• Sonuç bulunamadı

Yasa Kitabı’nın muhatapları açısından bağlayıcılığı

1.6. Kitab-ı Mukaddes Ne Derece Bir Referans Olabilir

2.1.4. Tanah’a ve Rabbânî geleneğe göre Yasa Kitabı’nın otoritesi

2.1.4.2. Yasa Kitabı’nın bağlayıcılığı

2.1.4.2.1. Yasa Kitabı’nın muhatapları açısından bağlayıcılığı

2.1.4.2.1.1. Yasa Kitabı’nın yabancılar ve din kardeşleri açısından bağlayıcılığı

Tanah’ın özellikle Yasa Kitabı’ndan sonraki dönemlere ait kitaplarında, hitap bakımından tüm ulusları kuşatıcı bir dil dikkat çeker. Örneğin Mezmurlar kitabında Rabb’e iman konusunda tüm insanlığa yönelik bir seslenişin olduğu pek çok ilahi vardır. Bu ilahilerde Rabb’in inanan halkını mucizelerle nasıl koruduğu anlatılır ve tüm uluslar tüm kâinatın ilahı, sonsuz kudret sahibi, halklara doğru yolu gösteren ve onları adaletle yargılayan Rabb’e iman ve ibadete davet edilir, inananlar da bu

konuda davette bulunmaya çağrılır.176 Bu ifadelerde yabancı kimliği için, büyük

toplulukları ifade eden “goy- ulus (ing. nations)” kavramı kullanılır.177 Yine bu

174 Kaplan, EJ, XIX, 441. 175 Kurt, a.g.e., s. 214.

176 bk. Mezmurlar, 66, 67, 95, 96, 105, 117, 148. böl.

177 Hasanov, politik ve etnik birliği paylaşan bir toplumu ifade eden bu lafzın, Rabbânî kaynaklarda

kitapta Rabb’in güzel, adil, sonsuza kadar baki olan şeriatına (ing. law of the Lord)178 ve bu şeriatta yürüyenlere övgüler ve insanların baskılarından kurtularak Rabb’in

yasasını uygulama konusunda yardım talebi içeren dualar vardır.179

Tanah’ın İşaya kitabında, yabancı (nohri) olsun hadım olsun,180 emirlerine

itaat ederek Rabb’e bağlanan herkesin O’nun halkından sayılacağı bildirilir (İşaya, 56: 1-5).181 I. Krallar kitabında ise Süleyman (a.s.)’ın Bet-Amikdaş’ın yapımı

bittikken sonra halkı toplayarak yaptığı duasında, İsrail halkından olmadığı halde bu Mabed’e gelerek dua eden yabancıların da dualarının kabul edilmesi istenir: “Halkın İsrail’den olmayan, ama senin yüce adını, gücünü, kudretini duyup uzak ülkelerden gelen yabancılar bu tapınağa gelip dua ederlerse, göklerden, oturduğun yerden kulak ver, yalvarışlarını yanıtla. Öyle ki, dünyanın bütün ulusları, halkın İsrail gibi, senin adını bilsin, senden korksun ve yaptırdığım bu tapınağın sana ait olduğunu öğrensin” (I. Krallar, 8: 41-43). Burada yabancı uluslardan olan bu yabancıları ifade etmek için “י ָ֔ ר ְכ נ- nohri (ing. foreigner)” kavramı kullanılmıştır. Nohri, etnik bakımdan bütün yabancıları kapsayan, İsrailoğulları arasında geçici olarak yaşayan ve geldiği vatanıyla irtibatını kesmeyen yani eski kimliğini sürdürmeye çalışan bir

kesimi ifade eder.182

Yahudilik, aslı itibariyle tek ırka has bir din değildir. Ancak sürgünden dönüş akabinde kaybolan Yahudi kimliğinin oluşum süreci bu algıya sebep olmuş

görünmektedir.183 Nitekim Musa (a.s.) sadece İsrailoğullarını değil Mısır firavununu

ve yerli halkını da imana davet etmiştir. Firavunların bölgeye hâkimiyetini

178 Bu da Tora olarak tefsir edilmiştir (bk. Yonah Gerondi, a.g.k., 2: 8: 4; Midrash Tanchuma-

Yelammedenu (transl. Samuel A. Berman), http://www.sefaria.org/Midrash_Tanchuma?lang=bi, (29.07.2017), Bereshit, 1: 17.

