• Sonuç bulunamadı

ELE T R

2.4. AKADEM K ELE T R ANLAYI I VE TEMS LC LER

2.4.3. ADNAN BENK

Esere yönelik ele tiri yapan Adnan Benk (1922-1998), ele tiri anlayı ını ve bu anlayı ın hangi kuramsal temellere dayandı ını daha çok Fransızca yayımladı ı yazılarında ortaya koyar. Türkçe süreli yayınlardaki yazılarında ise, onun günün edebiyatçılarıyla ilgili görü lerini ve polemikçi yönünü görürüz. Eserde hırpalanacak yer varsa bundan kaçınmayan Benk, yazar ya da air kırılacakmı , üzülecekmi ; bunu dü ünmez. Onun için

320 “On kiye Bir Var ve Ayı ı ında Çalı kur”, Edebiyatımızın çinden, s. 275.

321 “Fahim Bey ve Biz”, age, s. 145.

önemli olan eserin kendisidir. Eserden yola çıkarak yargılarını ortaya koyar.

Yargılamalarında ironiden de bol bol yararlanır.

Adnan Benk, “Hamilkar’ın Hazinesi: Metin Tahlili”322 yazısında Flaubert’in Salambo’sundan bir bölümü çözümler. Benk, bu çözümlemede Sainte Beuve’ün Hamilkar üzerine söylediklerini çürütmeyi amaçlar. Benk’e göre Beuve, eserin içeri inden hareket etmi , bununla yetinmi ; biçime, cümlelerin dokusuna, yazarın biçemci oldu una dikkat etmedi i için yanılmı tır:

“Hamilkar’ın hazinesini tasvir etmekle, Flaubert, Sainte-Beuve’ün zannetti i gibi, arkeolojik malumatını meydana koymak istememi , bilakis, bu malumatını, milattan iki yüz küsur sene önce ya amı olan bir insanın, hazinesi kar ısında duydu u heyecanı, geçirdi i ruh haletlerini anlatabilmek için kullanmı tır.”323

Benk, “Yaratım E risi: Edebiyat Yöntembilimi Denemesi”324 adlı yazısında edebiyat yapıtının, toplumbilim, ruhbilim, tarih gibi edebiyat dı ı ara tırmalara konu edilerek temel amacından saptırıldı ını savlar; yazarın okurların yaratıcısı, okurun da yapıtın vazgeçilmez ö esi oldu unu imler; edebiyat tarihinin Sainte-Beuve’den Lanson’a kadar uzanan süreç içinde, ruhsal ve tarihsel incelemeleri do rulamak amacıyla, yapıtın büyük çaplı ve verimsiz bir de erlendirmesine giri mekten ba ka bir ey olmadı ını ileri sürer; “Biz ancak, yapıtın üreticisiyle olan ba ıntısını ya da yapıtın kendisi bir kez olu tuktan sonra, etkileyerek dönü üme u rataca ı ki iyle olan ba ıntısını inceleyebiliriz.”

diyen Valéry ile aynı görü ü payla ır. Benk, bu yazıda ele tiri ve ele tirmenle ilgili olarak da unları söyler:

“Okur, yaratan-yaratılmı ’tır, ve yapıtın gerçekle me a amasına geli inde önemli rol oynar. Ele tirmen bu durumu a arak, buna üstün gelerek, yorum ayrılıkları arasından, yapıtın bütün gerçekle me a amasına geli lerinin geometrik yerini bulma görevini üstlenir. ‘Tüketici’ rolünde kapanıp kalmak yetmez ona, kendine mal etmek ve bununla yetinmek amacıyla yapıtın verece i zevki yapıttan çıkarmak doyurmaz onu… Ele tirmen, yapıtın ve bütün ö elerinin yöneysel bir çözümlemesine giri ir, yapı önemli mi, derin mi, yoksa yalnız görünü te mi var, bunu görebilir; verilmi ö elerin yeni bir yöneli ini önceden bildiren yaratıcı ve yapıcı bir çalkantının, yada okurda her türlü gerçekle menin yoklu uyla kendini

322 Adnan Benk, Ele tiri Yazıları/IV: Okuyorum, Öyleyse Varım, Do an Kitapçılık, stanbul, 2002, s. 17-30.

323 age., s. 29-30.

