• Sonuç bulunamadı

ELE T R

2.3.4. FAH R ONGER

oldu unun bir göstergesidir. Orhan Kemal, yalnız özde de il biçimde de kolaya kaçmı tır.

Baba Evi ile Vukuat Var’ı kar ıla tırdı ımızda bunu görürüz. Bu kitaplar konu ma a ırlıklıdır. ncir çekirde ini doldurmayacak türden birçok konu ma vardır. Gereksiz konu malar daha özlü biçimde anlatılabilirdi.

Çavdar’ın çalı malarına baktı ımızda söylediklerini uygulamaya çalı an bir ele tirmen oldu unu, ele tirilerinde toplumbilimden olabildi ince yararlandı ını; ama eserin biçimsel özellikleri üzerinde aynı özenle durmadı ını söyleyebiliriz.

sanatçıda bir bütün halinde bu esasların ara tırılması edebiyatımız için bir yeniliktir. Bu konuda benim gibi dü ünen daha birkaç arkada ın varlı ı iledir ki her türlü dostluk ve yakınlıkların, iltimas ve torpillerin gölgelendiremiyece i de er hükümlerine ula mak mümkün olmaktadır.”302

Onger’in ele tiri anlayı ı Belinski’ye yakındır. O da, Belinski gibi eserle sosyal çevre arasında bir ili ki kurar. Bizde 1946’dan yayımlanan bu türden yazılar, “sosyal ele tiri” anlayı ını ortaya koyan ilk yazılardır:

“Ele tirmecinin çabası, eserle sosyal çevre arasında bir ayniyet kurmaktır diyenler eseri de erlendirme yönünden sa lam bir ilke ortaya koymu oluyorlar. H.

Ten'in sosyal çevreden faydalanma dü üncesiyle bu anlayı bir ve ayni ey de ildir.

Burada ele tirmeci sanat eserine hâkim olan fikri esas almaktadır. Yazarın eserde belirtti i dü ünce ile sosyal çevre arasındaki münasebet bu eserin de erini tayin edecektir. Birinci paragrafta adı geçen Belinski'nin yaptı ı i buna yakındır. O, eser kahramanları üzerinde önemle duruyor, onların sosyal çevre ile yakınlarını inceliyordu. Bizim sanat hayatımıza bu anlayı henüz yeni yeni karı maktadır. 1946 dan bu yana dergilerde ara sıra görülen, sorumluluk ve mesele fikri getiren yazılar bizde sosyal ele tirmenin öncüleri olmu tur.”303

Fahir Onger’e göre eski-yeni çatı masını genç ku ak kazanmı tır. Ama, bu sefer de, genç ku ak kendi arasında “yenilik-ilerilik” tartı masını açarak ikiye ayrılmı tır. Kendi özbenliklerini anlatmakla toplumu da anlatabileceklerini savunanlar “gerilik”le suçlanırlar.

Onlara göre air hürdür. Kar ı tarafsa kavgayı “Fertçi edebiyat-Toplumcu edebiyat”

eklinde formülle tirir. Yazar, iki ayrı görü ün edebiyatımıza girmesiyle birlikte ele tirmenin tarafsızlı ını bozdu u kanısındadır. Birbirine kar ıt iki dünya görü ü kendi ele tirmenlerini, kendi sanatlarının de er ölçülerini beraberlerinde getirmi lerdir.

“Ele tirmecinin eser kar ısında bir yanı tutmaması, nesnel olması isteniyor.

Bunun kadar insanı yanıltan bir ba ka dü ünce olamaz. Ele tirmeciden yan tutmasını istemek demek, onu sanatın, sanat eserinin dı ında tutmak demektir.

Oysa ki ele tirmeci, sanatçının eserini yeni ba tan ya ıyan adamdır. Duruma göre bazan onunla beraber, bazan da ona kar ı olabilir. Ama onun dı ında olamaz. Her sanat akımı, kendi sanatçılarıyla, ele tirmecilerini beraberinde getirir.”304

302 Fahir Onger, “Açıklama”, Kaynak, C. 6, S. 78, 1 Mayıs 1953, s. 262-263.

303 Fahir Onger, “Deneme Üzerine”, Yenilik, C. 2, S. 13 (1), Ocak 1954, s. 3.

304 agm., s. 2.

