• Sonuç bulunamadı

1.6. Kitab-ı Mukaddes Ne Derece Bir Referans Olabilir

2.1.1. Tanah’a göre ahit ve yasa

Ahit kelimesinin İbranicesi olan “תי ִ֖ ר ְב - berît (ing. covenant)”, kelime olarak “bağlamak” anlamında olup karşılıklı iki tarafı ilgilendiren bir yükümlülüğü, yani bir antlaşmayı ifade eder. Bu antlaşmanın tarafları, Tanrı ve seçtiği insan veya insanlardır. Antlaşma taraflarından Tanrı’nın vaatte bulunarak yükümlülük altına girdiği antlaşma, “promissory type- taahhüt içeren tür” olarak nitelenmiştir ki

Tanrı’nın İbrahim (a.s.) ve Davud (a.s.) ile yaptığı ahit (II. Samuel, 7: 13-15)32 bu

türden sayılır. Musa (a.s.) ve kavmiyle yapılan antlaşmada ise zorunlu olarak yükümlülük altına giren taraf, antlaşmanın insan tarafıdır ve bu ahde de “obligatory type- yükümlülük içeren tür (ahitleşme)” denilmiştir. Bu yükümlülük, Tanah’tan

korunmuş bir kitap olduğunu ispatta güçlü bir argüman olarak işlev de gördüğünü, ancak bu yöntemin çalışmasında örneklerini vermiş olduğu tenkide açık yönlerinin olduğunu da söyler. bk. Mesut Kaya, Çağdaş Tefsirlerde İsrâiliyata Yaklaşım ve Kitab-ı Mukaddes Bilgilerinin Kullanımı (Doktora Tezi), Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2013, s. 461-462.

32 Kitab-ı Mukaddes’ten alınan ifadelerin Türkçe tercümesi için bk. Kutsal Kitap- Eski ve Yeni

anlaşıldığına göre yeminle (Tekvin, 26: 28) veya kurban töreni (Çıkış, 24: 4-8) vb.

bir ayinle sağlama bağlanır.33

Tanah’ta, Tanrı’nın kullarıyla ahdinin maddelerini içeren “şeriat-yasa”nın karşılığı olarak “תוּ ֹר ה - tora (ing. law)” kelimesi kullanılmıştır. “Öğretmek” fiil kökünden türeyen tora, “öğreti, doktrin, talimat” anlamlarına gelip dar anlamda

“yasa, kural” olarak kullanımı yaygınlaşmıştır.34 Tora, Tanah’ın ilk beş kitabında

“…kurbanın şeriatı budur”, “…cüzzam şeriatı budur”, “Kıskançlık şeriatı budur…” örneklerinde olduğu gibi Musa (a.s.)’nın tebliğ ettiği müstakil buyruklar hakkında

kullanıldığı gibi,35 Musa (a.s.)’nın şeriatının büyük oranda tamamlanmış halinin

tekrarı olan Tesniye kitabı ve Tanah’ın bundan sonraki kitaplarında, Musa (a.s.)’nın

şeriatının tamamını ifade etmek için kullanılmıştır.36

Tora kelimesi, Musa (a.s.)’nın şeriatının tamamı için kullanıldığında

genellikle, yazılmış olduğuna delaletle “ה ָֽ רו ֹת רֶפ ֵ֥ ס - Sefer Tora (ing. Book of the

Law)” yani Yasa Kitabı/Yazılı Tora şeklinde bir izafetle -ki bu Türkçe’ye Kutsal

Yasa olarak çevrilir- kullanılmış37 ve Musa (a.s.)’dan sonra İsrailoğullarına

gönderilen peygamberler, bu şeriatı korumakla sorumlu tutulmuştur.38 Tora lafzı,

Tanah’taki bazı yerlerde, gönderilmiş peygamberlerin kanunlarının tamamını ifade

etmek için de kullanılmıştır.39

Tanah’ta, ahit ve ahdin şartlarını içeren şeriat arasında ayrılmaz bir bütünlük vardır. Hususen Rab ile İsrailoğulları arasındaki ahit, Musa (Moşe a.s.)’nın şeriatı

üzerine kurulmuş ve böylece ebedi olarak sabit kılınan bu ahit (Tekvin, 17: 7),40

Musa (a.s.)’nın şeriatının da teminatı olmuştur. Diğer taraftan bu şeriatın yazılı

33 Moshe Weinfeld, “Covenant”, EJ, V, 249, 251. Ahit’in bu iki türü Eski Yakındoğu teamüllerinde

de yer alır. bk. Hasanov, a.g.e., s. 81.

