• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.1. TEFSİR VE HUZUR DERSLERİNİN OSMANLI’DAKİ GEÇMİŞİ

3.1.2. Sultan III Ahmed Dönem

Tefsir-i şerif derslerinin Sultan III. Ahmed’in saltanatının başlarında da uygulandığı görülmektedir. Nitekim Râşid Mehmed Efendi, eserinde Sultan III. Ahmed’in saltanatının başlarında tefsir-i şerif derslerini iktidarını pekiştirmek amacıyla bir “bahâne”867 olarak kullandığı bilgisini vermektedir.868 Bu durum da tefsir derslerinin

tarihi süreç içerisinde farklı amaçlarla da kullanılabilmesine ilginç bir örnek teşkil eder. Zira II. Mustafa’nın bir isyanla tahttan indirilmesi sonucu saltanatı devralan Sultan III. Ahmed, isyancıların atadığı yönetimi tedricen tasfiye etmek için tefsir dersi meclisleri tertip ederek istemediği idarecileri azil yoluna gitmiştir. Esasında bu meclislerin söz konusu azillerin yapılabilmesi için birer vasıta işlevi gördüğü anlaşılmaktadır. Bu meclislerden ilki Yeniçeri Ağası Çalık Ahmed Paşa’nın Kıbrıs eyaleti tevcihiyle merkezden uzaklaştırılması amacını taşıyordu. Nitekim yeni görevi akdedilen mecliste kendisine bildirilmiş ve pek razı olmasa da bir çektiriye bindirilerek uzaklaştırılmıştır.869

Üst düzey yönetimin tasfiyesi sürecinde bir başka cumartesi günü Şeyhülislam Mehmed Efendi, yine ders için saraya gelmiş ve bu sırada Sadrazam Ahmed Paşa da devlet işlerine yönelik telhislerinin görüşülmesi bahanesiyle padişah huzuruna

866 Madeline Zilfi, “A Medrese of the Palace: Ottoman Dynastic Legitimation in the Eighteenth Century”,

Jorunal of the American Oriental Society, 113/2, Nisan-Haziran 1993, s. 185-186; François Georgeon, Osmanlıdan Cumhuriyete İstanbul’da Ramazan, Çev. Alp Tümertekin, Türkiye İş Bankası Kültür

Yayınları, İstanbul 2018, s. 46.

867 Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 704, 708, 718. Bu noktada bâhane kelimesinin taşıdığı anlamlardan birisinin de “vesîle, sebep” olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bkz. İlhan Ayverdi,

Misalli Büyük Türkçe Sözlük, C. 1, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2011, s. 265.

868 Bu amaçla olsa gerek Sultan III. Ahmed dedesi Sultan IV. Mehmed gibi ve “hür çocuk şerefli atalarının

yolundan gider” sözü gereği her cumartesi günü tefsir-i şeriften bahsedilmesi için huzuruna çağırdığı

Şeyhülislam Mehmed Efendi’ye bu yönde emir vermiştir. Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 702-703. Yönetimdeki tasfiyeler bu meclisler yoluyla tamamlandıktan sonra “ders-i tefsire dahi

hitam” verilmiştir. Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 719.

869 Râşid Mehmed Efendi’nin verdiği bilgiye göre ulema efendiler ders bahanesiyle saraya davet edilirken, Vezir-i azam Ahmed Paşa, Rikab-ı Hümayun Kaymakamı Enişte Hasan Paşa, Kaymakam-ı sabık Firari Hasan Paşa ve Yeniçeri Ağası Çalık Ahmed Paşa meşveret bahanesiyle davet olunmuşlar ve huzurda sınır konuları müzakere edilmiştir. Sonra huzurdan ayrılan davetliler Revan Köşkü’ne gitmişler ve benzer meseleler burada da tartışılmaya devam etmiştir. Bu sırada Vezir-i Azam Ahmed Paşa’ya Tersane’den gönderilen çektirinin sarayın deniz tarafındaki Topkapı Yalısı’na yanaştığı bilgisi gelince padişahın huzuruna gitmiş ve son durumu haber vererek meclise geri dönmüştür. Burada Vezir-i azam bir hil’atle Yeniçeri Ağasına padişahın ona Kıbrıs mansıbını ihsan ettiğini bildirmiştir. Haliyle karardan hiç de hoşnut olmayan Çalık Ahmed Paşa, atıyla saraydan ayrılmak istediyse de onun için hazırlanan çektiriye bindirilerek uzaklaştırılmıştır. Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 703-705.

