• Sonuç bulunamadı

3.2. Yasa Kitabı’nda Törensel Kurallar

3.2.3. Yasa Kitabı’nda İsrail takvimi ve kutsal bayramlarla ilgili kurallar

3.2.3.2. Yedinci gün: Şabat

Kelime anlamı “işi bırakmak” olan Şabat Tanah semantiğinde, kutsal ilan edilerek iş yapma yasağı getirilen zaman dilimlerini (bayramlar, Şemita yılı) ifade etmek için kullanılır (ör. Levililer, 23: 15; 25: 2). Tora’da haftalık dinlenme günü olarak kutsal ilan edilen haftanın yedinci günü de Şabat ilan edilmiştir ki teamüllere göre bugün Cumartesi günüdür. Şabat gününün Rabb’e adanması, diğer maddeleri evrensel nitelikte olan on emirde (Çıkış, 20: 1-14) şu şekilde yer alır: “Şabat Günü’nü kutsal sayarak anımsa. Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın. Ama yedinci gün bana, Tanrın Rabb’e Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dâhil, Hiçbir melaha (iş) yapmamalısın” (Çıkış, 20: 8-10). Şabat, ifadelerden anlaşıldığı üzere zamana bağlı bir emir olsa da melaha yasağı içerdiğinden kadınları ve İsrail halkıyla yaşayan tüm inananları bağlayıcıdır. Pasuktaki yabancılar da açıklamalara göre “ger tsedek” ve kendi yararına melaha yapabilse de bir Yahudi için yapamayacak olan “ger

toşav”dır.648

Şabat kuralıyla ilgili olarak gelen; Hiçbir melaha yapmamalısın” (Çıkış, 20: 10) ifadesindeki “melaha”, yaratıcı iş anlamına gelip, bu kavramın içine nelerin

girdiği, Talmud’da 39 madde ile sıralanmıştır.649 Ancak hahamlar yasakları bu

kadarla sınırlı tutmamış, hatayla bile olsa yasakların ihlal edilmesinin önüne geçmek için bazı ek yasaklamalar ve ek uygulamalar belirlemişlerdir. Bunlardan Şabat gününü sözlerle anarak kutsal ilan etme emrinin (Çıkış, 20: 8) yerine getirilmesi için Şabat’ın başlangıcında ve sonunda yapılan duada -bu kutlamaya keyif katacağı için-

647 Hanefî ve Mâlikî mezheplerine göre müekked sünnet, Şâfiî ve Hanbelî mezhebine göre ise farzdır.

bk. Hac İlmihali, DİB Yay., 10. Baskı, Ankara, 2013, s. 200.

648 Jacob ben Asher, a.g.k., Exodus, 20: 10.

en az miktarda (86 gr) şarap kullanmak bu ilave kurallardan (DeRabanan) biri olarak

dikkat çekicidir -çünkü şarap Tora’da özellikle kâhinlere yasaklanmıştır-.650 Bu

melahaların hepsi, çiftçilik, hayvancılık ve avcılıkla ilgili her türlü iş, yazı işleriyle uğraşmak, ateş yakıp söndürmek, evden dışarı birşeyi taşımak şeklinde özetlenebilir ki bunların, Sina çölünde halkın Mişkan’ı yapmak için meşgul olduğu işler olduğu belirtilir.651

Tora’da, Şabat’ın kutsallığı ve yasağı ilan edildikten sonra bu günün anlam ve önemi şu şekilde açıklanmıştır: “Çünkü ben, Rab yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü’nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim” (Çıkış, 20: 11). Bu ifadeler Şabat’ın kutsallığını, İsrailoğullarının kurtuluş tarihiyle değil tüm insanlık tarihiyle ilgili olan “yaratılış”la bağlantı kurarak açıklar ve Şabat bu önemine binaen de on emrin içinde yer alır

denilebilir. Bu konudaki başka bir pasukta,652 yine kozmik açıdan önemi dile

getirilen Şabat’ın, Tanrı’nın İsrailoğullarıyla yaptığı kalıcı antlaşmayla ilgisi kurulmuş ve Şabat bu antlaşmanın nişanesi olarak belirlenmiştir.

