• Sonuç bulunamadı

A. Paylı Mülkiyetin Genel Sebeplerle Sona Ermesi

1. Payın Devri

Pay üzerinde sahip olunan tasarruf yetkisinin205 bir sonucu olarak, her paydaş, kanun veya sözleşmede engel bulunmadıkça, kendi payını kısmen veya tamamen bir

203 Esener/Güven, s. 191; Akıntürk/Akipek, s. 400; Kürşat, s. 69; Özgür, s. 12.

204 Sirmen, s. 291; Kürşat, s. 69; Sarıhan, s. 7.

205 Paylı mülkiyette paydaşlardan her biri kendi payı üzerinde dilediği şekilde temliki tasarrufta bulunabileceği gibi, bu pay veya paylar yönünden paydaş aleyhine malik olduğu payın iptali konusunda dava da açabilir (Y1HD, 17.02.2005, E:2005/1138, K:2005/1516; Kaçak, Nazif, Emsal İçtihatlarla Yeni Türk Medeni Kanununun Eşya Hukukuna İlişkin Hükümleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2006, s. 65).

66 başka kimseye devredebilir. Bu devir işleminin gerçekleşebilmesi için diğer paydaşların iznine veya icazetine gereksinim duyulmamaktadır206.

Payın devrinin temelini, satım, bağışlama veya trampa gibi hukuki sebepler oluşturabilir. Her ne hukuki sebeple olursa olsun, payın devri halinde, payını devreden paydaş paylı mülkiyet birlikteliğinin dışına çıkmakta, payı devralan yeni paydaş ise paylı mülkiyet birlikteliğine dâhil olmaktadır207.

b. Payın Devrine İlişkin Sınırlamalar

Her paydaş, kural olarak payı üzerinde tasarruf yetkisini haiz olsa da payın devrine ilişkin bir takım sınırlamalar söz konusudur. Bu sınırlamalar doğrudan kanundan kaynaklanabileceği gibi, paydaşların kendi aralarından yapacakları bir anlaşma ile de belirlenebilir. Kanundan kaynaklanan sınırlamalar; diğer paydaşların sahip olduğu yasal önalım hakkı ve evlilik hukukundan doğan sınırlamalardır.

aa. Diğer Paydaşların Yasal Önalım Hakkı

Paydaşın, payı üzerinde sahip olduğu tasarruf serbestisinin bir sınırlamasını, payın devri halinde, diğer paydaşlara tanınmış olan yasal ön alım hakkı oluşturmaktadır208.

206 Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 329; Feyzioğlu, Feyzi N. /Doğanay, Ümit/Aybay, Aydın, Eşya Hukuku Dersleri, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1968, s. 96;

Aybay, Aydın, Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi (teksir edilmiş doçentlik tezi), İstanbul 1964, s. 18; Sarıhan, s. 8.

207 Kürşat, s. 75; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 449; Özgür, s. 15; Payın kısmen devri halinde ise, payını kısmen devreden paydaş paylı mülkiyet birlikteliği dışına çıkmamakta, payı kısmen devralan paydaş paylı mülkiyet birlikteliğine dâhil olmaktadır (Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 20).

208 TMK m. 732’ye göre, bir taşınmazdaki mülkiyet payının satışında, diğer paydaşlar yasal ön alım hakkını kullanarak o payı öncelikle satın alma hakkına sahiptirler

67 Yasal ön alım hakkı, taşınmazın paydaşlarından birinin payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması durumunda, diğer paydaşlara aynı şartlarda bu payı satın alma imkânı tanıyan tek taraflı yenilik doğuran bir hak niteliğindedir209.

Yasal önalım hakkının doğma ve kullanılabilmesi için tapu siciline şerhi gerekmemektedir. Zira bu hak, kaynağını doğrudan kanundan almaktadır. Bu nedenle, herkes tarafından bilindiği varsayılmaktadır210.

