• Sonuç bulunamadı

Ayetleri gizlemek ve kitaplarda müjdelenmiş olan Muhammed

2.3. Kur’an’a Göre Yasa ve Kadim Kutsal Kitapların Durumu

2.3.3. Kur’an’a göre kutsal kitaplar ve kitap ehlinin bu kitaplardan

2.3.3.3. Kur’an’a göre kitap ehlinin kutsal kitaplardan sapma noktaları

2.3.3.3.2. Ayetleri gizlemek ve kitaplarda müjdelenmiş olan Muhammed

Kur’an’da ehli kitaptan bazılarının, hususen Yahudi din adamlarının, kendilerine emredilenin aksine ellerindeki kitaptan bazı şeyleri gizlediklerine dair ifadeler vardır. Bu ifadeler, nüzul dönemi muhataplarının elinde bulunan kutsal metinlerin asılsız olmadığına işaret edebilir. Örneğin; “İndirdiğimiz apaçık belgeleri ve hidayeti Kitap’ta insanlara açıklamamızın ardından onları gizleyenler var ya, onlara hem Allah lânet eder, hem de tüm lânet edenler lânet eder!”456 (Bakara, 2: 159) ayetinde ve müteakiben gelen ayette (Bakara 2: 160), umumi bir ifadeyle, bilgisi olduğu halde ilahi kitaplarda mevcut olan şeyleri gizleyenlerin lanetleneceği,

454 W. Montgomery Watt, Günümüzde İslam ve Hıristiyanlık, İz Yay., İstanbul, 1983, s. 18-19. 455 Bilgi için bk. 31-33. sayfa.

ancak tövbe edip gerçeği ortaya koymaları durumunda -bu lanetten- kurtulacakları ifade edilmektedir. Tefsirlere göre bu umumi anlama engel olmamakla birlikte ayetler hususen Tevrat ve İncil’de Hz. Muhammed (a.s.) ve getirdiği din hakkında yazılı olan bilgileri gizleyen Yahudi ve Hıristiyan din adamları hakkındadır. İbn

Abbas’tan gelen bir rivayete göre de457 ayetler daha hususi olarak sahabeden

bazılarının Yahudi hahamlarına, Tevrat’ta bulunan Hz. Muhammed (a.s.)’in sıfatları gibi bazı şeyler, bazı hükümler hakkında soru sormaları ve onların da bildiklerini

gizlemeleri üzerine indirilmiştir.458 Ayetin siyak ve sibakı bu rivayete uygundur ki

Kur’an’da bu bağlamda belgeleri gizleyenler hakkında, İsrailoğullarının iyi bildiği bir ceza olan “lanet”ten bahsedilmesi manidardır. Bu çerçevedeki tefsirlere göre

ayetteki “تانِ يَبْلا - belgeler” lafzıyla, ilahi kitaplardaki helal, haram, hudûd ve ferâiz

gibi konulardaki mansûs (nass ile doğrudan tespit edilip anlaşılan) hükümler; “ىدُهْلا -

hidayet” lafzıyla da müstenbat (usul, dil ve mantık kurallarıyla nasların delaletinden çıkarılmış) hükümler kastedilmektedir. Bu anlamda Hz. Muhammed (a.s.) kanalıyla gelen haberi vâhid dâhil tüm haberler başta olmak üzere insanların doğru yola

gitmesine vesile olan herşey bu kapsamda düşünülmüştür.459 Belgeleri ve hidayeti

gizleme yasağı, bu konuda bahsi geçen nüzul sebeplerindeki durumlarda olduğu gibi, ihtiyaç duyulan bir bilgiyi, ortaya koyma vesilesi de bulunduğu halde kasten

saklamak maksadı olduğunda ihlal edilmiş olmaktadır.460

Kur’an’da, kutsal kitaplarda bulunan hidayet ve belgelerin kapsamına giren

Hz. Muhammed (a.s.) hakkındaki ifadelerin gereğince461 Hz. Muhammed (a.s.)’e

uyanlar hakkında ise; “Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları

457 Senedinin hasen olduğu belirtilen rivayet için bk. Vâhidî, Esbâbü Nüzûli’l-Kur’ân, s. 47 ve 1

nolu dipnotu.

458 Taberî, a.g.e., III, 249-250; İbn Kesîr, Tefsîr, I, 472; İbn Atıyye, a.g.e., I, 231; Râzî, a.g.e., IV,

139-140.

459 Cessâs, a.g.e., I, 123; Kurtubî, a.g.e., II, 184-185; Muhammed Ali es-Sâbûnî, Revâiu’l-Beyân

Tefsîru Âyâti’l-Ahkâm, I-II, Mektebetü’l-Gazzâlî, Dımeşk, 1980, I, 146.

