• Sonuç bulunamadı

Bir eşyanın maliki, kendisine tanınan hukuki sınırlar içerisinde onu dilediği gibi kullanabilir ve ondan yararlanabilir115.

Kullanma ve yararlanma yetkileri neticede paylı maldan yararlanma imkânı sağlamaktadır. Dolayısıyla, kullanma yetkisi yararlanmanın özel bir türü olarak da ifade edilebilir116.

Paydaşlar, paylı mal üzerinde müşterek maliktirler. Bu sebeple, mülkiyet hakkından doğan kullanma ve yararlanma yetkilerini de haizdirler. Nitekim TMK m. 693/1 uyarınca; paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Görüleceği üzere, paylı mülkiyet ilişkisinde

113 Ayan, “Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 20; Karahasan, s. 142;

Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 314.

114 Bu konuya §5/I başlığı altında değinilmiştir.

115 Abik, Yıldız, “Taşınmaz Malikinin Olumlu Müdahaleler Nedeniyle Komşulara Karşı Sorumluluğu”, EÜHFD, C: XIV(2010), S. 3-4, (s. 145-186), s. 145; Akipek/Akıntürk, s. 398-399,

116 Altınöz, Ümit; Aşit, Recep, “Paylı Mülkiyette Yararlanma ve Yönetim Düzeninin Oluşturulması ve Değiştirilmesi”, TAAD, S. 15, 2015, (s. 407-429), s. 409.

41 yararlanma ve kullanma yetkisinin sınırını diğer paydaşlara da tanınan bu yetki oluşturmaktadır.

Her paydaş, paylı malı diğer paydaşların kullanmasına ve yararlanmasına engel olmamak şartıyla dilediği gibi kullanabilir ve ondan yararlanabilir117.

Yararlanma kavramı, eşyanın kullanılmasından elde edilen menfaati ifade etmektedir. Bu menfaat, hukuki ve doğal ürünler şeklinde iki ayrı unsurdan meydana gelmektedir118. Elde edilen menfaati paydaşlardan her biri kendi payı oranında alabilir.

Bir diğer ifadeyle, aksine bir anlaşma olmadıkça, yararlanma hakkının kapsamını pay oranı oluşturmaktadır119. Bölünmeye elverişli olmayan ürünler üzerinde ise, pay oranlarına göre bir paylı mülkiyet ilişkisi kurulmuş olur120.

Pay oranında yararlanma ilkesi, ancak oybirliğiyle alınacak karar üzerine değiştirilebilir. Buna karşılık, paydaşlar, çoğunluk kararıyla yararlanmanın biçimini ve şeklini değiştirebilirler. Örneğin paydaşlar, çoğunlukla alacakları bir karar ile işletmeyi işletmek yerine kiraya verebilirler. Ancak böyle bir durumda, hiçbir paydaşın kullanma

117 Ertaş, s. 234-235; Esener/Güven, s. 189; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 109;

Akipek/Akıntürk, s. 398.

118 Özcan, s. 76; Arpacı, “Türk Medeni Kanunu Açısından Müşterek Mülkiyette Yararlanma ve Yönetim”, s. 88; Altınöz/Aşit, s. 409.

119 Aybay/Hatemi, s. 128; Erman, s. 71; Yararlanma ve kullanmaya ilişkin kurallar emredici hukuk kuralları değildir. Bu sebeple, paydaşlar alacakları bir kararla farklı bir düzenleme getirebilirler. Bu konuda alınacak kararlar oybirliği ile mümkündür (Eren,

“Mülkiyet Hukuku”, s. 110, Esener/Güven, s. 189; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 417).

120 Akipek /Akıntürk, s. 398; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 110.

42 hakkı ihlal edilmemiş olmalı, kira bedeli üzerinden yararlanma hakkı mahfuz kalmalıdır121.

Kullanma yetkisi ise, malın tamamı üzerinde fiili hâkimiyet gerektirdiğinden ve bölünmeye elverişli bir yetki olmadığından, pay oranı dâhilinde kullanılamamaktadır.

