• Sonuç bulunamadı

ELE T R

2.2. NESNEL-B L MSEL ELE T R ANLAYI I VE TEMS LC LER

2.2.5. VEDAT GÜNYOL

Türk aydınlanmacılı ının öncülerinden olan Vedat Günyol (1911-2004), insancı söylemi, bilim ve aklın kılavuzlu unda somutla tırmaya çalı ır. Yazdıklarıyla bir yol gösterici, bir ö retmendir o. Kimi zaman öznel bir anlayı la yargılarda bulunsa da, nesnel ele tirimizin ilk temsilcilerindendir. Günyol, ele tirilerinde yapıtı öncelerken bulgularını, yargılarını, vargılarını kendi dünya görü ünün süzgecinden geçirerek yazıya döker.

Vedat Günyol, kar ımıza daha çok hikâye ve roman ele tirileriyle çıkar. Yazdı ı ele tirilerde nesnelli i elden bırakmamaya çalı an Günyol, yazarın dünya görü ü ve bunun sanatına yansıması, biçimde ve içerikte yaptı ı yenilikler; kurgudaki sa lamlık ve roman tekni i, ele aldı ı konuları ve ki iler, dili ve biçemi, kaynakları, kullandı ı biçimler, etkilendi i yazarlar üzerinde önemle durur. Günyol, bir yazarı yalnızca ele aldı ı yapıtı özelinde de erlendirmez. De erlendirme yaparken o yazarın di er yapıtlarını da dikkate alır, bu yapıtlarla de erlendirdi i yapıt arasında ili ki kurar. Günyol’un eser ele tirisinde yaptı ı bir ba ka i ise, ele aldı ı yazarı ba ka yazarlarla kar ıla tırmaktır. Bunları yazarın geli im çizgisini ortaya koymak için yapan Günyol, ele tirilerinde çözümleyici, yorumlayıcı bir dil kullanır. Sözgelimi Nezihe Meriç’le ilgili u saptamaları öyledir:

, bize, alı ageldi imiz kalıplar içinde, ki ilerin ‘birer anlık hayatını ya ayan’ öykücüyü deyi inin ba kalı ı, duygunlu unun inceli inde durulmu iiriyle tanıtmı tı.   , yeni bir ‘zaman’ kavramıyla yeni bir biçime varmı bir Nezihe Meriç çıkarıyor kar ımıza. Bu, mantıklı bir seyirle akıp giden, mantıklı hatırlayı larla geçmi i bugüne ba lıyan zamandan apayrı, durmadan tazelenip tazelenip yeniden do uveren bir zaman. Susuz VIII adlı öykünün Ay e’si, bu çe it hatırlayı ların sihirli diriliminde, amca kızı Nil’in ya amına karı an günlerini yeniden ya ıyor. Öyle ki, bütün öykü boyunca, geçmi le ya anılan an birbirinden ayırt edilemiyor. (…) Nezihe Meriç’in bilinç-altından, bilince vuran hatırlayı ları, Sait Faik’ten bu yana hemen bütün öykücülerimizin ça ırı ımlarla tazeledikleri anılardan apayrı bir özellik ta ıyor.”234

O, “ruhların ni atı”nı de il, ezilmi insanların haklarını, elle tutulur istek ve özlemlerini yazan sanatçının yanındadır. Bunlar, “insanları, resmi yalanların köleli inden, küflü geleneklerin, yerle mi otoritelerin baskısından kurtarıp, gerçek özgürlü ün

234 Vedat Günyol, “Topal Ko ma”, Dile Gelseler, Cem Yayınevi, stanbul, 1984, s. 185-186.

erdemine yükseltmeyi”235 amaçlarlar. Günyol’un seçimi bellidir; ama o, eseri sadece bu anlayı a göre de erlendirmez, yukarıda söylediklerimizi de dikkate alır. Sabahattin Ali’yi ele aldı ı bir ele tirisinde onun “insanı yükseltme” amacı üzerinde durur. Bunu eserlerinde ne kadar uyguladı ına bakar.

