• Sonuç bulunamadı

DÜŞÜNSEL TEMELLER

BÖLÜM 3: ABD’DE KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI VE DEVLETİN ROLÜ VE DEVLETİN ROLÜ

3.6. Tarihi Yerlerin Korunması ve Şehir Planlaması

3.6.2. Korumada Yerel Yönetimlerin Rolü

3.6.2.2. Tarihi Koruma Bölgeleri : Fayda-Maliyet Analizleri, Eleştiriler

Ulusal ve eyalet düzeyinde ilan edilen tarihi bölgeler yoluyla, bu bölgelerdeki mal sahipleri, tarihi bölge ilanının beraberinde getirdiği avantaj ve dezavantajlara sahip olmaktadırlar. Ancak, ulusal ve eyalet düzeyinde yapılan bu faaliyetler daha çok teşvik mahiyetinde, gönüllülük esaslı koruma çabalarıdır. Yani ulusal düzeyde yapılan listeleme faaliyeti, tescile/listeye konu varlıkların sahiplerince korunmasını garantiye alamamaktadır. Yapı sahipleri, sağlanan vergi ve benzeri avantajlardan vazgeçerek, tüm yapıyı yıkıp yeni bir yapıyı inşa etmekte özgürdür.642 Bu durumun temel nedeni, ulusal düzeyde yapılan tarihi bölge ilanı, bir alanın özelliklerinden dolayı kayıt altına alınmasını ve çeşitli federal teşviklerden faydalanmasını sağlamaktadır. Yapı üzerindeki mülkiyetten kaynaklanan haklara dokunulmamaktadır.

Buna karşın yerel düzeyde ilan edilen tarihi bölgelerin hukuki rejimleri farklıdır. Tarihi bölge olarak ilan edilen alanın karakterinin korunması bakımından, bu alan içerisindeki yapıların tadilatı, yapımı, yıkımı gibi birçok konuda önemli kısıtlamalar getirilmektedir. Bu anlamda, yerel düzeyde yürütülen koruma faaliyeti çok daha katı bir rejime sahiptir. Tarihi bölge içerisinde yapı sahibi olmanın çeşitli faydaları bulunmaktadır. Bunlar şöylece belirtilebilir;

Emlak fiyatlarında artış: Teksas (Texas) eyaletinin, Tuson (Tucson) kentinde, bulunan Speedway-Drachman tarihi bölgesinde, emlak değerlerinde yaşanan artışlar üzerine

yapılan çalışmada; 1987 ile 2007 yılları arasında, tarihi bölge içerisinde bulunan emlaklarda görülen fiyat artışı, emsal yerleşim yerlerinde yaşanan artışa nazaran %15 oranında fazla gerçekleşmiştir. Arizona eyaletinin Phoenix kentinde yapılan bir çalışmada, 25975 konut çalışmaya dâhil edilmiş, bunlardan tarihi bölgeler içinde kalan 212 adet konutta gerçekleşen değer artışı, diğerlerinden %31 fazla olmuştur. Yine Arizona’nın Mesa kentinde yapılan araştırmada, tarihi bölgede kalan yapıların değer artışı diğerlerine oranla %26 daha fazla gerçekleşmiştir.643

642 Jonathan Mabry, “Benefits of Residential Historic District Designation for Property Owners,” http:// www.preservationnj.org/site/ExpEng/images/images/pdfs/Historic%20District%20benefits_Mabry_%206-7-07.pdf (25 Mayıs 2013).

643 H. Peter L’Orange, The Economic Impact of Historic Preservation: The Speedway-Drachman Historic District, Tucson, Arizona. Research paper prepared for the course “Historic Preservation Planning Practice” (PUP 526).

