• Sonuç bulunamadı

B. Paylaşmayı İsteme Hakkının Sınırları

1. Hukuki İşlem ile Sınırlama

Paydaşlar, oy birliği ile yapacakları bir anlaşma ile belirli bir süre için paylaşmanın istenemeyeceğini kararlaştırabilirler (TMK m. 698/1). Paydaşların yaptıkları bu

Necip, Borçlar Hukukuna Giriş Hukukî İşlem Sözleşme

(Kocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı Borçlar Hukuku Genel Bölüm), C. 1, 2010 Tarihli 5. Basıdan 6. Tıpkı Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2014, s. 39 vd.).

289 Bkz. aynı görüşte; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 118; Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 99, Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 331; Kürşat, s. 179; Erman, s. 73, Akipek /Akıntürk, s. 403; Şimşek, Suat, “Ortaklığın Giderilmesi Davaları”, THD, S. 52, Aralık 2010, (s. 53-81), s. 59. Karşı görüşe göre, bu hak, talep hakkı niteliğindedir (Esener/Güven, s. 192). Bu hak, nispi nitelikte bir haktır (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 604; Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 137).

290 Sarıhan, s. 46; Özcan, s. 155; Paylaşma istemi diğer paydaşlara ulaştığında, diğer paydaşların kabulü gerekmeksizin tasfiye sürecine girilmiş olur. Hakkın kullanılması, tek başına borç doğurmaya yeterlidir. Talep hakkı olarak nitelendirilebilmesi için borcun doğumu için, diğer paydaşların kabulü gerekir. Bu nedenle bu hakkın talep hakkı olarak değil yenilik doğurucu hak olarak nitelendirilmesi daha uygundur (Kürşat, s. 78).

95 sözleşmeye “paylı mülkiyetin devamı” sözleşmesi (idame-i şüyuu anlaşması) adı verilmektedir291.

Paydaşlar yapacakları sözleşme ile paylaşmayı isteme hakkını en fazla on yıllık bir süre ile sınırlandırabilirler (TMK m. 698/2). Bu sürenin sonunda, bir sözleşme daha yapılarak yeniden sınırlandırılabilir292. Sürenin on yıldan fazla belirlenmesi halinde ise sözleşme tamamen geçersiz hale gelmemektedir. Bu durumda, sözleşme taraflar için on yıllık süre için bağlayıcı olmakta, on yıldan fazla belirlenen kısım ise geçersiz olmaktadır293. On yıllık sürenin bitmesiyle beraber, işlemden önceki hukuki durum yeniden doğar294.

Görüleceği üzere, paydaşlar yaptıkları sözleşme ile haklarından feragat etmemekte, sadece sınırlı bir süre için bu haklarını kullanmayacaklarına ilişkin taahhütte bulunmaktadır295. Ancak süre dolmadan önce, sürenin dolması halinde sözleşmenin kendiliğinden yenileneceğine yönelik hükümler geçerli değildir296.

Paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, kural olarak şekil şartına bağlı değildir. Bununla beraber, sözleşmenin konusunu taşınmaz bir mal oluşturması

291 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 119; Şimşek, s. 60; bu sözleşme, “paylı mülkiyet birlikteliğini sürdürme sözleşmesi” olarak adlandırılmaktadır (Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 100); Özgür, s. 21; Öğüz, Tufan, Müşterek Mülkiyette Taksim Engelleri, 1. Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul 1995, s. 11.

292 Sirmen, s. 295; Y6HD, 18.02.1983 tarihli, 1223/1245 sayılı karar (Özgür, s. 23).

293 Tunaboylu, Müslim, “Paylaşma Davaları”, s. 231; Şimşek, s. 61.

294 Aybay, Aydın, “Müşterek Mülkiyette Paylı Halin Giderilmesi Hakkının Sınırlandırılması”, AD, S. 10, 1965, s. 1206-1224, s. 1210.

295 Öğüz, s. 51; Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 59.

296 Erman, s. 73; Şimşek, s. 61.

96 yapılacak sözleşme resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir297 (TMK m.

698/2). Şerh, yeni paydaş olan cüz’i haleflerin paylı mülkiyetin devamı sözleşmesiyle bağlı olması sonucunu doğurur298. Taşınır mallar açısından ise tapuya şerh imkânı olmadığından, yapılan sözleşmenin cüz’i halefler açısından bağlayıcı olmadığı kabul edilmektedir299.

Paylaşmayı isteme hakkının sınırlandırılmasına ilişkin yapılan sözleşme, bütün paydaşlar tarafından yapılabileceği gibi, paydaşların bir kısmı arasında da yapılabilir.