Bu nedenle, paylı malın tüm paydaşlarca kullanılması, paylı maldan yararlanmaya oranla daha çok zorluk gösterir. Kullanma yetkisinin kapsamı, durum ve şartlara göre TMK m. 2 hükmü uyarınca dürüstlük kuralı göz önüne alınarak belirlenir122. Paydaşların, paylı malı diğerlerinden bağımsız olarak, yani onların paylı malı kullanmasını engellemeyecek şekilde kullanma imkânı varsa, herhangi bir sınırlama söz konusu olmaz. Örneğin; bir yaya yolunun paydaşlar tarafından kullanılmasında, hal böyledir. Bağımsız olarak kullanma imkânı olmayan durumlarda ise, kullanma yetkisinin sınırını, diğer bir paydaşın sahip olduğu hakka tecavüz etmemek teşkil etmektedir123.

Paydaşlar, aralarında yapacakları anlaşmayla paylı malın fiziken veya zamansal olarak bölünerek kullanılmasını kararlaştırabileceği gibi her paydaş, yararlanma hakkının bir sonucu olarak, kullanma hakkını üçüncü bir kişiye de devredebilir124.

Eşyadan yararlanma veya eşyayı kullanma yetkisi diğer paydaşlarca haksız olarak engellenen paydaş, onlar aleyhine müdahalenin men’i ve tazminat davası açabilir.

Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, paydaşların ürünlerin iadesini veya tazminat

121 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 110; Sirmen, s. 288; Paylı malın kiraya verilmesi hakkında detaylı açıklamalar için bkz. Özçelik, s. 20-28.

122 Akipek /Akıntürk, s. 398; Özcan, s. 76.

123 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 86; Akipek /Akıntürk, s. 398; Aybay/Hatemi, s. 128.

124 Ertaş, s. 236; Özçelik, s. 24.

43 isteyebilmelerinin, onların intifadan men edilmiş olma şartına bağlandığı görülmektedir125. Kendiliğinden meydana gelen doğal ve hukuki ürünler için ise, intifadan men şartı aranmaz126.

Paylı malın kullanılması veya ondan yararlanılmasından doğan uyuşmazlık hâlinde, yararlanma ve kullanma şeklini hâkim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir (TMK m. 693/2).

Paydaşların malın kullanılması ve ondan yararlanması üzerine yapacakları anlaşmalar herhangi bir şekil şartına bağlanmamıştır127. Yargıtay kararlarına göre, anlaşmanın zımni olması, süregelen fiili bir kullanımdan kaynaklanması da mümkündür128. Bu anlaşmalar malda sonradan paydaş olan ve pay üzerinde ayni hak kazanan kimseleri de bağlamaktadır. Taşınmazlarda ise, anlaşmanın cüz’i halefleri de bağlaması isteniyorsa tapuya şerh verilmesi gereklidir129 (TMK m.695/2). Tapusuz taşınmazlarda, şerhten söz edilemeyeceği için taşınır mallara ilişkin hükümler geçerlidir130.

125 Ertaş, s. 235; Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. §4/II/B.

126 Y3HD, T. 29.03.2004, E: 2004/3137, K:2884 sayılı karar (http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=28584), E.T. 16.06.2017.

127 Gürsoy/Eren/Cansel, s. 414; Altınöz/Aşit, s. 418; Aybay/Hatemi’ye göre, yönetim sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapılması gerekir (Aybay/Hatemi, s. 126).

128 Y1HD. 11.10.1984, E. 1984/9675 K.1984/10065 (karar için bkz. Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 85).

129 Yapılan anlaşmanın külli halefleri, örneğin mirasçıları da bağlayabilmesi için, bu şerhe gerek yoktur.

130 Ertaş, s. 232.

44 C. Ortak Menfaatleri Koruma Yetkisi

TMK m. 693/3 hükmü uyarınca, paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını, diğer paydaşları temsilen sağlayabilir. Ortak menfaatten kasıt, paydaşların kendi aralarında menfaat çatışması bulunmaması ve menfaatin paydaşların tamamına yönelik olmasıdır.

