• Sonuç bulunamadı

2. ELE T RMENLER N ELE T R ANLAYI VE UYGULAMALARI YA DA TEOR VE PRAT K

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "2. ELE T RMENLER N ELE T R ANLAYI VE UYGULAMALARI YA DA TEOR VE PRAT K "

Copied!
699
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

TÜRK D L VE EDEB YATI (YEN TÜRK EDEB YATI) ANAB L M DALI

CUMHUR YET DÖNEM NDE EDEBÎ ELE T R (1951-1960)

Doktora Tezi

Hüseyin ÖZÇELEB

Ankara - 2006

(2)

T.C.

ANKARA ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

TÜRK D L VE EDEB YATI (YEN TÜRK EDEB YATI) ANAB L M DALI

CUMHUR YET DÖNEM NDE EDEBÎ ELE T R (1951-1960)

Doktora Tezi

Hüseyin ÖZÇELEB

Tez Danı manı Prof.Dr. Nurullah ÇET N

Ankara-2006

(3)

T.C.

ANKARA ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

TÜRK D L VE EDEB YATI ANAB L M DALI YEN TÜRK EDEB YATI B L M DALI

CUMHUR YET DÖNEM NDE EDEBÎ ELE T R (1951-1960)

Doktora Tezi

Tez Danı manı : Prof. Dr. Nurullah ÇET N

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı mzası

Prof. Dr. smail Parlatır ...

Prof. Dr. Cahit Kavcar ...

Prof. Dr. Nurullah Çetin ...

Prof. Dr. Abide Do an ...

Yard. Doç. Dr. Nihayet Arslan ...

Tez Sınavı Tarihi: 31 Ekim 2006

(4)

ÖZET

Özçelebi, Hüseyin, Cumhuriyet Döneminde Edebî Ele tiri (1951-1960), Doktora Tezi, Danı man: Prof. Dr. Nurullah Çetin, 696 s.

1950’li yıllar, tek partili sistemden çok partili sisteme geçilen, demokrasinin yeni yeni sindirilmeye çalı ıldı ı yıllardır. Bu dönemde demokrasi gibi edebiyatımız da geli me içindedir. Bu süreçte ele tiri de bundan payını alır.

Cumhuriyetin ilk çeyre inde ele tirimize egemen olan, genellikle Ataç’la özde le en öznel ele tiri anlayı ıdır. kinci çeyre in ilk yarısında ise ele tirimizin hem nitelik, hem de nicelikçe geli ti ini görüyoruz. Ele tiriye ilgi artmı , edebiyat dünyamız yeni ele tirmenlere kavu mu tur. Bunlar, e itimli, donanımlı, meraklı, edebiyatı ciddiye alan, bu nedenle de yalnız uygulamada kalmayıp yaptıkları i in kuramını da ö renen, bu konuda özgün dü ünceler üreten/üretmeye çalı an genç ele tirmenlerdir. Sözgelimi Memet Fuat öznel/izlenimci ele tiri, Fethi Naci Marksist ele tiri, Asım Bezirci nesnel-bilimsel ele tiri, Hüseyin Cöntürk yeni ele tiri, Tevfik Çavdar toplumbilimsel ele tiri, Mehmet Kaplan akademik ele tiri kuramını benimsemi tir.

Ele tirmenlerdeki artı , kuramlardaki çe itlilik ele tirimizin kalitesini de yükseltmi tir. Ele tiride uzmanla maya do ru bir gidi ba lamı ; iir, roman, öykü ele tirmenleri ortaya çıkmı tır. Sözgelimi Hüseyin Cöntürk, Turgut Uyar ve Cemal Süreya iir, Fethi Naci roman, Asım Bezirci öykü/ iir, Tevfik Çavdar ve Tahir Alangu öykü/roman ele tirisi üzerine yo unla mı lardır.

Edebiyat üzerine yazılan yazılarda biçim-içerik, eski-yeni, edebiyatta yarar, toplum için sanat - sanat için sanat gibi genel konular üzerinde durulur. Dönemin gündemini sosyal realizm, köy edebiyatı, bunalım edebiyatı ve kinci Yeni tartı maları me gul eder.

iir üzerine yazılan yazılarda, genel olarak airin görevi, eski iir - yeni iir; iirde yenilik, açıklık-kapalılık, biçim ve içerik; sanatta güzel ve fayda gibi sorunlar üzerinde durulur.

Roman ve öyküde yazarların roman anlayı ları, ki iyi canlandırmadaki ustalıkları, tip’i ve tipik olanı ortaya koymadaki ba arıları, bakı açıları, dili ve ayrıntıyı kullanmadaki becerileri de inilen konular arasındadır.

Bu dönem, ele tirimiz nitelik ve nicelikçe yükseli e geçer. Bir zamanlar yok denilenin var oldu u kanıtlanır.

Dizin Terimleri: Edebî Ele tiri, Ele tiri Tarihi, iir Ele tirisi, Roman Ele tirisi, Öykü Ele tirisi

(5)

SUMMARY

Özçelebi, Hüseyin, Literary Criticism During the Republicera (1951-1960), Doctora’s Thesis, Advisor: Prof. Dr. Nurullah Çetin, 696 p.

In 1950s are the years passed from one party system to multi-parties and democracy was newly being tried to be assimilated. During this period like democracy, our country’s literature was in progress as well. Criticism took its share from this progress during this period, too.

During the first quarter of our republic, the dominant of our criticism was subjective comprehension which became identical with Ataç. However, during the first period of second quarter, we can realize the progress in both eligibility and quantity interest to criticism increased, and our literature world acquired new critics. These critics are young critics educated, equipped, curious, taking the literature serious, and because of that, stay not only in application but also learn the theory of their work and generate or try to generate distinctive ideas on this matter. For example, theory of subjective / impressionist criticism by Memet Fuat, Marxist criticism by Fethi Naci, objective-scientific criticism by Asım Bezirci, new criticism by Hüseyin Cöntürk, socio-scientific criticism by Tevfik Çavdar, academic criticism by Mehmet Kaplan was adopted.

Increase in the number of critics, variety in the theorems have increased the quality of our criticism. Specialization in criticism have started and poem, novel, story critics have appeared. For example Hüseyin Cöntürk, Turgut Uyar and Cemal Süreyya have majored in poem, Fethi Naci Roman, Asım Bezirci in story/poem, and Tevfik Çavdar and Tahir Alangu in story/novel criticism.

In the articles written on literature, general matters such as style-content, old-new, benefit to literature, art for society – art for art were mentioned about. Social realism, country literature, depression literature and second new discussions distract the agenda of period.

In the articles written on poem, generally such as the duty of poet, old poem-new poem; reform in poem, openness-being closed, style-content, pretty and benefit in art were mentioned.

In novel and story, the novel understanding of writers, the mastery of characterizing an individual, the success of mentioning a style and typical thing, opinions, the ability of using language and detail are in the matters mentioned.

This period, our criticism begins to increase in eligibility and quantity. The fact is proved that the thing which was unavailable once upon a time is available.

Index Terms: Literary Criticism, History of Criticism, Poem Criticism, Story Criticism, Novel Criticism

(6)

Ç NDEK LER

ÖZET IV

SUMMARY V

ÖNSÖZ X

KISALTMALAR XIII

G R 1

1. 1951-1960 Yıllları Arasında Ana Çizgileriyle Siyasal, Sosyal

ve Kültürel Ortam 2

2. 1951-1960 Yılları Arasında Ana Çizgileriyle Edebiyatımızın

Durumu 6

B R NC BÖLÜM

ELE T R 10

1. ELE T R VE ELE T RMEN ÜZER NE DÜ ÜNCELER 11

1.1. Ele tiri ve Ele tirmenin Tanımı 11

1.2. Ele tirmenin Gereklili i 14

1.3. Ele tirmenin Özellikleri 16

1.4. Ele tirmenin levi 27

2. ELE T RMENLER N ELE T R ANLAYI VE

UYGULAMALARI YA DA TEOR VE PRATIK 32

2. 1. Öznel/ zlenimci Ele tiri Anlayı ı ve Temsilcileri 32

2.1.1. Nurullah Ataç 34

2.1.2. Suut Kemal Yetkin 40

2.1.3. Memet Fuat 42

2.1.4. Ya ar Nabi Nayır 48

2.1.5. Cemal Süreya 50

2.1.6. Muzaffer Erdost 51

2. 2. Nesnel-Bilimsel Ele tiri Anlayı ı ve Temsilcileri 53

2.2.1. Asım Bezirci 55

2.2.2. Hüseyin Cöntürk 59

2.2.3. Tahir Alangu 66

2.2.4. Cevdet Kudret 71

2.2.5. Vedat Günyol 73

2.2.6. Metin And 76

2.2.7. Mehmet Seyda 78

2.2.8. Nurullah Berk 80

2. 3. Toplumcu Gerçekçi, Toplumsal Gerçekçi ve Toplumbilimsel

Ele tiri Anlayı ı ve Temsilcileri 81

(7)

