• Sonuç bulunamadı

1.4. Hükümet sistemleri

1.4.1. Başkanlık sistemi

1.4.1.2. Başkanlık sisteminin eleştirisi

İlk kez ABD’de uygulanmaya başlanan başkanlık sistemi, bir devlet yönetimi modeli olarak bu ülkenin kendine özgü sosyo-ekonomik ve kültürel koşullarında doğmuş ve gelişmiştir. Bu yüzdende sistem sağlıklı bir biçimde işlemekte ve siyasal istikrar açısından önemli sorunlarla karşılaşılmamaktadır.100 Ancak ABD dışında başkanlık sistemini uygulayan başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere birçok ülkede sistem endişe verici

98 Tunç, H. ve Yavuz, B. (2009). Avantaj ve Dezavantajlarıyla Başkanlık Sistemi. Türkiye Barolar Birliği Dergisi. 22(81). 27-64, 47-48.

99 Kuzu, B.(1998). Başkanlık Sistemini Doğru Tartışmak. D. Dursun- H. Al (Editörler). Türkiye’de Yönetim Geleneği. İstanbul: İlke Yayıncılık, 354.

100Akçalı, 2007, 59-60.

kırılganlıklar ve krizlerle karşılaşmıştır.101 Bu başarısızlıkta sistemi uygulayan ülkelerin kendilerine özgü ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklerinin siyasal kurumlara yönelik etkisinin rolü önemlidir.102 Bununla beraber bu ülkelerde başkanlık sistemini bu ülkelerde kilitleyen dört temel sorundan bahsetmek mümkündür. Bunlar; çift meşruiyet sorunu, katılık, kazananın her şeyi alması ve iktidarın kişiselleşmesi sorunlarıdır.103

Başkanlık sistemine yöneltilen eleştirilerin başında, bu sistemin hem yürütme hem de yasama organlarına çift yönlü meşruiyet tanımasının neden olduğu sorun boyutu noktasında toplanmaktadır. Başkanlık sisteminde başkan ve yasama organının ikisi de ayrı ayrı halk tarafından seçildiği için her iki organda da meşruiyet iddiasına sahiptir.104 Bu durum karşımıza ikili demokratik bir meşruiyet sonucunu çıkarmaktadır. Her iki organın birbirinden bağımsız olması ve birbirlerinin görevlerine son verecek mekanizmalarının olmaması uzlaşmayı güçleştirir. Buna göre, yürütme organı ve yasama organı teşekküllerini birbirlerine borçlu olmadıklarından herhangi bir uyuşmazlık durumunda her ikisi de meşruluklarının halka dayandığı için uzlaşma sağlanamamakta ve olası krizlerin yoğunlaşıp şiddetlenme ihtimali artar ve sistemin tamamen kilitlenmesi ise bir sonraki aşamadır. Bu tarz sorun alanları demokrasisi kurumsallaşmış ülkelerde rejim için bir tehlike oluşturmamakla birlikte, kırılgan demokrasilere sahip ve partiler arasında ideolojik ayrılmaların derin olduğu ülkelerde ciddi tehlikelere sebep olabilmektedir.105 Bu da krizlere ve demokrasinin darbe yoluyla kesintiye uğramasına yol açabilir. Özellikle başkanın ve yasama organının çoğunluğunun farklı partilerden olması durumunda her iki organ meşruluk iddiasıyla işbirliği yapmaktan kaçınabilirler. Özellikle yasama organının çoğunluğunun, başkanın temsil ettiği siyasal seçeneğe karşıt bir seçeneği temsil etmesi durumunda, meşruiyet iddiası daha da önem arz eder. Linz’e göre başkanlık sistemi kilitlenmeyi aşabilecek hiçbir demokratik anahtara sahip değildir. ABD örneğini kendi tarihselliği içinde bir istisna olarak gören Linz, ideolojik kutuplaşmaların yoğun olduğu ülkelerde yasama ve yürütme arasında bu çatışmanın daha da yoğunlaşacağını savunmaktadır.106 Başkanın kongrenin desteğine sahip olmaması durumunda ortaya çıkan

