• Sonuç bulunamadı

DÜŞÜNSEL TEMELLER

1.2. Korumanın Düşünsel Temelleri: Niçin Koruyoruz?

Tarihi ve kültürel değerlerin korunması, oldukça karmaşık ve maliyetli meseleleri içerisinde barındırmaktadır. Klasik ifade tarzıyla, koruma olgusunun sosyal, ekonomik, politik ve bilimsel birçok boyutu vardır. Dolayısıyla, korumanın düşünsel temellerine ya

120 Mason, s.68.

121 Mason, s.68.

39

da neden korumalıyız sorusunun muhtemel cevaplarına kısaca değinmek yerinde olacaktır.

Amerikalı Profesör Robert Stipe, niçin korumalıyız? sorusuna yedi başlık halinde cevap vermektedir:123

İlk olarak, tarihi değerler günümüz insanını geçmişe bağlayan fiziksel ve maddi bağdır. Kim olduğumuzu kavramak, nasıl biz olduğumuzu anlamak ve ne şekilde diğer insanlardan farklı olduğumuzu müşahede edebilmek için geçmişten günümüze kalan varlıkları korumalıyız.

İkincisi, insanlık, tarihi varlıklarını korumaktadır; çünkü günümüz insanı dahi bu varlıklarla iç içe yaşamış ve bu varlıklar yaşantılarının bir parçası olmuştur. Geçmiş varlığımızın mevcudiyeti, yeni beklentiler ve geleceğe yönelik öngörüler sahibi olmamıza yardımcı olur. Ayrıca ne zaman ki bu varlıklar bir değer ifade etmemeye başlamış ve ne zaman yeni ve daha önemli ihtiyaçlar ortaya çıktımıştır. O zaman bu varlıkların yerine yenilerini koymaya yöneliriz. Bunu yaparken; çevremizin nasıl ortaya çıktığını ve bizim çevremizi nasıl yarattığımızı anlarız.

Diğer bir neden, geldiğimiz noktada, toplumlar ve kültürler hızla homojenleşmektedir. Bu nedenle, bu homojenleşmeden bizleri bir nebze uzak tutacak farklılıkları ve özgün nitelikleri korumaya olan ihtiyacımız artmaktadır.

Ayrıca, geçmişe ait varlıkları korumanın bir nedeni de geçmişte yaşanmış ve yaşamış önemli olay ve kişileri anlamak ve onlarla şeref duymaktır. Vatanseverlik ve nostalji hisleri insanları, tarihi varlıkları korumaya yönelten önemli duygusal kaynaklardır. Koruma kavramı bir taraftan bu duyguların sonucu olarak karşımıza çıkmaktayken diğer yandan da bu duyguları beslemektedir. Ayrıca, bu hislerle yoğrulan bir koruma kavramı gelecek için bir kılavuz vazifesi görmektedir.

Zaman zaman, bu varlıkları sadece hislerimize hitap eden güzel sanat eserleri oldukları için koruruz. Bir diğer neden ise, günümüz mimari anlayışıdır. Estetik ve sanattan

123 Robert E. Stipe, “Why Preserve Historic Resources?, in Legal Techniques in Historic Preservation 1 (1971) Aktaran; Julian Conrad Juergensmeyer; Thomas E. Roberts, Land Use Planning and Development Regulation

40

yoksun yeni yapılaşmanın olumsuz etkilerinden korunmak ve bizlere haz veren bir çevrede yaşamak için eski yapıların ayakta kalması için çaba sarf ederiz.

Sonuncusu ve muhtemelen en önemlisi, korumanın, toplumlar için başlı başına bir amaç olmasıdır. Korumanın, çevrenin zenginleşmesine ve insanlığın yaşam kalitesine katkı sağlayan önemli bir unsur haline gelmesidir.

Elbette geçmişe ait değerlerin korunmasının gerekçeleri Profesör Stipe’nin ifade ettiklerinden ibaret değildir. Bu alanda çalışmaları bulunan bilim adamları tarafından farklı gerekçelerde ortaya konulmaktadır.