Her şeyden önce, paydaşların anılan hüküm uyarınca sahip oldukları “temsil”

yetkisine değinmek gerekmektedir. Temsil; hukuki işlemin bir başka kişinin hesabına ve/veya adına yapılması ile işlemden doğan hukuki sonuçların temsil olunanı da bağlaması olarak ifade edilebilir. Bilindiği üzere, temsil yetkisi kaynağını ya kanundan ya da bu yetkinin verilmesine ilişkin hukuki işlemden (iradi temsil) almaktadır131.

Paydaşlardan her birinin, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen isteyebilmesi durumunda, teknik anlamda bir temsilden bahsedilmemektedir. Zira paydaşların yaptıkları hukuki işlemlerle diğer paydaşları borç altına sokma veya hak sahibi yapma yetkisi bulunmamaktadır132. Burada bahsi geçen temsilden kasıt, eşyanın bütününe yönelik gerçekleşen saldırılar karşısında paydaşlardan birinin kendi hakkını korumak amacıyla gerçekleştirdiği, niteliği gereği bölünmeye elverişli olmayan koruma yollarından diğer paydaşların da faydalanmalarıdır133. Örneğin; paydaşlardan her biri, malik olduğu taşınmazın yıkımına ilişkin alınan Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle idari yargıda dava açabilir. Mahkeme

131 Keser, “Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 31; Eren, “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, s. 424.

132 Sirmen, s. 289; Özcan, s. 79; Kanun koyucunun paydaşlardan her birine bölünemeyen ortak menfaatlerin korunması konusunda yasal temsil yetkisi tanıdığı kabul edilebilir (Akipek /Akıntürk, s. 399).

133 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 94; Aybay/Hatemi, s. 129.

45 tarafından verilecek kararlar şüphesiz, yalnızca davanın tarafları açısından kesin hüküm teşkil eder. Bir diğer ifadeyle verilen karar, dava açmamış paydaşlar üzerinde kesin hüküm etkilerini doğurmaz. Bu durumda, verilen hükmün aleyhe nitelik taşıması halinde, diğer paydaşlar açısından bağlayıcılığı bulunmayacaktır. Dava açan paydaşın lehine hüküm tesis edilmesi durumunda ise, bu karardan bütün paydaşlar faydalanır134.

Korunması gereken menfaatin bölünebilir nitelik taşıması durumunda ise, paydaşlar ancak kendi payları oranında hukuki koruma talep edebilir. Örneğin, paylı mala üçüncü kişiler tarafından zarar verilmesi durumunda paydaşların isteyeceği tazminat, ancak kendi payları oranında olabilir135.

Paydaşların, bölünemeyen ortak menfaat durumunda, yaralanacağı koruma yolları yargısal veya idari bir başvuru şeklinde olabilir. Yargısal koruma yolları, çoğunlukla bir dava açılması şeklindedir. Kural olarak, eşyanın bütününe ilişkin bir davayı paydaşların birlikte açmaları gerekir. Aynı şekilde, eşyanın bütününü kapsayan davaların bütün paydaşlar aleyhine açılması zorunludur. Zira burada zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olmaktadır136.

D. Malın Tamamını Kapsayan Tasarruf Yetkileri

TMK m. 692/1 uyarınca, paylı malın üzerinde tasarrufta bulunulabilmesi, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmadıkça, bütün paydaşların rızasıyla mümkündür.

Paydaşların, eşyanın tamamı üzerinde rehin hakkı tesis edebilmeleri, ipotek

134 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 113; Sirmen, s. 289.

135 Akipek /Akıntürk, s. 400; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 112; Özcan; s. 81.

136Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 94; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 99;

Karahasan, s. 80-81.

