• Sonuç bulunamadı

B. Avrupa Islahat Programı: İmparatorluk Topraklarının Yeniden Örgütlenmesi Örgütlenmesi

1. Büyük Bölgeli Eyalet Sistemine Geçiş: Özerk Vilayetler

Tanzimat reformlarının, merkezileşme ve ademi merkezileşme gerilimi arasında sıkışmış çelişkili yapısına daha önce değinilmişti. Yüzyılın ikinci yarısında da bu gerilim devam etti. Bir yandan devletin gelirlerini artırmak ve ayrılıkçı güçleri yatıştırmak için bölgeler üzerinde merkezi denetimin kurulması istenmekteydi, diğer yandan Avrupa’dan gelen baskılar, ademi merkezileşme yönünde kararlar alınmasına neden oluyordu.

Reformları hazırlayıp, uygulamaya koyan devlet adamlarının yaklaşımlarında da bu çelişkinin izlerine rastlamak mümkündü. Örneğin Sadrazam Fuat Paşa, eyalet ve sancak birimlerinin ölçeğinin büyütülmesi, valiliklere deneyimli ve yetenekli kişiler atanarak, yetkilerinin genişletilmesi ve yalnızca önemli işler nedeniyle merkeze başvurulmasını sağlayan bir düzenlemeden yanaydı.460 Cevdet Paşa’ya göre ise Osmanlı eyaletleri, coğrafya şartları ve nüfus yönünden birbirinden oldukça farklı özelliklere sahipti. Bu nedenle, mülki ıslahata başlamadan önce, her bölgenin özel koşulları ve geçirdiği tarihi gelişim göz önünde bulundurulmalıydı. Paşa, böyle bir ıslahatı gerçekleştirebilmek için, daha çok bilgi, yetenek ve zamana ihtiyaç olduğu görüşündeydi.

Ancak gerçekte Osmanlı devlet adamları, taşra teşkilatına yeni bir düzen verme konusunda bağımsız politika geliştirme özgürlüğüne sahip değildi.461 Avrupa devletleri, Islahat Fermanı’ndaki ilkelere dayanarak, Babıali’yi ayrı ayrı veya birlikte yaptıkları müdahalelerle sürekli baskı altında bulunduruyordu. 1860 yılında Rusya, Niş sancağında gayrimüslim halka zulüm yapıldığı iddiasıyla, bölgede incelemelerde bulunmak üzere, uluslararası bir teftiş komisyonu kurulmasını önerdi.462 Bu teklif Babıali tarafından reddedildi, ancak aynı yıl Avrupalı devletler, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa eyaletlerinde, devletlerarası bir komisyon tarafından inceleme yapılmasını teklif ettiler.

Özellikle Fransa’nın baskısıyla sadrazam Kıbrıslı Mehmet Ali Paşa, 31 Mayıs 1860’da üç Türk, iki Rum ve iki Ermeni’den oluşan yedi kişilik bir heyetle birlikte, Balkan eyaletlerinde teftiş gezisine çıktı. Sadrazam üç ay süren inceleme sonunda padişaha sunduğu raporda, Hıristiyan halk ile Müslüman halk arasında, her toplumda ortaya çıkan

460 Cevdet Paşa, Maruzat, Tarihi Osmani Encümeni Mecmuası, 10/87, s. 269’dan aktaran Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VII. Cilt, s. 152-153. Cevdet Paşa’ya göre, mali işler, mülki işlerin bir parçasıdır, bu nedenle esas olan mülki idarenin ıslahatıdır. Paşa bu görüşünü şu şekilde örneklendirmektedir: “…İdarei maliye, bir bahçenin meyvelerini toplamaktır. İdarei mülkiye, o bahçeyi imar etmektir. Halbuki bahçeye ne kadar güzel bakılırsa, mahsul o kadar çok olur. Bu nedenle her şeyden önce mülki idarenin ıslahı edilmesi gerekir.”

461 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VII. Cilt, s. 152-153.

462 Hüdai Şentürk, “Tuna Vilayetinin Teşkiline, Karadağ ve Hersek Vukuatına (1861) Dair Cevdet Paşa Tarafından Kaleme Alınan Layiha,” Belleten, Cilt 59, Sayı 226, Aralık 1995, s. 716-717.

kötülüklerden başka, ciddi bir sorun olmadığını bildiriyordu. Üstelik teftiş sırasında, gayri müslimlerin şikayetlerinin büyük bölümünün, ruhani liderlerin olumsuz davranışlarından kaynaklandığı da görülmüştü. Ali Paşa, sunduğu raporda idari ve mali konularda yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtiyordu. Kıbrıslı Mehmet Ali Paşa başkanlığındaki teftiş heyetinin taşrada geçirdiği birkaç ay, 1864 yılındaki vilayet deneyimine zemin hazırlamaya yetmişti.463

Aynı dönemde padişah olan Abdülaziz de “mülki idarenin Tanzimat ve Islahat Fermanları hükümlerine göre düzenlenmesi için, herkesin üzerine düşen görevi hakkıyla yapacağını vadeden” bir ferman yayınlamıştı.464 Böylece “eyaletlerin iyi yönetimi”ni gerçekleştirmek üzere ıslahat hareketlerine başlanabilirdi.