183 çağırılmıştır. Sadrazam Ahmed Paşa ve Şeyhülislam Mehmed Efendi bir ara ayaküstü sohbet ettikleri sırada Silahdar Ağa gelip Ahmed Paşa’ya padişahın mühr-i şerifi istediğini bildirmiştir. Büyük bir ızdırap yaşayan Ahmed Paşa “gaytan ile yakasına bağlu” mühr-i şerifi çekip kopararak iade etmek durumunda kalmış ve İnebahtı muhafızlığına memur edilmiştir.870

Sultan III. Ahmed’in saltanatının başlarında, isyancıların atadığı yönetimin tasfiyesine şahitlik eden bir diğer kritik tefsir dersi 25 Ocak 1704 (18 Ramazan 1115) tarihindedir. Söz konusu derste Şeyhülislam Mehmed Efendi padişahın hatt-ı hümayunu ile azledilmiştir: Râşid Efendi’nin “Nehc-i mübîn üzre bahâne-i ders-i tefsir ile maslahat- ı cezaya mu’ayyen” olarak ifade ettiği bu derste “derse mülâzım efendiler”871 sarayda

toplanarak ders yapmışlar, bu sırada başka bir yerde Vezir-i azam ve Paşmakçızade es- Seyyid Ali Efendi padişahın huzuruna çıkmışlar ve orada Ali Efendi’ye şeyhülislamlık hil’ati giydirilmiştir. Diğer taraftan ulemanın ders için toplandığı mahalle Silahdar Ağa gitmiş ve Şeyhülislam Efendi kendisinin huzur-ı hümayuna çağırılacağını sanarak ayağa kalktığında Silahdar Ağa azil edildiğini belirten hatt-ı hümayunu sabık Şeyhülislam Mehmed Efendi’ye vermiştir. Hayret ve ıstırap içinde kalan Mehmed Efendi, cevap vermeye kadir olamamış ve “ferman padişahımızın” diyerek dışarı çıkmış ve Bursa’da oturmaya memur edildiği için Fenerbahçe sahilinde kendisini bekleyen çektiriye bindirilmiştir.872 Bu azlin akabinde sabık Şeyhülislam Mehmed Efendi’ye yakın olan ve

ara ara ders bahanesiyle geceleri onunla istişare eden İstanbul Kadısı Ahmed Efendi’nin de azledilmesi gerektiği düşünülmüş ve neticede Magosa’ya sürgün edilmiştir. Hedeflenen uzaklaştırmalar tefsir dersleri bahanesiyle gerçekleştirilince Râşid Efendi’nin de ifadesiyle “nüsha-i tedbir burada temâm olmağın ders-i tefsire dahi hitam verildi”.873

3.1.2.1. Damad İbrahim Paşa’nın Tertip Ettiği Dersler

Sultan III. Ahmed’in, saltanatının başlarında darbecilerin atadığı idareyi tedricen tasfiye amacına yönelik tertip ettiği tefsir-i şerif dersleri, amacına hizmet ettikten sonra uygulamadan kalkmıştır. Ancak Damad İbrahim Paşa, sadareti sırasında Mayıs/Haziran 1724 ile Nisan/Mayıs 1728 (Ramazan 1136 – Ramazan 1140) arası sürede beş yıl

870 Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 708-710.

871 Derse birden fazla alimin katılması, bu derslerin de huzur dersleri gibi mübâhase-münâzara usulüyle işlenmiş olabileceğini düşündürür.

872 Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 718-719. 873 Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 719.

184 boyunca Ramazan aylarında kendi huzurunda tefsir-i şerif dersleri tertip etmiştir.874 Bu

dersler “Sarây-ı Âsafî” denilen Sadrazam sarayında haftada birkaç gün şeklinde icra edilmiş ve bizzat Sadrazam Damad İbrahim Paşa’nın huzurunda yani “Huzûr-ı Âsafî” de tertip edilmiştir.875