179 Mezmurlar’ın 119. bölümü bu konuda çok güzel bir örnektir.

180 “Rabb’e bağlanan hiçbir yabancı, “Kuşkusuz Rab beni halkından ayıracak”, hiçbir hadım da,

“Ben kuru bir ağacım” demesin” (İşaya, 56: 3). Burada

ve hadım arasında kurulan alaka, bu iki gruptan olan insanların toplumda hakir görülmesi olabilir.

181 bk. İşaya, 56: 1-5. “Yehova’ya bağlanan yabancı “Yehova beni halkından ayıracak” demesin.

Hadım da “Bak ben kurumuş bir ağacım” demesin” (İşaya, 56: 3). Tercüme için bk. Kohlenberger III, a.g.e., IV, 113.

182 Tanım ve kaynakları için bk. Hasanov, a.g.e., s. 259.

183 Nitekim sürgünden sonra Ezra’nın soya dayalı, Yakub (a.s.)’un neslinden olup sadece sürgünden

dönenleri kapsayan bir Yahudi tanımlaması yaparak bu soyu kutsal addetmesi ve bu soyun korunması için tanımın dışında kalanlarla evlilik yapılmasını yasaklaması, bu algının oluşumunda etkili olmuştur. Öyle ki nihayetinde başka ırktan olanların Yahudiliğe ihtidası konusunda sıkı bir prosedür başlamıştır. bk. Kurt, a.g.e., s. 192-197.

sürdürmek için yaptıkları zulümlere maruz kalan ve bu zulümler nedeniyle Mısır’ın başına gelen felaketlere şahit olan başka toplulukların da İsrailoğullarıyla birlikte Mısır’dan bu umuda doğru çıkışa katılmış olmaları muhtemeldir. Tora’da bu durumu bildiren “Erev rav da onlarla çıktı; davar ve sığır, son derece yüklü sürüler de (yanlarındaydı)” (Çıkış, 12: 38) pasuğundaki “erev rav (ing. a mixed multitude)”, karışık kalabalık demektir. İfadenin tefsirlerine göre, Mısırlılar dâhil çeşitli uluslara mensup büyük bir kalabalık Musa (a.s.)’ya inanarak Mısır’dan çıkış sırasında

İsrailoğullarına katılmıştır.184

Tora’daki, “(Halkın) arasındaki karışık kalabalık şiddetli bir iştaha kapıldı. İsrailoğulları da (eski şikâyetlerine) dönüp, “Bize kim et yedirecek?” diyerek ağladılar. Mısır’da parasız yediğimiz balıkları, salatalıkları, karpuzları, pırasaları, soğanları, sarmısakları anımsıyoruz” (Sayılar, 11: 4-5) pasuğunda ise karışık kalabalıktan “neesaf- toplanmak” kökünden “asafsuf- toplanmışlar)”, yani Mısır

çıkışında toplanmış karışık kalabalık olarak bahsedilir.185 İfadeden anlaşıldığı üzere

İsrailoğullarını çöldeki hayattan sızlanmaya sevk eden bu karışık kalabalıktır.186

