YÜKSEK LİSANS TEZİ
SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER BİLİM DALI
TEMMUZ 2017
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
RIFAT AYDIN HÜKÜMET SİSTEMLERİ VE SİYASİ PARTİLER:
BAŞKANLIK, YARI - BAŞKANLIK VE PARLAMENTER SİSTEMLER
TEMMUZ 2017RIFAT SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER BİLİM DALI
YARI - BAŞKANLIK VE PARLAMENTER SİSTEMLER
RIFAT AYDIN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER BİLİM DALI
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMMUZ 2017
HÜKÜMET SİSTEMLERİ VE SİYASİ PARTİLER: BAŞKANLIK, YARI- BAŞKANLIK VE PARLAMENTER SİSTEMLER
(Yüksek Lisans Tezi)
Rıfat AYDIN
GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Temmuz 2017
ÖZET
Siyasal sistemin yapısını oluşturan hükümet sistemleri, bugün siyasal alanda en çok tartışılan konulardan birisi haline gelmiştir. Türkiye’nin de dâhil olduğu dünyanın birçok ülkesinde zaman zaman yeterince siyasal istikrar sağlamadığı düşünülen hükümet sistemi uygulamaları, bu sistemleri uygulayan ülkeleri sistemde değişiklik yapma arayışlarına itmektedir. Bu çerçevede bu çalışmada, hükümet sistemi uygulamaları ile beraber parti sistemleri incelenmiştir. Parlamenter, başkanlık ve yarı başkanlık sistemi uygulamalarının örnekleri olarak Büyük Britanya, A.B.D. ve Fransa karşılaştırılmıştır. Türkiye’deki parlamenter sistemin tarihsel gelişimi anayasal süreçler içinde açıklanarak, parlamenter sistemin Türkiye’de nasıl uygulandığı, mevcut sistemin parlamenter sistemden ne derece uzaklaştığı tartışılmıştır. Son olarak Türkiye’deki hükümet sistemi tartışmaları siyasi partilerin yapısı ve parlamenter sistem arasındaki ilişki çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Bilim Kodu : 117102
Anahtar Kelimeler : Siyasal Partiler, Demokrasi, Başkanlık, Yarı-Başkanlık ve Parlamenter Sistem.
Sayfa Adedi : 177
Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. Özge Çelik RUSSELL
GOVERNMENT SYSTEMS AND POLITICAL PARTIES: PRESIDENCY, SEMI- PRESIDENT AND PARLAMENTER SYSTEMS
(Master's Thesis)
Rıfat AYDIN
GAZİ UNIVERSITY
INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES July 2017
ABSTRACT
The governmental systems that make up the structure of the political system have become one of the most debated topics in the political arena today. The practices of the government system, which is thought to have not provided sufficient political stability from time to time in many countries of the world, including Turkey, are pushing the countries implementing these systems to seek change in the system. In this framework, in this framework, the systems of the government together with the party systems are examined. As examples of parliamentary, presidential and semi-presidential system practices, Great Britain, U.S.A. And France compared. The historical development of the parliamentary system in Turkey has been discussed in constitutional processes and it has been discussed how the parliamentary system is applied in Turkey and how far the current system has moved away from the parliamentary system. Finally, the discussions of the government system in Turkey were evaluated within the framework of the relationship between the structure of political parties and the parliamentary system.
Science Code : 1117102
Key Words : Political Party, Democracy, Presidential, Semi-President and Parliament System
Page Number : 177
Supervisor : Yrd. Doç. Dr. Özge Çelik RUSSELL
TEŞEKKÜR
Çalışma boyunca katkı ve yönlendirmeleriyle bana akademik bir bakış açısı kazandıran değerli danışmanım Yrd. Doç. Dr. Özge Çelik RUSSELL’a, tezin yazım aşamasında katkılarını sunan değerli meslektaşım Suat KAMBER’e ve kıymetli eşim Ayşe Güzelgöz AYDIN’a teşekkürü bir borç bilirim.
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ... iv
ABSTRACT ... v
TEŞEKKÜR ... vi
İÇİNDEKİLER ... vii
ÇİZELGELERİN LİSTESİ ... xi
ŞEKİLLERİN LİSTESİ ... xii
KISALTMALAR ... xiii
GİRİŞ ... 1
BİRİNCİ BÖLÜM SİYASAL PARTİLER VE HÜKÜMET SİSTEMLERİ 1.1. Siyasal partiler ... 3
1.1.1. Siyasi partilerin örgütlenmesi ... 7
1.1.2. Siyasi partilerin sınıflandırılması ... 9
1.1.2.1. Maurice Duverger’ın sınıflandırması ... 9
1.1.2.2. Sigmund Neumann’ın sınıflandırması ... 10
1.1.2.3. Otto Kirchheimer ve hepsini yakala partileri (catch-all party) ... 11
1.1.2.4. Yeni teoriler ve sınıflandırmalar ... 12
1.2. Parti sistemleri ... 15
1.2.1. Tek parti sistemi ... 17
1.2.2. İki parti sistemi ... 18
1.2.3. Çok parti sistemi ... 20
1.4. Hükümet sistemleri ... 22
1.4.1. Başkanlık sistemi ... 26
Sayfa
1.4.1.1. Başkanlık sisteminin avantajları ... 31
1.4.1.2. Başkanlık sisteminin eleştirisi ... 33
1.4.2. Parlamenter Sistem ... 37
1.4.2.1. Parlamenter sistemin avantajları ... 41
1.4.2.2. Parlamenter sisteminin eleştirisi ... 43
1.4.3. Yarı Başkanlık Sistemi ... 44
1.4.3.1. Yarı - başkanlık sisteminin avantajları ... 51
1.4.3.1. Yarı - başkanlık sisteminin eleştirisi ... 52
İKİNCİ BÖLÜM AMERİKA, İNGİLTERE VE FRANSA’DA HÜKÜMET SİSTEMİ UYGULAMALARI 2.1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ... 55
2.1.1. Amerikan siyasal sistemi ... 59
2.1.2. ABD’de siyasal partiler ... 60
2.1.3. Amerikan başkanlık sisteminde yasama ... 63
2.1.4. Amerikan başkanlık sisteminde yürütme ... 67
2.1.4.1. Başkanın seçimi ... 68
2.1.4.2. Başkanın görev ve yetkileri ... 69
2.1.4.3. Başkanlık teşkilatı ... 71
2.1.4.4. Başkanın sorumluluğu ... 72
2.1.5. ABD başkanlık sisteminde yargı ... 73
2.2. İngiltere ... 74
2.2.1. İngiliz siyasal sistemi ... 77
2.2.2. İngiltere’de siyasal partiler ... 79
2.2.3. İngiliz parlamenter sisteminde Yasama... 82
2.2.3.1. Avam Kamarası ... 82
Sayfa
2.2.3.2. Lordlar Kamarası ... 85
2.2.4. İngiliz parlamenter sisteminde yürütme ... 87
2.2.4.1. Taç ... 87
2.2.4.2. Özel Konsey (Private Council) ... 88
2.2.4.3. Başbakan ... 88
2.2.4.4. Kabine ve hükümet ... 89
2.2.5.Yargı ... 91
2.3. Fransa ... 91
2.3.1. Fransa siyasal sistemi ... 93
2.3.2. Fransa’da siyasal partiler ... 95
2.3.2. Fransa yarı başkanlık sisteminde yasama ... 98
2.3.3. Fransa yarı başkanlık sisteminde yürütme ... 101
2.3.3.1. Cumhurbaşkanı ... 102
2.3.3.2. Başbakan ... 105
2.3.3.3. Hükümet ... 106
2.3.4. Fransa yarı başkanlık sisteminde Yargı ... 107
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRKİYE’DE UYGULANAN HÜKÜMET SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ 3.1. Türkiye’nin anayasal ve siyasal yapısı ... 109
3.2. Türkiye’deki parlamenter sistem uygulamasında yasama ... 117
3.3. Türkiye’deki Parlamenter Sistem Uygulamasında Yürütme ... 123
3.3.1. Bakanlar Kurulu ve Başbakan ... 123
3.3.2. Cumhurbaşkanı ... 124
3.4. Türkiye’deki Parlamenter Sistem Uygulamasında Yargı... 130
Sayfa
3.5. Türkiye’de siyasal partiler ... 131
3.5.1. Tek parti dönemi... 136
3.5.2. İki partili dönem ... 140
3.5.3. Çok partili dönem ... 143
3.6. Türkiye’de uygulanan parlamenter sistem içinde siyasal partiler ... 145
3.7. Türkiye’de uygulanan hükümet sistemine yönelik tartışmalar ... 151
SONUÇ ... 161
KAYNAKLAR ... 167
ÖZGEÇMİŞ ... 177
ÇİZELGELERİN LİSTESİ
Çizelge Sayfa
Çizelge 1.1. Örgüt Yapısına Göre Siyasi Partiler ... 14
Çizelge 1.2. Parti Sistemleri Sınıflandırması ... 16
Çizelge 1.3. Yarı Başkanlık Sistemlerinde Devlet Başkanının Yetkileri ... 50
Çizelge 2.1. Fransa’da Siyasal Rejim Dönemleri ... 92
Çizelge 3.1. Cumhurbaşkanın seçilme usulü ... 125
Çizelge 3.2. Türkiye’de koalisyon hükümetleri ... 147
ŞEKİLLERİN LİSTESİ
Şekil Sayfa
Şekil 1.1. Partilerin Devlet ve Sivil Toplum Arasındaki Bölünmesi ... 13
KISALTMALAR
Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.
