• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de uygulanan parlamenter sistem içinde siyasal partiler

Türkiye gibi demokratik gelişimi askeri darbelerle kesintiye uğrayan ülkelerde, parlamenter sisteme yönelik en önemli eleştiri, hükümet istikrarsızlıklarından kaynaklanan siyasal istikrarsızlığa çözüm bulunmasına yeterli derecede fırsatlar yaratmaması noktasında toplanmaktadır. Özellikle çok partili yapının hâkim olduğu parlamenter rejimlerde, siyasal sistem sıkça hükümet istikrarsızlıkları ile karşılaşabilmektedir. Türk siyasal tarihinde de bu durumla sıkça karşılaşılmıştır. Her ne kadar, hükümet istikrarsızlığı, parlamenter sistemin doğasında saklı olan zayıf bir yan ise de, bu istikrarsızlık, Türkiye’de içsel ve dışsal süreçlerin etkisi altındadır. Özellikle askeri darbelerle demokrasinin işleyişi periyodik olarak kırılmalara uğramış ve parlamenter sistem uygulamalarında karşılaşılan çift başlılık problemi ve koalisyon dönemlerindeki uzlaşı eksikliği sıkça hükümet istikrarsızlıkları ile sonuçlanmıştır.467

1982 Anayasası’yla beraber Türkiye’de yürütmenin güçlendirilmesinin yürütmenin sorumlu kanadı başbakan ve bakanlar kurulu yönünde değil, sembolik konumda olan cumhurbaşkanının yetkilerinin genişletilmesi yönünde ortaya çıkması parlamenter sistem içinde iki başlılık sorununu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Türkiye’nin parlamenter sisteminde hükümetlerin uzun süreli ve istikrarlı olmaması, siyasi partilerin birlikte iş yapamaması ve askeri darbeler sonucu hükümetlerin yürütme faaliyetini etkin bir şekilde yerine getirememesi de cumhurbaşkanın rolüne sistem içinde ağırlık kazandırmıştır. Bu durumda devlet yönetiminde kopukluklara, kimi temel politik kararların alınamamasına ve bazı işlerin sahipsiz kalmasına sebep olmuştur.

Hükümet istikrarsızlığının devlet yönetiminde yarattığı bu boşluk ve çekişme ise büyük ölçüde, demokratik olarak hesap sorulabilir konumda olmayan bürokrasi (özellikle askeri bürokrasi) tarafından doldurulmuş ve sistemin demokratik karakteri zayıflamıştır.468

466 Sartori, 1997, 123.

467 Yazıcı, H. (2013). Türkiye Parlamenter Sistemini Hiç Uyguladı Mı?. Başkanlık Sistemi. (Başkanlık Sistemi Özel Sayısı). Yeni Türkiye. 9(51). 509-518, 511

468 İnternet: Erdoğan, M. (2000). Siyasal Rejim Tartışmaları. http://www.tesev.org.tr// adresinden 19/01/2016’da alınmıştır.

Özellikle Gazi Mustafa Kemal’in iktidarın tüm alanına karizmatik kişiliğiyle hâkim olduğu siyasal düzenin, İnönü Dönemi’yle beraber parçalanması ve pragmatizmden uzak siyasal pratikleri ile ilk dönemin dönüştürücü politikalarından vazgeçmesi bu boşlukları ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, koalisyon dönemlerinin neden olduğu çatışmacı süreçlerin etkisiyle daha da boşalan siyasal alan çoğunlukla vesayetçi bürokrasi tarafından doldurulmuştur.