3 Haziran 1863 tarihinde sadrazamlık koltuğuna oturan Fuat Paşa, Lübnan, Hersek, Bulgaristan ve Anadolu’nun bazı yerlerindeki toplumsal rahatsızlıkları yerinde görmek ve soruşturmak üzere teftiş heyetleri kurulmasına karar vermişti. Buna göre Hüdavendigar (Bursa), Canik (Samsun), Rumeli ve Bosna-Hersek eyaletlerine teftiş heyetleri gönderilmiş, heyetlerin merkeze gönderecekleri raporları değerlendirmek üzere de İstanbul’da bir özel komisyon oluşturulmuştu. Dönemin önde gelen yöneticilerinden Ahmet Cevdet Paşa’nın, yaklaşık onsekiz ay süren Bosna-Hersek teftişi ile Lübnan ve Suriye isyanlarını bastırmakla görevli Fuat Paşa’nın gözlemlerinin, vilayet nizamnamesinin biçimlendirilmesinde önemli bir rol oynadığı ileri sürülmektedir.465 Fuat Paşa’nın, Silistre, Vidin ve Niş eyaletlerinin birleştirilerek Tuna adıyla bir vilayet kurulmasını ve Tuna deneyiminin eksiklikleri belli olduktan sonra, diğer eyaletlere de

463 Türkiye ve Reformları başlığı ile Türkçe’ye çevrilen 1866 tarihli kitabında Eugene Morel, Babıali’nin o yıllarda “beş altı genel valilik ya da alt krallık kurarak bir ademi merkeziyetçilik denemesine” girişmekte olduğunu yazmaktadır. Morel’in bu bilgiye ulaştığı kaynak (Georges Nogués, Constantinople en 1864)

“1864’te İstanbul” başlıklı Fransızca bir kitaptır. “Bunların her birinde valinin yanı sıra genellikle Hıristiyanlar arasından seçilmiş, anlaşmalardan doğan her türlü sorunda yönetim ile yabancı temsilciler arasındaki ilişkileri sağlamakla yükümlü bir çeşit politik memur olan bir görevli bulunacaktır.” Yazar, bu genel valiliklerin kurulmasının kaynaşma işini hızlandıracağı, hatta Osmanlı İmparatorluğu’nun ancak bu işin tamamlanması ile kurtulabileceği görüşündedir. Yazar, genel valilik uygulaması ile “aynı siyasal yaşamı sürdüren, aynı törelerle ve çıkarlarla birleşmiş, aynı tapınakta değilse de aynı dilde ve aynı yürekle hükümdarları ve yurtları için dua eden tek bir halk”ın görüleceğine inanmaktadır. Peki Babıali’nin

“ciddiyetle dikkate aldığı” bu tasarı gerçekte hayata geçirildi mi? Morel’in aktardığı gelişme, 1864 Vilayetler Nizamnamesi olabilir mi? Eugene Morel, Türkiye ve Reformları, (Çev. S. Belli), Ütopya Yayınları, (ilk baskı Süreç Yayınları, 1984), Ankara 2000, s. 5; 16.

464 Düstur, Tertibi evvel, C.1, S. 14, Vecihi Tönük, a.g.k., s. 133.

465 Ahmet Cevdet Paşa, önce İstanbul’daki özel komisyona başkan olarak atanmış, kısa bir süre sonra Ziya Bey’in yerine, Bosna-Hersek Teftiş Heyeti başkanlığına getirilmiştir. Erkan Tural, “1861 Hersek İsyanı, 1863 Eyalet Teftişleri ve 1864 Vilayet Nizamnamesi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 13, Sayı 2, Nisan 2004, s.