Michael Ross insanın doğal olarak muhafazakâr bir varlık olduğundan söz etmektedir. İnsanların değişimden hoşlanmadıkları, tanıdık şeyleri görmek istedikleri ve çoğu zaman farklılıkların gerginlik oluşturduğuna işaret etmektedir.124

Ross, insanlığın geçmişe ait değerleri koruma arzusunun temelinde mimari, estetik ve sosyal nedenler bulunduğunu belirtmektedir. Mimari nedenlerden kaynaklanan koruma arzusunun temelindeki motivasyonun, geçmişin bilgisine ulaşmaya çalışan merak duygusu olarak görmektedir. İngiltere’de koruma konusunda yürürlüğe konulan ilk yasal düzenlemenin altında geçmişin günümüz için bir şeyler verebileceği anlayışı yatmaktadır.125

Estetik nedenlerle korumaya bakışın gerekçesi olarak da sanayileşme ve modernleşme ile gelen seri üretime bir tepki, sanatsal kaygılar ile üretilen değerlere saygı ve sahip olunan eski stilleri muhafaza etme isteği ön plana çıkmaktadır. Koruma, aynı zamanda, günümüzde sanatsal endişelerle yapılar yapılmamasına bir tepkidir.126

Sosyal faktörler açısından meseleye bakıldığında ise, şehirleri ve kasabaları özgün kılan, yerleşik yaşamın bir parçası olan ve yaşam stili ile iç içe geçen tarihi varlıkların, onlarla yaşamaya devam etme ve kentin kimliğini yansıtan semboller olarak muhafaza etme

124 Michael Ross, Planning and the Heritage, Policy and Procedures, Second Edition, London: E&FN SPON Publishing, 2004, s.1.

125 Ross, s.1.

41

amacıyla kültürel varlıkların korunduğu açıklanmaktadır.127 Ayrıca yine, şehirleşmenin beraberinde getirdiklerinin, geçmiş üzerine bir tehdit olarak algılanmasının da özellikle 1970’ lerden sonra bir koruma refleksi doğurduğu ifade edilmektedir.128

Öte yandan, kültür varlıklarının korunması konusu bizatihi kültürelliği içerdiğinden, korumaya yönelik temel gerekçelerde farklı ülkelerin farklı kültürlerine göre değişim göstermektedir. Örneğin ABD’ deki mevcut politik, idari ve ekonomik yapı açısından bakıldığında, koruma kanunlarının yerel düzeyde topluma, şehirleşmenin ve ekonomik gelişmenin yönünü belirleme noktasında ekstra olanaklar sunduğu belirtilmektedir. Kimi yerlerde, tarihi alan ilanı, yoğun yapılaşmanın önüne geçmede güçlü bir argüman olarak kullanılabilmektedir.129

Diğer taraftan, genel geçer bir ifade olarak, kimi zaman kişiler sadece değişime karşı oldukları için korumadan yana tavır alabilmektedirler. Dünyaya geldiği ve içerisinde geliştiği kurulu çevrenin değişme ihtimalinin verdiği rahatsızlık dahi tek başına bir gerekçe olarak ele alınabilmektedir.

Carol Rose, “Koruma ve Toplum” adlı eserinde, bazı toplumlarca, tarihi ve kültürel varlıkların korunmasının bir toplum inşa etme aracı olarak da kullanıldığını ifade etmektedir.130 Ayrıca, son dönemde karşımıza çıkan kültür turizmine olan ilgi, kültür ve tabiat varlıklarının korunma çabalarına, özellikle yerel düzeyde verilen desteğin artmasına neden olmaktadır.

Her şeye rağmen, kültür varlıklarının korunmasına karşı sağlam argümanlarda mevcuttur. Bu argümanlara bakıldığında, konunun çok boyutluluğu bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Tarihi varlıkların korunmasına karşı çıkan fikirler daha çok ekonomik endişelere dayalıdır.131 Korumayla gelen sınırlamalar, bir taraftan kişilerin

127Ross, s.2,3.

128Ross, s.7,8,9.

129 Carol M. Rose, “Preservation and Community: New Directions in the Law of Historic Preservation”, Stanford

Law Review, Vol.33, Issue 1, (1981), s. 478,479. 130 Rose, s.530-533.

131 Andrew Gold, “The Welfare Economics of Historic Preservation”, Connecticut Law Review, Vol.8, Issue 2, (Winter 1976), s.349-351.