46 kurabilmeleri, eşyanın mülkiyetini devredebilmeleri; kısacası malın tamamına ilişkin tasarruf işlemleri tesis edebilmeleri için oybirliğiyle karar almaları gerekmektedir137.

Tasarruf işlemi paydaşların oybirliğini gerektirdiği için, şekil bakımından yalnız biri için geçersizlik söz konusu olur ise, bu geçersizlik yalnız o paydaşın payı için değil, tasarrufun tamamı için söz konusu olur138. Zira oybirliği, hukuki işlemin geçerlilik şartıdır.

III. Paydaşların Malla İlgili Gider ve Yükümlülüklere Katılması

Paydaşlar, aralarında aksine bir düzenleme yapmadıkça, paylı malın giderlerine payları oranında katlanırlar. Bu husus, TMK m. 694’te şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) Paylı mülkiyetten doğan ve paylı malı ilgilendiren yönetim giderleri, vergiler ve diğer yükümlülükler, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paydaşlar tarafından payları oranında karşılanır. (2) Payına düşenden fazlasını ödemiş bulunan paydaş, diğerlerine payları oranında rücu edebilir.”

Anılan hüküm, aksine bir anlaşma bulunmaması halinde uygulama imkânı bulacaktır. Bu sebeple, emredici bir nitelik taşımadığı görülmektedir139.

Paydaşların, paylı taşınmaz bir malın gider ve yükümlülüklerine ilişkin kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmanın, paylı mülkiyet ilişkisinde daha sonradan paydaş olanları ve pay üzerinde sınırlı ayni hak kazananları bağlayabilmesi için bu anlaşmanın tapu kütüğüne şerh edilmesi gereklidir (TMK m. 695/2).

137 Özcan, s. 101; Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 112; Aybay/Hatemi, s. 127; Keser,

“Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 57.

138 Erman, s. 70-71.

139 Karahasan, s. 178; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 113; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 448.

47 Gider ve yükümlülüklere katılma borcu, kanundan doğan, eşyaya bağlı bir borç niteliği taşımaktadır. Eşyaya bağlı borç, borçlanma yönünde irade beyanında bulunmaksızın sırf eşya üzerinde ayni hakka veya zilyetliğe sahip olunmasından kaynaklanan bir borçtur140. Bu sebeple her paydaş, paylı malik bulunduğu döneme ilişkin gider ve yükümlülüklere katlanmak durumundadır141.

Borcunu ifa etmemiş bir paydaştan payı devralan yeni paydaşın, kendi paydaşlığından önce paydaşlar arasında doğmuş olan bu borçtan sorumlu olup olmayacağına ilişkin öğretide bir görüş birliği bulunmamaktadır. Bizim de katıldığımız görüşe göre, payın maliki olan kimse, kendisinin malik olduğu dönemden önceki veya sonraki dönemde doğan borçlardan sorumlu değildir142. Bununa beraber, paydaşın, üçüncü kişi ile yapmış olduğu sözleşmeler tapu siciline şerh edilmişse, bu borç eşyaya bağlı borç haline gelir ve bu durumda yeni paydaşa karşı da ileri sürülebilir143.

140 Sirmen, s. 27; Oğuzman, Kemal, “Eşyaya Bağlı Haklar ve Borçlar”, İÜHFM, C. 31, S. 1-4, 1965, (s. 209-219), s. 214.

141 Erman, s. 72.

142 Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 131; Sirmen, s. 290; Özcan, s. 108;

Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 327; Kürşat, s. 76; borcunu ödememiş bir paydaştan payı devralan yeni paydaşın, kendi paydaşlığından önce doğmuş olan bu borçtan sorumlu olduğunu belirten görüşler: Eren, s. 114; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 448). Bu durumda, önceki paydaş zamanında doğmuş ancak tahsil edilememiş alacaklara da yeni paydaşın hak kazanacağını kabul etmek hakkaniyetin (TMK m. 2) bir gereğidir (Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 91-92).