2.4.1. Fethi Naci 83

2.4.2. Attilâ lhan 90

2.4.3. Tevfik Çavdar 95

2.4.4. Fahir Onger 98

2.4.5. Ahmet Oktay 101

2. 4. Akademik Ele tiri Anlayı ı ve Temsilcileri 103

2.3.1. Ahmet Hamdi Tanpınar 104

2.3.2. Mehmet Kaplan 106

2.3.3. Adnan Benk 108

2.3.4. Kenan Akyüz 115

2.3.5. Güzin Dino 117

2.3.6. Berna Moran 120

2. 5. Genellikle Kitap Ele tirisi/Tanıtımı Yapanlar 122

2.5.1. Oktay Akbal 122

2.5.2. Muzaffer Uyguner 123

2.5.3. Ahmet Köksal 124

2.5.4. Hikmet Dizdaro lu 125

2.5.5. Agâh Sırrı Levend 128

2.5.6. Muhtar Körükçü 131

3. ELE T R YLE LG L K TAPLAR VE SÖZLÜKLER ÜZER NE

DE ERLEND RMELER 133

3.1. Nurullah Ataç – Diyelim / Sözden Söze 133 3.2. Suut Kemal Yetkin – Günlerin Götürdü ü 135

3.3. Ya ar Nabi Nayır – Yıllar Boyunca 139

3.4. Mehmet Kaplan – iir Tahlilleri 140

3.5. Fethi Naci – nsan Tükenmez / Gerçek Saygısı 142 3.6. Hüseyin Cöntürk – Ele tirmeden Önce 150 3.7. Mustafa Nijad Özön – Edebiyat ve Tenkid Sözlü ü 151 K NC BÖLÜM

GENEL OLARAK EDEB YAT 153

1. Edebiyatın / Edebiyatçının levi ve Amacı 154

a) Edebiyatın ve Edebiyatçının levi 154

b) Edebiyatın ve Edebiyatçının Amacı 164

2. Sanat ve Edebiyatta Eski-Yeni Sorunu 166

3. Biçim ve çerik 177

4. Sanat ve Edebiyatta Yarar ya da Sanat Toplum çindir 186

5. Kendi çin Yazmak ya da Sanat Sanat çindir 193

6. Güdümlü ve Davalı Edebiyat 198

7. Toplumsal Gerçekçilik (Sosyal Realizm) ve Toplumsal

Gerçekçili in Ele tirisi 217

a) Toplumsal Gerçekçili in Anlamı ve Kuramı 217 b) Toplumsal Gerçekçili in Ele tirisi 221

8. Köy Edebiyatı 229

9. Bunalım Edebiyatı 238

(8)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

R 251

1. R VE A R ÜZER NE DÜ ÜNCELER 252

1.1. airin i ve Ödevi 252

1.2. Eski iir – Yeni iir Tartı ması 255

1.3. kinci Yeni Tartı ması 266

1.4. Anlamlı – Anlamsız, Açık – Kapalı iir Tartı ması 281

1.5. iirde Öz ve Biçim 291

1.6. iir Ele tirisi 299

2. UYGULAMA 311

2. 1. Yahya Kemal Beyatlı – “ iirler” 311

2. 2. Necip Fazıl Kısakürek – Sonsuzluk Kervanı 317

2. 3. Attilâ lhan – Sisler Bulvarı 321

2. 4. Cahit Külebi – Ye eren Otlar 329

2. 5. Fazıl Hüsnü Da larca – Âsû 338

2. 6. Oktay Rifat – Perçemli Sokak 343

2. 7. Turgut Uyar – Dünyanın En Güzel Arabistanı 350

2. 8. Cemal Süreya – Üvercinka 355

2. 9. Behçet Necatigil – Arada 365

2. 10. lhan Geçer – Büyüyen Eller 370

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ROMAN 374

1. ROMAN VE ROMANCI ÜZER NE DÜ ÜNCELER 375

1.1. Roman Anlayı ı 375

1.2. Roman Ki isi 385

1.3. Romanda Tip-Tipik 391

1.4. Bakı Açısı ve Anlatıcı 398

1.5. Romanda Ayrıntı 402

1.6. Romanda ive Taklidi 404

1.7. Roman Ele tirisi 408

2. UYGULAMA 414

2.1. Yakup Kadri Karaosmano lu – Panaroma 1-2 414 2.2. Abdülhak inasi Hisar–Ali Nizamî Beyin Alafrangalı ı

ve eyhli i 418

2.3. Yusuf Atılgan – Aylak Adam 422

2.4. Attilâ lhan – Sokaktaki Adam 428

2.5. Kemal Tahir – Esir ehrin nsanları 432

2.6. Orhan Kemal – Murtaza 437

2.7. Ya ar Kemal – nce Memed 441

2.8. Oktay Akbal – Suçumuz nsan Olmak 444

2.9. Talip Apaydın – Sarı Traktör 451

2.10. Fakir Baykurt – Yılanların Öcü 455

2.11. Samim Kocagöz – Onbinlerin Dönü ü 458

(9)

BE NC BÖLÜM

ÖYKÜ 463

1. ÖYKÜ VE ÖYKÜCÜ ÜZER NE DÜ ÜNCELER 464

1.1. Öykü Anlayı ı 464

1.2. Öykü Ki isi 472

1.3. Öykü Ele tirisi ve Öykücülü ümüz Üzerine Genel

De erlendirmeler 477

2. UYGULAMA 483

2.1. Sait Faik Abasıyanık – Son Ku lar, Âlemda ında Var Bir

Yılan ve Öykücülü ü 483

2.2. Ahmet Hamdi Tanpınar – Yaz Ya muru 499

2.3. Memduh evket Esendal – Hikâyeler 504

2.4. Orhan Kemal – Grev 509

2.5. Tarık Bu ra – Yarın Diye Bir ey Yoktur 516 2.6. Haldun Taner – i haneye Ya mur Ya ıyordu 519

2.7. Nezihe Meriç – Topal Ko ma 526

2.8. Oktay Akbal – Bizans Definesi 540

2.9. Ya ar Kemal – Sarı Sıcak ve Teneke 544

2.10. Demir Özlü – Bunaltı 550

2.11. Tahsin Yücel – Haney Ya amalı 558

2.12. Aziz Nesin – Mizah Öyküleri (Fil Hamdi, Ah Biz

E ekler, Yepeta ) 563

SONUÇ 567

KAYNAKÇA 577

D Z N 657

1. K ADLARI D Z N 658

2. ESER ADLARI D Z N 671

EKLER 679

(10)

ÖNSÖZ

Bugüne kadar yapılan çalı malara bakıldı ında ele tiri tarihimizin kimi dönemlerinin yeterince ele alınmadı ı görülecektir. Demokrat Parti iktidarının egemen oldu u 1950-1960 yılları arası da bunlardan biridir. Cumhuriyet Döneminde Edebî Ele tiri (1951-1960) adlı tezimizle, bu süreci edebiyat ele tirimiz açısından aydınlatmayı, di er bir deyi le ele tirimizin bu yıllar içindeki de i imini, dönü ümünü, geli imini ortaya koymayı amaçladık.

Ele tirimizin geçirdi i evreler Harun Tolosa (Sehî, Latîfî, Â ık Çelebi Tezkirelerine Göre 16. Yüzyılda Edebiyat Ara tırma ve Ele tirisi), Filiz Kılıç (18. Yüzyıl Tezkirelerinde air ve Eser Üzerine De erlendirmeler), Pervin Çapan (18. Yüzyıl Tezkirelerinde Edebiyat Ara tırma ve Tenkidi), Olcay Önertoy (Edebiyatımızda Ele tiri: Tanzimat ve Servet-i Fünun Dönemleri), Nazir Akalın (Namık Kemal'in Edebî Tenkitleri ve Dayanakları), Orhan Okay ( lk Türk Pozitivist ve Natüralisti Be ir Fuad), Bilge Ercilasun (Servet-i Fünun’da Edebî Tenkit, kinci Me rutiyet Devrinde Tenkit: 1. Türkçü Tenkit), Celal Tarakçı (Cenab ehabeddin’de Tenkid), Himmet Uç (Ilımlılar ve Edebî Tenkid), Mahmut Babacan (Ara Nesil’de Tenkid), Tülin Oruç Arseven (Millî Edebiyat Döneminde Ele tiri), Âlim Kahraman (Mütareke ve Millî Mücadele (1918-1922) Dönemi Edebiyat Dergilerinde Edebî Ele tiri), Betül Özçelebi {Cumhuriyet Döneminde Edebî Ele tiri (1923-1938)} ve Hüseyin Özçelebi {Cumhuriyet Döneminde Edebî Ele tiri (1939-1950)} gibi akademisyenler tarafından ele alınmı tır. Bu ara tırma-inceleme, daha önce yapılan ele tiri tarihi çalı malarının devamı niteli indedir.

Çalı mamız, «Giri »ten sonra be ana bölümden olu mu tur. «Giri »te, önce 1951- 1960 yılları arasındaki siyasal, sosyal ve kültürel ortam ile dönemin edebiyatı hakkında bilgi verilmi tir. De erlendirmeler yapılırken, bu konularda inceleme-ara tırma yapanlarının görü leri temel alınmı tır. Cumhuriyet Döneminde Edebî Ele tiri (1939-1950) adlı yüksek lisans tezimizde ele tiri tarihimizin geli imini ana çizgileriyle ortaya koymu tuk. Bu nedenle çalı mamızın bu bölümünde, aynı konuya yeniden de inmedik.

«Birici Bölüm»de, ele tiri ve ele tirmenin tanımı, ele tirinin gereklili i, i levi, ele tiride uygulanacak yöntem; ele tirimizin çok partili hayata geçti imiz bu yıllarda nasıl yol aldı ı, geli me evreleri; ele tirmenlerimizin hangi kuramlardan etkilendikleri, nasıl bir yöntem

(11)

uyguladıkları; sanatçıların ve ele tirmenlerin ele tiriye nasıl baktıkları nedenleriyle ortaya koyulmaya çalı ılmı tır. Ele tirmenlerimizin ele tiri anlayı larını ortaya koyarken olabildi ince kendi görü lerinden yola çıkmayı, söyledikleriyle yaptıkları arasında ilgi kurmayı; hangi ele tirmenin hangi ele tiri kuramından etkilendi ini ortaya çıkarmayı amaçladık. « kinci Bölüm»de, öncelikli olarak, edebiyatın amacı ve görevi, eski edebiyat- yeni edebiyat, bunalım edebiyatı, köy edebiyatı, güdümlü edebiyat ve sosyal realizm tartı maları üzerinde durulmu tur. «Üçüncü Bölüm»de, airin i i ve ödevi ile eski-yeni üzerine yapılan de erlendirmeler, özellikle de kinci Yeni tartı maları önemli yer tutar.