Kısaltmalar Açıklamalar
AB Avrupa Birliği
AK PARTİ Adalet ve Kalkınma Partisi CHP Cumhuriyet Halk Partisi DP Demokrat Parti
SF Serbest Fırka
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi
TPCF Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
GİRİŞ
Hükümet sistemleri siyaset biliminin ve anayasa hukukunun güncel araştırma konularından biridir. Özellikle siyasal istikrar arayışı ve değişen sosyo-politik süreçlerin etkisiyle birçok ülkede hükümet sistemi tercihleri tartışma konusu olmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı ve ülkelerin demokratik sistemlere evrildiği 1990 sonrası dönemde, hükümet sistemleri akademik ve kurumsal alanda önemli bir konu olmuştur. Ancak hükümet sistemi uygulamaları her ülkede aynı sonuçları vermemektedir. Bir ülkede başarıyla uygulanan bir hükümet sistemi başka bir ülkede ciddi istikrarsızlıkların kaynağı olabilmektedir. Bu noktada, bir ülkede uygulanması düşünülen hükümet sisteminin o ülkenin siyasal pratikleriyle uyumlu olmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede çalışma hükümet sistemi tartışmalarını siyasal pratiklerin kurumsallaşmış yönlerinden birini yansıtan siyasal partiler ekseninde inceleyecektir.
Siyasal sistemin yapısını etkileyen hükümet sistemleri ile demokrasinin etkinliği arasında doğrudan bir bağlantı olduğu düşüncesi, siyasal istikrarsızlıkların yaşandığı ülkelerde hükümet sisteminin tartışılmasına sebep olmaktadır. Bu tartışmalar, demokrasinin yaşama şansını hükümet sistemi ekseninde değerlendirmektedir. Ancak bahse konu hükümet sistemi uygulamalarının hepsi özünde demokratik siyasal sistemlerdir ve kuvvetlerin ayrılığı teorisinin farklı uygulamalarıdır.
Tarihsel olarak demokratik serüveni parlamenter sistemle beraber hız kazanan Cumhuriyet Türkiyesi’nde sistem, yaşadığı kronik sorunlar ve hükümet krizleri ile tartışmalı bir hale gelmiş ve parlamenter sisteme alternatif model arayışları başlamıştır. Bu kapsamda başkanlık sistemi, özellikle son otuz yılda birçok devlet adamı ve akademisyen tarafından parlamenter sisteme alternatif olarak önerilmiştir.
Başkanlık sistemini savunanların temel argümanı parlamenter sistemin yürütmede sağlayamadığı istikrarın başkanlık sisteminde sağlanabileceği tezidir. İstikrarlı ve etkin bir sistem için başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini savunanların bu görüşüne karşı parlamenter sistemi savunanlar, başkanlık sisteminin toptancı bir şekilde tek adamlık getireceği iddiasını ileri sürmektedir. Özellikle cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle başlayan dönemde Türkiye’de başkanlık sistemi bu iki grup arasında
tartışılmaya başlanmıştır. 16 Nisan 2017’deki referandumla sistemin başkanlık sistemine yönelmesi yukarıda zikredilen tartışmaları daha da belirginleştirmiştir.
Hükümet sistemi değişikliği, sadece yürütmenin göreve geliş biçimini etkilememektedir. Devlet ve toplum, devlet ve bireyler ile nihayet devletin organları arasındaki ilişkiler hükümet sistemlerinin niteliğine göre belirlenir. Bu yüzden sistem değişikliği önerilerini sadece hukuki açıdan değerlendirmek yanıltıcı olabilir.
Karşılaştırmalı olarak hükümet sistemlerini analiz etmek için bu sistemleri, uygulandıkları ülkelerin siyasi, sosyal, kültürel ve tarihi özellikleri çerçevesinde incelemek ve analiz etmek gerekir. Bu kapsamda tezin birinci bölümünde siyasal partiler ile parti sistemleri, hükümet sistemleri bağlamında değerlendirilecektir. Öncelikle siyasal partilerin oluşumu, siyasi partilerin örgütlenme biçimleri ve siyasi parti tipolojileri açıklanacaktır. Daha sonra hükümet sistemleri kuvvetler ayrılığı bağlamında üçe ayrılacak (başkanlık, parlamenter, yarı- başkanlık) ve bu üç sistemin birbirleriyle karşıtlıkları ve benzerlikleri incelenecektir.
İkinci bölümde, yukarıda belirlenen kıstaslar çerçevesinde ülke karşılaştırmaları (ABD, İngiltere, Fransa) yapılacaktır. Bu karşılaştırmalar ile hükümet sistemleri pratik uygulamalarıyla daha açık hale getirilecektir. Bu bölümde öncelikle başkanlık sisteminin ilk ve en başarılı örneğini temsil eden ABD incelenecek olup, bu ülkedeki siyasal partilerin başkanlık sisteminin etkinliği üzerinde oynadığı rol vurgulanacaktır. Daha sonra parlamenter sistemin beşiği olan İngiltere’deki siyasal parti ve hükümet sistemi ilişkisi başkanlık sisteminin kuvvetler ayrılığı açısından tam tersi bir uygulama olarak incelenecektir. Son olarak ise Duverger’nin kavramlaştırması ile ilk kez literatüre kazandırılan yarı-başkanlık sistemi Fransa üzerinden açıklanacaktır.
Üçüncü bölümde ise, Türkiye’nin Osmanlıdan bugüne anayasal olarak uygulaya geldiği hükümet sistemleri açıklanacaktır. Yine 1982 Anayasa’sının öngördüğü mevcut hükümet sistemi kurumları ve aktörleri açısından değerlendirilecektir. Türkiye’deki siyasal partiler özellikleri ve pratikleri açısından incelenecek ve Türkiye’de cumhuriyetin ilanından günümüze siyasal partilerin gelişimi dönemsel olarak aktarılacaktır. Son tahlilde özellikle 2007 yılındaki anayasa değişikliği ve bunun sonucu olarak 2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası dönemde Türkiye’de yoğunlaşan hükümet sistemi tartışmalarına yer verilecektir.
BİRİNCİ BÖLÜM
SİYASAL PARTİLER VE HÜKÜMET SİSTEMLERİ
1.1. Siyasal partiler
Modern demokratik yönetim sistemleri siyasal partilerle işlerlik ve anlam kazanmaktadır. Modern demokrasilerde hangi hükümet sistemi uygulanırsa uygulansın partiler siyasal sistemin ana unsuru konumundadır. Siyasi partiler bu yönüyle demokrasilerde yönetim ve siyaset alanına önemli ölçüde etki etmektedir. Bu yüzden de modern siyasal sistemlerin siyasal partiler olmaksızın işlemesi zordur.1 Modern demokrasilerin gelişmesi ile birlikte kurumsallaşan siyasi partiler; siyasi olarak aynı anlam dünyasını paylaşan bireyler topluluğunun siyasete yönelik istek ve arzularını gerçekleştirmek üzere ortak bir ideoloji çerçevesinde kurulan örgütlenmelerdir.2
Literatürde siyasal partilerin işlevi, amacı ve örgütlenmeleri açısından farklı tanımlamalar yapılmaktadır. Max Weber siyasal partileri şu şekilde tanımlamaktadır;
“Siyasal partiler, birleşikliğe yönelik toplumsal ilişkileri, özgür bir biçimde bir bağımlılığa sokmayı öngörür. Burada ki amaç ise maddi ya da manevi çıkar elde etmektir.” 3 Benjamin Constant ise siyasal partiyi “aynı siyasal doktrine inanan insanlar topluluğu” olarak tanımlamaktadır. Robert Maciver de siyasal partiyi; “bazı ilkeleri ve politikaları desteklemek ve bunları anayasal yollardan devlet yönetimine hakim kılmak üzere örgütlenmiş bir dernek” şeklinde nitelemektedir. La Palambora ve Weiner ise siyasal partileri dört temel ölçüt üzerinden tanımlamaktadır: a) Partinin sürekliliği; partilerin ömrü kurucu kadrosuyla sınırlı olmamalı ve liderlerinin ömrünü aşmalı, b) Parti sadece merkezde değil tüm bölgelerde örgütlenmeli ve yerel talepler ile merkez arasında sürekli bir etkileşim olmalı, c) Partinin yönetici grubunun amacı sadece iktidara etki yapmak olmamalı aynı zamanda diğer partilerle de ittifaklar kurarak iktidarı ele geçirmeyi amaçlamalı, d) Seçimler vasıtasıyla halk desteği sürekli olarak talep edilmelidir.4 Yukarıdaki tanımlamalar çerçevesinde siyasal partileri genel olarak tanımlayacak olursak;
1 Sarıbay, A. Y.(2001). Türkiye’de Demokrasi ve Politik Partiler. Bursa: Alfa Yayınları, 4-5.
2 Sayarı, S. ve Bilgin, H.D.(2015). Karşılaştırmalı Siyaset. (Üçüncü baskı). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 268.
