• Sonuç bulunamadı

3.5. Türkiye’de siyasal partiler

3.5.1. Tek parti dönemi

Cumhuriyetin ilanı ve akabinde peşi sıra gelen devrimlerin taşıyıcısı olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Kurtuluş Savaşı esnasında kurumsallaşan Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin bir devamı olarak Cumhuriyetin ilanını takiben kurulmuş ve Cumhuriyet devrimlerinin sürekliliğini sağlayacak kadroyu içinde barındırmış bir siyasal ideolojik hareket olarak halkın dönüşümünü hedeflemiştir. Bu siyasi hareket, devrimlerin başarısı için önem arz etmekteydi. Çünkü Gazi Mustafa Kemal’in gözünde siyasal parti, aynı zamanda toplumda fikir birliği yaratmak için bir araçtı.438

435 Diamond, L. (1995). Demokrasinin Üç Paradoksu. (Çev. M. Turhan). Demokrasinin Küresel Yükselişi. L.

Diamond ve M. F. Plattner (Derleyen). Ankara: Yetkin Yayınları, 135

436 Parla, T. (2002). Türkiye’nin Siyasal Rejimi. İstanbul: İletişim Yayınları,131.

437 Durgun, G.B. (2013).Hükümet Sistemi Tartışmaları ve Türkiye. (Başkanlık Sistemi Özel Sayısı). Yeni Türkiye. 9(51), 252-253.

438 Karpat, K. H. (2011). Türk Siyasi Tarihi. (İkinci baskı). İstanbul: Timaş Yayınları, 53.

CHP temel olarak laik-milli bir çizgide batılı bir ulus devlet kurma projesini kurumsallaştırmış ve taşra teşkilatları vasıtasıyla bu fikirleri Anadolu’ya taşımaya çalışmıştır. Çünkü Ankara’da alınan kararların halka benimsetilmesi ve devlete uygun vatandaşların inşa edilmesi cumhuriyetin yaşaması için hayati görülmekteydi. CHP, modernleşme ve ilerleme olgularını ekonomik, sosyal ve siyasal olmaktan çok kültürel bir mesele olarak görmekteydi.439

Siyasal ve kültürel olarak batılılaşmayı hedefleyen bu hareket, liberal ekonomik hedeflere ulaşmakta ciddi sıkıntılarla karşılaşmıştır. Özellikle 1929 buhranı sonrasında dünya çapındaki iktisadî kargaşa ve faşist eğilimlerdeki artış, bu hareketi toplumsal ve siyasal problemlerin çözümünde otoriter, disipline ve himayeci politikalar üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu yönüyle tek parti iktidarının otoriter bir demokrasi görünümü kazandığı söylenebilir. Ancak bu durum sadece şartların dayattığı bir gerçeklik olarak da açıklanamaz, çünkü CHP düşünsel olarak ideal devlete ve yurttaşa ulaşmak için otoriter bir demokrasi440 sürecini gerekli görür.441 Türkiye’nin tek parti rejimine sadece otoriter bir tek parti dönemi olarak bakmak ayrıca yetersiz kalacaktır. Çünkü bu dönem tek bir kategoride açıklanmayacak dönemsel değişikliklerle ilerleyen bir çizgiye sahiptir.442

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Ankara merkezli yeni yönetim, kökenleri Osmanlı’ya uzanan devlet eliyle modernleşme çabalarında daha radikal bir siyaset izlemeye başlamış ve bu siyasalar merkezinde şekillendirilen resmi ideoloji ile de yeni bir toplum düzeni oluşturmaya çalışmıştır. Takip edilen politikalara tüm toplum kesimlerini dâhil ederek siyasal meşrulaştırma problemini ortadan kaldırmayı hedefleyen merkezin, bu bağlamda üzerinde önemle durduğu alanlardan biri de kırsal kesim/köyler olmuştur. Bu çerçevede, hem gerçekleştirilmek istenen kalkınmanın, hem de geliştirilmesine karar verilen yeni

439 Karpat, 2011, 41.

440 Schedler otoriter demokrasileri, yürütme organı başkanlığı ile milli bir yasama meclisi için düzenli seçimler yapmak suretiyle, çok-partili seçimler oyunu olarak tanımlamaktadır. Görünürde seçimler vardır ama aslında ortada sadece yönetici elitin elinde tuttuğu bir otoriterlik vardır. (bknz. Özbudun, E. (2011).

Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları,42.)

441 Bu bakış açısı İttihat ve Terakkinin iktidara geldiği ilk yıllarda benimsediği fikriyatla paralellik arz etmektedir. İki düşüncede de halkın önce eğitilmesi gerektiği fikri yatmaktadır. Bu düşünce o dönem için sadece Türkiye’ye de özgü de değildir. Sosyalist Rusya’da da benzer bir anlayış hâkimdir.

442 Ete, H. (2012). The Legal, Political and Sociological Roots of Tutelary Regime in Single-Party Period, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 8.

ulusal bilincin nihaî muhatabı olan halk (özellikle köylüler) üzerinde hassasiyetle durulmuştur.443

CHP, siyasal alanda inşa etmek istediği seküler ve tek milletli yapıyı toplumda yerleştirmek için, seküler seçkinlerini olduğu kadar seküler mekânlarını da üretmiştir (hem okullar hem de opera ve bale salonları, konser salonları açarak bunu sağlamıştır). Yeni bir hayat tarzının, kadınların kamusal alandaki görünürlüğünün, erkek ve kadınların beraber sosyalleşebilmesinin mekânsal düzenlemeleriydi bunlar. Modern seküler hayat tarzı;

pratikler, temsiller ve maddi kültür yoluyla bir saygınlık simgesine dönüşmüştür. Ancak Cumhuriyetin bu yaşam tarzı kentler ile sınırlı kalmış, Anadolu da beklenen karşılığı bulmamıştır. Bunun sonucu olarak 1980’lerden sonra “kamusal alan” muhafazakâr-İslamcı talepler ile zorlanmaya başlanmıştır.444

Resmi ideolojinin inşasında kullanılan kültürel öğeler yeni tip ritüelleri de beraberinde getirmiştir. Kaynar bu açıdan, resmi ideolojinin inşasında bazı noktalara dikkat çekmektedir. Bu bağlamda resmi ideolojinin ritüeller aracılığıyla kendisini garanti altına alırken, diğer taraftan toplumu parçalara böldüğünü ve sonuçta onun üstünlüğünü ve tekliğini kabul edenlerin iyi vatandaş olarak “biz”, kabul etmeyenlerin ise bölücüler olarak

“onlar” şeklinde kategorize ettiğini ifade etmektedir. Ritüel, aynı zamanda, resmi ideolojinin resmîliğini de teyit edip garanti altına alır. Resmi ideolojinin ritüelleri, bir yandan “ben”i “biz”in üyesi kılarken ve makbul vatandaş haline getirirlerken, öte yandan da resmi ideolojinin resmiliğinin sürekliliğini garantilerler. Böylece, tabir-i caizse, ritüel, resmi ideoloji ile “ben” arasında kurulan bir ilişki halini alır. Birey hiçleştirilerek resmi ideolojiye bağımlı hale getirilirken söylem de kendi düzenini kurmuş olmaktadır.

Türkiye’deki resmi ideoloji algısı bu tanımlamayı doğrulamaktadır. Resmi ideoloji bu şekilde inşa edilirken bireyler, ehlîleştirilen ve organik bir şekilde iyi vatandaş olarak sistemin bir parçasına dönüştürülen varlıklar halindedir.445

Bu dönemdeki ciddi resmileşme sürecinin somut görünümünü ise memurlar temsil etmektedir. Partinin ideolojisinin taşıyıcıları olan bu memurlar halka Tanzimat’tan kalma bir gelenekle daima güvensizlik hissetmiş ve yalnızlık korkusunu yaşamıştır. Yakup Kadri

443 Anık, M. (2006). Bir Modernleş(tir)me Projesi Olarak Köy Enstitüleri. Divan İlmi Araştırmaları Dergisi.

11(20). 279-309, 280.

444 Göle, N. (2012). Seküler ve Dinsel: Aşınan Sınırlar. (Birinci baskı). İstanbul: Metis Yayınları,56.

445 Kaynar, M. K. (2010). Resmi Tarih Tartışmaları: Rejim ve Ritüelleri. Ankara: Maki Basın Yayın, 9-10.

bunu şöyle ifade eder: “...eğer devrimci bir iki lidere bir şey olsa, bütün devrimler yok olacağı korkusu vardı.”446 Devrimleri koruma amacı da aslında bu yalnızlık korkusundan ortaya çıkmıştır. Devrimlerin kime karşı korunacağı ise muğlaktır. Bu muğlaklığın zaman içinde aydın - bürokrat kesimce devleti elde tutmanın bir ideolojik aracına dönüşmüştür.