Bunlara iirde öz-biçim ve anlamlı-anlamsız iir tartı malarını da eklemek gerekir.

«Dördüncü Bölüm»da dönemin özelli i gere i roman ki isi ve tip-tipik konusuna özellikle de indik. Bunun yanında bakı açısı ve romanda ive taklidi tartı malarına da yer verdik.

«Be inci Bölüm»de de, yakla ık olarak «Dördüncü Bölüm»de ele aldı ımız konulara de indik. Öykü ele tirisi ve kuramı üzerine yazılan yazıların azlı ı nedeniyle bu bölümde oldukça zorlandık. Öykü üzerine dergiler yayımlansa da, bu dönemde roman üzerine yazılan kuramsal yazıların öykü üzerine yazılanlardan oldukça fazla oldu unu gördük.

Uygulama bölümlerinde eser ve sanatçı üzerine yapılan de erlendirmeler a ırlıklı bir yere sahiptir. Bu bölümlerdeki örnekler, tezimizin oylum olarak artmasına neden olsa da dönemin ele tiri ortamını vermesi, ele tirmenlerin ele tiri uygulamalarını ortaya çıkarması, hangi ele tirmeci, öykücü, romancı ve airin yapıtının öne çıkarıldı ının saptanması açısından bizce gereklidir.

«Sonuç»ta, genel bir de erlendirme yapılmı tır. Bu de erlendirme yapılırken dönemle ilgili yargılarda da bulunulmu tur. Yararlanılsın ya da yararlanılmasın ele tiriyle ilgili tüm yazılar “Kaynakça”ya eklenmi tir. Bu dönemde ülkemizde yayımlanan dergilerin hemen hepsine ula ılmaya çalı ılmı ; özgün metne ula ılamadı ı zamanlarda, öncelikle yazarın kendi yayımlamı oldu u eserlere ba vurulmu tur. Kitaplarda yer alan yazılar ad ve içerik de i ikli i olmadı ı sürece kaynakçaya alınmamı tır. Tüm yazıları toplanmı oldu u için Memet Fuat, Oktay Rifat gibi yazarların süreli yayınlardaki yazıları kaynakçaya eklenmemi tir. «Dizin»de de, tezde adı geçen eser ve ki ilere yer verilmi tir.

Alıntı yapılan metinlerde herhangi bir de i iklik yapılmamı , dönemin yazım kuralları korunmu tur. Dipnotlarda iki kitaptan olu turulmu bir kitapta, hangi eserden alıntı yapıldıysa o eser koyu olarak yazılmı tır. Günlerin Getirdi i- Sözden Söze gibi.

(12)

Bu çalı manın her a amasında payları olan, önerileriyle yol gösteren de erli hocalarım Prof. Dr. Nurullah ÇET N ve Prof. Dr. smail PARLATIR’a çok ey borçlu oldu umun bilincindeyim. ükranlarımı sunuyorum. Ayrıca kaynak taramalarım sırasında her türlü gereksinimimi kar ılayan TDK Kütüphanesi ve Millî Kütüphane çalı anlarına te ekkürlerimi sunuyorum. Son te ekkür de uyarılarıyla ve bilgisiyle her zaman yanımda olan e ime...

Hüseyin ÖZÇELEB Ankara 2006

(13)

KISALTMALAR

age. : Adı geçen eser

agm. : Adı geçen makale

ags. : Adı geçen soru turma, görü me, açıkoturum

AÜ : Ankara Üniversitesi

bk. : Bakınız

C. : Cilt

DTCF : Dil ve Tarih-Co rafya Fakültesi

GÜ : Gazi Üniversitesi

hzl. : Hazırlayan

Ü : stanbul Üniversitesi

S. : Sayı

s. : Sayfa

(14)

G R

(15)

1. 1951-1960 YILLARI ARASINDA ANA Ç ZG LER YLE S YASAL, SOSYAL VE KÜLTÜREL ORTAM

“1950 sonrası, Türkiye’de kapitalizmin daha hızlı geli meye, kırsal bölgelerin kapitalist pazara açılmaya, tarım kesiminden ba layan hızlı kapitalistle menin sanayiyi de etkilemeye do ru gitti i dönemdir.”1

Bu döneme Demokrat Parti iktidarı ve so uk sava damgasını vurur. 1950’li yıllar so uk sava yıllarıdır. Demokrat Parti iktidarı, ülkeyi on yıl boyunca bu sava ın gölgesinde yönetmi tir.

14 Mayıs 1950 seçimleri, ülkede yeni bir ba langıcın mu tucusudur. Bu seçim, seçmenin serbest iradesinin, oyunun, tercihinin sandı a yansıdı ı ilk seçimdir. Seçim sonunda 27 yıllık CHP iktidarı yerini DP iktidarına bırakır. Otoriter rejim tarihe karı ır.

“Millî ef” artık muhalefettedir. DP iktidara geldi inde kamuoyunda genelde bir iyimserlik havası egemendir. Seçim kampanyalarında Demokrat Parti sözcüleri, özgürlük ve demokrasi isteklerini sık sık yinelerler. Vaatlerden bazıları unlardır: Demokrasi tüm kuralları ile i letilecek, i çiler grev hakkını elde edecek, tek partinin tüm baskılarına son verilecek, din siyasete alet edilmeyecek, basının önündeki engeller kaldırılacaktır.

CHP’nin ileri gelenleri ise, “dü ün özgürlü ünün sınırlarını, sa da dinin siyasete karı tırılması, solda ise sosyalizm ve komünizm olarak” çizerler. Grev hakkı ise, onlara göre “ça dı ı bir sava ım biçimi” dir.2 Bundan dolayı kimileri DP’nin iktidara geli ini

“beyaz ihtilal” olarak görürler.

Demokrat Parti, öncelikli olarak tarım kesimine yönelir. Çiftçilere verilen krediler arttırılır. Marshall yardımı sonucunda gelen traktörler, bu kredilerle da ıtılmaya ba lanır.

1948 yılında 1750 olan traktör sayısı, 1952 yılında 31415’e yükselir.3 Bu day, pamuk ve pancar fiyatları önemli ölçüde arttırılır. Ekili toprakların oranı % 70’e çıkar. Bunun sonucunda tarım ürünlerinde büyük bir artı görülür. Tarımsal alanlar artar, ancak meralar azalır. Karayollarının yapımına büyük önem verilir. En ücra kö elere bile ula ılır. Köyler

1 Server Tanilli, Devlet ve Demokrasi, Say Yayınları, stanbul, 1990, s. 92.

2 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi 1950-1995, mge Kitabevi, Ankara, 2000, s. 21.

3 Do an Avcıo lu, Türkiye’nin Düzeni, stanbul, 1969, s. 284. 1960’ta 42136’ya ula ır. Çavdar, age., s. 61.

(16)

kasabalara, kasabalar kentlere ba lanır. ç piyasa geni ler, kamyon ta ımacılı ı canlanır.

Bütün bu geli melerden do rudan do ruya yararlanan yoksul köylüler de il, büyük çiftçilerdir. Traktörün köye girmesiyle birlikte topraksız köylü köyde i siz kalır. Bunun sonucunda da köyden kente göç ba lar.4 “Makinala ma, nüfusun hızla artı ı, küçük, geçimlik çiftlikleri kendilerine yetmez hale getirdi. Kentlere göç ba ladı. Kent varo larında gecekondular kuruldu.”5

DP iktidarınca üretimde büyük bir artı yaratılır; endüstri, bayındırlık ve ula ım alanlarına canlılık getirilir. Tarım ve hayvancılık desteklenir. Et-Balık Kurumu ve SEK bu dönemde kurulur. Yol, su ve enerji yatırımlarına büyük önem verilir. Günümüzde kullandı ımız karayolları a ının büyük ço unlu u bu dönemde tamamlanmı tır. Hirfanlı, Sarıyar, Seyhan barajları bu dönemin ürünleridir. Çimento, eker ve tekstilde de kamu yatırımları önemli bir yer tutar. Ere li Demir Çelik Fabrikası’nın yapımına ba lanır. Özel sektörce Akbank, Garanti Bankası ve Pamukbank gibi bankalar açılır.

Bu dönemde yalnız olumlu de il, olumsuz uygulamalar da görülür: Demokrat Parti, iktidara gelir gelmez Atatürk devrim ve ilkelerinden ödünler verilmeye, halkın dini duyguları sömürülmeye ba lanır. 1945’te yalınla tırılan Anayasa’nın dili yeniden eski haline döndürülür. Atatürk’ün büstleri yıkılır. Demokrat Parti il kongrelerinde Arap abecesine yeniden dönülmesi; fes, çar af giyilmesi gibi istemler dile getirilir. Kore’ye asker gönderilmesine kar ı çıkan Barı severler Derne i yöneticileri 10’la 15 ay arasında de i en cezalara çarptırılırlar. “O günlerde kimse, hiçbir aydın barı istemenin neden suç oldu unu sormadı, irdelemedi.”6 Halkevleri kapatılır. Demokrasi vaadiyle iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilk i i, “özgürlükleri daha da sınırlandırmak, özgürlükleri olabildi ince yok etmek” olur.7

Dü ünce özgürlü ü diyerek 1950’de iktidara gelen DP iktidarı, 1954 seçimlerinden sonra bütün söylediklerinin tersine uygulamalar yapar: Aynı yıl (1954) Köy Enstitüleri kapatılır. Hüseyin Cahit Yalçın tutuklanır, Kır ehir ili Osman Bölükba ı’nın CMP’sine oy verdi diye ilçe yapılır, 6-7 Eylül (1955) olayları meydana gelir, basına baskı uygulanır, Menderes’e kar ı olan birçok parti üyesi DP’den ihraç edilir, Ankara Hukuk Fakültesi’nden Prof. Bülent Nuri Esen üniversiteden uzakla tırılır. Özellikle 6/7 Eylül olayları ve 29 Kasım 1955’te DP milletvekillerinin iktidara kazan kaldırmaları Menderes’i

4 evket Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, stanbul, 1969, s. 240-241.