3 Gökçe, O. (2016). Siyaset Sosyolojisi. Konya: Çizgi Yayınevi, 179.
4 Çam, E. (2005). Siyaset Bilimine Giriş. (Dokuzuncu baskı). İstanbul: Der Yayınları, 417.
merkezi ve yerel düzeyde örgütlenen, yaşamı liderin yaşamından bağımsız olan, kendine ait bir program ve ideolojiye sahip, oy talebinde bulunan ve siyasal iktidarı ele geçirmek için örgütlenen yapılardır. 5
Siyasi partiler örgütlü yapılardır. Ancak birçok diğer örgütsel yapıdan farklılıklar göstermektedir. Siyasî partiler, iktidarı seçimle kazanmak için örgütlenen insan topluluğu- dur. Partiler bu yönüyle çıkar grupları veya toplumsal hareketlerden farklılaşır. Dört önemli özellik partileri diğer toplumsal gruplardan ayırmaktadır:
Partiler, seçimlerde çoğunluğu kazanarak iktidarı ele geçirmeyi amaçlarlar. (Küçük partiler ise seçimleri iktidarı ele geçirmekten ziyade, siyasal bir taban oluşturabilmek için kullanırlar.)
Partiler, üyelerinin resmî üyelik kartlarına sahip olduğu örgütlü yapılardır. Bu özellik, partileri daha geniş ve yaygın toplumsal hareketlerden ayırmaktadır.
Partilerin, tipik olarak devlet siyasasının temel alanlarının her birini hedefleyen geniş bakış açıları vardır. Öte yandan küçük partiler, tek bir konuya odaklanabilir (çevreci partiler gibi).
Farklı düzeylerde de olsa partiler ortak bir politik tercihin ve bir ideolojik kimliğin etrafında birleşmişlerdir.6
Siyasal partiler kavramsal olarak Roma’ya kadar dayansa da kavramın bugünkü anlamıyla somut bir görünüm kazanması batıda seçme hakkının tanındığı ve kralın egemenlik alanının sınırlandırılarak parlamentoların etkinliklerinin arttığı on dokuzuncu yüzyılda gerçekleşmiştir. Özellikle parlamentoların siyasal ve toplumsal grupların çıkarlarını belirlemede artan etkisi, parlamento içindeki gruplaşmaları (hizipler) örgütsel yapılara dönüştürmüştür.7 Parlamento hiziplerinin modern siyasal partilere dönüşmesi sürecinde oy hakkının genişletilmesi büyük önem arz etmektedir. Çünkü bu sayede ilk defa siyasal iktidarın oluşumunda söz hakkına sahip olacak daha geniş ve farklı sosyal ve ekonomik grupların üyelerinden oluşan bir seçmen topluluğu ortaya çıkmıştır. Bu dönem
5 Kapani, M. (2003). Siyaset Bilimine Giriş. (On beşinci baskı). Ankara: Bilgi Yayınevi, 160.
6 Yayla, A.(2002). Siyaset Teorisine Giriş. (İkinci Baskı). Ankara: Liberte Yayınları,222-223.
7 Gökçe, 2016,180.
ile birlikte sınırlı ve dışarıya kapalı bir yönetici seçkinin hegemonyası zayıflamış ve siyasal hayatta köklü bir değişim gerçekleşerek siyasal partiler sistemin merkezine yerleşmiştir.8
Lipset ve Rokkan Batı Avrupa’daki partilerin kökenlerinin dört büyük toplumsal çatışma sürecinin siyasallaşması çerçevesinde ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Buna göre bu çatışma; merkez-çevre, devlet-kilise, toprak-sanayi ve mülk sahibi-işçi sınıfları arasındadır. Bu modele göre, ayrılıkların şiddeti Avrupa’daki farklı ülkelerde farklı partileri ön plana çıkartmıştır. Bu ülkelerin parti sistemlerindeki farklılıkların temelinde de bu dört temel ayrışmadan hangilerinin daha etkili olduğu belirleyici olmaktadır.9 Maurice Duverger de partileri kökeni bakımından parlamento içinde doğan partiler ve parlamento dışında doğan partiler olarak iki grupta inceler.
Modern anlamda ilk siyasi partiler parlamento içinde doğan partilerdir. İlk olarak parlamento grupları olarak ortaya çıkan bu partiler, daha sonra yerel seçim bölgelerinde organize olmuş ve son olarak da bu iki unsur arasında devamlı bir ilişkinin kurulması ile kurumsallaşmıştır. Bu partilerin işlevi, parlamento içinde doğan gruplar ile onların genişleyen seçmen kitlelerini örgütleyen yerel komiteler arasında bağ kurmak ve seçim işlerini düzenlemektir. Bu açıdan birçok muhafazakâr ve liberal parti siyasal hayatına yasama grupları olarak başlamıştır. Ancak seçme hakkının yaygınlaşmasıyla birlikte bu partiler, daha geniş bir seçmen grubuna seslenmeye zorlanmış ve seçim bölgelerinde şubeler, yerel temsilciler gibi parlamento dışında da işleyen bir mekanizma kurmuşlardır.
Parlamento dışında doğan partiler ise genellikle parlamentoda temsil edilme olanağına sahip olmayan sosyal güçlere ve sınıflara dayanırlar. İşçi sendikaları, tarım kooperatifleri, çeşitli dernekler, fikir kulüpleri, dinsel kuruluşlar çoğu zaman “dışarıdan”
kurulan partilerin çekirdeğini oluşturmuştur.10 Bu partilerin en önemlileri işçi sendikaları tarafından kurulan işçi partileridir. Diğer taraftan, sosyalist partiler ve dinî veya etnik grupları temsil eden partiler de parlamentonun dışında işlevlerini yerine getiren, toplumsal hareketler ve çıkar grupları olarak doğmuşlardır. Bunun devamında ise bu partiler, resmî seçimleri kazanma ve devlet siyasetini etkileme konusunda umutlu ve tamamen olgunlaşmış parlamenter partiler hâline gelmişlerdir. Duverger’e göre, parlamento dışında
8 Kapani, 2003, 161-162.
9 Sayarı ve Bilgin, 2015, 127.
10 Gökçe, 181,2016.
doğan partiler, diğerlerine oranla yapısal bakımdan daha merkeziyetçi, ideolojik yönden de daha tutarlı ve disiplinlidir. Bunlar genellikle, iktidarı ele geçirmek suretiyle kurulu düzeni değiştirmek isteyen sol eğilimli partilerdir.
Siyasal partilerin doğuşunu ve kökenini açıklamaya çalışan üç temel teori bulunmaktadır. Bunlardan ilki kurumsal teoridir. Kurumsal teori, siyasal partilerin ortaya çıkışını kurumsal etkenlerle açıklar.. Siyasal sistemin işleyişinde ortaya çıkan yeni kurumların, diğer kurum ve yapıların işleyişini etkileyerek, siyaseti biçimlendirdiğini varsayar.11 Duverger’e göre siyasal partilerin doğuşu 19. yüzyıl Avrupa’sında kendini gösteren iki önemli gelişmenin sonucudur. Bunlardan ilki temsili ve sorumlu hükümet ilkesinin gelişmesi, ikincisi ise oy hakkının genişletilmesidir.12 Çünkü oy hakkı genişletilip yaygınlaştırıldıkça adayların tanıtabileceği ve oyların talep edilebileceği mekanizmaların örgütlendirilmesi zorunluluğu artmıştır. Bu nedenle, partilerin doğuşu, parlamento gruplarının ve seçim komitelerinin doğuşuyla yakından ilişkilidir. Kurumsal teori 19.
yüzyıl Batı Avrupası’ndaki partilerin doğuşlarını açıklama konusunda yeterli olsa bile, günümüz koşullarına yanıt vermekte zorlanmaktadır. Özellikle 20. yüzyılın ilk yarısında otoriter ve totaliter siyasal sistemlerde ortaya çıkan partiler bu teori ile açıklanamamaktadır. Çünkü bu sistemlerdeki partilerin oluşumunda seçimlerin ve parlamentoların rolü ve etkisi oldukça azdır.
