• Sonuç bulunamadı

E. Olağanüstü Yönetim İşleri

1- Paylı Malın Özgülendiği Amacın Değiştirilmesine İlişkin İşler

Özgüleme amacının değiştirilmesinden kasıt, eşyanın tahsis edildiği amacın ekonomik bakımdan değiştirilmesidir187. Meyve bahçesinin tarlaya çevrilmesi, fırının garaj haline getirilmesi, konutun otel haline getirilmesi paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesine ilişkin işlerdir188. Yargıtay’a göre, paylı mülkiyet konusu taşınmazın bir kısmına temelli ve bağımsız nitelikte bina yapmak paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesini sonucunu doğurmaktadır189. Buna karşılık, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 06.07.1955 tarihli, 12/18 sayılı kararında; kiralanan şeyin bir paydaşa tahsis edilmesinin, o eşyanın kira getirme niteliğini kaybettirmediği, çünkü paydaşın o şeyi olduğu gibi, yani mesken ise mesken, ticarethane ise ticarethane olarak kullanacağı, bu nedenle böyle bir işlemin olağanüstü yönetim işi değil, önemli yönetim işi sayılacağı belirtilmiştir190.

186 Akipek /Akıntürk, s. 397; Aybay/Hatemi, s. 127; Keser, “Paylı Mülkieyette Yönetim”, s. 57.

187 Ertaş, s. 243; Özcan, s. 66.

188 Esener/Güven, s. 189; Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 124.

189 Y1HD, 10.11.1987, E:1987/11094, K:1987/10169, (YKD, C. 16, 1990, s. 1609-1610).

190 Erman, s. 70.

61 2- Korumanın veya Olağan Şekilde Kullanmanın Gerekli Kıldığı Ölçüyü Aşan

Yapı İşleri

Paylı mülkiyet konusu eşyanın değerini arttırmaya veya estetik açıdan güzelleşmesini sağlamaya yönelik yapılan işler bu kapsama girmektedir. Kanun, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan her türlü yapı işini giderine bakmaksızın olağanüstü yönetim işi kategorisine sokmaktadır. Görüleceği üzere, yararlı işlerle lüks işler arasında bir ayrım gözetilmemiştir191.

3- Paylı Malın Tamamı Üzerinde Tasarruf İşlemleri

Paylı mülkiyete konu eşyanın mülkiyetinin devredilmesi gibi, üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmesi192 veya üzerinde kurulan kişisel bir hakkın tapu siciline şerh verilmesi de paydaşların oybirliği ile mümkündür. Bu durumda, adi kira veya ürün kirası önemli yönetim işleri kapsamına girmekte iken, bu hakkın tapu siciline şerh verilmesi olağanüstü yönetim işleri kapsamında kalmaktadır193. Tasarruf işlemi, mahiyeti itibariyle ivedilik arz ettiği takdirde şüphesiz, ivedi yönetim işleri kapsamında her

191 Öztaş, s. 22; Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca, ana gayrimenkulün ortak yerlerinin düzgün veya bunları kullanmanın daha rahat ve kolay bir hale konulmasına veya bu yerlerden elde edilecek faydanın çoğaltılmasına yarayacak bütün yenilik ve ilâveler, kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar üzerine yapılır. Kanun koyucu, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yararlı yapı işleri için de paylı maliklerin oy birliğini gözeterek Kat Mülkiyeti Kanunundaki anılan düzenlemeden ayrılmıştır (Sirmen, s. 285).

192 Paydaşların malın tamamı üzerinde taşınmaz rehni veya taşınmaz yükü kurabilmeleri için paylar üzerinde taşınmaz rehni veya taşınmaz yükü kurulmamış olması gerekmektedir(TMK m.691/2).

193 Özcan, s. 67; Karahasan, s. 126.

62 paydaş tarafından yerine getirilebilecektir. Örneğin çürümek üzere olan bir ürünün elden çıkarılmasında, durum böyledir194.