5 Tevfik Çavdar, age., s. 60-61.

6 Tevfik Çavdar, age., s. 36.

7 Semih Gümü , “Yetmi inci Ya ında Fethi Naci’yle Konu ma”, Fethi Naci’ye Arma an, O lak Yayıncılık, stanbul, 1997, s. 35.

(17)

çok zor durumda bırakır. Hükümet i in kolayına kaçarak olayların tahrikçisi olarak solcuları gösterir. Bu olaylarla uzaktan yakından ilgisi olmayan Aziz Nesin, Kemal Tahir ve Asım Bezirci gibi pek çok yazar gözaltına alınır. Uzun süren gözaltılardan sonra suçsuzlukları anla ılır.8 Aziz Nesin’in tutuklulu uyla ilgili olarak Yusuf Ziya Ortaç unları söyler:

“Aziz Nesin’i tevkif etmi ler!...

Neden? Niçin? Niye?... Nedeni, niçini, niyesi yok… Mademki, adı polisin defterine geçmi tir ve mademki, hükümet suçlu arıyordur, ona: ‘Sen bir kere gel’

diyeceklerdi!...

le 6-7 Eylül için de suçlu aramaya çıkınca böyle yapmı lar, gel demi lerdi ona…

(…) O gün benimle beraberdi ak ama kadar Akbaba’da…

Haberi olmadı ı bir ayaklanmadan, en kolay suçlu diye onu yakalıyordu polis. Onu tıkıyordu deli e!... (…) Aradan aylar geçti, iki ay, üç ay, dört ay…”9 29 Kasım’da DP içinde çatlaklar iyice gün yüzüne çıkar. Hükümetteki yolsuzlukları ve yüksek düzeydeki bürokratların nüfuzlarını kötüye kullanmalarını açıklayan gazetecilere savlarını kanıtlama hakkı tanınmıyordu. Basının “ispat hakkı” istemesini kimi DP milletvekilleri destekler; ama hükümet buna kar ı çıkar. Tüm bu geli meler dolayısıyla Sıtkı Yırcalı’nın ba ını çekti i muhalif grup, 29 Kasım 1955’teki toplantıda bakanların istifasını ister. “Sanki yeniçeriler, Sultan Menderes’ten vezirlerinin kellelerini istiyorlardı.

Sultan da kelleleri vermekte hiç duraksamıyordu.” Ba bakan, bütün bu istekleri kabul eder.

Kürsüye çıkar ve tarihi konu masını yapar: “Arkada larım beni diktatörlükle suçladılar.

Benim sizin kar ınızda diktatör olmama olanak var mıdır?... siz öylesine güçlüsünüz ki, u anda isterseniz Anayasa’yı bile de i tirebilir, hilafeti bile geri getirebilirsiniz.”10 Bu olaydan sonra milletvekillerinden bazıları DP’den istifa edip, Hürriyet Partisi’ni kurarlar.

1957 seçimlerini kıl payı kazanan Menderes, seçimden gereken sonucu çıkarmaz.

Yolsuzluklar ve baskılar sürer. Gaziantep’te seçimi önce CHP’nin kazandı ını iktidarın yayın organı Zafer bile yazar. Sonra DP’nin seçimi aldı ı söylenir. Bunun sonucunda oyların yeniden sayılması kararla tırılır. Fakat oyların saklandı ı Hükümet Binası o gece yakılır. Bu dönemde birçok gazeteci cezaevine girer. Üniversitelere baskı artar. 27 Nisan

8 Geni bilgi için bk. Tevfik Çavdar, age., s. 52-57; Ça lar Kırçak, Türkiye’de Gericilik 1950-1990, mge Kitabevi, Ankara, 1993, s. 45-51.

9 Yusuf Ziya Ortaç, Bizim Yoku , Tekin Yayınevi, stanbul, 1967, s. 16-17. Yazar ve sanatçılara yapılan baskılar hakkında daha geni bilgi edinmek için bak. Çetin Yetkin, Siyasal ktidar Sanata Kar ı, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1970.

10 Ça lar Kırçak, age., s. 53.

(18)

1960’ta, “Muhalefet ve basının yıkıcı faaliyetlerini inceleme amacıyla Tahkikat Komisyonu”nun kurulması için yasa çıkarılır. nönü, bu yasayla ilgili görü melerin yapıldı ı gün u me hur söylevini verir:

“Bu baskı rejimine, bu tedbirlere te ebbüs eden baskı tertipçileri zannediyorlar ki Türk milleti Kore milleti kadar haysiyetli de ildir… E er bir idare, insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa o memlekette ihtilal olur. Böyle bir ihtilal bizim dı ımızda ve bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam! (…) artlar tamam oldu u zaman, milletler için ihtilal, me ru bir haktır. htilal, me ru bir hak olarak kullanılacaktır. Bundan içtinap, kabil de ildir.”11

Artık ihtilalin ayak sesleri duyulmaya ba lamı tır. Üniversite ö rencileri ve Kara Harp Okulu ö rencileri çe itli gösteriler yaparlar. 27 Mayıs 1960 sabahında da Silahlı Kuvvetler yönetime el koyar. Milli Birlik Komitesi ülkeyi yönetmeye ba lar.

2. 1951-1960 YILLARI ARASINDA ANA Ç ZG LER YLE EDEB YATIMIZIN DURUMU

Dönemin yazınsal ortamına “Köy Edebiyatı”, “Sosyal Realizm”, “ kinci Yeni”,

“Güdümlü Edebiyat” tartı maları egemendir. Sanatçılar, hem ülkedeki, hem de dünyadaki olaylardan/olgulardan do rudan ya da dolaylı olarak etkilenirler. Dönemin edebiyatçılarının ço u Demokrat Parti’nin “ilkel, baskıcı, insanlık dı ı eylemleri”ne kar ıdır.

1950 sonrasında Garip iir hareketi tarihteki yerini alır. Bu dönemde Mavicileri, Hisarcıları ve kinci Yenicileri edebiyat alanında görürüz. Bu arada Attilâ lhan tarafından

“sosyal realizm” tartı ması ba latılır. “Bu tartı malar nönü Cumhuriyeti’nin estetik temsilcilerini sarsmı , fakat ‘so uk’ sava ın ‘katmerli’ baskısı ‘sosyal gerçekçili in’

geli mesini engellemi tir. Ortada bir bo luk do muyor mu? te kinci Yeni Sirki bu bo lu u dolduruyor.” kinci Yeniciler, anlamı gerekli görmezler, rastlantısallıkla yetinirler, imgeyi toplumsal/bireysel içlemden soyutlarlar, kapalılı ı, müzi i ve ritmi yeniden iire sokarlar, toplumsal gerçekçili e kar ı açık bir tavır takınırlar. “Birinci Yeni (Garip) nönü

11 evket Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, Remzi Kitabevi, stanbul, 1984, s. 359.

(19)

Diktası’nın iiridir, kinci Yeni ise Menderes Diktası’nın! Birinci Yeni (Garip) ‘sıcak’

sava yıllarının iiriydi, kinci Yeni ‘so uk’ sava yıllarının!.”12 Tu rul Tanyol’a göre ise, kinci Yeniciler, bu yaptıklarıyla “ iirin evrensel ölçütlerine” dönmü lerdir. Onların yanlı ları “i i biraz fazla abartmı ” olmalarıydı.13 lhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Sezai Karakoç bu hareketin önemli temsilcileridir. Bu dönemde Özdemir Asaf, Metin Elo lu, Gülten Akın, Türkan ldeniz, Hilmi Yavuz ve Özdemir nce gibi

airler de iirin co rafyasında yer almaya ba larlar.

Attilâ lhan’ın kuramını ortaya koydu u sosyal realizm Mavicilerin çıkı noktasıdır.

Ahmet Oktay ve Yılmaz Gruda gibi sanatçılar, Mavi, Son Mavi ve Kaynak gibi dergilerde bu kuramı açıklayan imzalı imzasız yazılar yayımlarlar. Bu kuram, Garip hareketine ulusalcı soldan Kemalist anlamda verilen ilk tepkidir. Maviciler arasında kabul edilen tek ilke, Ahmet Oktay’ın deyi iyle “yazın’ın imgeselli i” ilkesidir. Mavi hareketi diye bir hareketten söz edilse de, sosyal realizm bir hareket/akım niteli i kazanamamı , savunulan ilkeler hayata geçirilememi tir. “Asıl a ılacak durum ise Attilâ lhan’ın Sosyal Realizm’den etkilenmemi , bu yolda ürün vermemi olmasıdır.”14 Güner Sümer, (Bumin Güney) Fikret Hakan, Özdemir Nutku dergide yer alan di er yazarlardır.

Geleneksel kaynaklardan yararlanarak yeni bir yoruma gitmek isteyen, yine Garip hareketine ve toplumcu gerçekçi iire kar ı bir tavır olarak ortaya çıkan topluluklardan biri de Hisar’dır. Ürünlerini “Sanat sanat içindir.” anlayı ıyla verirler. Hem Batı taklitçili ine, hem de yenilik yapıyorum diye eskiye, gelene e sırt çevirenlere kar ıdırlar. Millî edebiyatı temsil ederler. Munis Faik Ozansoy, lhan Geçer, Mehmet Çınarlı, Yahya Benekay, Nevzat Yalçın, Gültekin Sâmano lu gibi airler toplulu un önemli adlarındandır.