143 Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 119; Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 131; Özcan, s. 108; Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 325; Kürşat, s. 76;

borcunu ödememiş bir paydaştan payı devralan yeni paydaşın, kendi paydaşlığından

48 Paydaş, payına düşenden fazlasını ödediği takdirde, diğer paydaşlara payları oranında rücu edebilme imkânına sahiptir. Görüleceği üzere, paydaşlar arasında bir müteselsil sorumluluk söz konusu olmayıp her paydaş payı oranında sorumluluk taşır.

Dolayısıyla, diğer paydaşlar ödeme yapmayan paydaşın borcundan sorumlu tutulamaz144. Paydaşın, yetkilerini aşarak bir gider yapmış olması veya şahsi ihtiyacını karşılaması yahut kendi payı için giderlerde bulunması durumunda ise, diğer paydaşlara rücu imkânı bulunmamaktadır145. Bu halde paydaş, vekâletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanabilir146. Bununla beraber, yetkinin aşılarak bir gider yapılmasına icazet gösteren paydaşlar var ise, bu paydaşlar payları oranında giderlere katılmak durumundadır147. Şüphesiz, bu düzenleme, paydaşlar arasındaki iç ilişki için geçerlidir.

Paydaşların paylı mal nedeniyle üçüncü kişilere karşı sorumlulukları ise, dış ilişki ile ilgili hükümlere göre belirlenecektir148. Bilindiği üzere, müteselsil sorumluluğun ticari işler dışında söz konusu olabilmesi için ya hukuki işlemde açıkça belirtilmiş olması ya da kanun tarafından öngörülmüş olması gerekmektedir. Bu durumda, hukuki işlemlerde açıkça öngörülmemiş ise, paydaşların üçüncü kişilere hukuki işlemden doğan sorumluluğu payları oranında olacaktır. Zarara mülkiyet konusu taşınmazın yol açtığı, önce doğmuş olan borçtan sorumlu olduğunu belirten görüşler: (Eren, s. 114;

Gürsoy/Eren/Cansel, s. 448).

144 Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 327; Özcan, s. 109.

145 Gürsoy/Eren/Cansel, s. 448; Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 129.

146 Erman, s. 72; Sirmen, s. 291.

147 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 91; Özcan, s. 108.

148 Sirmen, s. 291; Karahasan, s. 183; Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 326.

49 kaynağını kanunda bulan sebep sorumluluğu hallerinde ise, (TMK m. 730, TBK m. 69) müteselsil sorumluluk söz konusu olur149.

§ 5. PAYLI MÜLKİYETİN YÖNETİMİ I. Genel Olarak

Paylı mülkiyette birden fazla paydaş söz konusu olduğundan, paylı mala ilişkin yönetim işlerini yerine getirebilmek için paydaşların kararına gereksinim vardır.

Paydaşların, paylı mülkiyete ilişkin işlemleri gerçekleştirebilmek adına bir araya gelerek oluşturdukları topluluğa “paylı mülkiyet birliği” denilmektedir150.

Bilindiği üzere, mevzuatta paylı mülkiyet birliğinin bir yönetim organından bahsedilmemektedir151. Bu nedenle, paylı mülkiyetin yönetimine ilişkin kararlar doğrudan paydaşlar tarafından alınmaktadır. Bir başka ifadeyle, yönetim, paydaşlara tanınan yetkiyi ifade etmektedir.

Paylı malın yönetimi, kural olarak, eşyanın olduğu gibi korunması veya malın değerini muhafaza etmek ve arttırmak amacıyla eşyanın mahiyetine ve özgüleme amacına uygun yapılan iş ve işlemlerdir152. Paylı malın yönetimi, bütün paydaşların menfaatlerini aynı oranda ilgilendirmektedir. Bu sebeple, paydaşların yönetime katılma

149 Ertaş, s. 244; Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s.91.

150 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 101; Keser, “Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 36;

Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 99.

151 Özcan, s. 59.

