• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin Dünya Petrol Piyasası Açısından Jeopolitik Konumu

A- Türkiye’nin Jeopolitik Konumu ve Petrolün Önemi

2- Türkiye’nin Dünya Petrol Piyasası Açısından Jeopolitik Konumu

Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle enerji kaynaklarının dünya pazarlarına aktarılmasında giderek önemini artırmaya başlamıştır. Avrupa’nın enerji arz güvenliği açısından istikrarlı bir dünya ülkesi olan Türkiye enerji piyasasında etkin bir rol üstlenmiş durumdadır. Ülkemizde inşa edilen ve planlanan pek çok enerji nakil hattı, enerji kaynakları açısından çok zengin konumda bulunan

22

ETKB, “2010-2014 Dönemi Stratejik Planı”, 2010, ÖZKUL, s.299. 23

Ortadoğu ve Hazar Bölgesi doğal kaynaklarının dünya pazarlarına taşınmasında Türkiye’yi etkin bir konuma getirmiştir24.

Dünyada ispatlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık % 65,8’i Orta Doğu Bölgesi’nde yer almaktadır. Bölge ülkelerinden Suudi Arabistan, bu rezervlerin % 25,9’unu bölge rezervlerinin ise % 39’una sahipken; İran 12,7 milyar ton ile % 14’lük payı elinde tutmaktadır. Bağımsız Devletler Topluluğu’nun petrol rezervleri ise 7,8 milyar ton ile dünya rezervlerinin % 5,8’ini oluşturmaktadır. Hazar petrolünü oluşturan Kazak ve Azeri petrollerinin Akdeniz’e taşınması gündem konusudur. Bunun yolu da Bakü–Ceyhan hattıdır. Ancak dünya petrolünün 1/6’sını taşıyan Akdeniz’e, Hazar petrollerinin tamamını, bu hatla taşımak mümkün değildir. Karadeniz’i bir geçiş güzergâhı olarak kullanmak suretiyle Akdeniz hinterlandına servis yapmak mümkün olabilmektedir. Petrol boru hatlarının en büyük engeli, istikrarsız bölge ülkelerinin geleceklerinin ve ne yapacaklarının belli olmamasıdır25.

11 Eylül terör eylemleri dünya petrol rezervlerinin % 65’ini, doğal gazın ise % 40’ını elinde bulunduran ve giderek istikrarsızlaşan Orta Doğu’ya alternatif olan Karadeniz ve Hazar bölge petrollerinin Batı pazarlarına sevkinde Türk Boğazları sisteminin kullanılmasına yönelik eğilimlerin artması, beraberinde geçiş yapan ve tehlikeli yük taşıyan gemilerin artmasına neden olmuştur26.

Petrol, ülkemizi ilgilendiren ulusal ve uluslararası pek çok gelişmede baş aktör olarak yerini almaktadır. Arap Baharı olarak nitelenen süreçte Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan ve dolayısıyla bu ülkelerin ekonomik zenginliklerini/dünya ülkelerinin de enerji arz güvenliklerini ilgilendiren gelişmeler, Kıbrıs Rum Kesimi/İsrail ortaklığı ile Akdeniz’de petrol arama ve üretim faaliyetleri nedeniyle yaşanan gelişmeler enerji kaynakları ve özellikle de petrol etrafında şekillenen gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynen yakın tarihte 1.ve 2.Körfez Savaşları, bunların daha öncesinde 1970’li yıllarda Petrol Krizi ile yaşanan süreçlerde olduğu gibi ülkemizin yakın çevresinde yaşanan bu gelişmeler Türkiye’nin iç ve dış dengeleri, ekonomik gelişimi, stratejik önemi açısından çok önemli bir etkendir.

24

Ortadoğu’da yaşanan karışıklılar dünya petrol üretiminde önemli geçiş kaynakları olan Hürmüz, Bab el Mandeb, Süveyş kanalı ve paralel petrol boru hatlarının uluslar arası askeri bir güç tarafından birlikte korunması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. CHEVALIER, JEAN MARRIE, s. 19-20.

Bu çerçevede ABD tarafından Hürmüz Boğazına bir uçak gemisi gönderilmesi, İran’ın boğazlarda askeri tatbikat yapması bir anda dünya ülkelerinin dikkatini bölgeye kaydırmıştır. Bu karışıklık içerisinde Türkiye ve Türk Boğazlarındaki siyasi istikrar dünya enerji arz güvenliği açısından da önem taşımaktadır.