Şabat’ın ihlali on emirdeki putperestlik gibi taşlanarak idam edilmektir. Bir pasukta geçtiğine göre, çölde henüz antlaşma yeniyken Şabat’ı ihlal eden bir adam recmedilmiştir (Sayılar, 15: 32-36). Bu pasuktan, Şabat’ın uygulanması için Ülke’ye girmenin beklenmediği de anlaşılmaktadır. Putperestlik ve Şabat’ın ihlali, cezaları aynı olan, birbirine denk iki günahtır. Bu durum, bunların ikisinin de aynı fikri temsil etmesi ile açıklanır. Bu açıklamaya göre putperest Tanrı’nın egemenliğini redderken, Tanrı’nın evreni hiçten yarattığını bilerek Şabat’ı ihlal eden de, Yaratan’a karşı

inançsızlık göstermiş olur.653

Şabat’ın kutsanması Musa (a.s)’ın şeriatından daha geriye götürülür. Bu konudaki bir açıklamaya göre Şabat, Tora’dan önce, Yakub (a.s.)’tan kalma bir uygulama olarak Mısır’da sürdürülmüş ve bu nedenle İsrailoğulları Mısır’dan çıkışı hak etmiştir. Hatta daha Âdem (a.s.) yaratıldığı zaman, Şabat’ın onun dünyaya

650 Farsi vd., a.g.e., II, 229, 226; TB, Pesachim 106a. 651 Alalu vd., a.g.e., s. 181.

652 “İsrailliler, sonsuza dek sürecek bir antlaşma gereği olarak, Şabat Günü’nü kuşaklar boyu

kutlamaya özen gösterecekler. Bu, İsraillilerle benim aramda sürekli bir belirti olacaktır. Çünkü ben, Rab yeri göğü altı günde yarattım, yedinci gün işe son verip dinlendim” (Çıkış, 31: 16-17).

inişinden önceki ve sonraki iki ayrı durumuna göre iki ayrı şekilde var olduğu da varsayılır. Buna göre Âdem (a.s.) dünyaya düşmeden önce masum kalsaydı, yaratılışın yedinci günü olan Şabat’a ulaştığında onu kalbinde yazılı olan doğa yasasına uyarak korumuş olacaktı. Ancak Şabat arefesinde yaratılması ve ardından Şabat girdiğinde dünyaya düşmüş olması, Şabat’ın bir yükümlülük olarak pozitif bir yasada yer almasına sebep oldu. Öyle ki Âdem (a.s.), yine bu Şabat gününde

affedildiği zaman ilk Şabat ilahisini söylemişti.654

Tanah’ta, Yahudilerin yaşadıkları sürgün vb. musibetlerin Şabat kurallarını ihlal etmeleri nedeniyle başlarına geldiği şeklinde bir algı göze çarpar. Nehemya kitabında bu durum şöyle dile getirilir: “Yahudalı soyluları azarlayarak, “Yaptığınız kötülüğe bakın!” dedim, “Şabat Günü’nü hiçe sayıyorsunuz (15-16. pasuklara göre ayaklarıyla üzüm çiğniyorlar, hububat ve şarap taşıyorlar, alışveriş yapıyorlar). Atalarınız da aynı şeyi yapmadı mı? Bu yüzden Tanrımız başımıza ve bu kente bela yağdırmadı mı? Siz Şabat Günü’nü hiçe sayarak Tanrı'nın öfkesini İsrail’e karşı alevlendiriyorsunuz” (Nehemya, 13: 17-18). Kur’an, Tanah’taki bu ve benzeri ifadelere dayanan bu algıyı doğrular ve kitap ehline karşı bir uyarı sadedinde kullanır: “Ey kendilerine kitap verilenler! Birtakım yüzleri silip de tersine çevirmeden yahut cumartesi halkını lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat’ı) doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur’an’a) iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir” (Nisâ, 4: 47). Ayrıca iki ayrı yerde de yine asi ve iman etmemekte inat eden Yahudilerin bu durumlarına tarihten örnek getirilerek, atalarından, -Şabat melahalarından olan- avlanmak suretiyle Cumartesi yasağını ihlal edenlerin aşağılık maymunlar olma ve lanetlenme şeklinde ilahi cezaya çarptırıldıkları hatırlatılır (Bakara, 2: 65; A‘râf, 7: 163-166).

Günümüzde, ağır şartlarına uyulması pek de kolay görünmeyen Şabat, böyle olsa bile Tora şeriatı içerisinde tam anlamıyla yerine getirilebilecek nadir ibadetlerdendir. Şabat kurallarına ilk dönemlere nazaran daha büyük önem atfedilmesinin -Ülke ve Mabet’ten uzak kalınan- Babil esaretinde başladığı, sürgün dönüşünden sonra ise Ezra’nın yaptığı reformların katkılarıyla Şabat’ın sünnetten sonra Yahudi milletini pagan uluslardan ayıran belirleyici bir unsur olduğu belirtilir.