101 Sartori, 1997, 124.

102 Duverger, 1986, 93.

103 Linz, 1995,144-149.

104 Shugart and Carey,1997, 32-33.

105 Eren, E. K. (2005). Siyaset. (İkinci baskı). Ankara: Lotus Yayınları,166.

106 Linz, 1995,145.

bu dilemma istikrarlı Şili demokrasisinin 1970’den sonra krizlere sürüklenmesi ve demokrasisinin kesintiye uğramasıyla sonuçlanmıştır.107

Başkanlık sisteminin, ikinci en temel özelliği, hem yasama organın hem de yürütme organın sabit bir süre için seçilmesidir. Yani her iki organda bir sonraki seçime kadar görevden alınamamaktadırlar.108 Bu kural, başkanlık sistemlerinde kuvvetlerin parlamenter sistemlere kıyasla daha kesin olarak ayrılmasının yarattığı doğal bir sonuçtur. Çünkü başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütme organları birbirlerinin yaşayabilirliğini etkileyecek araçlardan yoksundur.109 Başkanlık sistemlerinde başkanın sabit bir süre için seçilmesi ve bu süre içinde yasama organı tarafından düşürülememesi, bu sistemlere istikrar kazandıran ve bu sistemi parlamenter sistemle kıyaslandığında üstün kılan bir özelliktir. Ancak aynı zamanda bu katılık çeşitli açılardan sıkıntılara da yol açabilmektedir.110 Bu sıkıntıların başında ise başkan yardımcısının pozisyonu gelmektedir.

Bilindiği gibi başkan yardımcısı, başkanın ölümü, istifası ya da suçlandırma (impeachment) yoluyla düşürülmesi durumlarında başkanlık makamına geçmekte ve başkanlık süresi doluncaya kadar başkan olarak görev yapmaktadır. Dolayısıyla başkanlık görevi için seçilmemiş birisi de başkan olabilmektedir. Bu durum beraberinde meşruiyet tartışmalarını getirmektedir. Çünkü seçmenler, başkan seçimini yaparken, başkanın gösterdiği başkan yardımcısı adayına o kadar da dikkat etmemektedir. Önemli olan başkan adayının kendisidir ve başkan yardımcısının, başkan olabilme ihtimali de düşük bir ihtimaldir ve seçmenler bu olasılığı göz ardı edebilmektedirler.111 Yürütmenin sabit bir süre için görevde kalmasının yarattığı diğer bir sorun boyutu ise; popülaritesini ve meşruiyetini kaybeden bir başkanın değiştirilememesidir. Böyle bir durumda yasal olarak yapılabilecek hiçbir şey yoktur.112 Başkanlık sistemindeki bu katılık durumu siyaseti sabit sürelere kilitlemekte ve kriz dönemlerinde parlamenter sistemlerde gözlemlediğimiz erken seçim gibi araçlarla bu krizlerden çıkamamaktadır.113 Bu sorun ABD gibi demokratik kurumsallaşması gelişmiş bir ülkede pek sorun olmasa da özellikle Latin Amerika ülkelerinde bu katılık genellikle askeri darbelerle veya iç karışıklıklarla sonuçlanmıştır.

107 Shugart and Carey, 1997, 35.

108 Ergil, 2015, 23-24.

109 Yazıcı, 2011, 39.

110 Akçalı, P. (2013). Genel Özellikleri, Yararları ve Sakıncaları Işığında Başkanlık Sistemi. (Başkanlık Sistemi Özel Sayısı). Yeni Türkiye. 9(51). 406-411, 408.

111 Linz, 1995,148.

112 Ethnidge, M. and Handelman, H. (2010). Politics in A Changing World (Fifth edition). USA: Wadsworth Press.186.

113 Linz,1995,147.

Örneğin, Venezüella’da Başkan Andres Perez’in ve Brezilya’da Başkan Fernando Collar’ın karşılaştığı krizlerin sebebi başkanlık sisteminin katılığıdır.114