34 Warren Harvey, “Torah”, EJ, XX, 39; Sarna, S., EJ, III, 577.

35 bk. Levililer, 7: 37, 14: 54; Sayılar, 5: 29. Ayrıca bk. Sayılar, 19: 14, 31: 21. 36 bk. Tesniye, 1: 5, 4: 8, 44, 17: 18-19, 27: 3, 8, 26, 28: 58, 29: 29; Yeşu, 22: 5.

37 bk. Tesniye, 28: 61, 29: 21, 30: 10; Yeşu, 8: 34, 23: 6, 24: 26; II. Krallar, 14: 6, 23: 24; II. Tarihler,

25: 4, 34: 14; Nehemya, 8: 1, 3, 9: 3.

38 Yeşu, 1: 7-8; II. Krallar, 21: 7-8; krş. II. Tarihler, 33: 8. 39 bk. II. Krallar, 17: 13; Zekarya, 7: 12.

40 “םָ֑ לוֹע תי ִ֣ ר ְב ל - librît owlam (ing. an everlasting covenant)”. İngilizce tercüme için bk. John R.

Kohlenberger III, The Interlinear NIV Hebrew-English Old Testament, I-IV, Zondervan Publishing House, USA, 1987, I, 36.

olduğu kitap Sefer Tora da bu ahdin şahidi (nişanesi) ilan edilmiş (Tesniye, 31: 26)

ve bu yönüyle Tanah’ta “Sefer Berît” yani Ahit Kitabı olarak da tavsif edilmiştir.41

Tanah’da geçtiğine göre Tanrı, insanoğlunun bütün kötülüğüne rağmen onunla yaptığı antlaşmasını, Nuh tufanından kurtulan itaatkâr kullarıyla yani, Nuh (a.s.) ve ona tabi olanlarla ve gelecek nesilleriyle sürdürmek istemiş (Tekvin, 6: 18, 9: 9-16), İbrahim (a.s.) ile yenilediği antlaşmasında, ona toprağın tozu kadar çok bir

soy ve sonsuza kadar bu soyun mülkü olacak olan Kenan ülkesini vadetmiştir.42

İbrahim (a.s.) ve nesliyle sabit kılınan ahde göre, İbrahim (a.s.)’in soyundan pek çok ulus, pek çok kral gelecek ve bu antlaşma Sara’nın doğuracağı İshak (a.s.) kanalıyla onlarla da yenilenerek sonsuza kadar sürecektir. İbrahim (a.s.)’in Hacer’den olan oğlu İsmail (a.s.)’e gelince o da antlaşma gereğince kutsanacak ve soyu büyük bir ulus olacaktır. Buna karşılık İbrahim (a.s.) ve neslinden ahde bağlı olmaları, bu bağlılığın gereği ve antlaşmanın nişanesi (belirtisi) olarak da kendilerinin ve yabancı soydan olan köleleri dâhil evlerinde doğan erkeklerin sekiz günlükken sünnet edilmeleri istenmiştir (Tekvin, 17: 1-21).