İkinci açıklama ise kriz teorisidir. Bu teori, siyasal sistemlerin geleneksel biçimlerinden modern biçimlere evrilirken karşılaştığı problemler ile sistemin işleyişini ciddi olarak zorlayan bir takım tarihsel durumların sonucu olarak siyasal partilerin ortaya çıktığını savunmaktadır. Yine bu teoriye göre ülkedeki siyasal elitlerin krizler karşısındaki tutumunun, sistemin gelecek dönemlerdeki gelişimini etkilediği ileri sürülmektedir. Bu kapsamda La Palombara ve Weiner, partilerin doğuşunu hazırlayan ve birçok ülkenin siyasal elitlerinin karşı karşıya kaldığı üç tür tarihsel kriz alanı saptamıştır. Bu krizler meşruluk krizi, bütünleşme krizi ve katılma krizidir.13
Meşruluk krizi, toplumun kimler tarafından nasıl yönetileceği konusunda ortaya çıkan bir anlaşmazlıktan doğmaktadır. Özellikle egemenlik mücadelesinin sert
11 Tosun, T. (1999). Türk Parti Sisteminde Merkez Sağ ve Merkez Solda Parçalanma. İstanbul: Boyut Kitapevi, 42.
12 Yanık, M. (2002). Parti İçi Demokrasi. (İkinci baskı). Ankara: Adalet Yayınevi,29.
13 İnaç, H., Erdoğan, S. ve Güner, Ü. (2007). Siyasal Partilerin Ortaya Çıkışını Hazırlayan Sosyo- Politik Nedenler Akademik Bakış. Sayı:13. 1-18,9-10.
geçtiği ülkelerde partilerin ortaya çıkmasında bu tür bir anlaşmazlık yatmaktadır.
Örneğin, 18. yüzyıl Fransa’sındaki partilerin doğuşu böyle bir nedene dayanmaktadır. Yine Osmanlı Devleti döneminde de İttihat Terakki Fırkası’nın ortaya çıkışı böyle bir nedene dayanmaktadır.
Bütünleşme krizi, uluslaşma sürecinde ya da ulusal bir devlet kurma girişimlerinin var olduğu durumlarda söz konusu olmaktadır. Özellikle dil, din ve ırk ayrılığından kaynaklanan sorunlardan ötürü azınlık teşkil eden grupların partileşmesi bu duruma örnek gösterilebilir. 14
Katılma krizi ise; siyasal seçkinlerin, siyasal sisteme katılma isteğindeki kişi ya da grupların bu istek ya da çabalarını onaylamadığı durumlarda kendini göstermektedir. Modern siyasal partilerden pek çoğunun bu tür bir krizden, yani siyasal sistemde etkin bir rolden yoksun bulunan grupların, sistemin işleyişinde söz sahibi olma çabalarından doğmuştur.15
Üçüncü teoris ise siyasal partilerin doğuşunu modernleşmenin bir ürünü olarak gören modernleşme teorisidir. Siyasal partiler, ekonomik ve sosyal olarak geleneksel kurumların karmaşıklaşmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Modernleşmenin, çeşitli yönleriyle siyasal partilerin doğmasına elverişli bir ortam hazırladığı öngörülür. Bu teoriyi savunanlara göre az gelişmiş ülkelerde partisiz sistemler çoğunlukta iken, gelişmiş toplumlarda siyasal partiler sistemin belirleyici örgütlenmesidir.16Sanayileşme, kentleşme, ulaşım ve haberleşmenin yaygınlaşmış olduğu, kişi başına gelirin yukarı seviyelerde olduğu modernleşmeyi gerçekleştirmiş olan ülkelerde sosyal gruplar siyasal planda örgütlenerek iktidarı talep etmektedir. Bu tür ülkelerde insanlar toplumsal koşulları kendi eylemleri ile değiştirebilecekleri fikrine sahiptir. Modernleşme, geleneksel toplumların tipik bir özelliği olan karşılıklı güvensizlik duygusunun yerine, bir güven ve işbirliği duygusunu geçirerek örgütlenme yeteneğini güçlendirmiştir.17 Bu bağlamda modernleşme bir anlamda siyasal katılmayı da kaçınılmaz olarak beraberinde getirmiş ve siyasal katılmayı gerçekleştirmek için de siyasal partiler bir ön koşul olarak ortaya çıkmıştır.
1.1.1. Siyasi partilerin örgütlenmesi
Siyasi partilerin iki ana unsuru vardır. Bunlardan birincisi insan, ikincisi ise ideolojidir. Parti bir ideolojik grup olarak algılanmakta, yani parti üyeleri arasında fikir birliği siyasal partinin zorunlu şartı olarak kabul edilmektedir. İnsan ve ideolojinin bu
14 Yanık,2002,30-32.
15 Özbudun, E. (1979). Siyasal Partiler. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları. No:440,26.
16 Yanık, 2002,31.
17 Kapani, 2003,163 -165.
hayati konumu partilerin ideolojileri ve amaçlarına yönelik olarak örgütlenmelerinde farklılaşmalara yol açmıştır. Partiler aynı iktidar amacını hedeflemekle birlikte bu hedefe ulaşma noktasında farklı teşkilatlanma yöntemlerini benimsemiştir.
Maurice Duverger, partilerin örgüt yapılarının onları tanımlamada ve anlamada parti programlarından ve üyelerinin mensup oldukları sosyal sınıflardan daha çok işe yaradığını ifade etmiştir. Özellikle kitle iletişiminin gelişme aşamasında olduğu dönemlerde örgütlenme biçimi ve yeteneği partilerin başarısında hayati bir öneme sahip olmuştur.
Çünkü bir parti örgütü, üyelerinin faaliyet alanının çerçevesini, üyeler arasındaki dayanışma seviyesini ve liderlerin etkinliği gibi birçok unsuru belirler. Bir partinin örgütü genel olarak aşağıdaki unsurlardan oluşmaktadır:
1. Parti özerkliği; örgütün diğer örgütlerden bağımsız işlev görme derecesini, toplumda sahip olduğu bağımsızlık konumunu gösterir. Özerklik, parti üyelerinin hangi kaynaklardan devşirildiğine bakılarak belirlenir. Bu bakımdan partiler, bireysel üyelikten oluşan dolaysız partiler ve kolektif üyelikten oluşan dolaylı partiler şeklinde ikiye ayrılır. Dolaylı partiler dolaysızlara göre daha özerk kabul edilmektedir. Parti özerkliğinin bir başka ölçütü ise finansman kaynaklarıdır. Başta üyelik aidatları olmak üzere çeşitli şekillerde kendi iç finansmanını sağlayan partiler bunu dışsal kaynaklardan elde edilen partilere göre daha özerk sayılmaktadırlar.
2. Örgütlenme derecesi; parti içindeki ilişkilerin biçimsel usul kuralları veya yazısız kural ve gelenekler yoluyla açık ve belirli davranış kalıplarını yaratıp yaratamamasıdır. Parti ilişkileri ne kadar kalıplaşmış, düzenlenmiş ve yapısallaşmış ise partinin, örgütlenme derecesi o kadar yüksek demektir.
3. İktidarın merkezileşme derecesi, parti içi iktidarın ne ölçüde dağılmış veya bir merkezde toplanmış olduğunu ifade eder.
4. Örgütün tutarlık derecesi; örgüt üyeleri arasındaki tutum ve davranış birliğinin var olup olmadığını ifade eder. Tutarlılık derecesi yasama tutarlığı, parti disiplini, parti içi hizipleşmeye bakılarak anlaşılabilir. Bir parti ne kadar çok yasama tutarlığına sahipse ve disiplinliyse ve ne kadar az hiziplere sahipse, o derece bir örgüt tutarlılığına sahiptir.
5. Örgütün katılma anlayışı; üyelerin parti faaliyetlerine katılımının niteliğini ifade eder. Bu, bir bakıma iktidarın merkezileşme derecesinin öbür yüzüdür. Parti içi iktidar ne ölçüde merkezi değilse, katılım o ölçüde yaygındır veya parti faaliyetlerine katılım ne kadar sınırlı ise, parti içi iktidar o kadar merkezileşmiştir.18
18 Sarıbay,2001,18-19.
Siyasal partilerin örgütlenme biçimlerini üyelik türleri, merkeziyetçilik oranı, üyelerin dayandığı sosyal sınıf gibi kriterler perspektifinde Siyasal Partiler kitabında inceleyen Maurice Duverger, dört tip parti örgütlenmesinden söz eder: Komite, Ocak, Hücre ve Milis tipi örgütlenmeler.
a) Komite Partileri: Sınırlı üyelere sahiptir. Kapalı, propagandaya önem vermeyen, her isteyenin giremediği, seçilerek alınan çok az sayıda üyesi olan, bunun yanında gücünü üyelerin niteliğinden alan bir gruptur. Komiteler, genel merkezlere gevşek bir bağla irtibatlı olup, en yoğun faaliyet dönemleri seçimlerde olmaktadır.
b) Ocak Partileri: Kısmen bağımsız hareket eder. Komite partilerine göre, ocak partileri daha çok merkeziyetçidir. Ocak, üyelere açıktır. Kitlelere hitap edebilecek bir yapılanmayı öngörmektedir. Üyelerin niceliği önemlidir. Çok üye amacı güdüldüğünden gelişmiş bir iç örgütleri vardır. Sosyalistlerin icadı kabul edilir.