180

New Jersey, Texas, Georgia, Indiana, Colorado, Maryland, North Carolina, South Carolina, Kentucky ve Virginia eyaletlerinde yapılan birbirinden bağımsız benzer araştırmalarda, tarihi bölgeler içerisinde kalan yapıların, emsal yerleşim yerlerinde yer alan yapılara nazaran daha çok değer artışına sahip olduğu ortaya konulmaktadır.644Bir diğer araştırmada ise, hem ulusal düzeyde hem de yerel düzeyde tarihi bölge olarak ilan edilen alanlarda yaşanan değer artışının, yalnız ulusal ya da yalnız yerel düzeyde tarihi bölge olarak ilan edilen yerlere ilave olarak %18 oranında fazla gerçekleştiği belirtilmektedir.645

9 farklı eyalette bulunan 15 yerleşim biriminde farklı zaman aralıklarında ve farklı dönemleri kapsayan araştırmalarda, ortaya çıkan sonuç değişmemekte, tarihi bölgelerde yer alan yapılarda değer artışları gerçekleşmektedir. Yapılan araştırmalarda, iki kent için doğrudan satış değerleri esas alınırken; diğerlerinde vergi değerleri baz alınmıştır.646

Ekonomik çalkantılardan izolasyon: Tarihi bölgede yer almanın bir diğer avantajı ise bu

bölgelerin emlak fiyatlarında artış sağlamasının yanı sıra, bu bölgelerdeki emlak değerlerinin kararlı ve güven verici olmasıdır. Ekonomik kriz ya da köpük/balon ekonomi dönemlerinde, yaşanan hızlı artış ve düşüşlerin tarihi bölgelerde çok düşük yoğunluklu olmasıdır. Bu bölgelerde alım-satım işlemleri azdır ve bölge yatırımcıları geleceği görmede daha rahattır. Mevcut yapı düzeninin bozulmayacağı, yoğun kent yapılaşmasının getirdiği gürültü, trafik ve benzeri birçok olumsuzluğun yaşanmayacağı ve diğer tarihi bölge gerçekleri yatırımcılara güven vermektedir.647

Planning Department of the College of Environmental Design and Architecture, Arizona State University 2007; Matt Poppen, “Does the Phoenix Market Value Historic Designation? A Spatial Hedonic Analysis of 2005 Phoenix Home Sales and Historic Designation”, Research paper prepared for the course “Historic Preservation Planning Practice” (PUP 526). Planning Department of the College of Environmental Design and Architecture, Arizona State University, 2007; Cara Bellavia, Economic Impacts of Historic Designation (Mesa, Arizona). Research paper prepared for the course “Historic Preservation Planning Practice” (PUP 526). Planning Department of the College of Environmental Design and Architecture, Arizona State University, 2007. Aktaran: Mabry, s. 2.

644 Mabry, s. 2.

645 N. Coulson, M. Lahr, “Gracing the Land if Elvis and Beale Street: Historic Designation and Property Values in Memphis”, Real Estate Economics, Vol. 33, No. 3, (2005), ss. 487-507.

646 Mabry, s.3.

181

Vergi teşvikleri: Artan emlak değerleri beraberinde vergi artışlarını tetiklemektedir.

Buna rağmen gerek eyalet düzeyinde gerekse ulusal düzeyde, tarihi bölgeler için sağlanan vergi indirimleri, mevcut emlak vergilerinin %50’ye varan oranlarda azalmasına neden olmaktadır. Özellikle, tarihi bölgelerde yer alan konut sahiplerinin, orta ve düşük gelirlerden oluştuğu dikkate alındığında, vergi indirimlerinin finansal katkılarının yanında sosyal boyutlarının da bulunduğu daha iyi anlaşılacaktır.648

Artan komşuluk ilişkileri: Tarihi bölgelerin genel itibariyle ev sahibi yoğun bir karaktere

sahip olması, bölge hareketliliğinin düşük olması ve yerel idarelerin karar alma süreçlerinde, yöre sakinlerinin rolü gibi unsurlar, tarihi bölgelerde birlikte yaşama duygusunun ve komşuluk ilişkilerinin daha yoğun cereyan etmesine neden olmaktadır.649

