• Sonuç bulunamadı

GÜNLÜK HAYAT

2.2. MEKÂNLAR VE YAZLIK-KIŞLIK SARAYLAR

2.2.2. Sur Dışındaki Mekânları

2.2.2.1. Tercih Ettiği Köşk ve Kasırlar

III. Mustafa göç dönemlerinde çevredeki köşk-kasır ve sahilsarayları oldukça aktif bir şekilde kullanırdı. Öyle ki O’nun göç mevsimindeki aktivitelerinin temelini Boğaziçi ve Haliç sahilini süsleyen bu gibi konakları gezerek buralarda keyifli vakit geçirmenin oluşturduğunu söylemek mümkündür. O, bu mekanlarda çeşitli müsabakalar, sportif aktiviteler ve eğlenceler düzenler, gün içinde bazen birden fazla köşk-kasır veya sahilsarayı gezerek buralarda vakit geçirir ve dinlenirdi. O’nun aktif olarak kullandığı bu

kayıtlarında anlaşılır. Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 47-48. İki ay sonra (31 Ağustos 1759 / 7 Muharrem 1173) III. Mustafa’nın Beşiktaş’tan Karaağaç’a giderken yine haremini ve kızı Hibetullah Sultan’ı beraber götürdüğünü Ceyb-i Hümayun kayıtlarından görüyor olmamız, öncesinde Beşiktaş’a giderken de kızını yanında aldığına açıkça işaret eder.

610 Nitekim III. Mustafa hazırlanan bu oda ve tamir işlemleri için kendi hazinesinden 311,5 kuruş 52 akçe verdiği gibi, kapı arası için “al sim çuka” verdiği de kayıtlıdır. TS.MA.d 2404.0005.002-4.

611 Ayrıca III. Mustafa, Hibetullah Sultan adına kuvvetle muhtemel onu taşıyan sandal ve piyadelere 300 kuruş ihsan etmiştir. TS.MA.d 2404.0014.002-3-4.

612 TS.MA.d 2405.0014.004.

128 gibi mekanların başında Haliç kıyısındaki Tersane Sarayı614, aynı bölgedeki Has Oda

Köşkü615, Eyüp’te bulunan Valide Sultan Yalısı616, Defterdarburnu’ndaki Neşâdâbâd617,

Üsküdar’daki Şerefâbâd618 ve yine Eyüp’teki Bahariye Yalısı619 gelirdi. Bu mekanların

dışında Okmeydanı Köşkü, Sadabad ve Karaağaç’taki Hakaniye Kasrı620 yine çokça

kullandığı yerlerdi.

614 Haliç kıyısında Kasımpaşa ile Hasköy arasında yer alan ve diğer bir ismi Aynalıkavak Sahilsarayı olan bu mekânın ilk hali Sultan I. Ahmed döneminde yapılmaya başlanmıştır. Esasında XVI. yüzyıl başlarında Tersane’nin Haliç’te Kasımpaşa’ya yerleşmesi üzerine kıyı kesimi ve Okmeydanı sahil bölgesi arasındaki bu kesim padişahlar için Hasbahçe konumuna gelmiş ve Sultan I. Ahmed dönemiyle birlikte yapılaşma başlamıştır. 1614 yılı Şubat ayında biten Tersane Kasrı, IV. Mehmed döneminde bir yangın geçirse de derhal yeniden inşa edilmiş ve özellikle XVIII. yüzyılda Tersane Bahçesi Sarayı olarak yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Bahçenin Tersane’ye bitişik olması sebebiyle Tersane Bahçesi denilmiştir. 1718 yılında ise Venedik ile imzalanan barış anlaşması sonrasında Venedik’ten gelen büyük ve kıymetli aynalar buraya yerleştirilmiş ve “kavak kadar uzun endam aynaları” ifadesinin Aynalıkavak ismine dönüşmesiyle Aynalıkavak Sarayı denilmeye başlandığı söylenir. XVIII. yüzyıl sonlarında daha çok yabancı devlet elçileriyle yapılan görüşmelerin mekânı haline gelen saraydan günümüze kalan kısmı ise muhtemelen, kökeni I. Ahmed dönemine uzanan ve III. Selim tarafından ihya edilen Has Oda Köşkü’dür. Semavi Eyice, “Aynalıkavak Sarayı”, DİA, C. 4, İstanbul 1991, s. 264-266; P. Ğ. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul, Tercüme ve Tahşiye: Hrand. D. Andreasyan, İstanbul Fethi Derneği İstanbul Enstitüsü Yayınları, İstanbul 1956, s. 79.