Bu dönemin ba lıca toplumcu airleri Ahmed Arif, Enver Gökçe, Ömer Faruk Toprak, ükran Kurdakul, Cahit Irgat, A. Kadir, Arif Damar, Rıfat Ilgaz, Attilâ lhan’dır.

Ustaları Nâzım Hikmet’tir.

Fazıl Hüsnü Da larca, Cahit Külebi, Sabahattin Kudret Aksal, Behçet Necatigil ve Cahit Sıtkı Tarancı gibi airler herhangi bir toplulu un içinde yer almazlar. Kendi türkülerini söylemeyi sürdürürler.

Kimileri 1930’lardan sonra ürün vermeye ba layan Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak inasi Hisar, Halikarnas Balıkçısı, Sait Faik Abasıyanık, Oktay Akbal,

12Attilâ lhan, “ kinci Yeni” Sava ı, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996, s. 7.

13 Tu rul Tanyol, “ kinci Yeni ve Ötesi”, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı (hzl. Hüseyin Ataba ), Edebiyatçılar Derne i Yayınları, Ankara, 1998, s. 235.

14 Memet Fuat, “Mavi Hareketi Nedir?”, ncelemeler, Adam Yayınları, stanbul, 2002, s. 142.

(20)

Kemal Bilba ar, Orhan Kemal, Samim Kocagöz gibi öykücü ve romancılar bu dönemde de varlıklarını etkili bir biçimde sürdürürler. Orhan Hançerlio lu, Kemal Tahir, Haldun Taner, Tarık Bu ra, Erhan Bener, Attilâ lhan, Ya ar Kemal, Tarık Dursun K., Muzaffer Hacıhasano lu, Zeyyat Selimo lu, Muzaffer Buyrukçu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Fakir Baykurt gibi yazarlar adlarını 1950’lerde duyururlar. Bu yazarlar, eserlerinde toplumu otopsi masasına yatırmı lardır. Bu yazarlarımızın eserlerinde, ülkemiz ve ülkemiz insanı her yönüyle ele alınır. Köy, kasaba, kent; ehirlilik, köylülük; aydın-köylü, a a/muhtar-köylü ili kisi; köyden kente göç olgusu ve gecekondu ya amı, tarımdan sanayiye ya da feodalizmden kapitalizme geçi a amasındaki sancılı süreç; yönetenle yönetilen arasındaki sava ım bu dönemin gerçekçi roman ve öykülerinde ele alınan belli ba lı konu ve izlekleri olu turur. Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Tarık Bu ra, Sabahattin Kudret Aksal, Oktay Akbal gibi yazarlar ise genellikle bireyin iç dünyasına e ilen ürünler ortaya koymu lardır.

1950 sonrasında ürün veren sanatçılarımızda toplumsal kaygı yanında, kinci Yeni’nin öykü ve romana yansımasıyla birlikte bireyin yabancıla ması, yalnızlı ı gibi izlekler de kullanılır. 1950 Ku a ı diye anılan Nezihe Meriç, Tahsin Yücel, Demir Özlü, Vüs’at O. Bener, Ferit Edgü, Erdal Öz, Orhan Duru, Onat Kutlar, Adnan Özyalçıner ve Leyla Erbil gibi öykücüler Sait Faik’in ardılıdırlar. Bu ku ak, “bir ba kaldırı” bir

“gelenekten kopu ” ku a ıdır. Muzaffer lhan Erdost’a göre, 1950’li yıllarda lise ile üniversite arasında olan 1950 Ku a ı ile Demokrat Parti’nin iktidara geli i arasında bir örtü me vardır. Adnan Özyalçıner, hem bireysel, hem de toplumsal özgürlükleri elde etmek için Demokrat Parti iktidarına kar ı sava ım verdiklerini söyler. Aradıkları

“alı ılmı ın, yinelenmi in dı ında” bir eydir. Yeni bir gerçekçiliktir aradıkları. “Edebiyatta dü ünceyi, dü leri, imgeli bir anlatımı ortaya koyarak, gerçe i boyutlandırarak anlatmaktı dile imiz. Gerçe i derinlemesine ve geni lemesine bütün yönleriyle anlatırken insanı da dı sal, içsel, dü ünsel yönleriyle gene bir bütün olarak vermekti amacımız.”15 Bu yazarlar Faulkner, Dostoyevski, Kafka, Camus ve Sartre gibi yazarlardan ve varolu çuluk akımından etkilenmi lerdir.

Bu dönem romanlarında ve öykülerinde yazarlar, köy ya antısı, köylü-muhtar, köylü-a a çeki mesi (Fakir Baykurt-Yılanların Öcü; Halikarnas Balıkçısı-Ötelerin Çocu u), e kıya-a a çatı ması (Ya ar Kemal- nce Memed), deniz tutkusu, gemi insanları

15 Feridun Andaç, “Adnan Özyalçıner ile Bir Söyle i”, Adam Öykü, S. 44, Ocak- ubat 2003.

(21)

(Halikarnas Balıkçısı-Ya asın Deniz; Zeyyat Selimo lu-Kavganın Sonu), öç alma (Kemal Tahir-Körduman), stanbul’da ya ayan küçük insanların çektikleri sıkıntılar, yalnızlık (Sait Faik- Son Ku lar; Oktay Akbal-Bizans Definesi, Yusuf Atılgan-Aylak Adam), ekmek kavgası, fabrika ortamı (Orhan Kemal-Cemile-Avare Yıllar), Çukurova’ya pamuk toplamaya giden köylülerin ya am mücadelesi (Ya ar Kemal-Ortadirek; Orhan Kemal- Bereketli Topraklar Üzerinde), aydınla a anın mücadelesi (Ya ar Kemal-Teneke), kadın sorunları (Nezihe Meriç-Bozbulanık, Topal Ko ma), köye traktörün girmesi (Talip Apaydın-Sarı Traktör; Aziz Nesin-Medeniyetin Yedek Parçası, Samim Kocagöz-Sam Amca), köyden kente göç olgusu ve gecekondula ma (Samim Kocagöz-Cihan oförü), örgütlenemeyen tütün ekicilerinin sömürülü ü (Necati Cumalı-Tütün Zamanı), ki inin ruhsal çöküntüleri (Ahmet Hamdi Tanpınar-Yaz Ya muru), yabancıla ma (Ferit Edgü- Kaçkınlar; Demir Özlü-Bunaltı, Erdal Öz-Odalarda, Onat Kutlar- shak) küçük kentlerin küçük insanları (Vüs’at O. Bener-Dost), kinci Me rutiyet dönemi (Nahit Sırrı Örik-Sultan Hamid Dü erken), Kurtulu Sava ı ( lhan Tarus-Var Olmak), kinci Dünya Sava ı yılları (Samim Kocagöz-Onbinlerin Dönü ü), köyde çok partili hayata geçi in güçlükleri ve siyasal çeki meler (Samim Kocagöz-Yılan Hikâyesi) gibi izlek ve konular üzerinde dururlar.16

Ele tiri, 1940’larda atılan temel üzerinde yükselir. 1950’li yıllarda, öznel ele tirinin yanında nesnel-bilimsel, akademik, Marksist ve yeni ele tiri de yer almaya ba lar. Nurullah Ataç, Ya ar Nabi Nayır, Mehmet Kaplan, Suut Kemal Yetkin, Vedat Günyol, Fahir Onger, Tahir Alangu gibi 1940’larda yazı yazan ele tirmenlere bu dönemde Attilâ lhan, Asım Bezirci, Fethi Naci, Hüseyin Cöntürk, Memet Fuat, Adnan Benk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Do an Hızlan, Ahmet Oktay, Tahsin Yücel, Konur Ertop, Muzaffer Erdost, Metin And gibi ele tirmenler de eklenmi tir. Bunlar dönemin belli ba lı ele tirmenleridir.

Bunların dı ında hsan Akay, Oktay Akbal, Sabahattin Kudret Aksal, Melih Cevdet Anday, M. Nurullah Arısoy, Adile Ayda, Cemal Aykın, Salâh Birsel, Hüsamettin Bozok, Tarık Bu ra, Muzaffer Buyrukçu, Vecdi Bürün, Tevfik Çavdar, Cevdet Kudret, Necati Cumalı, Hikmet Dizdaro lu, Enver Naci Gök en, Fuad H. Güner, Zahir Güvemli, Orhan Hançerlio lu, Abdülhak inasi Hisar, Ayhan Hünalp, Sezai Karakoç, Kemal Sülker (Asım Sarp), Samim Kocagöz, Ahmet Köksal, Muhtar Körükçü, Rauf Mutluay, Muvaffak Sami

16Geni bilgi için bk. Olcay Önertoy, Cumhuriyet Dönemi Türk Roman ve Öyküsü, Türkiye Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1984, s. 45-162/ 222-278; Ramazan Kaplan, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında Köy, Akça Yayınları, Ankara, 1997.

(22)

Onat, Mustafa erif Onaran, Orhan Seyfi Orhon, Ferit Öngören, Veysel Öngören, Nahit Sırrı Örik, Ömer Attilâ S., Erdal Öz, Ziya Osman Saba, Mehmet Seyda, lhami Soysal, ahap Sıtkı, Cahit Tanyol, Ömer Faruk Toprak gibi yazarlar da iir, roman, hikâye üzerine ele tiriler yazarlar.

