 Ünal, s. 378; Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 42; Kürşat, s. 317.

401 Tunaboylu, “Paylaşma Davaları”, s. 282.

402 Yılmaz, s. 378; Sarıhan, s. 67-68; Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 56.

127

§ 9. PAYLAŞMANIN YAPILIŞI I. Genel Olarak

Paylaşma; malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilebilir. Paylaşma istemiyle dava açılması halinde hâkimin, bu iki seçenek dışından bir başka yola başvurma imkânı bulunmamaktadır403. Paylı malın bir kısmının aynen bölünerek paylaştırılması, bir kısmının ise satılarak elde edilen bedelin bölüştürülmesi yoluyla paylaştırılması, paydaşlar arasında anlaşma bulunmadıkça mümkün olamamaktadır.

II. Aynen Bölünerek Paylaşma A. Genel Olarak

Aynen bölünerek paylaşma, paylı mülkiyete konu malın, maddi olarak paydaş sayısınca parçalara ayrılması ve ayrılan her bir parça üzerinde paydaşlar lehine ayrı ayrı mülkiyet kurulması olarak tanımlanabilir404.

Paylı mülkiyete konu malın paylaşılması istemiyle dava açılması halinde, şartların elvermesi durumunda, hâkim, öncelikle aynen bölünerek paylaşma yoluna başvurulmalıdır. Nitekim TMK m. 699/3’te, aynen bölünerek paylaşma istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa paylı malın açık arttırmayla satışına hükmolunacağı düzenlenmiştir.

403 Akipek/Akıntürk, s. 408; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 457; Şüphesiz özel kanunlarda belirtilen istisnai durumlar saklıdır. Örneğin Kat Mülkiyeti Kanunu’nda paylı taşınmazın paylaşılmasının kat mülkiyetine çevirme yoluyla da yapılabileceği belirtilmektedir (Kürşat, s. 334).

404 Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 139; Özgür, s. 81; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 127;

Aybay, “Müşterek Mülkiyette Taksim”, s. 700; Arslan/Kırmızı, s. 250.

128 B. Aynen Bölünerek Paylaşmanın Şartları

Aynen bölünerek paylaşmanın yapılabilmesi şartları şöyle sıralanabilir405:

-Her şeyden önce, paydaşların, paylı malın aynen bölünerek paylaştırılmaması konusunda anlaşmamış olması gerekmektedir. Davacının dava dilekçesinde paylaşmanın, paylı malın satışı suretiyle gerçekleşmesini talep etmesi ve davalıların da buna razı olması veya paydaşların kendi aralarında yaptıkları paylaşma sözleşmesinde, paylaşmanın aynen bölünerek yapılmayacağı şeklinde hüküm bulunması halinde bu şekilde paylaşma mümkün olmaz406.

-Paylı mülkiyet konusu malın aynen bölünmeye elverişli olması gerekmektedir407. Elverişlilik hem fiziki açıdan hem de hukuki açıdan mümkün olmalıdır. Örneğin; bir otomobil üzerinde kurulan paylı mülkiyet birlikteliğinin sona ermesi durumunda, aynen bölünerek paylaşma imkânı bulunmamaktadır. Yine meri imar planında, asgari parsel

-Paylı mülkiyet konusu malın aynen bölünmeye elverişli olması gerekmektedir407. Elverişlilik hem fiziki açıdan hem de hukuki açıdan mümkün olmalıdır. Örneğin; bir otomobil üzerinde kurulan paylı mülkiyet birlikteliğinin sona ermesi durumunda, aynen bölünerek paylaşma imkânı bulunmamaktadır. Yine meri imar planında, asgari parsel