• Sonuç bulunamadı

GÜNLÜK HAYAT

2.4. TEBDİLLERİ

2.4.2. Teferrüç Tebdiller

Sultan III. Mustafa’nın tebdillerinin büyük bir kısmını saltanatının ilk yıllarında yaptığı görülür.737 O’nun tebdillere cülusundan sonra yoğun bir şekilde başlaması,

literatürde yer alan ve kafes hayatının şehzadeler üzerindeki olumsuz etkisi sebebiyle padişahların cüluslarından itibaren sık sık tebdile çıktıkları yönündeki anlatıyı destekler niteliktedir.738 Özellikle III. Mustafa’nın sarayda geçen kırk yıllık şehzadelik süresi göz önünde bulundurulduğunda, Cuma selamlıkları ve binişler yanında klasik teşrifatın

734 Çeşmî-zâde Mustafa Reşid Efendi, Çeşmî-zâde Tarihi., s. 25.

735 Şemdanizade, Mür’i’t-Tevârih, C. II.A, s. 101-102. Ahmed Vâsıf Efendi ise padişahın olayı duyması sonrasında idamını emrettiği bilgisini vererek tebdile dair bir ifadede bulunmamıştır. Ahmed Vâsıf Efendi,

Mehâsinü’l-Âsâr…, (Haz. Nevzat Sağlam, 2014), s. 289.

736 Hâkim Efendi, Tarih, s. 498, 501-502, 676-677 vb.

737 TS.MA.d 2402.0049.004-5; TS.MA.d 2402.0050.004; TS.MA.d 2402.0053.002; TS.MA.d 2402.0054.003-4; TS.MA.d 2402.0055.002-3; TS.MA.d 2402.0056.002-3-4; TS.MA.d 2402.0057.003-4; TS.MA.d 2402.0058.003. Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 6, 26. Saltanatının ilk yıllarında oluşan bu yoğunluğun benzerini O’nun binişlerinde de görmek mümkündür. Dolayısıyla III. Mustafa’nın mobilitesinin saltanatının ilk bir-iki yılında zirveye ulaştığı, sonrasında ise tedricen azalmaya başladığı görülür.

738 Sakaoğlu, “Tebdil Gezmek”, s. 230; İpşirli, “Tebdil Gezmek-Osmanlı’da” s. 213; Sarıcaoğlu, Kendi

157 dışında olarak tebdi-i kıyafet yapacağı gezintilerin yani teferrüç tebdillerinin739 O’nun

için oldukça kıymetli aktiviteler olduğu anlaşılır.

Diğer taraftan III. Mustafa, bu yöndeki tebdillerini, teftiş maksatlı tebdillerine göre daha uzun süreler devam ettirmiş ve hemen hemen saltanatının sonlarına kadar sürdürmüştür.740 Ancak bu tür tebdillerin temel gayesi padişahların klasik teşrifatın dışına

çıkarak gezmeleri veya bir yerlere gitmeleri olduğu için teftişe yönelik tebdillere göre bilgi bulmak daha zordur. Zira teftiş maksatlı tebdillerde genellikle padişahın birilerine ceza vermesi veya ihsanda bulunması gibi nihayetinde kimliğini açığa çıkardığı durumlar olur, böylece yapılan faaliyet dönemin kaynaklarında kendisine az çok yer bulabilirdi.741

Diğer taraftan gizliliğin esas olduğu tebdillere dair kayıtlar ise çok daha azdır. Bu yöndeki kayıtlar ancak padişahların hatt-ı hümayunlarında tebdilde gördüğü şeyleri sadrazama yazması ya da tebdilde birilerine kendi iç hazinesinden ihsanda bulunması veya bu hazineden bir şeyler satın almasıyla kayıtlara yansır, aksi halde bir yerde bilgisine pek rastlanmaz.742

Cülusunu takip eden aylarda III. Mustafa yoğun bir şekilde tebdillere başlamış ve 19 Kasım 1757’den (7 Rebiülevvel 1171) itibaren pek çok tebdil gerçekleştirmiştir. Bu süreçte Eyüp ve Galata Sarayı gibi İstanbul’un muhtelif yerlerine yaptığı tebdiller O’nun İstanbul’u ve toplum yaşamını daha yakından görmesine imkân vermiş olmalıdır.743

Ayrıca tebdillerinde başlıca görevli olduğu anlaşılan Nakşi Mustafa Ağa’ya fukaraya verilmek ya da satın alınan eşyalar için sarf edilmek üzere ücretler vermiştir.744

739 Teferrüç, eğlenmek için yapılan gezinti anlamına gelir. Tebdillere dair arşiv kayıtlarında ve tebdil literatüründe rastlamadığımız bu kavram, padişahların bu yöndeki tebdillerini ifade etmek maksadıyla tarafımızdan kullanılması tercih edilmiştir. Bu noktada teferrüç kavramını öneren Abdulhamit Dündar’a teşekkür ederim.

