• Sonuç bulunamadı

Musa (a.s.) döneminden sonra Yasa Kitabı’nın durumu

1.6. Kitab-ı Mukaddes Ne Derece Bir Referans Olabilir

2.1.2. Tanah’a göre Yasa/Ahit Kitabı’nın korunması

2.1.2.2. Musa (a.s.) döneminden sonra Yasa Kitabı’nın durumu

Musa (a.s.)’nın kâhinlere emanet ettiği Yasa Kitabı, tarihi seyir içinde Ahit Sandığı’yla bereber geçirdiği serüvenin sonunda kaybolmuştur. Bu süreç Tanah’tan şu şekilde takip edilebilir.

Tanrı, Musa (a.s) aracılığıyla İsrail halkına vadettiği kutsal toprakları, Yeşu döneminde vermiştir. İsrail halkının bu topraklara doğru yaptığı yolculukta, Levililerin taşıdığı Antlaşma Sandığı en önde taşınmıştır. Sandık halkı yönlendirmiş, yani gideceği yönü belirlemiş, halkın cesaret kaynağı olarak merkezi bir öneme sahip olmuştur (Yeşu, 1: 2-8, 3: 2-4).

Ahit Sandığı, krallığı Davut (a.s.)’un krallığına yakın olan Samuel’in döneminde, Filistinlilerle yapılan savaşta düşmanın eline geçmiş, ancak Filistinliler o andan sonra başlarına gelen çeşitli felaketleri bu sandıktan bilip onu, bir çift ineğe altın hediyelerle birlikte yükleyerek salmışlardır. İnekler başına buyruk olarak İsrail’e giderse Filistinliler bu düşüncelerinin doğru olduğunu anlamış olacaklardır. Sonuçta sandık doğruca yerine ulaşmıştır (I. Samuel, 4: 2-11, 5-6. böl.).

Antlaşma Sandığı, Davud (a.s.) zamanında kurulan Birleşik Yahudi Krallığı’nın başkenti ilan edilen Yeruşalim (Kudüs)’e taşınmış, Süleyman (a.s.) döneminde de (MÖ. 966-926), Tanrı’nın buyruğuyla yaptıralan ihtişamlı mabet Bet-

Amikdaş (Beytülmakdis- Süleyman Mabedi)’a yerleştirilmiştir.84

Sonraki dönemlerde antlaşma unutulmuş ve başka ulusların ilahlarına taparak sapan İsrail halkı, düşman saldırısına uğrayarak önce -on Yahudi kabilesi- Asur sürgününü, sonra -kalan iki kabile, Yahuda ve Bünyamin kabileleri- Babil sürgününü yaşamıştır. Babil kralı, değerli eşyalarına el koyduğu Mabed’i yıkmış ve eşyaları Babil’e götürmüştür (MÖ. 587/586). Elli yıl kadar sonra, Babil’i ele geçiren ve bütün dinlerin koruyucusu olduğunu ileri sürmüş olan Pers kralı Koreş’in fermanıyla, sürgündekiler ülkelerine dönmeye başlamış, Yeruşalim’deki Mabet de yeniden inşa

83 bk. TB, Gittin 60b.

edimiştir (MÖ. 538).85 Gerek Babillilerin gerekse Perslerin, Yahudilerin dinî ve

kültürel yaşantılarına engel olmadıkları, bu nedenle sürgündekilerin Babil kültüründen etkilenmekle birlikte dinî ve milli kimliklerini korudukları, bunda sürgüne taşınmış dinî liderlerin ve orada ortaya çıkmış peygamberlerin etkili olduğu belirtilir. Buna karşılık Asur’a sürgün edilen on Yahudi kabilesi asimile olmuşken, Babil’de Yahve’dan ümidini keserek Babil’in daha güçlü addedilen tanrılarına ibadet

edenler de olmuştur.86 Babil sürgünü ve müteakip dönem, hem Yahudi kutsal

metinlerinin derlendiği dönem olması hem de Yahudilik inancında monoteizm ve Yahudiliğin evrenselliği vurgusunun yapılmaya başlandığı, cennet ve cehennem,

mesih inancı gibi inanışların teşekkül ettiği bir dönem87 olarak ileri sürülmesi

yönünden önemli bir dönemdir.