25

Petrol rezervlerinin dünya üzerindeki dağılımının dengesizliği, petrolü bütün enerji yatırım kararlarında zorunlu bir referans durumunda kabul edilecek ayrı bir enerji türü yapmıştır. Dünyada üretilen petrolün yaklaşık % 25’i ABD tarafından tüketilmekte olup OECD ülkelerinin tüketimdeki toplam pay ise % 60’ın üzerindedir. Uluslararası Enerji Konseyi’nin tahminlerine göre önümüzdeki 40-60 yıl içerisinde petrol arzının talebi karşılayamaması tehlikesinin söz konusu olması, petrol piyasasında rekabeti ve petrole ikame enerji kaynaklarına ulaşma çabaların artırmıştır. Son 25-30 yıldaki bu çabalar da doğalgazın enerji kaynaklar içerisinde hızlı bir şekilde yükselmesine ve daha çok pay almasına sebep olmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeni bir şekillenme sürecine giren Avrasya bölgesi petrol ve gaz piyasasındaki şiddetli rekabetin merkezi haline gelmiştir. İran ve Rusya da içerisine alındığında bölge, doğalgaz açısından dünya rezervlerinin % 40-45’ine sahiptir. Bölge enerji kaynaklarının ve yollarının güvenliği ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin öncelikli gündemini oluşturmuştur. UĞURLU, s. 3.; ÜNALAN, 7.

26

SSCB’nin dağılmasıyla birlikte, Rusya’nın yanında, birçok yeni kurulan devlet uluslararası sahneye çıkarken, petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin rezervlere sahip olan Hazar ülkelerinin bağımsızlıklarını elde etmesi; bu bölgeye gözlerin çevrilmesini sağlamıştır. Petrol ve doğalgaz enerji kaynakları üzerinde ABD ve AB ülkelerine ait çok uluslu şirketlerin yatırım yapma çabaları artmaktadır. Uluslararası enerji ilişkilerinde bir mücadele konusu olarak petrol ve doğalgazın, çıkarıldıkları bölgelerden, bu enerji kaynaklarına ihtiyacı olan ülkelere doğru nasıl ve hangi güzergâhlardan ulaştırılacağı konusu ülkeler arası mücadelenin ana konusunu oluşturmaktadır. Bu amaçla çeşitli projeler üretilirken, bu projelerin hayata geçirilmesi devletler arasında karmaşık diplomatik mücadeleleri beraberinde getirmiştir27.

Petrolün ülkemiz ve dünya ekonomilerine olan etkileri yanında küresel ve bölgesel dış politikaların belirlenmesinde de önemli bir rol üstlendiği görülmektedir. Türkiye topraklarının petrol üretimi açısından fakir bir ülke konumunda bulunması son yıllarda dikkatleri ülkemiz etrafındaki deniz alanlarına çevrilmesine yol açmış ve bu çerçevede de açık denizlerde münhasır ekonomik bölge kavramı28 önem kazanmaya başlamıştır. Gerek komşu ülkelerin ve gerekse Türkiye’nin dış politikasına son dönemlerde, münhasır ekonomik bölge kavramı damgasını vurmaya başlamıştır ki bu tartışmalarda asıl çıkış noktası söz konusu bölgelerdeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının paylaşımı meselesi üzerinedir. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin uluslararası hukuk kurallarının gelişimi ve geçirdiği değişim, bölgenin karmaşık fizikî ve siyasî coğrafyası, çatışan menfaatler ve özellikle bölgede bulunduğu belirtilen zengin petrol ve doğalgaz yatakları, Doğu Akdeniz’de Kıt’a Sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlandırmasını her an taraflar arasında tırmanmaya açık ve uzun vadeli bir sorun haline getirmiştir29. Ocak 2001’den itibaren GKRY basınında geniş şekilde yer almaya başlayan Kıbrıs’ın güneyinde petrol bulunduğuna ilişkin haberler, bölgeye olan ilgiyi arttırmaktadır. Türkiye ve Yunanistan’ın yanı sıra; İsrail, Suriye, Mısır ve Lübnan’ın da petrol yataklarıyla yakından ilgilendikleri görülmektedir30.

27

Kimi projeler ise enerji tarihinin sayfaları arasında sadece “proje” olarak kalmaya mahkûm olmuştur ÖZEL, s. 1- 5.