Yasal önalım hakkı, yalnızca paylı mülkiyete tabi taşınmaz mallara ilişkin payın devri halinde söz konusudur. Taşınır mallar üzerindeki payın devri halinde yasal önalım hakkı gündeme gelmeyecektir211.

(Sirmen, s. 277); Bu konuda ayrıca bkz. Kırca, Çiğdem, “Önalım Hakkı Konusunda Medeni Kanundaki Değişiklikler”, Prof. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaş Günü Armağanı, C. 2, Beta Yayınevi, İstanbul 2002, s. 1180-1205.

209 Kürşat, s. 81; Erkan, Vehbi Umut, Türk Medeni Kanununda Yasal Önalım Hakkı (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2006, s. 27; Akipek, Şebnem/

Küçükgüngör, Erkan, Sözleşmeler Rehberi, (Sözleşmelerin Hazırlanması, Sözleşme Örnekleri, Yargıtay Kararları) Yetkin Yayınları, Ankara 2002, s. 783; YHGK, 17.03.1982 tarihli, E:1981/6-299, K:1982/270 sayılı kararında; paydaşların sahip olduğu yasal önalım hakkını ayni bir hak olarak nitelendirmiştir. Daha sonraki kararlarında ise, bu konudaki görüşünü değiştirmiş ve bu hakkın yenilik doğuran bir hak olduğunu belirtmiştir (Sarıhan, s. 13).

210 Gürsoy/Eren Cansel, s. 625; Esener/Güven, s. 274; Eren, Fikret, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, GÜHFD, C. XII, 2008, s. 103-126, s. 108.

211Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 109; Taşınırlarda yasal önalım hakkının tanınmamış olması nedenleri arasında hukuki işlem güvenliğinin sağlanması ve özellikle hak kazanan üçüncü kişilerin korunması gösterilmektedir.

68 Yasal önalım hakkı, paya ilişkin üçüncü kişi lehine tesis edilmiş sözleşmeden doğan önalım hakkından önce gelir212. A, B ve C’nin bir arsa üzerinde paylı mülkiyet ilişkisine sahip olduklarını varsayalım. A, kendisine ait olan pay üzerinde, D lehine ön alım hakkı tesis etmiştir. A’nın kendisine ait olan payı E’ye devretmek istemesi durumunda, B ve C’ye ait bulunan yasal ön alım hakkı, D’nin sahip olduğu sözleşmeden kaynaklanan ön alım hakkından önce gelir213.

Paydaşların sahip olduğu yasal önalım hakkı, hak sahibine yapılan bildirimden itibaren 3 ay, her halde satıştan itibaren 2 yıl geçmekle düşer214. Bu süreler, hak düşürücü sürelerdir215.

Yasal önalım hakkı, alıcıya karşı ancak dava yoluyla kullanılabilir. Açılan dava, yenilik doğuran bir dava niteliğindedir216.

Ancak yine de, taşınırlar bakımından, sözleşme ile bir önalım hakkı tanınması imkânı mevcuttur (Şıpka, s. 92 vd.)

212 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 64; Sözleşmeden doğan önalım hakkının üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilmesi için tapu siciline şerh edilmesi gerekli iken, yasal önalım hakkı şerh edilmeksizin üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilir. Zira yasal önalım hakkı, mülkiyetin kanuni sınırlamalarından olduğu için, herkes tarafından bilinmelidir (Kırca, “Önalım Hakkı Konusunda Medeni Kanundaki Değişiklikler” s. 1180).

213 Konu hakkında detaylı açıklamalar için bkz. Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 103-126.

214 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 423; Erkan, s. 93-94; Kırca, s. 1190; Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 120; Tunaboylu, Müslim, Önalım (Şuf’a) Davaları, Yetkin Yayınları, 5. Baskı, Ankara 2013, s. 155.