Tanah’a göre sürgünden dönenler, Musa (a.s.)’nın yasasını çok iyi bilen ve bu nedenle kral Artahşaş tarafından Mabet ve din hizmetleri için görevlendirilerek Yeruşalim’e gelmiş olan Ezra’dan, Musa (a.s.)’nın şeriat kitabını getirmesini istemişlerdir. Bunun üzerine Ezra bu kitabı halkın önünde açmış (MÖ. 444), yanındaki kâhinler ve Levililerle beraber onu; Rabb’in şeriatını (İbranice olarak) okumuşlar, okuduklarının (Aramca olarak) manasını vermiş ve açıklamışlardır. Halk, bir kez daha Musa (a.s.)’nın yasasına bağlılık için ant içmiş, yazılan antlaşmayı liderleri ve kâhinleri mühürlemiştir. Böylece yasa kuralları resmen yeniden

uygulanmıştır.88 Bu süreçte vali Nehemya’nın çabalarıyla Mabet de yeniden inşa

edilmiş ve böylece başlayan II. Bet-Amikdaş dönemi, İsa (a.s.)’dan sonra, Mabet Romalılar tarafından yıkılana kadar (MS. 70) sürmüştür. İsrail’in en yüksek adli

mercii olan Sanedrin de bu dönemde kurulmuştur.89 Bu çalışma süresince, Tora’nın

85 II. Krallar, 17. böl., 24. böl.; II. Tarihler, 36. böl.; Ezra: 1-2. böl. Bu süreç hakkında ayrıntılı tarihi

bilgi için bk. Ali Osman Kurt, Babil Sürgünü Sonrası Ezra Önderliğinde Yahudiliğin Yeniden Yapılandırılması (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2006, s. 6- 115.

86 Babil’de Yahudilere kendilerini yönetme hakkı ve oradakilerle eşit haklar verilmiş, hatta diğer

yabancılara göre daha imtiyazlı olmuşlar, orada küçük çaplı mabedler ve sinagoglar yaparak dini yaşantılarını sürdürmüşlerdir. Bu ve diğer bilgiler için bk. Kurt, a.g.e., s. 28-44.

87 Gürkan, “Yahudilik”, DİA, 2013, XLIII, 190. 88 Ezra, 7. böl.; Nehemya, 8-9. böl.

89 II. Bet-Amikdaş hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Bezalel Porten vd., “Temple- Second Temple”, EJ,

XIX, 608-627. Tora ahkâmının uygulanması konusunda Bet-Amikdaş ve Sanedrin’in işlevselliği önemli derecede etkili olduğu için, Tora tefsirlerinde ahkâmın uygulanabilirliği noktasında bu mercilerin bulunuşuna yapılan vurguya sık sık rastlanacaktır.

tam anlamıyla uygulanabilmesi için Bet-Amikdaş ve Sanedrin’in bulunuşunun gerekliliğine yapılan vurguya sık sık rastlanacaktır.

Tanah’ta geçtiğine göre Ezra, Harun (a.s.) soyundan bir kâhin ve Rabb’in

şeriatının yazıcısıdır90 ve elinde Yasa Kitabı vardır (Ezra, 7. böl.). Bu kitabı nasıl

temin ettiğiyle ilgili bir ifade ise yoktur. Bu konuda Tanah’ta yukarıda bahsedilenler, Tanah’taki bazı diğer ifadeler (bk. Ezra, 8: 14, 25) ve bazı tarihi veriler, Ezra’dan önce Tanah’ın ilk beş kitabı olan Tora’nın kanonik (yasal) statü kazanmış olduğuna ve iddia edildiği gibi bunun Ezra tarafından gerçekleştirilmediğine delil olarak görülmüştür. Buna göre Tora, Ezra’dan daha önce Babil sürgününde bir araya

getirilip tespit edilmiş ve yazılmıştır.91 Bu görüşe karşılık çoğunlukla Ezra’nın