Onger’e göre, “Bizde ele tirmeci yok!” diye ba ırıp ça ıranlar, genellikle

“yazdıklarının be enilmedi ini, anla ılmadı ını ileri sürenler”dir. Bu ki iler, hem yazdıkları eseri kendi anlayı larına göre de erlendirecek ele tirmen isterler, hem de ele tirmenin nasıl olması gerekti i konusunda vaaz verirler. Bir de kendilerini Belinski gibi ele tirmenlere layık görürler. Oysa Belinski’nin kar ısında Dostoyevski, Gogol gibi yazarlar vardı. Ülkemizde ise, “sıkı bir ele tiriye dayanabilecek eser” pek yoktur.

Onger’e göre bizde ele tirmen vardır, olmayan ey ele tirmene kar ı ho görü ve saygıdır. ine gelmeyince ele tirmeni bilgisizlikle suçlamak bize özgüdür. Yalnızken birbirini yiyen sanatçılar, yalnızca ele tirmene kar ı birle irler.

Onger, izlenimcili e, dolayısıyla ele tirmenin “kendi zevk ve anlayı ını de er yargısına ölçü” yapmasına kar ıdır. Ona göre keyfi olarak yapılan yargılamalar, ölçünün tümüyle ki isel olmasından dolayı karı ıklıklar da yarattı ı gibi, önemli olan de erlerin de unutulmasında da etken olmu tur.305

Onger, Asaf Halet Çelebi’nin Om Mani Padme Hum’unu de erlendirdi i yazısında, Çelebi’nin iirlerini be enmedi ini, “kısa satırlar biçiminde altalta gelen sözlerin iir olarak bir i e yarayabilece ine” inanmadı ını, bu iirlerde herhangi bir çıkı noktasının, sesin ve anlamın bulunmadı ını ileri sürer. Ona göre bu iirler, anlamca zamanımızın anlayı ına ters bir manzara gösterir. Bu iirlerin hayatla ili kisi yoktur.

Onger’in kitapla ilgili de erlendirmesi öyledir:

“ iirin mihrakı olması gereken dü ünce sistemine bu kitapta raslamıyoruz.

Savundu u dünya görü ü nedir? Açık ve seçik bir fikir çekirde inden yoksul bulunan bu iirlerin okunmasında ne fayda var? Okurken, okuyana da dinleyene de sanat zevki vermedi i gibi, okunduktan sonra da hiç bir ey kalmıyor. Orta yerde görülen sadece bir kesmeke tir. Ölü dillerden aktarılmı türlü sözler ve isimlerle güya (Orijinal) bir iir yapılmak istenmi . Oysa ki bu iirler ne halkı, ne de halktan ba ka türlü dü ünenleri doyuracak durumda. Ayrıca batılı kafasına uymadı ı gibi, do ulu dü üncesine de yabancı, kısaca ne oldu u, ne olmak istedi i belirsiz, çeli meler, tezatlar arasında bocalıyan bir zavallılık eseri. Bu kitabın yeni edebiyatımız içinde bir yeri olabilece ini hiç sanmıyorum.”306

1951’den ele tiriyi on yıllı ına bıraktı ı 1955 yılına kadar geçen süreçte, genellikle kitap tanıtım yazıları yazan Onger, bu yazılarda, kar ımıza dü üncelerini sakınmadan söyleyen, dost hatırı gütmeyen, do ru bildi i yoldan a mayan, ele tirinin sınırları içinde

305 agm., s. 3.

306 Fahir Onger, “A. H. Çelebi’nin ‘Om Mani Padme Hum’u”, Kaynak, C. 7, S. 89,15 Aralık 1953, s. 237.

kalmaya çalı an bir ele tirmen olarak çıkar. Bunu söylerken, unu da unutmuyoruz: Fahir Onger’in ele tirmenli i asıl 1965’ten sonra ba lar.