• Sonuç bulunamadı

1.4. Hükümet sistemleri

1.4.3. Yarı Başkanlık Sistemi

1.4.3.1. Yarı - başkanlık sisteminin eleştirisi

Yarı başkanlık sistemine yöneltilen temel eleştirilerin başında sistemin başkanlık ve parlamenter safhalar arasında gidip gelen (alternating) bir kurumsal formül olmaktan öteye gidemediği noktasındadır. Bu noktada Shugart ve Carey, Duverger’in V. Fransız Cumhuriyeti’ni başkanlık ve parlamenter sistem arasında orta noktada yer alan kurumsal bir yapı olmaktan ziyade, yasama çoğunluğunun başkanı destekleyip desteklememesine bağlı olarak başkanlık ve parlamenter sistem arasında değişen bir rejim olarak tanımlamaktadır. 185 Yarı başkanlık sisteminde bir diğer sorun alanı da başkanın konumu ve yetkileri noktasındadır. Eğer başkan parlamento çoğunluğu ile aynı siyasal görüşe sahipse anayasal yetkileriyle rejimin merkezinde yer alabilmekte ve tüm hükümet faaliyetinin belirleyicisi olabilmektedir. Tersi durumda başkanın ve hükümetin farklı siyasal partilerden olması durumunda ise yürütmenin iki kanadı arasında ciddi uyum sorunlarıyla karşılaşılabilmektedir.186

Yarı başkanlık sisteminde, başkanlık sistemine benzer şekilde bir çift meşruiyet söz konusudur. Ancak başkanlık sisteminde var olan çift meşruiyet yasama ve yürütme arasında ortaya çıkarken, yarı başkanlık sisteminde bu durum yürütmenin iki kanadını oluşturan cumhurbaşkanı ve başbakan arasında yaşanmaktadır.187 Cumhurbaşkanının, başbakanla aynı siyasal görüşe sahip olmadığı durumlarda bu çift meşruiyet durumu önemli krizlere sebep olabilmektedir. Hukuk devleti anlayışının ve uzlaşma kültürün gelişmediği, ekonomik, toplumsal ve siyasal yapısı çok parçalı olan ülkelerde yürütmenin farklı siyasal ideolojilerden gelmesi ciddi hükümet krizlerine yol açabilmektedir.188

184 Yazıcı, 2011, 104.

185 Uluşahin, 2007, 43.

186 Yavuz, K. H. (2000). Türkiye’de Siyasal Sistem Arayışı ve Yürütmenin Güçlendirilmesi. Ankara: Seçkin Kitapevi, 251-253.

187 Deniz, A. Ş. (2006). İngiltere ile Karşılaştırılmalı Olarak Türkiye’de Parlamenter Sistemin İşleyişi ve Hükümet Sistemi Tartışmaları. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. (3). 133-157, 151.

188 İba, 2010, 232-233.

Özellikle yürütmenin iki kanadı arasındaki anlaşmazlıklarda son sözü kimin söyleyeceğinin belli olmadığı ve iş bölümünün düzgün yapılmadığı yerlerde bu sorun daha da artabilmektedir.189 Bu tarz durumları engellemek açısından Fransa deneyimi önemlidir.

Fransa 1986-1988 ve 1993-1995 tarihleri arasında bu problemle karşı karşıya kalmış, cohabitation (birlikte yaşama) ve işbölümüyle (cumhurbaşkanın ekonomi yönetimine müdahale etmemesi gibi) bu sorunu aşmıştır.190 Diğer taraftan, yarı başkanlık sisteminde ortaya çıkan bu çatışma başkanlık sisteminde olduğu gibi rejimin çökmesinden ziyade hükümet istikrarsızlıklarına sebep olmaktadır. Çünkü yarı başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı fesih yetkisi ile sistemi çökmeden seçime götürerek rejimi koruyabilmektedir. Ancak seçim sonucunda meclis aritmetiği değişmezse çatışmanın devam etmesi de muhtemeldir. Bu durumda Fransa’da olduğu gibi cohabitation sistemin uygulanabilmesi rejimin devamlılığı için zorunludur. 191