740 Nitekim Ceyb-i Hümayun ve Harc-ı Hassa defterlerinde, III. Mustafa’nın tebdiller için diktirdiği kıyafetlere dair kayıtları saltanatının son senelerine kadar görmek mümkündür. Bu gibi kayıtlardan her ne kadar nerelere gittiğini veya neler yaptığını bilemesek de O’nun hala tebdile çıktığına işaret etmektedir. TS.MA.d 2416.0003.004; TS.MA.d 2416.0006.003; TS.MA.d 2416.0007.003; TS.MA.d 2416.0011.004. 741 Hâkim Efendi’nin “resîde-i sem’-i Hakîr’dir ki” diyerek yani duyduğunu söyleyerek bir tebdilden eserinde bahsetmesi gibi.

742 Sultan İbrahim’in, I. Abdülhamit’in ve III. Selim’in hatt-ı hümayunlarında tebdillerinden bahsettiği görülür. Emecen, “İbrahim”, s. 277; Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden…, s. 47-51; Sakaoğlu, “Tebdil Gezmek”, s. 231. Diğer taraftan Sultan III. Mustafa’nın da tebdil için kendi iç hazinesinden yaptığı nakdi ve ayni harcamalar Ceyb-i Hümayun ve Harc-ı Hassa defterlerine yansımıştır. Örnek için bkz: TS.MA.d 2403.0049.002; TS.MA.d 2404.0006.002; TS.MA.d 2405.0015.003; TS.MA.d 2410.0043.002; TS.MA.d 2414.0079.004; TS.MA.d 2414.0083.003; TS.MA.d 2416.0003.004.

743 TS.MA.d 2402.0053.002; TS.MA.d 2402.0057.004. 744 TS.MA.d 2402.0057.003; TS.MA.d 2402.0054.002.

158 III. Mustafa göçte bulunduğu dönemlerde de tebdillerini sürdürürdü. Bu tebdillerden birinde yaşanan ilginç bir hadiseyi Hâkim Efendi eserinde şöyle nakleder: III. Mustafa göç ile Beşiktaş Sahilsarayı’nda bulunduğu bir sırada tebdile çıkmış745 ve

ellerinde iki su testisi taşıyan “derd-mend” bir Matbah-ı Âmire aşçısına rastlamıştır. Aşçı kendisine yaklaşanın III. Mustafa olduğunu sezmiş ancak bir yere saklanamamış ve ellerinde olan testileri göğsüne kaldırıp ayakta hazır beklemiştir. Padişah mukabiline gelip “sen ne hıdmetdesin?” dediğinde, aşçı olduğunu söylemiş, “ne vakitden berü hıdmet edersin?” diye sorduğunda ise “şevketlü efendimin peder-i cennet-mekânları merhûm Sultân Ahmed Hân vaktinden berü kânun-i hıdmetde ser-germ-i ‘ömr ve mülâzim-i du’ây- ı hayrım” cevabını vermiştir. Bu cevap üzerine III. Mustafa aşçıya bol ihsanda bulunur ve boşta olan bir tımarı ona tevcih eder. Ayrıca sakal bırakmasına izin verip tepeden tırnağa giydirilmesi emrini de verir.746

O’nun tebdillerinde dikkat çekten noktalardan birisi de göç ile Karaağaç veya Beşiktaş Sahilsarayları’nda bulunduğu dönemlerde Topkapı Sarayı’na tebdilen sık sık yaptığı ziyaretlerdir. Nitekim O göç dönemlerinde divan toplantılarına katılmak ya da huzuruna elçi kabul etmek gibi gerekçelerle Topkapı Sarayı’na gelmekle birlikte tebdilen de ziyaretlerini sürdürüyordu. Bu ziyaretlerini Karaağaç’a gerçekleştirdiği daha ilk göçünde görmek mümkündür. Nitekim bu süreçte (25 Haziran 1758-30 Eylül 1758) muhtelif defalar saraya gelmiştir.747 Hatta bu ilk göçünde 12 Eylül 1758’de (9 Muharrem 1172) divan toplantısı için saraya geldiğinde akşam Karaağaç’a geri dönmemiş ve bir ay tebdilen İstanbul’da kalmıştır.748 Benzer şekilde ilerleyen yıllarda da göçte iken