101; Roderic H. Davison, a.g.k., s. 123.

uygulanmasını öngören kararı Heyeti Vükela’da kabul edilmiştir. Tuna valiliği, 1861 yılında Niş valiliğine getirildikten sonra başarılı uygulamalarıyla dikkat çeken Mithat Paşa’ya verilmiştir. Heyeti Vükela kararı, padişahın onayına sunulduktan sonra, Fuat Paşa ile Mithat Paşa birlikte Vilayet Nizamnamesi’ni hazırlamışlardır. Aynı tarihte Rumeli’deki şartlar göz önüne alınarak Tuna Vilayeti için ayrı bir nizamname düzenlenmiştir.466

Tuna Bölgesinin Serbestleştirilmesi

Yeni örgütlenmeye Silistre, Niş ve Vidin eyaletlerinde başlanmasının nedeni, bölgede gelişen milliyetçilik akımlarına bağlanmaktadır.467 Bu açıklamaya göre Tuna vilayetinin sınırları içinde yaşayan halkın çoğunluğunu oluşturan Bulgarlar’ın, 1848’den beri devlet otoritesine karşı zaman zaman ayaklanmaları, benzer hareketlerin 1860’lı yıllarda Sırbistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Boğdan ve Lübnan’da da meydana gelmesi devleti yeni önlemler almak zorunda bırakmıştır. Nitekim Babıali’nin imparatorluk topraklarındaki otoritesinin, yüzyılın başındaki duruma göre daha sarsılmış olduğuna dikkat çekilmektedir.

Ancak, Babıali’nin Avrupa devletlerinden “gizli nasihatler, aleni alkışlar” isteyerek ilerlediği bu dönemde, büyük bölgeli vilayet sistemini öncelikle Tuna’da uygulamasını,

“devlet otoritesini yeniden kurmak” amacıyla açıklamak doğru görünmemektedir.468 Büyük bölgeli vilayet sisteminin Osmanlı gündemine gelişi ve Tuna’nın önemi, Paris Konferansı öncesinde, İngiliz Büyükelçisi Canning tarafından, Lord Clarendon’a gönderilen bir mektupta ortaya konmuştur.469 Büyükelçi bu mektupta, Rusya’nın yaratacağı tehditlere karşı, Asya ile Avrupa arasında bağımsız devlet ya da eyaletlerin kurulmasından başka çare olmadığına dikkat çekiyordu. Canning, Tuna bölgesi serbest

466 Tuna vilayeti namıyla bu kere teşkil olunan dairenin idarei umumiye ve rüsumiyesine ve tayin olunacak memurlarının suveri intihaplarıyla vezaifi daimesine dair nizamname, Matbaii Amire, İstanbul 1864.

Nizamname metni şu yazıda yer almaktadır: Mehmet Seyitdanlıoğlu, “Yerel Yönetim Metinleri: Tuna Vilayeti Nizamnamesi, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 5, Sayı 2, Mart 1996, s. 70-81. 7 Kasım 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi, Düstur, I. Tertip, C.1, s. 608-624’de yer almaktadır. Nizamname metnine şu yazıda yer verilmiştir: Erkan Tural, “1861 Hersek İsyanı…”, s. 110-121.

467 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VII. Cilt, s. 155.

468 Engelhart, a.g.k., s. 261. Engelhart, Babıali’nin Tanzimat’ın bu döneminde, müttefik ve dostlardan “gizli nasihatler, aleni alkışlar” istediğini belirtmektedir. Islahat hareketlerinde Babıali’nin görevi, Avrupa devletleri tarafından yapılan teklifleri, uygulamaktan ibarettir. Oysa Babıali “her türlü ıslahat ve icraatı, sadece kendi girişimi ile uygulamaya koyuyormuş gibi görünmekten başka bir şey istememektedir.”

469 Stanley Lane Poole, Lord Stratford Canning’in Türkiye Anıları, Çev. Can Yücel, Yurt Yayınları, Ankara 1988, s. 166-168. Poole’a göre, “Islahat Fermanı’nın her satırında Stratford’un kaleminin izi görülür. Bütün bunlar yıllardır, Babıali’ye kabul ettirmeye çalıştığı ve bir kısmını önceden kabul ettirdiği devrimlerdir. Bu belge bütün bir meslek hayatının toplamıdır.”

ticarete açıldığı ve bir çeşit uluslararası kontrol altına sokulduğu taktirde, bunun hem İngiltere hem de müttefikleri için faydalı olacağını söylüyordu. Böylece Avrupa devletlerinin 1850’li yılların sonunda başlayan müdahalesiyle, Tuna vilayeti pilot bölge seçilerek, imparatorluğun taşra örgütlenmesine yeni bir biçim verilmişti. Rusya, Balkanlar’daki Osmanlı eyaletlerine özgürlük ve bağımsızlık vaat ederek, bu bölgeyi kendi yönetimi altında toplamak ve sınırlarını Akdeniz’e kadar genişletmek istiyordu. Bu nedenle Fransa ve İngiltere, Rusya’ya karşı, bölgedeki Osmanlı yönetiminin yeniden düzenlenmesini talep ediyordu. Bu bölgede Avusturya’nın da çıkarları ve beklentileri vardı. Dolayısıyla 19. yüzyılda Balkanlar’daki halkların geleceği ve Osmanlı yönetimi, bir yandan Rus emperyalizminin çıkarları, öte yandan Avrupa devletlerince Rusya’ya karşı oluşturulan stratejiler bağlamında şekillendi. Cevdet Paşa’nın deyimiyle, “Bulgaristan vilayeti, politika memurlarına bir yarış meydanı olmuştu.”470

