• Sonuç bulunamadı

B. Sancak Esasında Yönetim

2. Toprağa Dayalı Örgütlenme Tarzı

da eyalet yapılmıştır.247 Böylece 1590 yılında eyalet sayısı 44’e yükselmiştir. Beylerbeyilik yerine eyalet teriminin kullanılması yaygınlaşınca, eyaletlere beylerbeyi rütbesi ile tayin edilenlere eyalet valisi ve eyalet vüzerası adı verilmiştir.248 Devletin toprağa dayalı örgütlenmesinde köklü bir değişime neden olan bu düzenleme bir sonraki bölümde ayrıntılarıyla ele alınacaktır.

karşıladıktan sonra, başkente her yıl salyane adı verilen sabit bir vergi göndermektedir.

Lahsa, Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Bağdat

Mümtaz eyaletler

Osmanlı devletine vergi vererek onun koruması altına giren devletler; savaş zamanında asker vermekle birlikte, iç işlerinde tamamen özerktir.

Yerel feodaller tarafından seçilen voyvoda (16.

yüzyılın ikinci yarısından sonra voyvodaları Osmanlı yönetimi belirlemiştir)

Eflak ve Boğdan Voyvodalıkları, Kırım Hanlığı, Erdel Krallığı, Kazak Hetmanlığı ile Mekke Şerifliği

Yurtluk-ocaklık/hükümet sancaklar

Beylerbeyilik sınırı içinde olmalarına rağmen, bölgesel özerkliğe sahip olan bu sancaklar, beylerbeyi kumandasındaki orduya belli sayıda asker vermek ve seferlere katılmak zorundadır. Aşiret reisleri belirli ölçülerde özerk bırakılarak bağlılıkları sağlanmıştır. Hükümet (eyalet) adıyla bilinen yerlerde bütün gelir aşiret beyine aittir, bunların tımar ve zeametleri yoktur, Yurtluk-ocaklık olarak adlandırılan Kürt

sancaklarının ise çeşitli gelirleri deftere

kaydedilmektedir ve içlerinde zeamet vardır.

Sancakların yönetimi aşiret reislerinin elinde babadan oğula geçmektedir, sultan bu sancakların önemli şehirlerine bir kadı atamakta ve bir yeniçeri birliği yerleştirmektedir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu

İkincisi, sancak sistemi ile Osmanlı yönetiminin yeterince yerleşmediği, merkeze uzak İslam ülkelerinde uygulanan yönetim modelidir. Salyaneli eyalet sistemi olarak adlandırılan bu modelde, sultan eyalete kalabalık bir yeniçeri garnizonu yerleştirmekte, birer vali, defterdar ve kadı tayin etmektedir. Eyalet gelirlerinin sipahilere tımar olarak dağıtılmadığı bu sistemde, vali bütün askeri ve idari giderleri karşıladıktan sonra, başkente her yıl salyane adı verilen sabit bir vergi göndermektedir. Mısır, Yemen, Habeş, Basra, Lahsa, Trablusgarp, Tunus ve Cezayir bu şekilde yönetilen eyaletlerdir. Bazı eyaletlerde (Bağdat) bu iki sistemin birlikte uygulandığı da görülmektedir. Bu durumda eyalete bağlı sancakların bir bölümü salyanesiz, bir bölümü salyaneli olarak düzenlenmektedir. Osmanlı İmparatorluğu, bu bölgelere kendi toprak düzenini dayatmamış, ‘adapte etmiş’ görünür.