Bu arada hemen belirtmek gerekir ki, paydaşlar, olağanüstü yönetim işlerinin oybirliğiyle yerine getirilmesi konusundaki yeterli karar çoğunluğunu yine oybirliğiyle alacakları bir karar ile değiştirebilirler. Yani paydaşlar, oybirliğiyle alacakları bir karar ile olağanüstü yönetim işlerinin yerine getirilmesi için bir başka karar nisabı belirleyebilirler195.

III. Hukuki İşlem ile Düzenleme

Paylı mülkiyette, bilindiği üzere birlikte mülkiyet hali söz konusudur. Birden fazla kimsenin, aynı zaman diliminde, aynı mala belirli oranlar dâhilinde malik olması paylı mülkiyete konu eşyanın yönetiminin idame ettirilmesi hususunda bir takım sıkıntılara yol açabilmektedir. Bu çerçevede, yönetime ilişkin konularda, paydaşlara emredici hukuk kurallarına aykırılık teşkil etmeyecek şekilde düzenleme yapma yetkisi ve imkânı tanınmıştır.

Paydaşlar, paylı mülkiyet konusu eşyanın kullanılması, yönetilmesi ve eşyadan yararlanılması hususlarında, aralarında oybirliği ile yapacakları bir anlaşma ile kanuni düzenlemeden farklı bir uygulama kararlaştırabilirler196. Paydaşların farklı bir uygulama belirlemeleri halinde, kanunun emredici hükümlerine aykırılık oluşturmadığı takdirde,

194 Sirmen, s. 282.

195 Ayan, “Paylı Mülkiyette Yönetim”, s. 15; Akıntürk/Akipek, s. 397.

196 Sirmen, “Yeni Türk Medeni Kanununda Paylı Mülkiyete İlişkin Düzenlemeler”, s.729; Altınöz/Aşit, s. 411; Kılıçoğlu, Ahmet, Medeni Kanun’umuzun Aile-Miras ve Eşya Hukukunda Getirdiği Yenilikler, Genişletilmiş 3. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2014, s. 367-368.

63 yukarıda değinilen karar nisapları gündeme gelmez ve paydaşların yaptıkları anlaşmada belirledikleri hususlar uygulama alanı bulur197.

Paylı malın kullanılması, yönetilmesi ve ondan yararlanılmasına ilişkin konularda paydaşların yaptıkları düzenleme ve mahkemece verilen kararlar, sonradan paylı malın paydaşı haline gelen veya pay üzerinde ayni hak sahibi olan kimseleri de bağlamaktadır198. Bu husus, bilhassa cüz’i halefler için önem arz etmektedir. Zira külli halefler açısından, böyle bir düzenleme olmasa dahi bağlayıcılık söz konusu olacaktır.

Ancak düzenleme olmasaydı cüz’i halefler için aynı sonuca varılamazdı199. Diğer taraftan hemen belirtmek gerekir ki, yapılan düzenlemenin taşınmaza ilişkin olması halinde, bağlayıcı olabilmesi için tapu kütüğüne şerh edilmesi gereklidir (TMK m. 695/2).

Kanun, kullanma, yararlanma ve yönetimi düzenleyen hukuki işlemlerin geçerliliği için herhangi bir şekil şartı öngörmemiştir. O halde, yapılan düzenlemeler yazılı veya sözlü olabileceği gibi örtülü irade beyanıyla da tesis edilebilir200. Ancak örtülü irade

197 Paydaşların, kanuni düzenlemeden ayrılamayacağı iki istisnaya zorunlu yönetim işleri ve ivedi yönetim işleri başlıkları altında yer verildiğinden tekrara düşmemek adına yeniden değinilmemiştir.

