• Sonuç bulunamadı

Sultan III. Osman, bir süredir devam eden hastalığının şiddetlenmesi neticesinde 30 Ekim 1757 (16 Safer 1171) Pazar gecesi vefat etti.91 Bu fevkalade önemli haberin Sadrazam Sarayı’na iletilmesi üzerine Ragıb Paşa, cülus-ı hümayun töreni ve III. Osman’ın cenazesinin kaldırılması işlemlerini Sadaret Kethüdası’na ve Reisülküttab Efendi’ye havale ederek vakit kaybetmeden Topkapı Sarayı’na gitti. Sünnet Odası’nda Darüssaade Ağası Ebukof Ahmed Ağa ile gerçekleştirdiği görüşmeye Şeyhülislam Damadzâde Feyzullah Efendi ile Kaptan-ı Derya Ali Paşa da katıldı. Ardından acele gelmeleri istenilen Rumeli ve Anadolu Kazaskerleri ve Nakibüleşraf Efendi ile Yeniçeri, Cebeci, Topçu ve Toparabacı Ağaları da gece yarısı Sünnet Odası’ndaki bu toplantıya dahil oldular.92 Bir süre sonra Darüssaade Ağası Ebukof Ahmed Ağa, Şimşirlik’teki ekber şehzade Mustafa’yı getirmek üzere buradan ayrıldı ve az sonra Şehzade Mustafa, sağ koluna Darüssaade Ağası, sol koluna Silahdar Ağa girdiği halde Sünnet Odası’nın diğer kapısından içeri girdi. Burada O’nu Sadrazam Ragıb Paşa, Şeyhülislam Damadzâde Feyzullah Efendi, Vezir Kaptan-ı Derya Ali Paşa, sabık Rumeli Kazaskeri Abdürrahim Efendi, Rumeli Kazaskeri Karabekirzâde Efendi, sabık Anadolu Kazaskeri Mehmed Sâlih Efendi, sabık Anadolu Kazaskeri Veliyyüddin Efendi, Anadolu Kazaskeri Çelebizâde Âsım İsmâil Efendi, Nakibüleşraf ve İstanbul Kadısı Şerif Mehmed Molla Efendi ve Yeniçeri Ağası hürmetle karşıladı. Erkana “sabahlar hayr ola” diyerek selam veren Mustafa’yı öncelikle Sadrazam Paşa etek öperek selamladı, ardından Şeyhülislam Efendi, Kaptan Paşa, Silahdar Ağa ve buradaki diğer erkan etek öperek hürmetlerini

91 III. Osman’ın hastalığı 15-24 Eylül 1757 (1-10 Muharrem 1171) tarihlerinde artmaya başladı ve Ekim ayının ortalarından (Safer ayının ilk günlerinden) itibaren sağlığı ciddi şekilde bozuldu. Hatta 21 Ekim’de (7 Safer) Cuma selamlığı için Ayasofya Camii’ne güçlükle giderken, 28 Ekim’deki (14 Safer) Cuma selamlığına gidememişti. TS.MA.d 2402/47; Hâkim Efendi, Tarih, s. 459; Irmak, III. Mustafa Ruznâmesi, s. 2; Fikret Sarıcaoğlu, “Osman III”, DİA, C. 33, İstanbul 2007, s. 458.