Bu noktada Sadrazam Damad İbrahim Paşa’nın 1136-1140 yılları arasında Ramazan aylarında kendi huzurunda icra ettirdiği tefsir-i şerif derslerine geçmeden önce yine onun sadareti dönemine tesadüf eden ve müstakil olarak tatbik edilen bir tefsir-i şerif dersinden söz etmekte fayda vardır. Nitekim 23 Kasım 1719’da (10 Muharrem 1132) Topkapı Sarayı’nda yapılan kütüphanenin açılış töreni Sultan III. Ahmed’in de katılımıyla gerçekleştirilmiş ve bu törende, Sâbıka Üsküdar Kadısı Fazıl Selim Efendi oturarak ifade makamında, Harem’den meziyetli birkaç gılman ise diz çökmüş halde istifade makamında bulunarak Kadı Beyzâvî tefsirinden Fatiha Sûresi’ni işlemişlerdir. Kütüphanenin açılış töreni kapsamında icra edildiği anlaşılan bu tefsir dersi sonunda dua edilerek ders tamamlanmıştır.876

Mayıs/Haziran 1724’te (Ramazan 1136) Damad İbrahim Paşa, haftada üç gün olmak üzere kendi huzurunda Kadı Beyzâvî tefsirinin işlenmesi için dönemin önemli alimlerini toplamıştır. Ramazan Bayramı’na kadar süren bu meclislere katılanların Numan Paşa Hocası Seyyid Ahmed Efendi, Nedim Ahmed Efendi, Kapudan Mustafa Paşa, Haleb’den mâzul İlmî Ahmed Efendi, Yenişehir’den mâzul Râzî Abdüllatif Efendi, Ruznamçe-i evvel olan Çelebi Mehmed Efendi, Sipahiler Ağası Mehmed Bey, Emir Efendi ve Selanik’ten mâzul Mestcizâde Abdullah Efendi’nin olduğu bilinmektedir. Bu dersler esnasında İran savaşları devam ettiği için hayırlı ve uğurlu olması maksadıyla tefsir-i şerife Fetih Suresi’nden başlanmıştır. Dersler sırasında Emir Efendi’nin takrir ettiği bazı noktalara İlmî Ahmed Efendi’den itiraz gelmiş ve meclise Mestcizâde Abdullah Efendi de bu suretle davet edilmiştir. Neticede Emir Efendi’nin fikirleri makbul

874 Mardin, Huzur Dersleri, C.1, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul 1951, s. 62-67.

875 Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 3, s. 1366, 1431, 1491, 1542, 1593-1594; Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 62-67; Mehmet İpşirli, “Huzur Dersleri”, DİA, C.18, İstanbul 1998, s. 441. 876 Yukarıda Sultan IV. Mehmed dönemi derslerinde de görüldüğü üzere tefsir-i şerifin işlendiği dersler, zaman zaman sûr-ı hümayun veya burada açılış vesilesiyle olduğu gibi özel günlerde de icra edilebildiği anlaşılmaktadır. Râşid Mehmed Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 2, s. 1170; Ömer Kara, “İslâm Geleneğinde Ümerâ Huzurundaki Bilimsel Toplantıların Osmanlıcası: Huzur Dersleri”, Osmanlı

Toplumunda Kur’an Kültürü ve Tefsir Çalışmaları II, İlim Yayma Vakfı: Kur’an ve Tefsir Akademisi,

185 görülmüş ve Sadrazam Damad İbrahim Paşa tarafından taltif edilerek diğer katılımcılara da sûf ferâceler ve atiyyeler verilmiştir.877

Sadrazam Damad İbrahim Paşa’nın tertib ettiği derslerin ikincisi Ramazan 1137’de (Mayıs/Haziran 1725) dir. Buna göre haftada dört gün münâvebeli olarak Sadrazamın huzurunda toplanan meclislere; Selanik’ten mâzul Mestcizâde Abdullah Efendi, Haleb’den mâzul İlmî Ahmed Efendi, Yenişehir’den mâzul Râzî Abdüllatif Efendi, Selanik’ten mâzul Pîrîzâde Sâhib Mehmed Efendi, İzmir’den mâzul Mîrzâzâde Neylî Ahmed Efendi, Kapudan Mustafa Paşa ve kârî-i ders olan Nedim Efendi katılmışlardır. Yine Kadı Beyzâvî tefsirinin okunduğu bu meclislerde katılımcılardan Kapudan Mustafa Paşa’ya kakum kürk, diğerlerine de mevsim gereği sûf ferâce ve başka ikramlar verilmiştir.878