28

Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), uluslararası hukuka 1982 BMDHS ile giren yeni bir kavram olup; karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren en fazla 200 mil genişliğindeki bir deniz alanında su tabakası, deniz yatağı ve toprak altında bulunan canlı ve cansız doğal kaynaklar üzerinde, kıyı devletine bazı ekonomik hakların ve yetkilerin tanındığı bir bölgedir (BMDHS mad. 57).

29

Doğu Akdeniz’de, münhasır ekonomik bölge sınırlandırması sorunu, kıta sahanlığı sınırlandırması ile birlikte, gerek ekonomik, gerekse politik bakımlardan önem arz eden bir konudur. Askerî mülahazalar ve millî menfaatler gözönüne alındığında, ne kadar büyük bir problem teşkil ettiği ortaya çıkmaktadır. Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Adası’nın güney ve güney doğusunda bulunduğu belirtilen doğal kaynaklar, başta GKRY olmak üzere Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin ikili ya da çok taraflı antlaşmalar ile Türkiye’yi dışlayarak, kendi aralarında kıta sahanlığı ve MEB sınırlandırması yapmaya ve yeraltı zenginlikleri konusunda ortak araştırmalara yönelmelerine yol açmıştır. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunun öncelikli olarak ele alınması ve Türkiye’nin Kıt’a Sahanlığı ve MEB sınırlarına ilişkin tezlerinin bir an önce ortaya konulması gerekmektedir. Doğal kaynaklar üzerinde sahip olunan bu haklar, kıyı devletine arama, işletme, koruma ve düzenleme yetkileri sağlamaktadır. MURAT, s. 1-2. ;

30

2011 yılı başlarında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan iç karışıklıklar Türkiye’nin cari açığında da büyüme etkisi yapmıştır. 2010 yılının Ocak ayında 3 milyar 62 milyon dolar olan cari açık, 2011 yılının aynı ayında yüzde 91,4 artışla 5 milyar 860 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artış Türkiye’nin cari açığını 4-4,3 milyar dolar civarında artırmaktadır31. 2012 yılının Ocak ayında cari açık 6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve bu açıkta en büyük payı (İran’ın Hürmüz boğazını kapatacağı endişesi nedeniyle İran-ABD-İsrail-AB Ülkeleri arasında yaşanan tartışmalardan dolayı) 128 dolara yükselen petrol fiyatları almıştır32. Büyük oranda dışa bağımlı enerji fiyatlarının baskısıyla yıllık bazda ise cari açık 77,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Kış aylarında artan enerji tüketimi ve tüketilen bu enerjinin ithalatla karşılanıyor olması da cari açığın artmasında büyük rol oynamaktadır. Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık artış büyümeyi de yüzde 0,5 oranında aşağı çekmektedir33.

Aşağıda 2010-2011 yılları arasında küresel anlamda ortaya çıkan siyasi, askeri, sosyal karışıklıklara dayalı olarak petrol fiyatlarındaki dalgalanma ve spekülatif yükselmeler gösterilmektedir. Petrolün arzında bir sıkıntı olmamasına rağmen spekülatif hareketlerle varil başına fiyat 80 dolardan 112 dolara kadar çıkmış ve uluslararası piyasalarda yaşanan bu ani fiyat artışı dışa bağımlı ülkelerdeki akaryakıt fiyatlarının ve dolayısıyla dış ticaret açığının da bir anda artmasına yol açmıştır.

Şekil-2: 2010-2011 yılları arası haftalık ortalama Akdeniz piyasası fiyat değişimleri34

31

Ali Babacan’ın açıklamaları hakkında bknz. 12.03.2011 YENİŞAFAK/Ekonomi. Financial Times’da yer alan haberde, “Petrol fiyatlarına ilişkin korkular, Türk tahvillerini etkiliyor” başlığıyla yayımladığı haberde Türk ekonomisinin yükselen petrol fiyatlarına olan kırılganlığına ilişkin kaygıların, iki yıllık tahvil faizlerinin dokuz ayın en yüksek düzeyine çıkmasına neden olduğuna, olumsuz etkilenen borsanın da yüzde 10 değer kaybettiğine, TL’nin ise düştüğüne dikkat çekilmiştir.09.03.2011 MİLLİYET/Ekonomi

32

İran kaynaklı gerginlikler dünya petrol arz güvenliği açısından büyük sıkıntılar doğurmaktadır. 1983-1988 yılları arasında dünya petrol taşımacılığında önemli bir geçiş bölgesi olan Hürmüz Boğazında 554 petrol tankerine saldırmış ve bu saldırılarda 400 denizci ölmüştür. Bu yıllar arasında söz konusu boğazlarda tankerlerle gerçekleştirilen petrol trafiği % 25 oranında azalmıştır. KOMISS-HUNTZINGER, s. 11.