324 age., s. 31-50.

belli eden yıkıcı bir çalkantının var olup olmadı ını görebilir. (…) Bir kez daha yineleyelim, ele tirmen kendi e risiyle yetinmez, bütün okumaların, ba yapıtlarda hiç kesin olmayan e risini çizmeye çalı ır. (…) Gerçek ele tirmen, e er okurun zevkini olu turmak istiyorsa, bu kez kendisi bir yapıt, lirik bir yapı olu turmalıdır;

do rudan do ruya etkin olan’ın düzlemine yerle tirilen bu yapı, kusurlu diye yargılanan bir yapıtı bir yana atmakla yetinmez artık (bu asla bir çürütme de ildir), ama, kendi yazınsal yaratısının e risinde ona belli bir yöneli vererek, onda de i iklik yapar. (…) Ele tirmen edebiyatın çilecisi’dir, kendi içinde yapıtın bütün yalanlarını hisseder; (…) Yapıta do ru uzanan zihinsel e ilim’e ula makla yetinmek zorundadır, bir de yapıtın, her zaman söylenenin tersine bir makrokozmos-bütün olası okumaların toplamı olarak kabul edilir- oldu unu iyice dü ünmesi gerekir, ayrıca ara tırması, onu mikrokozmos düzlemine ula tırarak büyük benze im kuralına ba lar.”325

Benk, izlenimci/öznel ele tiriyi ele aldı ı bir yazısında bu tür bir ele tiriye niye kar ı oldu unu, ele tirmenin hangi özelliklere sahip olması gerekti ini ortaya koyar. Ona göre ele tirmenin yapması gereken “izlenimleri, kendi kanıları”nı ortaya koymak de ildir.

“Ho uma gitti, gitmedi, sevdim, sevmedim.” demekle ele tirmen görevini yerine getirmi sayılmaz. Onun görevi “eserin imkânlarını, yapısındaki özellikleri, temlerin kayna masını veya kayna mazlı ını” açıklamak, “bir kanıya varabilmemiz için gereken yolları” okura göstermektir. Bundan dolayı eserden söz ediyoruz diyerek kendilerinden söz eden izlenimci ele tirmenleri, sözgelimi Anatole France’ı, Ataç’ı ele tirmen olarak görmez.

Bunlar bir tek eserin konusu üzerinde dururlar, yapısıyla, örgüsüyle ilgilenmezler. Benk’e göre bunlar belki iyi bir yazar, fikir adamı veya edebiyatçı olabilirler, ama asla ele tirmen olamazlar.326

Benk’e göre ele tirmen, bir eseri de erlendirirken, onunla ilgili yargılarda bulunurken “ister istemez bir dünya görü ünü savunur”, kendine göre bir dünya yaratır.

Ele aldı ı eseri de, “O dünyaya götüren yollardan biri midir, de il midir?” sorusuna uygun olarak de erlendirir. Bazı ele tirmenler böyle bir kaygı ta ımaz, yani “eserin nereye götürdü ünü ara tırmaz”lar. Onlar öz ve biçim üzerinde dururlar. Bunlar arasında “sıkı bir ba ” kurulup kurulmadı ını incelerler.

Benk, gerçek ele tirmenlere yapılan saldırıların genellikle haksız oldu u kanısını ta ır. Bunu çe itli yazılarında ortaya koyar. Bu yazılar, aynı zamanda ele tiri eti inin ne

325 age., s. 45-50.

326 Adnan Benk, “Tenkit Dedikleri”, Ele tiri Yazıları: 2, Do an Kitapçılık, stanbul, 2000, s. 445-447.

olması gerekti ini ortaya koyan yazılardır. Bunlar edebiyatı ciddiye almayan, edebiyatla ilgili konu amayacak kadar sı insanlardır, bunların kimileri de kendilerine ele tirmen süsü veren “düzmece ele tirmeciler”dir. Bunlar, “kötü kötü yererler insanı, ele tirmecili ini, dü üncesini bırakıp, kendisini ele alır, sürmedik leke, atmadık çirkef bırakmazlar”.327