92 Üzeyir Yıldırım, Osmanlılar’da Cülûs ve Buna Dair Bir Kaynak Eser, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversiesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007, s. 24-25. III. Mustafa Ruznamesi’nde, bu toplantının Has Oda Hazinesi (Mukaddes Emanetler Hazinesi) önündeki Arslanhane’de (Arzhane) yapıldığı ifade edilir. Irmak, III. Mustafa Ruznamesi, s. 2. Mehmed Âkif Bey’in teşrifatçılık vazifesi sırasında tuttuğu ve Üzeyir Yıldırım tarafından çevirisi yapılan teşrifat defteri (Sadaret 350 numaralı teşrifat defteri) ile yine Mehmed Âkif Bey’in kale aldığı Târih-i Cülûs-ı Sultan Mustafa Han-ı Sâlis isim eserde, III. Mustafa’nın cülûs merasimi hemen hemen aynı şekilde yazılmıştır. Teşrifatçı Mehmed Âkif Bey, Târih-i Cülûs-ı Sultân Mustafa Han-ı Sâlis, Tıpkıbasım, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2012, vr. 1b-5b. Bu sebeple burada Üzeyir Yıldırım tarafından yapılan çeviriyi kullanıyoruz.

28 gösterdi. Hemen ardından III. Mustafa, Sadrazam Paşa’ya sarâser kaplı sevb samur kürk, Şeyhülislam Efendi’ye bir sevb ferve-i beyzâ, Vezir Kaptan Paşa’ya sevb serâser kürk ihsan edip doğruca Hırka-i Şerif Odası’na gitti ve burada bir süre namaz kılıp dua etti. Bu arada âdet olduğu üzere Babüssaade Kapısı önüne biat töreni için “altun taht-ı hümayun” yerleştirilirken93 tören için daha önceden divan çavuşları ve çukadarlar tarafından

ilmühaberlerle davet edilen ulema, müderrisler, kapıkulu sipahilerinin tüm bölük ağaları, bütün ocakların ağa ve zabitleri, Mir’alem-i Şehriyari, Başkapıcıbaşı Ağa ile Dergah-ı Ali kapıcıbaşıları, Müteferrikabaşı Ağa ile tüm müteferrikalar, Defterdar Efendi ile cümle Hâcegân-ı Divan, Tevkii Efendi, Defter Emini Efendi, Defterdar-ı Şıkk-ı Evvel ve Defterdar-ı Şıkk-ı Sani Efendiler “mu’âyede tertibi vechi üzere” yerlerini aldılar.94

Hazırlıkların tamamlandığı haberinin Enderun’a bildirilmesi ve III. Mustafa’nın hamamda abdest alıp sabah namazının kılınmasının ardından III. Mustafa, Babüssaade’den gelip taht-ı hümayuna cülûs ederek alkışlandı.95 Evvela Nakibüleşraf

Şerif Mehmed Molla Efendi’nin etek öpmesiyle alkış tutuldu ve bir süre ayakta dua etti. Bu sırada Sadrazam, Şeyhülislam ve bi’l-cümle ulema Divanhanede’deki yerlerinden çağırılarak geldiler. Nakibüleşraf Efendi’nin duasını bitirmesiyle önce Sadrazam Ragıb Paşa “zemîn-bûs” edip taht-ı hümayunun sağ tarafında yerini aldı, ardından Şeyhülislam Feyzullah Efendi “girîbân-bûs” ederek yani III. Mustafa’nın yakasını öperek Sadrazam Paşa’nın sağına geçti. Müteakiben Kaptan Paşa, kazaskerler, önde gelen ilmiye mensupları, defterdar efendi, bi’l-cümle hâcegân-ı dîvân ve ocak ağaları ile diğer erkanın biatlerini sunmasıyla merasim tamamlandı.96

93 Babüssaade Kapısı önüne altın taht kurulurken III. Mustafa, mûtad üzere Hazine Kethüdası’na 50 kuruş, Dülbend Ağası’na 50 kuruş, Sarıkçıbaşı Ağa’ya 33 kuruş 40 akçe ihsanda bulundu. Yine bu sırada “Güğümcübaşı ve Yazıcıbaşı’na ikişer bin, sair yüz on neferatına biner akçeden 950 kuruş”, “Zülüflü

Teberdarlar Kethüdası’na bin, Yüz on dokuz neferatına beşer yüz akçeden 504 kuruş 20 akçe” ihsan verdi.

TS.MA.d 2402.0048.008.