615 Has Oda Köşkü’nün, geniş bir alana yayılan ve birçok yapıdan müteşekkil Tersane Sarayı’nın temel yapılarından birisi olduğu anlaşılmaktadır. Eyice, “Aynalıkavak Sarayı”, s. 265. Has Oda Kasrı olarak da ifade edilen Has Oda Köşkü’nün kaynaklarda “leb-i derya” olarak nitelendirilmesi, bu durumu desteklemektedir. Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 115.

616 Eyüp’te Zal Mahmud Paşa Camii yakınında bulunan Yalı’nın inşasına Temmuz 1681’de Turhan Sultan adına başlanmıştır. İçerisinde padişahların da kalması için bir hünkâr dairesi bulunan yapıya, Valide Sultan Sarayı da denilmekteydi. Ali Akyıldız, Haremin Padişahı Valide Sultan, Timaş Yayınları, İstanbul 2017, s. 130. Valide Sultan Sarayı, Sultan I. Mahmud’un göçlerine ev sahipliği yapan mekanlar arasındadır. Hâkim Efendi, Tarih, s. 26.

617 XVIII. yüzyılda inşa edilen Ortaköy Defterdarburnu’ndaki Neşâdâbâd Sahilsarayı, yüzyılın sonlarında Hatice Sultan’a geçmiş sonrasında ise Sultan II. Abdülhamid tarafından yıktırılarak yerine kızları Zekiye ve Ulviye Sultanlar için çifte saray yapılmıştır. A. Fulya Eruz, “Sahilsaray”, DİA, C. 35, İstanbul 2008, s. 532; M. Tayyib Gökbilgin, “Boğaziçi”, DİA, C. 6, İstanbul 1992, s. 253. Gökbilgin, II. Abdülhamid’in burada kızları “Naime ve Zekiye” için iki ayrı yalı inşa ettirdiğini kaydetmiştir. Hatice Sultan Sarayı olarak da bilinen bu yapının özellikleriyle ilgili bilgi için bkz. Sedad Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar, C. 1, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Mimarlık Bölümü Rölöve Kürsüsü, İstanbul 1969, s. 325-328. 618 Üsküdar’da bir zamanlar sahili süsleyen ancak hemen hemen hiçbirisi günümüze ulaşmamış kasır ve köşklerden birisi olan Şerefâbâd Kasrı, Şemsi Paşa’da Rum Mehmed Paşa Camii ile sahil arasında yer alırdır. 18. yüzyılın hemen başlarında, 1709 yılı civarında yapıldığı tahmin edilen kasrın eldeki bazı resimlere göre tek veya iki katlı olduğu görülür. Sedad Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar, C. 1, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Mimarlık Bölümü Rölöve Kürsüsü, İstanbul 1969, s. 375-387; A. Fulya Eruz, “Sahilsaray”, s. 532; Şehsuvaroğlu, Asırlar Boyunca İstanbul, s. 287.

619 Günümüze ulaşmamış olan Bahariye Yalısı’nın, bugün Eyüpsultan’daki Bahariye Mevlevihane’si civarında olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim Eyüp Sultan hazretlerinin türbesine çok yakın olduğunu bildiğimiz Karaağaç Sahilsarayı’na, III. Mustafa’nın Haziran 1765’te yaptığı göçe dair bilgi veren dönemin vakanüvisi Hâkim Efendi, söz konusu bu göç mahallini “Karaağaç ve Bahariye” olarak ifade eder. Hâkim Efendi, Tarih, s. 1155-1156. Bunun dışında arşiv kayıtlarında da zaten “Eyüb Ensârî civarında leb-i

deryâda vâki’ Bahâriye nam Kasr-ı Hümâyun” ifadesiyle kaydedilmiştir. TS.MA.d 2410.0043.003.

620 Karaağaç Bahçesi dahilindeki çok sayıda yapıdan birisi de Hakaniye Kasrı idi. Burasının Harem tarafındaki kasırlardan birisi olduğu anlaşılmaktadır. Halûk Y. Şehsuvaroğlu, Karaağaç Yalısı, Taha Toros Arşivi, Numara: 001500508006. Arşiv belgelerinde Hakaniye Kasrı, Karaağaç kastedilerek “Mahal-i