Günyol, bir kuramcı de il, uygulayıcıdır. nsana de er veren yazıları, eserleri önceler. Bu yüzden insanlık özünden, her çe it dü ünceden yoksun bir takım incelikler içinde bo ulan sahte yapıtlar kar ısında, gerçek bir dünyada, gerçek insanlara, gerçek sorunlar sunan Mahalle Kahvesi’ne bakı ı olumluyken; akla, bilime, bilimsel gerçekli e sırt çevirip hurafelere bel ba layan; mistik, akıl dü manı bir akımın kullu unu yapan anlayı a ve bu anlayı ın temsilcisi olarak gördü ü Matmazel Noraliya’nın Koltu u yazarı Peyami Safa’ya bakı ı ise olumsuzdur.236

Günyol, dü üncelerini savunmaktan, görü lerini ortaya koymaktan, polemikten kaçınmaz. Kimi yazarların “mâbut katına” çıkarılmasına kar ı çıkar. Bunların ele tirilmesine kar ı çıkanlarla tartı maktan çekinmez. Bu yazarlardan biri de Abdülhak inasi Hisar’dır. Günyol, onun Bo aziçi Yalıları’nı ele tirir. Sabahattin Teoman, Mustafa ekip Tunç ve B. Alptekin gibi yazarlar Günyol’un verdi i yargılara kar ı çıkarlar. Ama yapılan eseri de il, yazarı savunmaktır; bir de Günyol’u onun eserini ele tirdi i için karalamak. Sözgelimi Sabahattin Teoman, Günyol’u kitabı urasından, burasından okumakla, önyargılı ve ciddiyetsiz olmakla, yanlı yargılar vermekle suçlar. Günyol, kendi deyi iyle, Sabahattin Teoman gibi “hatır için, veya buyrukla” yazmaz, gördü ünü ortaya koyar. Bu eserin “biçim bakımından köhne, öz bakımından da kof” oldu unu bu eserden verdi i metinlerle kanıtlamaya çalı ır.237 Hisar’ın “sırf kendinden söz etmesini” kınar.

Dilinin “çetrefil”li oldu unu, sanki Fransızca dü ünüp Türkçe yazdı ını, cümlelerinin insanı bıktıracak derecede “uzun ve tatsız” oldu unu söyler. Günyol, onunla ilgili u sonuca varır:

“Bay Hisar (…), varlı ının tek anlamı olan hayalcili i içinde, gelece e – tabii inanmadı ı için olacak- hiçbir yer ayırmamı , sadece geçmi e o da bile bile güzelle tirip idealle tirdi i geçmi e saplanıp kalmı .”238

Öykücüleri, toplumsal kaygıyla, biçem kaygısıyla ve gerçek kaygısıyla yazanlar eklinde üçe ayıran Günyol, birinci bölü ün en eski temsilci olarak Sadri Ertem’i görür.

235 Vedat Günyol, “Sanatçının Sorumlulu u Üstüne”, Çalakalem, Türkiye Bankası Kültür Yayınları, stanbul, 1999, s. 17.

236 Vedat Günyol, Dile Gelseler, s. 54-57, 105-109.

237 Vedat Günyol, “Sabahattin Teoman veya Pilli Cezbe”, Yücel, S. 3, Ocak 1956, s. 137.

238 Vedat Günyol, “Abdülhak . Hisar veya Manevi Romatizma”, Yücel, S. 1, Kasım 1955, s. 17; Dile Gelseler, s. 123.

Onun öykücülü ü üstünde durur. Ona göre gerçekleri birer canlı sorun halinde ortaya koyan Ertem’in asıl gücü, aynı zamanda da güçsüzlü ü buradadır. Gücü burada, çünkü davasına en kestirme yoldan etkili olabiliyor. Ama, ne yazık ki, gücünün bitti i yerde güçsüzlü ü ba lıyor. Ertem’de olayların, ki ilerin bir dü ünce u runa harcandı ını görüyoruz. Nasıl diyece ine aldırmayan bir öykücü oldu u için, Ertem’in biçemi yavan, anlatı ı renksizdir. Onu aynı sanat anlayı ını payla tı ı sanatçılardan ayıran ey, bu sanat kaygısının yoklu udur.239