Tora’da sadece İsrailoğullarının değil, onların arasında yaşayan yabancıların da Musa (a.s.)’nın şeriatı karşısındaki hak ve sorumlulukları belirlenmiştir. Bu konudaki pasuklarda sözü geçen yabancılar için “רִ֖ ג - ger (ing. stranger)” kavramı kullanılmaktadır. Bu kavram, bağlamına göre İsrailoğullarının arasında yerleşik

olarak yaşayanlardan Yahudiliği kabul eden veya etmemiş olan187 yabancı olarak

tefsir edilir. Rabbânî gelenekte iman etmiş yabancıya “ger tsedek- sadık yabancı (ing. righteous convert)”, henüz iman etmemiş yabancıya da “ger toşav- mukim yabancı (ing. resident stranger)” denerek, yabancılarla ilgili pasuklar buna göre tasnif

edilmiştir.188 Burada “ger toşav”ın, Yahudi olmasa da putperest olmayan ve genel

görüşe göre buna ilaveten Tora’da da yer alan “Nuh (a.s.)’un soyu için yedi

mitsva”ya189 uygun yaşama sorumluluğu üstlenmiş, böylece İsrail ülkesinde

184 Rashi, a.g.k., Exodus, 12: 38; Rashbam, a.g.k., Exodus, 12: 38; Sforno, a.g.k., Exodus, 12: 38. 185 Rashi, a.g.k., Numbers, 11: 4; Chizkuni, a.g.k., Numbers, 11: 4.

186 Rashi, a.g.k., Exodus, 32: 7.

187Örneğin tefsirlere göre, Tesniye 14: 21 (bk. Rashi, a.g.k., Deuteronomy, 14: 21) ve Levililer, 25:

47. pasuklarda bu yabancılar kastedilir (bk. TB, Bava Kamma 113b).

188 bk. TB, Bava Metzia 71a; Sifrei Devarim, 104: 2; Sifra, Behar, section 5: 1.

189 Bu emirler Tora’da da vardır ve bir ülkede işlenmesi ülke ve halkının kutsallığını bozup murdar

Yahudilerle yaşama hakkını elde etmiş yabancıları ifade ettiği de söylenmelidir. Nitekim Tanrı’nın ülkesinde putperestler barınamaz. Ancak bunlar, toplumsal uyum isteyen bazı konular dışında Tora’daki diğer kanunlara uymakla sorumlu

tutulmamıştır.190

Tora’da, Fısıh kurbanının etinden yabancının yemesinin yasaklandığı ifadede “ger toşav” kastedilir. Çünkü bu ifadenin bulunduğu bağlamda, halkın içindeki bir “ger”in Fısıh kurbanı kesebilmesi ve etini yemesi için sünnet olması gerektiği böylece ülkede doğan Yahudi gibi olacağı bildirildikten sonra şu ifade gelir: “...Ama sünnetsiz biri Fısıh etini yemeyecektir. Ülkede doğan için de aranızda yaşayan yabancı için de aynı kural geçerlidir” (Çıkış, 12: 48-49).191 İfadelerden anlaşıldığı üzere aslında bu yabancı İsrail’de doğmamış, oraya sonradan yerleşmiştir ve sünnetsiz olduğu için kurban etinden yememelidir. Bu konunun sibakında kölelerin de ancak sünnet edilmeleri durumunda bu kurban etinden yiyebileceği belirtilmiştir (Çıkış, 12: 44). Tora’daki hükümler İsrailoğullarıyla beraber yaşayan yabancılarla ilgili hukuku düzenlediği gibi kölelerle ilgili hukuku da düzenlemiştir.

Tora’da İsrailoğullarıyla eşit olarak aynı kurallardan sorumlu tutulan yabancılar, “ger tsedek” olarak tefsir edilmiştir. Örneğin Rabb’in ismine küfretme, adam öldürme, bir insanın bedenine veya bir hayvana zarar verme suçlarının cezalarından bahsedilen bir bağlamda gelen; “Sizin için tek bir kanun (geçerli) olacaktır. Yabancı ve doğuştan Yahudi (bu kanun karşısında) eşittir, zira Ben, Aşem, hepinizin Tanrısıyım.” (Levililer, 24: 22)192 ifadesindeki yabancı, iman etmiş yabancı

olarak açıklanmıştır.193

Tora’daki pek çok emir ifadesinde muhatap olarak İsrailoğullarıyla beraber -

iman etmiş- yabancılar da anılmaktadır.194 Ayrıca İsrailoğullarından, Mısır diyarında

yabancı oldukları günlerini unutmayarak aralarındaki yabancılara adil davranmaları,

190 bk. TB, Avodah Zarah 64b, Bava Metzia 71a, 70b, Gittin 57b; Sifrei Devarim, 259: 2; Steven S.