(23)

B R NC BÖLÜM

ELE T R

(24)

1. ELE T R VE ELE T RMEN ÜZER NE DÜ ÜNCELER

ˈ€–’G‹Œ•ŒŠŒ’G‰™GťŒ Gˆ”ˆGˆ™Gˆ™ˎˉ 

1.1. ELE T R VE ELE T RMEN N TANIMI

Ele tiri üzerine yazılan kuramsal yazıların ve kitapların her geçen gün sınırlı sayıda da olsa artıyor olması, edebiyatımızda ele tirinin ve ele tirmenin önem kazandı ının bir göstergesidir. “Ele tiri nedir? Ele tirmen kimdir?” türünden sorular soran, sorulan bu sorulara yanıtlar arayan bilim insanı, ele tirmen, air ve yazarlar ortak bir ele tiri ve ele tirmen tanımı yapmazlar. Ortak bir tanım yapıl(a)maz ama, yapılan tanımlarda incelemek, ölçmek, biçmek, çözümlemek, de erlendirmek, yargılamak gibi ortak sözcüklerle kar ıla ılır. Bütün bu sözcükler bize, ele tirinin hangi yönde geli im gösterdi inin; ele tirmenlerin ele tiri anlayı larının kuramda da olsa ne oldu unun ipuçlarını verir.

Mustafa Nihat Özön, bu dönemde “tenkid”, “ele tirim” ve “ele tirme” olarak kullanıldı ını imledi i “ele tiri” terimini sözlü ünde öyle tanımlar: “Edebiyat veya sanat eserlerinin incelenerek, onları açıklamak ve bu açıklama sonunda gerekli sebeplerle bir hüküm vermektir.”17 “Münakkid” maddesinde “tenkidci”ye gönderme yapılmasına kar ın, bu madde sözlükte unutulmu tur.

Nurullah Ataç, ele tirmeyi bir yazısında “bir eserin özelliklerini görmek, onları göstermek”18, ba ka bir yazısında ise “bir airin, bir romancının nasıl yarattı ını ara tırmak, kavrama a çalı mak (…) yaratılmı olanları, ba kalarının yarattıklarını incelemek”19; ele tirmeni ise, niçin be enip be enmedi ini az çok bilen, anlamasa da merakını uyandıracak, anlamaya özendirecek kitaplar okuyan, “kendine yarayabilecek yazıları seçen, ötekilere el sürmeyen kimse”20 olarak tanımlar.

Attilâ lhan için ele tiri, “belli bir eyi, belli bir bilgi çerçevesi içersinde, duyarlı ı yüksek ve sonuçları öznel bir ölçüyle, ölçüp de erlendirmek”tir.21

* Edip Cansever, Yerçekimli Karanfil, Yeditepe Yayınları, stanbul, 1957, s. 19.

17 Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid Sözlü ü, nkılâp Kitabevi, stanbul, 1954, s. 269.

18 Nurullah Ataç, Karalama Defteri-Ararken, YKY, stanbul, 1999, s. 58.

19 Nurullah Ataç, “Gene Ele tirme”, Son Havadis, 19 ubat 1953, s. 2; Varlık, S. 522, 15 Mart 1960, s. 5.

20 Nurullah Ataç, Günce (1953-1955), YKY, stanbul, 2000, s. 161.

21 Attilâ lhan, “Ele tirme Üzerine”, Gerçekçilik Sava ı, Yazko Yayınları, stanbul, 1980, s. 35.

(25)

Hikmet Dizdaro lu’na göre ele tiri, “bir yargı, bir de er yargısı”dır. “Bu yargıyı veren, iyiyi kötüden ayıran, edebiyat ve sanatla ilgili birtakım ilkeler ve ölçüler ortaya koyan ki i” ise ele tirmendir.22

Orhan Kemal, ele tirmeni genel olarak sanatın kalıpla mı kuramlarını uygulamakta ayak direyen bir ki i olarak tanımlar:

“Ele tirmen daha çok sanatın kli ele mi , kalıpla mı kuramlarını ö renerek, alı ılmı kuramlarını yapıtlara uygulamak isteyen ço u defa inadım inat diye ayak direyen, yanılan, bu yüzden de gerici bile olabilen ki idir.”23

Edip Cansever’e göre ele tirmen, yalnızca bir okur de ildir; o aynı zamanda bir sanatçıdır. Cansever’in tanımı da bu yöndedir: “Ele tirmen iyi ile kötüyü ayırdeden, hattâ iyinin yanında daha iyiyi de gösterebilen, bunu da, (…) bir sanatçı kimli i ile yapan (…) ki idir.”24

Erdal Öz’e göre ele tiri, geni anlamda “deneme, inceleme, çözümleme, övme, yerme tipi yazılar”dır. Öz, dar anlamıyla ele tiriyi, “bir edebiyat eserine ba lı olan, onunla ama ondan ayrı, ondan sonra, onun dı ında olan, onu belli ölçülerle inceleyip çözümleyen, sonra da dengeye vurup yargılayan, de erlendiren bir yazı türü”; ele tirmeni ise, “bir sanat görü üne ba lı, bir sanat sa duyusu olan, yaratmayan ama yaratma gücüyle gizlenen (…) dü ünen, çözümleyen, ayrı ım, bire imlerle didi en, yargılara varan, de erlendiren bir (…) ki i” olarak tanımlar.25

Suat Ta er, ele tiriyi özlü sözlerle tanımlamaya, açıklamaya, ortaya koymaya çalı ır:

“Tenkid so uk yüzlüdür, huzur bozucudur.

Tenkid yalanın, sahtenin, uydurmanın dü manıdır.

Tenkidsiz sanat olamaz, hayat da olamaz. (…) Sanat tenkiddir.

Toplum düzeninin ana yasası, evrimin ba ilkesi; iyinin, do runun, güzelin koruyucusu tenkiddir.

Tenkid demokrasinin de, hürriyetin de artıdır.

Tenkidden korkan, kendinden korkuyor, yaptı ı i e güvenemiyor demektir.

Tenkid, tenkidi yapanın ehliyetine, namusuna, zevkine, bilgisine göre de erlenir.

22 Hikmet Dizdaro lu, “Neden Ele tirmeci Yeti mez”, Varlık, S. 425, 1 Aralık 1955, s. 8.

23 Orhan Kemal, Edip Cansever vd., “Ele tirmen Yoklu u”, Yelken, C. 3, S. 29, Haziran 1959, s. 19.

24 ags., s. 18.

25 Erdal Öz, “Sanatçı Yazıları”, Varlık, S . 480, 15 Haziran 1958, s. 7.

(26)

Tenkide yasaklar koymak, evrime ihanet etmek demektir.”26

hsan Akay, ele tiriyi “bütünden parçaya, genelden öze giden bir kafa çabası, bir analiz-tahlil”; ele tirmeni ise, “sanatçı tarafından ortaya konan bütünün parçalarını, mafsal yerlerini, kurulu eklini” arayan ki i olarak tanımlar.27

Orhan Hançerlio lu’na göre ele tiri, “sanatın sanat alıcılarına tam ve kusursuz olarak ula tırılmasına yardım eden bir sanat faaliyeti”28 iken; Vecdi Bürün’e göre ise, “bir kıyaslamalar, de erlendirmeler ve hükümlendirmeler disiplini; (…) Bir prensip veya bir hâdisenin haklarında bir de erlendirme hükmü verilmek üzere gözden geçirilmesi ameliyesi”dir.29

Turgut Uyar, ele tiriyi “bir usuller düzeni, bir usuller bilisi, bir usuller kolaylı ı olmaktan çok, yöntemlerin yerini de yadsımamak artiyle bir ekin, bir ki ilik, bir dünya görü ü, ve sanatçınınkine yakla ır bir sezgi, bir kavrama yetisi” 30; Cevat Akgönül ise,

“kötülemek, yere vurmak a a ılamak de il de er biçmek, tartmak ve kıyaslamak”31 olarak tanımlar.

Nihat Do angüne , ele tirmeni tanımlarken, ona önemli görevler de yükler:

“Ele tirmeci, zamanının sosyal ve kültürel seviyesini çok yakından bilen, gününün olaylarının yönünü kati denebilecek bir açıklıkla tayin edebilen, sanatın ekil ve muhteva olarak geçmi ini bilip gelece ini sezinleyebilen, (…) yı ınlar ve devirler arasında bir münasebet kurabilen, teknik, ekonomik ve toplumsal olaylarla sanat olaylarını ba da tırabilen ve bunlardan gelece in yeni kıymet hükümlerini haber veren, (…) daima hem sanatçı, hem kütle kar ısında yer alan ve eseri gerçek de erleri ile halka ula tıran, aynı zamanda da halkı eseri anlama a ve eser seviyesine yükseltme e te vik eden fikir ve kanaatleri toplum çapında bir ilgi uyandırabilen, ki idir.”32

Sanat ele tirmenlerimizden Nurullah Berk, “Ele tirme nedir?” sorusuna u yanıtı verir:

“ ‘Critique’, ‘critiquer’ etmekten gelir. Bir olayı, bir sözü, bir i i öyle kar ıdan, pe in fikirsiz seyredip, ölçüp biçmek, kantara vurmak, sonra da bir takım prensipler, kurallara dayanarak iyi ya da kötülükleri üstüne yargılara varmak.

26 Suat Ta er, “Matem-Tenkit- airler Kongresi”, Varlık, S. 401, 1 Aralık 1953, s. 18.

27 hsan Akay, “Ele tirme ve Yaratma”, Varlık, S. 427, 1 ubat 1956, s . 5.