215 Akipek/Küçükgüngör, s. 784; Kırca, s. 1194; Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 561-562.

69 Son olarak belirtmek gerekir ki, payın isteğe bağlı arttırma yoluyla satımında ve Yargıtay’a göre bağımsız ve sürekli haklardan üst hakkının satımında da yasal önalım hakkı kullanılabilmektedir217. Bununla beraber, taşınmazların cebri arttırma yoluyla satışı halinde önalım hakkı kullanılamaz218 (TMK m. 733/1).

bb. Evlilik Hukukundan Kaynaklanan Sınırlamalar

Paydaşın, payı üzerinde sahip olduğu tasarruf serbestisinin bir diğer sınırlaması ise, karşımıza evlilik hukuku alanında çıkmaktadır219.

216 Tunaboylu, “Önalım (Şuf’a) Davaları”,s. 29; Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 108; Özcan, s. 126. Yasal önalım hakkının dava açmak suretiyle kullanılmasının temel nedeni, önalım hakkının kullanılması sonucu yapılan satışın ardından tescil yapılması gerektiği, bunun da dava açılmak suretiyle gerçekleşebileceğinin kabul edilmesidir. (Karahasan, s. 1178; Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 556-559; Nitekim kanun maddesinin gerekçesinde de bu husus ifade edilmiştir (Bkz. TMK m. 734 Gerekçesi)

217 Y6HD, 21.01.2008 tarihli, E: 2007/13277, K: 2008/323 sayılı kararında; “….tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilen bağımsız ve sürekli nitelikte bulunan üst hakkındaki payın üçüncü bir kimseye satılması, önalım hakkına konu teşkil eder.”

(Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 114; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 416)

218 Kırca, s. 1187; Akipek/Küçükgüngör, s. 784; Karahan, s. 1131; Ruhi, Canan/Ruhi, Ahmet Cemal, Önalım Davaları, Seçkin Yayınevi, Güncellenmiş 3. Baskı, Ankara 2017, s. 28; 04.05.1940 tarihli, 57/17 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı (Akıntürk/Akipek, s. 401).

219 Özcan, s. 138; Kürşat; s. 86.

70 Eşler arasında yasal mal rejimi olarak belirlenmiş olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar, onların paylı mülkiyetinde sayılır220 (TMK m. 222/2). Aynı düzenleme, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi bakımından da düzenlenmiştir221 (TMK m. 245/2).

Edinilmiş mallara katılma rejiminde, aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan kendilerine ait paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz (TMK m. 223/II).

Kanun koyucu, ilk olarak eşlerden hangisine ait olduğu tespit edilemeyen malların onların paylı mülkiyetinde sayılacağına ilişkin bir karine ortaya koymuş, ardından eşlerin diğerinin rızası olmadan kendilerine ait paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunmayacağını hükme bağlamıştır. Paylı mülkiyette, payın devrine ilişkin getirilen bu sınırlamanın, mal rejimi hükümleriyle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, böyle bir sınırlamanın getirilmesinin nedeni, sadece evlilik birliğinden değil, aynı zamanda eşler arasında paylı mülkiyet lehine bir karine yaratılmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, malın kime ait olduğunun bilinememesi, söz konusu mal üzerinde bulunan paylar üzerinde ancak birlikte veya diğer eşin rızasıyla tasarrufta bulunulabilmesinin temelini oluşturmaktadır222.

Böyle bir durumda, paylı mülkiyet karinesinin paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde de düzenlendiği görüldüğünde, eşlerin paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde de diğerinin rızası olmadan kendilerine ait paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunup

220 Sirmen, s. 275; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 569;

Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 99; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 430; Acabey, s. 531.

221 Uzun, s. 71; Zeytin, Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, s. 83; Özuğur, Ali İhsan, Mal Rejimleri, Genişletilmiş 8. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2015, s. 171.