Bu durumda sınırlama, sadece sözleşmeye katılan paydaşlar açısından bağlayıcı olur300.

Hukuki işlem ile sınırlama, sadece paydaşlar arasında yapılan sözleşmeden değil, başka bir sözleşmeden veya tek taraflı bir hukuki işlemden de kaynaklanabilir. Örneğin;

297 Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 336; Sözleşmenin, Tapu Kanunu m. 26/1 uyarınca, bu tapu müdürleri veya onların görevlendireceği tapu sicil görevlileri tarafından düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz (Bkz. aynı görüşte; Aybay/Hatemi, s. 136; Sirmen, s. 295). Kılıçoğlu ve Şimşek’e göre ise, TMK m. 698’de sözleşmenin resmi şekilde yapılması zorunlu kılınmasına rağmen sözleşmeyi düzenleyecek merci açıkça belirtilmediği için bu sözleşmenin noterler tarafından da düzenlenmesi mümkündür (Kılıçoğlu, “Medeni Kanunumuzun Aile-Miras ve Eşya Hukukunda Getirdiği Yenilikler”, s. 369; Şimşek, s. 61).

298 Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 336; Kürşat, s. 208-209.

299 Aybay, Aydın, “Müşterek Mülkiyette Paylı Halin Giderilmesi Hakkının Sınırlandırılması”, s. 1219; Kürşat, s. 209; Paydaşlardan birinin iflas etmesi halinde, iflas idaresi aynı haklara sahip olacak ve şerh edilmemiş sözleşmeye uymaya zorlanamayacaktır (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 609; Kürşat, s. 209).

300 Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 61; Özgür, s. 22; Şimşek, s. 60.

97 bir malı birden fazla kişiye satan, bağışlayan veya vasiyet eden kimse, belirli bir süre için paylı mülkiyet konusu malın paylaşılmamasını yükümlülük olarak yükleyebilir301.

Her ne kadar paydaşlar kendi aralarında yapacakları sözleşme ile paylı mülkiyetin devamı konusunda sözleşme yapmış iseler de, önemli sebeplerin var olması durumunda (paydaşlardan birinin veya birkaçının tutumu yüzünden paylı mülkiyet birliğinin çekilmez hal alması vb.) kararlaştırılan sürenin bitiminden önce de paylaşma istenebilir302.

Paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşme, paydaşların kendi paylarını üçüncü bir kişiye devretmelerine engel değildir303. Zira sözleşmenin konusu paylı halin devam ettirilmesidir. Bu durumda, tapuya şerh edilmeyen paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşme, daha sonradan pay üzerinde mülkiyet sahibi olan üçüncü kişileri bağlamayacağından, yeni paydaşın paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeyle bağlı

301 Kürşat, s. 200; Akipek /Akıntürk, s. 404; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 606; Aybay, Aydın, “Müşterek Mülkiyette Paylı Halin Giderilmesi Hakkının Sınırlandırılması”, s. 211; Şimşek, s. 65.

302 Sarıhan, s. 52; Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 101;

Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 609; Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 67; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 609; Y5HD, 23.01.1951 tarihli, 125/160 sayılı kararında “paylılığın sürdürülmesinin feshini gerektirecek geçerli sebep bulunamamıştır” şeklindeki ifadesiyle, geçerli sebep bulunması halinde sözleşmenin feshedilebileceğini kabul etmiştir (Özgür, s. 28).

303 Yine aynı şekilde, böyle bir sözleşmenin varlığı, paydaşlardan birinin payının haciz üzerine satılmasına veya iflası üzerine paraya çevrilmesine engel teşkil etmeyecektir (Kürşat, s. 211-212).

98 olduğu da düşünülemez. O halde, sözleşmeyle bağlı olmayan yeni paydaşın, her zaman paylaşmayı isteme hakkına sahip olduğunun kabulü gerekmektedir304.

Bir sözleşme olmaksızın, tarafların bir taşınmaz mal üzerinde fiili kullanma durumlarının olması ve taşınmazın paydaşlara belirli kısımlar halinde tahsis edilmesi de malın paylaşılmasına engel teşkil edebilir. Yargıtay, bir bağımsız bölümün paydaşlarca ikiye ayrılarak bir kısmının bir paydaşa, diğer kısmının diğer paydaş olan davalıya tahsis edilmiş olması halinde paylaşmanın istenemeyeceğine, bunun paylılığın sürdürülmesi niteliğinde olduğuna hükmetmiştir305.