Toprağa dayalı örgütlenmede üçüncü model, Osmanlı devletine vergi vererek onun koruması altına giren hanlık ve voyvodalık topraklarında görülmektedir. Eflak ve Boğdan Voyvodalıkları, Kırım Hanlığı, Erdel Krallığı, Kazak Hetmanlığı ile Mekke Şerifliği bu kapsamda yer almaktadır. Mümtaz eyalet olarak adlandırılan bu ülkeler, savaş zamanında

asker vermekle birlikte, iç işlerinde tamamen özerktir. Voyvodalıklar, her sene belli bir miktar haraç ödemekte ve buna karşılık voyvoda denilen bir prens tarafından iç işlerinde serbest bir şekilde yönetilmektedir.251 Batı Kafkasya’da bulunan Gürcü meliklikleri de benzer bir statüye sahiptir. Voyvodalar, yerel kanunlar gereğince bayarlar yani beyler ile başpiskopos ve papazlar tarafından seçilir ve onay almak için durum Osmanlı hükümetine bildirilirdi. Uzunçarşılı, Osmanlı devletinin 16. yüzyıl ortalarına kadar voyvoda seçimine müdahale etmediğini, ancak özellikle Lehistan ve Avusturya’nın voyvoda seçiminde rol oynamak istemeleri sebebiyle bu işi boş bırakmayarak, bundan sonra merkezi yönetim tarafından belirlenen kişilerin voyvoda olarak seçildiğini belirtmektedir. Uzunçarşılı’nın saptamasına göre, voyvodalar, 1693’ten başlayarak İstanbullu Fenerli Rumlar arasından atanmaya başlamıştır. Bağlı devletler, genellikle uzak yollar veya sınırlar üzerinde, stratejik önemi bulunan yerlerdir. Buna göre, bazı devletler imparatorluk sınırlarında saldırı ve savunma açısından önem taşıyan bir dış bant oluşturdukları için, bazı devletler yalnızca vergi toplamanın yeni toprakların imparatorluğa katılmasından daha kazançlı göründüğü durumlarda, bazıları ise kutsal şehirlerin korunması gibi nedenlerle ‘vasal’

kılınmıştır.252

Dördüncü uygulama, bazı sancakların yerel feodal beyler tarafından, yurtluk-ocaklık ya da hükümet adıyla yönetilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.253 Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu sancaklarında uygulanan bu statünün belirlenmesinde bölgenin coğrafi özellikleri, aşiretlerin nüfusu ve dağılımı, Osmanlı öncesi toplumsal, siyasal ve yönetsel durum önemli bir rol oynamaktadır.254 Tarihçilere göre, Osmanlı devleti kendi idari düzenini, Doğu’daki şartlara uydurmak zorunda kalmış ve bu bölgede normal sancak teşkilatı yanında, aşiretler özel bir yönetime bağlanmıştır.255 Böylece aşiret reisleri belirli ölçülerde özerk bırakılarak bağlılıkları sağlanmıştır.

Bu dönemde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin bir çok yöresinde kalabalık aşiretler yaşamaktadır. Hem yerleşik hayata geçenler hem de göçebeliği sürdüren aşiretler arasında güçlü bir dayanışma ve katı bir hiyerarşi hüküm sürmekteydi. Bu nedenle Doğu

251 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.k., s. 429-431; Orhan Kılıç, s. 16-17.

252 Donald Edgar Pitcher, a.g.k., s. 187-188.

253 Tarihçiler, çoğunlukla yurtluk ocaklık sancaklar ile hükümet sancakları birlikte ele almakta, aralarındaki farklılığa ilişkin bir değerlendirme yapmamaktadırlar. Bu iki sancak türünün temel özellikleri ile yönetim farklılığı Ayni Ali Efendi tarafından ortaya konmuştur: Kavanini Ali Osman der Mezamini Defteri Divan, s.

27.

254 M. Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı, Ankara 1989, s. 30.

255 Yaşar Yücel, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Desantralizasyon…”, s. 661.

ve Güneydoğu Anadolu’da çok parçalı bir yapı egemendi. Osmanlı yönetimi bölgeyi ele geçirdiğinde, birçok yerde uzun yıllardır merkezi otoriteden uzak, bir çeşit özerklik içerisinde siyasi varlıklarını devam ettiren aşiret reisleri ile karşı karşıya geldi.