Buna göre başlangıçta çalışanların dinlenme günü olan Şabat, tamamen hareketsiz veya işten uzak yarı neşeli, yarı çileci geçirilen bir gün olmuştur. Ezra, Cumartesi günü sadece zor işler yapmayı değil, aynı zamanda hububat ve şarap taşınmasını, baş kâhinlerin ve şehrin yöneticilerinin görmezden geldikleri iş aktivitelerinin de

yapılmasını yasaklamıştır.655

Kur’an’da Şabatla ilgili ayetlerde “تْبَّسلا” kelimesi kullanılmaktadır ki bu da

Şabat’la aynı şekilde, “sakin olma, dinlenme” anlamına gelir.656 Kur’an’daki;

“Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir” (Nahl, 16: 124) ayetinden, Sebt gününün, hakkında ihtilaf olan bir gün olduğu ve bu günün, bu ihtilafın taraflarına farz olduğu anlaşılmaktadır. Sebt (Şabat) gününün Cumartesi mi Pazar mı olduğu konusunda Yahudi ve Hıristiyanlar arasında ihtilaf vardır ve bu konu üçüncü bölümde işlenecektir. Ayette bu ihtilaf kastediliyor olabilir. Tefsirlerde geçtiğine göre, İbn Abbas’tan gelen bir rivayete göre, İsrailoğullarına da başlangıçta Cuma günü ibadete tahsis edilmiş, ama içlerinden bazıları buna riayet etmeyip, Allah (c.c.)’ın dinlendiği gün olarak öne sürdükleri Cumartesi gününü Sebt yapmak isteyince buna izin verilmiş, fakat o günle ilgili çok katı hükümler vazedilmiştir. Yine bu rivayete göre İsa (a.s.) da Cuma gününü getirmiş, ancak Hıristiyanlar Yahudilerin bayram gününün

kendilerinkinden sonraki gün olmasını istemediklerinden Pazar’ı seçmişlerdir.657

Sebt günü hakkında bu şekildeki bir ihtilaf bahsi Ebû Hureyre’den gelen bir de hadis

rivayetinde de geçer.658 Sonuçta ne şekilde olmuş olursa olsun İsrailoğullarına Sebt

yani Cumartesi gününün farz kılındığı açıktır. Ancak Sebt günü ile ilgili ihtilaftan

655 Kurt, a.g.k., s. 186, 192-195. Esasında Tanah’ta bu ağır yasaklardan, Ezra’dan önce, sürgün

dönemi peygamberi olan Yeremya’nın kitabında bahsedilir: “Rab diyor ki, Şabat Günü yük taşımamaya, Yeruşalim kapılarından içeri bir şey sokmamaya dikkat edin. Şabat Günü evinizden yük çıkarmayın, hiç iş yapmayın. Atalarınıza buyurduğum gibi Şabat Günü'nü kutsal sayacaksınız” (Yeremya, 17: 21-22).

656 İsfahânî, a.g.e., “sbt” md., s. 392; İbn Manzûr, a.g.e., “sbt” md., II, 37.

657 Rivayet şöyledir: “Biz ahir gelenleriz, biz Kıyamet Günü’nde öncüleriz. Onlara bizden önce kitap

verildi, fakat onlar bu hususta ihtilafa düştüler. Onlardan sonra bize de kitap verildi. İşte bu (Cuma) onlar için farz kılınan gündür. Onun hakkında da ihtilaf ettiler. Allah bize o güne uymaya hidayet etti. Onlar bu hususta bize tabidirler. Cumartesi günü Yahudilerin, Pazar günü ise Hıristiyanlarındır” (Buhârî, a.g.e., Cuma, Hadis No: 876, II, 2; Müslim, a.g.e., Cuma, Hadis No: 855, II, 586).

658 Taberî, a.g.e., XVII, 320-321; Zemahşerî, a.g.e., II, 644; Râzî, a.g.e., XX, 285-286; Nesefî, a.g.e.,

bahseden ayetin, “Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik”(14: 123) ayetinin ardından gelmesinden dolayı, İbrahim (a.s.)’in şeriatında durumun böyle olmayıp, Cuma gününün

kutsanmış olduğu düşünülebilir -ki Râzî de bu alakayı kurmuştur-.659 Bu durumda bu

ayetlerde, Müslümanların Sebt’le yükümlü olan Yahudi ve Hıristiyanların şeriatına değil İbrahim (a.s.)’in şeriatına tabi kılındığı ilan edilmiş, bu konuda bu iki taifenin, Müslümanları İsrail peygamberlerinin yolundan kopmakla suçlamalarına mahal bırakılmamış olur. Böylece bu konuda da İslam dininin sadece usulüyle değil furûu ile de İbrahim (a.s.)’in milleti/şeriatı ile olan ilgisi ortaya çıkmıştır.