Bu nedenle 1860’lı yıllarda inşa edilen vilayet sisteminin, ülke gerçeklerinden çok, Avrupalı devletlerin beklentilerini yansıttığını söylemek yanlış olmaz.471 1864 vilayet düzenlemesi ile taşra örgütlenmesinde büyük bölgeli eyalet sistemine geçilmesi, yabancılara tanınan hakların genişletilmesi ve iktisadi imtiyazlar verilmesiyle birlikte yürütülmüştür.472 Bir başka deyişle, devlet örgütlenmesinde ademi merkezileşme ile yabancılaşma simbiyotik bir ilişki içinde, birbirini besleyerek gelişmiştir.

1864 Vilayet Nizamnamesi ve Tuna Vilayeti Nizamnamesi arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır:473 1) Vilayet Nizamnamesi’nde “kaymakam” olarak tanımlanan kaza yöneticisi, Tuna nizamnamesinde “müdür”; Vilayet Nizamnamesi’nde “mutasarrıf” olarak adlandırılan liva yöneticisi, Tuna düzenlemesinde “kaymakam” olarak adlandırılmıştı, 2) Vilayet defterdarı, Tuna düzenlemesinde “vilayet muhasebecisi” unvanı ile karşılanmıştı, livadaki mali görevliye ise “mal müdürü” adı verilmişti, 3) İdare meclislerinde halkın temsil oranı Vilayet Nizamnamesi’nde dört (iki Müslim, iki gayri Müslim) ile sınırlandırılırken, Tuna’da bu sayı üçerden altıya çıkarılmıştır.

470 Hüdai Şentürk, a.g.k., s. 732. Ondört yıl sonra, 1878’de Tuna vilayeti toprakları üzerinde Bulgaristan özerk eyaleti kurulmuştur.

471 Tuncer Baykara, a.g.k., s. 130.

472 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VII. Cilt, s. 339.

473 Aynı tarihte kaleme alınan 1864 Vilayet Nizamnamesi ile Tuna Vilayeti Nizamnamesi arasındaki farklılıklar için bkz: Erkan Tural, “Habsburg ve Osmanlı İmparatorluğu’nun En Uzun Asrı ve 1864 – Tuna Vilayet Nizamnameleri”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 13, Sayı 3, Temmuz 2004, s. 97-98.

Tuna vilayeti nizamnamesine göre, ikinci ordu dairesinin Edirne eyaleti dışında kalan yerleri, bir mülki idare birimi olarak belirlenmiş ve bu bölgeye Tuna Vilayeti adı verilmişti.474 Yeni vilayet, “Balkan dağlarıyla ayrılan Sofya bölgesini de kapsayan, coğrafi olarak yönetimi güç ve oldukça geniş bir bölgede kurulmakta, sınırları itibariyle hemen hemen bugünkü Bulgaristan’ı kaplamaktadır.”475 Bölgede yeni bir mülki örgütlenmeye gidilerek vilayet yedi livaya, livalar kırksekiz kazaya, kazalar da nahiye ve köylere bölünmüştür. Köyler, nahiye ve kazalar, bulundukları yerin gereklerine göre, yeni bir düzenlemeye tabi tutularak, fek ve ilhaklar yapılmıştır. Köylerin coğrafi konumları itibariyle diğerleri ile olan ilişki ve yakınlıkları göz önünde bulundurularak, gerekli durumlarda bağlantısı değiştirilmiştir. Tuna vilayeti olarak birleştirilen üç eyalet kapsamında altıbin köy bulunduğu söylenmektedir. Kasaba ve şehirlerde en az elli hane bir mahalledir ve her bir mahalle bir karye (köy) hükmündedir.

1864 Nizamnamesi ile Cumhuriyet dönemine kadar devam edecek olan “büyük vilayetler taksimatı” kurularak, eyaletler kaldırılmıştır. 1864 Nizamnamesi’nin giriş cümlesinde bundan sonra ülkenin liva bağlılıkları esasına göre bölüneceği, bu bölümlere de vilayet adı verileceği belirtilmektedir.476 Vilayetler livalara, livalar kazalara, kazalar da (kura) köylere bölünmüştür. Her köyün bir belediye idaresi olduğu vurgulanmaktadır.

Ayrıca birkaç köyün birleşmesinden oluşan, ancak kendi başına bir kaza olamayan yerlerin, bir kazaya bağlı olarak yönetileceği ve nahiye olarak adlandırılacağı belirtilmiştir.