Bugün hiç kimse tarihi koruma olgusunu hesaba katmadan planlama yapamaz. Yerel koruma kuralları, yapıların tadilatından yıkımına kadar birçok alanda sınırlamalar getirdiği; Washington DC, New York, Boston, Philadelphia ve San Francisco gibi büyük kentlerin şehir merkezlerinde, birçok alanın tarihi bölge olduğu düşünüldüğünde bu durum daha çok belirginleşecektir. Yerel koruma kurallarının belirleyici rolü, önde gelen bilim adamları ve mimarlar tarafından eleştirilmektedir. Örneğin Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Edward Glaiser, bugünün konforlu dünyasına çağdaş mimari anlayışıyla gelindiğini, koruma kurallarının ise mimarların yaratıcılık yeteneklerinin körelmesine neden olduğunu, emlak fiyatlarını aşırı artırmak suretiyle düşük ve orta gelir sahiplerinin dışlandığını ileri sürmektedir.650

Glaiser’in ana itiraz noktası, getirilen kısıtlamaların, kentlerde orta ve düşük gelir sahiplerinin, satın alabileceği yapıların inşa edilmesini engellemesidir. Bugün New York’un en güzel yerlerinde dahi, koruma kuralları nedeniyle yeni yapı inşa

648 Mabry, s.4.

649 Mabry, s.4.

650 J. Peter Byrne, “Historic Preservation and its Cultured Despisers: Reflections on the Contemporary Role of Preservation Law in Urban Development” George Mason Law Review, Vol. 19, (Spring, 2012), s.665, 666.

182

edilememektedir. Glaiser, bugünlerde koruma bölgelerinin, tarihe sahip çıkmak için değil, daha çok manzara ve ışık sahibi olmak için düzenlendiğini belirtmektedir.651 Diğer yandan, Glaiser’in koruma kurallarının etkilerini abarttığı, en çok üzerinde durduğu New York şehrinde sadece 29.000 yapının/varlığın tarihi bölge içerisinde kaldığı, bu rakamında %0,3 gibi bir orana tekabül ettiği, öte yandan yerel koruma kuraları sayesinde, ekonomik gelişmenin tüm şehir sathına yayıldığı, %20’si tarihi bölge olan Washington D.C şehrinde, yeni bina ruhsat başvurularının çok fazla olduğu, bunun da korumanın gelişmeye engel olmadığını gösterdiği ifade edilmektedir.652

Tarihi koruma çabalarına oldukça şüpheyle bakan, koruma taraftarlarının öne sürdüğü koruma gerekçelerinin, pratikte yapıların korunmasından çok yıkılmasını gerektiğini ifade edenler dahi bulunmaktadır. Bu tarz düşünce sahipleri, korumacıların argümanlarının ekonomik, sosyal ve estetik değerlere dayandırması, tarihin kendisini korumanın en son argüman olarak ortaya koyuluyor olması gerçeğinden hareket etmektedirler.

Tarihi bölgeler üzerine çalışan avukat David Tipson, 1950’lerden itibaren tarihi koruma bölgelerinin dizayn amacının değiştiğini, herhangi bir tarihsel özelliği yansıtmayan alanların, sadece daha sakin bir çevrede yaşama, emlak değerlerini koruma ve benzeri nedenlerle oluşturulmaya başlandığını ifade etmektedir.653

Tipson, Amerika’da, günümüzde mevcut yerel koruma olgusunun sağlam teorik temellerinin bulunmadığını, var olan teori ile pratiğinde örtüşmediğini ileri sürmektedir. Tipson’un en önemli dayanak noktalarından birisi, birbirinden farklı karakterlere sahip alanlara aynı gerekçelerle koruma çemberi oluşturulmasıdır. Her ne kadar, bugünün yerel koruma mevzuatının gerekçeleri, erken dönem koruma çabalarının benzeri ise de uygulamanın çok farklı geliştiği, yerel koruma mevzuatının temel ilkelerinden birisi olan ve mahkemelerce de kabul gören; koruma bölgelerine genel, bütüncül bir bakış

651 Byrne, s.666.

652 Byrne, s.666.

653 David F. Tipson, “Putting The History Back in Historic Preservation”, Urban Lawyer, Vol. 36, (Spring, 2004), s.289.

183

açısıyla yaklaşılması gerektiği mantığı, tarihi hiçbir özelliği bulunmayan birçok yapının, tarihi yapılarla aynı sınırlamalara maruz kalmasına neden olmaktadır.654

