• Sonuç bulunamadı

ELE T R

2.5. GENELL KLE K TAP ELE T R S /TANITIMI YAPANLAR

2.5.5 AGÂH SIRRI LEVEND

iir kitaplarını de erlendirirken airin önem verdi i konulara, iiri söyleyi ine, deyi ine, ayıklama yapıp yapmadı ına önem verir.

Dizdaro lu, genelde Asım Bezirci’nin de dedi i gibi özetlemeyi ve konuyu ortaya koymayı önemseyen; ama, sözgelimi, yer, zaman, ki i, içerik, dil yapı gibi bir romanda önemli ili kiler yaratan temel ö elere hemen hiç de inmeyen ve biçim içerik ba ıntısını estetik düzlemde incelemeyen, ele tiri için gerekli çözümleme, kar ıla tırma, ölçütleme, aydınlatma, yargılama, yorumlama ve de erlendirmeye yana mayan, dolayısıyla ele tirinin en güç ve en gerekli ödevlerini ıskalayan, kuramda söylediklerini uygulamada yapmayan, i in kolayına kaçan, bir ele tirmendir.373

yavruları, yalın ayak çamurlar içindeki kafileyi takibeden çocukları, ölüme bırakılan ihtiyarları, sırtta ta ınan hastalariyle koskoca bir insan yı ınını canlandırıp harekete getirmi , birlikte ya anan ıstırapları topluca” betimlemeye çalı ır. Levend’e göre bizde bir yı ını, bir kalabalı ı ilk öyküle tirme denemesini yapan yazar, Kenarda Kalmı adlı kitabındaki ‘Sada-yı ncil” öyküsüyle Halit Ziya U aklıgil’dir.

Agâh Sırrı Levend’in ele tiri anlayı ını Refik Halit Karay’ın Bu, Bizim Hayatımız üzerine yazdı ı yazıyı örnek alarak somutlayalım. Yazar, bu romanla ilgili ele tirisine yukarıda da söyledi imiz gibi eski ya amla, bugünkü ya am (1950’ler) hakkında dü üncelerini ortaya koyarak ba lar. Daha sonra romanı özetler. Romanın konusu, olgu kurulu u, roman tekni ini uygulayı ı, roman anlayı ı, üslubu ve dili üzerinde durur.

Gerçekçi romanlarımız ve öykülerimizle ilgili örnekler verir. Romanın kahramanı Mazlum Sami, stinye’deki yalısında dededen kalma bir varsıllıkla karısıyla ço u yabancı misafirler arasında özentili bir hayat ya amaktadır. Mazlum Sami, 58 ya ında, bencil, kayıtsız ve tembel bir ki idir. Bir gün geçmi günleri anımsar. 20’li ya larında bir göçmen kızıyla ili kiye girmi tir. Bu ili ki sonunda kız gebe kalır. Bu olayın sonucunda kız yalıdan ayrılır, bir arabacıyla evlenir, bir o lu olur. te bu anı, 38 yıl sonra Sami’nin hayatını allak bullak eder. Onları bulma iste i onda ne rahat ne de huzur bırakır. Güvenilir bir dedektif bulur.

Dedektif, çe itli ara tırmalardan sonra kadını ve çocuklarını bulur. Kadının büyük o lu bir ortaokulda müdürdür. Küçük o lu ise vurgunculuktan zengin olmu tur. Kadının büyük o lunun bir de çocu u vardır. Sami, yıllar önce yapması gereken görevini yerine getirmek ister. Kadınla konu ur. Ama kadın çocuklarının yıllar önce öldü ünü, bu iki çocu un da arabacı Ahmet’ten oldu unu söyler. Mazlum Sami, kadının kendisine belki de do ru söylemedi i üphesiyle bundan sonraki ya amını sürdürecektir.

Agah Sırrı Levend’e göre bu romandaki serüven ustaca düzenlenmi tir. Romanın olgu kurulu u oldukça sa lamdır. Yazar, merak ö esini canlı tutmayı ba armı tır. Bunları yaparken iyi bir teknik kullanmı tır. Romanın nasıl yazılaca ını iyi bilen Karay, merak ögesini romanın sonuna kadar canlı tutmu , Mazlum Sami’nin eski gözdesini ve çocu unu ararken ve bulduktan sonraki heyecanını, sıkıntısını, sevincini, karamsarlı ını yansıtmayı çok güzel becermi tir. Yazar, böylece Mazlum Sami’yi “bütün dü ünceleriyle” tanımamızı sa lamı tır.