Daha sonraları İnönü, yaptığı bir konuşmada bu tarihsel durumu doğrular niteliktedir:

“1948-1952 yılları hariç Türkiye’yi temsil eden sağlam kuvvetler hep CHP’de temsil ediliyordu”. Aslında bu söz boşa değildir ve CHP’nin tarihsel olarak devletle kurduğu ilişkiyi ortaya koymaktadır. İktidarlar değişse de tarihsel sivil, asker, aydın, bürokrat grup ve onun zamanla inşa ettiği burjuvazi iktidar güçlerini elinde bulunduruyordu, çünkü devrimler her daim korunmak zorundaydı.447

Tek parti iktidarı boyunca muhalefet tamamen yok değildi ancak muhalefet zorlu bir işt.i Bu dönemde iki önemli muhalefet denemesi yaşanmıştır. Önce 1925 yılında Terakkiperver Fırka (TPCF)448 ve daha sonra 1930 yılında bizzat Atatürk tarafından kurdurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) bu dönemin iki önemli siyasi muhalif hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Bu iki parti de Cumhuriyetin kurucu kadrolarından oluşmaktaysa da muhafazakâr - liberal çizgide siyaseten konumlanmışlardır. Ancak iki parti de kuruluşunu takip eden olayların sonucunda kısa ömürlü olmuşlardır.

İlk kurulan parti olan TPCF bu kapsamda muhafazakârlarla siyasal liberalizmi buluşturan ve Türkiye’deki siyasal hayatta bugün tanımlaya geldiğimiz muhafazakâr – liberal kanadın oluşumuna fikri olarak katkı sağlayan parti olmuştur. Çünkü bu partinin temel motivasyonunda yeni Cumhuriyetin otoriter eğilimlerine karşı koymakla beraber ekonomi politikalarında korumacılığa karşı ve özel teşebbüsü destekleyici bir âdemi merkeziyetçi yapı düşüncesi vardır.449

Bu hareketi liberal çizgiye yakınlaştıran en önemli etmenlerden biride liberalizmin özgürlük ve sınırlı iktidar değerlerine olan taleptir. İktidarın sınırlanması ve özgürlüğün tesisi Hayek’in ifadesiyle “toplumun bir grup insan tarafından, diğer bir gruba karşı

446 Küçükömer, İ. (2009). Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması.(Birinci baskı). İstanbul: Profil Yayınları, 103.

447 Küçükömer, İ. (2009). Sivil Toplum Yazıları. (Birinci baskı). İstanbul: Profil Yayınevi,76.

448 Terakkiperver Fırka, Cumhuriyet döneminin ilk muhalif hareketi olarak çok partili hayata geçtikten sonra dahi muhalefetin algılanışı ve muhalefet yapma biçimlerine yaptığı etki ile Türk siyasi hayatında önemli bir yer tutmaktadır.

449 Yıldız, 2012,144.

gelebilecek baskılardan korunması”na bağlıdır.450 Bu açıdan muhafazakâr (devrimlere ve yeni yönetime muhalif olanlar) kesim liberal değerlerle kendi değerlerini muhafaza edebileceklerini ve iktidarı sınırlayabileceklerini düşünmüşlerdir. Daha sonra kurulan SCF de aşağı yukarı TPCF ile benzer noktalarda bir siyasi söyleme sahipti ve bizzat Atatürk’ün isteğiyle kurulmuştu. Ancak toplumun bir kesiminde devrimlere karşı var olan tepki ve SCF’nin beklenenden hızlı gelişimi ile CHP’yi ve devrimleri tehdit ettiği düşüncesi bu partinin de uzun ömürlü olmasını engellemiştir.451 Bu iki siyasal hareketin asıl önemli etkisi daha sonra kurulacak olan başta Demokrat Parti (DP) olmak üzere muhafazakâr-liberal siyasal çizginin ilk ideolojik nüvelerini oluşturmasıdır.