Son olarak kasaba ve şehirlerde, elli hanenin bir mahalle, her mahallenin de bir köy sayılacağı hükmüne yer verilmektedir. Böylece imparatorluk toprakları, kalın çizgilerle

474 Georges Cléanthe Scalieri, La décentralisation et la réforme administrative en Turquie, Constantinople 1911’den aktaran: Talat Mümtaz Yaman, a.g.k., s. 169.

475 Roderic H. Davison, a.g.k, s. 172, 177. Davison’a göre, Tuna Vilayeti’nin toprak büyüklüğü, yönetimin etkili olmasını önlemiştir. Davison, birçok gözlemcinin, daha küçük birimlerin daha iyi yönetileceğinden emin olduğunu söylemektedir.

476 1913 tarihli İdarei Umumiyei Vilayat Kanunu için hazırlanan encümen mazbatasında, 1864 Nizamnamesi ile eyaletlerin kaldırıldığı bilgisi yer almaktadır. (İsmail Hakkı Göreli, İl İdaresi, s. 15.) Osmanlı devletinin merkezileşme döneminde, sancaklar üzerinde yer alan idari birim için “beylerbeyilik” ya da genel olarak yönetsel bölge anlamında “vilayet” teriminin kullanıldığı görülmektedir. ‘Vilayet’ teriminin erken devirlerden itibaren büyük-küçük herhangi bir idari birim için kullanıldığı söylenebilir. 15. ve 16.

yüzyıllarda, ‘vilayet’ ve ‘vali’ sözcüklerinin kullanımına ilişkin bir karışıklık ortaya çıkmaktadır. Daha sonraki dönemlerde bu terimler, eyalet ve beylerbeyi ile eş anlama gelir olmuşsa da 15. yüzyılda vilayet, nahiyenin karşılığı olarak da kullanılmıştır. “Bir şeyi kudretle elde etme”/ “bir şey üzerinde hakimiyet”

anlamı taşıyan vilayet sözcüğü, Cumhuriyet döneminde ‘il’in karşılığı olarak kullanılacaktır. Vilayet sözcüğü, yöre, memleket anlamında da kullanılmaktadır. Örneğin 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu’yu anlatmak için “Rum vilayeti” tabiri kullanılmıştır. Türkçe’deki el/il sözcüğü, bu anlamı ile vilayet sözcüğüne karşılık gelmektedir. Vilayet’in çoğulu ‘vilayat’tır. “Vilayeti Selase (üç vilayet)”, Osmanlı İmparatorluğu’nda Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerine verilen isimdir. “Vilayeti sitte (altı vilayet)”, Osmanlı İmparatorluğu’nda Erzurum, Van, Harput, Sivas, Bitlis ve Diyarbakır’ı içine alan altı vilayete verilen isimdir. Ferit Develioğlu, a.g.k., s. 1151.

vilayet, liva, kaza, köy birimlerine bölünürken, nahiye ve mahalle bölümlemeleri için oldukça genel ifadeler kullanılmıştır.

Yeni düzenlemenin önce Anadolu ve Rumeli’de uygulanması, daha sonra tüm ülkeye yaygınlaştırılması kararlaştırılmıştı. Padişahtan kırsal topluluğa kadar uzanan yönetim hiyerarşisinin, en yüksek üç biriminin yöneticileri (vali, mutasarrıf ve kaymakam) merkezden atanmaktaydı. Vilayet merkezinde validen başka, Müfettişi Hükkamı Vilayet adıyla bir şeri işler memuru, vilayetin yazı işlerine bakmak üzere mektupçu, mali işler için defterdar (hesap işlerinde Maliye Nezaretine karşı sorumludur), hükümet ile yabancı memurlar arasındaki ilişkiye aracı olmak üzere umuru ecnebiye müdürü, bayındırlık işleri için nafıa müdürü ve mühendisler, ziraat işleri için ziraat müdürü bulunacaktı.

Vilayet, liva ve kaza kademelerinin her birinde bir idare meclisi kurulmaktaydı.

Vilayet İdare Meclisi, valinin başkanlığı altında şeri işler müdürü, defterdar, mektupçu, hariciye müdürü ile birlikte ikisi müslim, ikisi gayri müslim halk arasından seçilen kişilerden oluşuyordu. Bunun dışında, vilayetlerde, yılda bir kez, kırk gün süreyle toplanmak üzere Vilayet Umumi Meclisi bulunacaktı. Bu meclis, her sancak tarafından seçilen ikisi Müslüman, diğer ikisi gayri müslim olan üyelerden oluşacak ve valinin başkanlığında toplanacaktı.477

Vilayet genel meclisi, vilayet sınırları içindeki yolların düzeltilmesi ve bakımı, resmi binaların yapımı ve korunması, tarım ve ticaretin kolaylaştırılması, geliştirilmesi ile vergi işleri konusunda görüş bildirecekti. Çalışma süresi yılda bir kez ve kırk günü aşmayacak şekilde düzenlenen meclislerin, kendi gündemini oluşturmasına izin verilmemişti. Üyelerin görüşleri önce valiye bildirilecek, valinin uygun göreceği konular mecliste görüşülecekti.