1138 yılı Ramazan’ında (Mayıs/Haziran 1726) “huzûr-ı âsafî’de” yani Sadrazam Damad İbrahim Paşa huzurunda tertip edilen tefsir derslerinde Haleb’den mâzul İlmî Ahmed Efendi, Selanik’ten mâzul Mestcizâde Abdullah Efendi, Pîrîzâde Sâhib Mehmed Efendi, Yenişehir’den mâzul Râzî Abdüllatif Efendi, müderrisîn-i kiramdan Dârü’l- hadîs-i Âsafî’de seccâde-nişîn-i ifâde olan Salih Efendi, Paşmakçızâde Efendi’nin tezkirecisi Halil Efendi, Muallim Darendeli Mehmed Efendi, Kapudan Mustafa Paşa ve kârî-i ders olarak Mahmud Paşa nâibi Ahmed Efendi’nin münâvebeli olarak hazır bulunmuşlardır. Her zamanki gibi Kadı Beyzâvî tefsirinin esas alındığı bu seneki derslerde Kehf Suresi’nin tefsiri işlenmiş ve geçmiş yıllarda olduğu gibi Kapudan Mustafa Paşa’ya kakum kürk ve diğer katılımcılara birer sûf ferace ve atiyyeler verilmiştir.879

Sadrazam Damad İbrahim Paşa’nın 1139 yılı Ramazan’ında (Nisan/Mayıs 1727) yine kendi huzurunda icra ettirdiği tefsir derslerine Edirne payeli Râzî Abdüllatif Efendi, Bursa payeli Mestcizâde Abdullah Efendi, Mısır payeli Mîrzâzâde Neylî Ahmed Efendi, sâbıka Haleb kadısı İlmî Ahmed Efendi, Selanik’ten mâzul Pîrîzâde Sâhib Mehmed Efendi, müderrisin-i kiramdan Arabzâde Salih Efendi, Köseç Veli Efendi, Şer’iyyâtî Halil Efendi, Darendeli Mehmed Efendi ve Kapuda Mustafa Paşa’nın katıldığı bilinmektedir.

877 Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 3, s. 1366; Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 64.

878 Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 3, s. 1431; Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 64-65.

879 Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 3, s. 1491; Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 65.

186 Bu yıl Ramazan ayının üçüncü günü olan Çarşamba günü (24 Nisan 1727) başlayan dersler bayramın yaklaşması üzerine ayın yirmi beşinde (16 Mayıs 1727) son bulmuştur. Her zaman olduğu gibi Kadı Beyzâvî tefsirinden ayetlerin konu edildiği meclislerde geçmiş yıllardan olduğu gibi Kapudan Mustafa Paşa’ya kakum kürk giydirilirken, diğer katılımcılara sûf ferace ve çeşitli ikramlar verilmiştir.880

Damad İbrahim Paşa’nın Sadrazamlığı sürecinde Ramazan aylarında kendi huzurunda icra ettirdiği tefsir-i şerif derslerinin sonuncusu 1140 yılı Ramazan’ında (Nisan/Mayıs 1728) gerçekleşmiştir. Bu son senedeki derslere Edirne’den mâzul Râzî Ahmed Efendi, Haleb’den mâzul İlmî Ahmed Efendi, Mısır’dan mâzul Neylî Ahmed Efendi, Arabzâde Salih Efendi, Şer’iyyâtcı Halil Efendi, Şâmî Ahmed Efendi ve Darendeli Mehmed Efendi katılmış ve kârî-i ders olarak da Nedim Efendi bulunmuştur. Yine Kadı Beyzâvî tefsirinin “haftada ikişer üçer gün takrîr” edildiği meclislerde Tâhâ Suresi işlenmiş ve bu seneki derslerde Salih Efendi ile Darendeli Mehmed Efendi arasında bir âyet-i kerimedeki istisna edatı üzerinden konuşma başlamış ve fikir ayrılıkları ileri sürdükleri ispatlarına olan ihtimamları sebebiyle bir hayli uzun sürmüştür. Hatta konu hakkında Rumeli sadaretinden mâzul Mîrzâzâde Şeyh Mehmed Efendi’ye danışılıp ondan aydınlatıcı bir yazı gelmiştir. Bu son seneki derslerin en dikkat çeken yönlerinden birisi, dersler hakkında eserinde bilgi veren Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi’nin Sultan III. Ahmed’in de bu sene zaman zaman Sarây-ı Âsafî’ye gittiği bilgisini vermesidir. Nitekim Sultan III. Ahmed, bu ziyaretleri sırasında tefsir derslerinin kendi huzurunda da yapılmasını istemiştir. Nihayetinde Ramazan ayı sonunda katılanlara diledikleri şeyler yanında yine sûf ferace ve atiyyeler verilerek mutlu edilmişlerdir.881

3.2.1.2. İbrahim Paşa’nın Tefsir Derslerinin III. Mustafa ve Dönemine Tesiri Meselesi

Sadrazam Damad İbrahim Paşa beş yıl boyunca kendi sarayında ve kendi huzurunda tefsir-i şerif dersleri tatbik ettirmiştir. Bu derslerin, Sultan IV. Mehmed dönemindeki bazı derslere benzer şekilde -ancak belki daha teşkilatlı bir şekilde- birden fazla alimin katılarak mübâhase-münâzara usullü yapıldığı anlaşılmaktadır. Burada bizi

880 Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 3, s. 1542; Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 65-66.