33

“Cari Açıkta Petrol Kâbusu” 13.03.2012-SABAH, “Cari Açık Artık Korkutuyor” SAĞLAM, 13.03.2012- HÜRRİYET, 13.03.2012-ZAMAN

34

BTC ve Kerkük-Yumurtalık Boru hatları ile gerek Ortadoğu ve gerekse Hazar Bölgesi enerji kaynakları dünya ülkelerine pazarlanmakta ve bu durum giderek Türkiye’nin önemini artırmaktadır. Bu gelişmeler çerçevesinde özellikle boru hatlarının ulaştığı ve gerek rafinerilere ve gerekse deniz tankerlerine aktarıldığı Ceyhan Bölgesi Bakanlar Kurulu Kararı ile Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi olarak tespit edilmiştir35.

BTC36, Orta Asya ve Kafkas bölgesindeki enerji kaynaklarının dünya piyasalarına ulaştırılmasında Rusya’nın fiili tekelini kıran ilk proje olması itibariyle stratejik açıdan büyük önem taşımaktadır. Bu proje ile Azerbeycan ve Gürcistan’ın siyasi istikrarı da Rusya’nın tekelinden çıkarılmıştır. Rusya ile Ukrayna arasında 2005 yılında yaşanan anlaşmazlık ve kuzey boru hattının kullanılmaması nedeniyle ortaya çıkan durum, Avrupa Birliği ülkelerinin kış mevsiminde enerjisiz kalmalarına yol açmış ve “kaynak güvenliği” nin önemi bir kez daha anlaşılmıştır. Bu tecrübe, Nabucco projesinin geliştirilmesinin de sebepleri arasında yer almıştır. BTC’nin Türkiye ekonomisine, boru hattından elde edilen gelir miktarından ziyade bölgesel enerji kaynaklarının nakil yollarında kontrolü sağlaması açısından stratejik bir katkısı bulunmaktadır37. Mevcut stratejik durumdan dolayı Türkiye açısından ufukta şu an için başka transit petrol iletim hattı projesi görünmemektedir. Kuzey-Güney koridorunda yer alarak Akdeniz’e bağlanan petrol boru hattı projeleri, Türkiye için transit öneminden çok stratejik bakımdan, Türk Boğazlarından geçecek tanker trafiğini azaltmak gibi hayatî bir önem taşımaktadır38.

Kimi uzmanlara göre 2050’ye kadar fosil ve konvansiyonel kaynakların önemli ölçüde azalacağı, hatta petrolün biteceği kaygıları vardır. Şu anda bilinen güvenli rezerv bilgilerine göre 2000’li yıllarda görünen, petrolde 42 yıllık, gazda 60 ve kömürde 133 yıllık ömürlerdir. Mevcut enerji siyaset ve stratejileri petrolün kalan kullanım ömrüne göre şekillenmektedir39.

ÜLKE 100 Kişiye Düşen Otomobil

Toplam Otomobil

Sayısı (Milyon) ÜLKE

100 Kişiye Düşen Otomobil

Toplam Otomobil Sayısı (Milyon)

ABD 72,2 225 Güney Kore 25,9 12,5

İtalya 59,8 35,7 S. Arabistan 22,7 5,6 Almanya 50,1 41,2 Rusya 20,8 29,5 İspanya 49,8 22,1 Brezilya 16,8 32,3 Fransa 49,7 30,9 İran 11,5 8,2 İngiltere 46,4 28,4 Türkiye 9,2 6,8 Japonya 46,3 59 Mısır 3,1 2,5 Yunanistan 44,5 5 Irak 2,7 0,8 Malezya 29,8 8,1 Çin 2,7 36 Arjantin 26,6 10,6 Suriye 2,6 0,6

35

2007/12632 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, 17.10.2007 tarih ve 26673 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

36

Azerbaycan-Gürcistan ve Türkiye arasındaki Hükümetlerarası Anlaşma, 22.06.2000 tarih ve 4585 sayılı Kanun ile uygun bulunmuş ve 10.09.2000 tarih ve 24166 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

37 ÇAL, s. 91. 38 ÇOLAK/İLBAŞ, s.19. 39 AYIK, s.7.