198 Akipek /Akıntürk, s. 400; Keser, “Paylı Mülkiyette Yönetim Sözleşmesi”, s. 522.

199 Aybay/Hatemi, s. 129; Keser, “Paylı Mülkiyette Yönetim Sözleşmesi”, s. 522.

200 Nitekim Yargıtay uygulamalarında da örtülü irade beyanıyla yapılabileceği kabul görmektedir. Bkz. Y1HD 11.10.1984, E:1984/9675, K:1984/10065 “…Dava konusu taşınmaz taraflar arasında paylı mülkiyet üzerinedir. Yanların ortak miras bırakanı ile davalılar arasında fiili kullanmayı belirleyen bir anlaşmanın bulunduğu dinlenen tanık ve yerel bilirkişi sözleri ile kanıtlanmıştır. Bu tür anlaşmanın tapu siciline

64 beyanıyla veya sözlü olarak yapılan anlaşma, tapu kütüğüne şerh edilebilmesi için yazılı hale getirilmesi ve imzaların noterlik tarafından onaylanması gerekmektedir201 (TMK m.689/son). Diğer taraftan, paydaşlar yönetime ilişkin diğer konularda olduğu gibi kanun hükümlerinden ayrılmak suretiyle yapılacak olan anlaşmaları şekil şartına bağlayabilirler.

Yine paydaşlar, yapacakları anlaşma ile tüm yönetim işlerinin yerine getirilmesini aralarından birine de bırakabilirler202.

§ 6. PAYLI MÜLKİYETİN SONA ERME ÇEŞİTLERİ I. Genel Olarak

Bilindiği üzere, paylı mülkiyet ilişkisinde paydaşlar arasında daha önceden kanun veya sözleşmeden doğmuş kişisel bir ilişki mevcut değildir. Birden fazla kimse, ekonomik bir amaç çerçevesinde bir araya gelmek suretiyle paylı mülkiyet ilişkisi meydana getirebilir. Paydaşlar, ekonomik amacın gerçekleşmesi veya diğer sebeplerle kurmuş oldukları paylı mülkiyet ilişkisini sonlandırmak isteyebilir veya bu ilişki aşağıda değineceğimiz sebeplerin gerçekleşmesiyle ortadan kalkabilir.

Paylı mülkiyetin sona ermesi, paylı mülkiyete konu eşya üzerinde birlikte hak sahipliği bulunan kimselerin mevcut birliktelik durumlarının sona ermesi demektir Bu geçmediğinden bahisle geçerli olmadığı yolundaki mahkemenin kabulünde isabet yoktur…” (YKD, C. 11, 1985, s. 333-334).

201 Öztaş, s. 235; Şerh için imza onayının aranmasının temel nedeni işlemde güvenliği sağlamaktır ve bu nedenle de yararlanma ve yönetime ilişkin “kararlar” dahi aynı hükme tabi sayılmalıdır (Arpacı, Abdülkadir, “Eşya Hukukumuzda Yeni Medeni Kanunla Yapılan Değişikliklerden Bazılarına Kısa Bir Bakış”, Prof. Dr. Necip Kocayusufpaşaoğlu İçin Armağan, Seçkin Yayınevi, Ankara 2004, s. 89-113, s. 96).

202 Ertaş, s. 240.

65 birliktelik, bir veya birkaç paydaş açısından son bulabileceği gibi, bütün paydaşlar bakımdan da ortadan kalkabilir203.

II. Paylı Mülkiyetin Bir veya Birkaç Paydaş Bakımından Sona Ermesi

Paylı mülkiyetin bir veya birkaç paydaş tarafından sona ermesi durumunda, paylı mülkiyet ilişkisi tamamen ortadan kalkmamakta, yalnızca ilgili paydaş veya paydaşlar bakımından son bulmaktadır.

A. Paylı Mülkiyetin Genel Sebeplerle Sona Ermesi

Paydaşın hukuki işlemler neticesinde, paydaşlık vasfını yitirmesine yol açan durumlar, genel sona erme sebeplerini oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle, mahkeme kararı ile paydaşın paydaşlıktan çıkarılması hali dışında gerçekleşen sebepler bu başlık altında yer alır. Bu durumda, genel sona erme sebepleri, paydaşın kendi payını bir başkasına devretmesi, payın cebri icra yoluyla satılması, pay hakkından feragat edilmesi, idare tarafından payın kamulaştırılması ve diğer sebepler olarak sıralanabilir204.