94 Yıldırım, Osmanlılar’da Cülûs…, s. 25-26; Hâkim Efendi, Tarih, s. 450-451, 466-467. Ulemâ-i izam “örf ve muvahhidî”, diğerleri “dîvânî” elbiselerini giymişlerdi. Yıldırım, Osmanlılar’da Cülûs…, s. 25. 95 Türkçe övmek, şürkretmek anlamındaki alkamak kökünden gelen alkış kelimesi, Osmanlı devlet teşrifatının esas unsurlarından birisiydi. Çeşitli merasimlerde Divan-ı Hümayun çavuşlarının bir ağızdan yüksek sesle söyledikleri sözlere alkış denirdi. Özellikle padişahlar tahta oturduğunda veya teşrifata göre kalkıp oturması gerektiğinde ya da ata bindiklerinde çavuşlar “hareket-i hümayun padişahım, devletinle bin

yaşa”, “istirahat-ı hümayun padişahım, devletinle bin yaşa”, “aleyke Avnullah”, “Maşallah, mağrur olma padişahım, sen büyük Allah var” şeklinde bağırırlardı. Benzer şekilde Cuma Selâmlıkları’nda, bayramlarda,

Kadir Gecesi’nde de çeşitli alkışlar yapılırdı. Yine Alay Çavuşları’nın muayedelerde Paşa Kapısı’nda Sadrazam Paşa’ya alkış yaptıkları da bilinir. Abdülkadir Özcan, “Alkış”, DİA, C. 2, İstanbul 1989, s. 470- 471; Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin…, s. 212-216.

96 Yıldırım, Osmanlılar’da Cülûs…, s. 26-27; Hâkim Efendi, Tarih, s. 451-452, 469; Irmak, III. Mustafa

29 Yapılan cülûs töreni ile yirmi altıncı Osmanlı padişahı olarak tahta çıkan Sultan III. Mustafa, biatların tamamlanmasıyla tahttan kalkarak tüm katılımcıları selamlayıp Arz Odası’na geçti. Burada Sadrazam Ragıb Paşa arzda bulundu, ardından kendisine izin verilerek çıktı. Bu arada daha önceden gönderilen buyuruldular gereğince mûtad olarak Sarayburnu, Tophane, Tersane, Kızkulesi ve Yedikule’den toplar atılıp cülus haberi tellallar tarafından ilan edildi97 ve tellâlların nidalarını III. Osman’ın cenazesi için okunan

salâlar takip etti.98

III. Osman’ın cenazesi Zülüflü Baltacılar Kapısı’nın yanındaki Kızlar Kapısı’ndan çıkarılarak mermer sütunlar altında kurulan gölgelikte gasledildi.99 Ardından

tabuta yerleştirilerek Babüssaade’deki musallaya konuldu ve III. Mustafa’nın izniyle Şeyhülislam Efendi tarafından namazı kıldırıldı. Üzerine birkaç parça Kâbe örtüsü, Yûsufî olarak ifade edilen küçük Selîmî kavuk ve bir siyah sorguç konulan tabut Ortakapı’ya kadar el üzerinde taşındı. Oradan herkes atlarına binerken Saray-ı Atik teberdarları naaşı el üzerinde Bahçekapı’daki Valide Camii’ne (Yeni Cami) taşıdı. Camide bekleyen devlet erkanı naaşı tekrar ellerine aldılar ve burada III. Osman’ın cenazesi ağabeyi Sultan Mahmud’un yanına defnedildi.100

Cenaze namazının ardından III. Mustafa, ata binerek Harem-i Hümayun’a döndü. Öğle namazını Hırka-i Şerif’te eda ettikten sonra Sofa’daki Havuzbaşı’na geçti ve burada Kapı Ağası’na serâser kaplı samur kürk, Silahdar Ağa’ya ise samur erkan kürk ihsan edip dinlenerek vakit geçirdi. İkindi vakti gittiği Harem-i Hümayundan yatsı namazını kılmak üzere Hırka-i Şerife gittiğinde çıktı ve burada aşır-hanlara altın ihsanında bulundu.101