Yarı başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı, başbakan ve parlamento çoğunluğunun aynı siyasi partinin elinde olması sistemi kazananın her şeyi aldığı bir duruma dönüştürebilmektedir.192 Özellikle demokratik kurumsallaşmanın ve uzlaşı kültürünün zayıf olduğu ülkelerde cumhurbaşkanın siyasi partilerin üstünde bir konumlandırma ile tüm yetkileri elinde toplamayıp iktidarı kişiselleştirmesi ve organlar arasındaki güçler ayrımını ortadan kaldırması problemiyle karşılaşılabilmektedir.193 Ayrıca iktidarın tek bir güç merkezinde toplandığı bu gibi durumlarda gensoru gibi mekanizmalar işlevsiz hale gelmekte ve meşruiyetini kaybeden bir hükümet yönetimde kalmaya devam edebilmektedir.

189 Yıldız, 2012, 100.

190 Yavuz, 2000, 252.

191 Yazıcı, 2011, 110.

192 Yıldız, 2012, 101.

193 Yarı başkanlık sistemiyle yönetilen iktidarın tek bir merkezde toplanması durumuna Rusya siyasal sistemi iyi bir örnektir.(bknz. Uluşahin, N. (2007). İki Başlı Yürütme Yapılanması. Ankara: Yetkin Yayınları, 92-95.)

İKİNCİ BÖLÜM

AMERİKA, İNGİLTERE VE FRANSA’DA HÜKÜMET SİSTEMİ UYGULAMALARI

2.1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

17. yüzyılda İngiltere’de Stuart Hanedanı’nın kraliyetin başına geçmesiyle başlayan yoğun İngiliz göçü ile Amerika’da Koloniler Dönemi başlamıştır. Bu kolonilerin kurulmasında ticari amaçlar ön planda olsa da dini inançları nedeniyle baskı gören gruplar İngiliz göçünün temel dinamiğini oluşturmaktadır. İlk İngiliz kolonisi Virginia’da 1607’de kurulmuş ve onu Püritenlerin kurduğu Massachusetts Kolonisi ve diğerleri izlemiştir.

İngiliz kolonileri siyasi bakımdan İngiltere’ye bağlı olmakla birlikte, mesafenin uzaklığı bakımından az çok bağımsız bir yapıya sahip olmuşlardır. Ancak, kolonilerin idari yapısı, İngiliz siyasal kurumlarının yapısına göre örgütlenmiştir. Bu kolonilerin başında bir yönetici (governer) bulunmaktaydı ve bu yönetici İngiltere Kralı tarafından ya da bazı kolonilerde koloni topraklarının sahibi tarafından atanmaktaydı ve yine bazı kolonilerde de seçimle belirlenmekteydi. Koloniler genellikle iki meclisli bir yapıya sahipti. Yüksek Meclis denilen birinci meclis İngiltere’deki Lordlar Kamarası’na benzemekteydi ve kralın atadığı kişilerden oluşuyordu. Toprak gelirine sahip olma şartına göre seçilen üyelerden oluşan ikinci meclis ise İngiltere’deki Avam Kamarası’na denk düşmekteydi. Kendi meclislerine sahip olan ve İngiltere’den oldukça uzak olan bu koloniler zamanla kendi başlarına hareket etme, kendi yasalarını yapma ve İngiliz Parlamentosu’nun kararlarını göz ardı etme alışkanlığı edinmiştir.194

İngiltere koloniler üzerindeki azalan bu etkinliğini arttırmak için 1696’da ilk kez olarak tüm kolonileri idare edecek olan “Board of Trade and Plantation” teşkilatını kurmuştur. Ama başta coğrafi uzaklık olmak üzere birçok etkenden ötürü bu oluşum başarı sağlayamamıştır. Süreç içerisinde koloniler, İngiltere’nin aldığı bazı kararlara karşı ortak hareket etmeye ve 1763’den sonra da İngiltere’ye karşı birleşmeye başlamışlardır.195 Özellikle İngiltere’nin kendi savaş maliyetlerini karşılayabilmek için koloniler üzerinde arttırdığı vergiler kolonilerle kraliyet yönetimini arasındaki sıkıntıyı arttırmıştır. Özellikle