“Küfür, iftira, çirkef atmak, bunlar için i ten bile de il; kolaylıkla, gönül rahatlı ıyla yapıveriyorlar.”328 Onları ilgilendiren söylenen, yani iir, öykü ya da roman de il, söyleyendir. Oysa “bir yazarın eserini kendi amaçları ve ölçüleri içinde ele almak”

ele tirinin temel ilkelerinden biridir.329

Benk, “vatan-millet” edebiyatı yapan, yani büyük konular seçen, ama nitelikli eser veremeyen yazar ve airlerin kendi eserleriyle ilgili ele tirilere tahammül edemediklerini, ele tiriyi yapanları da hainlikle suçladıklarını imler. Oysa konu ile yazar/ air arasında bir örtü me söz konusu de ildir. Yani konu büyük olunca, verilen eser her zaman büyük/iyi olmayabilir:

“Tenkitçi, dilinin döndü ü kadar, durumu anlatmaya çalı ır ama, bu durumu anlamak o tip sanatçının iflası demek oldu u için sözlerine alıcı bulamaz;

kötü ki i olur. (…) Bu yüzden, bir irretler saltanatıdır edebiyat alanında sürüp giden. (…) Bizde, yazar bollu una kar ın tenkitçi azlı ının sebebi de budur.”330 Ele tirmenlere herhangi bir sanat dalında ba arı gösteremeyen ki iler olarak bakılmasının bir moda oldu unu dile getiren Benk, sanatçıların “Benim yaptıklarımı be enmiyorsun, oturup kendin daha iyisini yapsana!” deme hakkına sahip olmadıklarını, okuru kendi tekelleri altına alıp, istedikleri gibi etkileyemeyeceklerini, buna “dur” diyecek bir ele tirmenin olması gerekti ini, halkın “sanatçının elinde bir kurban” olmadı ını söyler ve duyumsatır. Haklı olarak, “Niçin sanatçının halka tesir etmesine, yani müdahale etmesine ola andır deniyor da, tenkitçinin bu müdahaleye müdahale etmesi iyi kar ılanmıyor?” sorusunu sorar.

Benk ele tirmenin i i konusunda da unları söyler:

“Hangi eserin ne gibi bir dünya anlayı ı üzerine kuruldu unu anlatmak, eserde fikir olarak belirmeyen, fakat eserin bütününden çıkan dünya anlayı ını belirtmek ve okuyucuyu farkında olmadan bir yöne sürüklemekten kurtarmak, tenkitçinin i idir. Tenkitçi, (…) sanatçının bin bir zahmetle gizledi i ana fikri ortaya koyar.

327 “Baylandıktan Sonra”, Ele tiri Yazıları: 2, s. 430.

328 “Curnalcılık”, age., s. 433.

329 “Peyami Safa’ya Cevap…”, age., s. 465.

330 “Birtakım Yazarlara Dair”, age., s. 451.

Fakat, aksilik bu ya, tenkitçi sanatçının ele aldı ı veya eserinden çıkan ana fikri gerçekle tirip gerçekle tirmedi ini de inceler. te, burada kıyamet kopar.

(…) Sanatçı, ekil vermek kabiliyeti olan adamdır; ama, bu adam, kültür eksikli inden ötürü, de eri kalmamı köhne bir dünya anlayı ına ekil verir ve halkı ister istemez bu yola sürüklerse, tenkitçi tabiîdir ki halka bunun köhneli ini gösterecek, bu tesiri silmeye çalı acak ve sanatçıları kendi gibi dü ünmeye ça ıracaktır.”331

Benk, polemikçi ve iddialı bir yazardır. Halit Fahri Ozansoy’a verdi i bir yanıtta yalnızca ele tirmenin görevi ve i leviyle ilgili dü üncelerini de il, bu niteliklerini de ortaya koyar:

“Eserleriniz kötüyse, biçimini bulamamı sa, okuyucuyu sizden korumak ele tirmenin görevidir. Eserleriniz iyiyse, okuyucuyu bundan faydalandırmak da ele tirmene dü er. Ama siz ve sizin ku ak, alı mamı sınız buna: meydanı bo bulmu sunuz. Diledi iniz gibi at ko turmu sunuz, el ele vererek, birbirinizi destekleyerek okuyucunun sırtından geçinmeye alı mı sınız. (…)

tՌ’’›HGiœG’Œ“”Œ••G Ă’šŒ’GŒGˆš“G”ˆ•ˆšķ•ķGíG‹ĂťĂ•‹Ă•Ă¡G

”Ăf’