Schwarzschild, “Noachide Laws”, EJ, XV, 284.

191 Pasuğun tefsiri için bk. Rashi, a.g.k., Exodus, 12: 49; Chizkuni, a.g.k., Exodus, 12: 49. 192 Tercüme için bk. Farsi vd., a.g.e., III, 553.

193 Sforno, a.g.k., Leviticus, 24: 22; TB, Sanhedrin 56a: 20.

194 “İsrail halkından ya da aralarında yaşayan yabancılardan kim kan yerse, ona öfkeyle bakacağım

ve halkımın arasından atacağım” (Levililer, 17: 10) pasuğu buna örnektir. Aynı bölüm ve diğer bölümlerde benzer cümlelerin örneği bulunabilir.

onları kendileri gibi sevmeleri istenmiş (Levililer, 19: 33-34),195 onlarla yabancıların Rabb’in katında aynı olacağı, yabancılarla aynı şeriattan sorumlu oldukları

bildirilmiştir.196

Tora’da toplumsal sorumluluklar konusunda, sorumlu olan muhataplar hakkında “ח ִ֖ א - ah” yani kardeş ifadesi kullanıldığı zaman, ilgili emir hususen Yahudiler arasında geçerlidir. Örneğin her yedi yılın bitiminde gelen Şemita yılında alacaklardan feragat etme emri, borç ilişkisinin tarafları Yahudi olunca geçerli görülmüştür. Çünkü emir, “Alacaklı, akranını/komşusunu ve kardeşini sıkıştırmamalı” şeklinde gelmiş ve ardından yabancılar hükümden şu şekilde istisna edilmiştir: “(Alacak konusunda) bir yabancıyı sıkıştırabilirsin, ama kardeşindeki alacağından feragat etmelisin” (Tesniye, 15: 2-3). Pasukların tefsirine göre, ilk önce geçen “akran/komşu” ifadesi Yahudi olmayanları, “kardeş” ifadesi ise “ger toşav”ı

hükmün kapsamından çıkarır.197 Yani “ger tsedek” de hükme dâhildir ve burada din

kardeşliğinden bahsedilmektedir. Burada emre dâhil edilmeyen yabancı için “ger” değil, Tora’da kutsal topraklarda İsrailoğulları ile birlikte yaşayan yabancılarla ilgili hükümlerde kullanılan bir diğer kavram olan “nohri” kavramı kullanılmıştır.

Tora’nın kutsal topraklarda bir arada yaşayacak olan kardeş ve yabancıların

hukukuyla ilgili kurallarında hak ve sorumluluklar birbirinden ayrı

düşünülmemelidir. Nitekim hak mefhumu sorumluluğun, yani emirlere muhatap olmanın bir sonucudur. Yukarıdaki Şemita yılında yabancı borçluların sıkıştırılması yasaklanmamıştır. Nitekim Şemita yılında Yahudilerin toprağı ekmeleri yasaktır va bu durumda toprağını ekip kazanç sağlayamayan bir Yahudi borçlu, borcunu ödemekte zorluk çekecektir, bu nedenle bu yıl borçlular affedilir. Ancak toprağını ekme yasağından sorumlu olmayan bir yabancının böyle bir kolaylık hakkı da

195 Buradaki yabancı da Yahudi olarak doğmayıp sonradan Tora’nın bütün kurallarına uymayı kabul

etmiş kişi olarak anlaşılmıştır. bk. Chizkuni, a.g.k., Leviticus, 19: 34.