Osmanlılardan önce bölgeye hakim olan Safeviler, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve onlardan önceki devletler de bölgenin bu özelliklerinden dolayı tam bir otorite kuramamışlardı. Çeşitli kalelerde üslenmiş olan bölge hakimleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu ele geçiren büyük siyasi güçlere bağlılığı kabul ederek yüzlerce yıldır varlıklarını sürdürmüşlerdi. Yavuz Sultan Selim Kürt beyliklerine, Osmanlı yararına birçok önderi ikna etmek üzere kendisi de Kürt olan İdrisi Bitlisi’yi ajan olarak göndermiştir.256 İdris, siyasi görevini başarıyla tamamlamış ve böylece Fırat nehrinin batı kıvrımı ile Zab nehirlerinin kaynakları arasında kalan bütün bir bölge farklı sıkılıklardaki bağlarla imparatorluğa bağlanmıştır. Kürt beyliklerinin bölgeye kendi askerlerini yerleştirmiş olması sayesinde Osmanlı’nın yeni toprakları imparatorluk açısından fazla bir sorun çıkarmadan korunduğu gibi, Şah İsmail ve ardıllarının Mezopotamya’ya egemen olmaları da güçleşmiştir.

17. yüzyıl reform yazarlarından Aziz Efendi, Sünni mezhebine mensup Kürt beylerinin İran Şahı’na karşı yapılan savaşlarda gösterdikleri yararlılıklar nedeniyle, Yavuz Sultan Selim’in bunlardan vergi istemeden ocak ve yurtlarını kendilerine, nesilden nesile geçmek üzere tevcih ettiğini belirtmektedir.257 Ancak 1590’da sona eren İran seferlerinden sonra, Doğu’daki (Diyarbakır, Van ve Musul) beylerbeylerinin Kürt beylerinin işlerine karışmasıyla ve istediklerini azlettirmeleriyle birlikte, beylerin yanlarında besledikleri adam sayısı azalmış, savaşlarda yararlılık gösteremez olmuşlardır. Aziz Efendi, Kürt beylerinin durumunun düzeltilmesi ile ilgili olarak Diyarbakır beylerbeyliğine bir ferman gönderilmesini önermiş ve bu ferman taslağını da eserine eklemiştir: “Büyük ecdadım devrinden beri saltanata ve devlete türlü hizmetler yapmış olan sadık Ekrad beylerinin korunması arzumdur. Bundan sonra bu beylerden biri öldüğünde yerine geçecek oğul veya kardeşleri bizzat sarayıma gelecek ve hükümetleri (yani beylikleri) tarafımdan tevcih

256 İdrisi Bitlisi, I. Selim’in komutanlarından Bıyıklı Mehmed Paşa’nın yönetimindeki askeri birlikle desteklenmiştir. Donald Edgar Pitcher, a.g.k., s. 151.

257 Rhoads Murphey, Kanunname-i Sultani li Aziz Efendi, On Yedinci Yüzyılda Bir Osmanlı Devlet Adamının Islahat Teklifleri, Harvard University, 1985’den aktaran Mehmet Öz, Osmanlı’da “Çözülme” ve Gelenekçi Yorumları, Dergah Yayınları, İstanbul 1997, s. 82-83. Aziz Efendi’nin ıslahat layihası, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürt beylerinin güçlü devirleri ve bu devirlerde yaptıkları hizmetler, sonraki zayıflıkları ve bunu düzeltmenin çareleri, ulufeli kapıkullarının durumu, sahte seyyidlerin artışı gibi konularda yapılacak reformları ele almaktadır.

olunacaktır. Sakın olaki Kürt beylerinin içişlerine karışma, yeniçeri ve sipahilerin karışmasına da izin verme.”258

Genellikle aşiret yapısının kuvvetli olmadığı veya belirli bir aşiretin çoğunlukta olmadığı, şehirleşmenin, yerleşik hayatın ve tarımın egemen olduğu bölgelerde klasik Osmanlı sancakları kurulmuştur.259 Ancak aşiret düzeni, klasik Osmanlı sancakları dışında iki farklı sancak örgütlenmesi ortaya çıkarmıştır; buna göre bazı sancakların yönetimi, aşiret reislerinin (Kürt beyi) elinde babadan oğula geçmektedir.260 Hükümet (eyalet) adıyla bilinen yerlerde bütün gelir aşiret beyine aittir, bunların tımar ve zeametleri yoktur.261 Yurtluk-ocaklık olarak adlandırılan Kürt sancaklarının ise çeşitli gelirleri deftere kaydedilmektedir ve içlerinde zeamet vardır. Beylerbeyilik sınırı içinde olmalarına rağmen, bölgesel özerkliğe sahip olan bu sancaklar, beylerbeyi kumandasındaki orduya belli sayıda asker vermek ve seferlere katılmak zorundadır. Ayrıca sultan bu sancakların önemli şehirlerine bir kadı atamakta ve bir yeniçeri birliği yerleştirmektedir.