745 1173 Muharrem ayının başlarıdır. Hâkim Efendi, Tarih, s. 820-821. III. Mustafa 31 Ağustos 1759’da (7 Muharrem 1173) göç ile Beşiktaş’tan Karaağaç’a geçtiği için, söz konusu tebdil 1-7 Muharrem arası gerçekleştirilmiş olmalıdır. TS.MA.d 2404.0005.002; Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 52. Ayrıntılı bilgi için bkz. Göçler başlığı. Diğer taraftan arşiv kayıtlarında, III. Mustafa’nın Muharrem ayında iki defa tebdilde bulunduğu ve ikisinde de Topkapı’ya geldiği bilgisi vardır. TS.MA.d 2404.0005.003-4.

746 Hâkim Efendi, III. Mustafa’nın yaptığı bu tebdili, naklediş yöntemi ve kurgusuyla yine hikmetli/mistik bir amele dönüştürme gayretindedir. Buna göre söz konusu tebdil vakasının hemen evveliyatı şöyledir: III. Mustafa Beşiktaş Sahilsarayı’nda iken iyice bir tımar boş kalmış, O da söz konusu bu tımarı Enderun Ağalarından Mahmud Ağa’ya vermiştir. Ancak Mahmud Ağa, geçimine kâfi gelmeyeceğini söyleyerek tımarı red eder ve elindekiyle yetinmeyi (ya da tenezzül etmemeyi) tercih eder. İşte söz konusu “bir eyüce

tîmâr” boşta kalmışken III. Mustafa yukarıda naklettiğimiz tebdile çıkar ve aşçıya rast gelerek tımarı ona

tevcih eder. Vakanüvis Hâkim Efendi bu anlatısının hemen akabinde de padişahların, fukaranın asayiş ve rahatı için kendi rahatlarını terk ettiklerini, onların tebdillerinde nice nice ihsan ve inayetlerin bulunduğunu ve tebdillerin hikmetten hâlî olmadığını tekraren ifade eder. Hâkim Efendi, Tarih, s. 820-821.

747 TS.MA.d 2402.0057.003-4; Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 26. 748 Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 29.

159 Topkapı’ya tebdilen ziyaretlerini sürdürmüştür.749 Bu ziyaretlerinin birisini de 1 Ekim

1759’da (8 Safer 1173) Karaağaç’ta göçte bulunduğu sırada gerçekleştirmiştir. Ancak bu sefer saat dört civarında saraya geldiğinde Ortakapı’da Bölükbaşı ve on nefer kapıcıları “kimi cüz’i istirâhate ve kimi ba’zı hâcete meşgul” oldukları için yerlerinde bulamamıştır. III. Mustafa, bunların “umûr-i me’mûrelerinde ihtimâm etmedikleriyçün gazab buyurup” Cebehane’ye geldiğinde Cebecibaşı ve Başkethüda’yı sormuş ancak onların da yerlerinde olmadığını görünce “Beşincinin aşçısına var! Beş on nefer kara-kullukçu alup, şu Ortakapu’da olan Bölükbaşı’yı on nefer kapucularıyla ahz ve kapıya getür” emirini vermiş, oradan da Yedikule’ye hapsedilmelerini emretmiştir. Ancak III. Mustafa’nın görev yerlerinde olmadıkları için kızıp Yedikule’ye hapsettirdiği Bölükbaşı ve on nefer kapıcıları birkaç gün sonra “merhamet buyurulup, tehâvünleri ‘afv ve kemâ-kân hıdmetlerinde mukayyed olmalarıyçün tenbîh ü te’kîd” etmiştir.750

Diğer taraftan III. Mustafa’nın mûtadı olan tebdiller de vardı. Bunlar sabah namazlarını eda etmek için tebdilen Ayasofya Camii’ne gitmesi ve göç ile Karaağaç’ta bulunduğu dönemlerde de yine sabah namazlarını tebdilen Eyüp Sultan Camii’nde kılmasıydı. Nitekim III. Mustafa, genellikle sabah namazlarını kılmak için tebdilen Ayasofya Camii’ne giderdi. Hatta O, yine bir sabah tebdilen Ayasofya Camii’ne gittiğinde Ayasofya imamı Zileli Seyyid Osman Efendi’nin kıraatinden etkilenmiş ve onu imam-ı sânî olarak tayin etmiştir.751 Öte yandan Sultan III. Mustafa, göç ile Karaağaç Sahilsarayı’nda bulunduğu vakitlerde de sabah namazlarını ekseriyetle tebdilen cemaatle birlikte Eyüp Sultan Camii’nde kılardı.752