196 Bu konudaki; “Kuşaklar boyunca aranızda yaşayan bir yabancı ya da yerli olmayan bir konuk,

RABB’i hoşnut eden koku olarak yakılan bir sunu sunarken, sizin uyguladığınız kuralları uygulamalıdır. Sizin ve aranızda yaşayan yabancılar için topluluk aynı kuralları uygulamalıdır. Kuşaklar boyunca kalıcı bir kural olacak bu. RABB’in önünde siz nasılsanız, aranızda yaşayan yabancı da aynı olacak. Size de aranızda yaşayan yabancıya da aynı yasalar ve kurallar uygulanacak” (Sayılar, 15: 14-16) ifadelerindeki yabancı, Mısır’dan İsrailoğullarıyla beraber çıkanlar gibi iman etmiş yabancı olarak açıklanmıştır. bk. Sifrei Bamidbar (transl. Rabbi Shraga Silverstein), https://www.sefaria.org/Sifrei_Bamidbar?lang=bi, (01.07.2016), 108: 1. Ayrıca bk. Sayılar, 19: 10.

yoktur.198 Bir yabancıyla faizli işlem yapabilme konusundaki izinde de (Tesniye, 23: 20), faiz işleminde, faiz yasağıyla yükümlü olmayan bir tarafın bulunması etkilidir.

2.1.4.2.1.2. Yasa Kitabı’nın kadın ve erkek muhataplar açısından bağlayıcılığı

İbranice de Arapça gibi erkek ve kadın için ayrı zamirlerin kullanıldığı bir dildir ve bu nedenle hitaplardaki zamirler muhataba göre değişmektedir. Yasa Kitabı’ndaki İbranice olan buyruklar ise her zaman erkek ve kadın muhataplara ayrı ayrı hitap etmez. Hatta genellikle bir erkeğe ya da erkeklere hitap eder bir

üsluptadır.199 Bunun nedeni kutsal kitaplarda,200 ait oldukları dönem ve kültür

çerçevesinde ataerkil bir hukuk dilinin kullanılmasıdır201 ve bu dilde erkeğe hitap,

kadınların muhatap alınmadığı anlamına gelmez. Nitekim Tora şeriatında, suç ve cezaların belirlenmesinde kullanılan, “Eğer bir adam şöyle yaparsa şöyle olacaktır” şeklindeki üslup, antik dönem kanunlarının vazediliş formunu anımsatmaktadır. Bilinen antik dönem kanunlarının neredeyse tamamı bu üsluptadır, kullanılan ifadeler, zamirler nedeniyle sadece erkekleri muhatap alır gibidir ancak bu durum tanımlanan suç ve cezaların kadınlar için de geçerli olmadığını göstermez. Tora ve antik dönem kanunları sadece bu üslubuyla değil, suç olarak ele aldığı konularıyla da

198 Bu şekildeki tefsir için bk. Chizkuni, a.g.k., Deuteronomy, 15: 2-3.

199 Bu hitap on emirde (Çıkış, 20: 1-14) “ikinci tekil şahıs: sen”, diğer yerlerde “ikinci çoğul şahıs:

siz” kipiyledir. Bunun sebebi olarak, on emrin sadece toplumsal düzeyde değil bireysel olarak da geçerli olması ve ihlal edilmemesinin gerekliliği düşünülmüştür (bk. Farsi vd., a.g.e., II, 221).