1. Payın Devri a. Genel Olarak

Pay üzerinde sahip olunan tasarruf yetkisinin205 bir sonucu olarak, her paydaş, kanun veya sözleşmede engel bulunmadıkça, kendi payını kısmen veya tamamen bir

203 Esener/Güven, s. 191; Akıntürk/Akipek, s. 400; Kürşat, s. 69; Özgür, s. 12.

204 Sirmen, s. 291; Kürşat, s. 69; Sarıhan, s. 7.

205 Paylı mülkiyette paydaşlardan her biri kendi payı üzerinde dilediği şekilde temliki tasarrufta bulunabileceği gibi, bu pay veya paylar yönünden paydaş aleyhine malik olduğu payın iptali konusunda dava da açabilir (Y1HD, 17.02.2005, E:2005/1138, K:2005/1516; Kaçak, Nazif, Emsal İçtihatlarla Yeni Türk Medeni Kanununun Eşya Hukukuna İlişkin Hükümleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2006, s. 65).

66 başka kimseye devredebilir. Bu devir işleminin gerçekleşebilmesi için diğer paydaşların iznine veya icazetine gereksinim duyulmamaktadır206.

Payın devrinin temelini, satım, bağışlama veya trampa gibi hukuki sebepler oluşturabilir. Her ne hukuki sebeple olursa olsun, payın devri halinde, payını devreden paydaş paylı mülkiyet birlikteliğinin dışına çıkmakta, payı devralan yeni paydaş ise paylı mülkiyet birlikteliğine dâhil olmaktadır207.

b. Payın Devrine İlişkin Sınırlamalar

Her paydaş, kural olarak payı üzerinde tasarruf yetkisini haiz olsa da payın devrine ilişkin bir takım sınırlamalar söz konusudur. Bu sınırlamalar doğrudan kanundan kaynaklanabileceği gibi, paydaşların kendi aralarından yapacakları bir anlaşma ile de belirlenebilir. Kanundan kaynaklanan sınırlamalar; diğer paydaşların sahip olduğu yasal önalım hakkı ve evlilik hukukundan doğan sınırlamalardır.

aa. Diğer Paydaşların Yasal Önalım Hakkı

Paydaşın, payı üzerinde sahip olduğu tasarruf serbestisinin bir sınırlamasını, payın devri halinde, diğer paydaşlara tanınmış olan yasal ön alım hakkı oluşturmaktadır208.

206 Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 329; Feyzioğlu, Feyzi N. /Doğanay, Ümit/Aybay, Aydın, Eşya Hukuku Dersleri, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1968, s. 96;

Aybay, Aydın, Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi (teksir edilmiş doçentlik tezi), İstanbul 1964, s. 18; Sarıhan, s. 8.

207 Kürşat, s. 75; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 449; Özgür, s. 15; Payın kısmen devri halinde ise, payını kısmen devreden paydaş paylı mülkiyet birlikteliği dışına çıkmamakta, payı kısmen devralan paydaş paylı mülkiyet birlikteliğine dâhil olmaktadır (Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 20).

208 TMK m. 732’ye göre, bir taşınmazdaki mülkiyet payının satışında, diğer paydaşlar yasal ön alım hakkını kullanarak o payı öncelikle satın alma hakkına sahiptirler

67 Yasal ön alım hakkı, taşınmazın paydaşlarından birinin payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması durumunda, diğer paydaşlara aynı şartlarda bu payı satın alma imkânı tanıyan tek taraflı yenilik doğuran bir hak niteliğindedir209.

Yasal önalım hakkının doğma ve kullanılabilmesi için tapu siciline şerhi gerekmemektedir. Zira bu hak, kaynağını doğrudan kanundan almaktadır. Bu nedenle, herkes tarafından bilindiği varsayılmaktadır210.

Yasal önalım hakkı, yalnızca paylı mülkiyete tabi taşınmaz mallara ilişkin payın devri halinde söz konusudur. Taşınır mallar üzerindeki payın devri halinde yasal önalım hakkı gündeme gelmeyecektir211.

(Sirmen, s. 277); Bu konuda ayrıca bkz. Kırca, Çiğdem, “Önalım Hakkı Konusunda Medeni Kanundaki Değişiklikler”, Prof. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaş Günü Armağanı, C. 2, Beta Yayınevi, İstanbul 2002, s. 1180-1205.