mevcut Tora’yı -apokaliptik 4. Ezra kitabına göre ilham alarak- yeniden tespit edip derleyerek yazıya geçirdiği kabul edilmiştir. Bu konu tartışmalıdır. Ezra’nın Tora hakkındaki genel düzenlemeleri; Tora’nın İbranî yazı stilinin Asur yazı stiliyle,

orjinal dilinin de o dönemin konuşma dili olan Aramca ile değiştirilmesi92 ve

yorumlanıp uygulanması konularındadır. Bu yönleriyle Rabbânî gelenekte Tora’yı ihya etmekle yüceltildiği gibi Yahudiliğin içindeki ve dışındaki bazı muhalifler ve

eleştirmenler tarafından tahrif etmekle de suçlanmıştır.93

Bütün bu süreçte Süleyman Mabedi’ndeki Antlaşma Sandığı’nın başına ne geldiği belirsizdir. Tanah’ta sadece işgalci kral Nebukadnessar tarafından el konulup boşaltılan Mabed’in değerli eşyalarının, Koreş döneminde yeniden yerlerine konulduğundan bahsedilir. Bu eşyalar içerisinde sandığın bulunduğundan söz edilmez (bk. Ezra, 1: 7-11). Sandıkla beraber Ahit Kitabı’nın içindeki yazılı

buyruklar (levhalardaki on emir ve Musa (a.s.)’nın yazdığı Tora) kaybolmuştur.94

Ancak böyle olsa da hem Babil sürgünü öncesinden hem de sonrasından bahseden

90 “Sofer- Yazıcı (ing. Scribe)” kelimesinin ne anlama geldiği hakkında bk. 4. ve 288. dipnot.

91 MÖ. 400 yıllarında “Musa’nın Torası” diye maruf olan kitap, Tanah’ın ilk beş kitabıyla benzerlik

arz eder ve Samirîler de Tora’yı Musa (a.s.)’nın kitabı olarak kabul ederler. Bu ve diğer bilgiler için bk. Sarna, S., EJ, III, 577-578.

92 Talmud’da bu konu hakkındaki görüşler ele alınır ve sonuç olarak Ezra’nın Tevrat’ın dilini değil

sadece yazı karakterini değiştirdiği belirtilir (TB, Sanhedrin 22a).

93 Bu bilgiler ve Ezra’nın Tevrat’la ilgili düzenlemeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Kurt, a.g.e.,

42,114, 173-192.

94 Ahit Sandığı’nın Babil’e taşındığını kabul edenler olduğu gibi, İbn Meymûn gibi korunmak üzere

Tanah metinlerinde Yasa Kitabı’nın bir nüshasının varlığını ve düşman işgallerine

karşı bu nüshanın saklandığını gösteren bahisler vardır.95

Roma ordusu Ezra’dan sonra iki defa -Antiochus (MÖ. 168 yılında) ve Titus’un komutasında (MS. 70 yılında)- Filistin’e girip Tanah nüshalarını yok

etmişlerdir.96 Hamidullah, her iki seferde de Yahudilerin metinlerini hangi esasa

göre, nasıl yapıldığını bilmediğimiz bir şekilde yeniden ortaya koyduklarını, halen elimizde bulunan Tevrat’ın da Ezra nüshasıyla beraber bu şekildeki üçüncü nüsha

olduğunu söyler.97 Bu durumda İsa (a.s.) döneminde mevcut olan nüsha, Ezra’dan

sonra iki defa yeniden derlenmiş olan nüshanın ilki olmalıdır ve İsa (a.s.) o dönem

mevcut olan Yasa Kitabı’nı reddetmemiştir.98 Kur’an’da, Medine Yahudilerinin

ellerindeki kitap olarak bahsedilen nüsha da, Ezra nüshasından sonra yazılan ikinci nüsha olmalıdır ve Kur’an da o dönem, Yahudilerin elinde bulunan kitabı reddetmemiştir. Diğer taraftan Kudüs’ün Roma (Titus) tarafından fethedilmesinden önce MS. 68 yılında, kutsal yazıları korumak konusunda titiz bir tarikat olan Essenilerin kopyalayıp mağaralarda sakladıkları 40.000 tomar el yazması bulunmuş ve Ölü Deniz tomarları adı verilen bu metinlerde, Ester kitabı hariç Tanah’ın bütün kitapları tespit edilmiş, bunların, “mazoretic metinler” olarak bilinen ve MS. 1000 yılına ait olan en eski İbranice el yazması metinlerle manayı değiştirecek bir farkının olmadığı ortaya koyulmuştur. Ayrıca İsrail’de, Yahudilerle ilişkileri iyi olmayan Samiriyelilerden kalan İbranice Tevrat’ın da, Yahudilerin Tevrat’ı ile hemen hemen