c) Hücre Partileri: Üye grubunun dayandığı temel ve üyelerin sayısı en önemli özelliğidir. Çünkü hücrenin temeli meslekidir. Aynı işyerinde çalışan çok sınırlı en az üç kişiden oluşan hücreler mevcuttur. Fabrika, atölye, devlet daireleri, bürolar ve dükkânlar hücreler için idealize edilmiştir.
d) Milis Partileri: Seçim ve parlamento faaliyetlerinden kopma eğiliminde ki bu örgütlenme biçimi, askeri esaslara dayalı ve disipline bir örgütlenmeye sahiptir.19
1.1.2. Siyasi partilerin sınıflandırılması
Siyasi partiler üzerine 20. yüzyılda yapılan çalışmalar, partilerin sınıflandırılması açısından oldukça çeşitli tanımlamaları beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede siyasi parti tipolojilerinin tasnifleri; üyelik sistemi, partinin yapısı, karar alma süreçleri, benimsenen politika ve programlar, seçim çalışmaları gibi çeşitli faktörler üzerinden anlaşılmaya ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda siyasi partilerin tipolojilerine yönelik ilk tasnif Duverger tarafından yapılmıştır. Daha sonraki süreçte değişen ve gelişen siyasal ve toplumsal olaylar karşısında bu ilk tasnif Neumann, Kirchheimer, Katz ve Mair gibi düşünürler tarafından geliştirilmiştir.
1.1.2.1. Maurice Duverger’ın sınıflandırması
Duverger’e göre tarihte ilk ortaya çıkan parti örgütlenmesi kadro partileridir. Kadro partileri parlamentolarda ve yerel meclislerde olgunlaşmış ve dar bir elitler kadrosu
19 Duverger, M. (1974). Siyasi Partiler. (Çev. E. Özbudun). Ankara: Bilgi Yayınları, 36-38.
önderliğinde idare edilmiştir. Bu partiler yerelde bölgenin ileri gelenleri etrafında örgütlenmiş ve esas olarak sadece seçim dönemlerinde aktif olmuştur. Bu açıdan 19.
yüzyılda Avrupa’da kurulan liberal ve muhafazakâr partiler kadro partilerinin öncüleri olarak değerlendirilebilir. 20. yüzyıla gelindiğinde ise Avrupa demokrasilerinde kitle partileri ortaya çıkmaya başlamıştır. Kitle partileri, kadro partilerinin aksine, çoğunlukla parlamento dışında oluşmuştur. Bu partilerin çok sayıda üyesi ve güçlü bir taban örgütlenmeleri vardır. Bu partiler, büyük ölçüde siyasi süreçlerden dışlanmış belirli bir toplumsal sınıfı temsil etmek üzere kurulmuştur.20
1. Kadro Partileri: Batı demokrasilerinde iktidar yarışında ilk ortaya çıkan partilerdir. Üye sayılarını artırmak için çaba göstermezler ve siyasal yelpazenin sağ kanadında yer alırlar. Bu partiler için önemli olan nicelik değil, niteliktir. Seçim çevrelerinde etki ve servet sahibi olan, isim yapmış kişileri bir araya getirerek seçim yarışını sürdürürler. Buradaki diğer bir amaç ise, bu kişilerden yararlanarak parti adaylarına parasal destek ve oy sağlamaktır. Çevrenin ileri gelenlerinden oluşan yerel komitelerin başlıca görevi seçimlere hazırlamak ve kampanyayı yürütmektir. Bu yapılar seçim zamanı dışında pek faaliyet göstermez; etkinlikleri yalnız seçimlerle sınırlı tutulur. 21
2. Kitle Partileri: Duverger’e göre genel oyun kabulü, hemen her bölgede sosyalist partilerin gelişimine ve dolayısıyla kitlelerin siyasal sistemde aktif rol oynamalarına sebep olmuştur. Sosyalist partiler kadro partilerinin tersine parti üyelerini arttırmak ve seçmen desteğine sahip olmak amacı gütmektedirler. Bu sebepten ötürü kitle partileri adını alan bu örgütlenmeler, parti üyeliklerini arttırmaya yönelik faaliyetleriyle kadro partilerinden ayrılırlar.22 Üye sayısındaki artıştan ziyade, üyelerin parti için gerçekleştirdikleri katkının önemi olması, kitle partilerinin disiplinli ve tutarlı bir yapıya sahip olmalarına sebep olmuştur.23
Duverger’in bu tasnifi sağ-sol, burjuva partileri-işçi partileri, ayrımına paraleldir.
Buna göre özellikle Batı Avrupa’da sağ partiler, kadro partisi olma özelliği göstermekte iken, sol partiler kitle partileri olarak faaliyet göstermişlerdir.
1.1.2.2. Sigmund Neumann’ın sınıflandırması
Siyasi parti tipolojileri arasında en bilinen tasniflerden biri de Sigmund Neumann’ın
“bireysel temsil partileri” ve “sosyal bütünleşme partileri” ayrımıdır. Neumann, gerçekleştirdiği tasnifte, bireysel temsil partilerini dar ve sınırlı bir siyasal katılım
20 Sayarı ve Bilgin, 2015,131.
21 Kapani,2003,185.
22 Çam,2005, 440-441.
23 Duverger,1974,110.
ortamında faaliyet gösteren kuruluşlar olarak nitelendirmektedir. Diğer taraftan sosyal bütünleşme partilerini ise tıpkı Duverger’de olduğu gibi genel oy hakkının gelişmesi ile birlikte ortaya çıkan yeni yapılar olarak tanımlamaktadır.24
Bireysel temsil partileri, dar ve sınırlı bir siyasal katılma ortamında işleyen kuruluşlardır. Parti sadece seçim zamanlarında faaliyettedir. Bu partilerin örgüt yapısı gevşektir ve seçim dönemleri dışında genellikle pasiftir. Partinin başlıca fonksiyonu aday göstermektir. Bu yüzden de adaylar seçildikleri zaman siyasal açıdan geniş bir hareket alanına sahiptir. Adayların sorumlulukları sadece kendilerine ve seçmenlerine karşıdır.
Başka bir ifadeyle bu partiler, disiplin ve ideoloji yönünden zayıf ve esnektirler.
Üyelerinden aktif bir katılma beklemedikleri gibi, onların davranışlarını kontrol altına alma yolunda bir çaba da göstermezler. Günümüzde bireysel temsil partisi tanımına en çok uyan partiler ABD’deki Cumhuriyetçi ve Demokrat Partilerdir. Gevşek bir örgütlenmeye dayanan ve siyasal ideolojileri yönünden pragmatik bir nitelik taşıyan bu partilerden seçilen temsilciler, mecliste oylarını kullanırken geniş bir özgürlüğe sahiptir.25
Sosyal bütünleşme partileri ise kitle hareketlerinin ve siyasal katılmanın genişlemesi sonucunda ortaya çıkan yeni tip partilerdir. Bunlar, bir önceki parti yapılarından farklı olarak sadece siyasal iktidarı ele geçirmek amacıyla seçimden seçime faaliyet gösteren mekanizmalar değildir. Bütünleşme partileri, üyelerini ideolojik ve örgütsel olarak tek bir çatı altında toplayan, üyeleriyle sürekli bir etkileşimi canlı tutan ve üyelerinin sosyal hayatlarıyla da yakından ilgilenen topluluklardır. Bu siyasal topluluk, hızlı endüstrileşme ve kentleşme süreci sonunda kendi ortamlarından koparak büyük merkezlerde kümelenip yalnızlaşan ve yabancılaşan kitleleri toplumla yeniden birleştirme ve bütünleştirme amacını taşırlar. Bu yüzden de bütünleşme partilerde oy desteği belirli bir sosyal sınıf tabanına dayanır.26
1.1.2.3. Otto Kirchheimer ve hepsini yakala partileri (catch-all party)
Kadro partilerinin genel oy ilkesinin kabulünden önce ortaya çıkan partiler olması, bu partilerin, kitle partileri karşısında güçsüz kalmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda kitle partileri, siyasal sistemle olan ilişkileri bakımından Duverger tarafından “geleceğin
24 Kapani,2003,172.
25 Erdoğan, M.(2004). Anayasal Demokrasi.(Altıncı baskı). Ankara: Siyasal Kitapevi,301.
26 Özbudun, 1979,73-77.