Yurtluk-ocaklık sancakları idare eden aşiret beyleri, tasarruf ettikleri sancaklar liva olarak kaydedildiği için sancakbeyi ya da mirliva olarak anılmaktadır.262 Hükümet sancakları yöneten beylere ise hakim adı verilmektedir. Kimi durumlarda, sancakbeyi rütbesinde olan bu beylere, “paşa” unvanı da verilmiştir. Bu şekilde taşra görevliliği statüsü elde eden yerel beylerin güçlerinden yararlanarak, bölgede otorite kurma amaçlanmıştır. Aşiret beyleri, devlete itaat ettikleri ve reaya ile iyi geçindikleri sürece sancakbeyliğinde kalabiliyorlardı. Azledilmeleri ya da başka bir yere atanmaları mümkün değildi. Ölüm, ayrılma ya da itaatsizlik durumunda, görev yine aynı aileden bir başkasına veriliyordu.263 Böylece yurtluk-ocaklıklarda aşiret sistemine dokunulmamış, ancak aşiret beylerinin imparatorluğa bağlılığı sağlanmıştır. Savaşa belirli sayılarda askerle katılma

258 Rhoads Murphey, Aziz Efendi’nin Kürt Beyleri ile ilgili değerlendirmelerinin ve isteklerinin, 1624 yılında Bağdat’ın Safeviler tarafından ele geçirilmesi ile ilişkili olduğunu belirtmektedir. Aziz Efendi de eserinden birkaç yıl önce Bağdat’ı geri almak için düzenlenen seferin başarısızlıkla sonuçlandığına işaret etmektedir.

259 M. Emin Üner, “Osmanlı Hakimiyetinin İlk Yıllarında Doğu Anadolu’daki İdari Yapılanması ve Siverek Sancağı”, Tarihte Siverek Sempozyumu Bildirileri, Şanlıurfa 2002, s. 135-136.

260 Osmanlı döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı yerlerde yönetim hakkını ırsi bir biçimde ellerinde bulunduran Kürt beyleri “ümeraı ekrad” olarak adlandırılmaktadır.

261 Bazı kaynaklarda hükümet sancakların, 1590 düzenlemesinden önce eyalet olarak adlandırıldıkları, eyalet sözcüğü, 17. yüzyılda Osmanlı taşra idaresinde beylerbeyiliklerin yerini alınca Kürt beylerinin eyaletlerinin hükümet olarak adlandırılmaya başlandığı söylenmektedir. Hükümet sancaklar, mefruzül kalem ve maktul kadem idiler, yani tahrir edilmezler ve Osmanlı resmi görevlileri buralara giremezdi. Metin Kunt, a.g.k., s.

28; Mehmet Öz, a.g.k., s. 82.

262 Örneğin 1737’de Palu Hükümeti İbrahim Paşa, Genç Hükümeti ise Mehmed Paşa tarafından yönetilmektedir. Orhan Kılıç, a.g.k., s. 26-27.

263 A.k., s. 27.

yükümlülükleri dışında, genel olarak kendi geleneksel yönetimleri ve aşiret yapısı olduğu gibi korunmuştur. Tımar sistemi kalktıktan sonra da, askeri hizmetler dışında yurtluk-ocaklık statüsünde değişen bir şey olmamıştır.