200 Nitekim Yeni Ahit kuralları da Eski Ahit’teki gibi genel itibariyle ataerkil üsluptadır. Örneğin

kardeşe nedensiz yere öfkelenmenin yasaklandığı bir ifadedeki “ἀδελφῷ- adelphō”, yani erkek kardeş ifadesi, muteber eski İngilizce tercümelerde asılına uygun şekilde “brother- erkek kardeş” lafzıyla tercüme edilmiştir (bk. The Holy Bible- King James Version, http://www.biblestudytools.com/kjv/, (02.11.2016), Matthew, 5: 22; New World Bible Translation Committee, New World Translation of the Holy Scriptures, Watchtower Bible and Tract Society of New York, New York, 1984, s. 1220). Bazı yeni tercümelerde ise “brother” ile birlikte “sister- kız kardeş” kelimesi de tercümeye eklenmiştir (bk. The Holy Bible- New International Version, http://www.biblestudytools.com/niv/, (02.11.2016), Matthew, 5: 22; Common English Bible, http://www.biblestudytools.com/ceb/, (02.11.2016), Matthew, 5: 22). Bu ilave, mana olarak mümkündür ancak bu durum Yeni Ahit’in ataerkil bir üslupta olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu üslup, Eski Ahit ve Kur’an’da olduğu gibi özelllikle kadın-erkek ilişkileriyle ilgili konulardaki hitap sigasında ortaya çıkar. Örneğin, bir kadına şehvetle bakma, kadını fuhuş dışında bir nedenle boşama yasaklarında doğrudan muhatap, erkektir (bk. Matta, 5: 27-28, 31-38).

201 Tora kanunları, “Eğer bir adam şöyle yaparsa şöyle olacaktır” şeklindeki üslubu ile antik dönem

kanunlarına benzer (krş. Çıkış, 21- 22. böl.- Tosun,Yalvaç, a.g.e., s. 79-85, 185-211). Bu durum hukuk-tarih ve toplumun yakın ilgisini gösterir. Nitekim bu şekildeki kanunlarda öngörülen cezalar değişebilmekle birlikte, muhteva birbirine yakındır.

benzemektedir.202 Bu karşılaştırmalar suç ve ceza başlığında yapılacaktır. Burada Tora ve antik dönem kanunlarında kadınların ifadelerde hiçbir şekilde yer edinmediğinin anlaşılmaması gerektiği belirtilmelidir. Örneğin Sayılar, 30. bölüm ilk üç pasuk hariç, -bir kadının yetkisi altında olduğu babası veya kocasının kadının adağını veya yeminini feshedebileceğinden bahsetse de- tamamen kadının adağı ve kendine yasak koymak üzere ettiği yeminiyle alakalıdır.

Rabbânî geleneğe göre, Tora’daki buyruklara karşı sorumluluk, muhatabın cinsiyetine göre değişebilmektedir ve erkeklerin kadınlardan daha fazla yükümlülüğü vardır. Bu konudaki ayrım yukarıda bahsedildiği üzere her zaman ifadeden çıkarılamayacağı için, Talmud’daki iki temel prensibe göre yapılmıştır. Bunlardan birincisi, kadınların zamana bağlı olan “yap” şeklindeki pozitif emirlerden muaf olduğu kaidesidir. Bu kaidenin geçtiği yerde, bu genel kuralın hiçbir istisnanın olmadığı anlamına gelmediği açıklanır. Yani kadınlar, Şabat kurallarına uyma yükümlülüğünde olduğu gibi, zamana bağlı bazı emirlerden sorumlu olabilmekte ve zamana bağlı olmayan bazı emirlerden ise muaf tutulabilmektedirler. Örneğin kadınlar, “Onları (emirleri) oğullarına öğret, evinde oturduğunda, yolda yürüdüğün sırada, yattığında ve kalktığında onlardan bahset” (Tesniye, 6: 7) pasuğundaki Tora’yı öğretme ve öğrenme sorumluluğundan, bu zamana bağlı bir yükümlülük olmasa da, muaf görülmüştür. Nitekim burada, “çocuklarına” değil de “oğullarına öğret” denmesi, Tora öğrenmenin erkekler için bir zorunluluk olduğu şeklinde