Livalardan gelen temsilciler, bölgelerinin sorunlarını valinin huzuruna taşıyacak ve görüş bildirmek amacıyla meclisin gündemine getirecekti. Meclisin görüşmeye yetkili olduğu konular hakkındaki kararını gösteren mazbatalar vali tarafından İstanbul’a gönderilerek, hükümet iradesi alındığı (onaylandığı) takdirde uygulanacaktı. Aksi takdirde kararlar hükümsüz kalmaktaydı, yani bu meclislerin yürütücü nitelikte karar alma yetkileri yoktu.

Nizamnamede “vilayetin hususi işleri” başlıklı bir bölüm düzenlenmiş ve bu bölümde vilayetin özel işleri ile vilayet umumi meclisleri arasında bir bağlantı kurulmuştur. 1871

477 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VII. Cilt, s. 154-155. Tuna Vilayeti Meclisi Umumisi’nde 14 Müslüman ve 14 Hristiyan üye bulunmaktadır. Vilayet İdare Meclisi ise 7 Müslüman ve 4 Hristiyan üyeden oluşmaktadır. Bu vilayetin nüfusunun üç milyonun üzerinde olduğu söylenmektedir. Hüdai Şentürk, “Tuna Vilayetinin Teşkiline…”, s. 721.

yılından itibaren bütün vilayetlerde faaliyete geçen bu meclislerin, aldıkları karar ve önerileri hükümete ileterek uygulanması için çaba gösterdikleri görülmektedir.478 Umumi meclislerin bu durumu, II. Meşrutiyet’e kadar devam etmiş, 1913 düzenlemesi ile bu meclislere, “Vilayet Hususi İdaresi” adı ile tüzel kişilik verilmiştir. Bu tarihten sonra vilayet umumi meclisleri görev, yetki ve kaynak bakımından daha geniş olanaklara kavuşturulmuştur.

Livalarda mutasarrıftan başka mal müdürü ve tahrirat müdürü bulunacak, mutasarrıf başkanlığında, hukuki işlerden azade kılınmış bir idare meclisi kurulacaktı. Bu meclis, livanın idari, mali, güvenlik, ticari, zirai, tapu ve ihale işlerinden sorumluydu.479 Liva idare meclisleri, resmi memurlar dışında, ikişer müslim ve gayri müslim üyenin katılımıyla oluşturulmaktaydı. Kaymakam yönetimindeki kaza idare meclislerinin ise kaza hakimi, müftüsü ve ruhani liderleri ile halk arasından seçilecek üyelerden oluşmasına karar verilmişti. Bu meclislerin işlevi kaza düzeyinde eşrafla taşra bürokratlarının işbirliği yapmalarını sağlamaktı.

Vilayet (vali) Liva (mutasarrıf) Kaza (kaymakam)

Karye (belediye dairesi) Mahalle (Kasaba ve şehirlerde en az elli hane) (Bazı karyelerin birleşiminden oluşan,

kazadan küçük birimler de nahiyedir)

Seçim yoluyla vilayet meclislerine girebilmek için, devlete yılda en az 500 kuruş vergi vermek, itibar sahibi ve okur yazar olmak gerekmekteydi. Liva ve kaza meclislerine seçilebilmek için aranan vergi miktarı daha az olmakla birlikte, diğer koşullar bu meclislere seçilecek üyeler için de geçerliydi. Musa Çadırcı, vilayet, liva ve kaza ileri gelenlerinin nüfuz ve güçlerine göre saptadıkları adayları, yöneticilere ve hükümete kabul ettirdiklerini, böylece bu koşulların bile kağıt üzerinde kaldığını belirtmektedir.480

478 Musa Çadırcı, bu kurulların çalışma şekilleri ve aldıkları kararlar hakkında çok sayıda örnek vermektedir:

Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri'nin…,s. 262-268.

479 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri'nin…s. 259.

480 Vilayet ve liva meclislerine üye seçimi, birkaç aşamadan oluşan, karmaşık bir süreçte gerçekleşmektedir:

Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri'nin…, s. 261.