209 Kürşat, s. 81; Erkan, Vehbi Umut, Türk Medeni Kanununda Yasal Önalım Hakkı (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2006, s. 27; Akipek, Şebnem/

Küçükgüngör, Erkan, Sözleşmeler Rehberi, (Sözleşmelerin Hazırlanması, Sözleşme Örnekleri, Yargıtay Kararları) Yetkin Yayınları, Ankara 2002, s. 783; YHGK, 17.03.1982 tarihli, E:1981/6-299, K:1982/270 sayılı kararında; paydaşların sahip olduğu yasal önalım hakkını ayni bir hak olarak nitelendirmiştir. Daha sonraki kararlarında ise, bu konudaki görüşünü değiştirmiş ve bu hakkın yenilik doğuran bir hak olduğunu belirtmiştir (Sarıhan, s. 13).

210 Gürsoy/Eren Cansel, s. 625; Esener/Güven, s. 274; Eren, Fikret, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, GÜHFD, C. XII, 2008, s. 103-126, s. 108.

211Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 109; Taşınırlarda yasal önalım hakkının tanınmamış olması nedenleri arasında hukuki işlem güvenliğinin sağlanması ve özellikle hak kazanan üçüncü kişilerin korunması gösterilmektedir.

68 Yasal önalım hakkı, paya ilişkin üçüncü kişi lehine tesis edilmiş sözleşmeden doğan önalım hakkından önce gelir212. A, B ve C’nin bir arsa üzerinde paylı mülkiyet ilişkisine sahip olduklarını varsayalım. A, kendisine ait olan pay üzerinde, D lehine ön alım hakkı tesis etmiştir. A’nın kendisine ait olan payı E’ye devretmek istemesi durumunda, B ve C’ye ait bulunan yasal ön alım hakkı, D’nin sahip olduğu sözleşmeden kaynaklanan ön alım hakkından önce gelir213.

Paydaşların sahip olduğu yasal önalım hakkı, hak sahibine yapılan bildirimden itibaren 3 ay, her halde satıştan itibaren 2 yıl geçmekle düşer214. Bu süreler, hak düşürücü sürelerdir215.

Yasal önalım hakkı, alıcıya karşı ancak dava yoluyla kullanılabilir. Açılan dava, yenilik doğuran bir dava niteliğindedir216.

Ancak yine de, taşınırlar bakımından, sözleşme ile bir önalım hakkı tanınması imkânı mevcuttur (Şıpka, s. 92 vd.)

212 Ayan, “Eşya Hukuku II Mülkiyet”, s. 64; Sözleşmeden doğan önalım hakkının üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilmesi için tapu siciline şerh edilmesi gerekli iken, yasal önalım hakkı şerh edilmeksizin üçüncü kişiye karşı ileri sürülebilir. Zira yasal önalım hakkı, mülkiyetin kanuni sınırlamalarından olduğu için, herkes tarafından bilinmelidir (Kırca, “Önalım Hakkı Konusunda Medeni Kanundaki Değişiklikler” s. 1180).

213 Konu hakkında detaylı açıklamalar için bkz. Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 103-126.

214 Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 423; Erkan, s. 93-94; Kırca, s. 1190; Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 120; Tunaboylu, Müslim, Önalım (Şuf’a) Davaları, Yetkin Yayınları, 5. Baskı, Ankara 2013, s. 155.

215 Akipek/Küçükgüngör, s. 784; Kırca, s. 1194; Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 561-562.

69 Son olarak belirtmek gerekir ki, payın isteğe bağlı arttırma yoluyla satımında ve Yargıtay’a göre bağımsız ve sürekli haklardan üst hakkının satımında da yasal önalım hakkı kullanılabilmektedir217. Bununla beraber, taşınmazların cebri arttırma yoluyla satışı halinde önalım hakkı kullanılamaz218 (TMK m. 733/1).

bb. Evlilik Hukukundan Kaynaklanan Sınırlamalar

Paydaşın, payı üzerinde sahip olduğu tasarruf serbestisinin bir diğer sınırlaması ise, karşımıza evlilik hukuku alanında çıkmaktadır219.