Tanah’ta geçtiğine göre Rab, İbrahim (a.s) ile yaptığı ahitten sonra, onu “Avram” yani Aram’ın (Aram kavminin) babası ismiyle değil, “Avraam” yani

ulusların babası olarak isimlendirmiştir (Tekvin, 17: 4-7).43

Vahiy tarihinde, Musa (a.s.)’nın nübüvveti dönemine gelindiğinde, Tanrı’nın bir kavimle olan, karşılıklı yükümlülük içeren ve maddeleri yazılmış bir ahdinin örneğini görürüz. Tanah’a göre Tanrı, İsrailoğulları Mısır’da kölelik sebebiyle feryat ettiklerinde onları işitmiş ve İbrahim (a.s.) ve soyuyla sabit kıldığı ahdi gereği (Çıkış, 2: 23-25) onları Mısır’dan çıkarmış; çıkış yılının üçüncü ayında İsrailoğulları, Tanrı’nın seçkin ulusu olma karşılığında O’nun bütün söylediklerini yapacaklarına

41 bk. Çıkış, 24: 7; II. Krallar, 23: 2, 21; II. Tarihler, 34: 30.

42 “…Rab Avram’a, “Bulunduğun yerden kuzeye, güneye, doğuya, batıya dikkatle bak” dedi. Çünkü

gördüğün bütün toprakları sonsuza dek sana ve soyuna vereceğim…” (bk. Tekvin, 13: 14-16, 15: 18- 21, 17: 8. krş. Enbiyâ, 21: 71; Kasas, 28: 5-6; Mâide, 5: 21). İbranice metinde “sonsuza dek” ifadesi, “׃ם ָֽ לוֹע ־דַע - ad owlam (ing. forever)” şeklinde geçmektedir. İngilizce tercüme ve İbranice aslı için bk. Kohlenberger III, a.g.e., I, 30.

43 bk. Rashi, Rabbi Solomon ben Isaac (ö. 1105), The Pentateuch with Rashi’s Commentary (transl.

M. Rosenbaum and A. M. Silberman), https://www.sefaria.org/texts/Tanakh/Commentary/Rashi, (03.05.2016), Genesis, 17: 5. “Avram” isminin, yüce baba anlamındaki “Avraham” isminin kısaltılmış hali olduğu açıklaması da vardır. bk. http://biblehub.com/hebrew/87.htm, (09. 05. 2016).

dair Tanrı’yla bir antlaşma yapmayı kabul etmiş (Çıkış, 19. böl.); bunun için gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra Horev (Sina dağı)’de hazır bulunan İsrailoğullarına Tora’nın on emri verilmiş; ardından Tanrı kelamını işitmek orada hazır bulunanlara

ağır gelince (Çıkış, 20: 1-21) Tora’nın bir kısım emirleri44 Musa (a.s.)’ya bildirilmiş

ve o da bunları kavmine tebliğ ederek onlardan ahit almış; bu ahit daha sonra Musa (a.s.)’nın şeriatı tamamlanınca Moav’da yenilenmiş (Tesniye, 29: 1) ve bu ahitlerde, İsrailoğullarının kendilerine vadedilmiş olan topraklara girmesi ve oradaki selameti Musa (a.s.)’nın tüm şeriatına bağlı kalmaları şartına bağlanmıştır (Çıkış, 20: 22, 21- 23. böl.).45 İsrailoğullarından ebediyen korumaları istenen Şabat, Tanrı ile

İsrailoğulları arasındaki bu antlaşmanın ebedi bir nişanesi olarak ilan edilmiştir (Çıkış, 31: 13).

Vahiy tarihindeki İbrahim (a.s.)’in ve soyunun seçilmişliği, Rab ile yapılan ebedi/sabit ahde dayanır. Bu bakımdan İsrailoğullarının seçilmişliği de bu ahdin yenilenmesine ve ahdin kitabı olan Tora’nın İsrailoğullarına verilmesine

dayandırılmıştır.46

Seçilmişlik ve ahit kavramlarının önemi, Tanah’ın tarihi arka planına yani Eski Mezapotamya’daki dini inanışlara bakıldığında daha anlaşılabilir olmaktadır. Nitekim kozmik işleri tek bir tanrının değil, çeşitli tabiat güçlerine sahip olan tanrılardan oluşan heyetin yürüttüğüne inanılan bu çok tanrılı dinler döneminde, her şehrin, tanrılar heyetince görevlendirilen hususi bir koruyucu tanrısı olduğuna

inanılmış ve o tanrının gücü, şehrinin iyi veya fena olmasına göre ölçülmüştür.47

Yahudi inanışında ise bu koruyucu tanrılar, melekler olarak telakki edilmiş48 ve İsrail

halkının ise görevli bir melek tarafından değil tüm ulusların Tanrısı tarafından

44 Raşi’ye göre burada verilen emirler; Çıkış, 21: 22’den 23. bölümün sonuna kadar sürer. bk. Farsi

vd., a.g.e., II, 239.