Heyeti Vükela’nın kararına göre vilayet usulü Tuna’da başarılı olursa, diğer eyaletlere de uygulanacaktı. Buna göre Tuna vilayetinin kurulmasından bir yıl sonra, 1865’te Rumeli, Anadolu ve Arabistan’daki eyaletlerde de bu usulün uygulanmasına karar verildi.481 Bu tarihten sonra, Rumeli’de Bosna ve Hersek eyaletleri Bosna Vilayeti482 adıyla, Arabistan’da Şam ve Sayda eyaletleri Suriye Vilayeti adıyla birleştirilerek, Erzurum eyaleti ise yalnız başına bir vilayet olarak yeniden örgütlendi.483 1867 yılında ise bu şekilde onüç vilayet kuruldu. Vilayet sınırları içinde de sancak ve kazalar itibariyle, coğrafi koşullar ve idari gereklilikler dikkate alınarak bağlantı değişiklikleri yapıldı.

1866 yılında ortaya çıkan Girit isyanı karşısında, Avrupa devletleri, Islahat Fermanı’nın on yıllık uygulanma sürecine ve gelecek reform programına ilişkin notalar vermeye başlamıştı.484 Fransa tarafından Osmanlı hükümetine iletilmek üzere hazırlanan 22 Şubat 1867 tarihli ıslahat planında, Tuna vilayeti için kabul edilmiş olan mülki taksimat ve yönetim ilkelerinin, imparatorluğun bütününe yaygınlaştırılması istenmekteydi. Islahat Planı’nda Fransa’nın iktisadi ve mali konulara ilişkin talepleri de sıralanmaktaydı. Buna göre Fransa, vakıf mülklerine ilişkin sistemin iyileştirilmesi, mülkiyet haklarının geliştirilmesi, vergi sisteminin ıslahı, iç gümrüklerin tamamen kaldırılması, kredi kurumlarının kurulması, genel bütçe yöntemlerinin iyileştirilmesi, yabancı sermayeye ilişkin teşvik edici koşulların sağlanması ve güven verici önlemler alınması, yabancıların imparatorlukta mülk sahibi olmaları için gerekli şartların sağlanması gibi istekler de bulunmuştu. Rusya dışında, Avrupalı devletlerin Fransa’nın Osmanlı ıslahatına müdahalesi konusunda uzlaştıkları söylenmektedir. Hatta İngiltere, Sultan Abdülaziz’e, Fransa’nın önerilerinin dikkate alınmasını tavsiye etmiştir. İngiltere’nin İstanbul elçisi Londra’ya gönderdiği 16 Mart 1867 tarihli yazıda, Babıali’nin mülki idarede büyük eyaletlerin kurulmasına yönelik hazırlık içinde olduğunu haber vermektedir. Nitekim aynı tarihte

481 Vecihi Tönük, a.g.k., s. 143-146; Tuncer Baykara, a.g.k., s. 130-131.

482 Bosna vilayetini kuran nizamnamede, Tuna deneyiminden yararlanılarak üç değişikliğe gidilmişti. İlk olarak bu bölgede Maarifi Umumiye Müdürlüğü kurulmuştu. İkincisi, Tuna’da kazalar nahiyelere, nahiyeler köylere ayrıldığı halde, Bosna’da kazalar cemaatlere, cemaatler yaftelere ve bunlar da köylere bölünmüştü.

Bu taksimat, yerel ihtiyaç ve gerekler göz önünde bulundurularak yapılmıştı. Üçüncüsü, vilayet ve sancak merkezinde kurulmuş olan cinayet, hukuk ve temyiz meclisleri Bosna’da birleştirilmişti. (Bosna vilayeti namıyla bu kere teşkil olunan dairenin idarei umumiye ve hususiyesine ve tayin olunacak memurların suveri intihaplarıyla vezaifi daimesine dair nizamname.)

483 Haleb Vilayeti Namiyle Bu Kere Teşkil Olunan Dairenin İdare-i Umumiye ve Hususiyesine ve Tayin Olunacak Memurlarının Suver-i İntihablarıyla Vezaifi Daimesine Dair Nizamname, İstanbul 1866; Erzurum Vilayeti Namıyla Teşkil Olunan Dairenin İdare-i Umumiye ve Hususiyesine ve Tayin Olunacak Memurlarının Suver-i İntihablarıyla Vezaifi Daimesine Dair Nizamname, Matbaai Amire, İstanbul 1866.

484 Engelhart, a.g.k., s. 481.

Takvimi Vekayi’de yayımlanan bir beyanname, 1864 Vilayet Nizamnamesi’nin tüm imparatorlukta uygulamaya konduğunu belirtmektedir.485