partileri” olarak tarif edilmiştir. Ancak Kirchheimer değişen ve gelişen toplumsal ve siyasal yapı karşısında yeni bir parti tipi tanımlamıştır. Bu parti tipinin ortaya çıkışında ise üç sosyo-ekonomik olayın önemine vurgu yapmıştır; 1) 1950’lerde sosyal bağlardaki başlayan zayıflama, 2) sosyal devlet ve ekonomik kalkınmanın siyasetin temel belirleyicisi olması, 3) medyanın gelişmesiyle parti liderlerinin aktif partizanlardan ziyade sadık seçmenlere ihtiyaç duyması.27
Siyasal sistemdeki bu dönüşümler geçmişin kadro ve kitle partilerinden farklı olarak siyasi partilerin dinamik koşullara uyum sağlamaları zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Bunun sonucu olarak da ülkedeki seçmenlerin tamamına hitap ederek toplumun tüm kesimlerinden oy alacak ve böylece kendini iktidara taşıyacak (catch-all) partiler ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede toplayıcı partinin, sınıf çizgilerini aşarak mümkün olduğu kadar geniş bir seçmen kitlesine hitap etmeye çalışan, ideolojik eğilimi bakımından yumuşak ve pragmatik yönü ağır basan bir parti tipi olduğunu söylemek mümkündür.28 Kirchheimer toplayıcı partiye örnek olarak Almanya'daki Hristiyan Demokrat Birliğini kastetmiş olsa da, toplayıcı parti sınıflandırmasına ABD’deki Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti de yaklaşmaktadır.. Yine eskinin birçok kitle partisi de kendini bu yönde geliştirmiştir. Alman Sosyal Demokratlar ve İngiltere'deki İşçi Partisi gibi modern anlamda yeniden ideolojileşmiş olan sosyalist partiler süreç içinde hepsini yakala partilerinin özelliklerini yansıtmaya başlamıştır. Bu partiler, sadece tek bir sosyal sınıfa ya da sosyal bölüme sırtını dayamaktansa, geniş kapsamlı koalisyonlar kurmak ve parti üyelerinin bireysel rolünü azaltmak bakımından klasik kitle partisi modelinden ayrılmışlardır.
1.1.2.4. Yeni teoriler ve sınıflandırmalar
Süreç içinde Kirchheimer’in toplayıcı parti tipinin olgusal alanda tüm gerçeği yansıtmadığını ve bu görüşün doğrulanabilir bir görüş olmadığını ileri süren çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır. Bunların başında ise toplayıcı partilerin gelişimsel bir model içerisinde zaman içinde yerini yeni bir parti tipi olan kartel partilerine bıraktığını öne süren Katz ve Mair’in görüşleri gelmektedir. 1995 yılında yayınlanan “Değişen Parti Örgütlenmesi Modelleri ve Parti Demokrasisi: Kartel Partinin Yükselişi” (Changing Models of Party Organization and Party Democracy: The Emergence of the Cartel Party)
27 Gökçe,2016,185.
28 Süer, S. S. (2011) “Catch-All” Siyasi Partiler. Türkiye Barolar Birliği Dergisi. Sayı: 96. 49-90, 63-64.
isimli makalelerinde partilerin sivil toplum ve devletle olan ilişkileri bağlamında gelişim yönünün gittikçe devlete doğru kaydığını iddia eden yazarlara göre, kartel partileri toplayıcı partilerden sonra yine aynı gelişimsel süreç içerisinde ortaya çıkmıştır. Bunlar, toplayıcı partilerden farklı olarak devlet yardımlarından yararlanan ve profesyonel bir yapı kuran partilerdir. Bu açıdan kartel partilerin belirleyici özelliği, birbirleriyle seçmen kitleleri üzerinden rekabet etmek yerine, diğer partilerle güç paylaşımına giderek devlet nimetlerine erişimi garanti altına alan siyasi kuruluşlar olmalarıdır. Bu yüzden de toplayıcı partilerin aksine, kartel partileri, sivil toplum ve devlet arasında bir tür aracılık işlevi görmekten ziyade, devletin temsilcileri haline gelmiş partilerdir. 29
Şekil 1.1. Partilerin Devlet ve Sivil Toplum Arasındaki Bölünmesi
Kaynak: Katz, R.S and Mair, P. (1995). Changing Models of Party Organization and Party Democracy: The Emergence of The Cartel Party. Party Politics. Sayı:1. No:1. 5-28, 13.
Artan iletişim ağları ve gelişen teknoloji, partileri giderek birbirine daha fazla benzeyen bir seçmen kitlesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu durumda beraberinde, partilerin politikaları, stilleri ve seçim kampanyalarını önceki dönemlere göre birbirine yaklaştırmıştır. Yazarlar, siyasal partilerin, yukarıda ifade edilen değişimler sonucunda toplumsal desteklerini kaybetmelerinden dolayı mali olarak üyelerinden sağladıkları gelire değil devletten aldıkları gelire bağımlı hâle geldiklerini ve bu nedenle Şekil-1.1’de görüldüğü üzere sivil toplumun temsilcileri olmaktan ziyade, devletin temsilcilerine dönüştüklerini ileri sürmüşlerdir.30
Öte yandan yazarlar, partilerin örgüt yapılarına şekil veren bu düzenlemeler karşısında pasif olmadıklarını, bu düzenlemelerin de yine siyasal partiler tarafından belirlendiğini ve bu düzenlemelerin belirlenmesinde partiler arası rekabet yerine işbirliği olması gerektiğini söylemektedirler. Çünkü seçimlerde kaybetmek veya kazanmanın
29 Katz, R.S and Mair, P. (1995). Changing Models of Party Organization and Party Democracy: The Emergence of The Cartel Party. Party Politics. Sayı:1. No:1. 5-28, 16-18.
30 Katz, R.S and Mair, P. (1995).19.
Sivil Toplum
Devlet Partiler
bedelinin geçmişe göre azaldığı bu çağda partiler varlıkları sürdürebilmek için rakipleriyle işbirliği yapmak yoluna gitmeli ve devlet kaynaklarını kendi aralarında bölüşmeyi rekabete üstün tutabilmelidirler. Yazarlara göre var olan kartel partileri devlet kaynaklarını kendi müşterilerine dağıttıkça ve siyasal talepleri görmezden geldikçe toplumsal tabanlarından daha fazla kopmaktadır. Ancak diğer taraftan bu partiler özellikle seçim sistemi, sandığa erişim, devletin medya kanallarının ayrıcalıklı kullanımı veya hazine yardımları gibi araçlarla kartel dışında kalan diğer partilerin yükselişini engelleme imkanına sahip olduğu için iktidarlarını da kaybetmemektedirler. Bu durum ise siyasal partileri toplumla arasında boşluklar olan örgütlenmelere dönüştürmektedir. Popülist partilerin yükselişini ele alan Bottom’a göre kartel partilerle toplum arasında genişleyen bu boşluk popülist partilerin kendilerini halkın gerçek temsilcileri olarak tanıtabilecekleri verimli bir alan açmaktadır.
Yine Abedi’nin çalışmalarına göre de siyasal alan kartelleştikçe sistem karşıtı partiler daha fazla şansa sahip olmaktadır.31
Çizelge 1.1. Örgüt Yapısına Göre Siyasi Partiler
Kadro partisi Kitle partisi Herkesi-kapsayan parti Kartel partisi Dönemi 19. yüzyıl 1880-1950 1950’den günümüze 1990’lardan
günümüze
Kökenleri Parlamento
içinde Parlamento dışında Kitle partisinin içinde ortaya çıkmıştır
Siyasi partiler ile devlet aygıtlarının iç içe geçmesiyle ortaya çıkmıştır
Seçmen kitlesi
Geleneksel seçmenler ve üst sınıflarla sınırlıdır.
Belirli toplumsal, etnik veya dini gruplar
Geniş kesimler, her türlü seçmenin desteğini almaya çalışır
Belirli bir toplumsal gruba hitap etmez
Rekabet düzeyi
Çok sınırlı ve
kişisel rekabet Kutuplaşmış ve ideolojik rekabet
Merkeze yerleşmeye
yönelik rekabet Partiler arası
“yüzeysel” rekabet
Üyelik Yok veya çok az Geniş, üye kartı taşımak ve aidat ödemek önemli
Üyelik giderek önemsizleşiyor
Üyelik siyasal mevkiler için aday havuzu işlevi görür Gelir
kaynağı Kişisel gelir Üye aidatları Çıkar grupları ve devlet
desteği Devlet desteği
Kaynak: Sayarı, S. ve Bilgin, H.D.(2015). Karşılaştırmalı Siyaset. (Üçüncü baskı). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 133.
31 Akıllı, H. S.(2012). Milletvekili Genel Seçimi Öncesinde Siyasi Parti Tüzüklerinin Üye Stratejileri Bağlamında Analizi. NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Sayı: 1. 159-179,163.
Çizelge1.1’de görüldüğü gibi siyasal partiler tarihsel süreç içerisinde farklı şekillerde toplumsal taleplere karşılık verebilmek için örgütlenme ve politika üretme açısından farklılaşmıştır. Ancak bu değişim ve dönüşüm bu çizelgeyle de sınırlı değildir. Özellikle son dönemde siyasetin kurumsallaşması ve teknolojik gelişimler yeni tür parti tiplerini ortaya çıkarmıştır. Bunlardan en dikkat çekenleri ise seçim partileri-profesyonel partiler ve medya partileridir.