45 krş. Tesniye, 4: 10-45, 5. böl., 27: 1-3.

46 bk. Midrash Sifra (transl. Rabbi Shraga Silverstein), https://www.sefaria.org/Sifra?lang=bi,

(05.06.2017), Bechukotai, chapter Bechukotai, chapter 8: 10.

47 Çığ, a.g.e., s. 15, 29; Bilgiç, a.g.m., s. 110, 118; Henri Frankfort, Kingship and the Gods, The

Universty of Chicago Press, USA, 1948, s. 279-280.

48 Bu inancın bir göstergesi; “Paro/Firavun yaklaşırken İsrailoğulları gözlerini kaldırdılar. Birden

Mısır’ın arkalarından geldiğini fark ettiklerinde büyük bir korkuya kapıldılar…” (Çıkış, 14: 10; trc. için bk. Farsi vd., a.g.e., II, 143) pasuğundaki Mısırlılar olarak tefsir edilen “ם י ִ֣ ַר ְצ מ- misrayim” yani Mısır kelimesinin, Mısırlılara yardım etmek için gökyüzünde ilerleyen Mısır’ın koruyucu meleği olarak da tefsir edilmiş olmasıdır. Bu tefsir için bk. Rashi, a.g.k., Exodus, 14: 10.

korunduğuna inanılmıştır.49 Bu durum Tanrı’nın bir kavimle, nankörlüğüne rağmen

neden ahdini sürdürdüğü konusunda açıklayıcı olabilir. Çünkü Rab, ulus sayısınca ilahlara inanılan bir dünyada, İsrailoğullarının atası (İbrahim a.s.) ile antlaşma yapmış ve sonraki süreçte İbrahim (a.s.)’in, İshak (a.s.)’ın ve İsrail/Yakub (a.s.)’in Tanrısı diye şöhret bulmuştur.

Yukarıda sözü geçen tarihi arka plan, Tanah’tan da anlaşılmaktadır. Nitekim kutsal kitapların konularının, ait oldukları çağın inanç ve teamülleriyle -bu beşeri inanç ve teamüllerde önceki peygamber şeriatlarının tesiri de olabilir- ilgili olduğu ve bu çerçevede işlendiği söylenebilir. Örneğin Tanah’ta geçtiğine göre, İsrailoğulları başka toplumların ilahlarına tapıp onların törelerine göre yaşayınca, Rabblerinin

adını bayağılaştırmış olmaktadırlar.50 Aynı şekilde putperestlere karşı mağlup olup

zillete düştüklerinde, İsrail’in Tanrısı’nın ismine de leke gelmektedir.51 Zafer

kazandıklarında ise İsrail’in Tanrısı’nın namı da yürümektedir.52 Yani adeta, uluslar

arasında yapılan savaşlar, tanrıların savaşı ve güç gösterisi olarak algılanmıştır. Böyle bir çağda, Tanah’ta geçtiği üzere Rab, ahdi gereği İsrailoğullarını fesatlıklarından dolayı cezalandırsa da, yine de Mısır’dan çıkardığı atalarının ahdi gereği, af dilediklerinde onları affedecek ve herşeye rağmen antlaşmasını

bozmayacaktır (bk. Levililer, 26: 40-45.).53 Bu konuda Tanrı’nın, İsmi’nin ihlal

49 Bu konuda ayrıntılı bilgi ve Tora’dan dayanakları için bk. Ramban, a.g.k., Leviticus, 18: 25. 50 Tanah’taki şu pasuklar bu durumu yansıtır: “…Ne denli hain olduğunuzu biliyorum. Doğuştan