222 Kürşat, s. 87-88.

71 bulunamayacağı sorunu doğmaktadır. Bu konu ise öğretide tartışmalıdır. Öğretideki bir görüşe göre223, söz konusu sınırlama, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi için de söz konusudur. Zira bu düzenlemeden amaçlanan, eşlerden birinin diğerinin bilgisizliği veya tecrübesizliğinden yararlanarak onu zarara uğratmasının önüne geçilmesi224 ve eşler arasındaki paylı mülkiyet ilişkisine üçüncü bir kişinin dâhil olması suretiyle eşler arasında doğabilecek huzursuzlukların engellenmesidir225. Bizim de katıldığımız, diğer bir görüşe göre226 ise, bu sınırlamanın diğer mal rejimlerine uygulanması mümkün görülmemektedir. Söz konusu sınırlama, edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin hükümlerde düzenlenmiş, diğer mal rejimlerine ilişkin düzenlemeler arasında böyle bir hükme yer verilmemiştir. Her ne kadar, bu sınırlamanın temelinde evliliğin kendine özgü yapısı dışında paylı mülkiyet karinesinin yattığı kabul edilse de, paydaşların kendi

223 Özuğur, s. 171; Hayran, Burhan, Mal Rejimleri Şerhi, Adil Yayınevi, Ankara 2004, s. 406.

224 Yetik, Nurten, Açıklama ve Yargıtay Kararları ile Boşanma, Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejimleri, Ankara, 2008, s. 117.

225 Bu sınırlamanın uygulama alanı bulabilmesi için, malın sadece eşlerin paylı mülkiyetinde bulunması gerekir. Üçüncü kişinin de paylı mülkiyet ilişkisi içinde bulunması durumunda bu sınırlama söz konusu olmaz (Gümüş, Mustafa Alper, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2008, s. 280;

Barlas, Nami, “Yeni Türk Medeni Kanunu Hükümleri Çerçevesinde Eşler Arası Hukuki İşlem Özgürlüğü ve Sınırları”, Prof. Dr. Necip KOCAYUSUFPAŞAOĞLU İçin Armağan, Ankara 2004, s. 115-143, s. 141; Sarı, Suat, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimleri Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul 2007, s. 65-66; Aksi görüş için bkz. Kılıçoğlu, “Medeni Kanun’umuzun Aile-Miras ve Eşya Hukukunda Getirdiği Yenilikler”, s. 72).

226 Uzun, s. 71.

72 payları bakımında malik hak ve yetkilerine sahip oldukları göz önüne alındığında, tasarruf yetkisinin sınırlanabilmesi için kanunda açık bir düzenlemenin yer alması gerektiği kanaatindeyiz.

cc. Hukuki İşlemden Kaynaklanan Sınırlamalar

Paydaşlar, kendi aralarında yapacakları sözleşme ile de payların devir hakkı ile ilgili sınırlamalar koyabilirler. Bir diğer ifadeyle, paydaşlar paylarını belirli bir zaman dilimiyle sınırlı olmak üzerine bir başkasına devretmeyeceklerine ilişkin taahhütte bulunabilirler. Böyle bir durumda, diğer paydaşların rızası alınmaksızın payın bir başka kişiye devri mümkün olmaz.

Hukuki işlemle yapılan sınırlama, paylı mülkiyetin yönetimine ilişkin bir karar değil, paydaşların sahip olduğu mutlak hakkın sınırlanmasına ilişkin bir hüküm niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, bu yönde yapılan anlaşmaların tapu siciline şerh edilme ve dolayısıyla üçüncü kişilere karşı ileri sürülme olanağının bulunmadığını kabul etmek gerekir227. Böyle bir sınırlama, sözleşmeye aykırı davranılması halinde, paydaşı yalnızca tazminat yükümlülüğü altına sokmaktadır228.

227 Kürşat, s. 91; Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 310; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 407; Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 18; Karşı görüş için bkz.

Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 581; Zira üçüncü kişiler borç ilişkisiyle ilke olarak borç altına girmedikleri için bu hakkın onlara karşı ileri sürülmesi istisnai haller dışında söz konusu değildir (Eren, “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, s. 18). Borç ilişkisi kural olarak, sadece bunun tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurur (Kılıçoğlu, Ahmet M. Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 20. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2016, s. 11); Karşı görüş için bkz.

Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 581.

228 Kürşat, s. 92.

73 2. Payın Cebri İcra ile Satılması

Her paydaşın borçlarından dolayı sorumluluğu payıyla sınırlıdır. Paydaş, ifa yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği takdirde, pay oranı dâhilinde takip olunabilir. Bu durumda alacaklı, onun payını haczettirebilir, iflas masasına kaydettirebilir ve icra aracılığıyla sattırabilir229. Payın haczi ve haczedilen malın satılması, İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yürütülür.

Belirtmek gerekir ki, payın haczedilmesi halinde değil, payın cebri icra ile satılması durumunda, paydaşlık sıfatı sona ermektedir230.

3. Pay Hakkından Feragat

Paydaşlardan her biri tek taraflı irade beyanıyla paylı mülkiyetteki payından feragat edebilir231.

Paydaşlardan birinin pay hakkından feragat etmesi durumunda, paylı mülkiyet birlikteliği o paydaş açısından son bulmaktadır. Öğretideki ağırlıklı görüş, paydan feragat edilmesini, payın terki olarak nitelendirilmektedir232. Paydaşlardan birinin kendi

229 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 66; Aybay/Hatemi, s. 124; Eren “Mülkiyet Hukuku”, s. 101; Özcan, s. 52; Oğuzman/Seliçi/Oktay-Özdemir, s. 329; Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Topuz, Gökçen, s. 93-108.

230 Özgür, s. 16; Payın cebri icraya tabi tutulması genellikle rehnin paraya çevrilmesi durumunda olmaktadır. Taşınmaz payının haczi halinde, satış işlemi yapılacağının diğer paydaşlara da tebliğ edilmesi gerekir. Böylece diğer paydaşların da cebri arttırmaya girebilmeleri sağlanmış olur (Kürşat, s. 93).

231 Akipek /Akıntürk, s. 401; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 584; Karahasan, s. 184; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 97.

232 Terk söz konusu olduğunda, terkin konusunu oluşturan eşya sahipsiz hale geleceğinden, işgal yoluyla mülkiyet hakkı kazanımı söz konusu olabilecektir. Oysa

74 payından feragat etmesi halinde, terkedilen pay sahiplenme veya işgal yoluyla edinilemeyeceğine göre, burada gerçek anlamda bir “terk” söz konusu değildir233.

Bir paydaşın payından feragat etmesi halinde ise, o payın akıbetinin ne olacağı doktrinde tartışmalıdır. Bizim de katılmış olduğumuz öğretideki hâkim görüşe göre, diğer paydaşların payları, payları oranında artmaktadır234. Ertaş’a göre ise, bu görüşün Türk hukukunda, Kadastro Kanunu (KK) m. 15/1 hükmünden sonra taşınmazlar için geçerliliği şüphelidir. Çünkü KK’nın anılan hükmü, bir taşınmazın ifraz edilebilir parçalarının zilyetlikle iktisabına imkân tanımaktadır235.

pay, maddi bir şey olmayıp, fikri, soyut bir değer olduğundan payın terki halinde pay sahipsiz hale gelmez. Bu nedenle, pay, işgal edilemez ve başkaları tarafından pay üzerindeki hakkın sahiplenilerek kazanılması mümkün değildir (Gürsoy/Eren/Cansel, s. 149, Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 95; Özcan, s. 142).