460 Râzî, a.g.e., IV, 140; Âlûsî, a.g.e., I, 425.

461 Rivayete göre Tevrat ve İncil’de Resul hakkında yazılı olanlar, başlangıcındaki üç niteliği

Kur’an’da da yer alan (bk. Ahzâb, 33: 45) şu ifadelerdir: “Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve okuma yazma bilmeyenleri himaye eden olarak gönderdik. Sen benim kulumsun ve Peygamberimsin. Ben seni “Mütevvekil” diye adlandırdım. Sen sert, katı kalbli biri değilsin. Çarşıda pazarda bağırıp çağıran da değilsin. Kötülüğü kötülükle karşılık veren değilsin, fakat sen affeden ve bağışlayansın” (bk. Taberî, a.g.e., XIII, 164-165). Tanah’ta bu ifadelere karşılık gelebilecek pasuklar şöyledir: “Bağırmayacak ve sesini yükseltmeyecek ve onu sokakta işittirmeyecek. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracaktır” (İşaya, 42: 2-3).

Resule, o ümmî nebiye (peygambere) uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir” (A‘râf, 7: 157) ifadeleri kullanılmaktadır. Burada Hz. Muhammed (a.s.)’den nebilikle birlikte resul olarak bahsedilmekte ve tefsirlere göre bu sıfata binaen şeriat getirici olan misyonu açıklanmaktadır. Hz. Muhammed

(a.s.)’in ümmî sıfatı ise kelimenin tüm anlamlarıyla birlikte462 getirdiği şeriatı bir

yerden okuyarak uydurmuş olamayacağına işaret etmektedir. Ayette bahsi geçen, Resulullah’ın misyonu gereği kaldırdığı ağır yük ve zincirler, Taberî’nin de katıldığı görüşe göre İsrailoğullarından Tevrat’la amel edeceklerine dair alınan ahd ve yeminlerdir ki bu durumda Tora tamamen geçerliliğini yitirmiştir. Diğer bir görüşe göre de İsrailoğullarına ganimetlerin haram olması, idrarın isabet ettiği elbisenin ancak kirli yerinin kesilmesi durumunda temizlenmesi, kasıtsız veya hata ile katil olana kısas uygulanması ve katil için diyet gibi bir yolun olmaması gibi bazı ağır

sorumlulukların nesh edilmesi yani yürürlükten kaldırılmasıdır.463

Yukarıda bahsi geçen Hz. Muhammed (a.s.)’in misyonu, İsa (a.s.)’nın “tamamlayıcı” misyonu hakkında Hıristiyanlık teolojisindeki açıklamalara benzemektedir. Ne var ki İsa (a.s.)’nın kendisi, Yasa Kitabı’ndaki ahdin yürürlükten kalktığını söylememiş, ondan sonrakiler bu iddiada bulunmuşlardır. Bu konuda Kur’an’da da İsa (a.s.)’nın, muhataplarına kendini, Tevrat’ı doğrulayıcı ve haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için gönderilmiş olarak tanıttığı haber verilir (Âl-i İmrân, 3: 50). İlgili ifadenin tefsirine göre İsa (a.s.) Tevrat’ı anlatıp, tahrifatları ortadan kaldırmıştır. İsa (a.s.)’nın Tevrat’ı tasdik etmesi ise onda bulunan herşeyin hak ve doğru olduğunu kabul etmesi olarak izah edilir ve bu durum bazı yasakları kaldırmasına engel görülmez. Diğer taraftan âlimler, İsa (a.s.)’nın Musa (a.s.) şeriatını değiştirip değiştirmediği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda Vehb b. Münebbih, İsa (a.s.)’nın Tevrat’ın hiçbir hükmünü değiştirmediği, haramları helal kılması konusunun Musa (a.s.)’ya nispet edilen asılsız hükümler konusunda ve

462 Bu ayette ümmî, yazmayı bilmeyen bir ümmete mensup veya okuma ve yazmayı bilmeyen veya

Ümmü’l- Kurâ’ya mensup yani Mekkeli anlamlarındadır. bk. İsfahânî, a.g.e., “Ümm” md., s. 87.

İsrailoğullarına günahları sebebiyle haram kılınan bazı temiz şeyleri (bk. Nisâ, 4: 160) helal kılması konusunda olduğu görüşündedir. Bazı âlimler de Cumartesi günün yerine Pazar’ı koymak gibi pek çok Tevrat hükmünü değiştirdiğini söylemişlerdir ki ikinci bölümde işleneceği üzere Şabat’ın Pazar gününe transfer edilmesi, İsa