isyankâr olduğunuz biliniyor. Adım uğruna öfkemi geciktiriyorum. Ünümden ötürü kendimi tutuyorum. Yoksa sizi yok ederdim…Bunu kendim için, evet, kendim için yapıyorum. Adımı bayağılaştırmanızı nasıl hoş görebilirim? Bana ait olan onuru başkasına vermem” (İşaya, 48: 8-11). “Ne var ki, çocuklar bana karşı geldiler. Kurallarımı izlemediler... Bu yüzden çölde öfkemi üzerlerine yağdıracağımı, kızgınlığımı dökeceğimi söyledim. Ama elimi geri çektim, İsraillileri Mısır’dan çıkardığımı gören ulusların gözünde adıma leke gelmesin diye bunu yapmadım” (Hezekiel, 20: 21).

51 Musa (a.s.)’dan sonra İsrail halkının başına geçen Yeşu’nun, “Ay” denilen yere gönderdiği ordusu

mağlup olunca yaptığı duadaki şu ifadeler bunu gösterir: “Kenanlılar ve ülkede yaşayan öbür halklar bunu duyunca çevremizi kuşatacak, adımızı yeryüzünden silecekler. Ya sen, ya Rab, kendi yüce adın için ne yapacaksın?” (Yeşu, 7: 9).

52 Eski Ahit’te; Kızıldeniz’in kendilerine yol verdiği, Rablerinin efsane Antlaşma Sandığı ve desteği

ile vadedilmiş Kenan illerine yürüyen İsrailoğullarının ve onların ilahı Aşem’in namının, halklar arasında nasıl korku saldığından bahsedilir (bk. Sayılar, 10: 33-36; Yeşu, 4: 15-24, 5: 1; I. Samuel, 4: 5-9).

53 “…Bütün bunlara karşın, düşman ülkelerindeyken yine de onları reddetmeyecek, onlardan nefret

etmeyeceğim. Böylece hepsini yok etmeyecek, kendileriyle yaptığım antlaşmayı bozmayacağım. Çünkü ben onların Tanrısı Aşem’im” (Levililer, 26: 40-44).

edilmemesi uğruna, hak etmedikleri zaman bile Yahudiler için mucizeler

gerçekleştirebileceğine inanılmıştır.54

Tarihte vahyin merkezi olan Eski Mezopotamya’da -belki Musa (a.s.)’dan önceki peygamber şeriatlarına özentinin eseri olarak-, ulusal bir tanrıya bağlanmanın ifade ettiği anlam, dini inanışlar üzerine kurulan tapınak merkezli dünya yaşamında ve bu yaşamın kanunlarının dokunulmaz addedilmesinde de belirmektedir. Nitekim

günümüzde tespit edilen kanun tabletlerinden anlaşıldığına göre, Eski

Mezapotamya’da tanrıların, şehirlerini yönetmesi için bir kral seçtiklerine55 ve ona

şehrini yöneteceği kanunları bildirdiğine inanılırdı. Kral, bu kanunları halka tatbik ve telkin etmeliydi. Tarihte vahiy coğrafyasının merkezi olan bu bölgenin kralları Mısırınkiler gibi ilahlaştırılmamış, aksine tanrıları hoşnut etmekle sorumlu tutulmuşlardır. Ayrıca eldeki tarihi belgelerden, bölge şehirlerinde yaşlılar meclisi, rahipler gibi idare meclislerinin de bulunduğu ve kralın bu meclislere danışıp onları da memnun etmekten sorumlu olduğu anlaşılır. Yani kral, hem din hem dünya

işlerini birlikte yürütmüştür.56 Yönetimde etkin olan bu yaşlılar (ing. elders), din

adamları (kâhinler) ve kral üçlüsü Tanah’ta da görülecektir. Yaşlılar yani İsrail’in ileri gelenleri, daha sonra Sanedrin’i (en yüksek adli mercii) oluşturacaktır. Kral ise Süleyman (a.s.) gibi bazen bir peygamber, bazen kral Saul gibi bir peygamberin (Samuel’in) atadığı biri, yani seçilmiş biri olabilecektir (bk. I. Samuel, 10: 1).