233 Sirmen, s. 291; bkz. aynı görüşte; Akipek /Akıntürk, s. 401; Paydaşlardan birinin payından feragat etmesi durumunda, sahipsiz kalan payın, diğer paydaşlar bu feragati biliyorlarsa derhal, bilmiyorlarsa öğrendikleri anda, “işgal” yoluyla, diğerleri tarafından payları oranında tescilsiz kazanıldığı ve yapılacak pay tescilinin “bildirici” olduğu kabul edilebilir (Aybay/Hatemi, s. 133-134).

234 Öztan, s. 780; Esener/Güven, s. 191, Sirmen, s. 291; Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 310; Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 95; Sarıhan, s. 9; Kürşat, s.

100; Özgür, s. 16.

235 Ertaş, s. 232; “Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise on dördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur” (KK m. 15/1).

75 Son olarak belirtmek gerekir ki, feragat edilen pay üzerinde sınırlı ayni haklar mevcutsa, feragatten sonra bu haklar payla beraber diğer paydaşlara intikal eder236.

4. Payın Kısmen Kamulaştırılması

İdare, kamu hizmetlerini yürütebilmek için, özel mülkiyete tabi taşınmazlara ihtiyaç duyabilmektedir. Bu durumlarda, kamu hizmetlerinin aksamaması adına özel mülkiyete tabi olan taşınmaz mallar kamulaştırılır. Kamulaştırma; özel mülkiyete tabi taşınmazların, taşınmaz malikinin rızası alınmaksızın kamu gücü kullanmak suretiyle belirli bir bedel karşılığında kamu malları arasına katılması olarak tanımlanabilir237.

Kamu hizmetlerinin gereklerine göre taşınmaz malın tamamı kamulaştırılabileceği gibi bir kısmı da kamulaştırılabilir238. Kamulaştırma Kanunun 12. maddesinde kısmen kamulaştırma hususu düzenleme altına alınmıştır. Anılan hükme göre; kısmen kamulaştırılan paylı mülkiyete konu taşınmaz mal, daha önceden paydaşlar arasında fiilen bölünerek bir veya birkaç paydaşın tasarruf ve yararlanmasına bırakılmış ve yapılan kısmi kamulaştırma bu yerin tamamını veya bir kısmını kapsamakta ise, bu durumda kamulaştırmaya ilişkin işlemler sadece bu paydaş veya paydaşlar hakkında yürütülerek kamulaştırma bedeli payları oranında kendilerine ödenir. Pay veya paydaşların sadece bu kısım için dava hakları vardır. Taşınmaz malın kamulaştırılmayan

236 Ertaş, s. 233; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 556.

237 Akyılmaz, Bahtiyar/Sezginer, Murat/Kaya, Cemil, Türk İdare Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 7. Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara 2016, s. 609; Günday, Metin, İdare Hukuku, İmaj Yayınevi, 10. Baskı, Ankara 2015, s. 250; Gözübüyük, A.

Şeref/Tan, Turgut, İdare Hukuku C. 1. Genel Esaslar, Turhan Kitabevi, Ankara 2016, s.

999.

238 Günday, s. 255; Gözübüyük/Tan, s. 998.

76 kısmı üzerinde hakları kalmaz ve adları paydaşlar arasından çıkarılır. Kamulaştırılan bu yerler tapu sicilinde idare adına tescil olunur (Kamulaştırma Kanunu m. 12/7).

Bu durumda, kısmen kamulaştırma neticesinde payı kamulaştırılan paydaş için paylı mülkiyet birlikteliği son bulur. Önemle belirtmek gerekir ki, kısmen kamulaştırma neticesinde, idare, ilgili paydaşların yerini almamaktadır. İlgili kısım paylı mülkiyet konusu taşınmazdan ayrılarak bağımsız bir taşınmaz yaratılmakta ve tapuda idare adına bağımsız bir sayfada tescil edilmektedir239.

5. Diğer Sebepler

Payın yok olması, iyiniyetli üçüncü kişi tarafından mülkiyetinin kazanılması, zamanaşımı yoluyla mülkiyetin kazanılması vb. durumlarda da paylı mülkiyet ilişkisi ilgili paydaş veya paydaşlar açısından son bulur.