Dü ünmedim üstat. Dü ünemedim. Biz, bugünkü zavallılar, siz dünkü mutluların ‘ Ă’šŒ’G ŒG ˆš“G ”ˆ•ˆ˅ deyiminizden bir ey anlamıyoruz. Bizce, kelimelerin de anlamların da asili baya ısı olmaz. Yerinde yahut yersiz kullanılmı kelime, iyi veya kötü belirtilmi anlam vardır. O kadar. Onun için, yüksek ve asil anlamları size bırakıyorum: belki bunları dü ünmekle oyalanır da, o yüksekliklerde kalır, a a ı inip bize Altıncı Kat gibi kötü çeviriler sunmazsınız. (…) Bayku , Sönen Kandiller, Nedim, On Yılın Destanı: bu gibi eserlerle okuyucunun zevkini bozmasaydınız, (…) bu kadar ipe sapa gelmez eyler yazaca ınıza, bugün öyle sıkılmadan, gülmeden okuyabilece imiz bir tek eser yazsaydınız, daha iyi olmaz mıydı?”332

Benk, aynı biçemi 1955 Sait Faik Öykü Ödülü’ne Sabahattin Kudret Aksal’ın Gazoz A acı’nı layık gören seçiciler kuruluna kar ı da kullanır. Burada ince bir alay söz konusudur: “Bir jüri intihar etmeye, hikâyeden anlamadı ını ispata karar verseydi, ancak

331 “Kitaplar-Dergiler Arasında”, age., s. 468.

332 “Ozansoy’a Cevap”, age., s. 477-7-479.

böyle bir seçmeyle i e ba layabilirdi. Sait Faik Arma anı’nı alamayan bütün hikâyecilerimizi, bu ba arılarından ötürü tebrik ederim.”333

Benk, Hasangilller’i incelerken Tarık Dursun K.’yı biçimle özü ustalıkla kayna tırabilen, ne yaptı ını bilen bir yazar olarak de erlendirir. Ele tirmen, öncelikle romanın ki ileri üzerinde durur. Adnan Benk’e göre bunlar, omuzlarına hayatın yükü olanca a ırlı ıyla çökmü , “bitmi , bunalmı , a kına dönmü ”, “nesnelikten özneli e”

geçemeyen, olayların etkisiyle oradan oraya ko u turup duran, belli bir dayanakları olmayan, “ba ıbo ” ki ilerdir. “Geçim derdi”, di er deyi le ya am kavgası, “bir bataklık gibi”, bu insanların “hepsini içine alıvermi ”tir. Bu bataklı ın, bu çemberin dı ına çıkamazlar, aynı eksen etrafında dönüp dururlar. Çıkı yolu yoktur onlar için. “Genelevde bir mü teriyi bıçaklıyan Hasan için pek bir de i iklik yok: kasap dükkanında mahpusken, bu sefer cezaevinde mahpus olacak.” Bu kurtulu u olmayan “kapalı dünyayı” anlatmak için “en elveri li biçimi” seçen Tarık Dursun K., “gerçekten sanatçı”dır. Ele tirmen, romanın biçim özellikleri için unları söyler:

“Genelev kadını Günay temasının ilk ve son bölümlerde ele alınması, bütün hikâyeyi kilitleyen, çemberle tiren bir biçim özelli idir. Öteki temalar, on sekiz bölüm boyunca zaman zaman belirip kaybolarak büyük çemberin içinde küçük küçük halkalar meydana getiriyorlar.”334

Benk, Tarık Dursun K.’nın bir tek bunlarla yetinmedi ini, romanın biçim özelli ini sa lamak için ba ka yollar denedi ini de imler. Bunlardan birincisi bir veriyi eksik olarak ortaya koyup onu sonra tamamlamak, ikincisi de geriye dönü leri kullanmaktır. Sözgelimi romanda Yüksel’in adı 12. sayfada geçer, biz onun Hasan’ın sevgilisi oldu unu 24.

sayfada anlarız. Benk, yazarın geriye dönü lerde pek ba arılı olamadı ı kanısındadır. Bunu da imdinin olaylarıyla geçmi in olayları arasında “hiçbir ayrıntının bulunmaması”na ba lar: “Üçüncü bölümde, Hasan Amerikalı’yı anıyor, ki ili ini, davranı larını anlatıyor.