216 Tunaboylu, “Önalım (Şuf’a) Davaları”,s. 29; Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 108; Özcan, s. 126. Yasal önalım hakkının dava açmak suretiyle kullanılmasının temel nedeni, önalım hakkının kullanılması sonucu yapılan satışın ardından tescil yapılması gerektiği, bunun da dava açılmak suretiyle gerçekleşebileceğinin kabul edilmesidir. (Karahasan, s. 1178; Oğuzman/Seliçi/Oktay- Özdemir, s. 556-559; Nitekim kanun maddesinin gerekçesinde de bu husus ifade edilmiştir (Bkz. TMK m. 734 Gerekçesi)

217 Y6HD, 21.01.2008 tarihli, E: 2007/13277, K: 2008/323 sayılı kararında; “….tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilen bağımsız ve sürekli nitelikte bulunan üst hakkındaki payın üçüncü bir kimseye satılması, önalım hakkına konu teşkil eder.”

(Eren, “Türk Medeni Kanununa Göre Yasal Önalım Hakkı”, s. 114; Eren, “Mülkiyet Hukuku”, s. 416)

218 Kırca, s. 1187; Akipek/Küçükgüngör, s. 784; Karahan, s. 1131; Ruhi, Canan/Ruhi, Ahmet Cemal, Önalım Davaları, Seçkin Yayınevi, Güncellenmiş 3. Baskı, Ankara 2017, s. 28; 04.05.1940 tarihli, 57/17 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı (Akıntürk/Akipek, s. 401).

219 Özcan, s. 138; Kürşat; s. 86.

70 Eşler arasında yasal mal rejimi olarak belirlenmiş olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar, onların paylı mülkiyetinde sayılır220 (TMK m. 222/2). Aynı düzenleme, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi bakımından da düzenlenmiştir221 (TMK m. 245/2).

Edinilmiş mallara katılma rejiminde, aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan kendilerine ait paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz (TMK m. 223/II).

Kanun koyucu, ilk olarak eşlerden hangisine ait olduğu tespit edilemeyen malların onların paylı mülkiyetinde sayılacağına ilişkin bir karine ortaya koymuş, ardından eşlerin diğerinin rızası olmadan kendilerine ait paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunmayacağını hükme bağlamıştır. Paylı mülkiyette, payın devrine ilişkin getirilen bu sınırlamanın, mal rejimi hükümleriyle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, böyle bir sınırlamanın getirilmesinin nedeni, sadece evlilik birliğinden değil, aynı zamanda eşler arasında paylı mülkiyet lehine bir karine yaratılmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, malın kime ait olduğunun bilinememesi, söz konusu mal üzerinde bulunan paylar üzerinde ancak birlikte veya diğer eşin rızasıyla tasarrufta bulunulabilmesinin temelini oluşturmaktadır222.

Böyle bir durumda, paylı mülkiyet karinesinin paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde de düzenlendiği görüldüğünde, eşlerin paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde de diğerinin rızası olmadan kendilerine ait paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunup

220 Sirmen, s. 275; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 569;

Hatemi/Serozan/Arpacı, s. 99; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 430; Acabey, s. 531.

221 Uzun, s. 71; Zeytin, Zafer, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, s. 83; Özuğur, Ali İhsan, Mal Rejimleri, Genişletilmiş 8. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2015, s. 171.

222 Kürşat, s. 87-88.

71 bulunamayacağı sorunu doğmaktadır. Bu konu ise öğretide tartışmalıdır. Öğretideki bir görüşe göre223, söz konusu sınırlama, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi için de söz konusudur. Zira bu düzenlemeden amaçlanan, eşlerden birinin diğerinin bilgisizliği veya tecrübesizliğinden yararlanarak onu zarara uğratmasının önüne geçilmesi224 ve eşler arasındaki paylı mülkiyet ilişkisine üçüncü bir kişinin dâhil olması suretiyle eşler arasında doğabilecek huzursuzlukların engellenmesidir225. Bizim de katıldığımız, diğer bir görüşe göre226 ise, bu sınırlamanın diğer mal rejimlerine uygulanması mümkün görülmemektedir. Söz konusu sınırlama, edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin hükümlerde düzenlenmiş, diğer mal rejimlerine ilişkin düzenlemeler arasında böyle bir hükme yer verilmemiştir. Her ne kadar, bu sınırlamanın temelinde evliliğin kendine özgü yapısı dışında paylı mülkiyet karinesinin yattığı kabul edilse de, paydaşların kendi