Paydaş olmamasına karşın, bir kişinin tapu kayıtlarında paydaş olarak gözükmesi mümkündür. Üçüncü bir kişinin tapudaki yolsuz tescile güvenerek payı iyiniyetle iktisabı halinde, TMK’nın 1023. maddesindeki şartları sağlamak kaydıyla, paydaş haline geleceğinin kabulü gerekmektedir240. Bu durumda, kendi payı üzerinde yolsuz tescil bulunan paydaş açısından paylı mülkiyet ilişkisi son bulmaktadır.

Paydaşın ölümü halinde, pay üzerinde sahip olunan hak mirasçılara geçmektedir. Bu durumda mirasçılar pay üzerinde elbirliği mülkiyetine sahip olur. Dolayısıyla, paydaşın ölümü halinde, paylı mülkiyet birlikteliği kendisi açısından sona ermekte ve paydaşın

239 Karahasan, s. 190-191; Kürşat, s. 102.

240 Kürşat, s.76; Sarıhan, s. 9.

77 yerine mirasçılar paylı mülkiyet ilişkisine dâhil olmaktadır. Bu durumda, diğer paydaşlara, mirasçılara karşı bir yasal ön alım hakkı tanınmamıştır241.

B. Paydaşın Mahkeme Kararı ile Paydaşlıktan Çıkarılması 1. Genel Olarak

Paylı mülkiyet birlikteliği, belirli bir mal üzerinde birden fazla kimsenin mülkiyet hakkına sahip olması durumunu ifade etmektedir. Aynı mal üzerine birden fazla kimsenin mülkiyet hakkına sahip olması zaman zaman paydaşlar arasında bir takım anlaşmazlıklara sebebiyet verebilmektedir. Bu anlaşmazlıklar, paylı malın yönetimine ilişkin bütün paydaşlardan kaynaklanabileceği gibi, zaman zaman bir veya birkaç paydaşın hal ve tutumu nedeniyle de ortaya çıkabilir242.

Paylı mülkiyet birliğinin bütün paydaşlar açısından çekilmez bir hal alması durumunda şüphesiz paydaşlar paylı mülkiyet birlikteliğine son verme yolunu tercih edebilir. Ancak birlikteliği çekilmez kılan bir veya birkaç paydaşın tutum ve davranışları, yükümlülüklerinin ihlali vs. ise bu durumda bu paydaşların paydaşlıktan çıkarılması gündeme gelir243.

Paydaşın mahkeme kararı ile paydaşlıktan çıkarılması, Türk Medeni Kanunu’nun 696. maddesinde düzenlenmektedir:

“Kendi tutum ve davranışlarıyla veya malın kullanılmasını bıraktığı ya da fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin tutum ve davranışlarıyla diğer paydaşların tamamına veya bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır biçimde çiğneyen paydaş,

241 Akkanat, Halil, Ölümün Özel Hukuk İlişkilerine Etkisi, Filiz Kitabevi, İstanbul 2004, s. 120-121.

242 Kürşat, s. 69.

243 Akipek /Akıntürk, s. 401; Aybay/Hatemi, s. 130; Sarıhan, s. 19; Öztaş, s. 326.

78 bu yüzden onlar için paylı mülkiyet ilişkisinin devamını çekilmez hâle getirmişse, mahkeme kararıyla paydaşlıktan çıkarılabilir.

Davanın açılması, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesine bağlıdır.

Hâkim, çıkarma istemini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak paydaşın payını karşılayacak kısmı maldan ayırmaya olanak varsa, bu ayırmayı yaparak ayrılan

Hâkim, çıkarma istemini haklı gördüğü takdirde, çıkarılacak paydaşın payını karşılayacak kısmı maldan ayırmaya olanak varsa, bu ayırmayı yaparak ayrılan