(a.s.)’dan sonra gerçekleştiği için bu görüş bu duruma uygun değildir.464

Kitaplardaki ayetleri gizlemekle ilgili bir diğer ayette yer alan, “Allah’ın indirdiği Kitap’tan bazı yerleri gizleyerek, bununla az bir kazanç sağlayanlar var ya, onlar ancak karınlarını ateşle doldururlar…”(Bakara, 2: 174)465 ifadelerinde de bir menfaat karşılığı ayetleri gizlemekten bahis vardır. Nüzul sebebiyle ilgili rivayetlere bakılacak olursa, bazı Yahudi din adamları Tevrat’ta yazılı olan ahir zaman peygamberinin sıfatları hakkındaki bilgileri gizlemekle kalmamış, bunları değiştirdikten sonra halka ilan ederek Resulullah’a tabi olmalarına engel olmuşlardır. Bunu yapmalarının nedeni ise avamdan aldıkları hediye ve benzeri menfaatlerin, halkın İsrailoğullarından değil de Araplardan bir peygambere iman etmeleri

durumunda sona ereceğinden korkmalarıdır.466

Müfessirler Kur’an’da İsrailoğullarının hakkı gizlediklerinden bahsedilen ayetlerde, yukarıdaki ayette olduğu gibi hususen Tevrat’taki Hz. Muhammed (a.s.)’in müjdelendiği ifadeleri gizlediklerini düşünmüşlerdir. Örneğin Bakara suresindeki, “Elinizdekini (Tevrat’ı) tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin” (Bakara, 2: 41-42) ayetleri, yine din bilginlerinin menfaatlerini kaybedecekleri korkusuyla, Hz. Muhammed (a.s.) hakkındaki bilgilerini sakladıkları şeklinde tefsir edilmiştir. Buna uygun olarak bu ayetlerin sibakında (Bakara, 2: 40) geçen İsrailoğullarından yerine getirmeleri istenen ahit, kendilerine Tevrat’ta nitelikleri bildirilen Hz. Muhammed (a.s.)’e inanacakları konusundaki ahit olarak tefsir edilmiştir. Bununla birlikte, bu ahdin daha umumi anlamda, Allah’ın göndereceği peygamberlerine iman etmeleri ve bunun gibi sorumlu oldukları diğer ilahi buyrukları koruyup yerine getirmeleri (bk.

464 Râzî, a.g.e., VIII, 230- 231. 465 Meal için bk. Işıcık, a.g.e., s. 27.

466 Vâhidî, Esbâbü Nüzûli’l-Kur’ân, s. 49. Bu eserde 48. sayfa, 2 nolu dipnotta geçtiğine göre,

Mâide: 12; Fâtır, 35: 42) hakkında olduğu tefsiri de vardır.467 Bu umumi anlam,

müteakiben gelen ayetlerde, söz konusu muhataplardan İslam’ın zekât, namaz gibi emirlere tabi olmalarının istenmesine uygundur (Bakara, 2: 43-45). Esasında Kitab-ı

Mukaddes’te geleceği müjdelenen peygamberin sıfatlarından başka,468 bir

peygamberin sahte olup olmadığının ölçüsü de belirtilmiştir (bk. Tesniye, 18: 20-22; 13: 2-6; Matta, 7: 15-20). Kitap ehli bu ölçüleri de gizlemiş veya Hz. Muhammed (a.s.)’in bu ölçülere uygunluğu konusunu saptırmış olabilirler.

Buraya kadar işlenen konulardan anlaşıldığına göre; İslam düşüncesinde, kitap ehlinin ayetleri tahrif etmeleri, gizlemeleri ve hatta ayet uydurmaları konuları, genel olarak Tevrat ve İncil’de Hz. Muhammed (a.s.) ile ilgili haberlerin örtbas edilmesi merkezinde yorumlanmıştır. Bu bağlamda, diğer pek çok konuda hüccet kabul edilmeyen muharref kutsal metinlerde, söz konusu haberlerle ilgili ifadeler araştırılmış ve bazı iddialar öne sürülmüştür. Bunlardan biri, Tevrat ve İncil de ümmî bir nebinin müjdelendiği ve Tevrat’ta bu nebinin İsmailoğullarından çıkacağının

haber verildiğidir.469 Bu konuda Tesniye kitabında, İsrailoğullarına kardeşlerinden

Musa (a.s) gibi bir peygamber geleceği haber verilmiş ve ona iman edilmesi

istenmiştir.470 Yahudilik kaynaklarında, ilgili ifadede geçen “kardeşlerinden”

ifadesinin, “İsrail halkından olan” şeklinde açıklandığına değinilmişti.471 İslam

kaynaklarında ise bu peygamberin İsrailoğullarına anne bir değil baba bir kardeş olarak İsmail soyundan gelmiş olan Hz. Muhammed (a.s.)’in olduğu şeklinde

açıklamalar yer almaktadır.472 Tesniye kitabındaki pasuklarda, Musa (a.s.)’nın,

467 Taberî, a.g.e., I, 554-563, 570; Semerkandî, a.g.e., s. 46-48; Begavî, a.g.e., I, 109-110; Zemahşerî,

a.g.e., I, 131; Râzî, a.g.e., III, 478-479; Muhammed Reşid b. Ali Rızâ, Tefsîru’l-Menâr, I-XII, el- Heyetü’l-Mısriyye’l-Âmme li’l-Küttâb, Mısır, 1990, I, 241.