Tanah’a göre, yasama da yargı da Tanrı’ya özgüdür.57 Bu bakımdan İsrail

halkına, Yasa/Tora merkezli bir yaşam modeli buyrulmuştur ve bu model de mabet/tapınak merkezlidir. Tora’ya uygun olarak halkı yönetme ve aralarındaki davalarda adaletle hüküm verme işi, Musa (a.s.) döneminde halkın arasından seçilenlerin sorumluluğuna verilmiştir (Tesniye, 1: 13-18, 17: 8-13). Diğer taraftan,

54 Farsi vd., a.g.e., III, 649.

55 Tanah’ta başka tanrıların seçtiğine inanılan bu kralları da İsrail’in Tanrısı’nın seçtiği ve bu krallar

aracılığıyla yeryüzüne hükmediyor olduğu fikri belirir. Buna göre, insanın kurduğu düzen boştur ve Tanrı’nın mesh ettiği krallardan kurtulma çabası yersizdir. Tanrı kutsal tahtına oturmuş, yeryüzü uluslarına krallık ediyordur. Bunu O’nun adına adaletin temsilcisi ve Tanrı’nın hizmetkârı olan krallar yapar (bk. Mezmurlar, 2. böl., 47: 8-9, 72: 1-5, 103: 19; Özdeyişler, 21: 1). Başka ilahlara tapan kralların bile kontrolü Tanrı’nın elindedir. Tanrı halkına yardım etmek istediğinde bu düşman kralların elini bağlar, onların üzerine ordularını gönderir; halkını cezalandırmak isteyince de kralları salar (bk. Yeşu: 21: 44; İşaya, 43: 14).

56 bk. Bilgiç, a.g.m., s. 109-118. Ayrıntılı bilgi almak için bk. Frankfort, a.g.e., s. 215-312.

57 “Çünkü yargıcımız Rabb’dir; Yasamızı koyan Rabb’dir, Kralımız Rabb’dir, bizi O kurtaracak”

vaadedilen topraklar fethedilince, İsrailoğullarının diğer uluslar gibi içlerinden Tanrı’nın seçeceği bir kral atamalarına da izin verilmiş ve tahta çıkacak kralın sorumluluklarının ne olacağı da belirlenmiştir. Buna göre kral çok kadınla evlenmemeli, kendine büyük hazineler biriktirmemeli fazla at sahibi olmamalı, Tora’nın bir örneğini yazıp her gün okumalı ve oradaki tüm hükümleri gözetip uygulamalıdır ki kibre kapılıp yoldan şaşmasın, o ve oğullarının saltanatı daim olsun (Tesniye, 17: 14-20).58

Sonuç olarak Tanah’tan anlaşıldığına göre Tora, İsrailoğullarının seçilmişliğinin sebebi ve Tanrı’yla yaptıkları ebedi ahdin kitabı olarak otoritesi sarsılmaz olan bir kanun kitabıdır. Tanrı’nın İsrailoğullarıyla olan ahdini bozmaması, her ulusun ayrı bir tanrısı olduğuna inanılan bir dönemde Tanrı halkı olan İsrailoğullarının putperestliğe karşı yüklendiği misyonla alakalıdır. Ancak ahde ve Yasa Kitabı’na bağlı olan İsrailoğullarının seçilmişliği konusu, bu anlamdan öteye

taşınarak soy bakımından seçilmiş üstün bir ırk anlayışına dönüşmüş59 ve bu durum

Tanrı’nın İsrailoğullarından başka bir kavimle ahit yapmayacağı anlamıyla desteklenmiştir. Ancak yukarıda anlatılanlardan anlaşıldığı üzere, Tanah’ta böyle bir anlam yoktur.