194 Göze, 2011, 458.

195 Allison, J.R. (2012). Amerikan Devrimi. (Çev. U. Kocabaşoğlu). İstanbul: İletişim Yayınları. (Eserin orijinali 2011’de yayımlandı), 34-35

1764 yılında çıkartılan “Sugar Act” ve 1767 yılında İngiliz Parlamentosu tarafından kolonilere yönelik olarak kabul edilen “Stamp Act” ile birçok ürüne yüksek vergiler getirilmiştir. Bu kanunlarla birçok genel işlem ve gazeteler de pula(vergiye) tabi tutulmuştur. Bu durum, kolonilerin İngiltere’den kopmalarına neden olmuştur. Koloniler, bu düzenlemeyi İngiliz Avam Kamarası’nda temsilcileri olmadığı için kabul etmemiş ve

“Stamp Act”ı yürürlüğü kabul etmemiştir. Virginia Kolonisi bu vergilerin 1215 Magna Carta’da güvence altına alınmış olan temsil yoksa vergi ihdas edilemez kuralına aykırı olduğunu iddia etmiştir.196 Virginia ile başlayan bu itiraz Massachuusetts ile devam etmiş ve bu süreç koloniler arasındaki ilişkilerin güçlenmesini sağlamıştır. Ekonomik ve siyasal güçlükler geçen İngiltere, Amerika’daki kolonilerine vergi yoluyla güçlükler çıkarınca halkın İngiliz yönetimine tepkisi baş gösterdi. Çekişmeler kısa sürede çatışmaya dönüştü ve Boston Tea Party (Boston Çay Partisi) adlı olayda (1773) İngiliz askerleri denize döküldü. İngiltere bu olaya şiddetle karşılık verdi ve daha ağır yasalar çıkararak halka karşı zulme başladı. Getirilen bu cezai müeyyideler aslında Massachusettes Kolonisine karşıdır.

Ancak tüm koloniler kendilerini aynı tehdit altında hissetmektedir. Massachusetts direnmeye karar verdi ve milis toplamaya başladı. 5 Eylül 1774’te 12 koloninin (Georgia katılmadı) temsilcileri Philadelphia’da bir araya geldi ve ilk Kongre’yi topladı.197

Bu ilk kongrede Amerikalılar vergi yükümlülüklerine ilişkin bir bildirge kabul ederek özellikle kolonilerin İngiltere’den uzak kaldıkları için özgürlüklerini kaybetmedikleri, bir İngiliz yurttaşının sahip olduğu tüm haklara sahip oldukları ve Common Law ilkelerine göre muhakeme edilme hakları bulunduğunu deklare etmişlerdir.

10 Mayıs 1775’te ikinci Kongre’ye bu defa 13 koloni temsilcisi katılmıştır. Bu kongrede önemli kararlar alınmıştır. Bunların en başında ise ortak bir ordu kurulmasıdır. Bu ordunun ilk başkomutanı ise George Washington olmuştur. Diğer bir önemli karar ise bağımsızlık bildirgesi fikrinin ortaya çıkması olmuştur. Daha sonraki süreçte somutlaşarak 4 Temmuz 1776’da kabul edilen Bağımsızlık Bildirgesi198 ile ilk kez insan hakları kavramı resmi bir belgede ortaya konmuş ve insanların eşit olduğu kabul edilmiştir. İkinci Kongre 13 koloni arasındaki birliğin ilk adımı olarak ABD Konfederasyonu’nun da temelini oluşturdu.