Ertesi 31 Ekim (17 Safer) Pazartesi günü ise cülûsun ertesi günü olması hasebiyle an’ane gereği Sadrazam Paşa tarafından Yemişçibaşı’na hazırlatılan meyve ve şükûfenin irsali gerçekleştirildi. Nitekim “Leh-kârî” tabaklar ve armalı tablalarda hazırlatılan otuz tabla meyve ve yirmi tabla şükûfe Telhîsî Ağa marifetiyle seher vakti padişaha arz edildi.

97 Vakanüvis Hâkim Efendi, III. Mustafa’nın cülusunun ilanıyla halkta bir bayram sevinci yaşandığını belirtir. Hâkim Efendi, Tarih, s. 452.

98 Irmak, III. Mustafa Ruznamesi, s. 2-3; Yıldırım, Osmanlılar’da Cülûs…, s. 27-28.

99 Teşrifat defterinde III. Osman’ın cenazesinin Şehremini ve Yazıcı Efendi marifetiyle gasledildiği ifade edilirken bu sırada uygulanan kadim bir gelenekten de söz edilir. Buna göre İstanbul’un fethinden beri gerek padişahların gerekse şehzadelerin naaşları gasledilmeye başlandığı sırada Yeniçeri Ağası, Sekbanbaşı ve Kul Kethüdası gelip mevtanın cemaline bakarlardı. Topkapı Sarayı’ndaki bu kadim an’ane III. Osman’ın cenazesinde de tatbik edildi. Böylece III. Mustafa’nın izniyle söz konusu görevliler gelip III. Osman’ın cenazesine baktı ve yerlerine dönmeleriyle birlikte gasle başlandı. Yıldırım, Osmanlılar’da

Cülûs…, s. 28. Benzer bir ayrıntıyı Hâkim Efendi de aktarır. Hâkim Efendi, Tarih, s. 460.

100 Yıldırım, Osmanlılar’da Cülûs…, s. 28-29; Hâkim Efendi, Tarih, s. 460-461. 101 Irmak, III. Mustafa Ruznamesi, s. 3.

30 Bunu mukabil aynı gün III. Mustafa, Sadrazam Ragıb Paşa’ya mûtad üzere bir adet hatt- ı hümayun gönderdi. Nitekim cülûsun ertesi günü gönderilmesi âdet olan hatt-ı hümayunun saat dörtte Sadrazam Sarayı’na ulaştırılacağının haber verilmesiyle başta Kaptan Paşa, ocak ağaları ve diğer ileri gelen erkân, Sadrazam Sarayı’nın Arz Odası’nda toplandı. Beklenen hatt-ı hümayunun III. Mustafa’nın Kapıcılar Kethüdası tarafından getirilmesiyle bütün erkân ayağa kalktı ve Ragıb Paşa teslim aldığı hatt-ı hümayunu öptükten sonra Reisülküttab Efendi’ye okuttu. Ardından zarfı getiren Kethüda-yı Bevvâbîn-i Şehriyârî’ye bir samur kürk hediye edildikten sonra cümle erkâna tatlı, kahve, şerbet ve buhur ikram edilip gönderildi. Müteakiben Ragıb Paşa tarafından Kethüda Ağa’ya hatt-ı hümayuna yazılan cevabi telhis ile bin kuruş atiye verilip gönderildi.102 Öte yandan yine bu sabah III. Mustafa, Sünnet Odası’na giderek yemek yedi ve anberli kahve içti. Sonrasında Harem-i Hümayun’da bulunan ve III. Osman’dan kalan kürkleri getirterek bunları inceledi. İçlerinden bazı cinsleri Şimşirlik’teki kardeşleri Bayezid, Numan ve Abdülhamid’e beşer adet olarak verdi, Silahdar Ağa’ya da bir çılkafa kantuş kürk ihsan ederek diğerlerini Enderun Hazinesi’ne kaydetti. Öğle namazını Harem’de, ikindi namazını ise Hırka-i Şerif’te eda ettikten sonra yine aşır-hanlara altın ihsanında bulundu. Sonrasında yine Havuzbaşı’nda oturarak kahve içip ağalarla vakit geçirdi ve onlara “birer avuç” altın ihsanında bulunduktan sonra Harem’e döndü.103