Vesayetçi iktidarını sürdürmek için boşalan bu siyasal alanı kullanan bürokrasi, Çiler Dursun’un tespit ettiği gibi darbelere de zemin hazırlamıştır. Darbeler, siyasi güç ilişkilerindeki eksikliğin veya boşluğun boş bırakılan egemenlik alanının doldurulması ve güç ilişkilerinin yeniden dağıtımının bir aracı olmuştur.469

Özellikle parlamenter sistemin işleyişinde yaşanan bu iktidarsızlaşma problemi Türkiye’de seçilmişleri atanmışların karşısında sürekli bir şekilde ikincil planda bırakmıştır. Birçok siyaset adamının seçimler sonucu iktidara gelmesine rağmen, muktedir ol(a)maması bu geçmişten gelen siyasal boş alanların bürokrasi tarafından tahkim edilmesiyle ilişkilidir. Parlamenter sistemin istikrar sorununa ilişkin bir diğer eleştiri ise kısa süreli koalisyon hükümetleridir. Partilerin kurumsallaşma problemleri ve ideolojik ayrılıkların sebep olduğu uzlaşma kültüründeki eksiklik, Türkiye’de genellikle koalisyonların başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur.470

Bu temel sıkıntılarla beraber Kemal Gözler, Türkiye’deki parlamenter sistemde uygulamada ortaya çıkan sorunlarını şöyle sıralamıştır: 1) Hükümetler, özellikle koalisyon dönemlerinde meclise hâkim olmamakta, yön verememekte ve meclisten istedikleri kanunları çıkartamamaktadır. 2) Koalisyon dönemlerinde iktidar birleşmiş değil, dağılmış ve atomize olmuştur. Gerçek iktidarın kimde olduğu belli değildir ve sorumluluk tümden kaybolmuştur. Hükümette görev almış kişilerden hesap sorulduğunda, hepsi sorumluluğu bir diğerinin üzerine atabilmektedirler. Çünkü bu kişilerin hiç birisi tek başına iktidar olamamıştır. 3) Hükümetler hızlı ve kararlı bir şekilde hareket edememektedir. 4) Hükümeti oluşturan koalisyon partileri kolayca uzlaşmazlığa düşmekte ancak uzlaşmazlıklarını kolaylıkla çözememektedir.471

469 Taburoğlu, Ö. (2016). Boşluk, Aşırılık ve Keyfilik. (Birinci baskı). Ankara: Doğu Batı Yayınları,135.

470 Aslan, 2015, 22.

471 Gözler, K. (2000). Türkiye’de Hükümetlere Nasıl İstikrar ve Etkinlik Kazandırılabilir? (Başkanlık Sistemi ve Rasyonelleştirilmiş Parlâmentarizm Üzerine bir Deneme). Türkiye Günlüğü. (62). 25-47, 33-36.

Burhan Kuzu ise Türkiye’deki parlamenter sistemin meydana getirdiği sıkıntıları şöyle özetlemektedir: 1) Parlamenter sistem genel olarak dünyada miadını doldurmuştur ve ülkeler bu sistemden ayrılarak farklı sistemlere geçmektedirler. 2) Yürütme organı tamamen ‘Başbakanlık Hükümeti’ olarak ifade edildiğini her ne kadar hükümeti oluşturan bakanlar bulunsa da bakanların tamamını başbakanın atadığını ve istediği zaman değiştirme yetkisini elinde bulundurduğunu, bunun ise zayıf bir kabine ve her şeyi yöneten bir başbakanın varlığını doğurduğunu söyler. 3) Yürütme, yasamaya karşı her ne kadar teorik olarak sorumlu olsa da seçmenlere karşı doğrudan bir sorumluluğu yoktur. Çünkü hükümet üyelerini seçmenler doğrudan belirlemez. Başbakan tarafından belirlenir. Bu nedenle halka hesap verme açısından sıkıntı vardır. 4) Koalisyon hükümetleri nedeniyle Türkiye’nin istikrarını sürdürmek imkânsızlaşmıştır. 1950’den günümüze hızlı büyüyen bir Türkiye genellikle güçlü tek parti hükümetleri döneminde olmuştur.472

Çizelge 3.2. Türkiye’de koalisyon hükümetleri

Kaynak: İnternet: https://pbs.twimg.com/media/CHJcp8mXIAAImsf.jpg adresinden 25/12/2016’da alınmıştır.