Başkanlık sistemlerinde görülen diğer bir sakıncada, bu sistemde seçimi kazanan başkan adayının her şeyi kazanması, kaybedenin ise her şeyi kaybetmesidir. Başkanlık seçimleri doğası gereği kazanan adaya yürütme gücünün tamamı sunulurken, kaybeden adaya ise yönetim sürecinde etkili bir rol tanımamaktadır. Böyle bir yapı demokratik siyaseti sıfır toplamlı bir oyun haline getirmekte ve bu tür bir oyunun içerdiği tüm potansiyel çatışmaları da kendi içinde barındırmaktadır. Parlamenter sistemde iktidar paylaşımı ve koalisyonlar sıklıkla görülür ve dolayısıyla muhalefette kalanlar her zaman iktidar hayallerini canlı tutarlar.115 Ancak başkanlık sisteminde yürütme organı dışlayıcı bir nitelik taşıdığından, seçime katılan bir partinin başkan adayının kazandığı oy oranı ne olursa olsun, en yakın rakibinden bir oy fazla aldığı takdirde dahi tek başına başkanlık makamına oturmaktadır ve bu makamı belli bir süre kimseyle paylaşmamaktadır. Kazanan aday bir sonraki başkanlık seçimine kadar yürütme gücünü elde ederken kaybeden ise parlamenter sistemin sunduğu mecliste muhalefet etme hakkını dahi tanınmamaktadır.

Özellikle fren- denge sisteminin tam olarak işletilemediği ülkelerde bu durum başkanlık sistemini, diyalog ve uzlaşma gibi mekanizmaları dışlayıcı bir niteliğe büründürebilmektedir. Bunun sonucu olarak da siyasi mücadele sertleşmekte ve kutuplaşma artmaktadır.116

Başkanlık sistemi iktidarın kişiselleşmesine oldukça müsaittir. Özellikle ideolojik devlet yapısına ve otoriter yönetim geleneğine sahip ülkelerde bu durum sıklıkla gözlemlenmektedir. Başkanlık sisteminde başkanın meşruiyeti yasama ve yargı organlarından daha fazladır ve başkanın meşruiyeti kimse tarafından sorgulanmamaktadır.

Başkan başka hiçbir siyasal aktörün sahip olmadığı özerkliğe ve kaynaklara sahiptir.117 Bu yüzden başkan toplumun tüm beklentilerinin odak noktasıdır. Ancak başkanlık sisteminde siyasal gücün paylaşılmaması ve yürütme erkinin dışlayıcı bir biçimde yalnızca başkan tarafından kontrol edilmesi fren-denge sisteminin kurumsallaşmadığı ülkelerde başkanı otoriterliğe sürükleyebilir.118 Nitekim Latin Amerika ülkelerinde bu durum

114 Yazıcı, 2011,44.

115 Linz, 1995, 147-148.

116 Turhan, 1989, 37.

117 Ethnidge and Handelman, 2010,120.

118 Erdoğan, M. (1996). Başkanlık Sistemini Doğru Tartışmak. Liberal Düşünce Dergisi. (2). 4-12, 7.

gözlemlenmiştir. Bu ülkelerde başkanlar genellikle güçlerinin sınırlandırılması kabul etmemiş ve rejimi otoriter bir yapıya dönüştürmüşlerdir.119 Yine 2000 yılına kadar ki Meksika örneğinde olduğu gibi başkanın partisinin yasamaya uzun dönem hakim olduğu durumlarda da başkan yasamayı denetleme imkanına sahip olmuş ve böylece kuvvetler ayrılığı kağıt üzerinde bir ilkeden öteye işlevsellik kazanamamıştır.120

Dikkat edilirse, bu sakıncaların hiçbiri tipik başkanlık sistemi uygulayıcısı Amerika’da ciddi boyutlarda ortaya çıkmamaktadır. Nitekim bu gözlemlerin hemen hepsi başkanlık sisteminin Latin Amerika’da ki başarısız taklitlerinden hareketle yapılmıştır.

Oysa bazı araştırmaların da gösterdiği gibi, söz konusu ülkelerdeki sorun, benimsenen modelin başkanlık sistemi olmasıyla ilgili olmaktan ziyade, bu ülkelerde var olan demokratik kurumsallaşamama sorunları ve ciddi ekonomik problemlerden kaynaklanmaktadır. Örneğin, Sartori başkanlık sisteminin Latin Amerika’daki zorluklarının iktisadi durgunluk, artan eşitsizlikler ve sosyo-kültürel mirasla ilgili olduğuna dikkat çekmektedir. Ancak diğer taraftan Linz sosyo-ekonomik faktörleri kabul etmekle birlikte parlamenter sistemin sahip olduğu müzakereci özellikler ve esneklik sayesinde Latin Amerika’da başkanlık sisteminden kaynaklı olarak ortaya çıkan tıkanıklıkların çözülebileceğini iddia etmiştir.121