Tablo-1: Bazı Ülkelerin Otomobil Sayıları40

Şekil-3: Petrol Tüketiminin Sektörlere Göre Dağılımı41

Yukarıda Tablo-1 ve Şekil-3’te belirtilen rakamsal değerlerden de anlaşılacağı üzere dünyada üretilen petrolün büyük miktarı karayolu taşımacılığı alanında tüketilmektedir. Bu nedenle ülkelerdeki motorlu taşıt sayılarının petrol üreticisi ülkelerin geleceğe yönelik stratejilerinin belirlenmesinde büyük önemi bulunmaktadır. Aynı şekilde havayolu, demiryolu, denizyolu taşımacılığı alanında da petrolün vazgeçilemez ve telafi edilemez önemi bulunmaktadır. Kara, hava ve deniz ulaştırma sektörü dünya ticareti ve günlük olağan yaşamın vazgeçilmez unsurları haline gelmiştir. Petrol arzında yaşanan sıkıntıların yol açtığı ağır ve tahripkar sonuçlar, petrol ihraç eden ülkelere bağımlı olmanın meydana getirdiği ağır ekonomik değişimler ve bu ülkelere yönelik büyük kaynak aktarımı, alternatif yakıt arayışlarına yönelik çalışmaları da tetiklediğinden bioyakıtlar, elektrik kullanan araçlar, hibrid yakıtların kullanımı konusunda çalışmaları hızlandırmıştır42. Türkiye’nin sahip olduğu araç sayısı ABD ve pek çok Avrupa ülkesinin kat kat altında bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti bütçesi içerisinde kamu maliyesinin en önemli gelir kaynağı olan petrol ürünleri üzerinden alınan vergiler nedeniyle petrol piyasası ülkemizin cari açık-enflasyon-dış

40

EPDK 2011 Sektör Raporu, s. 5.; Gelişen ekonomilerdeki ulaştırma sektörü tüm net petrol talep artışının ardındaki itici güç olacaktır. Araç yakıt ekonomisindeki etkileyici tasarruflar ve artan biyoyakıt arzına rağmen OECD dışındaki ülkelerdeki otomobil pazarının büyük oranda genişleyerek buralardaki otomobil satışının 2020 yılında OECD ülkelerindeki satış miktarını geçmesi ve küresel araç binek filosunun iki katına ulaşarak yaklaşık 1,7 milyar olması, petrol tüketimini artıracaktır. Petrolü daha verimli kullanan ya da hiç kullanmayan (elektrikli araçlar gibi) alternatif araç teknolojileri ilerlemektedir ancak bunların ticari olarak hayatta kalabilmeleri pazarlara nüfuz edebilmeleri zaman alacak ve ortak politika ve endüstriyel eylem gerektirecektir. World Energy Outlook 2011 (Türkçe), s. 4.

41

EPDK 2011 Sektör Raporu, s. 4. 42

Çevresel hassasiyetler ve petrole olan bağımlılığın azaltılması düşüncesi elektrikli araç teknolojisinin Avrupa’da hızla yaygınlaşmasına yol açmıştır. Ancak altyapı teknolojilerinin maliyetli ve geri dönüşümü uzun vadeli yatırımlar olması nedeniyle 2020’li yıllara kadar elektrikli araç teknolojisinde gelişmelerin devam edeceği bu tarihten sonra ise daha hızlı bir gelişme olacağı öngörülmektedir. 2010 yılı rakamlarıyla Almanya’da 844, İsveç’te 669, Avusturya’da 270 elektrik dolum istasyonunun faaliyette bulunduğu kaydedilmiştir. BRANCHENSTUDIE Tankstellenmarkt 2011, s. 35.

borç-büyüme gibi temel ekonomik dengeler üzerinde de doğrudan etki yapmaktadır43. Petrol fiyat dalgalanmaları nedeniyle ülkelerin para politikalarındaki değişiklikler ekonomik büyüme üzerinde belirsizliklere ve durgunluklara yol açmaktadır44. Bu nedenle pek çok kamu kurum ve kuruluşu, genel idari kolluk ve özel idari kolluk makamları bu piyasayı takip edip denetlemek-gözetlemek- yönetmek ve müdahale etmekle yükümlü kılınmışlardır.

B- Petrol Piyasasında Ekonomik Kamu Düzeni ve Kamu Hizmeti Kavramları