152 Akipek /Akıntürk, s. 394; Eren, “Mülkiyet Hukuku” s. 101; Öztaş, s. 187; Arpacı,

“Türk Medeni Kanunu Açısından Müşterek Mülkiyette Yararlanma ve Yönetim”, s. 104-105.

50 hakları sahip oldukları pay oranına göre belirlenemez. Bütün paydaşlar, eşit oranda paylı malın yönetimine katılma hakkına sahiptir153.

Paydaşlar, paylı malın yönetimine ilişkin oybirliği ile anlaşma yapabilir. Eğer böyle bir anlaşma mevcut değil ise, paylı mal, yapılacak işin önemine göre karar nisabı değişmek suretiyle, paydaşlar tarafından alınacak kararlar ile yönetilir154.

II. Kanuni Düzenleme

Paydaşlar tarafından paylı malın yönetim şekline ilişkin ayrı bir anlaşma yapılmadığı takdirde, paylı malın yönetimi paydaşların birlikte alacakları karar ile gerçekleşir. Paydaşların kararları hangi nisapla alacağı ise yapılacak işin niteliğine göre değişmektedir155. Türk Medeni Kanunu’nda, karar nisabının belirlenmesi yönünden yönetim işleri “olağan yönetim işleri” (m. 690), “önemli yönetim işleri” (m. 691) ve

“olağanüstü yönetim işleri” (m. 692) olmak üzere üç gruba ayrılmıştır156. Bu yönetim işleri arasındaki sınır çok esnek olduğundan kanun koyucu da yönetim işlerini örnekleme şeklinde açıklama yoluna başvurmuş, somut olayın gereklerine göre tasnif yapılma olanağını açık bırakmıştır. O halde, kanun koyucunun belirli bir yönetim şekli altında düzenlediği haller dışında bir iş veya önlemin hangi yönetim çeşidine girdiğine, olayın özellikleri değerlendirilerek karar verilmelidir157.

153 Özcan, s. 60.

154 Aybay/Hatemi, s. 126; Altınöz/Aşit, s. 411; Sirmen, “Yeni Türk Medeni Kanununda Paylı Mülkiyete İlişkin Düzenlemeler”, s. 729.

155 Sirmen, s. 281; Öztaş, s. 188; Altınöz/Aşit, s. 410-411.

156 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 71; Akipek /Akıntürk, s. 394.

157 Gürsoy/Eren/Cansel, s. 412; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 103; Öztaş, s. 188;

Özcan, s. 64.

51 Aşağıda, olağan yönetim işleri, önemli yönetim işleri ve olağanüstü yönetim işlerinin yanı sıra, TMK m. 689’un yaptığı atıf çerçevesinde, zorunlu yönetim işleri ve ivedi yönetim işlerine de değinilmiştir.

A. Zorunlu Yönetim İşleri

Zorunlu yönetim işleri, adından da anlaşılacağı üzere, somut olayın özellikleri göz önüne alındığında, paylı mülkiyete konu olan eşyanın değerinin ve kullanılabilirliğinin korunması için gerekli yönetim işleri olarak nitelendirilebilir158. Paydaşlar, her ne kadar, kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme yapabilirler ise de, TMK m. 689 uyarınca, paylı mülkiyet konusu eşyanın kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim işlerini yapmak ve gerektiğinde mahkemeden buna ilişkin önlemlerin alınmasını istemek yetkisini sınırlandıracak veya kaldıracak bir anlaşma yoluna gidemezler. Diğer bir ifadeyle, paydaşlardan her biri, zorunlu yönetim işlerini tek başına yapmak ve gerekli durumlarda hâkimden buna ilişkin önlemlerin alınmasını istemek hak ve yetkisine sahiptir159.

Görüleceği üzere, kanun koyucu paydaşlardan her birinin zorunlu yönetim işlerini yapmasını bir hak ve yetki olarak düzenlemiş, aynı zamanda, paydaşın diğer paydaşlardan bu işlerin yapılmasını isteme hakkına da sahip olduğuna vurgu yapmıştır.