Çizelge 3.2.’nin gösterdiği üzere Türkiye’de koalisyonlar ciddi istikrar sorununa yol açmıştır. Ortalaması bir yıl olan koalisyon hükümetleri ciddi ve sürekli siyasi programların uygulanmasını olanaklı kılmamış ve ekonomik sıkıntılarla birlikte demokrasiye dışarıdan

472 Kuzu, 2011, 90-92.

müdahalelerin oluştuğu bir siyasi ortamın önünü açmıştır. Askeri vesayet özellikle 1960’dan itibaren sosyal ve siyasal problemleri demokratik siyasete müdahale için araçsallaştırmıştır. Demokrat parti döneminin son döneminde artan siyasal huzursuzluk 1960’da ordunun yönetime el koyması ile sonuçlanmış ve bu durum da siyasetin kendini restore etmesine ve partiler arasında bir uzlaşma kültürünün oluşmasına imkan tanımamış ve siyasetin yasaklarla şekillendiği siyasal kültürel süreçlerin önünü açmıştır. 1971 yılına gelindiğinde siyasal partiler arasında ortaya çıkan istikrasız koalisyonlar yine siyasetin kendi içinde işleyecek öğrenme süreçlerine fırsat bırakmayan bir askeri muhtıra ile sonuçlanmıştır. Benzer durumlar sırasıyla 12 Eylül 1980 askeri darbesi, 28 Şubat ve 27 Nisan gibi demokrasinin esasına uygun olmayan ve siyasetin kendi iç süreçlerinin işlemesine bağlı kurumsallaşmasını engelleyen müdahalelerle tekrar yaşanmıştır. Aynı zamanda bu müdahaleden birinin ürünü olan Siyasal Partiler Kanunu’nun hiyerarşik parti kurgusu siyasi parti disiplinini Türkiye’de oldukça arttırmıştır.

Türkiye’de parlamenter sistemle uyum göstermeyen bir diğer durum da özellikle 1982 Anayasası’nın sonucunda cumhurbaşkanının yetkilerinin fazlalığı olmuştur. Türkiye Cumhurbaşkanı parlamenter sistemlerde olması gereken sembolik yetkilerin ötesinde geniş yetkilere sahip olagelmiştir. Bu sebeple de cumhurbaşkanları her zaman siyasette söz sahibi olmuş ve hükümet etme yetkisine ortak olmuşlardır. Özellikle 2014 yılında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi çift başlılık sorununu daha da derinleştirmiş ve sistem içinde meşruiyeti halka dayanan iki aktörlü bir yapı oluşturmuştur. Bu iki başlılığa Anayasa’nın cumhurbaşkanına tanıdığı yetkilerde eklenince sistem parlamenter sistemden iyice uzaklaşmıştır.

Parlamenter sistemlerde ülke yönetimine dair kararlar ideal olarak parlamentodaki taraflar arasındaki müzakereler sonunda alınır. Bu durum yürütme ile yasamanın iç içe olduğunun da bir göstergesidir. Türkiye'de parlamenter sistemin işleyişini ağırlaştıran ise siyasi bir uzlaşı kültürünün zayıflığıdır. Türkiye’nin siyasi tarihinde Birinci Meclis dışında hemen hemen neredeyse bu uzlaşı kültürü mecliste var olmamıştır. Özellikle ideolojik ayrışmalar sistemin işlemesine engel olmuş ve parlamenter demokrasinin işleyişi askeri müdahalelerle kırılmıştır. Ayrıca uzlaşı kültüründeki zayıflık, bürokrasinin siyasi

müzakere süreçlerine müdahalesine geniş bir zemin yaratmış ve zayıf iktidarlar yönetme kabiliyetini bürokrasi karşısında büyük oranda kaybetmiştir.473