Seçim partileri-profesyonel partiler: Michel'in oligarşinin demir yasası yaklaşımından hareketle, modern partilerin, son derecede merkezileşmiş ve teknik beceri gerektiren parti faaliyetlerini ve seçim kampanyalarını yöneten, siyaseti profesyonel kariyer haline getirmiş kişiler tarafından ele geçirildiği ileri sürülmektedir. Eskiden siyaset, siyasetle olan bağını hukuk, eğitim ve kamu hizmetinin diğer alanlarındaki sıradan işleriyle bir arada yürüten veya ticaret ya da meslek hayatından siyasete atılan insanlar için daha amatör bir uğraştı. Ancak artık parlamentolar, bütün hayatları boyunca siyaset dışında hiçbir işle uğraşmayan siyaseti profesyonel kariyer haline getirmiş kişiler eliyle yürütülmektedir.32
Medya partileri: Kitle iletişim araçlarının ve bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşması, parti liderlerinin seçmenlerle doğrudan iletişim kurmasını mümkün kılmıştır. Bu durum ise kitlesel üyeliklere, hantal örgütlere ve kitle mitinglerine olan ihtiyacı azaltmış ve partileri teknolojik kampanyalara yöneltmiştir. Medya partilerinin toplumda derin kökler salmasına ya da sağlam bir ideolojiye veyahut güçlü bir parti teşkilatına ihtiyaç yoktur.33
1.2. Parti sistemleri
Siyasi partiler, sadece ortaya koydukları fonksiyonların çeşitliliği (temsil etme, uzman yetiştirme, çıkarların bir araya getirilmesi vb.) açısından değil, aynı zamanda partilerin birbirleri arasındaki ilişkileri ve siyasi sistemin yapısı açısından da incelenmektedir. Bu kapsamda oluşan partiler arası ve parti içi ilişkiler ağına parti sistemi denmektedir. Farklı parti sistemlerini birbirinden ayırt etme noktasındaki ilk çalışma iktidar için birbiriyle yarışan partilerin sayısını kullanarak yapan Duverger’e göre “tek partili”, “iki partili” ve “çok partili” parti sistemleri vardır. Çizelge 1.2.’de görüldüğü üzere Sartori’ye göre durum bu kadar basit değildir, çünkü iktidar için birbirleriyle yarışan partilerin sayısı kadar, seçimdeki ve yasamadaki güçlerine yansıyan göreceli büyüklükleri de önemlidir. Burada asıl önemli olan hükümeti oluşturmayla ilgili olarak partiler arasındaki ilişkinin niteliğidir. Sistem içindeki partilerin iktidarı elde etme
32 Newton, K. and Deth, W. Van J. (2014). Karşılaştırmalı Siyasetin Temelleri. (Çev. E. Saraçoğlu). Ankara:
Phoenix Yayınevi, 270.
33 Newton, K. and Deth, W. Van J, 2014, 270-271.
veya en azından iktidara ortak olma şansını taşıyıp taşımadığı asıl önemli noktadır. Sartori parti sayılarının yanı sıra incelemesinde partilerin gerçekten sistem içinde etkin olup olmadığını da sorgulamaktadır. 34
Parti sistemleriyle ilgili diğer bir konuda seçim sistemlerinin etkisiyle ilgilidir. Buna göre bazı seçim sistemleri iki partili bir yapıya sebep olurken diğer bazı seçim sistemleri çok partili bir yapıyı zorunlu kılmaktadır.Seçim sistemlerinin parti sistemleri üzerindeki etkisini ilk ele alan ve bu etkiyi "sosyolojik kanun" şeklinde takdim eden Duverger'ye göre, seçim sisteminin genel etkisi, üç şekilde formüle edilebilir: 1)Nispi temsil sistemi sert ve istikrarlı partilerden kurulu birçok parti sistemini; 2)iki turlu çoğunluk usulü ise yumuşak ve nispeten istikrarlı partilerden oluşan birçok parti sistemini; 3)tek turlu basit çoğunluk sistemi, iktidarın büyük bağımsız partiler arasında el değiştirdiği bir iki parti sistemini teşvik eder. Ancak Duverger'ye göre, bu genel önermeler, sadece temel eğilimleri belirtmektedir ve seçim sisteminin parti sistemleri üzerindeki bütün etkisini göstermekten uzaktır.35 Sartori ise bu ilişkiyi (seçim sistemi- parti sistemi) iki yönlü bir ilişki içinde ele alır; seçmene etkisi ve parti sayılarına etkisi. Buna göre Sartori seçim sisteminin hem seçmeni hem de parti sayılarını etkilediğini kabul eder. Ancak bu iki ilişki bağlamında parti sistemlerine seçim sisteminin etkisini “azaltıcı etki olarak” tanımlamaktadır.
Bu teoriye göre seçim sistemlerinin parti sayısını arttırıcı bir özelliği yoktur ama azaltıcı bir etkiye sahiptir.36
Çizelge 1.2. Parti Sistemleri Sınıflandırması
Sınıflandırma Kıstası Parti Sistemleri Kategorileri Duverger’in sınıflandırması Mutlak parti sayısı Tek partili
İki partili
Çok partili
Sartori’nin sınıflandırması İlgili parti sayısı (koalisyon-pazarlık
potansiyeli ve kutuplaşma düzeyi) Tek partili
o Gerçek tek partili o Hegemonik parti o Hakim parti
İki partili
Çok partili
o Sınırlı çoğulcu o Aşırı çoğulcu o Atomlaşmış parti
Kaynak: Sayarı, S. ve Bilgin, H.D.(2015). Karşılaştırmalı Siyaset. (Üçüncü baskı). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 137.
34 Sartori, G. (2005). Parties and Party Systems: A Framework for Analysis. England: ECPR Press.(Eserin orjinali 1976’da yayımlanmıştır).39-55.
35 Sarıbay,2001,30-31.
36 Sartori, 1997, 49-50
1.2.1. Tek parti sistemi
Tek bir partinin diğer bütün partileri dışlayarak iktidarı tekelinde bulundurduğu (politik ya da anayasal araçlar yoluyla) siyasi sistemler tek parti sistemleridir. Bu partiler, kendilerini iktidardan edici bir mekanizma (isyan ya da devrim) olmaksızın etkin bir şekilde hükümeti kontrol etmekte ve devlet mekanizmasıyla değişmez bir ilişki kurmaktadır. Bu durum, bu tip devletlerin “tek parti devletleri” olarak sınıflandırılmasına ve sistemin parti-devletine dönüşmesine neden olur.37 Tek parti sistemleri ile sadece tek bir partinin olduğu siyasal sistemlerle karşılaşmamaktayız, görünüşte sistem içinde yarışan pek çok partinin olduğu ülkelerde de tek parti sistemiyle karşılaşabilmekteyiz. Bu açıdan tek parti sistemleri de kendi içerisinde alt kollara ayrılmaktadır.
1. Gerçek tek parti sistemi: Bu sistemde hukuken ve fiilen sadece bir parti vardır.
Onun dışında başka partilerin kurulması ve faaliyeti kesinlikle yasaktır. Bu sistem tam anlamıyla tekelcidir, iktidar üzerinde her türlü rekabeti, yarışmayı ve paylaşmayı reddeder.
a. Totaliter tek parti sistemi: Kapsayıcı bir ideolojiye ve evreni bütünüyle açıklama iddiasında olan sistemli bir dünya görüşüne dayanır. Parti de bu temel ideolojinin gereklerine uygun yeni bir toplum modeli yaratma amacındadır. Bu amaçla toplum hayatını tümüyle kontrol altında bulundurur ve her türlü ekonomik, sosyal ve siyasal faaliyetlere müdahale eder ve bunlara yön verir. Komünist ve faşist tek parti rejimler bu sistemin tipik örnekleridir.
b. Otoriter tek parti sistemi: Katı ve kapsayıcı bir ideolojiye dayanmazlar.
Bunlar daha çok milli bütünleşmeyi sağlama, ekonomik kalkınmayı ve siyasal modernleşmeyi gerçekleştirme gibi belirli hedeflere yönelmişlerdir.
Partinin kontrolü toplumun yaşam alanına yayılmaz. Partinin içyapısı da totaliter tiplere kıyasla daha esnektir. Türkiye’deki Cumhuriyet Halk Partisinin tek parti dönemi bu sisteme örnek olarak gösterilebilir.
2. Karmaşık tek parti sistemleri: Görünüşte çok partili düzen vardır, ancak partilerden biri diğerleri üzerinde üstünlük sağladığı için aslında tek partili ya da ona benzeyen bir sistem söz konusudur. Bu parti hakim parti olabileceği gibi hegemonyacı bir parti de olabilir.38
Tek parti sistemlerinde olduğu gibi birden fazla partinin olduğu sistemlerde ortaya çıkan bir durum da “hegemonyacı parti” sistemidir. Bu durum esas itibarıyla fiili bir tek
37 Akartürk, E. A. (2010). Parlamenter Rejim Uygulamaları ve Parti Sistemleri. (Birinci baskı). İstanbul:
Yeditepe Üniversitesi Yayınları, 85-86.