anlaşılmış ve uygulanmıştır.203 Esasen burada ataerkil bir üslup kullanıldığı için

oğulların eğitilmesinden söz edildiğini ve hükmün kızları da kapsadığını düşünmek için bir engel olmadığını söyleyebiliriz ki “oğullar” kelimesi Eski Ahit

tercümelerinde “çocuklar” olarak da tercüme edilmiştir.204 Ancak bu durumun kız

202 Bilinen antik dönem kanunların neredeyse tamamı bu üsluptadır. Karşılaştırmak için bk. Çıkış, 21-

22. bölümler- Tosun,Yalvaç, a.g.e., s. 79-85, 185-211.

203 Babaların oğullarını eğitmesine yönelik bu emir, daha genel anlamda toplumda düzenli bir Tora

eğitimi görerek yetiştirilen erkek öğrencilerin ve onları yetiştiren din adamlarının varlığınının gerekliliğine bir işaret olarak da yorumlanmıştır. Bu ve paragraftaki bilgiler için bk. TB, Kiddushin 34a: 3; Jacob ben Asher, a.g.k., Deuteronomy, 6: 7, 11:18; Rashi, a.g.k., Deuteronomy, 6: 7. Tora öğrenme ve öğretme hakkındaki başka bir pasuk şöyledir: “…Hayatının tüm günlerinde (Tora’nın kanun ve hükümleri) sakın kalbinden ayrılmasınlar. Onları oğullarına ve torunlarına bildir” (Tesniye, 4: 9).

çocukları için bir zorunluluk olup olmadığını, geleneksel olarak sürdürülen dini yaşantıdan öğreniriz.

Talmud’da, Tora buyruklarının kadınları da bağlayıp bağlamadığı konusundaki ikinci temel kaide, zamana bağlı olmayan tüm emir ve -erkeklerle ilgili

olan üç yasak dışında- tüm yasakların kadınları da bağlayıcı olduğudur.205 Örneğin

zina etme yasağında (Çıkış, 20: 14) hitap erkeğe olsa da günahtaki kadın partner de aynı şekilde sorumludur. Yasaklarla birlikte, bunların ihlalinin cezası da erkek ve kadın için değişmez. Burada Tora’da cezaların suçları bildirilirken, kadın ve erkeğin birlikte işlediği cinsel suçlarda aynı cezanın hem erkeğe hem kadına uygulanmasının ifadedelerde hususen belirtildiği söylenmelidir (bk. Levililer, 20: 10-16).

Kadınların zamana bağlı olan emirlerin çoğundan muaf görülmesinin nedeni - özellikle ibadetle ilgili konularda- kadınların bazı fıtri özellikleri ve -özellikle hukuki konularda- ataerkil toplumdaki erkeğe bağımlı statüsü olabilir. Nitekim ataerkil toplumda aile ve toplumsal hayatın ikame ve idamesi erkeğin sorumluluğundadır ve bu konularda kadınlar da çocuklar gibi himaye edilen bir tabakadır. Kadınlar, geleneksel olarak şeriata karşı, toplumdaki bu statüleri ve hakları nispetinde sorumlu görülmüştür. Bununla, kadını erkekten değersiz kılan bir anlam değil, tarihi bir gerçeklik kastedilmektedir. Örneğin toplumsal sorumluluklar alanında Tora’daki din

hizmetleri için her yıl (yarım şekel)206 bağışta bulunma (Çıkış, 30: 12),

mahkemelerde tanıklık yapma (Tesniye, 19: 15) gibi erkeklere hitaben gelen emirlerden, geleneksel olarak kadınlar muaf tutulmuştur. Bunun nedeni de kadınlara geleneksel anlamda, sosyal hayatta bu alanlarda sorumluluk yüklenmeyişi olabilir. Bu durum şartlar gerektirdiğinde veya değiştiğinde kadınların bu alanlarda sorumluluk almalarına engel değildir, nitekim bu konuda bir yasak yoktur.