Koloniler (devletler) bağımsızlıklarını korudu ama Kongre dış ilişkilerde yetkili oldu.199

196 Aslan, 2010, 177.

197 Allison, 2012, 45-46.

198 Demokrasi açısından önemli bu tarihi Amerikalılar ulusal bayram olarak kabul etmiştir.

199 Wilson, Q. J. (2009). American Government. (Ninth edition). USA: Boston. Wadsworth Cengage Learning, 11.

Kongre’nin yanında koloniler kendi içlerinde de genelde çift meclisli demokratik yapılar kurdular.

Bu sırada İngilizlere karşı savaş sürüyordu ve 1783’te İngilizler yenildi. İngiltere 13 ayrı koloninin bağımsızlığını tanıdı. Bunun sonucunda ise koloniler 1787’de Kurucu Meclis (Convention) olarak toplandı. Bağımsızlık Bildirisi ile başlayan Bağımsızlık Savaşı 1783’e kadar sürmüş ve İngiltere hem karada hem denizde yapılan savaşları kaybetmiş ve 1783’de ABD’nin bağımsızlığını tanımak zorunda kalmıştır. 1786 yılında 13 eyalet tarafından anayasal cumhuriyet ilan edilmiş ve kurucular önderliğinde kabul edilen bu anayasa ile güçlü merkezi yönetim esasına dayalı devlet anlayışı ile özerk ve özgün yerel yönetim anlayışı arasında sarsılmaz bir denge çerçevesinde sistem kurgulanmıştır. Ayrıca merkezin tam anlamıyla tek gücü elinde tutmasının da önüne geçilmek üzere kesin ve açık bir güçler ayrımına dayalı federal devlet ilkesi de yeni cumhuriyetin temel esaslarından olmuştur.200

Amerika Birleşik Devletleri, 25 Mayıs 1787 yılında kabul ettiği anayasası ile dünyada ilk anayasa ile kurulan devlet olmasının yanında halen dünyanın yürürlükte olan en eski anayasasına da sahiptir.201 Kıtasal Kongre’nin Şubat 1787’de her bir eyaletten temsilcileri Konfederasyon Maddelerini gözden geçirip değiştirmek üzere davet etmesinin üzerine, 25 Mayıs 1787’de bir “Kurucu Meclis” ihdas edilmiş ve hâlen kullanılmakta olan ABD Anayasası’nın hazırlık çalışmalarına başlanmıştır. Yeni anayasa üzerine yürütülen tartışmalarda konfederasyon tecrübesinden çıkarılan dersler dikkate alınmıştır. Meclis’te bulunan 55 temsilcinin tamamının güçlü yetkileri olan bir merkezî hükümetten yana tavır almış olması bunun somut bir göstergesidir. Temsilciler, yeni anayasa ile oluşturulacak hükümetin birbirini dengeleyebilecek güçte üç ayrı organdan (yasama, yürütme ve yargı) oluşması ve parlamentonun iki kamaradan oluşması üzerinde de uzlaşmıştır. Lakin bu durum, farklı sosyo-ekonomik ve siyasi özellikler taşıyan 13 koloninin anayasanın her bir hükmünde kolayca uzlaşabileceği anlamına da gelmemiştir. Örneğin, parlamentonun nasıl şekilleneceği üzerine farklı tasarılar üzerinde tartışmalar yaşanmıştır. O tarihte en kalabalık koloni/eyalet olan Virginia’yı temsil eden Edmund Randolph’un sunduğu ve kısaca Virginia Planı olarak bilinen tasarıda, üç ayrı organın kurulması ve yasama organı olan Kongre’nin alt kanadının eyaletlerin nüfusuna oranla, ikinci kamaranın ise ilkinin

200 Hekimoğlu, 2009, 32-33.

201 Parlak, B. ve Caner, C. (2005). Karşılaştırmalı Siyasal ve Yönetsel Yapılar. Bursa: Alfa Yayınevi, 65.

eyaletlerin önereceği isimler arasından seçeceği temsilcilerden oluşturulması öngörülmüştür. Bu plana alternatif olarak New Jersey temsilcisi William Patterson tarafından sunulan tasarıda ise, her bir eyaletten eşit sayıda temsilcinin bulunacağı tek kamaralı bir parlamento öngörülmüştür. Bahsi geçen tasarılar parlamentonun nasıl teşkil edeceğine dair farklı düzenlemeler sunmuşsa da ikisinin ortak noktası, parlamentonun atayacağı bir yürütüme organı ve bağımsız bir yargı organı öngörmüş olmalarıdır. Bu planlar üzerindeki tartışmalardan sonra Kongre’nin yapısına dair bir uzlaşıya varılmıştır.