Ele tirmene göre, ikinci planda olması gereken Dedektif emsi’nin romanda Hüsniye’den fazla yer tutması da do aldır. Çünkü, onun yeni ya antısıyla ilgili tüm bilgileri emsi verir. Bu yüzden Hüsniye’nin gölgede kalması romanın güçsüzlü ü olarak nitelendirilemez. Hatta bu durum, güçsüzlükten çok merakı arttıran bir kuvvettir. Olayların

geli mesinde rastlantıların da yardımı olur. Bunlar öylesine do al, öylesine birbirine ba lıdır ki, okurken yadırgamayız. Romanın sonunda Sami’nin Hüsniye’ye ve torununa kavu aca ını dü ünürken, her ey bir anda de i ir. Çünkü Mazlum Sami’nin o lu küçükken ölmü tür. Levend, bu durumu öyle açıklar:

“Bu sonuç, vodvilin son perdesi gibi i in tatlıya ba lanmasını istiyenler için belki de bir hayal kırıklı ı do urabilir. Fakat roman tekni i bakımından bu sonuç, ustaca elde edilmi bir ba arıdır. Nitekim roman bitince, uyandırdı ı etki üzerimizden hemen kaybolmuyor. Biz de romanın kahramanı gibi, acaba diyoruz;

ya kadının söyledi i yalansa.”374

Roman, hem Mazlum Sami’yi, hem de okuru böyle bir soru i aretiyle ba ba a bırakarak biter. Ele tirmene göre Refik Halit, “roman kahramanının oturdu u yalıdan ba lıyarak, bizi dedektifin girip dola tı ı yerlerle, raslayıp görü tü ü insanlarla tanı tırmı , eski ve yeni hayatımızın bilinen yahut bilinmiyen, ya anan yahut unutulan türlü evreleriyle yüzyüze” getirmeyi ba armı tır. Levend, romanı “asıl bu bakımdan ilgi çekici” bulur.

Yazar, mekanın ve zamanın insana etkisi üzerinde de durur. Her mekan sanki insanını yaratmı tır, ya da bunun tersi. Yalılar, ah ap evler, Eyüp… Levend’in romanın zamanı ve mekanıyla ilgili görü leri öyledir:

“Bir halayık olarak girdi i kapıdan bir hanımefendi olan beslemeleri, u aklıktan pa alı a yükselen yeti tirmeleri, haremi, selâmlı ı, hamamı, atı, arabası, dı tan gösteri li, içten sinsi ve esrarlı hayatiyle yalı…

Bunun tam kar ıtı olarak, bozuk kaldırımlı dar sokaklar arasına gizlenmi Felfelek Cafer Efendi’nin Atlamata ındaki ah ap evi. Bu evde ya ıyan haline razı insanların hayatı…

Daha sonra, Haliç’in sırtına yaslanmı , anılarla yüklü Eyüp’deki Ku çu Rıza’nın ömrü boyunca süren ku merakı.

(…)

Kayboldu una pek de üzülmedi imiz bu hayatı, hiçbir eser bir roman kadar canlı ve ayrıntılı olarak belirtemez.

Bunlardan ba ka, eserde hikâyenin akı ını durdurmamak için üzerlerinde fazla durulmıyan, hemen dokunulup geçilen çe itli levhalar var. Romancı, bunları bize göstermek için sık sık geçmi e dönüyor. Zaman zaman kahramanlarının dü üncesi olarak eski hayatın bir görene ini, yahut kökü daha derinlerde olan bir

374 Agâh Sırrı Levend, “Bu, Bizim Hayatımız”, Türk Dili, C. 7, S. 74, Aralık 1957, s. 129-130.

gelene i birkaç satırla anlatıveriyor. Realist roman, o anda bir ‘moeurs romanı’

niteli ini alıveriyor.”375

Ele tirmen, romanda yalnız eski dönemin de il yeni dönemin de ba arılı bir biçimde göz önüne serildi ini imler. Milletvekilleri, bakanlıkların ileri gelenleri, i adamları, tüccarlar, açık gözler, vurguncular romanda yer alan yüzlerdir. “Böylece hem dünün hem de bugünün tipleri, bazı kere birkaç çizgi ile belirtilmi bir portre, çok kere de, ya adı ı hayatın dekoru içinde i lenmi tasvirler halinde gözlerimizin önüne seriliveriyor.”

Bundan dolayı bu roman, “iki devrin romanı”dır.

Agâh Sırrı Levend, usta bir romancıda olması gereken niteliklerin Refik Halit Karay’da oldu u kanısındadır. Ona göre Karay, “gözü önüne serilen olayları, her an silinip kaybolan görünü leri, çevresinde rasladı ı insanları, dokunup geçti i e yayı keskin bir görü le yakalayıp belirtebilen” en usta romancılarımızdandır. “ te Karay, birçoklarının gözünden kaçanları hemen yakalamı ve bunları, hâfızasının önüne yı dı ı zengin anılarla kolayca kar ıla tırarak, kıvrak ve canlı üslûbiyle renkli birer tablo haline getirmi tir.”

Karay’ın bu romanında da, tıpkı Memleket Hikâyeleri’ndeki dili ve biçemi görürüz.

Yadırgadı ımız tek ey Türkçe kar ılıkları bulunan yabancı sözcüklerdir. Levend, bu romanı tüm bu özelliklerinden dolayı “üstün bir de er” ta ıyan bir eser olarak nitelendirir.

Agâh Sırrı Levend, yazısının sonunda Yakup Kadri Karaosmano lu, Halide Edip Adıvar, Re at Nuri Güntekin, Mahmut Yesari, Peyami Safa gibi yazarların “bizim hayatımızın birer romanı”nı yazdıklarını ileri sürer. “Ayrı ayrı birer çı ırın ürünleri olan bu eserlerin hepsi de, dünün ve bugünün hayatını a maz bir do ruluk ve kolayca a ılmaz bir ustalıkla bize hikâye ederler.”376