Siyaset ve bürokrasi arasındaki bu çatışma durumu Türkiye’de koalisyon dönemlerinde iktidar mücadelesinin seçilmişler – atanmışlar arasında cereyan etmesi ile sonuçlanmıştır. Diğer taraftan muhalefetin yapıcı rolündeki eksiklikte parlamenter sistemi zayıflatan bir diğer unsur olmuştur. Türkiye’de muhalefetin iktidara katkı sağlayıcı rolündeki bu zayıflık ve partiler arasındaki kutuplaşma parlamenter sistemin öngördüğü uzlaşıyı sekteye uğratmıştır. Muhalefetin yapıcı eksikliğinden kaynaklı bir şekilde iktidarı denetleyememesi bu problemi daha da ağırlaştırmıştır. Özellikle iktidar partisinin meclise hâkim olduğu dönemlerde muhalefet, parlamenter sistemin öngördüğü enstrümanları (soru, meclis soruşturması ve gensoru) kullanmada etkisiz kalmıştır. 474

Türkiye'deki mevcut parlamenter sistem, milletvekili adaylarını belirleme sürecinde parti başkanlarını oldukça fazla ön plana çıkarmaktadır. Aday belirleme sürecinde parti başkanları belirleyici olduğundan, tabandan gelen demokratik talepler genellikle göz ardı edilebilmektedir.475 Siyasal Partiler Kanunu bu noktada Türkiye’deki siyasal partilerin tabana yayılmasını ve siyasetin parti içinde yenilenmesine izin vermemektedir. Bu kanun parti içinde lidere tartışmasız ve mahfuz bir alan içinde yönetme yetkisi vermekte ve bu durumu daimi kılacak mekanizmaları işletmektedir. Bu durum ise, parti liderlerini, partileri içinde sorgulanamaz, yeri doldurulamaz bir konuma getirmektedir. Bu durum Türkiye’de parti içi demokrasiyi zayıflatmıştır. Parti disiplinin kuvvetli olması, hâkim karakter olarak genelde Türkiye’deki siyasi yaşamının temel unsuru olmuştur.476 Her ne kadar 90’lı yılların koalisyon dönemlerinde milletvekili transferleri ile bu durumdan sapmalar gerçekleşmişse de partilerin bu hâkim karakteri geleneksel olarak devam etmiştir. Bununla birlikte aslında Türkiye’deki parti disiplini sağlıklı bir parlamenter sistemin işlemesi

473 Tataroglu, M. (2006). Parlamenter ve Başkanlık Sistemlerinde Siyasi İktidar ve Bürokrasi İlişkileri ve Türkiye Açısından Bir Değerlendirme. Yönetim ve Ekonomi. 13(1). 97-119, 99.

474 Yazıcı, S. (2005). Başkalık Sistemleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme. Türkiye Barolar Birliği Yayınları.

(77). 125-142, 129.

475 Keser, H. (2013). Başkanlık Sistemi. (Başkanlık Sistemi Özel Sayısı). Yeni Türkiye. 9(51). 430-438, 436.

476 Durgun, Ş. (2013). Sistem Arayışlarında Siyasal Partiler ve Parti Disiplini. (Başkanlık Sistemi Özel Sayısı). Yeni Türkiye. 9(51). 337-357, 341-342.

yönünden önemlidir. Sartori’nin de belirttiği gibi parlamenter demokrasinin hiç biri nispeten tutarlı ve disiplinli partiler olmaksızın işlememektedir.477