Kur’an’da, Allah’ın yeri ve gökleri altı günde yarattıktan sonra arşa kurulduğu ifadelerinde bu yedinci güne işaret vardır. Yedinci gün Allah’ın,

yaratmayı bitirip, arşa istivâ ettiği gündür (A‘râf, 7: 54).660 Ancak Sebt’in böyle

umumi bir önemi olsa da İslam ümmetine, bu günde dünya işlerini bırakıp ibadet etmek emredilmemiştir. Bu durumda “Sebt”in yukarıda sözü geçtiği üzere İsrailoğullarının atası Yakub (a.s.)’dan veya bu doğru olmasa bile Musa (a.s.)’dan kalma bir uygulama ve İsrailoğullarından alınan ahdin nişanesi olarak hususi bir anlam kazanması etkili olmuş olabilir ki İslam şeriatında, dinin İsrail halkı için hususi hale dönüştürülmediği bir başlangıca, İbrahim (a.s.)’in milletine vurgu vardır.

Kur’an’da, Şabat gibi tüm gün olmasa da iman edenlerin öğle namazı için toplanması gereken Cuma vakti, ibadete engel olacak dünyevi işlerle meşguliyet yasaklanmıştır (Cum‘a, 62: 9-11). Bugünün neden Cuma olduğu konusu, ilk Cuma namazının kılındığı tarihe bakınca anlaşılabilir. Cuma günü, Hz. Muhammed (a.s)’in müstakbel İslam devletinin merkezi olan Medine’ye hicret ettiği gündür ve bugün

öğle namazını, Medine yakınlarında, ilk kez iki hutbeyle kıldırmıştır.661 Diğer

taraftan rivayet edilen bir hadise göre, Muhammed (a.s), Cuma gününün kozmik anlamından da bahsederek bugünün umumi bir öneminin de olduğunu vurgulamıştır. Buna göre, Cuma günü Âdem (a.s.)’in yaratılıp cennete konulduğu, oradan çıkarıldığı ve kıyametin kopacağı gün olarak en hayırlı gündür. Başka bir rivayette

659 Râzî, a.g.e., XX, 285.

660 Başka ayetlerden de anlaşılacağı üzere, bu altı gün insanın hesabına göre altı gün değildir. bk.

Secde, 32: 4-5; Hadîd, 57: 4-5; Kâf, 50: 38.

de Cuma günü tüm duaların kabul olduğu bir saat olduğu haber verilir.662 Vakti

belirlenmeyen bu saatin tüm günün ibadetle değerlendirilmesine teşvik açısından önemi vardır.

Peygamber şeriatlarında bazı kutsalların farklılaşmasında vahiy-olgu diyalektiğinin dikkate alınması gerektiği burada bir kere daha söylenmelidir. Söz gelimi, vahiyle düzenlenmekte olan yeni bir toplumun, vahiy düzeninden uzaklaşmış olan ve buna rağmen gönderilmiş yeni peygambere de iman etmeyen diğer toplumlardan ayrılması gerekliliği, benzer şekilde yeni toplumun kendi tarihselliğine de uygun, kendine has bir düzen istemesi, bu farklılaşmada etkili olabilir. Resulullah’ın kıblenin, dinler tarihi ve kendi toplumu için tarihi önemi olan Kâbe’ye çevrilmesini beklemesini (Bakara, 2: 144, 150) buna örnek verebiliriz.

Dinlerin özel günlerine, insanlık ve vahye muhatap toplum açısından önemli olan tarihsel olaylarla bağlantılı olarak sembolik anlamlar yüklenmesi, onlara gösterilen ihtimamı artırır. Şabat konusunda, evrenin yaratıldığı yedi gün ile haftanın yedi günü arasında zamansal bir denkliğin olmadığı, iki durum arasında kurulan alakanın da mecazi olduğu açıktır. Esasında bir mekân ya da zaman sadece Allah onu kutsal kıldığı için, Allah’la olan bu bağından dolayı kutsaldır. Bu kutsiyete anlam yüklemek insan aklının istediği bir durum olduğu için, mekân ve zamanlara özel anlamlar yüklenir. Din dilinin bazen sembolik olmasında, metafizik ve fiziki âlem arasında kavramlarla ve dilin sınırları içerisinde kurulması gereken irtibatın yanında bu da, yani insan aklının eşyaya anlam yükleme eğilimi de etkilidir. Böylece anlam yüklenen her şey, tüm dini ritüeller, kurallar, kutsal kitaplar, insanın Rabbini ve O’na kulluğu unutmamasına matuftur.