881 Çelebizâde İsmaîl Âsım Efendi, Târîh-i Râşid ve Zeyli, C. 3, s. 1593-1594; Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 66-67.

187 ilgilendiren esas noktalardan birisi hiç şüphesiz Damad İbrahim Paşa’nın icra ettirdiği bu dersleri Sultan III. Mustafa’nın şehzadeliği sırasında görüp görmediği veya tesis ettiği huzur derslerinin İbrahim Paşa’nın derslerinden mülhem olup olmadığı konusudur.

Araştırmacılar, III. Mustafa’nın Nisan/Mayıs 1728’de (Ramazan 1140) babası Sultan III. Ahmed’in yanında, İbrahim Paşa’nın bu meclislerine katılmış olabileceği ve huzur derslerine dair fikrinin ve isteğinin de buradan mülhem olabileceği üzerinde dururlar.882 III. Mustafa, Damad İbrahim Paşa’nın bu dersleri icra ettirdiği vakitlerde

yedi-on bir yaşları arasındaydı. 1728 (1140) yılında ise kuvvetle muhtemel on bir yaşındaydı. Bu noktada Sultan III. Mustafa’nın şehzade iken babasıyla birlikte İbrahim Paşa’nın sarayına gidip gitmediği tahminleri bir yana asıl gözden uzak tutulmaması gereken husus; ister bir hocanın tefsir-i şerif kıraat ettiği dersler olsun isterse birden fazla alimin mübâhase-münâzara usulüyle tefsir-i şerif dersi icra etmeleri olsun, Osmanlı yönetim katında ve entelektüel dünyasında bilinmeyen veya alışılmadık bir durum (müessese, uygulama) olmamasıdır.

Yukarıda verilen örnekler göstermiştir ki her iki usulden tefsir dersleri de zaman zaman gerek Osmanlı padişahlarınca gerekse ulemanın kendi arasında tatbik edebildiği ilmî-dinî toplantı türünden meclislerdir. Dolayısıyla Sultan III. Ahmed dönemine dair bilgi veren yeni veya dikkatten kaçan kaynaklar taranmadığı sürece Sultan III. Mustafa’nın Damad İbrahim Paşa’nın sarayına gidip gitmediği bilinemeyeceği gibi bu noktada esas önemli olan husus, bu huzur derslerinin Sultan III. Mustafa’nın bir yerden esinlenmesine ihtiyaç duymadan pek çok kaidesinin geçmişte de biliniyor olmasıdır.

Tefsir-i şerifin işlendiği derslere özel bir ilgi duyduğu anlaşılan Sultan III. Mustafa’nın bu dersler noktasında en büyük katkısı onları kendi huzurunda, Ramazan aylarında, belirli bir düzen ve takvim dahilinde tatbik ettirmesidir. Nitekim sonraki Osmanlı padişahlarınca da takip edilen bu uygulamanın adına huzur dersleri denmek suretiyle varlığını hilafetin ilgasına kadar sürdüğü bilinmektedir.883

882 İpşirli, “Huzur Dersleri”, s. 441; Kara, “İslam Geleneğinde…”, s. 310. Diğer taraftan Sultan III. Ahmed’in saltanatının başında darbecilerin atadığı yöneticileri tasfiye amacıyla tefsir dersleri tertip etmesi hakkında bilgi veren Râşid Mehmed Efendi, III. Ahmed’in tefsir dersi icra etmeye başlamasını, huzurunda tefsir dersleri icra eden babası Sultan IV. Mehmed’in yolundan gitmek olduğunu “hür çocuk şerefli

atalarının yolundan gider” sözüyle ifade etmiştir. Sultan III. Mustafa’nın da bu gibi bir yaklaşımla

huzurunda ders kıraatine başlamış olabileceği akla gelen bir ihtimaldir. 883 Mardin, Huzur Dersleri, C.1, s. 62.