Amerikalı çıkagelince, bunlar tekrarlanıyor, hiçbir geli me görülmüyor.” Benk, bu durumun ba ka geriye dönü lerde de yinelendi ini imler. Bu yüzden de, birinci yolda okurun ilgisini çekmede oldukça ba arılı olan yazar, ikinci yolda ilginin azalmasına yol açar.

Adnan Benk’e göre roman ki ilerinin “iradeleri, istemeleri” yoktur. Bu da onların nesnelikten kurtulamamalarına, özne olamamalarına yol açar. Bundan dolayı bu ki iler,

“akıl ölçülerine göre” davranamazlar. Benk, Tarık Dursun K.’nın biçim alanında bu

333 Sait Faik Jürisinin Devirdi i Çam: Sabahattin Kudret Aksal’ın Gazoz A acı”, age., s. 489.

334 “Hasangiller”, age., s. 510.

özelli i, “bir çe it noktalama” ve “izlenimcilik”le “aradaki mantık ba ları kaldırılmı cümlelerle” belirtti ini dile getirir:

“Böylesi kısa cümleler, Tarık Dursun K.’nın diline büyük bir zenginlik, bir anlatım gücü vermi . ‘Ufaldı’ kelimesi, Akif’in a a ılı ını, parayı alırken iki büklüm olu unu ve daha bir çok eyi anlatıyor (s. 7).”335

Benk’e göre yazar, romanında gereksiz söz kullanmamı , bunları ayıklamı tır.

Onun bir olayı anlatırken yaptı ı ey, bunu en iyi ortaya koyacak hareketleri seçmek, bunlarla yetinmektir. Çünkü o, ki ilerin iç dünyasının “iri laflar” etmeden, “bilgiçlik”

taslamadan da ortaya konulaca ını bilir:

“ yi seçilmi bir tek hareketle sayfalarca ruhbilimin veremeyece i bilgiyi veriyor, yani gerçek bir hikâyeci gibi davranıyor. Tarık Dursun K.’nın en özlü yönü, bunları uurlu olarak, bilerek yapması, göremeyece i, duyamayaca ı olaylardan söz açmaması.”336

Adnan Benk, ele tirilerinde öz-biçim uyumuna özel bir önem verir. Örne in Cahit Külebi’nin Ye eren Otlar’ını öyle de erlendirir:

“Külebi, hazır kalıplarla i gördü ü için, iiri üzerinde de dü ünmeye lüzum görmüyor. Öz ile biçimin ba da ması önemli de il onca. Kelimelerin belli bir anlamı kar ılamak için de il, laf olsun diye ya da Külebi öylesinden ho lanıyor diye u veya bu düzene göre sıralandıkları anla ılıyor. te birkaç örnek: ‘Al ba ını deli dü ünce / Atlar gibi ba ıbo ’ (‘Küçük Haberci Bulut’). Atların özelli i ba ıbo olmak mıdır? Bunun ba ıbo olanı da var, olmayanı da. Ya ‘Vah i atlar gibi ba ıbo ’ demeliydi ya da ‘Ba ıbo atlar gibi’. Fakat, üst mısradaki ‘ho ’ a ‘bo ’u kafiye dü ürmek için, Külebi her eye razı. (…)

Dedim ya, Külebi geli igüzel sıralıyor kelimeleri, iiri umursamıyor.”337 Benk, Külebi’nin Baudelaire, Marot ve Villon özentisi iirler yazdı ını belirtir, ama bunların hangi iirler oldu unu, hangi iirleri “konu mu, yapı özellikleri mi, imgeler mi, yoksa tümü mü?” taklit etti i konusunda bilgi vermez. Bundan dolayı da Pazar Postası’nda ele tiri konusu yapılır. M. A.’ya göre Benk, yaptı ı ele tirilerde genellikle

“i in nedenini, niçinini ara tırmayı” gerekli görmez. Bundan dolayı yaptı ı ele tiri, kendisinin de acımasız biçimde ele tirdi i öznel ele tiridir.338

335 age., s. 511.

336 age., s. 511.

337 “Türk Dil Kurumu Arma anı’nı Kazanan Ye eren Otlar, Niçin Zararlı Otlardır?”, age., s. 506.

338 M. A., “A. Benk ya da A. Yedida Üzerine Deneme”, Pazar Postası, Y. 4, S. 8, 19 ubat 1956, s. 11.