Yurtluk-ocaklık ve hükümet uygulaması hakkındaki genel kanı, bu sancakların bir kere ortaya çıktıktan sonra özel şartlarını korudukları şeklindedir. Ancak, devletin gerekli gördüğü zamanlarda, bu statüyü kaldırdığı bilinmektedir. Metin Kunt’un, incelediği sancak tevcih defterlerinden çıkardığı listeleri birbirleriyle ve başka kaynaklardaki listelerle karşılaştırdığında ulaştığı sonuç, bu özel şartlı sancakların bir süre sonra normal sancaklar haline getirilmiş olduklarıdır.264 Örneğin, 1521-1527 yılları arasında hazırlanan Topkapı Sarayı arşivi listelerinde Diyarbekir Beylerbeyliğinde Kürt sancağı olarak geçen Çemişkezek, Siverek, Atak ve Çapakçur, 1568-1574 yıllarını kapsayan başka bir listede normal sancak olarak görünmektedir. Kunt, bu sancakların 1565 tarihli genel adaletnamenin gönderildiği sancaklar (ocaklık ya da hükümet şeklindeki sancaklara adaletname gönderilmiyor) listesinde de yer aldıklarını belirtiyor. Atak ve Çapakçur 1600 civarında tekrar ocaklık statüsü kazanmalarına rağmen, Çemişgezek ve Siverek normal sancak olarak kalmışlardır. Bu durumda Osmanlı yönetiminin geçici olarak hükümet-ocaklık olarak düzenlenen bölgelerde de fırsat çıktıkça tam anlamıyla kendi düzenini yerleştirmeyi amaçladığını ve bazı sancaklarda bu amaca ulaştığını söylemek mümkün görünüyor. Osmanlı düzenine ilk geçtikleri sırada ocaklık olup, daha sonra normal sancaklara dönen bazı sancakların, bir süre sonra tekrar ocaklık haline geri döndükleri de görülmektedir. Hatta 16. yüzyılın ortalarında normal sancak olan bazı yerlerin de 17.

yüzyılda ocaklık statüsüne girmeleri söz konusudur. Erzurum’da Kızuçan sancağı, Van’da Bargiri, Diyarbekir’de Siirt, Bosna’da Zaçesne gibi. Diyarbekir Eyaleti, başlangıçtan itibaren yönetsel örgütlenmesi farklı biçimler alan bir bölgedir. Ayni Ali Efendi’nin verdiği bilgiye göre, 17. yüzyıl başlarında Diyarbekir eyaleti, 20 sancak ve beş hükümetten oluşmaktadır.265 Sancakların 12’si Osmanlı sancağıdır, diğerleri ise Kürt beylerine yurtluk-ocaklık olarak verilmiştir.266

264 Metin Kunt, a.g.k., s. 35-57.

265 Ayni Ali Efendi, Kavanini Ali Osman der Mezamini Defteri Divan, s. 27. Sayman, Kulb, Mihrani, Tercil, Atak, Pertek, Çapakçur, Çermik Kürt beyi sancakları; Cizre, Eğil, Genç, Palu ve Hizo ise hükümet sancaklardır.

266 1717-1730 döneminde Diyarbekir eyaleti içinde Hazzo, Cezire, Eğil, Tercil ve Palu sancakları hükümet;

Çermik sancağı yurtluk-ocaklık; Pertek, Menazgird, Klub, Atak ve Mihrani ise normal sancak olarak yönetilmektedir. “Hükümet-i Hazzo, Hazzo hakimi olan Bedir Han Bey’e, Diyarbekir Valisi Vezir Ahmed Paşa’nın arzıyla ber-vech-i ocaklık olarak verilmiştir.” Bu dönemde Erzurum ve Çıldır eyaletlerine bağlı

Osmanlı devletinde bazı topraklar doğrudan doğruya merkezin sıkı denetimi altında tutulmaya çalışırken, bazı bölgelerde yerel güçlere özerklik verilmiştir. Bu özellik, devletin kuruluşundan itibaren iktisadi etmenler, dönemin teknik koşulları, fetih politikaları, kutsal şehirlerin korunması ve bazı toplumsal faktörler (aşiret bağlarının güçlü olması) nedeniyle toprak üzerinde “kademeli bir otorite kurma politikası” izlendiğini göstermektedir.267