28 Orhan Hançerlio lu, “Ele tirmenin Faydası”, Varlık, S. 401, 1 Aralık 1953, s. 5.

29 Vecdi Bürün, “Bizde Niçin Tenkit Yok?”, Türk Dü üncesi, C. 1, S. 5, 1 Nisan 1954, s. 374-375.

30 A. Turgut (Turgut Uyar), “Salkım”, Pazar Postası, Y. 6, S. 29, 20 Temmuz 1958, s. 11.

31 Cevat Akgönül, “Tenkit Zihniyeti”, Varlık, S. 389, 1 Aralık 1952, s. 11.

32 Nihat Do angüne , “Esere, Ele tirmeciye Dair”, Pazar Postası, Y. 2, S. 77, 10 A ustos 1952, s. 6.

(27)

Critique bu mudur? Yoksa ki isel be enilere dayanarak gönül kimi severse güzel odur diye düpedüz ‘ampirik’ yargılara mı varmak?”33

Cöntürk, ele tiriyi “bir edebiyat yapıtının ne oldu unu bildirme ve de erini biçme”

olarak tanımlar.34 Onun bir ba ka tanımlaması ise öyledir: “Ele tirme, mantıkla organize edilmi bir dü ünüler sentezidir. Bu nitelik onun edebiyatla de il bilim ve felsefe ile ayni dalda oldu unu gösterir.”35

Suat Uzer’e göre ele tirmen, eserin iyi ve kötü yönlerini ortaya koyan bir insan,

“eserin ayarını bildiren bir mihenk ta ı”dır.36 Ümit Ölmez’e göre ise, “dörütten anlıyan, tarafsız, ince eleyip sık dokuyan, gere inde bir konunun aydınlanması için birçok betikleri okuyan, dergileri, sergileri, toplantıları, radyo konu malarını kaçırmayan, sonuç olarak, bu i i kendisine u ra edinmi ki i”dir.37

Ele tirinin sanatla ilgili, ama ondan farklı bir ey oldu unu ileri süren Do an Ru enay, ele tiriyi öyle tanımlar: “O, bir çe it sanat felsefesi, sanat derslerinin tahlilî ve terkibî yönden ele alınmalarından do an bir ‘sanat eserleri felsefesi’dir. Tenkit, sanat eserlerinin genel te rihidir.”38

1.2. ELE T RMEN N GEREKL L

Ele tirmen, sanat/edebiyat için olmazsa olmaz bir ki i midir? O olmadan iyi roman, öykü ve iir yazılamaz mı? Kısaca sanat/edebiyat dünyası için ele tirmen gerekli midir? Bu soruların yanıtı, en azından bu dönem için, belirgin bir biçimde veril(e)memi tir. Hatta bu, tek ba ına bir yazı konusu bile olmamı tır. Bu konudaki dü üncelere, daha çok, edebiyatla, ele tiriyle ilgili yazı ve konu maların satır aralarında rastlarız. Bu yazı ve konu malarda ise, özellikle eserleri ele tirmen tarafından olumsuz olarak de erlendirilen sanatçıların ço u, hem ele tirmeni dikkate almaz, hem de onu sanat ve edebiyat için gereksiz biri olarak görür. Sözgelimi Salâh Birsel’e göre onlar, “bilmedikleri eye sövgü” ya dıran

“bencil yaratıklar”dır.39 Kimi yazarlar, bu türden acımasız yargılarda bulunsalar da, yazarın ve eserinin eksiklerinin ortaya konması, eserin de erinin biçilmesi; okurun

33 Nurullah Berk, “Tenkit Ahlâkımız”, Varlık, S. 508, 15 A ustos 1959, s. 10.

34 Hüseyin Cöntürk, Ele tirmeden Önce, Kültür Matbaası, Ankara, 1958, s. 19.

35 age., s. 21.

36 “Suat Uzer Konu uyor”, Yelken, C. 1, S. 5, 15 Haziran 1957, s. 10.

37 Ümit Ölmez, “Olumlu Ele tirme”, Onüç, S. 21, Ocak- ubat 1957, s . 5.

38 Do an Ru enay, “Tenkit Üzerine”, Kaynak, C. 5, S. 62, 1 Eylül 1952, s. 408.

39 Salâh Birsel, iirin lkeleri, Adam Yayınları, stanbul, 2002, s. 100-101.

(28)

aydınlatılması, okuyucuda bir de er ve taktir duygusunun geli tirilmesi, ona eserin kapılarının açılması gibi nedenlerden dolayı ele tirmen gereklidir; okur, eser ve yazar oldukça hem var, hem de gerekli olmayı sürdürecektir.

Ele tiri ve ele tirmenin okura her zaman yararlı olaca ını söyleyen Abdülhak inasi Hisar’a göre nitelikli ele tirmen, polemik yapan de il dü üncelerini net bir biçimde ortaya koyan ele tirmendir. Ele tirmen, bu ekilde hareket ederse, okurun anlayı ve be eni düzeyini yükseltir.40

Ele tirmenin diplomasının; neyi, nerede, ne zaman ö rendi inin kendisini ilgilendirmedi ini söyleyen Orhan Kemal, onun kültürlü, aklı ba ında ve okuyan biri olmasını ister. Yazar, ele tirmenden bunları istese de, ele tirmenin yeri onun gözünde,

“okurdan öte, okurdan fazla bir ey” de ildir. Ona göre ele tirmenin görevi sanatçıyı ve onun eserlerini incelemektir. Sanatçının da aynı zamanda ele tirmen oldu una inanan Orhan Kemal’e göre, ele tirmen her zaman, sanatçıdan sonra gelir.41

hsan Akay’a göre ele tiri ve ele tirmenin olmadı ı bir yerde sanatçı, “ne yaptı ını, ne aradı ını, nereye vardı ını” bilmeden sa a sola yalpalayıp durur. te bu yalpalamayı ve bocalamayı kontrol altına alan ele tiri ve ele tirmendir. Ele tirmenin sıradan bir okurla e tutulması do ru bir yakla ım de ildir. Deneyimi ve mesle i gere i, ele aldı ı eserde herhangi bir okurdan daha fazla ey bulan ele tirmen, sanat ve sanatçı için gereklidir. 42

Turgut Uyar, ele tirmeni, okuru aydınlatan, ona eserin kapılarını açan ki i olarak nitelendirir. Böyle bir ele tirmenin gelmesi için sanatın üst düzeyde olması, okurun da yapıtı anlamak için ele tirmene gereksinim duyması gerekir:

“Sanatla ilgilenmeye, sanatın alıcısı olmaya ba layan büyük kalabalık, kendisine sunulan yapıtların de eri hakkında, bu i kendi gücünü a tıkça, ele tirmecilere ba vurur. Kendi yargılarına güvenemeyen, hattâ kendi ba ına yargıya varamayan alıcı, kendisini ı ıtacak ele tirmeciyi aramaya ba lar. Böylece ba lıyan ele tirme gereksinmesi ele tirmecilerin de yeti mesini zorlar.”43

Leylâ Kara, alanında uzman olan ele tirmenin çok az oldu u kanısındadır. Ona göre her eli kalem tutan, iir yazan ki i sanat üzerine ele tiri yapmaya yetkili de ildir.

“Biraz bilmekle çok bildi ini sananlar” uzman ele tirmenlerden çok fazladır. Ona göre ele tiri yapacak ki i alanında uzman olmalıdır. Bu türden bir ele tirmen ise bizde pek azdır. Bir konuyu incelemek, bunu meraklı okurun önüne koymak ve onu aydınlatmak

40 Abdülhak inasi Hisar, “Münekkid Lüzumu”, Türk Yurdu, S. 251, Aralık 1955, s. 470.

41 Orhan Kemal, “Ele tirmen Yoklu u”, Yelken, C. 3, S. 29, Haziran 1959, s. 20.

42 hsan Akay, “Ele tirme ve Yaratma”, Varlık, S. 427, 1 ubat 1956, s. 5.

43 Turgut Uyar, “Ele tirme Üzerine”, Forum, C. 7, S. 73, 1 Nisan 1957, s. 20.

(29)

uzman ele tirmenin i idir. “Ele tirmeci kıtlı ı san’at konularının karanlıkta kalmasına ve okuyucuları yalnız bir haber alma ile yetinmek zorunda” bırakmaktadır. Okurun, “bilgiyi ona verecek, ele tirme yolu ile onu aydınlatacak, dü ünmeye götürecek” uzman ele tirmene, yetkili kalemlere gereksinimi vardır.44

Hüseyin Cöntürk, sanatçı, ele tirmen ve okurun birbirlerine gereksinim duyduklarını söyler. Ele tirmenin görevi, okurla sanatçının arasını bulmaktır. Bunu yapmanın en iyi yolu yayımlanan eserleri tanıtmaktır. Tanıtma iyi yapılırsa, edebiyatın da o kadar ileri gidece i bir gerçektir.45 Ona göre ele tirmen, sanatı da sanatçıyı da etkiler;

ama bu dolayısıyla olur. Dünün edebiyatını açıp tanıtan, onları yeni ve ça da yöntemlerle yeni ba tan de erlendiren ele tirmendir.46 Bunlar ele tirmenin niye gerekli oldu unu bize gösterir.

ahap Sıtkı’ya göre bir eser, güzel ya da kötü, yararlı ya da yararsız, akıcı ya da sıkıcı olabilir; akla ya da duyguya seslenebilir. Önemli olan ele tirmenlerin bu eseri, edebî eserler arasında u ya da bu sıraya koymalarıdır. Bunun okuyucuda de er, takdir duygusunun geli mesinde önemli bir payı vardır; çünkü ele tirmenin edebî esere kar ı okuyucudaki merak duygusunu uyandırabilmesi önemlidir.47

Suat Ta er’e göre, sanatçının daha çabuk, daha çok ilerlemesi, geli mesi ve olgunla ması için ele tiri/ele tirmen gereklidir.48 Ay e Nur’a göre ise, gerçek ele tirinin aracılı ı olmadan toplumda “tam mânasiyle ne sanat veren, ne de sanat alan” vardır. 49 Bu nedenle ele tiri sanatın/edebiyatın olmazsa olmazıdır.