Nitekim ‘gerektiği durumlarda’ paydaş, mahkemeye başvurmak suretiyle zorunlu yönetim işlerinin yapılmasına ilişkin önlemlerin alınmasını isteme hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır. Bu durumda, paydaş, diğer paydaşlardan zorunlu yönetim işlerinin

158 Keser, “Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 37; Sirmen, “Yeni Türk Medeni Kanununda Paylı Mülkiyete İlişkin Düzenlemeler”, s. 732; Altınöz/Aşit, s. 412.

159 Sirmen, s. 281; Özcan, s. 74-75.

52 yerine getirilmesini istedikten sonra yerine getirilmemesi halinde veya yerine getirilmeyeceğine kanaat getirdikten sonra mahkemeye başvurabilir160.

Zorunlu yönetim işlerini tek başına yapma hak ve yetkisini haiz olan paydaş, yerine getirmiş olduğu yönetim işini sadece kendi adına değil, diğer paydaşların da hesabına yapmış olur. Bu durum, zorunlu yönetim işini yerine getiren paydaşı, diğer paydaşların yasal temsilcisi haline getirmektedir. Bunun hukuki sonucu olarak ise, yönetim işini yerine getiren paydaş, yapmış olduğu giderler için diğer paydaşlara payları oranında rücu edebilir161.

Kanun koyucunun zorunlu yönetim işlerini düzenlediği TMK m. 689 hükmü incelendiğinde özellikle düzenlemede yer alan iki sorunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Bunlardan birincisi, kanundaki düzenleme uyarınca, paydaşlardan her birinin her türlü zorunlu yönetim işini tek başına yapabileceği yönündeki yanılsamadır. Oysa ki, paydaşın tek başına yerine getirebileceği zorunlu işler, olağan yönetim işi niteliğinde olan işlerdir. Nitekim ileride de değinileceği üzere, önemli yönetim işlerini düzenleyen TMK m. 691/2 ile zorunlu yönetim işlerinin düzenlendiği TMK m.689/2 birlikte değerlendirildiğinde, paydaşların tek başına yapmaya yetkili oldukları yönetim işlerinin olağan yönetim işleri kapsamında kaldığı, önemli yönetim kapsamında kalan zorunlu

160 Keser, “Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 38-39; Öztaş, s. 190; Altınöz/Aşit, s. 412.

161 Öztaş, s. 199; yapılan işin zorunlu yönetim işi niteliği taşımaması halinde paydaş, şüphesiz diğer paydaşlara rücu imkânını kaybedecektir. Bu durumda yapılan giderler, vekâletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edilebilir (Özcan, s. 75).

53 yönetim işlerinin ise, pay ve paydaş çoğunluğu ile alınacak karar ile yapılabileceği anlaşılmaktadır162.

Paydaşlar önemli nitelikteki zorunlu yönetim işlerinin yerine getirilmesi için gerekli çoğunluğu sağlayamadıkları takdirde, gerekli önlemlerin alınması için mahkemeye başvurabilir. Yönetim işlerine ilişkin düzenlemeler bir bütün olarak incelendiğinde, kanun koyucunun zorunlu yönetim işlerini ikiye ayırdığı, olağan yönetim işleri kapsamına giren zorunlu yönetim işlerinin paydaşların her biri tarafından tek başına yerine getirilebileceği, önemli yönetim işlerine giren zorunlu yönetim işlerinin ise, pay ve paydaş çoğunluğu ile yapılabileceği, gerekli çoğunluk sağlanamadığı takdirde, paydaşın mahkemeye başvurarak gerekli tedbirlerin alınmasını isteme hak ve yetkisine sahip olduğu söylenebilir163.

Açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer nokta ise, zorunlu yönetim işlerine ilişkin

Açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer nokta ise, zorunlu yönetim işlerine ilişkin