38 Sarıbay,2001, 28.
parti iktidarını ifade eder. Sistem içinde birden fazla parti olmasına rağmen bu partiler uydu partiler niteliğindedir. Bu yüzden de ne partiler arası gerçek bir yarışma ne de iktidarın el değişmesi söz konusudur. Bu sistem de kendi içinde iki gruba ayrılmaktadır;
ideolojik-hegemonyacı ve pragmatik-hegemonyacı parti. Sarıbay, 1980 öncesi Polonya’yı birinci duruma, devrim dönemi Meksika’sını ise ikinci türe örnek göstermektedir.39
“Hâkim parti” ise hegemonyacı partiden farklı, demokratik ve çoğulcu bir siyasal sistemde partilerden birinin, diğerlerine oranla çok daha güçlü olması durumunu ifade etmektedir. Burada sistem içinde diğer partiler uydu parti değildir ancak uzun bir süre tek başına iktidar tek bir partinin olması ikinci partinin (veya diğer partilerin) iktidara gelme konusunda umutlarını kırmakta ve iktidar uzak bir hedef olarak durmaktadır.40 Hâkim partinin örnekleri olarak, Hindistan’da Kongre Partisi, Japonya’da Liberal-Demokratik Parti, Meksika’da Devrimci Kurumlar Partisi, Norveç’te İşçi Partisi gösterilebilir. Ancak bütün bu örneklerde hâkim-partiler, uzun bir iktidar döneminin sonunda, serbest seçimlerle iktidarı kaybetmişlerdir. Dolayısıyla sistem özünde çoğulcu ve yarışmacı bir nitelik taşımaktadır. Bu yüzden de bir çok ortak özelliğe sahip olsalar da, hakim parti sistemleri tek-partili sistemlerle karıştırılmamalıdır. Hakim partili bir sistem, çok sayıda partinin düzenli aralıklarla ve halkın katılımıyla yapılan seçimlerde iktidar için birbiriyle yarışması açısından rekabete dayalı bir ortamı desteklemektedir.
1.2.2. İki parti sistemi
Bir ülkede ikiden fazla parti mevcut olmakla birlikte, iktidar yarışması esas itibariyle iki büyük parti arasında gerçekleşiyor ve küçük partiler iktidara ağırlıklarını koyamıyorsa o ülkede iki parti sisteminin varlığından söz edilebilir. Bu sistemin belirgin olarak yürürlükte bulunduğu ülkelerde seçimlerde kullanılan oyların yüzde 90’ından fazlasının iki ana parti arasında paylaşıldığı görülmektedir. Sistemin karakteristik özelliği büyük partilerden birinin parlamentoda mutlak çoğunluğu sağlayarak koalisyona gitmek zorunda kalmaksızın tek başına hükümet kurmasıdır. İki parti sistemi iki ana eğilim arasında seçmeni bir tercihte bulunmaya iten ve üçüncü partilerin önemli bir başarı sağlamasını engelleyen sistemlerdir. Çünkü seçmen üçüncü partilere verilecek oyun iktidar
39 Sarıbay,2001, 28-29.
40 Duverger,1974, 277
ve muhalefet olma ihtimalini düşük gördüğünden oyunun boşa gitmesini istemez ve tercihini iki büyük parti arasında yapar.41
Her ne kadar iki parti sisteminde kazanan parti her şeyi elde etse de iki parti sisteminde muhalefetin varlığı, tek parti sistemiyle kıyaslandığında resmi organların tek taraflılığını azaltır. Çünkü bir muhalefet partisinin mevcudiyeti, parlamento görüşmelerini bir ritüelden çıkartarak, yürütme gücünün faaliyetlerinin tartışıldığı bir alana dönüştürmektedir. Görüşmelerin neticesi hukuken iktidarı zorlamasa da siyaseten iktidarı zorlayacaktır. 42 Bu sistemin tipik örnekleri İngiltere ve ABD’dir. Her iki ülkede birçok küçük parti mevcut olmakla beraber, iktidar yarışı Amerika’da Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, İngiltere’de de Muhafazakâr Parti ile İşçi Partisi arasında gerçekleşmektedir. Genel olarak iki parti sisteminin özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz;
(a) Gerçek anlamda sadece iki parti parlamentoda çoğunluk için mücadele edebilecek güce sahiptir,
(b) İki büyük partiden ancak birisi, parlamentoda tek başına hükümet kurmaya yetecek bir çoğunluk kazanır,
(c) İktidarın iki parti arasında el değiştirme olasılığı yüksektir.
İki parti sistemi içinde büyük partilerden birinin hükümeti tek başına kuracak sandalyeye sahip olduğu, diğer partinin ise tek başına muhalefet görevini üstlendiği sistemlerde “saf iki parti” sistemleriyle karşılaşmaktayız. Bu sistemin en iyi işlediği ülkelerin başında ABD ve İngiltere gelmektedir. Özellikle İngiltere’de uygulanan Westminster modeli iki parti sisteminin önemli bir prototipini sunmaktadır. Buradaki modelde muhalefet daha ılımlıdır ve iki parti arasında yüzen oyları hedeflemektedir.43 Yine ABD’de iki büyük parti arasında ciddi ideolojik ayrılıklar bulunmamaktadır. Ancak İngiltere ve ABD parti sistemleri benzer görülmekle birlikte siyasal partilerin yapıları arasında ciddi farklılıklar mevcuttur.
41 Akartürk,2010,91-92.
42 Duverger, M. (1962), Partiler ve Siyasi Rejimler. (Çev. E. Özbudun). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. Cilt 19. Sayı 1-4. 95-171,140.
43 Akartürk,2010, 95-96.
Parlamentoda iki ana parti arasındaki sandalye farkı az ve bu partilerden birinin hükümet kurabilmek için üçüncü bir partinin desteğine ihtiyaç duyduğu durumlarda saf iki parti sisteminden uzaklaşılır. Bu durumda karşımıza “destekli iki parti sistemi” veya “iki buçuk parti sistemi” çıkmaktadır. Destekli iki parti sistemi, iki büyük parti dışında bir üçüncü partinin hükümetin kuruluşunda rol oynadığı dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Bu partiler aldıkları görece az oy oranına rağmen hükümetin kurulmasında önemli bir pozisyon elde edebilmekte ve aldığı oyun daha fazlasını kazanabilmektedir (hükümet içinde elde ettiği bakanlık sayısı veya diğer kamu imkanları gibi). Destekli iki parti sisteminin uygulandığı başlıca ülkeler arasında Almanya ve Belçika vardır. Özellikle Almanya’da 1950’den beri hükümetler bu şekilde kurulmaktadır ( bazı dönemler iki büyük parti de bir araya gelip büyük koalisyon oluşturmaktadır).44
Genel olarak iki parti sisteminin iyi işleyebilmesi partilerin siyasal sistem üzerinde tam bir uzlaşmaya sahip olması ve temel konularda asgari müşterek içinde olmalarıyla yakından ilişkilidir. Bu sistem ister istemez partilere katı ideolojik tutumlardan uzaklaşmaya ve ılımlı bir politika izlemeye doğru itmektedir. Çünkü büyük partilerden her biri seçimleri kazanabilmek için kendi seçmenleri dışında ortada bulunan bağımsız seçmenlerin oylarına da muhtaçtır. İki parti sisteminde çok parti sistemlerinde görülen değişen çoğunluklar ve çözülen koalisyonlar sonucunda ortaya çıkan hükümet krizleri yaşanmaz ve istikrarlı hükümetler sağlanır. Bu sistemde seçmenler oylarının karşısında iktidarın ve muhalefetin siyasal sorumlulukları açık ve kesin olarak görür ve iktidar ve muhalefet bu sorumluluklarını bir sonraki seçime kadar üstlenmek zorundadır.
1.2.3. Çok parti sistemi
İkiden fazla partinin siyasal yarış içinde birbirlerini çok yakından izledikleri ve iktidarı etkileme gücüne sahip oldukları sistemler çok partili sistemlerdir. Güçleri birbirine yakın birçok partinin bir arada bulunduğu bu sistemler, çeşitli görüşlerin temsiline olanak vermektedir. Bu yüzden, çoğu zaman hükümet kurmada güçlüklerle karşılaşılır ve ortak hükümet kurma yoluna gidilir. Genellikle nisbi temsil seçim sisteminin uygulandığı ülkelerde gözlemlenen çok parti sistemi, yasamada ve yürütmede çok sesliliğe sebep olmaktadır. Ancak tek başına bu çeşitliliği seçim sistemiyle açıklamak mümkün değildir.
Özellikle toplumsal tabanın farklı ideolojiler ve çatışmalar etrafında parçalandığı ülkelerde
44 Akartürk,2010, 92-93.