Türkiye özelinde bu parti yapısının iki temel sıkıntısı vardır. Bunlardan ilki Türkiye’de CHP hariç neredeyse hiçbir parti aynı isimle siyasal mücadelesini devam ettirememiştir. Her ne kadar belli bir gelenek takip edilmek istense de İngiltere’dekine benzer bir gelenek, partilerde oturtulamamış ve böylece lider kadrolar parti disiplininden öte bir hiyerarşi ilişkisini partinin tüm organları üzerinde kurabilmiştir. Bu durum bir taraftan parti içinde muhalefet yapmayı, diğer taraftan ise koalisyon dönemlerinde hükümetlerin bir bütün halinde hareket edebilmesini ya da koalisyon ortaklarının birbirleriyle pazarlık edebilmelerini engellemiştir. Çünkü milletvekillerinin ve bakanların sistem içindeki eylem kapasiteleri oldukça sınırlıdır. Diğer bir sorun ise Türkiye’de muhalefette kalan partinin iktidarı zorlayıcı, yapıcı bir muhalefet kültürünü oluşturamaması ve buna karşılık da iktidarların muhalefete karşı şüpheci yaklaşımıdır. Bu iki problem müzakereci yönü kuvvetli bir parlamenter düzenin işleyişini Türkiye’de iyice zorlaşmıştır.

Yukarıda ifade edilen partilerin kurumsallaşma problemleri ve birlikte iş yapabilme kapasitesindeki sıkıntılar parlamenter sistemi Türkiye’de tercih edilebilir bir sistem olmaktan uzaklaştırmıştır. Çünkü muhalefet kültürü ve birlikte çalışabilme eksikliği, Türkiye’de parlamenter sistemin demokrasiyi güçlendirici ve toplumsal problemlere çözüm üretici olmaktan ziyade bu sorunları beslediği görülmektedir. Özelikle Türkiye’de parlamenter sistemin inşa edemediği siyasal istikrarın bir sonucu olarak, demokrasi dışı yapılar anti demokratik eylemlerle siyasal sürece müdahil olmuş ve Türkiye demokrasisini melez bir demokrasiye dönüştürmüştür. Türkiye’de parlamenter sistem içinde hükümet etmenin önündeki engel bu açıdan darbelerin oluşturduğu psikolojik, hukuki ve kültürel etkilerde düğümlenmektedir. Bu etkiler sağlıklı bir demokrasinin inşasını sınırlandırmıştır ve parlamenter rejim içinde Türkiye’deki siyasal istikrarı sekteye uğratmıştır. 478

Türk - Osmanlı geleneğinin 1837 yılından bu yana ilk yerel meclislerle başlayan seçimle yönetici belirleme geleneği 150 yılı aşkın süredir tüm eksiklikleriyle beraber yürümektedir. Ancak mevcut Anayasa ve zaman içinde yapılan değişikliklerle sistem

477 Sartori, 1997, 127.

478 Yıldız, 2012, 302.

önemli ölçüde parlamenter sistemden ayrılmaya başlamış ve yarı-başkanlık ve\veya başkanlı-parlamenter sisteme doğru yönelme eğilimine girmiştir.

Türkiye’de başkanlık tartışmalarında olduğu gibi sistemin tüm aktörlerinin anayasal sınırlarının belirlendiği bir parlamenter sistemin de geçmiş tecrübeler ışığında işlerlik kazanması, temsili arttırması ve azınlıkların korunması açısından katkı sağlaması da olasıdır. Özellikle Linz’in ifadesiyle parlamenter sistem içinde barındırdığı esneklik (sabit görev süresinin olmaması) ile başkanlık sistemine nazaran krizlerin yönetilmesinde ve sistemin tehlikeye düşmesini engellemede daha tercih edilebilir bir sistem olarak düşünülebilir.479 Ancak bunun için Türkiye’de parti sisteminin parlamenter sisteme işlerlik kazandıracak şekilde ve muhalefet kültürünün de uzlaşmayı destekleyecek biçimde evrilmesi gerekmektedir. Yine parlamenter sistemin Türkiye’deki siyasal yapıya göre rasyonelleştirilmesi ve yürütme içinde gücün tek bir organda toplanması hükümet istikrarının sağlanması açısından önemlidir.480