Tipson, bir kente sanat eseri olarak yaklaşmanın, koruma düşüncesi açısından sakat bir anlayışı yansıttığını ifade etmektedir. Tipson’a göre, sanatın zamandan ve mekândan bağımsız olabilme yönü dikkate alındığında, yaşayan şehirlerin bir sanat eseriymiş gibi korunması mümkün değildir. Şehirler, zamana ve mekâna bağlı gerçekliklerin yaşandığı alanlardır.655

Tipson’a göre, koruma bölgelerine yönelik yaklaşımlar üç biçimdedir: Birincisi, tarihi değer taşıyan mevcut mimari yapının ve şehir çevresinin korunması amacı ile hareket edilmektir. İkincisi, tarihi değerlerin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi ve bu varlıkların daha iyi anlaşılabilmesi bakımından bilim ve eğitim faaliyetleri için korumaktır. Üçüncüsü ise varlıkları dolaylı faydalara dayalı olarak korumaktır.656

Günümüz tarihi bölge düzenlemelerinin temelinde, üçüncü koruma anlayışı yatmaktadır. Bu anlayışa dayalı faydalara, başka yöntemler kullanılarak da ulaşılabilir. Bunun adının tarihi koruma olmasına gerek yoktur. Mevcut yerel mevzuata bakıldığında, amaç olarak tarihi koruma ve yaşatma ideali ifade edilmekte ise de, gerçekte turizm, daha sakin bir çevrede yaşama ve estetik gibi hususların da vurgulandığı ve pratikte son hususun öne çıktığı belirtilmelidir. Hâlbuki bu tarz direkt olmayan faydalar koruma bölgesi olmaksızın da elde edilebilir. Belki de bu tarz amaçlara, yepyeni bir mimari sitil ile daha kolay ulaşılabilir.657

Genel itibariyle mevcut mevzuat hükümlerine bakıldığında, düzenlemenin aşağıdaki amaçlara ulaşmak için çıkarıldığı belirtilmektedir:

 Tarihi varlıkların korunması.

 Şehirleşmenin ve gelişmenin kontrol altında tutulması.

654 Tipson, s.290.

655 Tipson, s.290.

656 Tipson, s.291.

184

 Yeniden geliştirme yahut tekrar imar etme faaliyetleri için teşvik olması.  Taşınmaz varlık değerlerinin sabit halde tutulması yahut artış sağlanması.

 Vatandaşlar ve yöre sakinleri arasındaki diyalogun geliştirilmesi ve teşvik edilmesi.

 Turizmin geliştirilmesi ve yerel ekonomiye katkı sağlanması.

Uygulamada, yukarıda sayılan gerekçelerden ilki hariç, diğerlerine yönelik kaygıların ön plana çıktığı ifade edilmektedir. Tarihi koruma bölgelerinde inşa edilecek yeni yapılara ilişkin sınırlamalara bakıldığında, amacın tarihi korumak ve bilimsel faaliyetlere zemin hazırlamaktan ziyade, direkt olmayan faydalara odaklandığı anlaşılacaktır.658

Diğer bir eleştiri ise, yerel koruma mevzuatındaki sınırlamaların, sadece yapıların dış görünüşlerine ilişkin olduğu, yani yapının önemli özelliklerini yansıtabilecek iç dizaynının tamamen değiştirilmesini önleyici hiçbir sınırlamanın bulunmayışı, günümüz sakat koruma anlayışını yansıtmaktadır. Bir diğer gösterge ise, koruma kurullarının yapısıdır. Birçok eyalette, koruma kurulu üyelerinin, bu alanda uzman kişilerden oluşması veya kurulda uzman kişilerin bulunması zorunluluğunun bulunmamasıdır. Daha da ötesi, koruma uygulamasında son söz sahibi şehir konseylerinde korumaya dair uzmanlığı olan üyelerin bulunmamasıdır. Bu durum, günümüz koruma anlayışının, tarihi değerlerin korunmasından ziyade, ekonomik kaygılara dayandığının en iyi göstergesidir.659