223 Özuğur, s. 171; Hayran, Burhan, Mal Rejimleri Şerhi, Adil Yayınevi, Ankara 2004, s. 406.

224 Yetik, Nurten, Açıklama ve Yargıtay Kararları ile Boşanma, Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejimleri, Ankara, 2008, s. 117.

225 Bu sınırlamanın uygulama alanı bulabilmesi için, malın sadece eşlerin paylı mülkiyetinde bulunması gerekir. Üçüncü kişinin de paylı mülkiyet ilişkisi içinde bulunması durumunda bu sınırlama söz konusu olmaz (Gümüş, Mustafa Alper, Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2008, s. 280;

Barlas, Nami, “Yeni Türk Medeni Kanunu Hükümleri Çerçevesinde Eşler Arası Hukuki İşlem Özgürlüğü ve Sınırları”, Prof. Dr. Necip KOCAYUSUFPAŞAOĞLU İçin Armağan, Ankara 2004, s. 115-143, s. 141; Sarı, Suat, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimleri Olarak Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, İstanbul 2007, s. 65-66; Aksi görüş için bkz. Kılıçoğlu, “Medeni Kanun’umuzun Aile-Miras ve Eşya Hukukunda Getirdiği Yenilikler”, s. 72).

226 Uzun, s. 71.

72 payları bakımında malik hak ve yetkilerine sahip oldukları göz önüne alındığında, tasarruf yetkisinin sınırlanabilmesi için kanunda açık bir düzenlemenin yer alması gerektiği kanaatindeyiz.

cc. Hukuki İşlemden Kaynaklanan Sınırlamalar

Paydaşlar, kendi aralarında yapacakları sözleşme ile de payların devir hakkı ile ilgili sınırlamalar koyabilirler. Bir diğer ifadeyle, paydaşlar paylarını belirli bir zaman dilimiyle sınırlı olmak üzerine bir başkasına devretmeyeceklerine ilişkin taahhütte bulunabilirler. Böyle bir durumda, diğer paydaşların rızası alınmaksızın payın bir başka kişiye devri mümkün olmaz.

Hukuki işlemle yapılan sınırlama, paylı mülkiyetin yönetimine ilişkin bir karar değil, paydaşların sahip olduğu mutlak hakkın sınırlanmasına ilişkin bir hüküm niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, bu yönde yapılan anlaşmaların tapu siciline şerh edilme ve dolayısıyla üçüncü kişilere karşı ileri sürülme olanağının bulunmadığını kabul etmek gerekir227. Böyle bir sınırlama, sözleşmeye aykırı davranılması halinde, paydaşı yalnızca tazminat yükümlülüğü altına sokmaktadır228.

227 Kürşat, s. 91; Oğuzman/Seliçi/Oktay - Özdemir, s. 310; Gürsoy/Eren/Cansel, s. 407; Aybay, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi” s. 18; Karşı görüş için bkz.

Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 581; Zira üçüncü kişiler borç ilişkisiyle ilke olarak borç altına girmedikleri için bu hakkın onlara karşı ileri sürülmesi istisnai haller dışında söz konusu değildir (Eren, “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, s. 18). Borç ilişkisi kural olarak, sadece bunun tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurur

Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 581; Zira üçüncü kişiler borç ilişkisiyle ilke olarak borç altına girmedikleri için bu hakkın onlara karşı ileri sürülmesi istisnai haller dışında söz konusu değildir (Eren, “Borçlar Hukuku Genel Hükümler”, s. 18). Borç ilişkisi kural olarak, sadece bunun tarafları arasında hüküm ve sonuç doğurur