1.3. ELE T RMEN N ÖZELL KLER

Ele tirmenin hangi özelliklere sahip olması gerekti i konusunda ele tiriyi öznel bir anlayı la ele alanlarla nesnel/bilimsel olarak alanlar arasında bir ayrım olsa da, ele tirmen ve sanatçılar, u özelliklere sahip olan ele tirmeni gönüllerinden geçirirler:

Ele aldı ı eserin özelliklerini ve de erini ortaya koyan, onu öz ve biçim açısından de erlendirip çözümleyebilen; eseri de erlendirirken i in içine kendi özünü ve ön yargısını

44 Leylâ Kara, “Bir Dertle me”, Esi, C. 1, S. 7, Temmuz 1956, s. 1.

45 Hüseyin Cöntürk, “Ele tirmede mtiyaz”, Ele tirmeden Önce, Kültür Matbaası, Ankara, 1958, s. 50.

46 “Mecburi stikamet”, age., s. 47.

47 ahap Sıtkı, “Tenkid”, Seçilmi Hikâyeler Dergisi, C. 7, S. 7, A ustos 1952, s. 22.

48 Suat Ta er, “Matem-Tenkit- airler Kongresi”, Varlık, S. 401, 1 Aralık 1953, s. 18.

49 Ay e Nur, “Tenkit ve Sinema”, Varlık, S. 379, 1 ubat 1952, s. 17.

(30)

karı tırmayan, bir ba ka deyi le kendinden silkinen; yazarı kutlamayan, alkı lamayan, yermeyen, yalnızca eseri inceleyen; önemli olanın yazar de il eser oldu unu bilen; eseri överken de yererken de a ırıya kaçmayan; sanat ve ele tiri kuramları ile esteti i bilen;

edebiyatın di er sanat dallarıyla, tarih, toplumbilim ve felsefeyle ili kisini göz ardı etmeyen; yargılarında aceleci olmayan ve gerekçesiz yargılardan kaçınan; belli bir sanat grubuna ba lanmayan, esere tek yönlü bakmayan, ama bir dünya görü ü, bir hayat felsefesi olan; kar ı görü e saygılı olan ve ondan yararlanabilen; dürüst, namuslu, zevk sahibi, edebiyat sa duyusuna ve geni bir birikime sahip olan; yol gösterici, uyarıcı, ama kendini otorite, tek bilen olarak görmeyen; i ine sevgiyle yakla an; sanatın do rularının bilimin do rularıyla örtü meyece ini bilerek bilimin verilerinden yararlanabilen; belli bir ölçütü ve yöntemi olan/esere göre yöntem uygulayan; dil bilen, edebiyat ve ele tirinin sorunları üzerine dü ünce üreten, nesnel/öznel olan ele tirmen hem sanatçıların, hem de ele tirmenlerin istedi i ele tirmendir.

Bu özelliklerin hepsinin bir ele tirmende olması, öznel/nesnel ele tiri anlayı ını göz ardı etsek de kolay de ildir. Önemli olan ele tirmenin öncelikle iyi niyetli olması, kendini yeti tirmek için u ra vermesidir. Gerisi zamanla mutlaka tamamlanacaktır. Unutulmaması gereken ey udur: Ön yargının oldu u yerde, kötüleme vardır, be enme vardır, ama ele tiri, dolayısıyla da ele tirmen yoktur. Ele tirmen ve sanatçıların yazdıklarından çıkan sonuç geni anlamıyla budur.

Ataç’a göre ele tirmenin ilk yapaca ı i ele aldı ı eserin özelliklerini ortaya koymaktır; çünkü bir eser yerilecekse de, övülecekse de bu, eserin özelliklerine göre olacaktır.50 Ataç, ele tirmenin bir eseri yargılarken, onun iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin oldu unu söylerken i in içine özünü de karı tırdı ını; bunun yanlı oldu unu, ele tirmenin eseri incelerken kendini bir yana bırakması, kendinden silkinmesi gerekti ini ileri sürer.

Ataç’ın bu konudaki dü ünceleri öyledir:

“Beti ini okudu umuz yazar ne yapmak istemi ? bunu neden istemi ? onun görü ü, kanıları nedir? nite varmı o görü e, kanılara? bunları görme e, kendimizi o yazarın yerine koyup onun gibi dü ünme e çalı aca ız. Anlamak ancak böyle olur, ancak anlıyan anlatabilir. Anlayıp anlattıktan sonra da yargılar, yazar diledi ini yapabilmi mi? yapamamı mı? kendi görü üne göre onu da söyler.

Ele tirmen yazarı kutlamaz, ona alkı lar, iyemceler sunmaz, inceler onun yapıdını, anlayıp anlatma a çalı ır.”51

50 Nurullah Ataç, Karalama Defteri-Ararken, YKY, stanbul, 1999, s. 58.

51 Nurullah Ataç, “Konu u: Karalama”, Seçilmi Hikâyeler Dergisi, C. 12, S. 57-58, Ekim-Kasım 1956, s. 9.

(31)

Ataç, ele tiride dostluk ve dü manlı ın olmaması gerekti inin altını çizer. Çünkü sevdi imiz sanatçının eserindeki eksik ve yanlı ları görmeyiz, onun olumlu yanlarını ortaya koymaya çalı ırız. Sevmedi imiz sanatçıyla ilgili yaptıklarımız ise, bunun tam tersi olacaktır. Bundan dolayı ele tirmen vermi oldu u yargılara kesinlikle duygularını karı tırmamalıdır. Bunun yolu da tanımadı ımız, bilmedi imiz sanatçıların yazdıklarını okumak, bunların güzel olup olmadıklarını ortaya koymaktır.52 Ataç, bu konuda bir ba ka güncesinde unları söyler:

“Ne yapmalı ele tirmeci? Duygularını yenmesini bilmeli, kendi dü üncelerinin, yargılarının kaynaklarını da ara tırmalı, hangilerinin duygular etkisinde oldu unu bulmasını bilmeli.”53

Ataç, bir yandan bunları söylerken, bir yandan da öznel ele tiriyi önceler. Çünkü bu sözleri söylemesine, nesnel olmaya çalı masına kar ın bunu ba aramaz. Ona göre yazınsal bir ele tiride nesnellik söz konusu olamaz. De er yargısının oldu u yerde nesnellik de il, öznellik vardır. Okur/ele tirmen güzel ya da güzel de il gibi yargıları kendi be enisine göre verir.54

“Beni tanıyanların hepsi bilir; hayran oldu um, yahut sadece be endi im airler için kavgadan da çekinmem, alaya alınmaktan da korkmam. Ama bir de be enmedim mi, istedikleri kadar menfi adam desinler, yıkıcı desinler, gene de be enmem.”55

Suut Kemal Yetkin, kendi zevkini ön plana alan bir ele tiriyi önceler. O, ele tirmenin tarafsız ele tiri yapaca ına inanmaz; çünkü ona göre bir ele tirmenin kendi zevk ve be enilerinden sıyrılarak ele tiri yapması olanaksızdır. Ele tirmenin biraz daha nesnel olabilmesi için yapması gereken ey, ele aldı ı eseri inceleyip de erlendirdikten sonra eserin yazarıyla ilgili dü üncelerini ortaya koymaktır. “Zaten ele tirmeci için önemli olan yazar de il, yazdı ıdır.”56

Abdülhak inasi Hisar, ele tirmen olmanın ko ulları üzerinde durur. Ona göre iyi bir ele tirmen olmak için unlar gerekir:

“Bir münekkid olabilmek için okumu , bilmi , dü ünmü , duymu olmak ve imdi de bütün bu eyleri hatırlamak lâzım gelir. Onun yalnız ilim de il, aynı zamanda bir zevk sahibi olması da lâzım gelir. Yazılarında bekledi imiz yalnız

52 Nurullah Ataç, Günce (1953-1955), YKY, stanbul, 2000, s. 82-83.

53 age., s. 84.

54 Nurullah Ataç, “Konu u: Söz Olsun”, Yelken, C. 2, S. 16, Mayıs 1958, s. 15.

55 Nurullah Ataç, Karalama Defteri-Ararken, s. 21.

56 Muazzez Menemencio lu, “Suut Kemal Anlatıyor”, Varlık, S. 501, 1 Mayıs 1959, s. 6.

Referanslar

Benzer Belgeler

Devlet üniversitesi olarak kurulan Bursa Teknik Üniversitesi bünyesinde Doğa Bilimleri, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi altında, ülkemizin ilk ve tek Lif ve

Batı Trakya, geçmişten günümüze birçok devletin hâkimiyeti altında bulunan, 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan bu yana da resmi adı “Helen Cumhuriyeti”

Helisel dişlilerin di~er dişli sistemlerine tercih edilen önemli özelliği, diş kavramalarının yavaş olması ne- deniyle yüksek dönme sayılarıyla tatlı ve sessiz

Bütünleme sınavına not yükseltmek için girmek isteyen öğrenciler, Bursa Teknik Üniversitesi internet sayfasında ilan edilen tarihlerde öğrenci işleri bilgi

Motor çalışırken, araç hare- ket halindeyken bu gösterge lambası- nın sesli bir ikaz ve çok işlevli ekranda bir mesaj ile birlikte yanması ya da ya- nık kalması durumunda

(3) sisteminin her çözümü bu iki lineer ba¼ g¬ms¬z çözümün bir lineer kombi- nasyonu olarak yaz¬labilir..

Mengs (1723 - 1774) Romada Winckelmann ile beraber Neo-classique'in temelini atmışdı. Mengs ve Winckelmann Antikiteye avdeti» idare ediyor- du. Aynı asırda hissin

nm mavi çığlrğnda bir- leşti. Ancak i0brıs olay- Ian sırasında b<iylesine.. kaynaşabilen