Günyol’un, “Yalnızlı ın Yarattı ı Adam” adlı ele tirisi, Fethi Naci’nin de dedi i gibi, en güzel ele tirilerinden biridir. Alemda (ın)da Var Bir Yılan adlı eserin ana izle i yalnızlıktır. Ona göre burada yazar, yalnızca kendisinden söz eder. Öyküler ‘ben’le ba layıp, ‘ben’le biter. O, yalnızlı ı kavun acısı tadında alabildi ine i ler. Bunu yaparken kimi zaman haksızlıklara, çirkinliklere, yoksulluklara, sefilliklere kafa tutar, kimi zaman da dünyanın sınırlarından kurtulmak için ‘yapma cennetler’e sı ınan Baudelaire gibi, ruhuna, a açlardan, bulutlardan ku lardan, böceklerden bir yankı arar, tüm varlı ıyla evrenin ça rısına kulak verir. “Hi t, Hi t” sesinin kesildi i yerde ise gerçeküstünün sınırlarına girilir:

“Gerçeküstücülü ün ‘ba ıbo , havada sözcük’lerine, ‘rüyada konu maları’na ‘toplu çılgınlık’larına ‘otomatik yazı’larına ve ‘karamsar alay’larına Sait Faik’de rastlıyaca ım diye u ra mak, onu öbür sürrealistlerle kıyaslama a kalkı mak bo una bir çabadan öteye gidebilir mi? Sait Faik gerçeküstücülü e, içe tepilmi isteklerini dü sel bir dünyada gerçek görme iste inin verdi i dayanılmaz, ama o ölçüde ola an bir tutkuyla düpedüz, kendili inden kayıvermi , iç dünyasını bilinç üstüne çıkaran rüya, hayal, iir dolu bu yepyeni anlatım biçimi, kimbilir belki de ona tarifsiz yalnızlı ını unutturacak, yalnız güzel ve haklı bir dünya yolunda benimsedi i itiraz rolünde bütünlü ünü kazandıracaktır.”240

Fethi Naci, Vedat Günyol’u öyle de erlendirir. Bu de erlendirme, bir ele tirmenin ba ka bir ele tirmeni yapıcı bir biçimde, hakkını vererek ortaya koyması açısından önemlidir:

“Vedat Günyol, birtakım hazır bilgilere yaslanarak, ucuz yargılara, kolay çözüm yollarına gitmez; de indi i her sorunu yeni ba tan ele alır, kendi dü üncesine göre çözümleme e çalı ır. Toplumsal sorunlarda olsun, edebiyat

239 Vedat Günyol, “Sanat Balık Gibidir, Sosyal Suda Ya ar”, Dile Gelseler, s. 73-75.

240 “Yalnızlı ın Yarattı ı Adam II”, age., s. 65-66.

sorunlarında olsun, davranı ı böyledir. Bunun için onun yazıları, size bir eyler katar, dü üncenizi zenginle tirir.”241

Günyol, kendi deyi iyle, bugün için a ılmı da olsa edebiyat tarihimizin ilk ciddî ele tiri örneklerini vermesi, ele tirilerinin oda ına yapıtı alması, bilgi ve belgeye dayanması, aklın ve bilimin yol göstericili ine inanması, toplumcu anlayı la ele tirisini kurması, do ru bildi i yoldan a maması, dili önemsemesi gibi özelliklerinden dolayı yarın da ele tiri tarihimiz içinde varlı ını sürdürecektir.