42

özel mülkiyet haklarına müdahale niteliği taşımaktayken, diğer yandan, idareler açısından hareket alanlarının kısıtlanması olarak değerlendirilebilmektedir.132 Bir bölgenin koruma alanı olarak ilan edilmesi ya da bir yapının tescili sadece ilgili kamu otoriteleri ve mal sahipleri üzerinde ilave yükler getirmemekte fakat aynı zamanda bölge yatırımcıları içinde bir kısım engellerin doğmasına neden olmaktadır.133 Hatta eskiyi korumanın, yenileşmenin, yeni stiller ve yapı tarzları üretmenin önünde bir engel oluşturacağı tartışılmaktadır.134

Bu tarz ekonomik endişelerin yanı sıra, inanç ya da kültür temelli karşı çıkışlarında olduğu gözlemlenmektedir. Benimsemediği bir yaşam tarzına yahut dinsel ritüellere ait tarihi varlıkların korunması için vergi ödemek birçok kişi tarafından kabul edilir bir yaklaşım değildir. Bir başka bakış açısıyla, geçmişin karanlık, acımasız günlerinin gün yüzüne çıkarılması ne kadar kabul edilebilir? Bugün ABD’de en önemli tarihi ve kültürel varlıklar arasında, Amerikan yerlilerine ve kölelik dönemine ait eserler ve alanlar yer almaktadır.135

Koruma çabalarına yaklaşım, hayatta olan farklı nesiller arasında da uyumsuzluğa işaret etmektedir. Genç neslin bir kültür varlığının korunmasına yönelik bakış açısı kendisine has önceliklere bağlı olarak, yaşlanan kesimin algısından çok daha farklı olabilmektedir. Bir neslin hiç önemsemediği bir varlık, diğer bir nesilce son derece anlamlı ve korunması gerekli olarak değerlendirilmektedir.136

Gerek koruma taraftarı argümanların, gerekse karşıt fikirlerin, ülkeler bakımından ayrı ayrı değerlendirmelere tabi tutulması gerektiğinde şüphe yoktur. Örneğin, ekonomik ve

132 Jess R. Phelps, “Moving beyond Preservation Paralysis: Evaluating Post-Regulatory Alternatives for Twenty-First Century Preservation”,Vermont Law Review, Vol. 37, issue.1, (Fall 2012) s.114.

133 Sarah N. Conde, “Striking a Match in the Historic District: Opposition to Historic Preservation and Responsive Community Building” Historic Preservation Law Seminar, Georgetown University Law Center, Washington D.C 30 Nisan 2007, s.10-14.

134 Edward L. Glaeser, “Preservation Follies: Excessive Landmarking Threatens to Make Manhattan a Refuge for the Rich”, City Journal, Vol.3 (Spring 2010) s.62 ve Nicolai Ouroussoff, “An Architect’s Fear that Preservation Distorts”, N.Y. TIMES, 24 Mayis 2011,s.C1.

135 Conde, s. 12.

136 Marissa Marvelli, “Consensus or Conflict? The Power of Ideology Critique in Historic Preservation”, Future

Anterior: Journal of Historic Preservation, History, Theory, and Criticism, Vol. 3, No. 2 (Winter 2006),

43

toplumsal yapısı özel mülkiyet temelli ve göçmen yoğun bir görüntü arzeden ABD ile asırlardır aynı topraklarda hüküm sürmüş, güçlü toplumsal değerlere sahip devlet merkezli bir gelişme ve büyümeye sahne olmuş olan ülkemizin aynı kriterlerle değerlendirilmesi kimi yönleriyle isabet taşımayabilecektir. Ödediği verginin neredeyse kalem kalem hangi alanlarda kullanıldığı bilgisine sahip Amerikan vatandaşının, koruma odaklı projelerde sarf edilen kaynaklara olan sorgulayıcı bakışı ile birçok faaliyetin devlet eliyle yürütüldüğü ancak harcamalardaki şeffaflığı her zaman büyük soru işaretleri taşıyan ülkemiz vatandaşlarının göstereceği tepki aynı ölçütlerle ele alınamaz. Öte yandan, göçmenler ülkesi olarak nitelendirilen ABD’de kendisine ait olmayan bir tarihsel geçmişin ürünü olan varlıklara karşı sergilenecek koruma gönüllülüğü ile bizzat kendi atalarının yadigarı değerlere sahip çıkmadaki isteklilik farklı olacaktır.

44

BÖLÜM 2: ULUSLARARASI HUKUKTA KÜLTÜR VE TABİAT