1 Kasım (18 Safer) Salı günü ise III. Mustafa saltanatı döneminde çokça kullanacağı Ağa Bahçesi’ne bir biniş yaptı. O burada öğle namazını kılarken, Sadrazam Ragıb Paşa ve Şeyhülislam Feyzullah Efendi de birlikte Sadrazam Sarayı’nın Arz Odası’nda namazlarını kılıyorlardı. Zira bugün III. Mustafa’nın mühr-i hümayunu Sadrazamı Ragıb Paşa’ya vereceği bildirilmişti. Namazlarının ardından Baltacılar Kethüdası’nın onları saraya çağırması üzerine gittikleri Ağa Bahçesi’nde III. Mustafa’nın huzuruna çıktılar. III. Mustafa mührünü elleriyle Ragıb Paşa’ya verdikten sonra ona ayrıca vezaret kürkü olarak bir samur kürk ile bir “mükemmel” at ihsan etti.104

102 BOA, Babıali Evrak Odası (=BEO), Sadaret Defterleri, nr. 350, vr. 4b-5b; Yıldırım, Osmanlılar’da

Cülûs…, s. 31-32. Mehmed Âkif Bey, teşrifatçılık vazifesi sırasında tuttuğu Sadaret Teşrifat Defteri’nde,

III. Mustafa’nın Ragıb Paşa’ya gönderdiği hatt-ı hümayunu anlattığı bölümün hemen başına kırmızı mürekkeple söz konusu hatt-ı hümayunun “cülûs-ı hümâyûnun ertesi günü” gönderildiğini belirtmiştir. (BOA, BEO, Sadaret Defterleri, nr. 350, vr. 4b.)

103 Irmak, III. Mustafa Ruznamesi, s. 3.

104 Silahdar Ağa tarafından ilk seferde üç, başka bir seferde de bir adet olmak üzere toplamda dört tane mühr-i hümayun yaptırıldı. İlk olarak yaptırılan üç adet altın mühürlerden birisi bu gün Sadrazam Ragıb Paşa’ya verilirken, bir diğeri Has Odabaşı Ağa’ya, sonuncusu ise Harem-i Hümayun’a teslim edildi. Bu üç adet altın mühür de önceden kullanılan ve bozulup tekrar yapılan mühürlerdi ki kuyumcu üstadiyesi olarak

31 Şeyhülislam Efendi’ye de şeyhülislamlık kürkü olan ferve-i beyzâ giydirerek bir adet “ağır çapkun rahtlu ve kabralu kesmelü” at ihsanında bulundu. Ardından kendilerine izin verilerek huzurdan ayrıldılar.105 III. Mustafa yine burada Şahincibaşı ve Çakırcıbaşı’na

birer at ve yüzer altın ihsanda bulunup ikindi namazını kıldıktan sonra Harem’e döndü.106

Ertesi 2 Kasım (19 Safer) Çarşamba günü Havuzbaşı’na giderek yemek yiyip anberli kahve içen III. Mustafa, cülûsu itibariyle içinde bulunduğu yoğun teşrifattan sıyrılmak istemiş olacak ki yanına yalnızca Silahdar Ağa ile dört Çukadar alarak Gülhane’ye gezintiye çıktı. Burada bir süre gezdikten sonra öğle vakti Harem’e geri döndü.107