Büyük Uzlaşı (Great Compromise) olarak bilinen kararla, büyük eyaletlerin çıkarlarını yansıtacak şekilde Temsilciler Meclisi’nin nüfusa nispetle oluşturulması, Senato’nun ise -nüfusu az olan eyaletlerin talep ettiği şekilde- eşit sayıda temsilciden oluşması kabul edilmiştir. Yukarıda bahsedilen örnekten de görüldüğü üzere, ABD Anayasa’sını kaleme alan Kurucu Meclis’te, ciddî bir tartışma ortamı ve uzlaşı kültürü egemen olmuştur.202 1787 Anayasası, geçirdiği düzeltmelere karşın, ilk yazılı anayasa olma özelliği yanında 17.

yüzyılın siyaset bilimi ilkelerinden esinlenerek, rasyonel görüntüsüyle, yasama, yürütme ve yargı güçleri ayırımını, kavram biçiminde de olmak üzere, yenilik olarak getirmiştir. 203 ABD, 1787’den beri, yani iki yüz yılı aşkın bir süredir saf biçimi ile başkanlık rejimini uygulayan tek batı demokrasisi olma durumundadır.204 Bu anayasa, genç ülkede sosyal sözleşme ilkelerinin üstün hukuk kuralları olarak yerleşmesini, uygulanmasını sağlamıştır.

Böylece, anayasayı konfederasyon devrinde mevcut olmayan dört ana ilke biçimlendirmiş olmaktadır: federalizm; kuvvetler ayrımı; denetim ve denge; yargı denetimi205

Bu açıdan Amerikan başkanlık sistemini incelediğimizde, tarihsel olarak dört aşama karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, 1600’lü yıllarda başlayıp, 1763 Paris Anlaşması’na kadar süren ve fikri hazırlık devresi diyebileceğimiz kolonilerin oluştuğu dönemi kapsayan bölümdür. İkinci dönem, Bağımsızlık savaşının yapıldığı ve 1776’da Bağımsızlık Bildirisi’nin ilanıyla sona eren devredir. Üçüncü dönem olan Konfederasyon Devresi ise, 1783’e kadar sürmüştür. Sonraki dönem, 1787 yılında Federal Anayasa’nın yapılmasını ve Federasyona geçişi oluşturur. 1787’de yapılan anayasa ile federasyon devlet şekline geçildi ve bu anayasa, başkanlık sistemini öngörüyordu. Bu yenilikler federalizm, yargı denetlemesi, anayasa ve başkanlık rejimi şeklinde özetleyebiliriz. Kuşkusuz,

202 İnternet: http://tasav.org/usr_img/yayinlar/makaleler/2023dergi_167._sayi_konuralpkocak_mart2015.pdf adresinden 01/11/2016’da alınmıştır.

203 Kuzu, 2011, 19-20.

204 Dereli, E. (2001). ABD ve Fransa Siyasal Sistemleri. İstanbul: Der Yayınları,14.

205 Çam, E. (2000). Çağdaş Devlet Sistemleri. İstanbul: Der Yayınları, 92.

Amerikalılar bu yeniliklerin bazılarını İngilizlerden almış olmakla beraber, kendi kişiliklerini katarak yeni bir görünüm vermiştir. 206 Küçük bir tarımsal toplum için hazırlanmış olan siyasi sistemin adetleri, daha sonra zaman içinde değişmelerle bugünkü ileri sanayi yapılı büyük toplumun gereksinmelerine cevap verecek biçime dönüştürebilmiştir.