468 “Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından

işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. Adıma konuşan peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım” (Tesniye, 18: 18-19; krş. Resullerin İşleri, 3: 22).

469 bk. Taberî, a.g.e., I, 66; Semerkandî, a.g.e., s. 47.

470 “Tanrınız Rab size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu

dinleyin…Adıma (Rabb’in adına konuşan) peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım” (Tesniye, 18: 15-19; krş. Resullerin İşleri, 3: 22).

471 bk. 34. sayfa.

472 bk. Râzî, a.g.e., III, 479- 480. Kur’an’da, İsrail peygamberlerinin sadece kendi kavimlerine değil

farklı kavimlere de tebliğde bulunduklarına işaretler vardır (bk. A‘râf, 7: 85; Şu‘arâ, 26: 176-189; Kâf, 50: 14). Bu kavimlerden Sebe kavmine, bir İsrail peygamberi olan Süleyman (a.s.) tebliğde bulunmuştur (bk. Neml, 27: 23-31). Bu durum, peygamberler şartlar gereği bulundukları ya da hicret ettikleri coğrafyada tebliğ yapsalar da peygamber tebliğlerinin mahalli olmadığını gösterir. Süleyman (a.s.)’nın güçlü bir kral olması, tebliğinin sınırlarının geniş olmasına sebep olmuştur.

beklenen peygamberi “benim gibi” ifadesiyle nitelemesi, onun düzeyinde, Hz. Muhammed (a.s.) gibi şeriat getirecek bir peygambere işaret ediyor olabilir. Ancak

Yahudilik’te Musa (a.s.)’nın peygamberlik düzeyinde bir peygamberin

gelmeyeceğine ve bu ifadenin ise bu peygamberin Yahudi kökenli olacağına işaret

ettiğine inanılır473 ve burada Musa (a.s.)’nın, akabinde yerine geçecek olan Yeşu’dan

bahsettiği açıklaması yapılır.474 Dolayısıyla Tevrat’taki Hz. Muhammed (a.s.)’i

müjdeleyen deliller konusunda, burada geçen pasuktan ziyade, Tanah’ın Hz. Muhammed (a.s.)’e daha yakın döneme ait olan İşaya kitabının 42. bölümünde geleceği müjdelenen peygamberle ilgili ifadelerin araştırılması daha uygun olabilir.

Kur’an’da İsa (a.s.)’nın, Hz. Muhammed (a.s.)’i müjdelediği ifadeleri açıkça

belirtilir.475 Yeni Ahit’te, bu çerçevede yorumlanabilecek, “Ama Baba’nın benim

adımla göndereceği Yardımcı, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak” (Yuhanna, 14: 26) ifadesi gibi pek çok haber vardır.476 Âlûsî bütün bu

haberlerde geleceği müjdelenen ve yukarıda Yardımcı olarak geçen Faraklit’in477

“övülmüş” anlamına geldiğini belirtir ve bu şahsın Ahmed Muhammed (a.s)

olduğunu söyler.478 Hıristiyan teolojisine göre, İsa (a.s.)’nın müjdelediği

“Παράκλητον - parakleton (ing. helper, comforter)”, yani Faraklit, yardımcı, patron,

koruyucu, teselli edici anlamlarında olup Kutsal Ruh’u ifade etse de,479 Yeni

Ahit’teki onunla ilgili ifadelerin, bir Ruh’tan değil gerçek bir peygamberden

bahsettiği açıktır.480

473 Rashi, a.g.k., Deuteronomy, 18: 15; Jacob ben Asher, a.g.k., Deuteronomy, 18: 15. 474 Chizkuni, a.g.k., Deuteronomy, 18: 15.

475 “Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen

Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti…” (Saff, 61: 6).

476 Yuhanna, 14: 16-17, 15: 26-27, 16: 7-13, krş. Necm, 53: 3-4.

477 Faraklit, Kitab-ı Mukaddes tercümelerinde, Yardımcı, Gerçeğin Ruhu, Kutsal Ruh diye tercüme

edilir.

478 Âlûsî, a.g.e., XIV, 281. Ayrıca bk. Yazır, a.g.e., VII, 4932-4935.

479 bk. Jamieson vd., a.g.k., John, 14: 15-16; Gill, a.g.k., John, 14: 16; Calvin vd., a.g.k., John, 14:

17; Haydock, a.g.k., John, 14: 16.

2.3.3.3.3. Kitab’ın bazı kurallarına uyup bazılarına uymamak ve Allah’ın