Hariciye Nazırı Fuad Paşa, Avrupa devletlerine hitaben yazılmış, 15 Mayıs 1867 tarihli bir muhtırada, İmparatorluğun, “ülkenin ihtiyaçlarına, halkların adetlerine ve İmparatorluğa her yönden baskı yapan uygarlık düşüncesi taleplerine tümüyle denk düşen bir idare biçimi” kurduğunu söylemekteydi.486 Fuad Paşa, yeni sistemin birkaç hafta içinde bütün eyaletlere uygulanacağını bildirmişti. Aynı yıl, 1864 Vilayet Nizamnamesi, bütün vilayetler için geçerli olmak üzere, bazı küçük değişikliklerle gözden geçirilmiştir.487 Yeni düzenleme, “Vilayet Nizamnamesi” adıyla, 1867 yılı içinde Avrupa devletlerine resmen iletilmiştir. Rumeli’de Manastır, Selanik, Yanya, Tırhala eyaletleri birleştirilerek Selanik ve Yanya adıyla iki yeni vilayet kurulmuştur. Anadolu’da Kürdistan ve Mamuretülaziz eyaletleri birleştirilerek Diyarbekir Vilayeti kurulmuş; Hüdavendigar, Konya, Ankara, Sivas, Kastamonu, İzmir, Cezairi Bahri Sefid, Trabzon ve Üsküp eyaletleri de, bir bölümünde bazı livalar katılarak, bir bölümünde ise değişiklik yapılmadan vilayet olarak yeniden düzenlenmiştir.488 1868 yılında Halep ve Adana eyaletleri ile Kozan, Maraş, Urfa ve Zor sancakları birleştirilerek Halep Vilayeti kurulmuş ve valiliğine de Ahmet Cevdet Paşa atanmıştır. Cevdet Paşa, 1865’te Kozan sancağını teftişle görevlendirilmişti.489

485 Takvimi Vekayi, Sayı 875, 10 Zilkade 1283 (16 Mart 1867). Talat Mümtaz Yaman, a.g.k., s. 176.

486 Roderic H. Davison, a.g.k., s. 178. Muhtıra, Babıali’ye reform vaatlerini yerine getirmesini hatırlatan Fransız ve Rus notalarına karşılık olarak yazılmıştı.

487 Kaynaklar, 1867 yılında Vilayet Kanunu’nun gözden geçirilip, geçirilmediğine ilişkin çelişkili bilgiler vermektedir. 1867 tarihli Vilayet Nizamnamesi’nden söz eden kaynaklar: Talat Mümtaz Yaman, a.g.k., s.

177; Vecihi Tönük, a.g.k., s. 146-147; Roderic H. Davison, a.g.k., s. 178; Mehmet Seyitdanlıoğlu, “Yerel Yönetim Metinleri: 1871 Vilayet Nizamnamesi ve Getirdikleri”, s. 89; Nizamname metninin bu çalışmaların hiçbirinde incelenmemiş olması ilginçtir. Bu tür bir düzenlemeye değinmeyen kaynaklar: Erkan Tural, “1864 ve 1871 Vilayet Nizamnameleri ve 1876 İdarei Umumiyyei Vilayat Talimatnamesi”, s. 71-91. Ancak 1868-1869 yıllarında basılan birkaç yasal metin, bu dönemde 1864 Vilayet Nizamnamesi’nin gözden geçirilmiş olabileceğini göstermektedir: Vilayetlerin İdare-i Mahsusası ve Nizamatının İcraiyesi Hakkında Talimatı Umumiyedir, Bosna Vilayet Matbaası, 1867; Usuli İdarei Vilayet, Amire Matbaası, İstanbul 1868; Vilayet Nizamnamesi, Kulalı Evangelinos Misailidis Matbaası, İstanbul 1869. Selda Kılıç Kaya’ya göre ise, 1867 tarihli düzenleme bir nizamname değil, talimatnamedir. 21 Haziran 1867 tarihli talimat, 22 maddeden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, daha önce yapılmış ıslahat hareketinden herkes memnun olduğu için, bu usulün bütün ülkede yaygınlaştırılmasından söz edilmektedir. Yönetsel kademeler arasında nahiye birimine ilk kez bu talimatnamede yer verilmiştir. Selda Kılıç Kaya, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye’de İl Yönetimi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1995.

488 Talat Mümtaz Yaman, a.g.k, s. 177; Vecihi Tönük, a.g.k, s. 146-147.

489 Kozan, Kuzey’de Sivas, güneyde Adana eyaleti, Doğu’da Maraş, Batı’da Kayseri ve Niğde sancaklarıyla çevrili büyük bir sancaktı. Halkının çoğunluğunu Selçuklu Türkleri oluşturmaktaydı. Sancak, yerel bir derebeylik olarak, Kozanoğulları’nın yönetimindeydi. Kırım Savaşı sırasında, fazla askere ihtiyaç duyulunca, Mustafa Reşit Paşa, Kozanouğulları’nın da savaşa çağrılmasını düşünmüş, ancak İngilizlerin Kozanoğlu ile ilişkiye geçerek, onu desteklemeleri üzerine bu düşüncesinden vazgeçmiştir. Mustafa Reşit, “vakıa Kozan’da