129 III. Mustafa’nın göçlerinde tek defa kullandığı Beşiktaş Sahil Sarayı’nda iken çevredeki özellikle de köşk ve kasırları daha fazla kullandığı görülür. O, Neşâdâbâd, Şerefâbâd, Fîruziyye, Çırağan Yalısı ve adı belirtilmemiş bir köşkü zaman zaman dinlenme bazen de eğlence amaçlı kullanırdı. Kayıtlarda Şerefâbâd ve Fîruziyye gibi mekanlardaki faaliyetleri genellikle “âram” olarak ifade edilirken, Çırağan Yalısı’nda tomak621 oynatarak “fasl-ı musiki” ile vakit geçirdiği, Şerefâbâd’da ise cücelerin, küçük çocukların ve binişçilerin havuza girmelerini izleyerek eğlendiği görülür. Yine Köşk’te olduğu vakitlerde ekseriyetle dinlenir, zaman zaman da musiki dinler, koşu, cirit ve tomak gibi oyunlar oynatırdı.622

Karaağaç Sahilsarayı ve Bahçesi, III. Mustafa’nın göçlerinin büyük kısmına ev sahipliği yapan mekân olmuştur.623 Söz konusu göç sürecinde gerek bu Sahilsarayı ve

içerisindeki köşkler gerekse çevresindeki köşk ve kasırlar, III. Mustafa tarafından yine aktif bir şekilde kullanılmıştır. Burada geçirdiği göç dönemlerinde O’nun Valide Sultan Yalısı’nı genellikle dinlenmek ve fasl-ı musiki ile “safa” etmek için kullandığı görülür. Tersane Sarayı içerisindeki Has Oda Köşkü’nde ise genellikle sevdiği tomak ve cirid gibi oyunları oynatır ve hemen kıyısında çavuşların balık tutmasını izler ve denize atlayan dilsizlerden Ali gibi kimseleri izler, kahve içerek vakit geçirirdi. Yine burası onun “nüdemâ ve çavuşân” ile “âfâkî sohbet” ettiği, onlara ihsanda bulunup “fasl-ı musiki” ile vakit geçirdiği yerler arasındaydı.624 Onun zaman zaman tomak oynattığı, fasıl dinleyerek

dinlendiği mekanlar arasında Tersane Sarayı ve Tırnakçı Yalısı da bulunur. Bu mekanlarda yine nüdemâ ve çavuşân ile sohbetler ettiği ve kahve içip ağaların havuza

621 Tomak oyunu; üstü meşin içi keçeli ve kadın saçı gibi örülmüş tomak denilen aletle oynanan oyundur. Tomak oyunu altışar kişilik iki takımın rakip takıma tomakla vurarak yıldırma esasına dayanır. Takımların birer tomağı vardır ve karşı takımı pes ettirinceye kadar rakibin arkasına vururularak oynanır. Pakalın,

Osmanlı Tarih Deyimleri…, C. 3, s. 510. I. Mahmud döneminden itibaren padişah huzurunda oynandığı

belirtilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Âtıf Kahraman, Osmanlı Devleti’nde Spor, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1995, s.618-620.

622 Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 48-49-50-51.

623 Kağıthane deresi ağzına hemen yakınında bulunan Karaağaç Bahçesi ve Sahilsarayı, İstanbul’daki padişah hasbahçelerinden birisidir. Özellikle havasının ve doğasının uygun olması sebebiyle bahar ve yaz aylarında padişahlar tarafından tercih edilirdi. Burası Haliç bölgesindeki pek çok yer gibi esas gelişimini III. Ahmed döneminde yaşamıştır. Babası gibi III. Mustafa’nın da saltanatı döneminde daha çok bu bölgeyi tercih ettiği anlaşılır. P. Ğ. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul, s. 78; Semavi Eyice, “Haliç”, DİA, C. 15, İstanbul 1997, s. 267-268. Karaağaç Bahçesi ve diğer Hasbahçeler ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Muzaffer Erdoğan, “Osmanlı Devrinde İstanbul Bahçeleri”, Vakıflar Dergisi, IV, Yıl: 1958, s. 149-182.

130 girmesiyle eğlendiği de olurdu.625 Benzer aktiviteleri çevredeki Bahariye Yalısı’nda,

Mîrâhur Köşkü ve Sadabad’da da yapardı.626

III. Mustafa, göç ile gittiği bu mekanlarda sadece dinlenme ve eğlenme gibi aktiviteler yapmaz bir padişah olarak göç dönemlerinde de rutin devlet işleriyle alakadar olurdu. Nitekim zaman zaman divan toplantılarına katılmak için Topkapı Sarayı’na gitmenin yanında bahsini ettiğimiz yazlık mekanlarda da Sadrazam ve Şeyhülislam ile görüşürdü.627 Bu görüşmelerin çok büyük bir kısmında da Bahariye Yalısı ve Tersane