95 Babil sürgününden önce, Yoşiya döneminde (MÖ. 640-609), kâhin Hilkiya, Mabed’de saklanmış

olan Yasa Kitabı’nı bulmuş, kral bu kitabı halkın huzurunda okuyup okuduklarına uyacağına söz vermiş ve ülkede putperestliğin bütün izlerini, fuhuşu yok etmek gibi bu doğrultuda icraatlerde bulunmuştur (II. Krallar, 22-23. böl.). Bu kitabın Yeşu’nun ilave ettiği kısımla bereber, Musa (a.s.)’nın kâhinlere emanet ettiği kitabın orjinal kopyası olduğu ileri sürülmüştür (bk. Sforno, a.g.k., II. Kings, 22: 8).

96 Harman, “Kudüs”, DİA, 2002, XXVI, 325.

97 Muhammed Hamidullah, “Kur’ân-ı Kerîm ile Diğer Semâvî Kitapların Karşılaştırmalı Tarihi” (trc.

Bahattin Dartma), Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C. 7, S. 3, 2007, s. 159. (Bu makale el-Ümmetü dergisinin, Temmuz 1982’de çıkan 3. yıl, 21. sayısının 42-45 sayfaları arasında, Katar’da yayınlanmıştır.)

98 İbn Kesîr; Zekeriya (a.s.), Yahya (a.s.) ve İsa (a.s.)’nın Tora’yı tasdik edip onunla amel etmiş

olmalarının, Tevrat’ın Bahtunnasr zamanında tevatüren naklinin kesildiğini ve onu Üzeyir’den (Ezra’dan) başka hıfz eden birinin kalmadığını söyleyen pek çok kelamcı ve diğerleri için bir problem oluşturduğunu belirtir. bk. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye - Büyük İslam Tarihi (trc. Mehmet Keskin), Çağrı Yay., İstanbul, 1994, II, 246-247.

aynı olduğu belirtilir. İbranice metinlerden, MS. 500-600 yıllarına ait olan Kattuni

nüshasının, Hz. Muhammed (a.s.) zamanında mevcut olduğu da ileri sürülmüştür.99

Ahit Sandığı’nda saklanan Yasa Kitabı/Tora, tarihte daha ziyade İsrailoğullarının Rab ile yaptıkları antlaşmanın bir kanıtı olarak korunmuştur. Kitabın bu ve diğer yazılı aktarımdan başka, Tora’nın tamamının şifahi olarak aktarıldığı nakledilir. Buna göre Yahudi bilginler, hiçbir yazılı nüsha yokmuş gibi davranarak onu ezber yoluyla öğrenip ağızdan ağıza aktarmaya ve öğretmeye devam etmişlerdir. Öyle ki Musa (a.s.)’dan 1500, Ezra’dan 500 yıl sonra hala Tora’nın tamamını ezbere yazabilen Tannaim (râvîler) var olmuştur -ki Tanah’ta geçtiği üzere Ezra da bir

yazıcıdır-.100 Tora eğitimi de ezbere yapılıp öğretilmiştir. Bu rivayet süresince orjinal

nüshadan farklılıklar, ilave ve eksiltmeler, başka kitaplar veya bilgilerle orjinal metnin karışması gibi durumlar oluşmuş olabilir. Ancak nihayetinde Ezra zamanında

derlenen nüsha umumiyetle güvenilir ve muteber kabul edilmiştir.101

2.1.2.3. Musa (a.s.)’dan sonraki İsrail peygamberlerinin Yasa Kitabı’nı