Sarayı’nı kullanırdı.628 Bu türlü rutin görüşmelerin yanında olağanüstü bazı görüşmeleri

yaptığı da olmuştu. 29 Haziran 1765’te (10 Muharrem 1179) III. Mustafa’nın isteği üzerine Kırım Hanı Selim Giray, İstanbul’a davet edilmiş ve Sadrazam tarafından Davud Paşa’da ziyafet ile karşılanıp büyük bir törenle İstanbul’a gelmişti. Altı gün sonra ise (5 Temmuz 1765 / 16 Muharrem 1179) Bahariye Yalısı’nda III. Mustafa’nın huzuruna çıkmıştı.629 Burada III. Mustafa, Selim Giray’a “serâsere kaplı sırt samur kürk” ve

“serâser üstlük” gibi mûtad ihsanlar yanında bir takım farklı hediyeler de vermiştir.630

Bahariye Kasrı’ndaki görüşmeden sonra Selim Giray’ın devlet erkanı ile olan diğer görüşmeleri İstanbul’da bir müddet sürmüş ve nihayetinde veda için III. Mustafa ile 22 Temmuz 1765’te (3 Safer 1179) yine Bahariye Kasrı’nda görüşmüştür. Tertip edilen veda görüşmesinde III. Mustafa, Selim Giray’a yine kıymetli hediyeler vermiştir.631 Selim

Giray, sonrasında devlet erkanı ve görevlilerin yolcu etmesiyle Kırım’a doğru yola çıkmıştır.632

Temmuz 1765’teki bu önemli görüşmeler sırasında Karaağaç Sahilsarayı çevresindeki köşk ve kasırların döşenmesi dikkati çekmektedir. Zira Karaağaç’taki Hakaniye Kasrı döşendiği gibi burada III. Mustafa tarafından yapımı emredilen yeni bir

625 Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 52, 66, 81, 111, 115.

626 Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 23, 24, 25, 26, 29, 30, 83, 111, 112, 113, 115, 116, 117, 120. 627 Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 23, 25, 65, 66, 68, 70, 79, 80-81, 82-83, 116, 118

628 Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 23, 26, 65, 66, 68, 70, 79, 80-81, 82-83 vd.

629 TS.MA.d 2410.0042.004; Hâkim Efendi, Tarih, s. 1156-1158. Hâkim Efendi söz konusu bu görüşmenin tarihini Selim Giray’ın İstanbul’a geldiği 10 Muharrem 1179’dan “üç dört gün” sonra olduğunu belirtirken (s. 1157), Şemdânizâde ise üç gün sonra olduğunu kaydetmiştir. Şemdânizâde, Mür’i’t-Tevârih, C. II. A, s. 77.

630 Nitekim değerli maden ve taşlarla işlenmiş birer adet kılıç ve saat gibi hediyeler yanında, Şehzade Selim’in gönderdiği üç adet kıymetli hançerin birisi Selim Giray’a, diğerleri ise Selim Giray’ın büyük ve küçük oğullarına verilmiştir. TS.MA.d 2410.0042.004.

631 Bu görüşmede III. Mustafa, Selim Giray’a altın sorguç, yeşil kadife samur kalpak, kapaniçe kürk, kıymetli maden ve taşlarla süslü kadife kınlı kılıç ve iki oğluna da birer adet kürk gibi kıymetli birtakım ihsanlarda bulunmuştur. TS.MA.d 2410.0043.003.

131 kasrın ve ismi belirtilmeyen bahçeye nazır bir kasrın da döşenme işlemleri yapılmıştır.633

Sadece Selim Giray’ın İstanbul’a gelmesi vesilesiyle değil aynı zamanda çevredeki diğer köşk ve kasırların da zaman zaman döşendiği anlaşılmaktadır. Nitekim Eyüp Sultan hazretleri türbesinin arka tarafından kalan ve III. Mustafa’nın zaman zaman gittiği Topçular Çiftliği’nin de döşendiği kayıtlardan anlaşılmaktadır.634

Öte yandan göç ile gittiği sahilsaraylar ve çevresindeki köşkler yanında civarda bulunan ibadethane ve kutsal mekanların ihtiyaçlarının karşılanmasına da gayret gösterdiği anlaşılmaktadır. Nitekim 3 Haziran 1760’da (18 Şevval 1173) Karaağaç’a gittiği göç döneminde hem bir caminin mahfil gereksinimini karşılamış hem de Eyüp Sultan türbesinde gerekli gördüğü tamir ve yenileme çalışmalarını yaptırmıştı.635 Bu

amaçla türbeye ibrişim kâlîçe döşettiği gibi var olan kâlîçelerin de tamir ve diktirilmesine dair emir vermiştir.636